Amnesia | Jackson Wang

By gokceslog

42.7K 2.9K 1.4K

"İnsan nasıl özgür olur?" Jackson bana baktı, ardından elinde tuttuğu sigaradan kısa bir nefes çekip dumanını... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
INSOMNIA | (AMNESIA II)

30

982 65 80
By gokceslog

-

FİNAL

Younha - Winter Flower (ft. RM of BTS)

-

Hayatımda yediğim en doyurucu ve lezzetli yemekti.

İkimiz de farklı yemekler söyleyip, birbirimizin yemeklerinden tattık. Bu küçücük olayın bana ne kadar büyük bir mutluluk verdiğine şaşırdım. Filmlerde olsa bu klişe sahnenin getirdiği utançla gülmekten yerlere kapanırdım.

Şimdi Seul'un sokaklarında el ele dolaşıyor, seyyar satıcılardan pirinç keki ve kızarmış peynir çubukları yiyorduk.

Mutluydum.

Hayatımda ilk defa bu kadar mutluydum.

Han Nehri görüş alanımıza girdiğinde meydandaki büyük saat gece yarısına vurduğunu belirtircesine yüksek bir sesle çınlamaya başladı.

Jackson durdu, ardından bana dönüp ellerini yanaklarıma yerleştirdi.

Bakışlarımız buluştuğunda gözlerindeki özlem ve minnettarlık tüm ruhumu ele geçirmiş gibiydi. Yüzünden geçen onlarca ifade bana hikayesini anlatır gibiydi.

Özür, pişmanlık, özlem ve minnettarlık.

"Hae Rin-ah..." Hafifçe eğilip alnını alnıma dayadığında bir elimi yanağımı tutan eline, diğerini de beline yerleştirdim.

"Sana anlatmak istiyorum."

Hafifçe geri çekildiğinde elini bırakmadım. Elini bırakırsam kayıp gidecekmiş gibi hissediyordum.

"Lee Go Yung."

İsmine anlam veremediğim için tam dudaklarımı aralamıştım ki elimi tutarak yüzünden indirdi ve beni çekiştirerek yakınlardaki bir banka oturttu.

Sessiz birkaç saniyenin ardından gözlerini kapattı ve elleriyle yüzünü sıvazlayıp bana döndü.

"Lee Go Yung."

"Ailemi ve kardeşimi öldüren adamın adı."

Dudaklarım hafifçe aralanmasına rağmen sessizliğimi bozmadım. Bana anlatıyor gibi görünüyordu fakat her şeyden önce kendine anlatıyordu.

"Ben daha çok küçüktüm. Wang Si ise benden daha küçüktü. Annem ve babam sıfırdan kurdukları şirketlerini Hong Kong'un sayılı şirketlerinden biri haline getirmiş başarılı iş insanlarıydı. Gün geçtikçe ünleri artıyor, servetleri katlanıyordu. Her şey mükemmel gidiyordu. Ta ki babam bir hata yapana kadar."

Derin bir nefes alıp başını öne eğdi. "Babamın üvey kardeşi olan Lee Go Yung. Babamın şirketine yatırım yapmak istediğini, bunun karşılığında ise belli miktarda hisse almak istediğini söylediğinde babam bunun altında yatan art niyeti anlayamadı."

"Aradan geçen iki koca yılın sonunda bir gece babam ve annem evimizde çıkan korkunç bir yangın sonucunda hayatını kaybetti. Sigorta şirketi ve polis herhangi bir yanlışlık tespit edemedi. Yangının nasıl çıktığı hiçbir zaman bulunamadı."

Yerinden kalkıp ellerini cebine koydu ve uzaklara bakarak devam etti. "Ben o gün kardeşim ve üvey amcamın kızı olan Khloe ile birlikte onların evindeki parkta oynuyordum. Annem ve babamı en son o zaman gördüm."

"Aradan geçen o kadar zamanın sonunda, amcam bizi yanına alabilmesi için haklarımızı alması gerektiğini, böylece vasimiz olarak onunla yaşayabileceğimizi söyledi. İlk önce anın rehaveti ile buna inandım. Evimizi, hisselerimizi ve adımızı ona devrettim."

"Böylelikle Kore Cumhuriyetine geldik. Anne ve babamızı kaybetmenin ağırlığını henüz anlayamayacak kadar küçüktüm fakat bir şeylerin yanlış olduğunu biliyordum."

"İşler onun sandığı gibi yürümedi. Hisselerimizin onun adına geçebilmesi için on sekiz yaşımızı doldurmuş olmamız gerekiyordu. Lee Go Yung sinirlendi ve bizi alamayacağını söyleyerek bizi burada bir çocuk esirgeme yurduna yerleştirdi. Orada Yixing ve seninle tanıştım. Kardeşimin öldüğü gece, Yixing yine ona zorbalık yapıyordu. Onu karanlık bir depoya kapatıp kapıyı yumruklaması kesilene kadar dışarıda durup ona gülmüştü. Ve tahmin edersin ki, kardeşim o odadan sağ çıkamadı."

Jackson'ın omuzları düştü ve bankın önünde volta atmaya başladı.

"Gerçeği bilmiyordum. Yıllar sonra Yixing'in peşine düştüm. Ödeyecekti. Yaptıklarının bedelini ödemesi gerekiyordu."

Bakışları bana döndü.

"Sonra seni tanıdım. Seni hatırladım..."

"Yixing ile bağlarınızın kopmadığına çok şaşırdım. Beni hala tanımadığını fark ettiğimdeyse bu hoşuma gitti. Beni o küçük çocuktan farklı bir şekilde görebileceğin anlamına geliyordu." Güldü.

"Lay seni tanımama izin vermek istemedi. Seni kullanarak onun canını yakacağımı düşünüyordu." Derin bir iç geçirdi, "Haklıydı da, amacım buydu."

Kaşlarım havalanırken gözlerime diktiği gözlerine açık bir meydan okumayla baktım.

"Ama...?"

İmalı sorum havada asılı kalırken, gülerek yanıma geldi ve yanıma oturup ellerimi tuttu.

"Eclipse'e Jaebum'un yanına geldiğin gece, Mark ile dans etmeye başladığın anda kalbimin değişik bir şekilde atmaya başladığını hissettim. Öyle ki, sanki Mark yerinde ben olmalıydım. Daha önce sayısız ilişkim olmasına rağmen hiç böyle hissettiren bir kadın olmamıştı." Sessizce ellerimize baktı.

"Daha önce hiçbir adamın yerinde olmak istememiştim."

Gülümsedim. Dudaklarıma bakıp baş parmağı ile çenemi okşadı. Ardından derin bir nefes alıp sonuca bağlamak ister gibi derin bir nefes aldı.

"Seninle tekrar tanıştım. Lay'den almak istediğim intikam baltalandı. İntikam alma ihtiyacımın yerinde o kadar yoğun bir istek vardı ki, kardeşimi bile unuttum."

Kasları birden gerildi ve kaşları da eş zamanlı olarak çatıldı. "Sonra o gece yarışta yaptıklarıyla, nedenlerimi hatırladım. Fakat sonradan öğreneceğim bir gerçek ile tüm hayatım ve amacım değişti."

"Kardeşimi Lay öldürmemişti."

Zorlandığını hissediyordum. Gözleri kızarmış, dudakları titriyordu. İyice yanına sokulup ellerimi yanaklarına yerleştirdim ve gözlerine bakarak gülümsedim.

"Bana hiçbir şey anlatmak zorunda değilsin. Sonsuza dek yanımda kaldığın sürece nedenlerin çok da bir önemi yok."

Jackson gözlerinden kaçan damlalara aldırmadan başını iki yana salladı ve ellerimi yüzünden indirip avuç içlerine hapsetti. Kaçmamdan korkuyor gibi sürekli beni yakınında tutmaya çalışıyordu.

"Lay uzun bir sürenin ardından bana bir mail yolladı. İçinde o geceye dair bir sürü belge bulunuyordu. Kardeşimin ölüm nedeninin, zehirlenme; zehirleyen kişinin de amcamın yanında çalışan ve bize abilik yapan bir adam olduğunu öğrendim."

"Takdir edersin ki büyük bir acı çektim. Amcamın bizi hiç sevmediğini biliyordum fakat gerçek amcam olmasa da en azından yaşayan tek akrabamız o olduğu için bize kol kanat geriyor diye düşünüyordum."

Güldü, kederini yansıttığı acı dolu bir gülüştü bu.

"Bir yandan Khloe ile ilişkimi sağlam tutmaya uğraşıyordum. Kalpsizlik diyebilirsin fakat gerekirse kızını ona karşı kullanmak, ayrıca onun şirketine damadı sıfatıyla erişebilmek istedim."

Ellerimdeki parmakları bileklerimi okşuyordu.

"Bu yaptığımın bileklerimize geçen anahtarsız bir pranga olduğunu bilmiyordum."

"Lay ile iletişime geçtiğimde, peşinde sürekli aynı adamların dolandığını, evinizin izlendiğini söyledi. Sen tehlikedeydin. Amcam senin ve Lay'in olanlara şahit olduğunu öğrenmişti. Sizden kurtulup beni de ortadan kaldırdıktan sonra Team Wang'e sahip olacaktı."

Başını hızla iki yana salladı. "Buna izin veremezdim. Ama senden de uzakta duramıyordum. Denemiştim, amcam evimdeydi ve ben o gece seni kıracağımı bile bile sana kötü davrandım. Gözlerinde nefreti gördüm. Gözlerinde kırgınlığa yeni bir boyut getirecek kadar büyük bir acı gördüm. Tehlikede olduğun gerçeği kalbimi parçalarken, senin benim yüzümden acı çekiyor olmana da katlanamadım. Bir şeyler yapmalıydım. En azından sana bir şeyleri açıklamalıydım."

"Benden sana güvenmemi istedin." Kelimelerim yumuşak harflerle bezenmişti. Canını acıtacak hiçbir şeye tahammülüm yoktu. Zaten çok canı yanmıştı.

"Sen de bana güvendin."

Kıkırdadım. "Sana güvenmek benim seçimimdi ve her şeye rağmen yine sana güvenmeyi seçerdim."

İrislerine tutunan minnettarlık ve şefkat duygusu o kadar yoğundu ki ellerimi boynuna doladım ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Ruhlarımız doyana kadar uzun uzun öptüm. Elleri belimdeki yerlerini aldığında kendini geri çekmek dünyanın en zor işiymiş gibi inleyerek geri çekildi.

"Dur, yoksa büyük bir suç işleyerek sınır dışı edileceğim."

Kaşlarım sorgularcasına yukarı kalktığında sırıttı ve kulağıma eğilip devlet sırrı verir gibi fısıldadı.

"Public seks."

Yüzüm anında kızarmaya başladığında omzuna bir yumruk attım ve tiz kahkahalarının içime işlemesine izin verdim.

"Sonrasında olanlar az çok belli. Sen bir şeyleri unuttuğunda amcam Lay'e bir mail attı. Eğer beni senden ve ondan uzak tutarsa sizinle uğraşmayı kesecekti."

Omuzları çöktü. "Kabul etmekten başka çarem yoktu. Sen iyi olmalıydın. Bu hayattaki her şeyden daha önemliydi. Lay seni korurken, ben her şeyi halledip sana dönmek için çalıştım."

"Khloe'nin eşi olarak şirkete girdim ve amcamın tüm kirli işlerini ortaya çıkardım. Amcamı hak ettiği yere, hapise yolladıktan sonra boşanma işlemleriyle uğraştım. Her şey tahminimden uzun sürdü. Özür dilerim Hae Rin-ah. Çok özür dilerim..."

Omuzları dudaklarından kaçan bir hıçkırık ile sarsıldığında hiç beklemeden onu kendime çektim ve saçlarını okşayarak her şeyin geçtiğini fısıldadım. "Artık buradasın. Önemli olan bu."

"Buradayım, her zaman buradaydım ve her zaman burada olacağım."

"Sonsuza dek birlikte olalım Jackson-ah."

🌙

"Hyung!"

Jaebum sızlanarak barbekünün üstündeki etleri kokluyordu. Lay ise elindeki maşa ile kafasına vurduğunda sırıtarak elimdeki salata dolu kaseleri masaya koyuyordum. Jackson arkamdan gelip kolunu belime sardığında ona dönüp gülümsedim.

"Şu asla doymayan öküzü başımdan alın da etleri kontrol edebileyim." Lay sinirle söylenirken, Jinyoung Jaebum'un kolundan tutup onu masadan uzaklaştırdı. Birlikte yürüyüşe giderek gözden kaybolurlarken, Mark gözlerini dikmiş bize bakıyordu.

Kendimi bir an için kötü hissettiysem de bakışlarımı ondan çekip masadaki eksiklere verdim. Fakat Jackson aynısını yapmadı. "Hyung, öyle bakmaya devam edersen yumruğum gözlerinle buluşacak."

Hızla Jackson'a dönüp dudaklarımı oynatarak, "Ne diyorsun sen?" diye soludum.

"Ne? Senin yanında olduğum için kıskanıyor."

Dudaklarımı birbirine bastırıp, ayak parmaklarımda yükseldim ve kulağına, "Bu bana birini hatırlattı." diye fısıldadıktan sonra onu arkamda bırakıp eve girdim ve mutfağa doğru yürüdüm.

Yemekler sonunda hazır olduğunda Jinyoung Jaebum'u sahildeki yürüyüşlerinden geri getirmişti. Verandadaki yuvarlak masamızın etrafına baktığım sırada sevdiğim insanlarla dolu olduğunu fark ettim.

Mutluluk. Hissettiğim şey tam da buydu.

Herkes yemeğini yerken Lay'in gözlerini üzerimde hissettiğimde bakışlarım ona döndü. Gözleri mutluluk ve hüzünle parlıyordu. İçimde küçük bir sızı hissettim fakat kalıcı değildi. O benim ailemdi ve mutlu olduğum için mutluydu. Bu da bana yeterdi.

"Noona, yanındaki servis aracında çilekli süt kutum olacak bir tane yollar mısın?"

Masadaki herkes tek bir ağızdan iğrenti dolu sesler çıkardığında Jaebum etle dolu ağzını ayırarak, "Ne var be? Biradan sonra çilekli süt içmeyi sevemez miyim?" diye hırladı.

Tam gülüştüğümüz sırada Jackson elimi tutup ayağa kalktı. Herkesin bakışları ona döndüğünde, ben de şaşkın bir şekilde ona bakıyordum. "Ne yapıyorsun?"

Bana gülümseyip elimi sıktıktan sonra cebinden bir kutu çıkardığında nefesimin boğazıma takıldığını hissettim.

Hayır.

Jaebum, şaşkınlık dolu bir nida ile boğulmaya başlarken Jinyoung ve Mark imalı seslerle Jackson ile dalga geçtiler. Lay ise gülümseyerek bize bakıyordu.

"Uzun konuşmayacağım. Çünkü herkes ne yaşadığımızı, neler geçirdiğimizi biliyor." Boğazını temizleyip elindeki kutuyu açtı ve bana uzattı. "Sevdiğin herkesin önünde, onlardan da izin alarak sana bir şey sormak istiyorum Hae Rin-ah."

"Sonsuza dek benimle birlikte olur musun?"

Gözlerim dolarken bakışlarım masadakilere döndü. Hepsi yüzlerinde saklamadıkları sırıtışlarıyla bana bakıyor, cevabı söylememi bekliyordu. Ellerimi ağzıma kapatıp hıçkırıklarımı bastırmaya çalıştım ve başımı onaylayan bir şekilde sallayarak, parmağıma geçirdiği yüzüğün soğuk ağırlığını tartarken mırıldandım.

"Evet, sonsuza dek seninle olurum Jackson Wang."

🌙

Y/N: Son bölümlerin araları çok uzun olsa da bugüne kadar benimle kalıp bu hikayenin varolmasına neden olan herkese teşekkürler. Sizleri çok seviyorum. Sonsuza dek birlikte olalım.

Continue Reading

You'll Also Like

37.4K 3.6K 100
"kim taehyung, 20 yaşında. boy 1.68 kilo 57. annesi veya babası yok, öldürmüş." ben öldürmedim. "kapat çeneni. 12 yaşındayken IQ'su 165'miş. ülkedeki...
2.4K 366 11
kim junmyeon, insanları dolandırarak kolay yoldan zengin olan sıradan bir üniversite öğrencisiydi. kim junmyeon + zhang yixing 2021 | ©aeriohs, min...
29.6K 4K 25
Minho'nun gözleri yavaşça kapanırken, onun güçlü görüntüsünün altındaki yorgun benliği düşündürttü beni. Her zaman dayanıklı ve güçlü gözüken bir yap...
2.4K 144 11
Gözlerini açtığında aklına ilk gelen kelimeyi söyleyivermiştin Su gibi birşey mi hayır "seni seviyorum" demiştin