Curse •taekook•

By DarkbestJ

759K 76.7K 88.1K

Periler ilk görüşte aşık olur ve olduklarında bunu hissederler. Eğer aşık olduğu kişi, aynı aşkla kendisine k... More

† Lanet †
† Biri bizi izliyor †
† Seni görmek istedim †
† Lanetin olduğumu biliyorum †
† Bırakmasın beni †
† O zaman sev beni †
† Sana bir hediyem var †
† Ölüyorsun ona †
† Beni delicesine öpmeye var mısın? †
† Bana özel yaratılmış en değerli hazine †
† Özel olduğunu biliyordum †
† Kahine gidiyoruz †
† Gel ve öp beni yakışıklı †
† Annesinin biricik oğlu †
† Seni bırakacağımı nasıl düşünürsün? †
† Tüm bilgeliğini içime akıt †
† Başladı †
† Minik Asklepios aramıza katıldı †
† Jungkook seni bekliyor †
† Bebek yok mu bebek? †
† Hadi küçük bebecikler yapalım †
† Zeus dede! †
† Ölmek mi istiyorsun? † -END

† Seni seviyorum güzelim †

36.2K 3.9K 4.4K
By DarkbestJ

Dün akşam Jungkook'a bir şey olacak korkusuyla uyuyamamış, sabaha kadar evin içinde dört dönmüştüm. Ağlamaktan gözlerim kıpkırmızıydı ve başım fena şekilde ağrıyordu.

Elf sığınağına dönüp dönmediklerini bilmiyordum. Hoseok'a benim için bakmasını istediğimde haber vereceğini söylemişti ama ona güvenemiyordum. Neden bilmiyorum ama Elfler konusunda biraz hassastı.

Yanaklarıma eklenen yeni yaşları elimin tesiyle silerken yatağıma oturmuştum. Kim bilir kaç tane kayıp vermişlerdi ve aralarında Jungkook'un da olabileceğini düşündükçe kalbim sökülüyordu.

Düşüncelerim arasından sıyrılmamı sağlayan kapı sesiyle irkilip bir süre kapıyı izlemiştim. Jungkook olabilir miydi?

Yutkunup o olması için içimden Tanrılara yalvarırken yavaşça kapıyı açmıştım.

Gördüğüm beden kaskatı kesilmemi sağlarken öylece yüzünü incelemiştim. Yanağında ve alnında çok derin olmayan küçük yaralar vardı ve çökmüştü. Hem de fazlasıyla.

Karşımdaki görüntünün gerçek olup olmadığını anlamak için buz kesmiş ellerimi göğsüne koymuş, tekrar ağlamaya başlamıştım. Buradaydı ve bana gelmişti. Ağlamam şiddetlenirken boynuna atlayıp sarıldığımda belimi sıkıca kavramış ve sarılışıma karşılık vermişti.

"Döndün" demiştim hıçkırıklarımın arasında. "Tanrım şükürler olsun, yaşıyorsun"

Kafasını boynuma gömüp derin nefesler almıştı. Konuşmuyordu.
Uzunca bir süre ben ağlamaya devam etmiştim, Jungkook ise sıkıca sarılmıştı bana. Ağlamalarım iç çekişlere dönünce Jungkooktan ayrılmış ve yüzünü kavrayıp yanaklarını sevmiştim.

"Gideceğini bana neden söylemedin?"

Bir süre öylece gözlerime bakmış ve derince iç çekmişti. "Benimle gelmek isteyecektin. Hayır desem bile gizlice gelecektin, biliyorum" Haklıydı. Hiç düşünmeden peşinden giderdim.
Başımı eğdiğimde çenemden tutup gözlerine bakmamı sağlamış ve baş parmağıyla orayı okşamaya başlamıştı.

"Çok mu korktun?" sesi o kadar masum o kadar çocuksu çıkmıştı ki gülümsemeden edememiştim.

"Çok korktum Jungkook" Gülümsedi.

Ellerimi ensesine indirip saçlarıyla oynamaya başladığımda çenemi okşamaya devam etmişti.

"Ah, sanırım açlıktan ölüyorum"
Gergin havayı dağıtmak amacıyla alayla konuştuğunda gülümsemiştim.

"Sana bir şeyler hazırlardım ama" Ellerimi sıkı karnına getirip okşadığımda elleri dirseklerimi tutmuştu. "Bu mideyi sadece sebzeyle doyurabileceğimi sanmıyorum"

Güldüğünde yanağımı göğsüne yaslayıp sıkıca sarılmıştım. Jungkook ellerini belimde gezdirdikten sonra saçlarıma çıkarıp okşamıştı. Kedi gibi mırıltılar çıkardığımda kıkırdamış ve daha sıkı sarılmıştı.

"Teşekkür ederim" Rüzgarda birbirine çarpan deniz kabuklarının sesi kulaklarıma dolunca Jungkook'un yaptığı süs aklıma gelmişti.

"Küçük bir özür hediyesi sadece"demişti. Neyden bahsettiğimi anlaması beni güldürmüştü.

Bir süre daha sarıldıktan sonra Jungkook yavaşça beni kendisinden uzaklaştırarak sarılmamızı sonlandırmıştı.

"Gitmeliyim" yüzüm düşse de onaylamıştım. "Akşam gel ama tamam mı?" gözlerinin içine yalvarırcasına baktığımda gülümsemiş ve onaylamıştı.
"Geleceğim"

Islak saçarıma aynanın önünde şekil vermiş, şelalenin etrafından topladığım mücevherleri cam kavanozuma koymuştum. Parlak ve güzel şeyleri çok seviyordum. Bu yüzden gördüğüm her yerden topluyordum.

Hava kararmaya başlamıştı ve Jungkook'un gelmesini sabırla beklemeye çalışıyordum.

Elbisemin eteklerini düzeltip parfümümü de sürdükten sonra aynada kendimi süzmüştüm.
Jungkook güzel olduğumu söylüyordu ama ben kendimde güzel olan hiçbir şey göremiyordum.

Sonunda kapım çaldığında ışınlanırcasına gidip açmıştım. Seksilikte seviye atlamış bir adet Jungkook karşımda sırıtıyordu.

Şu an ona 'gözlerin okyanusum derinlerinde boğuldum' demek istiyordum ama benden soğuma olasılığı yüzde bin beş yüz olduğu için bu düşüncelerimi kovmaya çalışıyordum.

"Selam" dedi kendisini süzmekten konuşamayacağımı anlayan lanetlim.

"Selam" kekelememe lanetler ederken kafamı iki yana sallamıştım.

"şey, içeri girmesem? Yani başka bir yere gitsek?" Tabiki ben de evime girmesini istemiyordum. Zaten evimden büyüktü. Sevdiğim eşyalarımın kırılmasını göze alamazdım a1ma hava kararıyordu ve surlar üflenmek üzereydi. Nereye gidebilirdik ki?

"Hava kararıyor Jungkook. Nereye gideceğiz?" Gülümsemiş ve yatağımın üzerindeki örtüyü göstermişti.
"Onu yanına al. Gideceğimiz yer biraz serin olabilir"

Kaşlarımı kaldırıp anlamaz bakışlar atmış ve örtüyü gidip almıştım. Gülümsemeye devam ederken kapıyı kapatmış ve kolunu omzuma atmıştı. Ağırlığını vermiyordu. Zaten kolu benim kilomda ve benim boyumdaydı ağırlığını verseydi pestilim çıkardı.

Ormandan ters, şelalenin olduğu tarafa yürüyorduk. Sur üfleneli on dakika olmuştu ama yanımıza yaklaşan hiçbir yaratık yoktu. Elflerin dominant auraları yaratıkları korkutuyor olmalıydı. Zaten bir Elfe kafa tutan yaratık sağ çıkamadığı için yaklaşmamaları gerektiklerinin bilincindelerdi.

Şelaleye yaklaştığımız, su sesinden belli olurken Jungkook elindeki örtüyü bedenime sarmıştı.

"Geceleri şelaleyi hiç görmedin değil mi?" dudaklarımı büzüp olumsuz anlamda kafamı salladığımda gülümsemişti. "Güzel"

Beni aniden göğsüne yaslayıp yüz yüze gelmemizi sağlayarak "şimdi" demişti. "Seni bu şekilde şelalenin oraya götüreceğim ve ben bak diyene kadar sadece gözlerime odaklanacaksın tamam mı?" zaten odak noktam gözleriyken onaylamıştım. Ayaklarının üzerine basmamı sağlayıp beni geri geri yürütürken ısrarla parlayan mavileri, kahvelerimi delip geçiyordu. Nefesim daralırken bana nasıl bu kadar iyi, bir o kadar da kötü gelebildiğini düşünüyordum.

"Geldik" bir an nerede olduğumu unutmuş ama sonra bakmamı söyleyince hatırlamıştım. Beni çevirip sırtımı göğsüne yasladığında gördüğüm manzara bedenimde şok etkisi yaratmıştı.

Berrak suyun içinde parlayan yosun ve mercanlar doğal ışık görüntüsü verirken içinde yüzen çeşit çeşit balıkların güzelliği nefesimi kesmişti. Su adeta neon renkleriyle ışıldıyordu ve etrafındaki ateş böcekleri sanki bir tablonun son dokunuşunu yapıyormuşçasına ısrarla parlıyorlardı.

Jungkook nemli toprağa oturduğunda beni de kucağına çekmiş ve örtüyü iyice üzerime örtmüştü. Manzaranın güzelliğine karşı mayışırken Elfimin göğsüne sokulmuştum.

"Çok güzel değil mi?" fısıldadığında sadece kafamı sallamıştım. Bu manzara anlatılamayacak türdendi, kelimeler yetersizdi.

Jungkook kollarını etrafıma dolayıp beni kendisine çektiğinde küçük olan bedenim kucağında daha da küçülmüştü. O an aklıma sormak istesiğim soru gelmişti.

"Jungkook"dediğimde burnunu saçlarıma daldırıp "hmm" demişti.

"Sen, şey... Geçen akşam neden gözlerin dolmuştu?" Sorduğumda saçlarımda gezdirdiği burnu durmuş derince bir nefes çekmişti. Yakın temasları kalbimin yerinden çıkacakmış gibi atmasına sebep oluyordu ve kollarında tükendiğimin farkında bile değildi.

"O gün kuzey ormanına gideceğim haberini almıştım ve ben, eğer dönemez ve bir daha seni göremezsem diye korktum güzelim" itirafı kalbime ok gibi saplanırken sıkça kesilen nefeslerim, ciğerlerim de çiçek bahçesi açması sebebiyle tıkalıydı.

Güzelim kelimesi onun dudakları arasıda biçimlenirken iyiki Lanetimsin diye haykırmak istemiştim o an.

Gözlerim anında dolmuştu. Küçük elim yaralı yanağına kaymış ve orayı yeni çiçekler ekmek istercesine okşamıştı. Öyle güzel bakıyordu ki gözlerime, korku vardı, tutku vardı, özlem, biraz da bulmuşluk ve en önemlisi sevgi vardı.

İşte o an Jungkook'un, beni gerçekten sevdiğini anlamıştım çünkü birbirine aşık iki insanın gözleri buluşunca aşkı görürlermiş ve ben artık emindim ki Jungkook'un gözlerinde aşkı görüyordum.

Eli yavaşça yanağıma çıkmış ve orayı biraz okşadıktan sonra yüzümü kendisine yaklaştırmıştı. Beklemeyip ensesinden tutup çekmiş ve dudaklarımızı birleştirmiştim.

Alt dudağımı kavrayıp emdiğinde elim saçlarını kavramıştı. Dudaklarımı yaladıktan sonra dili dişlerimin arasında gezinmiş ve ağzımı araladığımda dilimle buluşmuştu. Dilini, dilimin etrafında döndürüp emdiğinde ilk inlememi şelalenin aydınlattığı geceye bırakmıştım.

İnlememden güç alıp öpücüğü hızlandırdığında kedi gibi miyavlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Kalbim her an ağzımdan çıkacakmış gibi atarken bedenim soğuk havaya inat alev almış gibiydi.

Bir süre sonra tapabileceğim kadar güzel bir sesle dudaklarımız ayrılınca ilk defa yaşadığım bu his yüzünden bedenim zangır zangır Titriyordu. Nefeslerimiz birbirine karışırken alnını benimkine yaslamıştı.

"Seni ilk defa, iki hafta önce görmüştüm. Ormanın içinde sekerek yürüyor ve kendince bir şeyler mırıldanıyordun" gülümsemiştim. Anlatmasını beklemiyordum.

"İlgimi çekmiştin. O kadar tatlı ve miniktin ki seni izlemeden edememiştim. Nasıl oldu ben de bilmiyorum ama o günden sonra her gün seni takip etmeye başladım. Arada güzelliğine kendimi kaptırıp ses çıkarıyordum ama beni fark etmiyordun bile."

Yanaklarım göz yaşlarımdan ıslanıyordu ama ben deli gibi sırıtıyordum.

"O kadar güzelsin ki Taehyung, sana bakmaya doyamıyorum. Bir yandan da çok bakarsam incinirsin diye korkuyorum." sarf ettiği kelimeler ne kadar güzel sevdiğinin bir kanıtıyken, alnıma bıraktığı narin öpücük aşkının imzası olmuştu.

"Kısacası" dedi. Dudakları alnıma değiyor ve orayı küle çeviriyordu.

"Seni seviyorum güzelim" gülmüştüm. Şu an psikolojim yerlerdeydi ve ben mutluluktan ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Utançtan kucağında kıpırdanıp boynuna gömüldüğümde kıkırdamış ve yanağımı öpmüştü.

"Hava iyice soğudu. Hasta olacaksın" dediğinde aptal aptal sırıtırken kucağından inmeye çalışmıştım ama  izin vermemiş ve kollarında bir bebek taşıyormuş gibi tutup kaldırmıştı beni. Ağzımdan birkaç şaşkınlık nidası kaçarken "Ben yürüyebilirim" demiştim. Tabiki de böyle bir şey istemiyordum.

Gülmüş ve "Seni taşımak çok güzel, yok gibisin" demişti. Dudaklarım büzülürken şaşı şaşı yere bakmıştım. Jungkook kıkırdayıp bir anda dudağımı öptüğünde heyecandan neredeyse yeri boyluyordum.

Düşme korkusuyla Jungkook'un yakasına yapıştığımda büyük bir kahkaha atmış ve bedenimi tutuşunu sıkılaştırmıştı.

Panda yavrusu gibi top olup göğsüne sokulmuştum. Elfim saçlarımın arasına öpücüklerini sıralamayı ihmal etmemişti. Bu anların bir rüya olmaması için dua ediyordum. Gözlerimi kapatmak istemiyordum çünkü açtığımda uyanmaktan korkuyordum.

Yirmi dakika boyunca, yaratık sesleriyle birlikte evime ulaştığımızda Jungkook büyük bir uğraştan sonra ikimizi de kapıdan içeri sokmuş ve beni yatağıma yatırmıştı. Baldırlarımın üzerine çıkan elbisemi düzelttikten sonra yorganı üzerime yavaşça örtmüştü.

"İyi uykular küçük sevgilim"

Sevgilim kelimesi yatakta kıvranmama neden olurken "İyi geceler" demiş ve yanağını öpmüştüm. Gülümserken ayağa kalkmış ama evin küçük olduğunu unutup sert bir şekilde kafasını tavana vurmuştu.

"Hay bacını!"

Ev yerinden oynarken Jungkook bağırarak söylenmeye başlamıştı. "Sana acilen büyük bir ev yapmalıyız" dediğinde Psikopatça gülmüştüm. Kafasını ovmaya devap ederken "Yarın gelmeye çalışacağım bebeğim çok fazla yaralı var ve hepsiyle ilgilenmeliyim" demişti. Dudağımı sarkıtıp onayladığımda gülümsemiş ve alnıma uzun bir öpücük kondurup gitmişti.

Gitmesini fırsat bilerek ters dönmüş hamam böceği gibi yatakta tepinmeye başlamıştım.

Tepinmemin ortasında kahkaha sesi gelince kapıya dönmüş ve bir adet sırıtan Jungkookla göz göze gelmiştim.

"Gördüm" deyip yine bir kahkaha patlattığında utancımdan yorganı kafama kadar çekmiştim.

"Bu sevimliliğinin acısını çıkaracağım bebeğim" dediğinde yorganın altından sırıtmıştım.

Aşkımız çabuk ama etkili olmuştu. Tabi onun beni iki haftadır seviyor olmasını saymazsak.

Continue Reading

You'll Also Like

5.3K 278 12
Pitch Black... Koruyucuları yenemeyeceğini anlayan Pitch, onların bulunmadığı bir dünyaya geçiş yapar. Geçiş yaptığı dünya, sihrin ana kaynağıdır. Bu...
1.9M 176K 33
Taehyung: siktir git Jungkook: asıl sen siktir git • Texting
11.7M 752K 64
Sevgi acıtır, öp yaralarımdan belki sana da bulaşır.