Çocukluk Hislerim

By ikiyazarbayan

343K 13.9K 1.8K

Dört yakın çocukluk arkadaşı. Gizlenen aşklar. Karşılıksız sevgiler. Oyunlar, kötülükler. Eğlenceler, en mutl... More

ÇH -1-
ÇH -2-
ÇH -3-
ÇH -4-
ÇH -5-
ÇH -6-
ÇH -7-
ÇH -8-
ÇH -9-
ÇH -10-
ÇH -11-
ÇH -12-
Karakterler belirlendi! (Duyuru)
ÇH -13-
ÇH -15-
ÇH -16-
ÇH -17-
ÇH -18-
ÇH -19-
ÇH -20-
Önemli Duyuru!
ÇH -21-
ÇH -22-
ÇH -23-
ÇH -24-
ÇH -25-
ÇH -26-
ÇH -27-
ÇH -28-
ÇH -29-
ÇH -30-
-ÇH- 31
-ÇH- 32
ÇH -33-
ÇH -34-
ÇH -35-
ÇH -36-
ÇH -37-
ÇH -38-
ÇH -39-
ÇH -40-
ÇH -41-
ÇH-42-
ÇH -43-
ÇH -44-
ÇH -45-
ÇH -46-
ÇH -47-
ÇH -48-
ÇH -49-
FİNAL
DUYURU /2.KİTAP

ÇH -14-

7.5K 302 29
By ikiyazarbayan

Bölüm: 14

Multimedia: Barkın Samyeli.

Her zamanki gibi başımda dikilen anneme söylenmeye başladım. "Gitmiyorum işte gitmiyorum neyini anlamıyorsun? Bugün okula gitmeyeceğim kendime izin verdim ben." Yorganı üzerimden atmıştım, bacak bacak üstüne atmış bir vaziyette yatıyordum. Can da başımda dikiliyor bir anneme bir bana bakıyordu. "İyi de abla bugün zaten cumartesi." Annem ve ben şaşkınlıkla birbirimize baktık, kafam öyle doluydu ki cumartesi olduğunu bile unutmuştum! 

Yataktan doğruldum. "Anne hadi ben unuttum sen nasıl unutursun ya, uykum kaçtı al işte." Banyoya doğru giderken annem ve Can'ın kıkırdamalarını duydum.

***

Üzerimi giyinmiştim, odanın içini turluyordum ve elimde telefon vardı. Çok sıkılıyordum, birinin aramasını beklesem de bu olmadı. Bu yüzden ilk hamleyi benim yapmam en iyisi olacaktı. Rehbere girip Burcu'nun numarasını tuşladım. 3. çalışta açtı. "Burcuu günaydın, napıyorsun?"

"Giyiniyorum Rüzgar'la buluşacaktık da." Gözlerimi kapadım. "Of Burcu bilmiyor musun biz bugün Rüzgar'la pes atacaktık. Boşa hazırlanma, o unutmuştur o yüzden senle plan yapmıştır. Hadi görüşürüz." diyip telefonu yüzüne kapadım ve hemen Rüzgar'ın numarasını tuşladım. Şu an resmen başkasının planını bozup kendi kendime plan yapıyordum, oysa Rüzgar'ın pes oynayacağımızdan bile haberi yoktu. "Alo Rüzgar geliyorum size dimi, 10 dakika içinde orda olurum sen hazırla cips kola falan." Tek nefeste söylediklerimi idrak etmeye çalışan Rüzgar, çok geçmeden konuştu. "Mal mısın Miray Burcu ile plan yaptık biz." Dudağımı ısırdım. "Ay tüh canım ya, Burcu da az önce beni aradı çok hastaymış gelemiyormuş, sana haber vermemi söyledi. Biz de pes oynarız diye düşündüm." Rüzgar'ın nefes alış-verişlerini her duyuşumda içimdeki halay çekmeye çalışan filler uyanıyordu. 

"Tamam gel bakalım Miray Dinçer." dedi, sesli bir şekilde gülüp telefonu kapadı. Yalanım ve onların planlarını bozuşum elbet ortaya çıkacaktı, ama mutlu bir şekilde evden çıkıp Rüzgar'ın evine doğru yürümeye başladım. Nefes nefese kaldığımda evine ulaşmıştım, zili çaldığımda hemen açması bir oldu ve ben de öküz gibi hemen içeri daldım. "Naber Rüzgar." dedim salona doğru giderken. "Ee hazırlamamışsın yiyecekleri oyunu falan." 

"Hazırlıyordum şimdi sen geç otur, geliyorum iki dakikaya." Rüzgar içeri geçtikten sonra ben de rahat koltuklardan birine oturdum. Kapı çaldığında Rüzgar'ın işi varmış gibi görünüyordu, bu yüzden kalkıp ben açtım. Karşımda bulduğum kişiyle şaşkınlığımı gizleyemedim, aynı zamanda gözlerimin nemlenmesine de engel olamadım. "Barkın sen?.."

"Miray burda ne işin var?" Rüzgar içerden gelirken Barkın da şaşkınlıkla konuştu. Rüzgar yanımıza ulaştığında ona baktım. "Onu neden çağırdın?"

"Beraber takılırız işte fena mı? Burcu hasta olmasaydı keşke onu da çağırsaydık." Barkın şaşkınca içeri girdi. Rüzgar ikimize bakıp duruyordu. "Siz yine mi küssünüz?" 

"Hayır." dedim heyecanla. Benimle aynı anda Barkın'da, "Evet." diye cevap vermişti. Gözlerimi devirdim. 

"Noluyor size? Yiyecekler hazır hadi geçin siz salona." Rüzgar abur cuburları almak üzere tekrar ortadan kaybolduğunda salondaki koltuklara oturduk. "Bir dakika, Burcu hasta mıydı?" İşaret parmağımı ağzıma götürerek, 'Sus' işareti yaptım. "Değil ama sonra anlatırım." diye fısıldadım. Bugün Rüzgar'la tek kalıp eğlenmek istemiştim ama Barkın olduğu için çok gerilecektim. Ama kim bilir, belki de aramız tekrar düzelecekti. Önceki gibi aniden ve mutlu bir şekilde.

***

''Rüzgar, bir kıza yenilmek nasıl bir duygu?'' deyip keyifle olduğum koltuğa daha da yayıldım. Her zaman yenilirdi işte. ''Miray, kaşınma,'' deyip sırıttı ve olduğum koltuğa yaklaşarak ''Kaşırım.'' deyip üstüme atladı ve karnımdan -en çok gıdıklandığım yer- gıdıklamaya başladı. Kahkahalarım ve çığlıklarım karışırken gözümden akan bir damla yaşı yok sayarak delicesine hönkürdüm. ''Valla seni geberteceğim.'' deyip bir kahkaha daha patlattım. Rüzgarın yüzüme yakın olan suratına bakarak derin bir nefes aldım. Gıdıklamayı kesmişti ve suratıma öyle bir bakıyorduki, canımdan can gidiyordu resmen.

Barkının sinirle olduğu yerden kalkmasıyla bende Rüzgarın kollarının altından geçerek Barkına yetiştim ve kolundan çekip durdurmaya çalıştım.

''Sorun ne?'' diye yeniden sorarak suratına öylece baktım. ''İşim var siz devam edin.'' deyip derin bir nefes aldı ve ellerini kaldırarak ''Gıdıklaşmanıza.'' diyerek kapıdan çıkıp gitti.

***

''Anneeeeeee,'' diye hönkürerek hızlıca merdivenleri inip Canın yayıldığı koltuğa yani Can'ın üzerine zıplayarak atladım. ''Ne bağırıyorsun kızım.'' diyen en az benim kadar bağıran anneme bön bön baktıkdan hemen sonra şirince sırıtarak ''acıktım.'' diyerek sırıttım. ''Can daha demin makarnayı yedi,'' deyince Canın koluna bir şaplak atıp yeniden anneme döndüm. ''Evdede yemek yok, Barkına git veya Rüzgara yada Burcuya,'' deyip elini hadi anlamında salladı. Şuna bak ya, resmen evden kovuluyordum. ''Nasıl yemek yok kadın!'' diye hönkürüp ayağa kalktım. ''Akşama hazırlarım, o zaman kadar durabilirsen...'' demesiyle ''Yok daha neler, resmen Finn'in seksi poposu yok demenle aynı şey anneciğim.'' deyip evden hızlıca çıktım ve telefonuma sarılarak Burcuyu aradım.

''Nerdesin yavrum.'' deyip sırıttım. ''Rüzgarla dışarıdayız'' deyince oflayark telefonu suratına kapattım. Tek seçenek Barkın kalmıştı. 

Aramama gerek yoktur diye kapısına giderek hunharca kapıyı yumrukladım. ''Barkın koş.'' deyip böğürüp kapımının hışımla açılmasını izledim. Barkının solgun yüzünü umursamadan yanağından makas alarak içeri daldım ve kendimi o  rahat pufların birine attım. ''Açım.'' diyerek tatlı tatlı sırıttım. ''Dolap orada ben yatıyorum.'' deyince yüzümdeki sırıtış yok oldu ve mahcup bir şekilde kafamı eğdim. Rahatsız mı etmiştim.

''Afedersin Barkın, ben rahatsız ettim galiba,'' deyip ayağa kalkdım ve kapıya doğru yavaş adım atmaya başladım. Kolumu tuttup 'gidemezsin kara yarim, benim olacaksın. Ya benim ya kara toprağın.' demesi gerekirken öylece arkamdan bakıyordu. Hadi ama Barkın, kara yarin olmaya razıyım, tut şu kolumdan.

Kapının kulpundan tutup sertçe kapayarak kendi çapımda bir trip atmış oldum. Al işte aç kalmıştım.

***

Önüme serilen daha doğrusu tonlarca şeyi şipariş ettiğim mahallenin başındaki Hüsnü amcanın dükkanında karşımda duran manzaraya öylece bakıyordum. Patates, Nugget, pilav, köfte...

Hunharca patatese daldırdığım çatalı ağzıma götürürken ağızımda olan nuggetıda yutmaya çalıştım. Bitirmeden şuradan şuraya kalkmazdım. Nimet lan bunlar.

Son olarak elime aldığım pudingide yalayarak sıyırmamın ardından sandalyeme yaslanarak elimi emekli amcalar gibi göbeğime koydum ve kaşıdım. Boğazımdan ağızıma gelen geğirme isteğini ne kadar bastırmaya çalışsamda ağızımdan kaçan geğiriyi kimsesin duymadığını var sayarak etrafda gözlerimi gezdirmemle göz göze geldiğim yakışıklı çocuğun bana tiksinirce bakması bir oldu. Hayır yani sen hiç geğirmiyonmu birader?

Yanıma yaklaşan, Hüsnü amcaya sırıtarak baktım ve yerimden doğruldum. ''Mutfak nerede Hüsnü amca?'' deyip bıkkınlıkla ofladım. Yedim yemesinede ödeyecek param yok la benim.

''Ne mutfağı kızım?'' diye soran ve anlamaz bakışlar atan Hüsnü amcaya bakarak ofladım. ''Para yok Moruk.'' deyip kıkırdadım. ''Ayıp değil mi Miray? Camış gibi geldin yedin, param yok diyorsun bide.'' deyince bana camış demesinemi yoksa fakir demesinemi takılsam bilemedim.

''De uzatma, mutfak nerede?'' deyip kro gibi çıkan ses tonumu bir öksürükle düzeltip Hüsnü amcaya baktım. ''Ahada orada, hadi yallah.'' deyip omuzundan itmesiyle yeri boylamam bir oldu. Sende vur be Hüsnü amca...

 Mutfağa girmemle bir çalışanın elime önlük tutuşturması bir oldu. Pis pis sırıtıyordu zafer kazanmış gibi. Yükleri hafiflemişti tabii.

Bir kaç bulaşık yıkadıktan sonra üstümü başımı batırmıştım. Evde de çok bulaşık yıkayan biri değildim ki!  Çalışan bir çocuk yanıma geldi ve beni izlemeye başladı.  "Sen baya uyum sağlıyorsun bakıyorum, burada çalışsana." diyip kollarını göğsünde birleştirdi. Bir an acaba bana mı yavşıyor gibi düşünsem de, besbelli dalga geçiyordu. "Beceremiyorsam sanane ya, şunları bitirip gideceğim işte. Oh karnım doydu ya o yeter." Omzumu silktim, o da işinin başına dönünce bulaşık işinde hızlanmış ve sonunda bitirmiştim.

***

"Anneee ölüyorum anne." Büyük bir heyecanla televizyondaki diziyi izlemekte olan anneme baktım. "Ben kime diyorum ki?" diye söylenip odama çıktım, beni kaale alan kimse yoktu. Yatağıma uzanıp tavanı izlemeye başladım. Gerçekten ilgiye ihtiyacım vardı benim, sevilmeye, öpülmeye, falan işte. Ama  bunlar hep hayal. "Ee tavan, daha daha naber? Söyleyecek bir şeyin var mı bari?"

Ses çıkmayınca kendimi tokatlamak istedim. Ne yapıyordum? Delirmiş miydim? Bilmiyordum... Ama bir gerçek vardı ki tavan bile bana trip atıyordu.  Gözlerimi kapadım, bu kez ilk defa Finn'in seksi poposunu düşünerek değil de; Barkın'ı, tavırlarını, ve onunla aramızın iyi olmasını ne kadar özlediğimi düşünerek uykuya daldım.  

***

 Kahvaltı etmeden evden çıktığım günlerden biriydi yine. Okula giderken her zaman yanından geçtiğim büyük bir park vardı. Eskiden grupça okulu kırar bu parka gelirdik, çekirdek çitlerdik. Barkın beni hep süs havuzuna atar sırılsıklam ederdi. Ama şimdi öyle değildik, tekrar olacak mıydık onu bilmiyordum işte. Dersin başlamasına daha yarım saat vardı, bu yüzden parktaki banklardan birine oturup havuzda oynayan çocukları izlemeye başladım. Başta arkamdaki ayak seslerini umursamasam da, ayak seslerinin sahibi yanıma oturunca başımı ona çevirdim. 

"Kaan?" dedim büyük bir şaşkınlıkla. Her nasılsa Kaan aklımdan tamamen çıkmıştı, belki de onu sevmeye çalışırken becerememiştim bunu. Başka kızla gördüğümde kalbim kırılsa da fazla sürmemişti unutmam. 

"Ne yapıyorsun sabah sabah burda? Ders başlayacak." Başımı salladım. "Biliyorum, o halde sen neden burdasın? Ah tabii doğru, yine o yellozu mu getirdin konuşturmak için yoksa?" dedim gözlerimi devirip. Kaan tam bir bezelye kafalıydı. Lanet olsun herkes bezelye kafalıydı!  Sanki koskoca bir fasülye bahçesiydi bu dünya. Bütün dünya bezelye kafalıydı, tabii ben ve Finn hariç. Bunlar aklımdan geçerken, whatsappda olduğu gibi gözlük emojisi yapmak istemiştim. 

"Miray saçmalama daha ne yapabilirim seni inandırmak için? Seni sevmesem bu kadar uğraşır mıydım? Elimi sallasam ellisi."

Çattık ya. Vallahi çattık, kendimi daha fazla tutmayacaktım. "Kaan mal mısın? Bu ne ego? Bezelye kafalısın sen lan. O şişirdiğin egonu alır çocuklara balon diye satarım bak." dedim kaşlarımı çatıp. Sözlerimin ardından Kaan'ı öyle büyük gülme krizi tutmuştu ki, neredeyse parktaki herkes bize bakıyordu. Cebimden telefonu çıkarıp saate baktım, çünkü yalnızlar için telefon sadece bu işe yarıyordu: Saate bakmak. Ve ders saatine yalnızca 5 dakika kaldığını öğrenir öğrenmez kahkahalara boğulan Kaan'ı orada yalnız bırakıp okul bahçesine doğru koşmaya başladım. 

Sizi bezelye kafalılar!

Yeni bölüm sizlerle! Umarım beğenmişsinizdir. Lütfen okuyan herkes oy ve yorum yapsın. Bundan sonra bölümler 4 günde bir gelecektir...

Continue Reading

You'll Also Like

11.6M 177K 16
17 NUMARA'YI KİTAP SATAN HER YERDE BULABİLİR, SATIN ALABİLİRSİNİZ. BURADA YALNIZCA TANITIM AMAÇLI İLK ON BÖLÜM VE ÖZEL BÖLÜMLER YAYIMDADIR. Gecenin k...
514K 68.3K 30
ha.yal.ci 1. (isim) Bir şeyi gerçekleşmiş gibi kabul edip zihninde tasarlayan kimse, ütopist. 2. (isim) Karagözcü. 3. (sıfat) Hayale kapılan, haya...
767K 32.4K 41
(TAMAMLANDI) SERİNİN İLK KİTABI Anonim: İsminin anlamını biliyor musun? (20:36) Sude: Dalga geçmeyeceksen söylerim. (20:37) Anonim: Söz. (20:37) Sud...
2.6M 16.5K 5
Başımı yerden kaldırıp kalbimi kıranlara kırıldığımı göstermeyecektim, güçlü ol dedim kendime güçlü ol. Yüzümdeki sahte gülümseyle "hayırlı olsun abi...