Julietta

By blacklove2022

405K 15.7K 8.1K

Çıkmaz bir sokak gibiymiş demek ki AŞK insan bir kere gönül verdi mi geri dönüşü mümkün olmuyormuş. More

TANITIM
Bölüm 1
Bölüm 2
Çarpışma
Fena Çarpıldım
Ceza
Zihnime Kazındın
Davet
Ay Işığı
Eşsiz Bir Tablo
Bölüm 12
Rüya Gibi 1
Rüya Gibi 2
Rüya Gibi 3
Rüya Gibi 4
Kevın'dan Uzak Dur
Çiftlik 3
Kevın'ın Sevgilisi
Kurt ve Kuzu
Panik Atak
Rebeka
Taş Kalpli
Sen Benimsin
Özgürlüğe İlk Adım
Yeni Başlangıç
Aşkın İki Yüzü
Yardım Eli
Cooper Brown
1. Kitap Final
2. Kitap Özgürlük (Kutlama 1)
Seni Seviyorum
Kutlama 2
Günaydın Bay Kevın
Hadi Bebeğim
Arzuyu Aşk İle Karıştırmak
Yıldızların Altında
Kevın Ve Olivia
Kevın'ın Odasında
Kahve İçin
İş Yemeği
YAKINLAŞMA
Kıskançlık
Muhteşem Öpücük
Olan Oldu
Yıldızların Altında
Kıskandırma Oyunu
Sıcak Saatler 1
Sıcak Saatler 2 (+18)
Gece Kulübü (İtiraflar)
Asansör
Şeytan Üçgeni
Ateşli
Sürpriz Doğum Günü
Arthur'un Hesabı
Bayan Brown
Güle Güle Olivia
Randevu
Seninle Bir Ömür
Meleğim +18
Aşk Sahoşu +18
Aleksander Jones
Ben Senin Öz Babanım
Kırık Kalpler
Ceza
Güzel Günler
İki Baş Belası (Sofia ve Olivia)
Aleksander Jones'un Hikayesi
Reklam Yıldızı

Selam Bebeğim

6.8K 524 220
By blacklove2022


Keyifli okumalar...

"Annemin yemeğini yedirip hemen geliyorum."

Benim bu tavrım karşısında gözlerini devirdi. Evden çıkmadan önce Betty'nin elindeki işe yaramaz makyaj malzemeleriyle yüzümdeki birkaç morluğun üzerini kapatmaya çalıştım, doğrusu pek de iyi iş çıkarmış sayılmazdım. Tamam vücudumda olduğu kadar yüzümde o kadar çok bulunmuyordu ama yine de rahatsız ediyordu beni görüntüm. İnsanların bana acımasını istemiyordum. Annem ve Agata teyzeyi evde bırakarak alışverişe çıktığımızda saat altıya geliyordu. Betty beni sokak aralarındaki mağazalardan birine soktuğundaysa, insanın zenginliğe ve rahata ne kadar da çabuk alıştığını düşünmeden edemedim. Oysa daha düne kadar böyle bir yere girmekten burun kıvıran benden başkası değildi. Bettyu durgunluğumu fark etmiş olacak ki canımı daha fazla sıkmak için elinden geleni yaptı.

"Ne oldu prenses yoksa şimdiden eski günlerini mi özledin?" diye alay etti. Ona cevap vermedim söyleyecek bir şeyim yoktu. Üç kot pantolon ve beş adet bluz aldıktan sonra Betty kasaya ödeme yaptı. Bu iyiliği karşısında kendimi ezilmiş hissediyordum. Oradan iç çamaşırı mağazasına girdik ve birkaç çamaşır aldık. İki çift ayakkabı aldığımızda mağazadan çıkarken ona teşekkür ettim.

Huysuzca "Bana ve anneme borçlusun" diye yanıtlayarak beni utandırmayı başardı. Dudaklarım düz bir çizgi halini aldı. Böyle hissetmekten nefret ediyordum. Arthur'a da yıllarca borçlu olarak yaşamıştım. Birine borçlu olmak istemiyordum.

"Bir gün borcumu ödeyeceğimden emin olabilirsin. Hem de fazlasıyla."

"Hayal kurmak bedava..." Ona baktığım da tek düşündüğüm ne kadar acımasız olduğuydu. Bakışlarındaki soğukluk karşısında her insan kemiklerine kadar titrerdi. Bana neden bu kadar düşmanca davrandığını anlamıyordum. Oysa bugüne kadar onu kıracak üzecek tek bir kelime bile çıkmamıştı ağzımdan.

O akşam Betty işe gittiğinde dua edip durdum patronunun beni işe alması için. Ve yine gece boyunca gözüme uyku girmedi. Bir ara annemin acıyla inlemeye benzer seslerini duyunca yataktan fırladığım gibi soluğu yanında aldım. Kabus görüyor olmalıydı. Elimi uzattım kızıl saçlarını okşayarak ona güzel şeyler söylemeye çalıştım. Etrafında yaşanan olayların farkında olmalıydı, benim için endişelenmesini ve üzülmesini istemiyordum. Neyse ki bedeni yavaşça sakinleşmeye başladığında tekrar uykuya daldı, bende sessizce yatağıma uzandım. Sabaha karşı ancak uyuyabilmiştim. Banu'nun cırtlak sesiyle ve beni nazik olmayan dürtmesiyle gözlerimi açtığımda bana bilmişçesine sırıtıyordu.

"Günaydın prenses seni güzellik uykundan uyandırıyorum ama ilgini çekecek haberlerim var."

"Saat kaç?" dedim gözlerimi ovuştururken.

"Öğlen oldu uykucu ve bizim mesaimiz akşam dokuz da başlıyor ama haberin olsun öncesinde uzun bir metro yolculuğu bekliyor bizi."

Sevinçle sıçradım yatağımdan "Ne yani işe alındım mı?"

"Söz konusu ben isem, başaramayacağım bir şey yoktur." Uzun zamandır duyduğum en güzel haberdi bu. Heyecanımı dizginleyemeyerek onun boynuna atıldım, yanaklarını öptükten sonra sıkıca sarıldım.

"Teşekkür ederim sen bir tanesin."

"Biliyorum. Sen de tam bir baş belasısın. Şimdi uzak dur benden."

Bütün neşem yerine gelmişti. Bütün olumsuzlukları bir kenara atarak geleceğe umutla bakmaya başlamıştım. İlk iş duş alıp giyindim. Mesai saatime kadar annemle ilgilenerek ona kitap okudum. Morlukları kapama çalışmaları yine hüsranla sonuçlanmıştı. Bunu kafaya takmayacaktım elbette.

"Kaldır kıçını da gidelim artık." diye söylendi Betty en huysuz sesiyle.

"Ben hazırım." dedim neşeyle bunun üzerine gözlerini devirdi.

"Tam bir Pollyanna'sın." Çıkmadan önce Agata teyzenin endişeli gözleriyle karşılaşınca duraksadım.

"Dikkatli olun." dedi kapıdan uğurlarken.

"Prenses için endişelenme sabah burada olacak."

*

Betty barın giriş kapısında dikilen ve benim en az üç katım büyüklüğünde olan adama selam verdi. Adam öyle iri yarı ve kalıplıydı ki insan onun görüntüsünden bile korkabilirdi. Başımı geriye atıp ona baktım. Üzerinde kuru kafatası olan siyah bir badi ve siyah bir kot pantolon vardı. Oldukça uzun sakallıydı ve uzun saçlarını da lastik tokayla toplamıştı. Açıkta kalan pazılarını ise değişik dövme figürleriyle kaplatmıştı. İçlerinde en dikkat çekici olanıysa kocaman memeleri ve dudakları olan zenci bir kadındı. Tam da ben buraya aitim görüntüsü vardı adamda.

"Selam Betty" diye karşılık verdi ondan beklenen sert tonda. Beni baştan ayağa süzdükten sonra Betty'e döndü.

"Kim bu fıstık?"

"Benim kuzenim sayılır. Ona asılmak yok." Bana arka çıkmasını beklemiyordum şaşırmıştım.

"Tamam sorun yok tatlım."

İçeri girerken hafif bir heyecan kapladı içimi. Tanrım bana yardım et diye dua mırıldandım. Ara sokakta bulunan bu bar iri yarı adamların takıldığı bir yer gibi görünüyordu. Onların yanından ilerlerken uzun boylu olmama rağmen neredeyse ben bile küçük kalmıştım. Patron Frank ve diğer çalışanla tanıştıktan sonra Betty bilmiş bir edayla bana yapacaklarımı anlatmaya başladığın da onu can kulağıyla dinledim ve bana verdiği üzerinde barın ismi yazılı olan önlüğü takıp servise başladım. İlerleyen saatlerde bar dolmaya başladığında servis daha da hızlandı. Arada benimle sohbet etmek isteyenler olduğu kadar varlığımı fark etmeyenlerde vardı. Sürekli hareket halinde olduğum için vaktin nasıl geçtiğini anlamadım. Korktuğum gibi olmamış aksine ilk iş günüm oldukça iyi geçmişti. Eve dönüş yolunda öylesine yorgundum ki göz kapaklarım ağırlaşıp kapanmış ve başım Betty'nin omzuna düşmüştü. Neyse ki bir şey söylemeyerek yol boyunca beni idare etmişti.

"Uyan hadi prenses az sonra ineceğiz." Gözlerimi açtım ve ovuşturdum. Bıraksalar sanki günlerce uyuyacakmışım gibi geliyordu. Bir sonraki durakta indik ve hiç konuşmadan eve kadar yürüdük. Agata teyze bizi görünce derin bir nefes verdi.

"Çok şükür geldiniz." Banu gözlerini devirerek içeriye girdi. Onun ardından ayaklarımı sürüyerek ben girdim.

"Ee anlatın bakalım nasıl geçti?" Agata teyze oldukça meraklı görünüyordu. Oysa ben hemen odama gidip yatmak istiyordum. Tam ağzımı açmıştım ki Betty benden önce konuştu.

"Aslına bakarsan ondan beklediğimden daha iyiydi. Ben üç saat sonra pes edeceğini düşünüyordum ama beni yanılttı." Hakkımda bunları düşünüyor olmasına üzülmüştüm. Odasına doğru yöneldi. Benim kadar o da yorgun görünüyordu.

"Hemen yüzün düşmesin iyi iş çıkardın prenses."

Agata teyze ile ayaküstü iki çift laf ettikten sonra bende kendimi odama attım başımı yastığıma koyduğum da öyle ki ne üzerimi değiştirmiş ne de makyajımı temizlemiştim. Bedenim bir külçe gibi yığılmıştı yatağın üzerine.

Ertesi akşam tüm gün dinlenmiş ve enerji depolamış olmanın verdiği rahatlıkla işime koyuldum. Dün geceye oranla daha az müşteri olduğu için durup oturma şansım olmuştu. Bu arada diğer çalışan Kolin ile biraz sohbet etmiştik. Yirmili yaşların sonun da ki genç kız benden daha uzun ve benim aksime esmerdi. İyi bir takım olmuştuk onunla. Bir ara bar oldukça kalabalıklaşınca bir daha muhabbet etme fırsatımız olmadı.

Çıkmamıza yarım saat kala kalabalık azalırken, içeri de sadece üç beş kişi kalmıştı, bende ancak oturma fırsatı bulabilmiştim. O kadar yorgundum ki ayaklarım sızlıyordu. Ayakkabının içinden çıkardığım ayağıma masaj yaparken Arthur yanı başımda belirdiğinde hızla ayağa kalktım. Onu gördüğüm için garip bir ürperti dolaşmıştı tüm vücudum da. Saçma bir şekilde onu bir daha görmeyeceğime inandırmıştım kendimi ama karşımda duruyordu işte.

"Selam bebeğim." Sesimi sakin tutmaya çalıştım, ondan korktuğumu anlamasını istemiyordum.

"Burada ne işin var?" Hızla adım atıp yanıma gelince, onunla burun buruna gelmiş olmanın verdiği korkuyla nefesimi tuttum.

"İçki içmek için gelmiş olamaz mıyım?" Oysa gözleri yoğun bir öfke ve ateş saçıyordu. Onu çok iyi tanıyordum başka bir şey vardı işin içinde. Korkuyla alt dudağımı kemirmeye başladım.

"O halde gidip içkini iç." dedim ve ayakkabımı ayağıma giyerek yanından geçip gitmek istedim fakat tahmin ettiğim gibi kolumu tutarak buna engel oldu.

"Benden ne istiyorsun?"

"Konuşacağız." Beni tuvaletlerin olduğu koridora doğru sürüklediğinde ona karşı koyamadım. Korku ve kaygı karışımı bir hisle deli gibi çarpmaya başlamıştı zavallı kalbim. Tanrım ne olur bana yine zarar vermesin.

"Seninle konuşacak bir şeyimiz kalmadı." Bu sözüm onu patlama noktasına getirmişti. Eliyle boynumu yakaladı ve beni bütün gücüyle duvara çarptı. Acıyla çığlık attım.

"Ahh."

"Seni küçük fahişe benden bu kadar kolay kurtulacağını mı sandın?"

Sırtım duvara öyle şiddetli çarpmıştı ki ciğerlerimde ki bütün hava bir anda boşalmıştı. Afallamış bir halde çırpınarak soluk almaya çalıştım ama elinin baskısından dolayı nefes alamıyordum. Öyle güçlüydü ki bütün çabalarımın hepsi boşunaydı. Yanağımdan aşağıya kayan gözyaşlarıma engel olamadım. O anda Arthur'un gözleri gece gibi karanlık bakıyordu. Resmen gözü dönmüş bir katil vardı karşımda.

"Arthur lütfen." Beni duymadı bile.

"Beni hiç mi sevmedin Julietta?" Bu sorusu karşısında bocaladım. Başımı iki yana çevirip yardım edecek birilerini aradım ama etrafta kimseler yoktu. Barın kapanma vaktine az kaldığı için müşteriler oldukça azalmıştı. Ben cevap vermeyince bir kez daha sordu.

"Cevap ver sevmedin mi beni?" Nasıl da kükremişti. Buna ne karşılık vereceğimi bilemezken Arthur'un bakışları oldukça tekinsiz ve ağzı içki kokuyor olsa da ona doğruyu söylemeye karar verdim.

"Seni sevmek için çok çabaladım ama sen bana öyle kötü davranıyordun ki her seferinde seni sevme ihtimalimi yerle bir ettin." İşte şimdi bir volkanın taşan lavları gibi köpürmüştü. Bunu söylememle diğer eliyle kaburgalarıma yumruğunu geçirmesi bir oldu.

"Lanet olsun sana." diye bağırarak olduğum yerde iki büklüm oldum ve öksürmeye başladım.

"Seni öldürmemem için bana bir neden söyle?" Sesi nasılda acımasızdı. Kızarmış ve yaşlı gözlerimi ona dikerek nefretle baktım yüzüne. Bir zamanlar onunla sevişmiş olduğum için midem bulanıyordu.

"Seninle yaşadığım cehennem hayatından sonra ölmek umurumda bile değil."

Tokat yemiş gibi baktı yüzüme. Bana dakikalar gibi gelen beş saniyenin sonunda elini boynumdan çekti ama uzaklaşmadı. Ben ayaklarının dibine bir çuval gibi yığılırken dizlerimin üzerine oturarak ellerimi karnıma götürdüm.

"Benim amacım sana zarar vermek değildi. " Düzgün nefes almaya başladığım da başımı kaldırıp ölüm meleği gibi başımda dikilen adama buz gibi bakışlarla baktım. Bu defa susmayacaktım.

"Neydi peki amacın?" Onun cevap vermesini beklemeden devam ettim.

"Her defasında bilerek ve isteyerek canımı yaktın. Hatta ben acı çekiyorken sen bundan ayrı bir zevk alıyordun. İçim kan ağlarken sana karşılık vermek benim için ne kadar zordu bilmiyorsun."

"Kapa çeneni" diye bağırdı öfkeyle ve beni bir kez daha boynumdan yakalayarak duvara dayadı. Son anlarımı yaşadığımı düşündüm o anda. Annem ve Kevın'ı hayal ettim onları bir daha göremeyecek olmak içimi sızlattı.

"Seni öldüreceğim." Gözlerimi sıkıca yumdum ve gelecek olan darbeyi korkuyla bekledim ama ondan önce Betty'nin sesini duydum.

"Hey ahbap hemen onu rahat bırak." Arthur'un öfkeli bakışları onu bulduğunda Betty bundan etkilenmiş görünmüyordu. Elindeki bıçağı gördüğüm de gözlerim irice açıldı.

"Benim inimdesin Bayım ve inan bana inime izinsiz giren davetsiz misafirlere karşı pek nazik değilimdir." Bu kızın benimle dalga geçen Betty olduğuna inanmak öyle güçtü ki. Arthur alaycı bir kahkaha attı.

"Beni o küçük bıçakla mı korkutacaksın?"

"Küçük ama emin ol beş para etmeyen ciğerlerini deşmem için yeterli olacaktır. Eğer Julietta'yı bırakmazsan seni buna pişman ederim." O sırada dışarıdaki koruma Betty'nin yanında belirdi.

Ayhan nihayet beni bıraktığında güçsüzleşen bedenim tekrar yere yığıldı ve şiddetli bir şekilde öksürmeye başladım. Feci derece de boğazım yanıyordu. Onlardan korktuğu için değil de bana cehennem hayatı yaşatmak ve sürekli ensemde olmak için beni bıraktığını biliyordum.

"Seninle işim bitmedi. İntikamım acı olacak" derken öfkeli bakışları delip geçti beni. Sen bunu hak ettin demek istedim ama boğazımın acısından konuşmak oldukça güçtü. Tek yaptığım ona nefretle bakmak oldu.

"Hemen bas git." Banu'nun ikazıyla Arthur bana ve Betty'e öldürücü bakışlar attı.

"Tekrar görüşeceğiz bebeğim." ve çok şükür arkasını dönüp gitti. Onun gidişiyle Betty panikle koşarak yanıma geldi.

"Hey Juli iyi misin?"

"Endişelenme ben iyiyim." dedim ve tekrar öksürmeye başladım.

"Hemen sana su getireceğim." Gitmesini ve beni yalnız bırakmasını istemiyordum. Sanki Arthur tekrar gelecek ve beni yine hırpalayacaktı. Ona endişeyle baktım. Bunu anlamış olacak ki elini omzuma koydu ve güven verircesine gülümsedi.

"Merak etme hemen geliyorum." Söylediği gibi kısa bir süre de elinde bir bardakla gelmişti. Getirdiği soğuk suyu mideme indirdiğimde biraz olsun rahatlamış olmanın verdiği mutlulukla ona minnetle gülümsedim.

"Kalkabilecek misin?" Başımı evet anlamında sallasam da Betty'nin yardımıyla ayağa kalkıp koltuğa oturdum. Boğazımdaki keskin acı geçmişti ama kalbim hala normal ritmine geri dönememişti. Bir an için tamam şu an hayatımın sonunu yaşıyorum dedirtmişti bana Arthut. Kesinlikle yaşam ile ölüm arasındaki o ince çizgide sıkışıp kalmıştım.

"Bu adam aklını kaçırmış olmalı."

"Sanırım o her zaman bir kaçıktı ama ben bunu görememekte ısrarcı davrandım."

"Üzülmesenin suçun değil."

Bu konuşanın evinde kaldığım o huysuz kız olması mümkün müydü? Ona minnetle baktım ve elimi omzuna yerleştirdim.

"Teşekkür ederim Betty" dedim mahcup bir şekilde.

"Lafı bile olmaz. Annem seni bana emanet etti ona nasıl cevap verirdim sonra." Bana göz kırptı.

Çıkış zamanında patron Frank yanımıza geldi. Neyse ki biraz da olsa kendimi toparlamıştım. Çatık kaşlarıyla önce beni inceledi. Umuyordum ki boğazımdaki kırmızılığın farkına varmasın. Adamın keyifsiz görüntüsü dikkatimden kaçmazken, o anda hiç de iyi şeyler duymayacağımı anlamıştım. Cebinden çıkardığı bir miktar parayı bana uzattı.

"Dün ve bu geceki ücretin..." Betty hayretle baktı ona.

"Neler oluyor patron?" Elime parayı tutuşturduktan sonra Betty'e döndü.

"Üzgünüm Betty ama bu kızın işine son vermek zorundayım burada çalışamaz. Onun yüzünden başımın belaya girmesini istemiyorum."

Yeni bölüm için akşamı bekleyin görüşmek üzere...

Continue Reading

You'll Also Like

6.4M 207K 103
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
682K 45.6K 35
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
40.1K 1.9K 12
Elleri belime kayarken gözleri ise gözlerimden bir saniye olsun ayrılmıyordu.Gözlerinin karalığı öyle bir boyut kazanmıştı ki geceden bile karanlıktı...
3.5K 137 9
-Gerçek Aile Erkek Versiyon, Mafya ve Şizofreni temaları içeren bir kitap. Ona göre okuyunuz- Anneme baktım elim yavaşca inerken ona ilk defa acıdım...