Valentine // Larry Stylinson

By spectrelarry

81.2K 8.3K 5.1K

Louis, Harry'yi bir partide görmüştü. Sadece istediği bu güzel oğlanla biraz konuşmaktı. Ama işler sandığı gi... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
28
29
30
31
32-final

27

2.4K 282 360
By spectrelarry

Ne zamandır yazmak beklediğim bölümdü...

"Her şey hazır, değil mi? Eksik bir yer yok?" dedi Louis. Oradan oraya koştururken Liam gözlerini devirdi. "Tek eksik Harry. O da gelince tamamız."

Louis tam cevap verecekti ki Niall koşarak yanlarına geldi. "Harry geldi." dedi ve derin bir nefes aldı. "B-Beni bekliyor. İçeri alayım mı onu?"

Louis heyecanlanmıştı. "Evet, evet. Al onu içeri. Sonra da yanımıza gel." dedi. Niall geri koşarak barın girişine ilerledi.

-

"Niall! Kolumu bırakır mısın?! Geliyorum arkandan." dedi sitemli Harry. Sarışın arkadaşı bugün çok heyecanlıydı ve çok mutlu gözüküyordu. Harry'nin tam tersi duyguları hissediyordu.

İsimsiz, yani Harry'nin hoşlandığı ama adını bilmediği çocuk kendisine birkaç gündür yazmıyordu. Harry hep mesaj atsada ya geçiştiriyor ya da hiç yazmıyordu. O yüzden de birkaç gündür morali bozuktu.

Niall'ın çekiştirmesi ile barda olan bir kalabalığa girmişlerdi. Niall, Harry'yi en öne götürdü. "Harry benim küçük bir işim var. Ben gelene kadar en önde dur, tamam mı? Sakın buradan ayrılma." dedi onay beklercesine.

Harry ilk ofladı. "Tamam, Niall. Git işine hallet. Biraz da hızlı ol." dedi. Şu an hiçbir şeye katlanacak değildi. Evine gidip uyumak istiyordu. Mümkünse uzun süre.

Niall gittikten birkaç saniye sonra sahnedeki ışıklar karardı. Bar çok kalabalıktı ve herkes barda olan canlı müzik için heyecanlıydı.

Birkaç hışırtı sesinden sonra ışıklar açıldı. Mavi ve yeşil ışıklar sahneyi aydınlatırlarken Harry gözlerine inanamadı. Louis, Liam, Zayn ve Niall sahnedelerdi. Hatta Niall baterinin başındaydı!

Gözlerini ve ağzını şaşkınlıkla açıp bakarken Louis, Harry'nin bu hâline gülümsedi. Beyaz bir tişört, siyah dizleri yırtık dar pantolon ve kahverengi botlar... Saçları ise uykudan yeni kalkmış gibi karmakarışıktı.

Ama çok sevilesi gözüküyordu.

Louis en öndeki mikrofonun başına geçti. Birkaç ses ayarlamasından sonra gülerek derin bir nefes aldı. "Benim böyle bir şey yapacağımı düşünmezdiniz, değil mi?" dedi.

Seyircilerin hepsi bağırıp alkışlarken Louis biraz utançtan biraz da heyecandan gülümsedi. Kalbi çok hızlı atıyordu. Resmen birazdan kalp krizi geçirecekti.

Boynunda asılı olan gitarını sıkıca tuttu. "Bugün sizleri buraya getirmemin bir sebebi var." dedi. Harry'ye kaçamak bir bakış attı. "Galiba ben aşık oldum."

Hep bir ağızdan şaşkınlık ve küfür sesleri gelirken Louis iki elini kaldırdı ve milleti susturmaya başladı. "Tamam, tamam. Sakin olun. Önce-" diyecekti ki biri yüzünden sesi kesildi. "Yeme lan bizi, Tommo!"

Herkes kahkaha atarken Louis de gülmüştü. "Ben de o konuya gelecektim, Ed." etrafına baktı. "Yalan söylemeyim, beni bilirsiniz çocuklar. Nasıl bir pezevenk olduğumu."

Yine herkes gülerken Harry de kıkırdamaya başlamıştı. Louis, Harry'nin güldüğünü görünce içten bir şekilde gülümsedi. "Ama bir çocuk hayatıma bomba gibi düştü. Beni tamamiyle değiştirdi. Ben, hepinizin o tanıdığı Louis, bir anda değişti."

Bu sefer başka biri bağırdı. "Siktir ordan! Hayatta inanmam!" dedi. Louis bu sefer kahkaha attı. Louis kahkaha atınca herkes kahkaha atmıştı. "Ya," diye başladı. "Hevesimi kırmayın sığırlar. Bu önemli bir mevzu. Yoksa hepinizi çağırıp burada şarkı söylemezdim, değil mi?" dedi.

Bir anda alkışlar ve ıslıklar yükselirken herkes bir anda "Tommo!" diye bağırmaya başladı. Louis yüzünde eksik etmediği gülümsemesi ile herkese baktı. Herkesi tanıyordu. Kimileri sadece uzaktan tanıdığı kimileri ise arkadaşları da olsa herkesin bu mutlu gününde yanında olmasına sevinmişti.

Arkasına döndü. Niall'ın hazır olduğunu, Zayn ve Liam'ın da akorları bitirdiğini görünce elindeki elektronik gitarın tellerine dokundu. "Hazır mıyız millet?!"

Yine alkışlar ve ıslıklar çoğalırken şarkının alt müziği başlamıştı bile. Zayn mikrofonuna yaklaştı ve şarkının ilk sözlerine girdi.

I love the light in your eyes and the dark in your heart
(Gözlerindeki ışığı seviyorum ve kalbindeki karanlığı)

You love our permanent chase and the bite of our bark
(Her zaman olan kovalamalarımızı seviyorsun ve kabuğumuzu acıtmayı)

We know we’re classic together like Egyptian gold
(Birlikte klasik Mısır altını gibi olduğumuzu biliyoruz)

We love us
(Bizi seviyoruz)

Gözlerini bir saniye bile Liam'dan ayırmamıştı. Louis'nin solosu başlamıştı. O da gözlerini bir saniye bile Harry'den ayırmayacaktı.

It don’t matter, be combative or be sweet cherry pie
(Kavgacı olmamız ya da tatlı vişne tartı olmamız önemli değil)

It don’t matter just as long as I get all you tonight
(Bu gece seni tamamen anladığım sürece önemli değil)

Louis, Liam ve Zayn aynı anda diğer satıra girdiler.

I can take you out, oh, oh
(Seni dışarı çıkarabilirim ,oh oh)

We can kill some time, stay home
(Biraz zaman öldürebilir, evde kalabiliriz)

Throw balloons, teddy bears and the chocolate eclairs away
(Balonlar, oyuncak ayılar ve çikolatalı ekler)

Got nothing but love for you, fall more in love every day
(Senin için aşktan başka bir şey değil, her gün daha çok aşık oluyorum)

Valentine, valentine
(Sevgilim, sevgilim)

Liam ve Zayn birbirlerine bakıp söylerlerken Louis ise Harry'ye bakarak söylüyordu. Üçünün tek ortak yanı ise içten bir şekilde gülümsemeleriydi.

Liam bu sefer mikrofona yaklaştı. Kendi solosuna başladı.

So deep, your DNA’s being messed with my touch
(O kadar derin ki, DNA’n dokunuşumla mahvoldu)

Can’t beat us
(Bizi yenemez)

So real, fueling the fire until we combust
(O kadar gerçek ki, ateş yakana kadar yakıt alacağız)

Can’t touch us
(Bize dokunamaz)

Liam son sözleri söylerken kendi etrafından dönüp Zayn'e öpücük atmıştı. Zayn ise utanarak gülüp bakışlarını kaçırmıştı.

Louis kendi solosuna girmek için hazırlandı. Harry'nin hayran hayran bakışlarını görebiliyordu. Harry'ye çarpık bir şekilde gülümsemeden önce göz kırptı.

It don’t matter be combative or sweet cherry pie (Kavgacı olmamız ya da tatlı vişne tartı olmamız önemli değil)

It don’t matter just as long as I get all you tonight
(Bu gece seni tamamen anladığım sürece önemli değil)

Kendi kendine gitarıyla dans ederken Zayn ve Liam ile aynı anda diğer sözlere girdi.

I can take you out, oh, oh
(Seni dışarı çıkarabilirim, oh,oh)

We can kill some time, stay home
(Biraz zaman öldürebilir, evde kalabiliriz)

Throw balloons, teddy bears and the chocolate eclairs away
(Balonlar, oyuncak ayılar ve çikolatalı ekler)

Got nothing but love for you, fall more in love every day
(Senin için aşktan başka bir şey değil, her gün daha çok aşık oluyorum)

Valentine, valentine
(Sevgilim, sevgilim)

Louis'nin son sözlerde daha çok sesi çıkmıştı. Hepsini Harry'ye bakarak söylemişti. Ardından hemen kendi solosuna girdi.

Full plate, don’t wait, have your cake and eat it too
(Tabağın dolu, bekleme, kekin var ve onu ye)

Full plate, don’t wait, have your cake and eat it
(Tabağın dolu, bekleme, kekin var ve onu ye)

Sahnenin en önündeydi ve yavaş yavaş önüne yaklaşıyordu. Bu sefer son nakarat için üçü bir arada şarkıyı söylediler.

I can take you out, oh, oh
(Seni dışarı çıkarabilirim, oh, oh)

Louis sahneden gitarı ile indi. Harry karşısına geçip Liam ve Zayn ile o şekilde söylemeye başladı.

We can kill some time, stay home
(Biraz zaman öldürebilir, evde kalabiliriz)

Throw balloons, teddy bears and the chocolate eclairs away
(Balonlar, oyuncak ayılar ve çikolatalı ekler)

Harry'ni şaşkınlıktan gözleri dolmuştu. Ne diyeceğini bilemiyordu.

Got nothing but love for you, fall more in love every day
(Senin için aşktan başka bir şey değil, her gün daha çok aşık oluyorum)

Valentine, valentine
(Sevgilim, sevgilim)

Son sözleri Liam ve Zayn söyledikten sonra şarkı durmuştu. Herkes sahneye bakarken çıkan tek ses Louis'nin gitarının sesiydi ve kendi sesiydi.

Valentine, valentine
(Sevgilim, sevgilim)

Bardan 100 metre öteden duyulabilecek bir alkış tufanı koptu. Herkes deli gibi alkışlayıp ıslık çalarken kimileri ise bağırıyordu. Bir tek alkışlamayan Harry idi.

Louis omzuna yandan asılı olan gitarı arkasına aldı. Harry en önde olduğu için bir-iki küçük adımla tam karşısında durmuştu. Harry'nin dolmuş ve şaşkın dolu bakışlarına gülümsedi. Elini korkmadan Harry'nin yanağına getirdi. Harry'nin sağ yanağını okşarken tüm içtenliği ile kalbinden geçen sözleri söyledi.

"Seni seviyorum, Helianthus."

Herkes susmuş Louis ve Harry'yi izliyordu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Nefesler tutulmuş bir şekilde herkes Harry'nin tepkisini bekliyordu.

Ama hiç sandıkları gibi bir şey olmadı. Ne Harry, Louis'nin üstüne atlayıp onu öpmedi. Ne de Harry, Louis'nin yüzüne tükürüp mekânı terk etmedi.

Harry'nin dolmuş yeşil gözleri yavaş yavaş kapandı ve oracıkta bayıldı.

Continue Reading

You'll Also Like

16K 2.3K 21
arkadaşlarıyla görüntülü arama aracılığıyla konuşan niall, sohbette tanımadıkları bir başka kullanıcı görür. cybernatural filminden esinlenmiştir. bo...
37.2K 3.2K 29
"Böyle anlarda konuşulmaz, bilmiyor musun?" Boynuna kollarımı dolayıp, alınlarımızı birbirine yasladım. "Bilmiyorum." diye fısıldadı. "O zaman seni s...
4.3K 317 5
Okulun çiftlerinden biri olan Wooyoung ve San, Seonghwa'nın daha önce hiç dikkatini çekmemişti; ta ki bir gün Wooyoung, ardından da San onu öpene kad...
48.3K 4.3K 37
barış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.