Güçlü Çocuklar Ağlamaz √chanb...

By luesta

30.8K 2.9K 4.6K

"Sen güçlüsün diyip sırtıma kocaman dağ devirdiler." •Sezon1• "Hani derler ya; Güçlü insan ağlar mı? Defalarc... More

takımı oluşturalım
geceler mezar olur dalarsın uykuya
müptela oldum aşka seninle
delirtiyor beni itin teki
delice koştuk umutlara velakin boştu umutlar
yolda nefes alan zombielere selam veriyorum
dokuz yıl öncesine mektup
sen paketimdeki dilek sigarama öznesin
senin gamzelerin için kaç şair sarhoş oldu, söyle
bu kalbe ne yaparsan yap yerin ebedi
yüreğinden yaralı bizim hikaye(m)iz
içtiğim tüm yalanlar var, tokuşturup dururum bura kader meyhanesi
ama her dokunuş Ooh La La La
dediler bu çocuk neymiş, dedim felaket felaket
gidenler değil moruk, elde sigara döndü
fakülte çıkışı yaktığı(m) sigaraydın
bir masalda saklanan günahsız melekler
herkes güneşli günler görürken ben hep ıslandım
çeşit çeşit insan var bu kadar çeşide gerek yoktu
yalancı gülüşlerde senin yüzünü gördü(m)
bir çizik attın gönlüme, kanattın
ellerin yoksa nasıl bulayım yolumu
ama n'apıcaksın dönse devran?
öyle unutulmaz böyle unutulur
kurulan hayaller Mars'a gidiyor, tam üzülecekken bi gülme geliyor

ve hâlâ daha gelmiyorsan başkası var bence

556 60 192
By luesta

no.1-dünya gül bana
O gergin akşamın üstünden on yedi saat geçmişti. Saat şimdi sabah beşi gösteriyordu, üç saat sonra ise alarm çalacaktı. Bu gerçekle yüzleştiğim saniyelerde güzel bir of çektim. Zaten kaç gecedir uykusuzdum, mışıl mışıl uyumam lazımdı ama gözüme uyku kırıntısı dahi girmemişti. Chanyeol şimdi bilmem kaçıncı pembe rüyasını görüyordu, ben ise sayısız karanlık gerçeklerle yüzleşiyordum. Bu hiç adil değildi, aşk hiç adil değildi.

Kendime söz vermemin üstünden tam dört saat geçmişti. Artık güçsüz birisi olmayacaktım. Canımdan can kopsa da bunları kimseye göstermeyecektim. Chanyeol ve benim hikâyem bitmişti, bu gerçeği kabullenerek yaşamayı öğrenecektim. Bu durum her ne kadar canımı yaksada bir şekilde yaşamayı öğrenecektim.

Bu zamana kadar Chanyeol yoktu, Baekhyun. Bu zamana kadar nasıl yaşadıysan o şekilde yaşamaya devam edeceksin. Demeyin. Bana her şeyi söyleyin ama bu cümleyi kurmayın.

Gözlerini feda edebilecek kadar sevmemiş gibi davranmayın. Bu duygunun yabancısıymışsınız gibi davranmayın. Sen de sevdin, biliyorum.

Tükenmez kalemimle, bir hışımla yazdığım cümlelerin üstünü hiç düşünmeden sert bir şekilde karaladım. Ne yazıyordum ki ben bu boş satırlara? Kime ne yazıyordum? Hani günlük tutmak beni rahatlatacaktı?

Yatağımdan doğrulduğum sırada belimin tutulduğunu daha yeni idrak ederek sağlam bir küfür çektim.

Sehun günlük tutmamın bana yararı olacağını söylemişti. İçimi rahatlatacağına o kadar emin konuşmuştu ki lambanın içinden çıkan cine inandığım kadar onun sözüne de inanmıştım.

"Hani rahatlayacaktım ben?" Gergin sesime aldırmadan çalışma masamda oturmuş, sırtı bana dönük olan -ne yaptığını bilmiyorum- Sehun'a bodoslama sordum.

"Hey sana söylüyorum, alooo" bana cevap vermediği için sinirle yatağımdan kalktım ve ensesine beş kardeşi yapıştırdım, çat diye.

"Ne yapıyorsun EMBESİL?!" Kulağında ki kulaklığı çıkardığı gibi kükredi bana. Sehun ensesine vurulmasından hoşlanmazdı, Byun Baekhyun ise yani ben, onun neyden hoşlanıp hoşlanmadığıyla ilgilenmez ama özellikle hoşlanmadığı şeyleri yapmaktan onur duyardı.

"Görmüyor musun, müzik dinliyorum." Sehun gözlerini kısıp tısladı.

"Beni duyamayacak kadar ne dinliyorsun? Ben mi daha önemliyim yoksa kulağında ki zımbırtı mı?" Kaşlarımı çatarak direk söyledim, sinirliydim çünkü günlük yazmak beni rahatlatmamıştı.

Sehun derin bir iç çekerek omuzlarını düşürdü. Keskin ve sinirli bakışları aniden soldu ve başını eğdi. Üzülmüştü?
Sehun'a garipseyerek baktığımda gerçekten de üzüldüğünü gördüm. Çatılı kaşlarım aniden düz bir hal alınca iki adımla yanına ulaştım ve başını göğüsüme yasladım. Sırtını pat patlayıp, "Ne dinliyordun?" diye tekrardan sordum.

Boğazındaki yumruğu zorlukla yuttuktan sonra, "Kız İsteme Bestesi" dedi.

Sırtını pat patlayan elim durdu ve başını göğüsümden çekip yüzüne baktım. Dalga geçiyor olabilirdi, her zamanki haliydi çünkü.
Ona, 'taşak mı geçiyorsun puşt' bakışı attığımda bakışıma karşılık,

"Bakma öyle. Erkek ve kız birbirini seviyor. Kızı istemeye gittikleri zaman aileler tanışıyor, her şey tamam. Çiçek alınmış, kutu çikolata alınmış ve yüzükler alınmış..."

"Ee." dedim halen aynı bakış vardı suratımda.

"Sonra annesi inceden zengin olup olmadığını sorguluyor, tabi erkek tarafı zengin değil. Annesi de bunu öğrenince aşkın karın doyurmayacağını ve kızı vermeyeceğini söylüyor. Erkek tarafı şaşkın tabi. Adamın babası bir iki laf ettikten sonra çekip gidiyorlar."

Elimi Sehun'un alnına bastırarak ateşini kontrol ettim ve ardından kulağına fısıldadım. "Günlük diyorum, rahatlatmadı diyorum.."

Kafasını 'inanamıyorum' dercesine sallayıp, "Ulan bende afilli bir şey söyleyeceksin sandım." dedi. Ultra tiz sesimle kahkaha attım.

"Günlüğe yazmadan önce yapman gerekenleri yaptın mı?" Kulaklığını elinde dolayarak gömleğinin üstündeki cebine sıkıştırdı. Gözüm dalmıştı ve gözümü kırpmadan, "Günlük ve kalemi aldım." dedim. Gözüm halen gömleğinin cebindeydi.

Elleriyle üstünü gizliyormuş gibi kapatırken daldığım yerden bakışımı suratına çıkardım. Tek kaşını kaldırmış soru sorar şekilde bana bakıyordu.

"Bu vücuda sahip olmak için fazla kısasın." dedi. Gülmemek için dudaklarını ısırdığı saniyelerde ensesine yeniden yapıştırdım ve hemen ardından tısladı.

Omuzlarım çöktü ve yeniden yatağımın üstüne oturdum. Rahatlamamıştım, üstelik pembe günlüğe çok para dökmüştüm.

"Onlar dışında diyorum." dedi Sehun.

"Başka ne yapmam gerekiyor ki?" Anlamayarak ona baktığımda suratında sanki dünyanın en cahil insanıyla sohbete girmiş gibi bir bakış vardı. Saniyelik kendimi cahil hissetmeme neden oldu bakışları.

"Günlüğünü yazmadan önce banyo yapmalısın. Banyodan çıktıktan sonra bütün kıyafetlerin temiz olacak. Kıyafetlerini giydikten sonra odanda tam 62 tane mum yanması gerekiyor, mumlar yanarken sende yatağında bağdaş kurup gözlerini kapatmalısın ve derin nefesler alıp vermelisin."

Sehun hızlı hızlı konuşurken ağzım açık kalmıştı. Sonuçta sadece günlük tutacaktım, ruhumu dinlendirmek isteseydim 62 tane muma para harcayacağıma meditasyon merkezine giderdim. Gözlerimi kırpıştırarak ona bakmaya devam ettim.

"Seni rahatlatmadıysa ben napayım oğlum. Beni rahatlatıyordu." dedi omuzlarını silkerek.

"Ne yani taşak mı geçtin benimle şimdi sen?" dedim. Ağzım halen açık, gözlerimi kırpıştırmaya devam ederken sordum.

Şok geçiriyordum çünkü çok ciddi söylemişti. Sehun'un hiçbir lafını ciddiye almayan ben, ilk defa nefesimi tutup onu dinlemiştim.

Arkamda kalan günlüğü elime alıp bir sayfa yırttım. Kağıt ve kalemi Sehun'a uzatırken, "İmzalasana" dedim.

Suratıma boş boş baktıktan sonra elimdekileri alıp kağıdı sorgulamadan imzaladı. "Neyi imzaladım ben şimdi?"

"Ölüm fermanını." dedikten hemen sonra üstüne atladım.









Sehunla dakikalar boyunca yerde debelendikten sonra yorgun düşmüştük ve şimdi yerde uzanmış, tavanımdaki yıldızlara bakıyorduk. İkimiz de suskun, didişmekten bitkin düşmüş bir şekilde bomboş duruyorduk. Dakikaların vermiş olduğu suskunlukla, "Şu an aklından ne geçiyor?" diye sordum. Sesim çatallaşmıştı. Sehun odaya sessiz ama duyabileceğim bir şekilde gülümseme bırakınca ona taraf dönmedim. Çünkü Sehun sessiz gülmez, daima kahkaha atardı. Yaklaşık 20 saniye boyunca cevap vermedi. Saydım.

"Luhanı"dedi. Kafamı yavaş bir şekilde ona taraf döndürdüm. Kaşları çatılmıştı, adem elması hareket etmiyordu, yutkunamıyordu. Gözleri parladı sonra, kaşları her ne kadar çatık olsa da gözlerinde hayal kırıklığı vardı. Ağzımı açtıktan sonra hemen geri kapattım, söyleyecek bir şey bulamamıştım. Yeniden bakışlarımı tavan çıkarırken, "Krisi" dedi. Sonra yeniden bir tebessüm etti. "Ve–"

"Taoyu." dedim.

Kafasını yavaşça salladı.

"Luhan," dedi yeniden. Sesinde acı vardı. Canı acıyordu. "Nerdedir sence?" burnunu çekti. Gözlerim yeniden yan profiliyle buluşunca yanağındaki gözyaşını gördüm.

"Uzaklarda bir yerlerde," dedim. Sesim titriyordu ama umursamadım. Cümlemin devamını getireceğim sırada Sehun'un sesiyle titredim.

"Lacivert gökyüzünde." dedi.

Kafamı salladım. Öyleydi çünkü. Lacivert gökyüzündeydi Luhan.

Lacivert gökyüzündeydi Kris.

"Biliyor musun, onu çok özlüyorum. Onu sadece aşık olan birisi olarak değil, bir arkadaşı olarak da özlüyorum. Hatırlıyor musun, sen Chanyeol ile kavga ettiğin zaman Chanyeollere kafa tutmuştu. Ona o zaman aşık oldum. Çünkü çok cesur ve korkusuzdu." Sehun titrek sesiyle ona aşık olduğu ilk zamandan, ilk kez bahsetti. Afallamıştım, aklım karışıktı.

Sehun'a cevap vermedim. Eğer konuşsaydım ağlardım. Ağlasaydım, ağlardı. Yana yakıla, omuzları sarsıla sarsıla ağlardı. Tanrı bilir ya, yürek dayanmazdı buna.

Gözyaşını elinin tersiyle silip, "Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık sevdada boğulur." dedi.









Alarmın rahatsız edici sesiyle istemeyerek de olsa güzellik uykumdan uyandım. Uzun zamandır okula gitmiyordum ve gitmemeye devam edersem kesinlikle sınıfta kalırdım, zaten vizelerin başlamasına da yaklaşık iki hafta kalmıştı. Yatağımın içinde gerindikten hemen sonra kısa bir duş aldım. Günümün pozitif geçmesini istiyorsam eğer kesinlikle duş almak zorundaydım. -Tabii Chanyeol ile aynı üniversite de olduğum için her ne kadar günüm pozitif geçmeyecek olsa da-

Üstümü giydikten hemen sonra okulun yolunu tuttum. Hava bugün güzeldi ve okula kadar yürümek beni rahatlatacaktı. Sabah sporumu artık bu şekilde yapabilirdim. Hem daha dinç olurdum hem de daha sağlıklı.

Okul yolunu yaklaşık yarım saat yürüdüm, daha hızlı yürüyebilirdim ama kulaklığımdaki şarkıyla aşk yaşıyordum, daha fazla dinlemek için bu kavurucu güneşin altında yürümeye değerdi.

"Baekhyun?" Kulaklığımdaki şarkının bitmesiyle adımı duymam bir oldu ve sesin sahibine bakmak için arkamı döndüm.

Jimindi.

Nefret dolu bakışlarımla gözlerimi devirdim ve tekrardan yürümeye devam ettim. Onunla konuşmak dahi istemiyordum, hayatımın içine sıçmıştı. Fakat onunla kavga da etmek istemiyordum çünkü Chanyeol buna değmiyordu.

"Baekhyun, dur."

Bileğimi saran parmaklarla hızlı bir şekilde ona taraf dönmek zorunda kaldım. Elleri zangır zangır titriyordu ve soğuktu. Dişlerimi sıkarak sakin kalmaya çalıştım. Eğer tutuşundan kaçarsam kendi çapında onu sevdiğime dair anlamlar yükleyebilirdi. Onu sevmiyordum öyleyse neden kaçacaktım?

İnsan sevdiğinden kaçmaz mıydı?

Ellerinin titremesine aldırmadan buz gibi sesimle sadece, "Ne var?" dedim. Ardından hemen dişleriyle alt dudağını ısırdı, az sonra kanayacaktı.

"Özür dilerim Baekhyun. Çok çok özür dilerim. Yalvarırım kestirip atma ve açıklamama izin ver." Jimin'i ilk defa böyle telaşlı ve tedirgin görüyordum. Her zaman sakin ve emin adımlar atan birisiydi. 'Siktir ol git," diyeceğim esnada iki çift gözle bakışlarım çakıştı. Karşı bankta oturmuş, bir elinde telefonunu tutan bir adet Park Chanyeol. Gözleri benim ve Jimin'in üzerindeydi.

Eğer Chanyeol'ü görmeseydim kesinlikle Jimin ile gitmezdim. Kendime verdiğim bir söz vardı, gururum için yapacaklarım vardı. Bu yüzden Jimin'e, ders başlamadan önce bir kafede oturmayı teklif ettim. Jimin'in açıklama yapması umrumda değildi hatta merak dahi etmiyordum. Ama ben, Byun Baekhyun, öyle şeyler yapacaktım ki Chanyeol kıskancından nefes dahi alamayacaktı.

Park Chanyeol bundan sonra benim en büyük avım olacaktı.

Jimin ile yakınımızda olan bir kafeye gelmiştik ve şimdi karşımda oturmuş, sol bacağını ölümüne sallıyordu. Sadece izliyordum, susuyordum ve konuşmasını bekliyordum.

"Baekhyun, ben..." dedi. Boğazında takılı kalan yumruğu yutmaya çalıştıktan hemen sonra devam etti. "Özür dilerim."

Ellerimi önümde sallayarak, "Hiç önemli değil, bak sen özür dilediğin için hemen geçti, gördün mü? Hatta bak Chanyeol ile yeniden sevgi–" hassiktir.

Ne söylediğimi idrak ettikten hemen sonra dilimi ısırdım. Gerizekalı Baekhyun. Tanrım, tam bir gerizekalıyım!

"Chanyeol?"

"Chanyeol mü? O kim?" Gözlerimi kırpıştırarak aynı soruyu ona sordum.

"Her neyse Baekhyun. O gün seni öptüğüm için gerçekten özür dilerim. Yani amacım seni öpmek değildi. Gerçekten sınıftan ayrılınca seni merak ettim çünkü kötü görünüyordun. Sadece iyi misin diye soracaktım. Fakat şey oldu..." bakışlarını masaya indirdi. "Anneme söyleyeceksin diye ödüm kopuyor sonuçta seni öptüm, öpmemem gereken bir yerden. Gidip söylesen bile haklısın ama bunu sana söylemek zorundayım."

Oflayarak elimle yüzümü sıvazladım, ay vallaha gına geldi.

"Seninle konuşurken eski sevgilim karşıdan geliyordu ve beni izlediğini gördüm. Onu kıskandırmak için sana öyle şeyler söyledim çünkü bizi dinliyordu, duyuyordu. Sonra da sırf o kıskansın diye öptüm, bir anda oldu yemin ederim." Tek nefesle söyledi, gözlerinde pişmanlık vardı.

Duyduklarım beni rahatlattı mı rahatlatmadı mı bilmiyordum, duygu karmaşası yaşıyordum. Jimin gay miydi?
Üstelik bir sevgilisi mi vardı? Benden hoşlanmıyor muydu?

Düşüncelerimden hızlı bir şekilde kurtularak kaşlarımı çattım ve suratına ölümcül bakışlarımı attım. Sevgilisini kıskandırmak için beni kullanmıştı üstelik onun yüzünden sevgilisini kaybeden ben olmuştum. Ağzımı açıp ana avrat düz çekeceğim sırada kafamın üstünde bir ampul yandı, gülümsedim. Ona gülerek baktığım için yavaşça yutkundu. Muhtemelen histerik bir gülümseme vardı suratımda.

"Demek kendi sevgilini kıskandırmak için beni kullandın?" Kafamı hafifçe sallayarak söyledim. O da yavaşça kafasını salladı.

"Demek kendi sevgilini kıskandırmak için dudağımdan öptün?" Kafamı yine hafifçe salladım, aynı şekilde o da hafifçe salladı.

"Demek kendi sevgilini kıskandırmak için–"

"Bozuk plak gibi neden aynı şeyleri söylüyorsun? Evet dedim ya, suratıma çarpma şunu." Yüzüme tiksinerek baktı.

"Ulan tiksiniyormuş gibi bakma bana, tiksineceksen niye öpüyorsun." diye cırladım.

"Sence konumuz bu mu? Tiksindim evet çünkü tanrı aşkına halen daha 13 yaşındaki sümüklü Baekhyunsun. Senden tiksinmeyeceğim de neyden tiksineceğim?"

"Dur ben bir anneni arayayım." Kotumun cebinden telefonumu çıkardığım sırada sahidende rehberden Jimin'in annesinin numarasını arıyordum ama tanrı kahretsinki numarasını kaydetmemişim bile. Bozuntuya vermemek için arıyormuş gibi yaptım ve telefonu kulağıma götürüp beklemeye başladım. Birazdan panik olacaktı.

Jimin sahiden de aradığımı düşünerek hızlı bir şekilde yerinden kaltı ve etrafımda cirit atıp yalvardı. Başımın üstünde yanan ampülle birlikte gülümsedim ve telefonumu yeniden cebime sıkıştırdım. Jimin rahat bir nefes olarak yeniden yerine oturdu, şimdi konuşma sırası bendeydi.

"Bir şartla annene şikayet etmem seni," dedim yüzümdeki zafer gülümsemesiyle.

Jimin tek kaşını kaldırarak bana baktı. Kolay kolay tehditlerim onun üzerinde işe yaramazdı, hatta hayır, hiç yaramazdı. Omzularını silkerek, "Beni tehdit edemezsin, seninde Chanyeol ile ilişkin var." dedi.

Gözlerimi genişletip, "Onu da nerden çıkardın?" dedim. Tanrı aşkına ne ara öğrenmişti?!

"Sehun ve Jongin konuşurken duydum."

Elimi anlıma bastırarak ikisinde de lanetler okudum. Gerizekalılar, oysaki sıkı sıkı tembihlemiştim.

"Pekala tamam, sonuçta sende bir erkekten hoşlanıyorsun ve bende hoşlanıyorum. İkimizin de ailesi bu duruma onay vermez. Öğrenirlerse neler olacağını ikimiz de kestiremeyiz."

"Öyleyse ödeştik." masadan kaltığı sırada ağzının içinde konuştu.

Bende onunla birlikte kalkarak, "Ama bu dudağımdan öptüğünün gerçeğini değiştirmez." dedim.








Jimin ile küçük ve gizli bir anlaşma yaptıktan hemen sonra kafeden ayrıldık, ikimizde ayrı yönlere gittik. Bu halde bile ne o beni seviyordu, ne de ben. Ve emin olduğum bir şey vardı ki, birbirimizi her gördüğümüz yerde öldürecek gibi bakmamız olacaktı.

Dersin başlamasına 10 dakika kalmıştı ve hızlı bir şekilde fakülteye doğru yürümeye başladım. Uzun zamandır derslere girmiyordum, hocadan sonra sınıfa girersem eğer bütün gözlerin hedefi ben olacaktım ve bu durumdan rahatsız olacaktım. 60 kişilik sınıfta hedef olmak istemezdim.

Kapıyı açtığımda hoca halen sınıfta yoktu, rahat bir nefes alarak Jongin ve Sehun'u aramaya başladım.

"Dostum seni yeniden bu sıralarda görmek güzel." Jongin yanıma gelerek elini omzuma koydu ve sıramıza kadar yürüdük. "Aman ne sıra." diye homurdandım. Harika yine agresiftim.

"Şimdi okullu olduk, sınıfları doldurduk. Sevinçliyiz hepimiz yaşasın okulumuuuz." Sehun sınıftaki kalabalığa aldırmadan bağırarak şarkı söyledi. Ben ve Jongin ise yerin dibine girdik.

"Sen gelmeden önce Chanyeol geldi sınıfa." dedi Jongin yanıma oturarak. İçimde bir yerlerde hareketlenme olmuştu ama kendimi bastırarak ilgilenmiyormuşum gibi davrandım. Çünkü öyle bir oynatacaktm ki, herkes bu oyunun birer kurbanı olacaktı. Jongin'e dönüp, "Beni ilgilendirmez." dedim. "Ayrıca artık yanımda Chanyeol'ün ismini duymak istemiyorum. Benim için bitti." omuzlarımı silkerek söyledim. Hayır bitmemişti. Bitti demek bile canımı acıtıyordu.

Jongin gülerek, "Her şey biter ama senin Chanyeol'e olan aşkın bitmez, Baekhyun. Yemem ben bunları." Gözleri kısılana kadar güldü.

Bende gülümsemesine karşılık verdim ve ardından devam ettim. "Biliyor musun Jongin, geçmez sandığım şeylerin izi bile kalmadı."

Kendimden emin bir şekilde ayağa kalktım ve Sehun'a döndüm. "Jongin'in yanına otur, Sehun." Çantamı omzuma atarak kapıya kısa bir bakış attım. Şimdi gelecekti.

An sonra kapının gıcırtılı sesi sınıfın duvarlarına çarptı ve içeriye girdi. Heybetli vücuduyla emin bir şekilde bana doğru geliyordu. Bakışlarım onu buldu ve kocaman gülümsedim, benimle birlikte Sehun ve Jongin'de bakışlarını gelen kişiye dikti.

"Aşkım." Yanağıma naif bir öpücük kondurduktan hemen sonra elimi elinin arasına aldı. "Arka sıra boş, orada oturalım." dedi.





Aman da aman nerelere geldik. Sürpriiiz işte bölümm💛 geçiş bölümüydü sadece bir kaç ayrıntıyı oturtmam lazımdı ve böyle bir bölüm ortaya çıktı. Beklentinizin aşağısında olabilir çünkü uzun zamandır bölüm atmıyordum ve sizi çok beklettim. Daha fazla bekletmemek için hemencecik yazdım ve paylaştım. Umarım beğenmişsinizdir. Bu arada eskiden daha fazla yorum yapıyordunuz, haberiniz olsun :"(

İşler karıştı bu arada xöwipeoda acaba neler olacak bende merak ediyorum. Ben size demiştim ama uzuun bir yolculuk olacak, ayyy ama sıkılmazsınız inşallah. Fakat şunu da söyleyeyim, bu kitabı hiç bırakmadan okuyanlar gerçekten pişman olmayacak... ne diyorum ben ya😂😂 neyseeeeeee oy ve yorumlarınızı unutmayınn ve beni şımartın🤪🖤

*sehunun kulaklığıyla dinlediği kız isteme bestesi* kesinlikle dinleyin ve şarkı sözüne odaklanın derim, hüzünlü bir hikaye ve çok sevdiğim bir parça...

Continue Reading

You'll Also Like

116K 14.4K 23
Kim Namjoon, kendisine verilen görevi yerine getirmek için sahte bir aile kurmaya karar verir fakat birbirlerinden deli gibi nefret eden Taehyung ve...
23.7K 3K 17
semih: kanki sen niye bana dayadın amk
14.1K 3.9K 21
"Kusura bakma seni rahatsız ediyorum ama sana söylemem gereken bir şey var. Ben hamileyim."
116K 7.9K 39
"Bir bilsen ne kadar zamandır şunun hayalini kurduğumu." Şakağıma doğru bir öpücük daha kondurdu. "Seni doyasıya öpüp koklamayı." Ardından yanağıma i...