ESİR

By sevmekbuyuksuc

5.8M 197K 134K

"Canını yakmak istemiyorum ama beni zorluyorsun." Yanaklarımdan bir yaş süzüldü. "Senden nefret ediyorum."... More

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
Karakterler
6.BÖLÜM
7. BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM
32.BÖLÜM
HAYATLA ANKET
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38.BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
44.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
53.BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
56.BÖLÜM
Final
Final~2
Final~3
Veda
Özel Bölüm♥︎

45.BÖLÜM

59.6K 2.2K 1.4K
By sevmekbuyuksuc

İyi okumalar canlarım...

Ateş Dumana kendini siper etmiş son anda Yiğitin onu vurmasını engellemişti ama kendisini koruyamamıştı. Omzunun kanat kısmında keskin bir ağrı hissetti ve o bunu önemsemek yerine eskiye dönmüş Dumana endişeyle bakıyordu. Dumana sarılırken Duman onun yarasını görmemiş ama iyi olduğunu sanıp abisine sıkıca sarılmıştı. Yiğit Dağaslan Ateşin omzunun üstünde ki yaraya bakmadan kardeşine yöneldi, ölmüştü kardeşi ve hayatta ki tek insanda böylelikle gitmişti.

Ya da o öyle sanıyordu.

Ateş Furkanı vurmuştu ama öldürücü bir etkiye sahip değildi. Kardeş acısını iliklerine kadar bilen biriydi, Dumanı ölü sandığı zamanları asla unutamazdı. O yüzden Dumana sarılmış bu sefer onu kurtardığı için mutluydu. Furkan gözleri yarı açıkken abisine baktı, Ateş işkencenin alasını yaparken ona bütün gerçekleri ve yaptığı hatayı tüm gerçekliğiyle önüne sürmüştü, Ateşe buluşamayacağını bildiği için hikâyede ki en masumu seçmişti. Bunun için kendisini asla affetmeyecekti ve Ateşin onu öldürmesini istemişti.

Yiğit kardeşinin yaşadığını anladığında gözlerinde acı ama sevinç dolu bir yaş yere düşmüştü. Yalnız değildi, Ateşin onu bağışladığını anlamıştı.

"Sizi bir daha Türkiyede ya da çevremde görmeyeceğim."

Ateş Dumandan ayrılmış onlara sertçe bakıyordu. Içinde ki şeytan Dumana zarar vermek istediği için ikisinide öldürmesini söylüyordu ama gitmeseler biraz daha şeytana uyacaktı. Yiğit Furkana destek olarak depodan çıktı, ne düşüneceğini bilmiyordu. Minnet mi ya da intikam duygusu mu hissetmeli miydi bilmiyordu. Tek bildiği bir an önce buradan çıkıp kardeşini tamamen kurtarmalıydı.

Arkasını Dumana dönen Ateş yarasını unutmuş onun görmesine mani olamadı. Duman gözlerini giden kişilerden çekip abisinin sırtına bakışlarını çevirdiği zaman olanlar olmuştu. Duman abisinin yaralandığını anlamış gözlerini kocaman açmıştı ve bundan dolayı abisinin yanına hızlıca gitmişti.

"Abi sen yaralanmışsın!"

Ateş acısını az çok hissediyordu ama Duman söylediği zaman arkasını ona dönmüş kardeşinin endişeli yüzüne bakmıştı. Yüzünde yer edinen sert ifadeyle Dumana baktı, az önceki endişesi gitmiş sinirli bir Ateş gelmişti.

"Sen nasıl dikkat etmezsin!? Sana o kadar söyledim kendine dikkat et, bir şey olursa herkesten önce seni ben öldürürüm demedim mi Lan!"

Ateş her zaman Dumanın üşengeç tavrına karşıydı ve bugünde az kalsın canından olmasına neden oluyordu. Duman aldığı sert darbeyle yeri boylamıştı. Ateş gücünden hiçbir şey kaybetmemiş kan kaybını hissetmiyordu bile. Duman yüzüne yediği yumruğu yok sayıp hemen yerden kalktı, alışkındı sonuçta. Ayrıca yumruğun geleceğini biliyordu ama yaralıyken atabilme ihtimalini düşünmemişti. Ateşin gücüne yine hayran kaldı.

"Tamam abi özür dilerim, bir daha öyle bir şey yapacağımı tabii kide biliyorsun. Miraç lan eliniz armut mu topluyor?! Çabuk Ceylana haber verin."

Ateşin gözleri karardı ve dizlerinin üzerine çöktü. Duman anında yanına gittiğinde Ateş derin nefes alıp veriyor acıyı hissetmemeye çalışıyordu. Derin bir nefesin daha ardından gözleri kapandı. Kendisini fazlasıyla yormuş kanın daha çok olmasına neden olmuştu.

Ceylan endişesini saklayamıyor çabuk hareket ediyordu. Ateşin vurulduğuna çok şahit olmuştu ve çoğu onun eliyle iyilemişti ama ilk defa Ateşin kendisinden bu kadar geçmesi onu korkutmuştu. Ateş bu yaradan daha kötülerini yaşamıştı ama onlarda bile bayıldığını hatırlamıyordu. Korkusu ise öğrendiği bilgiydi, Arya evdeydi ve Ateş onun yanında olmalıydı, en azından Duman öyle söylemişti. Fakat bunun olması biraz zor gibiydi, Ateşin ölme ihtimalini yok sayıyorlar nasıl daha erken uyandırabilirler derdine girmişlerdi.

Ceylan farkettiği şeyle derin ve rahat bir nefes almıştı. Ateşin yorgun olduğu her hâlinden belliydi ki Arya için evlerine gittiği zamanda Ateşte bunu bizzat görmüştü. Ateş yorgunluktan dolayı bilincini kaybetmişti.

Keşke diye söylendi içinden keşke...

Ateşten...

Beynimin içinde beni uyandırmak için çabalayan bir noktaya tutunarak gözlerimi açtım. Etrafima kısa bir bakış attıktan sonra günün aydınlandığını haber veren güneş ışınları gözlerime nüfuz etti. Ilk başta rahatsız edici olsa da daha sonradan alışmıştım. Aklıma yer edinen isimle az önce üstümdeki bütün ağırlığı yok olmuş gibi doğrulmuştum. Kalktığım beyaz yataktan kolumda ki serum iğnesini farkedip söküp attım.

Omzumda ki ağrıdan çok vücudumda ki ağrı beni dizginliyordu. Neden böyle olduğum ise sanırım günlerin uykusuzluğu neden olmuştu. Sol omzumun tamamı sargı beziyle kaplanmıştı. Ayrıca sabit kalması için diğer omzumun üstünden de geçirmişlerdi. Yatağın yanında bulunan siyah gömleği elime aldım ve zorlansam da üstüme geçirdim. Kapı çalınmadan açıldığı zaman gözlerim oraya döndü.

Şaşkın şaşkın bakan gözlerle beni süzüp ardından kızgın bir ifadeye büründü.

"Ateş bey neden kalktınız?"

Düz bir ifadeye bürünerek yüzüne odaklandım.

"Karıma gideceğim."

Ağzını konuşmak için açtı ama sonra yeniden kapattı, gözlerimi ondan çekerek ceketimi aldım. Bir şey söylemesine fırsat vermeden önce yanında duraksadım. Söyleyeceklerimi beklediğinden yerinde kalmaya devam etti ama bakışlarını bana çevirmedi.

"Cengiz iyi biridir Ceylan, başkalarına benzemez. Senin için iyi bir seçim."

Ceylan'ın gözleri bir anda doldu.

"Git buradan."

Hayatına karıştığımdan sinirliydi. Ona bir kez daha bakmadan yanından geçerek kapıdan çıktım. Kısık sesini duydum ama bu pek etki uyandırmadı ben de.

"Senden nefret ediyorum."

Odadan çıktığım zaman koltukta uyumuş kardeşimle bu sefer denk geldim. Yanına gidip az önce koltuktan aldığım ceketimi üstüne koydum. Dengem biraz beni zorlasa bile yürümeye devam ettim. Koridorda gördüğüm Miraç hızla yanıma geldiğinde koluma girmek için bir hamlede bulundu. Ona ters ters baktığımda geri çekildi, mahçup görünüyordu. Kendim onları ayarlamasaydım çok büyük olay çıkardı ama suçu olmadığı için sessiz kaldım. Kendi adamlarımın en zayıf yanını bildiğim gibi diğer kişilerinde bulmam zor olmuyordu.

"Abi geçmiş olsun, biz nasıl oldu anla-"

Sözlerini kestim.

"Arya uyanmış mı?"

Başını kaldırıp yüzüme baktı.

"Hayır abi sakinleştiricinin etkisiyle uyuyor."

Başımı sağa sola doğru yatırarak kütlettim. Yara sızlıyordu ama daha kötüsünü de yaşadığımdan umrumda değildi. Sadece Arya'ya gitmek ve kokusuyla uyumak istiyordum.

"Arabamı getir, ben gittikten sonra Duman'ı uyandırıp eve gönder. Eve gelmesine engel ol."

Muhtemelen gelmek için her seyi, her türlü yolu deneyecekti ama gelirse eminim ki sürekli yaptığı gibi dibimden ayrılmaz Aryayı işkillendirirdi. Hastanenin çıkışına geldiğim de önümde duran arabadan Miraçın çıkmasını bekledim. Yüzüme aptal aptal bakınca ters ters baktım.

"Miraç inmeyi düşünüyor musun yoksa yardım etmemi falan mı istiyorsun?"

"Abi yorgun düştün, ben kullanırım."

Kaşlarımı çattım.

"Miraç in şu arabadan!"

Miraç el mahkum tavırlarla arabadan indiğinde sağ tarafa oturmuştu, Aryanın sürekli yaptığı göz devirme hareketini bir an yapmak için hareketlensemde Aryanın özlemi daha ağır bastı. Miraçı umursamayıp arabayı sürmeye başladım. Evde beni bekleyen karımı düşündükçe üstümde ki yorgunluk gidiyor canlanıyordum.

Bu kızın hem zararı vardı hemde yararı. Bana lazımdı, ona lâzımdım.

Son zamanlarda baş ağrısı olmadığı zamanlar oluyor bunlar, saf saf davranıyor, ne yaptığını kendide bilmiyordu. Şahsen benim bildiğim Arya asla bacaklarımın arasına kendi bacağını o pozisyonda sokmaz.

Tabii bunların hepsinin benim hoşuma acayip gitmesi ise bambaşka bir konuydu. Hiçbir şey değilde bana safça davranması beni inanılmaz etkiliyordu. Her halinde gönlümde taht kurmuştu. Miraçın sesiyle ona döndüm.

"Ateş neden bizi oradan gönderdin?"

Boşuna demiyorum, hem salak hemde çok zeki. Yola çevirdim tekrar bakışlarımı.

"Sadece kardeşinin canının benim elimde olduğunu ve istediğim her şeyi yapabildiğimi gösterdim. Kardeşinin yerini ben ona göstermesem yıllarca arasa bulamazdı."

Miraça attığım bakışla yeni sorusunu sormaktan vazgeçti ya da ben öyle sandım.

"Ateş yani anlamıyorum, başına ölümden beter şeyler geldi ama ilk defa yaralandığında bu kadar etkilendin-"

Yüzüne baktıktan sonra hiçbir şey söylemeyerek önüme döndüm. Cevaplarım daha çok sorusuna neden olacağı için susmayı tercih ettim. Birde yakınım olduğu için daha cesaretli oluyordu. Evin önüne geldiğimiz zaman arabadan indiğimde çevremi korumalar sardı, hepsi bir yönden iyi olup olmadığımı soruyorlardı.

"Çok konuşuyorsun Miraç ve ben ses tellerini eline vermek istiyorum."

Adamlar benden korksalar bile genellikle ondan daha çok saygı duyuyorlardı. Işte dedeme benzemediğim bir yönüm daha, Derin bey sadece korkulan biriydi ama insanlar ondan nefret ederdi. Burada ki bütün adamlar benim canını verirdi. Sana asla benzemiyorum Derin Bey!

Evin kapısına ulaşamadan açıldığında kimin açtığına bakmadan yanından geçerek merdivenlere yöneldim. Muhtemelen kapıyı açan kişi Sevdaydı. Doğru geçen gün sırf ne yapacağını merak ettiğim için kızın diğer adını kullanmıştım ve buna takılacağını iyi biliyordum. Odanın kapısına geldiğim de kapıyı yavaşça açtım ve yatağa baktım.

Arya benim uzandığım sol tarafa yatmış ellerini yanağının altına koymuştu. Onu bıraktığımda fazlasıyla rahatsız uyurken şimdi bir melek kadar güzel uyuyordu. İç çektiğimi fark ettiğim de kapıda da durduğumu farkettim. Kapıyı aynı yavaşlıkla kapatıp yatağa yöneldim. Omzumun acısını yok sayıp üstüne eğildim ve alnından öptüm. Saçlarından derin bir nefes alıp doğruldum.

Banyoya ilerleyip üstümde ki kanlı gömleği kirli sepetine atmak yerine çöpe attım. Omzuma su temas etmeyecek şekilde duş aldıktan sonra banyodan çıktım. Aryaya baktığım da hala uyuyordu. Üstüme siyah bir tişört ve şort geçirdim ve tamamen kendini bırakmak isteyen vücudumu sonunda ait olduğu yere, Aryanın yanına attım. Arya yanına geldiğimi anlamış gibi hemen bana sokulup başını boynuma gömdü. Derin bir nefesten sonra gözlerimin kapandığını ve çekildiğimi hissettim.

Işte huzur buydu, Aryanın olduğu ve hissettirdiği her yer...

Yarenden...

Bir insan düşünün, her şeyi iki saniyede ezberlemiş ve kendisine fazlasıyla güvenip tek başına çıkmayı aklına koyup sonrada asla unutamayacağına emin olduğu ezberi unuttuğunu ve nerede olduğunu bilmediği bir yerde kaybolmuş birini düşünün, düşünemediniz mi?

Düşünün düşünün çünkü evet o ben oluyorum.

Ya ama yemin ederim ben yolu ezberlemek için çok uğraş vermiştim. Tamam sadece beş dakika bile sürmemişti haritayı süzmem ama benim gibi bir zeki için yeterliydi. Demek ki yeterli değilmiş. Hayır hayır suç bende değil kesinlikle, suç telefonda. Oda sarjını bitirmeseydi. Hem ben Arya yengeme gidicektim, burası bildiğin çöplük gibi bir yer!

Tamam tamam aklınızı karıştırmayalım, şimdi tabii ki beni biliyorsunuz ben Yaren Dedik Ateş abinin kuzeni. Teyzemden abim ve yengemi ziyaret etmek için adres istedim ve evet onlara giderken telefonumdan müzik açıp dinledim ve evet araba bozuldu. Yaa ama Allah aşkına her şeyi anladım telefoncum normalde bıraksam yedi gün şarjın bitmez, hemende iki şarkıda bit şimdi değil mi?

Ve yine tahmin edin bu şanslı kızın başına ne geldi? Şarjım bitmeden önce adresi kafamda tutmak için birkaç dakika boyunca ezberlemeye çalıştım ama ezberlediğimi sanarken ve sürekli tekrar edip dururken bir anda ne olduysa hepsi aklımdan uçup gitti. Zaten kalsaydı şaşırırdım. Gerizekalı!

Her zaman ki sen işte Yaren, ne bekliyordun?

İç sesimin benden daha kibirli konuşması iyice sinirlerimi tepeme çıkartmıştı.

Ya bir kes sesini, kes.

Etrafımda yıkık dökük onlarca yapı vardı ve ben böyle bir yerin içine nasıl girdim bilmiyorum! Demek ki neymiş bir daha asla akıllı arabalara güvenmeyecekmişiz, Allah aşkına onun aklına uyup buraya gelmiştim. Üstüne üstlük arabaya kızıp onu bir yerlerde bırakmıştım.

Allah aşkına ben topuklu ayakkabıdan nefret ederken neden bugün giyesim tutmuştu?

Derin bir nefes alıp etrafa ürkek bakışlarla bakıp yavaş yavaş yürümeye devam ettim. İstanbulun dışındaydım bundan emindim ama nerede olduğumu pek kestiremiyordum. Dumanın anlattığına göre Ateş abi kendi evi için büyük ve Istanbulun içinde sayılan ama uzak bir yerde arsa almış ve kendi her şeyiyle ilgilenmişti. Bu Ateş abiye küçükken aşık olduğum doğrudur. Tamam kızmayın yaa babam olmadığı için bende kahramanımı Ateş abi seçmiştim ve cidden ona çok bağlıydım. Babam yok derken aslında var ama bana pek babalık yaptığı söylenmez.

Aslında Ateş abimle hatırlıyorum hep yan yanaydık ama biz yurt dışına taşınınca ondan uzak kalmıştım. Tatil için geri döndüğüm zaman ise Ateş abi taştan farksızdı bana göre. Ne olduğunu hiçbir zaman öğrenemedim ama Ateş abiye olan sevgim asla gitmedi. Biliyordum ki oda beni çok seviyor, yani umarım.

Yerlerdeki çukurlar ve ufak taşlar yüzünden doğru düzgün yürüyemesem bile biraz ilerleme kaydediyordum. Biraz daha geniş bir sokağa girdiğim de etraf biraz daha korkunç gözüktü gözüme. Sokağı aşmaya çalışırken bir binadan gelen seslerle olduğum yerde dikkat kesildim. Sesler artarken panik yapıp etrafıma bakındım. Nereye gideceğimi bilemezken ortada öylece kalakaldım. Belki silah, uyuşturucu, organ kaçakçıları değillerdi. Burada evleri falan vardı ve onun için gelmiş olabilirlerdi.

"Bu kim lan?"

Duyduğum sesle omuzlarım yukarı kalkıp indi. Arkama dönmekten deli gibi korkarken ne yapacağımı planlıyordum. Gözlerim çevremde fıldır fıldır dönüyor kaçış planlarım için yol arıyordu. Seslerden anladığım kadarıyla iki kişiden fazlalardı. Hızlı koşan biriydim ama topuklularımı çıkartmak baya zaman kaybı olurdu. Neyse bizde bunlarla koşarız.

"Hemen arkana dön!"

Sese bak, bu güzel sesimin aksine onunki borazan gibiydi. El mecbur arkama yavaşça döndüm. Binanın önünde beş kişi vardı ve hepsi mübarek dağ gibiydi. Onlardan hafif olduğum için daha hızlı koşabilirim. Düşündüklerimin aksine hiçte çocuk kaçakçıları gibi giyinmemişlerdi.

Nee ben hep daha kötüsünü düşünen biriyim.

"Senin burada ne işin var?"

Gözlerimi hepsinin üstünden gezdirip ortalarında duran kişiye çevirdim. Giydiği siyah katla ve kulağında ki mekanizmayla aynı korumalara benziyordu. Biliyordum, kesin uluslararası örgüt bunlar! Ne kadar uzun süre sessiz kaldığımı farkettiğimde derin bir nefes aldım. Şimdi neden yazara sardığım belli oldu, ben sabahtan beri kimseyle konuşmamıştım ki!

"Arabam bozuldu ve ben burada kayboldum."

Konuşan kişinin tek kaşı kalktı.

"Doğruları söylemen için pek bir zamanın yok! Hemen dökül!"

Göz devirdim.

"Arkadaşım mal mısın? Doğruyu söylüyorum."

Yanındakiler gülüşünde o adam bana daha kötü bakmaya başladı. Üstümü sözdüğünde ters ters baktım.

Benim üstümde pantolon var, pantolon. Neye bakıyor bu!

"Dediğini tekrar ette dilini nasıl söküyorum!"

Tek kaşını kaldıran bu seferde ben oldum. Ellerimi de göğsümde bağlayıp adama kötü kötü baktım.

"Dediğimi anlamamış olmanı pek yadırgamadım ama istersen tekrar edebilirim. Zaten anca anlarsın!"

"Bana bak!"

Üstüme doğru geldiğin de kollarımı indirdim ve doğruca ona bakmaya başladım.

"Sezer, ne zamandan beri kadınların üstünde gücünü gösterir oldun?!"

Aramızda bir adım mesafe kala gelen sesle oda durmuş bende durmuştum. O benim gözlerimin içine sinirle bakarken ben sese odaklanmıştım. Allahım bu nasıl sert bir sestir yaa! Sanırım ben aşık oldum, hemde sese! Önümde ki dangaval arkasına dönmüş ve sesin sahibine bakmıştı. Yan döndüğü için kendisini görmüştüm, hayır görmedim çakıldım.

Gördüğüm yeşil gözlerle yutkunup yüzüne bakındım. Allahım bu gerçek mi? Yüzü sert ama özenle çizilmiş bir ressamın elinden cıkmış gibiydi. Bir doksan boyunda gibiydi ve kaslı vücudu buradayım diye bağırıyordu. Bakışlarında gördüğüm alayla silkindim ve gözlerimi kırpıştırdım.

"Benim arabam bozuldu, buralara nasıl geldiğimi bilmiyorum. Yardım falanda istemiyorum sadece benden uzak durun yeter!"

Yeşil gözlü yakışıklı bana alaylı bir bakış daha attı ve sırıttı. Yazoo yapma şunları, bu adam beni öldürür.

"Öyle mi diyorsun?"

Başımı onaylar anlamında salladım ve arkama döndüm. Evet yakışıklı zaafım var ama ne idüğü belirsiz insanlarla da muhattap olacak kadar delirmedim.

"Tamam öyle olsun ama önce bizi dinlemediğini kanıtla ondan sonra suçsuzsan gidersin!"

Bağırdım.

"Ben neyinizi dinleyeceğim be!"

Ardımda hissettiğim adımlarla çok yakınımda olduğunu anladım. Omzuma koyacağı eli kavrayıp ters çevirdim ve benden biraz uzağa atmaya çalıştım. Normalde benden baya uzaklaşması lazımdı ama bu cüssesiyle onu kıpırdatmam bile mucize gibiydi. Gerçi yüzünde anladığım ifadeye bakılırsa benden böyle bir şey beklemediği için hazırlıksız yakalanmıştı. Savunma pozisyonuna geçip elimi önüme doğru siper ettim. Hepsi şok geçiren bir ifadeyle bana bakıyorlardı.

"Size hiçbir şeyle alakam olmadığını söylüyorum."

"Seni-"

Saçıma uzattığı elini ayağımı kaldırarak topukpumun sivri ucuyla çarpmasını sağladım. Adam acı içinde inleyerek geri çekildi. Diğer iki adamın bana doğru geldiğini ve yeşil gözlü taşın beni dikkatle izlediğini gördüm.

"Durun, hemen!"

Hepimiz durup yeşil gözlüme baktık. Hemende yeşil gözlüm olmuştu, bence biz evlenelim. Nefes nefese kalmıştım. Göğsüm inip kalkarken ondan gözlerimi bir an olsun çekmiyordum.

"Kızı bırakın gitsin. Size de bir kadınla nasıl dövüşülür dersi vermem lazım."

Şaşkın şaşkın ona baktım, gözlerini adamların üstünde gezdirip sonunda gözlerimle buluşturdu. Pozisyonumu bozup soluklandım. Hımm Ateş abi gibi öküz değil. Arkama dönerken dövmek üzere olduğum adamın düşman bakışlarına sinsice sırıttım. Biliyordum ki adamlar benden şüphelenmişti ama peşimi hiçbir şey bilmediğim zaman bırakacaklardı. Yeşil gözlüme son kez bakıp yürüdüğüm yoluma devam ettim. Konuşmayı da ihmal etmedim.

"Biz kadınlar fiziksel olarak dövüşmeyiz, genelde ruhsal acı vermeyi daha çok severiz."

Ardıma bakıp yere devirdiğim adama sırıttım.

"Tabii sen şimdi ne dediğimi anlamazsın, zorlama bence de! Sonuçta olmayan şeyden bir şey bekleyemeyiz. Ayrıca biri bana çok küçük bir iyilik yapıp taksi falan çağırabilir mi? Ve hayır kimsenin beni bırakmasına ihtiyacım yok!"

Hepsi bana şaşkın şaşkın bakarken yeşil gözlüme tekrar baktım. Gülümsüyordu ama ona bakınca gözlerini başka yöne çevirdi. Içlerinden biri telefonunu eline alınca şirince gülümsedim. Tabii beni öldürecek gibi bakan adamı farkettiğimde gözlerimi kısıp adama kötü kötü bakmaya başladım.

Lan benim Ateş abim var!

Yaklaşık on dakika sonra önümde duran taksiye doğru yürümeye başladım. Yeşil gözlüme sabahtan beri bakmama rağmen yine son kez baktım.

"Yine görüşeceğiz güzellik."

Yeşil gözlümün sesiyle ona baktım, gülümsedim.

-Hiç sanmıyorum, güzellik!

Aryadan...

Başımda hissettiğim hafif sızıyla gözlerimi sonunda açabildim. Etrafa alık alık bakarken üstünde uyuduğum Ateşe baktım. Boynuna gömdüğüm başım yüzünden oda başını omzuma yaslamıştı. Sakalları omzuma batıyor harika bir etki bırakıyordu. Ateşte başka değişik bir şey farketmemle ona dikkatle baktım.

Her zamankinin aksine çıplak gövdesinin yerine siyah bir tişört giymişti. Ateşte farkettiğim özelliklerden biriyde buydu, yaz kış sürekli üstsüz uyurdu ama şimdi bu sıcakta üstünü giymişti. Şaşkınlıkla ona bakarken gözlerini açtığında yüz yüze geldik. Ona bakarken derin bir nefes alıp ardından alnımdan uzunca öptü. Ona sığınırken o beni kendine iyice çekti.

Saçımla uğraşırken bende kokusunu içime çekiyordum. Diğer günlerden farklı olarak kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Onda kendimi daha çok iyi hissederken hiç ondan ayrılmak istemiyordum. Ateş açıkta kalan omzumu öpüp yanımdan kalkınca ona baktım.

"Saat dokuzda katılmam gereken bir toplantı var. Ardından hemen yanında olacağım."

Dudak büzünce gülümseyip alt dudağımı öptü. Benden ayrıldığında gözlerinde ki yakıcı hissi sevmiştim.

"Biraz daha öyle bakarsan gidemem."

Gülümsedim.

"Hadi git ve çabuk gel."

Burnumun üstünü öpüp geri çekildi. Bugün biraz durgun gibiydi, nasıl desem yorgun gözüküyordu. Ayrıca tişörtü de sormadım. Ateş banyoya tam ulaşacakken yataktan atlayıp sırtına atladım. Ben kahkaha atarken Ateşin kaskatı kesilen vücudu ve ağzından kaçan inlemesiyle şaşkınca ondan ayrılıp yüzüne baktım.

Onun aksine benim üstümde gri bir tişört vardı ve tamda omzumun üstünde gördüğüm lekeyle kaskatı kesilen bu sefer ben oldum.

🖤

Merhaba canlarım, üzgünüm biraz geç oldu.

Bölümü nasıl buldunuz?

Yareni ve o adamı sevdiniz mi?

Sizi seviyorum...

Continue Reading

You'll Also Like

2.4M 72K 78
SON KEZ YAYINDA! Siyahtan daha karanlık... Beyazdan daha aydınlık... Siyahı seven beyazın kaderi kirlenmektir. Hayat kimsenin beyaz kalmasına izin ve...
1M 43.2K 60
Eli açıkta olan bacağımı okşamaya başladığında elimle elini tutup geri ittim. Bir anda belimden tutup beni kucağına oturttu. " Bir daha benim olanı...
2.5M 67.5K 26
"Gel kucağıma." Dedi,derinden gelen hırıltılı sesiyle. Uzun bir süre sadece yüzüne baktım. Elini dizine vurduğunda bir kaç adımla önünde durdum. Bel...
8.8K 155 12
Açıklama için ilk bolumu okuyun