...Üzerindeki sarı elbisesiyle, koyu saçları, koyu gözlerine inat parıldayan bembeyaz teniyle televizyon starlarına benziyordu. Hatta buzu bile donduracak kadar soğuk patronunun radarına bile takılabilirdi. İçinden düşüncelerine güldü. Kadının tüm güzelliğine ve iddialı duruşuna rağmen o insan azmanı adam iflah olmazdı. "Vakit geldi. Sait bey sizi bekliyor." Genç çalışan önde Dilber arkada yürürlerken beyaz büyük kapıyı tıklattı çalışan. İçeriden sert bir "gir!" emriyle yerinden sıçardı. Dilber'e acıyan gözlerle "Sait bey içerde sizi bekliyor." dedi. Karşısındaki çıt kırıldım gözüken kadının Kara Dilber diye anıldığından habersizdi. Dilber odaya girdi. Sait gözü çalışma odasındaki dosyalardayken eliyle kadına oturması için yol gösterdi. Dilber söze nasıl girecek bilmiyordu. Adam da başını kaldırıp yüzüne bile bakmıyordu. Öksürür gibi yaptı. Bacak bacak üstüne attı sonra vazgeçti. Hava çok sıcaktı, klima çalışmıyordu. Eliyle yüzünü yelleyip dudaklarını ısırmış, kaşlarını çatarak söze girecekken Sait nihayet kadına bakmıştı. Dalgalı siyah saçlar omuzlarından aşağı salınıyordu. Kocaman kahverengi gözleri parlak bir tonda, garip bir ışıltıdaydı. Yüzü çok güzeldi. Farkında varamadan saç diplerinden burnuna, oradan çenesine ve birazı açıkta kalmış boynuna kadar süzdü. Sonra kendini toparladı. "Sen de kimsin?" diye sordu. Sesi çok sertti. Kadın yerinden sıçradı. Sait'se içinden o kadar işi arasında vaktini boşa harcadığını düşünüyordu ki Dilber konuştu. "Ba...bakıcı. İki kızınız için." ***