Ay Tanrıçası,dolunay,annem bendis anılarımı elimde tuttuğum tılsıma mühürlemişti. Ay taşı çatlamıştı.Anılarım çatlaktan yılan gibi sürünerek zihnime kazındı.
Parlayan beyaz taş siyaha dönmüştü.Bilmiyorum,belki de nefretim ve sinirim taşa yansıyordu.
Taş çok önemli bir taştı.Ayın ruhunu barındırıyordu.Ay ruhu tılsımı.İnsanların var olduğunu bile bilmediği bir ay renginden geliyordu.
Mavi ayın ve kanlı ayın aynı anda gerçekleştiği zaman Bendis aydan bir parça aldı ve manayı içine mühürledi.
Daha önceden kanlı ayın ve mavi ayın aynı anda olduğu zamanlar olmuştu fakat ay mavi rengine gerçekten bürünmüş ve kanlı ayla birlikte mor bir şekilde parlamıştı.
Bendis'in ikizi Selene,hilal, ve ya Bendis ruhlarını koymamıştı bu taşa.Ayın manasını koymuşlardı ve Evren Tanrıçasısının anılarını tutmaya anca bu taş yeterdi zaten. Bilgiyi öğrendiğim kitapta,Adamant'ın* bile kıramayacağı bir taş olduğu tasvir edilmişti.
Y/N:Elmas kadar sert olan efsanevi bir taş.
Fakat taş,tüm manasını ve rengini kaybetmiş siyaha dönüşmüştü.
Öfkem,tahtımı dahi herşeyi kaplayan buz sayesinde diğer tanrı ve tanrıçalara ulaşmıştı.
Mumlarda ki ateşi söndürmüş,iplerini bir kabuk gibi sarmıştı.
Ben tahtıma oturduktan-yığıldıktan- sonra kalkmışlar ve kaldıkları yerden devam etmişlerdi. Şimdi ise müzikler,kahkalar ve konuşmalar kesilmiş yerini derin bir sukunet yer edinmişti.
Şu an Bendisi suçlamam çok yanlış olurdu çünkü için içinde Selene de vardı. Ayın iki temel hali manalarını birbirlerinden habersiz bir başka şey için kullanamazlardı,üstelik şimdi bütün mana bitmişti.
Elimde beliren bir buzdan asa yere iki kez vurdum,"Eğelence bitmiştir.Dağılabilirsiniz." Herkes şaşkınlık içinde bana bakaren Zeus küstahça sırıttı,"Ama daha yeni taç giydiniz..."
Zeus'un sözünü tiksintiyle böldüm,"Mahkemede görüşürüz tanrı ve tanrıçlar."Bendis'e göz attığımda,başını eğik tutuyordu..
Dizlerinin üzerlerine çöktüler ve bir ağızdan,"Yüceliğiniz için müteşekkiriz Tanrıçam." diyerek mütevazı(!)bir şekilde beni selamlayıp salondan ayrıldılar.
Solonda sadece Rory kalmıştı.
"Zemheri iyi misin?"Arada öksürmesinden asıl onun iyi olmadığını anlayabiliyordum.
"Hazırlan.Birini ziyarete gidiyoruz."
Korkarak sordu,"Kimi?"
"Mahkeme tek seferde bitmeli. Burada biraz daha kalamayız."
"Zemheri aklında ne var?
"Beyaz gözlü kurt* oyuna giriş yaptı."
Y/N:Acımasız,merhametsiz,sert olarak kullanılan bir deyim.
***
"Zemheri burada ne işimiz var?"
"Kes sesini korkak.Her irkildiğinde ateşin de irkiliyor."
"Ah üzgünüm,her gün çok tehlikeli bir yaratığın inine girerdim zaten(!)."
Mağranın içerisinde biraz daha ilerlediğimizde etrafı süsleyen heykelleri gördük.Muhteşem bir işçilikti.Heykelleri izlerken bir kaç yılan bize doğru süründü.
Rory çığlık atmaya başlayıp arkama geçti.
"Yılan!"
"Medusanın inindesin,ne bekliyordun kelebekler mi?"
Beyaz derisinde,altın erimiş gibi çizgilerini doldurmuştu.
Alt kısmını süsleyen her tonda yeşil çizgiler,onun normal bir yılan olmadığının göstergesiydi. Yılanın gümüşi gözlerine baktım.
"Bizi Medusa'ya götür!"
Başını sallayan ve arkasını dönüp yürüyen yılanı bir süre izledikten sonra Medusa'nın kahkahası duyuldu.
Uzun ince belli belirgin hatları olan bir kadındı.Her bir saç tutamı bir yılana dönüşmüştü.
Beyaz düz bir elbise giymişti.Arkası dönükken çıkarabildiğim şeyler bunlardı. "Arkamı dönmeli miyim?"
Rory'nin göz kapaklarını birbirine yapıştırdım."Ah!Zemheri acıyor."
"Dön."
Medusa arkasını döndüğünde dilim tutulmuştu.
Medusa mitlerde ve efsanelerde yılan saçlı kadın,canavar,yarı yılan yarı insan şeklinde bir canavar,lanetli olarak adlandırılmıştı fakat o..çok güzeldi.
Saçlarının yerini alan yılanlar Medusa'yı çirkinleştirmemişti. Aksine,yılanların her biri inanılmaz güzellikteydi. Beyaz teninin üzerine yakut dudaklar ve zümrüt irisler yerleştirilmişti.
O hayatımda gördüğüm en güzel kadındı.
"Buraya sizi ne getirdi Tanrıçam?"
"Anlat.Bana nasıl lanetlendiğini anlat."
***
"Ben çok güzel bir kadındım.Köyümde herkes güzelliğimi dillendirirdi.Ve sonra bir gün Poseidon ile karşılaştım. Ona aşık olmuştum.Okyanusu barındıran mavi gözlerine, günbatımını resmeden tenine ve kahverengi saçlarının arasından yansıyan güneşin ışığına. Ona ve onunla ilgili herşeye aşık oldum. Sonra Poseidon bana aşık olduğunu söyledi. Beraber kırları gezdik ve denizde yüzdük. Sonra.. sonra onunla birlikte oldum. Çok güzel bir geceydi. Athena'ya bakirelik yemini etmeme rağmen yapmıştım. Sonra ki gün tapınağa Athena'dan af dilemeye gittim.Tapınaktayken Zeus göklerden indi ve bana Poseidon'un aslında Okyanusların Tanrısı Poseidon olduğunu ve Athenayla sevgili olduklarını söyledi. Ona inanmadım. Zeus bana beni sevdiğini söyledi ve ben de karşı çıkınca...Athena bunu kullanıp beni lanetledi. Ve öldürülmem için bana Zeus'un oğlunu yolladılar. Ama ölmedim. Poseidon'un çocuklarını doğurdum.Kanım beni iyileştirdi. Poseidon yanıma geldiğinde onu yanlışlıkla taşlaştırdım. Fakat kanım onu da iyileştirebildi. Poseidon bunun için bana kızmadı. Yılan saçlarımdan iğrenmedi. Ama Zeus ondan suçu üstlenmesini aksi takdirde öldürülmem için Athena'yı göndereceğini söyledi. Poseidon da suçu üstlendi. Ve bende her Olimpos'lular tarafından ihanete uğramış yaratık gibi karanlık tarafa geçtim. Helios'un ricasıyla inimi kapının yanına kurdum ve kapıyı korudum."
Poseidon suçsuzdu ve Zeus tahmin ettiğim gibi işin içindeydi.
"Aydınlık tarafa gelip mahkemeye katılmalısın."
"Ben..Yapamam."
"Aydınlık tarafa gelip mahkemeye katıl.Bu bir emirdir.Rica değil."
Eğildi."Yüceliğiniz için müteşekkiriz tanrıçam."
Rory gözleri kapalı sessiz bir şekilde bizi dinliyordu. Gözlerini açtım."Gidelim."
***
Mahkrme salonumun büyük altın işlemeli kapısından içeri girdim ve beyaz elbisemin kirli halıda sürünmesine izin verdim. Mahkeme salonu çok karanlık ve ağır aurası olan bir yerdi. Girişinle beraber diğer tanrı ve tanrıçalar kalktışar ve eğildiler.
"Yüceliğiniz için müteşekkiriz Tanrıçam!"
Tahtıma oturmamla beraber onlarda kalktılar ve tahtlarına oturdular.
İçeriye Zeus ,Poseidon ve Athena girdiğinde herkes takrar ayağa kalktı.Sıralı olarak dizilmiş tahtların başında oturan ben dışında herkes. Tahtımın önünde bir terazi vardı. Bu teraziyi doğruluk hak ve adaletle ilişkilendiriken her bir tanrıça ve tanrı dövmüştü.Bu Yüce Teraziydi.
Doğruluk taşını teraziye koyardın,karşına da sözcükleri.Eğer sabit kalmıyorsa ya eksik ya fazla ya yanlış söyledin demektir.
İçeriye gözleri bir bez ile bağlanmış şekilde Medusa girince herkes fısıldaşmaya başladı.
"Sessizlik."Herkes anında seslerini keserken devam ettim,"Buraya Medusa ve Poseidon olayını tekrardan yazmaya geldik."
"Böyle basit olaylar için yüce mahkemeyi çağırmak uygun değidir."
"Kes sesini."Leş çiğniyormuş gibi iğrenerek konuştum.
"Zeus olayı anlat."
"Maalesef ki kardeşim Medusa'ya tecavüz etti ve Athena da Medusa'nın güzelliğini kıskanıp Medusa'yı lanetledi.Bunu belgelere geçirdik ama sakladık, yasaklı olarak işaretledik.Bu yüzden pek çoğunuzun haberi yoktu."
Herkes aralarında konuşmaya başlamıştı. Poseidon ise Zeus'a iğrenerek bakıyordu.
Sözcüklerini teraziye koyduğumda sözleri ağır geldi ve yere çöktü.
Zeus sinirle konuştu,"Bu yanlış! Birisi hile yapıyor olmalı!"
Zeus'a doğru yürüdüm."Bu oyunda hile yok.Beni anlıyor musun?Ne dediğimi algılayabildin mi?" Buzlarım ayaklarını sabitledi."Evet."
"Medusa,konuş."
"Poseidon bana tecavüz etmedi. Onu sevdim çok sevdim.Her şeyini sevdim.Athena'dan af dilemeye gittiğimde Zeus bana tecavüz etti.Ve Athena'da beni lanetledi.Zeus Poseidon'u benimle tehdit ederek suçu onun üstlenmesini sağladı ve konuyu kapattı."
Sözcüklerini teraziye koyduğumda dengelendi.
Adını bile bilmediğim keçi sakallı bir tanrı karşı çıktı."Yalan söylüyor! Terazide bir hata olmalı!"
Buzum sivri bir şekil aldı ve keçi sakallı Tanrı'nın boğazından girdi, kanlar içinde yere yığıldığında bakışlar bana döndü.
"Yüce mahkemeye ve Teraziye karşı çıkmanın suçu ölümdür. Başka karşı çıkan var mı?"
Salonu sessizlik kapladığında sırıttım.
"Dava kapanmıştır!"
Herkes tahtlarından indi ve eğildi. "Yüceliğiniz için müteşekkiriz Tanrıçam."
Tahtımdan inip Zeus'un yanına yürüdüm.
"Oyun bitti Zeus.Kaybettin."