PANDORA ║ Stark

By Adresteria

253K 15.5K 15.1K

Ama bugün, işimi yapacağım. Seni koruyacağım, ne olursa olsun. Ve sen de Pandora'yı koruyacaksın. Seni 3000 k... More

PANDORA ❂ Daughter of Stark
- Pandora Ailesi & İthaflar -
❂ Cast I - Leading Roles
❂ Cast II - The Avengers
❂ Cast III - Other Roles
Prolog | Ben Iron Man'im!
❂ 1 | Dahi, İnatçı ve Stark
❂ 2 | Soluk Mavi Nokta
❂ 3 | Sen Askersin, Yüzbaşı
❂ 5 | Söyle, Kimsin Sen?
❂ 6 | Doğuştan Yenilmez
❂ 7 | Düş Değil, Kâbus Değil
❂ 8 | Hayatın Bir Parçası
❂ 9 | Yükselen Şehir
❂ 10 | Doğru Sorular
❂ 11 | Zırh, Benim Mirasım!
❂ 12 | HYDRA'nın Kıvılcımı
❂ 13 | Biyolojik Bir Unsur
❂ 14 | İçsel Mücadele
❂ 15 | Çok Yaşa HYDRA!
❂ 16 | Ben Buna Değmem
❂ 17 | Nokta Atışı
❂ 18 | Kalp Atışını Dizginle
❂ 19 | Sahne Sırası
❂ 20 | Unutulmuş Düşmanlar
❂ 21 | Koşulsuz Tepki
❂ 22 | Kalbin Bu Tarafta
❂ 23 | Rüyalar ve Kâbuslar
❂ 24 | Bakış Açısı
❂ 25 | Beyaz Kurt ve Ay Tanrıçası
Görev Raporu | 16 Aralık 1991
❂ 26 | Kusursuz Huzur
❂ 27 | Dikenli Teller
❂ 28 | Zayıf Halka
❂ 29 | Tanrı Kompleksi
❂ 30 | Moleküler Bütünlük
Çavuş Barnes | Defter
❂ 31 | Kırmızı Seviye
❂ 32 | Domino Etkisi
❂ 33 | Kör Netlik
❂ 34 | Çok Geç Olmadan
❂ 35 | İnsanın İntikamı
Geriye Dönüş | 3000 Kez
❂ 36 | Tek Saç Teli
❂ 37 | Her Şeye Rağmen
❂ 38 | HYDRA Gibi Düşün
❂ 39 | Başka Bir Savaş
❂ 40 | Kayıp Yapboz Parçası
❂ 41 | Ama Bugün Değil
❂ 42 | Ne Hissediyor?
❂ 43 | Sadece Bir Baba
❂ 44 | Kahraman Bir Asker
❂ 45 | Yüksek Etkilenebilirlik
❂ 46 | Melekler ve Şeytanlar
❂ 47 | Hazır Olmalıyız
❂ 48 | Benim Yüzümden
❂ 49 | Olması Gerektiği Gibi
❂ 50 | Artık Kamuflaj Yok
❂ 51 | Hayaller ve Gerçekler
❂ 52 | Mutlu Yıllar
❂ 53 | Sokovya Antlaşması
❂ 54 | Yaşam Belirtisi
❂ 55 | Ayın Karanlık Yüzü
Wattys2019 ✮ Hayran Kurgu

❂ 4 | Dünya'da Barış

5.6K 345 111
By Adresteria


***

4

Dünya'da Barış

_ _ _ _ _ _ _ _ _ _

İster inan, ister inanma; hayatı paylaşacak birini bulmak çok zor.

Mayıs 2015
Yenilmezler Kulesi

_ _ _

Lunarmor.

Demir zırhlı kahramanın söylediği bu tek kelime, genç kadının kafasında rüzgâra kapılmış bir yaprak gibi birkaç tur döndü. Afallamış bir halde camın ardında olana bakakalmıştı genç dahi. Gözlerini gördüğünün gerçek olduğuna inandırmak için birkaç kez kırpıştırsa da emin olamamıştı. Kendisini çimdiklemeyi aklından geçirmiyor değildi. Karşısındaki görüntü geçen dakikalara rağmen hala yok olmadığına göre gerek olmamalıydı. Gururlu bir tavırla yanında dikilen babasına baktıktan sonra bakışları tekrar kalın camın ardındaki zırha döndü.

Mavi renk ağırlıklı ve gümüş renkle detaylandırılmış zırha bakarken kalp atışları heyecanla hızlanmıştı. Dolgun dudaklarına mutluluk ve hayranlık karışımı geniş bir gülümseme ağır ağır yayılıyordu. Camın ardındaki zırhın her bir detayı gözlerinin önünde muhteşem bir şekilde duruyordu. Belindeki, omuzlarındaki, kollarındaki ve bacaklarındaki gümüş renkli dikeni andıran detaylar sanki olması gerekenden daha çok parlıyordu. Zırhın mavisi bile sıradan bir mavi değildi –gerçi mavinin hiçbir tonu sıradan değildi Selene Stark'a göre. Ama zırhındaki mavi gümüşe en çok yakışan ve en sevdiği tondaydı; koyu çelik mavisi.

"Benim," diye fısıldadı Selene, evcil hayran sahibi olmuş beş yaşındaki bir çocuğun mutluluğuyla eşit derecedeydi içindeki mutluluk. "Lunarmor..."

"İsminle bayağı uyumlu bir takma isim." Tony yaptığı işten duyduğu gururla kollarını göğsünde kavuşturdu. "Renk seçiminin harika olduğunu biliyorum, bundan bahsetmene gerek yok. Vücut ölçülerine birebir uyacak şekilde tasarladım."

Dudaklarındaki kocaman gülümsemeyle babasına baktı Selene. "Onu bizzat benim için yaptın."

"Elbette," derken Tony'nin sesinde başka kimin için olabilir ki havası vardı. "Sen Pepper için Rescue zırhını yaparken ben de bunu yapıyordum."

Selene bir an duraksayıp düşündükten sonra kaşlarını çok hafif çattı. "İyi de Rescue zırhını yapmamın üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti."

"Geçen ay değil miydi?" Tony yüzüne sahte bir şaşkınlık ifadesi yaydı. "Yanlış hatırlıyor olabilir misin? Geçen aydı bence. O kadar zaman geçmemiştir."

"Pislik herifin tekisin!" Selene gözlerini sinirliymiş gibi kocaman açıp adamın omuzuna yumruk attı. "Benim için bir zırh yaptığın halde bir yıldır senin zırhınla uçuyorum, öyle mi? Bunu cidden ödeyeceksin. Senelerdir o koca zırhın içinde kayboluyorum. Kendi zırhımı yapmak istediğimdeyse bana sürekli kem-küm ettin bir de!"

Tony yüzüne canı acımış gibi bir ifade yayıp sahte olduğu belli olan bir tavırla omuzunu ovaladı. "Verseydim de seni hiç zapt edemeseydim, değil mi? Pepper'ın beni parça pinçik edeceğini geçtim, Ana hortlayıp beni kendisiyle beraber mezara sokardı."

"Sen dünyanın en hain babasısın," dedi Selene gözlerini kocaman açıp. "Bu zırhı bir senedir burada yatırmış olmana inanamıyorum!"

"Tabii, kesin öyleyimdir. Hain, pislik. Kesin."

Tony keyifle sırıtarak elini tarayıcıya yerleştirdi. Mavi ışık elini taradıktan sonra hızla şifreyi girdi. Kalın cam yana kayarken Selene'in dikkati artık cam engeli olmadan karşısında duran zırha döndü. Zırhın metal alaşımından kaynaklı parlayışına uzun uzun bakarken gözbebekleri irileşmişti. Kahverengi irisleri küçülmüşken olduğundan daha koyu bir ton gibi duruyordu.

Genç kadının piyano çalmakta oldukça maharetli parmakları zırhın metaline uzandı. Zırhın pürüzsüz göğsü üzerinde parmaklarını gezdirirken nefesini tuttu. Karşısındaki zırhın Iron Man zırhıyla aynı seviyede olduğunu anlaması için tek bakış atması zaten yeterli olmuştu. Fakat şimdi dokununca ondan daha dayanıklı bir metalden yapıldığını anlamıştı.

"Bu senin zırhınla aynı malzemeden değil," derken Selene'in sesi şaşkınlıkla azalmış ve kaşları çatıktı. "Bu..."

"Vibranyum."

Selene'in gözleri bir saniye içerisinde far görmüş tavşan gibi açılıp adama döndü. "Vibranyum mu dedin ben mi yanlış duydum?"

Tony elini yanağına yaslayıp gülümsedi. "Muhteşem babadan muhteşem kızına muhteşem bir zırh."

"Ama..." derken Selene kaşlarını çattı. "Ama sonuncuları büyükbabam almıştı. Rogers'ın kalkanı için kullandı. Tüm hepsi kalkanda-"

"Sonuncular onlar değil," diyerek kızının düşünceden düşünceye koşan konuşmasını kesti Tony. "Tüm bu olan bitenden bir süre önce vibranyum satan birini bulmuştum ve hazır ayağıma kadar gelmişken biraz almak fena olmaz demiştim. Bir köşede duruyordu."

Selene çenesini yukarı kaldırıp hesap soran bir ifadeyle babasına baktı. "Ve sen gezegenin en dayanıklı ve hafif metalini, birleştiği her şeyi daha güçlü hala getiren vibranyumu kendi zırhın için değil benim zırhım için kullandın?"

Tony başıyla zırhı gösterdi. "Tam da dediğin gibi yaptım çünkü bu zırhın benimkinden daha dayanıklı olması gerekiyordu."

"Sen kafayı yemişsin," dedi Selene soluğunu verip.

"Bunu söyleyenin de aklı çok selim," derken Tony yüzünü buruşturdu. "Benimkinden farklı birkaç silahı var. En önemli farkı enerji kalkanı oluşturabiliyor olması. Ancak süresi çok uzun değil ki bu en çok dikkat etmen gereken nokta."

Selene kaşlarını çattı. "Ben hala vibranyumu kendi zırhın için kullanmamış olduğun kısımdayım."

"Çünkü senin güvende olduğunu bilirsem," derken Tony işaret parmağıyla kızının köprücük kemiklerinin birleştiği noktaya dokundu. "İşim daha düzgün yapabilirim. Bu zırhı sana kendini koruman için veriyorum, Selene. Savaşman için değil. Hala arkada duracağın noktadayız."

Selene elinin ayasıyla kulağına birkaç kez vurdu. "Af edersin, kulağımda bir sorun var. Ah, düzeldi. Ne diyordun?"

"Selene," dedi Tony uyaran bir sesle.

"Tamam, tamam." Selene kocaman sırıtarak babasına doğru bir adım atıp aralarındaki küçük mesafeyi kapattı. "Seni çok seviyorum. Bayağı çok hem de. Üç bin kez falan."

Tony gülerek başını iki yana savurdu. "Küçük belanın tekisin."

Selene gülerek ileri atılıp babasının gövdesine kollarını sıkıca doladığında Tony'de ona sıkıca sarılarak karşılık verdi. Genç kadın başını babasının göğsüne sürttüğünde dahi adam bir elini kızının yumuşak saçlarına yerleştirdi. Parmakları kızının saçlarını okşarken Selene gülümseyerek başını yukarı kaldırıp babasına baktı.

"Gelecek üç sene boyunca bana doğum günü hediyesi almak zorunda olmadığına emin olabilirsin."

"Sahi mi?" Tony başını eğip kızına baktı. "Ben de senin için özel tasarım bir Lamborghini sipariş etmeyi düşünmüştüm."

Selene gözlerini kocaman açtı. "Söylediklerimi geri alabilir miyim?"

Tony gülerek geri çekilirken gelen adım sesleriyle ikisi de o yöne döndü. Bir parmağını dudaklarına götürüp fermuar işareti yaptıktan sonra zırhın olduğu bölümü kapattı. Baba-kız dağınıklığın ortasına çıkarken Clint merdivenlerin ucunda durup onlara baktı.

"Gelişmeler var, baksanız iyi olacak."

"Geliyoruz."

Selene, kolunu babasının gövdesine sarıp ayaklarını onunla aynı adımlara getirip merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı. "Gerçekten Lamborghini almayı mı düşünüyordun? Ben bu sene için Audi bekliyordum."

"Audi mi?" Tony bir an düşünür gibi yaptı. "Neden olmasın? Bu hiç aklıma gelmemişti. Spor araba konusunda Lamborghini daha geniş bir yelpazeye sahip diye ona yönelmiştim."

Selene, diğerlerinin arasına girerken güldü. "Audi'nin aklından çıkmış olmasına inanamıyorum."

Salona ulaştıklarında Selene kollarını babasından ayırıp adımlarını hızlandırdı. Yüzlerindeki eğlenen ifadeyi silerek masaya toplanmış ekibin arasına girdiler. Maria Hill, elindeki tableti masanın ortasına bırakıp onlara çevirerek fotoğrafı gösterdi.

"Ultron, Baron Strucker'ı öldürdü," dedi Steve, onlara bakarak.

Tony tableti eline alıp fotoğrafa gözlerini kısarak baktı. Birkaç gün önce NATO'nun tutukladığı adam hücresinin duvarının dibine yığılmıştı. Tam üstündeki duvara da büyük ihtimal kanıyla Dünya'da Barış yazılmıştı.

"Bizim için grafiti çizmiş," dedi Tony tableti masaya geri bırakarak. "Bahse varım Strucker bizim bilmemizi istemediği bir şey biliyordu."

Natasha başını sallayarak onayladı. "Aynı fikirdeyiz. Strucker'ın bütün bilgileri veri tabanlarından silinmiş."

"Ama hepsini silmiş olamaz," dedi Steve, mavi gözlerini ekibin üzerinde dolaştırarak. "Tüm dosyalar arşivde."

Tony genişçe sırıttı. "Bu özelliğini gerçekten seviyorum, Rogers."

Steve anlamayarak kaşlarını çatınca Selene gülüşünü kapatmak için burnunun ucunu kaşıdı. "Eski kafalı olmanı kast ediyor."

Natasha ve Clint bıyık altından gülerken Steve, ikiliye gözlerini devirip baktı. Strucker'a dair olan tüm koliler arşivden çıkartıldıktan sonra herkes bir koliyi seçip içini karıştırmaya başlamıştı. Büyük yemek masasının üzerinde hepsi dosyaları incelerken Tony'nin gözleri Bruce'un baktığı dosyaya takıldı. Resimdeki dövmeli adamı tanımıştı.

"Bekle, bu adamı tanıyorum." Dosyayı alıp tahmininden emin olunca kaşlarını çattı. "Ulysses Klaw, silah ve başka şeylerin kaçakçısı."

Steve soran bir ifadeyle bakınca "Ne?" dedi Tony, masum bir ifade kuşandı. "Toplantı olur birileriyle tanışırsın, ben ona bir şey satmadım." Tony hızla adamın dosyasını inceledi. "Strucker'ın bu adamla ne işi vardı? Onun silahları Klaw'ın silahlarından daha gelişmişti."

"Dur," dedi Thor, Tony'nin sayfayı değiştirmesini engelledi. "Bu nedir?"

"Dövme," dedi Clint kaşlarını kaldırıp.

"Hayır, bunlar dövme." Thor adamın boynunda yanık izi gibi duran hafif kırmızı kabarıklığı parmağıyla gösterdi. "Bu damga."

Thor'un dikkat çektiği noktayla Bruce resmi alarak bilgisayarın başına gitti. Damganın şeklini tarattıktan gözleri hızla tüm ülkelerin alfabelerini ve simgelerini tarayarak eşleşme arayan programdaydı. Eşleşme onaylanınca gözlüklerini itip ekrana eğildi.

"Afrika lehçelerinden birinde "hırsız" demek. Lehçesi de..."

"Wakanda mı?" Sorusu onaylanınca Tony memnuniyetsiz bir ifadeyle boynunu ovuşturdu. "Bu adam Wakanda'dan tekrar bazı mallarla çıktıysa..."

Steve gözlerini irileştirip adama baktı. "Tekrar? Hani sonuncuları baban almıştı?"

"Satmıyorum dedim, almıyorum demedim." Tony omuzlarını ne olmuş yani dercesine indirip kaldırdı. "Ticaret, ticarettir."

"Neyden bahsediyorsunuz?" dedi Clint kaşlarını çatıp.

"Vibranyum," dedi Selene kaşlarını kaldırıp.

Steve arkasında duran kalkanına baktı. "Dünya'nın en dayanıklı metalinden, Ultron onun peşinde olmalı."

"Sadece dayanıklı ve hafif değil," derken Selene adamın arkasından yürüyüp kalkanı iki eliyle tutup direksiyon gibi döndürmeye başladı. "Vibranyum çok değişkenli kullanılabilen bir metaldir. En önemli özelliklerinden biri birlikte kullanıldığı her şeyi güçlendirir. Mohs Sertlik Skalası'nın tepesinde yer alan elması vibranyum ile birleştirirsen..." Selene gözlerini Thor'un çekicine çevirdi. "Uru metali seviyesine ulaşırsın."

Clint kaşlarını kaldırdı. "Bunu bu kadar şiirsel anlatmayı nasıl başardın?"

Selene dudaklarını büzdü. "Topluma hitap etmekte iyiyimdir, hitap etmek istersem."

"Ultron'un kime gittiğini biliyoruz." Natasha hepsine uzun uzun baktı. "O zaman artık harekete geçelim. Klaw'ı bulalım, Ultron'u bulalım."

"Ondan önce Boston'a gitsek hiç fena olmaz," derken Selene onlara baktı. "Artemis'i kontrol etmeliyim."

"Artemis?" dedi Steve kaşlarını kaldırarak.

"Kedi mi?" dedi Bruce, kaşlarını çatıp.

Selene, ciddi misiniz modunda gözlerini yuvarladı. "Birincisi, kedi sevmem. Çok başına buyruklar, ben de öyleyim, o yüzden geçinemiyoruz. İkincisi ise Artemis, Jarvis gibi bir ara yüz ama işlevi çok daha farklı. Jarvis'i desteklemek ve korumakla görevli. Arka planda gizlice çalışıyor. Eğer Artemis, Ultron'un saldırısından sağ çıktıysa Jarvis'i kurtarmak için onu kullanabilirim."

"Buradan kontrol edemez misin?" dedi Clint ona bakıp.

"Yanılmıyorsam edemez," dedi Bruce, gözlerini Selene'e çevirip. "Sistemlere bağlı değil, değil mi? Yoksa fark ederdim."

Tony başını sallayarak onayladı. "Artemis'in merkez kurulumu Selene'in evinde, çünkü kimsenin aklına bilmediği birinin evine bakmak gelmez. Güvenlik nedeniyle de onu uydulara bağlamamayı tercih ettik. Daha farklı bir bağlantı sistemi var. Ultron'un ona ulaşmamış olması büyük bir ihtimal mümkün ve ulaşmadıysa Artemis'i nükleer şifreleri korumak için de kullanabiliriz."

"O zaman neyi bekliyoruz?" dedi Natasha onlara bakarak. "Gidip Artemis'i uyandıralım."

Steve yerinde dikilip kalabalığa baktı. "Beş dakikaya çıkıyoruz, hazırlanın."

Mayıs 2015
Boston, Massachusetts

_ _ _

Yüzbaşı Steve Rogers, boynunu iki yana esneten genç kadına gözlerini farkında olmadan dikmişti. Gözlerindeki yorgunluğa rağmen hala ayakta kalmakta büyük başarı gösteren kadına bakarken istemeden derin düşüncelere gömülmüştü. Jete binene kadar zihnini Ultron tehdidinin çevresinde dolaştırmış olsa da üzerine düşünebilecek her şeyi düşündükten sonra doğal olarak şimdi aklı başka düşüncelere kaymıştı. Ortaya çıkan boşluğu genç kadının söyledikleri ve bu zamana kadar tanıdığı, daha doğrusu tanıdığını sandığı Tony Stark ile dolduruyordu.

Belki de adamı hiç tanımamıştı ki öyle olduğundan neredeyse emindi. Artık karşısında duran sanki bambaşka bir adamdı. Bir babaydı, hatta kızını her şeyden çok seven bir babaydı. Tony Stark'a kızdığı çok günler olmuştu ve büyük ihtimal kızacağı daha çok günler olacaktı. Hatta şu an da bile Ultron konusunda kızmaya devam ediyordu. Ama artık onu, daha fazlasını yapma çabasını anlıyordu.

Kaptan Amerika, bir insanın hayatını sonsuza kadar paylaşabileceği birini bulmasının ne kadar zor olduğunu biliyordu. Tony Stark, demir zırhlı kahraman, onun aksine hayatını paylaşabileceği birine sahipti. Belki Tony'nin yerinde olsaydı o da aynı şeyi yapmayı düşünecek ve yapmak için uğraş gösterecekti. Bir kızı, bir oğlu ya da kendinden daha çok sevebileceği biri olsaydı onu korumak için elinden geleni ardına koymaz, tıpkı Tony Stark gibi daha fazlasını yapardı.

Aniden aklına gelenle kaşları çatılırken kaskını kucağından yan koltuğa bıraktı. Oturduğu yerden kalkıp tam karşısında oturan genç kadına doğru yürüdü. Yanındaki boş yere oturduğunda Selene tek elini tabletinden ayırarak başındaki özel tasarım kulaklığını indirdi.

"Evet?" derken kaşlarını kaldırdı Selene. "Canın didişmek mi istedi?"

Steve hafifçe gülüp ona bakarken alçak sesle konuştu. "Tony, sana ne gördüğünü söyledi mi?"

"Neyi?" dedi Selene başını ona çevirip.

"Gelişmişlerden biri ona bir şey gösterdi, Sokovya'da," dedi Steve ona bakarak. "Dehşete düşmüştü. O, diye birinden bahsetti ki büyük ihtimal sendin."

"Dehşete düşmüştü?" dedi Selene soran bir sesle, süper asker kendisini onayladıktan sonra birkaç saniye nefesini tutup verdi. "Büyük ihtimal benim ve başka birilerinin öldüğünü gördü." Selene gözlerini tekrar tablete çevirdikten sonra vazgeçip adama baktı. "Siz, New York'ta savaşırken ben kuledeydim."

Steve kaşlarını çattı. "Ne?"

"Kuledeydim," diye tekrar etti Selene kaşlarını kaldırıp adama bakarak. "Kuleye yeni reaktör takılmıştı. Sistemi kurmakla uğraşıyordum. Aniden olaylar patladı, falan filan. Bu kısmı zaten biliyorsun. Siz savaşırken ben de içeriden geçit makinesinin bağlantısını kırmaya çalışıyordum. Füzeyi de durdurmak için uğraştım ama geç kalmıştım."

"Bu pek çok şeyi açıklıyor," derken Steve oturuşunu dikleştirdi. "Seni kızdırdım mı?"

Selene gözlerini yuvarladı. "Birilerine kızarak zihnimi yormamayı öğrendim."

"Asla özür de dilemezsin, değil mi?" derken Steve hafifçe güldü.

Selene dudaklarını büzdü. "Özür dileyecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. İnsanların problemi tam olarak bu, biliyor musun? Bir şey söylüyorlar ve söylediklerinin arkasında durmayacaklarını fark edince özür dileyip durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Özür dilemek bu yüzden dünyanın en saçma şeyidir. Ben ne söylediysem arkasında durmayı tercih ederim." Selene gözlerini adama çevirdi. "Özetle, büyük ihtimal hayatım boyunca ağzımdan özür ve dilerim kelimeleri yan yana gelip dökülmeyecek. Yani bunu bekliyorsan-"

Steve gülerek genç kadının sözlerini kesti. "Hayır, beklemiyordum. Sadece haklı olduğunu söylemek istedim. Ben bir askerim, her zaman bir asker oldum ve bir asker gibi düşündüm."

Selene, şaşkınlıkla kaşlarını kaldırarak ona baktı. "Bunları gerçekten söyledin mi yoksa kulak doktorumdan randevu almalı mıyım?"

Steve dikkatle gözlerini genç kadının yüzünde gezdirirken başka bir insana ait bir iz aradı ancak bulamadı. "Babanın aynısısın."

Selene yarım ağız güldü. "Daha yaratıcı bir cümlen var mı?"

"Büyükbabana benziyorsun, nasıl?" dedi Steve, kaşını kaldırarak.

Selene'in gülümsemesi genişledi. "Fena değil, bunu söyleyen çok kişi olmaz."

"Öldükleri için mi?" dedi Steve gülerek.

"Çok mantıklı bir çıkarım," derken Selene gözlerini tablete çevirdi.

"Dikkatli ol," dedi Steve yerinden kalkarken. "Mümkünse babanın dediğini yap ve arkada kal."

Selene başını kaldırıp ona baktı. "Neler görebileceğim konusunda gayet iyi fikirlerim var Yüzbaşı. Ama cümlenin başına "mümkünse" koyduğun iyi olmuş."

Steve ona dikkatle baktı. "Kötü bir durumda kalırsan, babana ulaşamazsan benim ya da Thor'un yanına git."

"Kendimi koruyamayacağımı mı düşünüyorsun?" dedi Selene, kaşlarını kaldırarak.

Steve bir adım geri çıktı. "Kendini korumak zorunda kalmamanı umuyorum."

"Hep öyle umulur ama hiç öyle olmaz," dedi Selene, dudaklarına küçük bir gülümseme yayıp. "Dünya'da Barış bir hayal ürünü, Yüzbaşı."

Steve yan bir gülüşle geri çekildi. "Ben de yeni gençliğe hep hayalperest gözüyle bakardım."

Jet inişe geçerken Selene gülerek tableti yanına bırakıp ayağa kalktı. Quin Jet, Boston'daki Stark Kulesi'nin helikopter pistine indiğinde ağır adımlarla ikmal kapısına yürüdü. İkmal kapısı açılırken Steve, oturduğu yere bıraktığı kalkanını alıp onun arkasından gitti.

"Hızlı olun," dedi Natasha, onlara bakarak.

Tony uçuş koltuğunu çevirip doğruca kızına baktı. "İhtiyacımız olacak her şeyi al."

Selene, adama izci selamıyla onay verdikten sonra ikmal kapısından aşağı indi. Steve, etrafına hızla bakındıktan sonra adımlarını ona yetiştirdi. Selene'in parmak izi taramasıyla özel asansörün kapısı açılınca ikisi beraber hızla asansöre bindi. Asansör üç alt kata iner inmez durduğu gibi açıldı. Steve, gözlerini Yenilmezler Kulesi'nin özel kat girişine benzeyen katta dolaştırdı. Vücudundan geçen mavi ışığı fark ederken Selene, cam kapının yanındaki panelden yeni misafir girişi yapıyordu.

Cam kapı açılınca Selene hızla evin içine girdi. "Laboratuvar alt katta."

Steve küçük bir bakış atarak gözlerini az ve modern eşyalarla döşenmiş salonda gezdirdikten sonra kahverengi boşluklu merdivenlerden inen kadının peşine takıldı. İki yanı aynalı camla kaplı laboratuvara girdiklerinde Selene'in tekrar giriş yapmasıyla laboratuvara girmişti. Selene'in laboratuvarı kuledeki kadar büyüktü ve üst kattaki eşya azlığı burada ters etkideydi. Laboratuvarın en başında üç bilgisayarın olduğu kocaman bir masa, diğer her yerinde ise farklı bir proje vardı.

Selene laboratuvarın diğer ucuna yürüyüp elini beyaz panelin üzerine yerleştirip gizli kapağı açtı. El taramasının ve şifre girmesinin hemen ardından bir adım geri çekildi. Panel bölme ikiye açıldığında Steve'in kaşları da havaya kalktı. İçeride beş metrekare çapında ayrıca bir oda vardı. Bir duvarı kaplayan ekranda yazılım kodları sürekli akarken Selene koltuğa oturup hızla giriş yaptı.

"Kahve ikram etmek isterdim ama bir dahaki sefere," derken Selene kaşlarını kaldırdı.

"Artemis'i nükleer şifreleri koruması için ayarlayabilirsen ben sana kahve ısmarlarım," dedi Steve etrafına bakınarak.

"Çok bonkörsün," dedi Selene gülen bir sesle. "Yolda Stark Uyduları'nın internet bağını kesip Ultron'dan temizledim. Önce Artemis'in ara yüzünü o uydulara bağlamalıyım. Ve..." Selene son tuşa basıp geri çekildi. " Oldu."

Selene, yazılım ekranının hemen karşısındaki duvara yönelip çekmeceleri geçti. İçinden büyük metal bir çantayı alıp omuzuna astıktan sonra odadan çıktı. Odayı arkasından kapatıp gözlerini etrafa inceleyerek bakan Steve'e çevirdi.

"Gerisini jette hallederim."

"Gidelim o halde."

Laboratuvarın ilk basamağına ulaşmışlardı ki Steve aniden durdurdu. "Yukarı da biri var."

"Eve izinsiz giriş yapıldıysa," derken Selene başını kolundaki saate eğdi. "Güvenlik sistemi birazdan çalışacaktır." Kolundaki saatin dakikasının değişmesiyle kaşlarını havaya kaldırıp Steve'e baktı. "Ya da Ultron güvenlik sistemimi bloke etmiştir."

Steve sırtındaki kalkanı çıkarıp parlayan mavi bakışlarını yukarı çevirdi. "Teknolojiyle aram bu yüzden iyi değil."

Lunarmor # Lunar (Ay ile ilgili) ve Armor (zırh) kelimelerinin birleşimi.

Gerçek şu ki... I'm Adrestería! ₰

___

Bishop Briggs – White Flag
The Faim – Humans

Continue Reading

You'll Also Like

24.8K 2.3K 48
Eğlenmek için yazıyorum, eğlenmek isteyenleri hikâyeme bekliyorum🖤
71.1K 5.8K 23
nasıl olsa görmez diye düşünen yağmur çözer, barış alper yılmaz'ın mesaj kutusunu not defteri olarak kullanmaya başlar. - hayat beni tekrardan 13 yaş...
39.3K 1.6K 17
Alaz'la Asi yer değiştirmiş olsa nasıl bir dinamikleri olurdu çok merak ettim. Yaman, Alaz ve Cesur'un birlikte büyüdüğü; Asi'nin Soysalanlar'ın kız...
116K 7.9K 39
"Bir bilsen ne kadar zamandır şunun hayalini kurduğumu." Şakağıma doğru bir öpücük daha kondurdu. "Seni doyasıya öpüp koklamayı." Ardından yanağıma i...