"baba! jungkook kolumu ısırdı!"
taehyung, yatak odasından gelen sesler ile gözlerini devirerek mutfaktan çıktığında, bıkmış bir şekilde üst kata adımlıyor, yaklaştıkça yükselen sesleri ve kahkahaları duyuyordu. odaya girdiğinde alışık olduğu bir manzara ile karşılaştı. jungkook, yatağın üzerine yatmış, karnında oturan bogum'u gıdıklıyor, üzerlerine atlamaya çalışan minho'yu yakalayıp kollarını ısırıyordu.
"baba! yardım et lütfen, jungkook bizi alt etti!" bogum'un bağırırken tizleşen sesi taehyung'un gülümsemesini sağlarken, jungkook'un üzerine atlamayı deneyen minho'yu kucağına alarak ikiliden uzaklaştırdı. "ne istiyorsunuz şu sıkıcı adamdan? gelin birlikte kek yapalım."
"sensin sıkıcı." dedi jungkook, yorulup göğsüne uzanan bogum ile taehyung'a dil çıkardığında. "biz gayet eğleniyoruz, gitsene sen minjae ile buluşmaya."
"sus jungkook, o konuda haklıydım ben." omuz silkerek boy aynasının önüne ilerleyen taehyung, yüzünü garip şekillere sokarak yansımasını izleyen minho'nun gülmesini sağlıyordu. "acıktın mı? terlemişsin de bak. duş almak ister misin?" eli ile minho'nun yumuşak saçlarını havalandırdığında, hevesle başını sallayarak aç olduğunu söyleyen küçük ile gülümsemiş, mutfağa gidip bir şeyler hazırlamak için odadan çıkmışlardı. jungkook ise göğsüne sinmiş, hayranı olan oğlu ile yatakta uzanmaya devam ediyordu.
"sıkıldın jungkook babandan değil mi? hep ısırıyor seni bak. pis adam, pis." taehyung merdivenleri inerken minho'nun terli sırtını okşuyor, saçlarına öpücükler bırakıyordu. "baba ya, seni de mi ısırıyor jungkook? bazı geceler sen de bağırıyorsun."
kafası karışık bir şekilde soran minho'nun yüzünde endişeli bir ifade vardı. taehyung ise, renkten renge girerek nasıl açıklayacağını düşünüyordu.
"yok babacığım, kabus görüyorum ben, ondan bağırıyorum. hem sen uyumuyor musun bakayım? nereden duyuyorsun?" konuyu çevirerek minho'nun dudaklarını büzmesine sebep olduğunda, mutfağa girmiş ve küçüğü tezgaha oturtmuş, buzdolabından birkaç malzeme çıkarmıştı.
"uykum kaçıyor bazen, sizin yanınıza gelmeye de korkuyorum çünkü koridorlar karanlık oluyor." minho, titrettiği dudakları ile konuştuğunda bir yandan da minik elleri ile oynuyordu. masum halleri sayesinde taehyung'un yanına gelerek yüzünü avuçlamasını sağlamıştı. tombul yanaklarından da birer öpücük kazanmıştı. "bebeğim benim, neden daha önce söylemedin bana? bundan sonra ışıkları açık bırakalım o zaman, olur mu?" rahatlatıcı gülümsemesi ile konuştuğunda, küçükten onay almış ve yanağını göstererek öpücük istemişti. minho, sulu öpücüklerini babasının yüzüne kondururken bir yandan gülüyor, bir yandan da taehyung'un boynuna sarılmaya çalışıyordu.
"oğlum, biz bu ailede istenmiyoruz. baksana yalnızken ne kadar mutlular." sırtına aldığı bogum ile mutfağa giren jungkook, yerinde sallanarak küçüğü güldürmeye çalışıyordu. "baba! karnışım ağrıdı, yeter." dedi, bogum. küçük elleri ile jungkook'un geniş omuzlarına tutunuyordu. "karnışın mı ağrıdı? neredeymiş karnış?" sırtından inen bogum'u kucağına alarak havaya kaldırdığında, yüzünü küçüğün karnına denk getirmiş, ufak ufak ısırarak gülmesini sağlamıştı.
"karnışını yedim, ne olacak şimdi?"
"yemek yersem geri gelecek!" ellerini çırparak taehyung'a döndüğünde, gülümseyerek onları izlediğini ve elindeki tahta kaşıkla tencereyi karıştırdığını görmüştü. "bak! tae yemek yapıyor."
tezgahta oturan minho, kardeşine dönerek dil çıkarttı. "benim sevdiğim makarnalardan yapıyor."
"ya, hayır! babiş, ben renkli makarna istiyorum!" mızmızlanarak jungkook'un omuzlarını sarstığında, ağlamaklı bir ifadeye bürünmüştü. taehyung hemen müdahele etmiş, bogum'u kucağına almıştı. "tamam, sana da renklilerden yaparız. olur mu bebeğim?" tek koluyla küçüğü kavrıyor, diğer eliyle ise haşlanan makarnayı kontrol ediyordu. bogum'u ikna ettiğinde gülümseyerek küçüğü abisinin yanına bırakmıştı. şimdi ise ufak tartışmalarını unutmuş, hararetli bir sohbete girmişlerdi. taehyung'un duyduğu kadarıyla yeni bir oyuncak hakkında konuşuyorlardı, tıpkı onlardan beklendiği gibi.
esmer olan, bogum'un isteğiyle renkli makarna paketini dolaptan çıkararak tezgaha bıraktığında, ince beline jungkook'un kaslı kolları dolanmış, omzuna da çenesi yerleşmişti. "nasıl sözünü geçirebiliyorsun şu iki velede anlamıyorum. benimle üstüme çıkmak dışında bir şey yapmıyorlar."
taehyung'un kahkahası ile omuzları sarsıldığında, jungkook da hafifçe gülümsemiş, esmer olanın açıktaki boynuna ufak bir öpücük bırakmıştı. "çünkü öyle çabuk ikna oluyorsun ki, sana ne isterlerse yaptırıyorlar." dedi taehyung, jungkook'un nefesleri huylanmasını sağlıyordu.
"ne yapayım, çocukları da kendine benzettin. hep kandırıyorsunuz beni." dudaklarını büzerek çocuk gibi konuşması ile esmer olan yüzünü eşine dönmüş, kalçasını tezgaha yaslamıştı. "hoşuna gitmiyor sanki." demişti kollarını jungkook'un boynuna sararak ensesindeki saçları okşadığında. "gidiyor, senin yaptığın her şey benim hoşuma gidiyor." muzip gülümsemesi ile esmer olanın dudaklarına yaklaşan jungkook, çocukların varlığını unutmuş, eşini öpmeye hazırlanıyordu.
"her şey mi?"
"her şey." nefesini taehyung'un dudakları üzerine bırakan jungkook, eşinin belindeki ellerini sıkılaştırıp kıvrımlarında hafif hafif ellerini gezdiriyordu.
"kartın limitini doldurmuş olmam da mı?"
"yine mi taehyung!"
***
merhabaa, size jeon ailesinden son derece sıradan bir gün getirdim :D umarım sevmişsinizdir, çünkü ben yazarken eğlendim ehe
minik bebişlerimiz için böyle fötiler bulursanız bana atın olur muu, twitter hesabım önerilerinize ve tatlış bebiş fotoğraflarınıza her zaman açıktır efenim, adım da lostsinkth, bekliyorum güzel şeyler, hadi öbtüm, görüşürüz ♡