Tarihin yavaş şehir olarak andığı Seferihisar, sabah saatlerinde bir çocuğun ölüm haberinin yayılmasıyla fokurdayan bir kazan gibi karıştı. Şüphelenilen tek kişi, bölge halkının büyük bir öfke beslediği Yalancı İsmet'in oğlundan başkası değildi. İplik söküğünün bununla başladığı olaylar silsilesi tüm hızıyla devam ederken daha doğduğu gece trajik bir şekilde annesini ve babasını kaybeden, hayatı boyunca yalnızlığı ve dışlanmayı kendine arkadaş edinmiş bir çocuk, pespaye bir çatı katında kabuslarında bile göremeyeceği dehşetteki şeyler için bir nevi anahtar olduğunu keşfediyor. Yeni tanıştığı, bedenden mahrum kılınmış iki varlık Aras'a o gece neler yaşandığını öğrenmesine yardım edeceklerini vaat ederken asıl amaçlarının çok daha başka olduğu kaçınılmaz bir biçimde ortaya çıkıyor. Beraberlerinde getirdikleri karanlık ve sis, ölüm soğuğuyla birleşince ele geçirilenler için beklenen son oldukça trajik ve kaçınılmaz duruyor. "Yeteri kadar geriye gidilirse kimsenin masum olmadığı görülür." "Büyük bir sis perdesi gerektiğinde ölüm gerçeği kadar soğuk olabilir." Ne geçmişini inkâr eden komiser Rıza ne de ömürlerini diğer yarımlarını arayarak geçirmiş Hakan ve Zehra bu soğuktan kaçamadılar. Bilinmeyen bir güç, aciz ruhları avucunun içine alarak adeta bir kukla ustasının oynadığı gibi onlarla oynuyordu. Gerçekler bir bir gün yüzüne çıkarken kahraman ve suçluların yer değiştirmesine en ön koltuktan tanıklık edeceksiniz. "Kızıl şafakta, yeraltı ve yerüstü yer değiştirecek. Bekleyenler mükâfatlarına kavuşacak. Yeryüzü yeniden cezalandırıcısıyla tanışacak! Yükseliş, 28. günde tamamlanacak." Hakan ve Zehra, kendilerini fırtınanın ortasında buldukları bu yerde, böylesi bir karanlık güçle mücadele ederken sahip oldukları tek şeye sarıldılar. Sevgilerine...