ANKA KIZ (ASKIDA)

By sevval_1_nazli

335K 23.3K 17.5K

#1 Kehanet #23 Bilim Kurgu #2 Anka #13 Tarihsel Anka, Anka Kuş, Anka Ölüm ve Anka Kız bu isimler sadece tek b... More

BİLGİLENDİRME
1. Bölüm (DÜZENLENDİ)
2. Bölüm (DÜZENLENDİ)
3. Bölüm (DÜZENLENDİ)
4. Bölüm (DÜZENLENDİ)
5. Bölüm (DÜZENLENDİ)
6. Bölüm (DÜZENLENDİ)
7. Bölüm (DÜZENLENDİ)
8. Bölüm (DÜZENLENDİ)
9. Bölüm (DÜZENLENDİ)
10. Bölüm (DÜZENLENDİ)
11. Bölüm (DÜZENLENDİ)
13. Bölüm (DÜZENLENDİ)
14. Bölüm (DÜZENLENDİ)
15. Bölüm (DÜZENLENDİ)
16. Bölüm (DÜZENLENDİ)
17. Bölüm (DÜZENLENDİ)
18. Bölüm (DÜZENLENDİ)
19. Bölüm (DÜZENLENDİ)
20.Bölüm (DÜZENLENDİ)
21. BÖLÜM PART 1 (DÜZENLENDİ)
22. BÖLÜM PART 2 (DÜZENLENDİ)
23. BÖLÜM (DÜZENLENDİ)
24. Bölüm (DÜZENLENDİ)
25. Bölüm (DÜZENLENDİ)
26. Bölüm (DÜZENLENDİ)
27. Bölüm (DÜZENLENDİ)
28. Bölüm (DÜZENLENDİ)
29. Bölüm (DÜZENLENDİ)
30. Bölüm (DÜZENLENDİ)
31. Bölüm (DÜZENLENDİ)
32. Bölüm (DÜZENLENDİ)
33. Bölüm (DÜZENLENDİ)
34. BÖLÜM PART 1 (DÜZENLENDİ)
35. BÖLÜM PART 2 (DÜZENLENDİ)
36. Bölüm (DÜZENLENDİ)
37. Bölüm (DÜZENLENDİ)
38. Bölüm (DÜZENLENDİ)
39. Bölüm (DÜZENLENDİ)
40. Bölüm Sezon Finali
⛔DUYURU⛔ HERKES OKUSUN LÜTFEN⛔
Anka Kız 2

12. Bölüm (DÜZENLENDİ)

8.9K 659 387
By sevval_1_nazli

Düzeltme tarihi; 01.04.2020 (Nisan'a girer girmez hemen bir bölüm atıyorum!)

Medya da Chris Laner var.

Bazen kaderimizi değiştirmek isteriz, hem de öyle bir isteriz ki asıl benliğimizi kaybedip bambaşka biri gibi oluruz... Bazense kadere izin vermemiz gerekir bizi gerçek benliğimize gerçek duygularımıza döndürmesi için.

Çok uzun zamandır bu dünyada yaşıyorum ve bir çok savaş, bir çok kral görmüştüm. Hepside beni öldürmek ve gücümü almak için uğraştılar, sonuç: Hiçbir şey!

Bir keresinde Kasta bana imrendiğini söylemişti. Benim bu kadar büyük bir gücü taşıyacak bir iradem ve bedenim vardı, bu güç bana bilmediğim bir nedenden dolayı verilmişti. Ben bu gücü hiçbir zaman istememiştim, birçok kere pes etmiştim, birçok kere kendimi öldürmek istemiştim ama ne var ki taşıdığım bu büyük güç öyle normal silahlarla bile ölmüyordu. Gerçi hiçbir şekilde ölemezdim sadece zamanda atlayıp başka bir zamanda tekrar doğardım. Kendi isteğimle bile ölemiyorum!

Ama yine de bunların hepsinden de öte yaşamım boyunca birçok şey görmüştüm, bir sürü arkadaşlarım olmuştu. Ve şuan da sarıldığım adam da can dostlarımın çocuğuydu. Belki kader onu korumam için bu zamanı uygun görmüştü, belki ikimizinde ayrı ayrı yaşaması gereken zamanlar vardı? Kim bilebilir ki... yine de bir şekilde onu bulmuştum ya da o mu beni buldu desek?

"Ciara şimdi sen gerçekten Anka Ölüm müsün? O zaman sen krallığa gönderilen gizli bir ajan değilsin!" Nick ile uzun bir sarılmanın ardından en sonunda güneşin doğuşuyla ayrılmış ve bulunduğumuz ağaçlık alanda yere oturmuş ona asıl gerçekleri açıklamaya çalışıyordum.

"Evet Nick ben Anka Ölümün ta kendisiyim fakat şu gizli ajan olayını artık bir anlatsan mı acaba?" dedim imayla o ise sanki dediğim şeyi duymamış gibi benim olduğum yerden tamamen farklı yerlere bakmaya başlayınca göz devirdim. Çocuk gibiydi aynı babası gibi işine gelmeyince hemen sıvışmaya çalışıyordu!

"Nick? Artık anlatsan mı, ayrıca güneş doğdu yatakhaneye de gitmem gerekiyor üstüm başımda toz toprak oldu!" derken kısa olan elbisemin eteklerini silkeleyip yüzümü buruşturdum. Kesinlikle odaya gider gitmez yıkanmam gerek!

Nick kaşlarını çatıp önce yüzüme sonra üstüme baktıktan sonra tekrar yüzüme kaşlarını çatarak baktı. "Nick mi? Bay Nick'e ne oldu Ciara?" dedi ve yine konuyu değiştirmeye çalışırken göz devirip kaslı omzuna sertçe yumruk attım. Canı acımış gibi omzunu ovalarken dudaklarını sarkıttı. Bu haliyle tam bir çocuk olmuştu!

"Nick diyeceğim tabi senden kaç yaş büyüğüm ben biliyor musun? Ayrıca lafı değiştirmede anlat!" dedim ve Chris'in verdiği ceketi biraz daha üstüme çekerken Nick'e doğru yaklaştım. Nick de bana uyup kulağıma eğildi. Diyeceği şey büyük ihtimal bilinmemesi gereken şeylerdi fakat ben o düşündükleri gizli ajan olmadığımı artık biliyordu yani söylememesi için hiçbir neden yoktu değil mi?

Nick biraz daha kulağıma yaklaşıp fısıldayarak konuştu. "İlk geldiğiniz gün orduya bir çağrı yapıldı, Winta Krallığı sınırlarına diğer ülkeden güçlü bir kadın gizlice girmiş amacı krallık ordusuna girmek olduğunu biliyoruz. Kadının görüntüsünü veya gücünü bilmiyorduk sadece çok güçlü olduğunu biliyorduk! O gün sen okula geldiğinde Chris senin dövüşünü ve şu renkli enerji sarmallarını görmüş sanırım. Bunu direk krallığa bildirdiğinden José ve bende dahil Chris'in diğer iki arkadaşı da senden şüphelenmeye başladık." ben şaşkınlıkla geri çekilirken Nick'in yüzüne dikkatle baktım ve onun gibi fısıldayarak, "Eğer aradığınız gizli ajan ben değilsem şuan krallıkta bir gizli ajan var Nick!" dedim ve asıl gerçeği gözler önüne koyarken, Nick bunu düşünmemiş olacak ki kaşlarını çatıp geri çekildi ve alnına bir tane yapıştırdı. Sinirle bir şeyler mırıldanırken aniden ayağa kalktı ve hiç beklemeden beni de kollarımdan tutup kaldırdı.

"Bunu acilen krallığa bildirmem gerek Ciara! Lanet olsun seninle çok vakit kaybettik kim bilir o kadın şimdiye kadar ne boklar öğrenmiştir!"dedi ve beni kolumdan çekiştirerek hızla okula soktu. Okulun girişinde ki güvenlikler şaşkınlıkla bize bakarken, Nick beni çoktan yatakhanenin önüne getirmişti. Koştuğumuz için bir süre nefesimi düzenlemek için es verdim ve kendime gelince sinirle Nick'in bacağına bir tane tekme geçirdim.

Nick'i de bugün iyi dövdüm bu arada...

"Bu ne içinde ya!" diyerek isyan eden meleze bir tane daha geçirmemek için kendimi tutup dişlerimi sıktım. "Nick acaba krallığa tam olarak ne diyeceksin? Ciara gizli ajan değilmiş o aslında herkesin öldürmek istediği Anka Ölümmüş falan mı diyeceksin?" dedim dişlerimin arasından ve yine mükemmel bir yere parmak bastığımdan dolayı Nick yine duraksamış ve alnına bir tane vurmuştu. Sanırım düzenli olarak yaptığı bir eylemdi?

"Lanet olsun o zaman ne yapacağız? Kendi başıma da kadını arayamam ki?!" dedi ve saçlarını tekrar çekiştirirken benden bir süre durup sağ bacağıma yüklenerek arkamda ki yatakhanenin duvarına yaslandım. Bir şekilde onlara ajan olmadığımı kanıtlamalıydım ama bunu bu saatten sonra nasıl yapacağımı bilmiyorum? Nick'e yandan bir bakış atıp yaslandığım duvardan ayrılırken omuzlarına ellerimi koydum, stresten olsa gerek dudaklarını kemirirken, yüzüme yatıştırıcı bir gülümseme yerleştirdim. Nick'in bakışları dudaklarıma kayarken gülümsememi biraz daha büyültüp aramızda ki mesafeyi biraz daha kapattım. Şuan tuhaf durduğumuza emindim ama bu saatte kimsenin bahçede olmayacağına güvenerek ona bu kadar yaklaşmıştım.

"Ciara... ne yapıyorsun?"

Nick'in tuttuğum omuzları gerilirken mavi gözlerimi siyah gözlerine kitleyerek sırıttım. "Bana güveniyor musun Nick?" dedim ve gözlerine dikkatle bakmaya devam ettim. Nick bir an ne diyeceğini bilemez gibi sadece mavi gözlerime baktıktan sonra başını yavaşça salladı. Beni onaylamasıyla omuzlarında ki ellerimi yüzüne çıkarttım. Yeni çıkmaya başlayan sakalları avuç içime batarken bir şey demesine izin vermeden direk alınlarımızı birleştirdim. Birleşen alınlarımızla beraber gözlerimi kapatıp Kasta'yı düşündüm.

Kasta anında çağrımı alırken üçümüzün arasında bağlantı kurmaya çalıştım. Nick sadece öyle durmuş bana izin verirken dudaklarım yavaşça aralandı. "Syndedeménos" Dudaklarımdan dökülen bağlanma büyüsüyle beraber Nick ve Kasta'yı aynı anda düşüncelerimin arasında sızmış ve sanki başıboş dolaşan birer hayalet gibiydiler.

Beni duyuyor musun Nick?

"Evet duyuyorum!" Nick sesli bir şekilde konuşup bir anda benden uzaklaşırken gülmeden edemedim. Şuan çok şaşırmış hatta biraz korkmuş gibi gözüküyordu.

Bağırmana gerek yok zihnine konuşabilirsin.

Nick yine sesimi duyup başını tamam anlamında sallarken Kasta ile beraber kıkırdadık.

Merhaba Nick! Ben Ciara'yı koruyup kollayan Kasta!

Kasta'nın sesini ilk kez duyan Nick korkuyla bakışlarını bana çevirdi ve ağzını açıp tam bir şey diyecekti ki uğursuz bir sesle duraksadı. Bilin bakalım o uğursuz ses kimin?!

"Bay Nick? Sanırım artık öğrencileri yatakhaneye kadar bırakıyorsunuz?" dedi kinaye dolu sesiyle Chris fakat tabi ki de onu takmamıştım. Ya da bundan sonra takmalı mıydım? Belki şu ajan olayından kurtulabilmem için bu çocuğun yardımı dokunabilirdi? Ah ya da boş verin en son ikimizde birbirimizi boğazlamıştık, kesinlikle bu çocuk bana yardım etmez.

"Pardon da sana ne bundan Chris?" dedim ve itinayla Nick'in önüne geçip onu arkama alırken Chris gözlerini kısıp bana ve arkamda ki Nick'e baktı. Sanırım ondan bu şekilde kurtulamayacağım...

"Hey teşekkürler, yani ceket için." derken tamamen az önce ki yırtıcı tepkimi geri çekmiş ve nazik olmaya çalışarak üzerimde ki ceketi yavaşça çıkarıp Chris'e doğru uzatıp devam ettim. "Okula gelirken düştüğüm için Bay Nick beni yatakhaneye kadar getirdi ve sanırım bileğimi burktum. Bugün koşuya gelmesem olur mu?" dedim ardından bacağım acıyormuş gibi yüzümü buruşturmayı da ihmal etmedim, bir taşla iki kuş buna derlerdi işte, yalanım ortaya çıkmasın diye sağ bacağıma yüklenip sol bacağımı biraz yukarıda tutarken Chris'in çatılan kaşları da düzelmişti. Chris ceketini bir şey demeden alıp tek parmağıyla omzuna atarken başını sallayarak yatakhanenin içine girdi. Onun arkasından sekerek bende girerken arkamda bana hayranlıkla bakan adama göz kırptım.

Diğerlerine sakın bir şey çaktırma Nick ve bana güven, bir yolunu bulacağım...

Sana güveniyoruz Anka Kız...

Kasta ve Nick'in sesleri zihnimde bir olurken gülümseyip yanağımdan akan ıslaklığı yavaşça sildim. Kader bu günü bekliyor olacak ki artık kendimi bulmama izin veriyordu... Yinede içimden bir ses nedense bunun son şansım olduğunu bas bas bağırıyordu. Bu benim son savaşımdı, kaybetme lüksümün olmadığı son savaşım...

***

"Ben tam bir ayıyım!" Bill elleriyle yüzünü kapatıp yakarırken Emmy kahkaha atarak başını salladı. "Kesinlikle bir ayısın!" Bill ters bir şekilde yanımda duran Emmy'e bakarken tekrar sinirle uflayıp kendini sandalyesine geri attı. Bill'in bu haline hepimiz gülerken sınıfa Nick'in gelmesiyle tüm sınıf aniden sustu. Nick bakışlarını sınıfta gezdirirken bakışlarımız bir an buluşmuş ardından da ufak bir tebessüm ile ayrılırken Nick hiç beklemeden derse başladı.

Yanımda ki Emmy sessiz bir şekilde kıkırdarken kolumla onu uyarırcasına dürttüm. Büyük ihtimalle hala az önce olan şeye gülüyordu ama biraz abartmıştı sanki? Alt tarafı Bill yarı uykulu bir şekildeyken yanına gelen kızın ona bir şeyler demesi ve daha sonra Bill'in uyku mahmurluğu ile 'Sonra konuşalım bacım şimdi uyuyorum.' demesi ve sonuç olarak bunu duyan zavallı kız yüzünü sarkıtarak bizden uzaklaşmasıydı olay! Tamam şimdi bir kez daha düşününce gerçekten komik gelmişti...

Ciara eğer biraz daha dersimde gülersen seni dışarı atarım, hem seni hemde yanında ki arkadaşını!

Bir anda zihnimde duyduğum Nick'in sesiyle kıkırdamayı kesip pür dikkat derse odaklandım ki konu geçen sefer ki gibi ben değildim! Bugün tamamen diğer doğaüstü yaratıkların -vampir ve kurt adam- genel tarihini anlattığı için ve ben bunu sürekli dinlediğimden ve artık ezberlediğimden olsa gerek uykuya aç olan gözlerim yavaşça kapandı.

Hemen ardından sırtıma değen kalemle tekrar dikilirken sert bir şekilde arkamda ki eceline susamış şahısa döndüm. Chris'in nur cemalini görmemle göz devirdim, anlaşılan bu ders bana uyku haramdı! Homurdanıp tekrar ders anlatan Nick'e döndüm. Eğer bu sabahki çocuksu hareketlerini yapmasaydı şuan ki ders anlatan sert ifadesine takılabilirdim ama maalesef bu saatten sonra bu mümkün olmuyordu. Nick dersi anlatırken başım düşmesin diye sağ kolumla onu desteklemiş dersi dinliyormuş gibi yapmaya başladım ki kesinlikle ders çok sıkıcıydı ve ben uyuyamıyordum!

Yine gözlerim yavaştan kapanmaya başlarken arkamda ki ve artık gerçekten ölmek için yalvaran Chris'e en sert bakışlarımı atarken o tamamen bakışlarımı umursamamış ve kucağıma doğru bir kağıt atarak derse geri dönmüştü. Attığı kağıdı alıp çaktırmadan açtım, artık kimden ne saklıyorsam! Kağıdı üstünde düzgün bir el yazısıyla 'Bacağın nasıl oldu?' yazıyordu. Yazıyı bir kaç kere yanlış okuduğumu sanıp bir kaç kere daha okuduktan sonra kaşlarımı çatılmıştı. Bu çocuğun derdi ne? Bir anda değişen davranışları artık nedensizce alışkanlığım olmuştu, neden sorguluyorsam artık, sonuçta bir gün beni merak eder ertesi gün hemen boğazıma yapışacak kadar psikopat biriydi...

Daha fazla kişilik analizi yapma gereği duymadan bana verdiği kağıdın arkasını çevirip kısaca 'İyi' yazarak arkamı dönmeden sırasına attım. Nick bir daha beni görürse bu sefer zihnimden uyarma gereği görmeden kolumdan sürükleyerek dışarı atabilirdi, gerçi atsa da pek bir şey kaybetmezdim. Sonuçta işlediğimiz dersi bir çok kere görmüştüm! Ah işte ölüp dirildikten sonra en sevmediğim ve artık döngü haline gelen bu olaydan midem bulanıyordu.Normal birinin bir kere gördüğü dersleri ben artık o kadar çok gördüm ki artık ezberledim...

Bir insan matematiği bile ezberleyebilir miydi ya? Ben ezberledim de...

Artık yorgunluktan ve yoğun düşüncelerimin beynimi yok etmesinden olsa gerek ne zaman kapadığımı bilmediğim gözlerimi birinin kolumu aşırı derecede sert dürtmesiyle geri açtım. Tanıdık kahverengi gözler, gözlerimi açmam ile biraz daha parlarken istemsiz sırıttım. Mack'in ışıldayan kahverengi gözlerini her zaman çok severdim ki sanki bugün ayrı bir parlıyordu gözleri?

Sanki sinirden parlıyordu?..

Yüzümde oluşan şaşkınlık ifadesiyle Mack sadistçe sırıttı ve kolumdan asılarak beni sınıftan hızlıca çıkardı, arkamdan gelen kızların bağırış sesleri bile onu durdurmazken göz devirdim. Ceza vakti gelmişti sanırım bundan kaçışım yok en iyisi cezama ayak uydurmak. Mack ile bir süre daha koştuktan sonra okulun dışında sessiz bir yere geldiğimizde kolumda ki elini çekip bana bakmadan kendini yere attı. Sanırım uyumamak için direndiğim derste bir güzel uyumuştum ve zil çalar çalmaz da Mack beni adeta kaçırmıştı. Gerçi her şey çok hızlı olduğundan hala üzerimde uyku mahmurluğu vardı yine de omuz silkip Mack gibi yere uzandım.

Kısa çimler açıkta kalan uzuvlarıma rüzgarla birlikte sürtünürken gözlerimi kapadım. "Bana neden şu sıralar hiçbir şey anlamıyorsun Prenses?" Mack'in üzgün sesiyle kalbim teklemişti, diyecek bir şey bulamayıp suskunluğumu korudum. Doğruydu sonuçta onunla yemekhane dışında doğru düzgün konuşamıyordum ayrıca konuşmak içinde bir türlü vakit bulamamıştım. Sıkıntıyla iç geçirdim, bu okul hayatını kesinlikle sevmiyorum...

"Prenses aslında sana burayı dün gece olanları sormak için çağırmadım. Sadece iyi misin diye merak ettim?" dediğinde göz yaşlarımı tutmakta zorlandım, işte bu Mack'ti her zaman beni düşünen ve en doğru soruları, en uygun zamanda soran çevremde ki tek insandı... Onu bir arkadaştan öte öz kardeşim gibi severdim, o aslında bana ilk zamanlar hiç bu kadar yakın davranmamasına rağmen şuan gerçek kardeşim gibiydi. Bu kimilerine tuhaf gelirdi hatta köyümüzde ki çoğu kişiye tuhaf geldiğinden, bizim nişanlandığımızı bile düşünürlerdi ki biz Mack ile bazen onları kandırmak için böyle bile davrandığımız olurdu. Aslında ise biz sadece çok yakın arkadaştık o kadar...

"İyiyim dersem bana inanacak mısın?" dedim gözlerim hala kapalıydı açıkçası yüzünü görmek istemiyorum eğer görürsem büyük ihtimalle zar zor tuttuğum göz yaşlarım anında akmaya başlayacaktı. Kısa bir sessizliğin ardından uzun ince parmaklar elimi kavradı ve destek vermek istercesine sıktı. "Hala anlatmayacaksın değil mi? Bu okula geldiğinden beri saklamaya daha çok uğraştığını görüyorum, eğer yardım edebileceğim bir şey varsa söylemekten çekinme Prenses..." ardından destek veren elleri benden bedeniyle beraber uzaklaşırken olduğum yerde yatmaya devam ettim. Mack... benim farklı olduğumu bilen tek kişiydi, farklı olduğumu biliyordu ama ne olduğumu bilmiyordu. Ben Muna köyünde doğduğumda beni Alice ve Marry anne bulmuş ardından da evlerine almışlardı, kısa bir süre sonra da ikizler ve diğerleriyle tanışmam için beni dışarı çıkarmışlardı.

Hepsiyle kaynaşırken sadece Mack bana uzaktan bakmakla yetinmiş yanıma dahi gelmemişti, kuzeni yani Bill ilk kez böyle yaptığını söylemişti ve aslında o zaman bu durumu umursamamıştım. Nereden bilebilirdim ki Mack'in beni görür görmez farklı biri olduğumu anlayacağını? Ama anlamıştı işte, Mack benim farklı olduğumu bile bile, sorgulamadan beni kabul etmişti.

Ona anlatmadığım için ilk başlarda üzülse de bunun onun iyiliği için olduğunu söylüyordum sürekli, en sonunda o da sormaktan vazgeçmişti ve diğer herkesten farklı olduğum içinde beni bir Prenses olarak görmüştü. Sadece onun Prensesi...

"Bir gün Prenses, büyüyeceksin ve karşında kimse duramayacak işte o an bir Kraliçe olacaksın ama bu sefer sadece benim Kraliçem olmayacaksın..."

Mack'in bir zamanlar söylediği sözler kulaklarımda çınlarken gözlerimi sıkıp bir damla yaşın düşmesine izin verdim. Vakti geldiğinde her şeyi anlatacaktım sadece şuan vakti değildi...

***

"Herkes kendi boyuna göre birer yay seçsin ardından buradan oklarınızı alın! Sizi uzun süre bekleyemem, hareketlenin biraz!"

Bay José'nin sert sesi alanda yankılanırken kızlarla beraber yayların olduğu standa doğru ilerledik. Boyumla uygun hafif bir yayı alırken Erica'da benim gibi hızlıca seçmiş, yayını inceliyordu. İkimizde daha önceden okçuluk yaptığımızdan rahattık, bizim aksimize Jesica ve Emmy tam tersiydi. Sanki ilk kez yay görüyor gibi bir ifadeleri vardı ki ilk kez görmediklerine eminim!

Erica beklemekten sıkılmış olacak ki bir başını koluma yaslayıp elimde çevirdiğim yaya baktı. "Neden o kadar hafif bir yay aldın ki?" dediğinde çenemle hedef tahtalarını işaret ettim. "Tahtalar çok kalın değil kalın bir yay alıp fazla güç harcamak istemedim ayrıca sanırım uzaktan atacağız." dedim ve aynı saniyeler içerisinde Erica yanımdan koşar adım ayrılıp başka bir yay almaya gidişini izledim. Hem kendi için yay alırken hemde hala yaylarını seçememiş olan Jesica ve Emmy'e yardım ediyordu. Bense sadece bir köşede durup benden uzakta olan Mack'e doğru çaktırmadan bakmaya çalışıyordum, gerçi bu işte hiçbir zaman iyi olamamıştım. Okunu seçmiş arkasını bana dönüktü ve bir grup erkekle gülerek bir şeyler konuşuyordu istemsiz iç geçirdim, yaklaşık yarım saat önce olan olaydan dolayı suçluluk çekiyordum. Belki de beni oraya aslında ne olduğumu söylemem için götürmüştü bir umut ama ben yine söylememiştim...

Lanet olsun! Bu durumda olmaktan nefret ediyorum!

"Evet herkes oklarını seçtiyse tek sıra olun size bir duyurumuz var! Sıraya geçin dedim konuşun değil!" diyerek sesini biraz daha yükselten Bay José'nin arkasından sırıtarak bir adet Nick çıktı. Bu adam sürpriz yumurta falan mı acaba, neden bu kadar mutlu? Kızlarla beraber Bill'in yanında tekli sıra olurken ara sıra sırıtan Nick'e bakıyordum. Kesin bir şeyler olmuştu!

Neden pişmiş kelle gibi sırıtıyorsun Nick?

Sorumla birden değişen yüz ifadesini zevkle izlerken kaşlarını çatıp olduğum tarafa baktı ve yine sırıtarak göz kırptı. Kesinlikle bir şey olmuştu!

"Herkes beni iyi dinlesin! Her yıl yaptığımız 'Av Zamanı' yarışmamız yaklaşıyor, bunun için bugün Av zamanın da yarışmak isteyen kişiler dersin sonunda kalsınlar bir kaç testten geçecekler." dedi ve gözlerini bir kaç kişinin üzerinde gezinirken çaktırmadan yanımda duran Jesica'nın kolunu dürttüm. "Av zamanı ne ya?" dedim tüm cahilliğimle ki Jesica'nın bana sen salak mısın bakışlarından da anladığım üzere herkesin bildiği bir şeydi bu yarışma ve ben bilmiyordum, nedense şaşırmadım. "Sana yılın bu zamanlarında sürekli anlattığım oyun Ciara! Nasıl unutursun, Erica ile hayalimiz okula girer girmez bu yarışmaya katılmak." diyerek dudaklarını büzerken bir an da hafızamda canlanan anıyla gözlerimi şaşkınlıkla açtım. "Şu başka bir okulla birleşip yapılan yarışma mı, hani tüm Wintalılar gelip bizim dövüşmemizi falan izlediği?"

Jesica sevinçle tekrar bana dönüp başını sallarken bir adım geriledim. Bu yarışma benim sonum olabilecek bir yarışmaydı! Tam olarak bilmesem de tüm bir krallığın gelip yarışan öğrencileri izlemesi ve bizim tamamen güç kullanarak dövüşmemiz demek benim Anka Ölüm olduğumu tüm bir krallığa duyurmam ile aynı şeydi! Neyse ki bu yarışmaya sadece isteyen katılıyordu...

"Tabi Ciara Lion senin dışında! Sen zaten Ölüm Çukurunu bitirerek bu testten geçtin ve direk olarak yarışmaya katılabilirsin." uzun bir sessizlik, sanırım beynimden vuruldum ya da başka bir şey bilmiyorum... Bugün tam kaderin benim tarafımda olduğu düşündüğüm zamana lanet ettim. Asla benim tarafımda olmayacaktı!

"Bay José yarışmaya benim yerime başkasını seçseniz olur mu?" derken dudaklarımdan o kadar sessiz bir ses çıkmıştı ki Bay José'nin duyup duymadığına bile emin olamadım fakat hemen arkasında duran Nick duymuş olacak ki kaşlarını çatmış sinirle yüzüme bakıyordu.

Ciara bu yarışmaya girmen gerek! Bir planım var bu senin ajan olmadığını kanıtlamamız için tek şansımız olabilir!

Nick'in zihnimden dediği şeyle bir an duraksarken Bay José şaşkınlıkla kaşlarını kaldırıp, "Neden girmek istemiyorsun? Bu yarışmayı kazanan kişi krallığımızda önemli bir mertebe sahibi olacak yoksa okula mı gitmeye çekiniyorsun." dedi ve ben ne okulundan bahsettiğini anlamayarak tek kaşımı kaldırdım. Tamam yarışmayı tüm Wintalılar izliyordu da bunun dışında yarışma hakkında pek bir şey bilmiyordum. Tam ağzımı açmıştım ki Jesica öne atlayarak söz aldı. "Bay José, Ciara pek bu yarışmayı bilmiyor aslında acaba ona detaylıca anlatabilir misiniz?" dedi ve tekrar geri sırasına dönerken Bay José anlamış gibi başını salladı.

Ciara sana planımı anlatacağım ama önce José'yi iyice dinle neden bu yarışmaya girmeni istediğimi anlayacaksın.

Bay José iç geçirip "Hata benden tabi çocuklar, açıkçası bu yarışmayı her yıl düzenlendiğinden ve çoğu Wintalı'nın da gittiğini düşündüğümden yarışmayı anlatmadım. Yarışmayı hemen anlatıyorum, Av Zamanı yarışmamız Winta Okulunda ki belli öğrencilerden ve Kurt Okulunda belli öğrencilerin seçilmesiyle yapılan bir yarışma, bu yarışmaya bizim okuldan isteyen her varlık girebilir - melez, vampir, büyücü- Kurtlar Okulunda ise sadece melezler ve kurtlar yarışmaya girebiliyor. Yarışma olmadan bir iki hafta önceden her iki okuldan da yarışma için belirlenen öğrenciler yer değiştirecek. Bunun amacı okulları görüp yarışacağınız kişiler hakkında bilgi almak için yapılan bir aktivite ve bu her yarışan kişi için zorunlu değil, yarışıp gitmek istemeyenler için başka öğrenciler ayarlanabilir." dedi ve bana yandan bir bakış attıktan sonra devam etti.

"Bir hafta boyunca Kurtlar Okulunda kalıp yarışacağınız kişiler hakkında bilgi topladıktan sonra okula geri döneceksiniz. Okula geldikten bir hafta sonra ise yarışma kesin olarak başlıyor. Bu yılki yarışma okulumuzda olacak ve çevredeki tüm kasaba ve köyden insanlar gelip sizleri izleyecek. Yarışma uzun bir etap olduğu için şuan burada anlatmam vaktimizi çok alır, isteyenler ders sonunda yanıma gelip etaplar hakkında bilgi alabilir." dedi ve tekrar bana bir bakış attıktan sonra sıranın önünde duran erkeği eliyle işaret ederek "Şimdi sıranın başında ki vampir çocuk işaretli yere geç ve duruşunu al!" dedi. Ben ise Nick'in planını hala anlamamış ve aval aval bana bakmayan Nick'in sırtına bakıyordum. Ne yani yarışmaya katılan kişiler ajan olamıyor falan mıydı, bu yarışmaya katılınca ajan olmadığımı nasıl ispatlayacaktım ki ben!?

Bay José tek tek sırada ki herkese yayın nasıl tutulduğunu ve nasıl atılacağını bir kez gösterirken sıra bana gelmişti. Şuan o kadar dalgındım ki Bay José'nin ne dediğini kesinlikle duymuyordum o yüzden alışık olduğum pozisyona geçip tek gözümü kapatarak hedef aldım. Erica'ya dediğim gibi hedef tahtası uzaktaydı ama benim Anka gözlerim için uzak diye bir şey yoktu. Hedef tahtasının iç içe geçmiş halkalarına bakıp en içinde ki kırmızı halkaya odaklandım. Kırmızı halka adeta dibime kadar gelirken yayı iyice gerip sert bir şekilde bıraktım. Kulağımın hemen yanında attığım ok vız diye bir ses çıkartarak tam hedeflediğim kırmızı halkayı vurmuştu. Ben hala kendime gelemezken sağ kolumdan birinin çekip beni dışarı doğru sürüklemesi ve soğuk rüzgarın yüzüme sertçe vurması ile ancak kendime gelebilmiştim.

"Ciara! Kendine gel bu halin ne, sabah ki o güçlü kıza ne oldu?" Nick kollarımdan sarsarken sanki daha yeni kabuk bağlamış bir yaramı soymuş gibi irkilerek geri çekildim. Doğru ya o güçlü kıza ne oldu bir anda? Ben bu değildim, ben her zaman güçlü olması gereken kişiydim!

"Özür dilerim şimdi geldim kendime, senin dersinden sonra minik bir olay oldu da sanırım onun etkisinde kaldım." diyerek kendime edemediğim itirafı Nick'e ederken yüzümü buruşturdum. Mack ile ne zaman bu mesele hakkında konuşsam ardından hep dalgın ve güçsüz birine dönüşüyorum ve sanırım Mack benim hassas noktam...

"Fark ettim zaten antrenmanın başından beri böylesin ama şu an beni iyice dinlemen gerek Ciara. Dediğim gibi bu yarışma senin suçsuz olduğunu kanıtlayabilir!" Nick fısıldayarak konuşurken başımı hafifçe salladım. Nick iyi olduğuma emin olmak ister gibi yüzüme baktıktan sonra kulağıma doğru eğildi. "Bu yarışmaya seninle birlikte kesinlikle Chris'te gelecek ve seni yakından takip edebilecek ki sende buna izin vereceksin. Ayrıca sen okulda yokken kasaba da olan bazı değişik olayları askerlere araştırması için bildireceğim, sen göz önünde olmadığın zaman askerler de bu olaylarla ilgilenecektir."

Gözlerim şaşkınlıkla açılırken Nick de doğrulmuş yüzüme sırıtarak bakıyordu. Bu plan gerçekten işe yararsa ajan olmadığım anlaşılacak ve hatta gerçek ajanı bulmak için zamanları bile olacaktı ama ufak bir sorun var. Yüzüm bir anda asıl gerçekle kasılırken alt dudağımı dişlerimin arasına alarak Nick'e döndüm. "Nick ufak bir sorun var! Chris ile aram baya bozuk hatta bir ara boğaz boğaza bahçede kavga bile ettik." deyip minik pürüzü açıklarken Nick'te benim gibi yüzünü buruşturup alnına bir tane vurdu.

Tamam şuan kesin emin oldum, bu hareketi sürekli yapıyor bu adam...

"Nasıl, neden ve ne zaman?! Kimse görmedi mi sizi ayıran falan olmadı mı?" deyip tüm sorularını üstüme atarken göz devirdim ve sinirle nefesimi dışarı verdim. "Gören falan oldu mu bilmiyorum ama kimse ayırmadı ayrıca Bay José bizi o gün erken bırakmıştı yani çoğu kişi dersteydi sanırım o gün..." Nick başını sallayıp etrafında bir kaç tur atarken bende sıkıntıyla kendimi yere attım. Şuan antrenman alanının hemen yanındaydık ama camlı kısmın ters tarafında olduğumuzdan bizi gören yoktu. Nick etrafında dönmeyi bırakıp kendini benim gibi yere attı ve dizlerini kendine çekerek başını aşağıya eğdi. Bir süre ikimizde salak gibi bekledikten sonra tanıdık bir sesle başımı yavaşça yukarı kaldırdım.

"Ciara Lion, sanırım Kurt Okuluna beraber gideceğiz?" deyip aptal bir sırıtmayla yanımda duran Chris'e omuz silkip tam karşımda kaşlarını çatmış Nick'e döndüm. İkimizin arasında dolaşan bakışları en sonunda beni üzerimde dururken kaş göz işareti yaparak Chris'i gösterdi. Hiçbir şey anlamadığım için tekrar Chris'e dönmüştüm ki onun hala bana baktığını fark etmemle irkildim. Bana her zamankinden daha tuhaf bakıyordu, daha içten mi desem?

"Bilmiyorum Chris aslında gelmek istemiyorum, bu yarışma olayları pek benlik değil." deyip bir yalan ortaya attım, gerçi çokta yalan değildi bu beyaz yalan diyelim biz buna! Ben salak salak kendimle çelişirken Chris dizlerini kırıp yanımda doğru çökmüştü. "Ne o yoksa benimle başka bir okula gitmekten mi çekindin Ciara? Yoksa burada kalmanı gerektiren başka nedenler mi var?" derken göz ucuyla Nick'e baktığını da kaçırmamıştım, büyük ihtimal ajan olduğumu düşündüğünden böyle saçma bir şey demişti ve bu da Nick'in planını uygularsak bir yol kat edeceğimizi gösteriyordu.

Nick sanırım haklısın... Artık gerçeklerden korkmamalı ve ayaklarımın üstünde daha dik durmalıyım!

Ani bir kararla yanımda çökmüş duran Chris'in çenesinden tutarak kendime doğru yaklaştırdım. Yüzlerimiz arasında santimler kalırken bunu umursamadım ve nefesimi yüzüne vererek konuştum. "Seninle birlikte o okula gideceğiz melez çocuk ve sen benim sıradan biri olduğumu anlayacaksın..." sesim kendinden emin bir tonda çıkmıştı ve çaktırmamak için hiç bozmadan devam ettim. "Normal biri olduğumu sana gösterdikten sonra arkadaşların ve sen bizden uzak duracaksınız anlaştık mı?"

Çenesini tuttuğum elimi aşağı indirdim ve sıkması için uzatırken Chris şaşkın bir ifadeyle uzattığım elimi tuttu. Ardından sıktı ve tek kaşını kaldırarak yüzüme baktı, uzun bir süre gözlerimde oyalandıktan sonra "Eğer bana normal olduğunu kanıtlarsan senden uzak duracağız ama kanıtlayamazsan," dedi ve Nick gibi kulağıma fısıldamak için eğildi. "Kanıtlayamazsan sana bir nefes kadar yakın olacağım Ciara..."

Sesi tüm bedenimi harekete geçirirken geri çekilmemek için kendimi sıktım. Şuandan itibaren yeni bir oyuna girmiştim ve oyunu kazanırsam bu lanet ajan muhabbetinden de kurtulacaktım ama kaybedersem Chris sürekli ensemde olacaktı! Peki neden ben bunu bilmeme rağmen ilk kez bir oyunu kaybetmek istiyordum?..

İçimde ki bir şeylerin birbiriyle savaştığını hissediyordum ancak bunu umursamadım ve biraz çekilerek mavi gözlerimi Chris'in kırmızı ile karışık siyah gözlerine sabitledim. "Chris Laner benim için Av zamanı yarışmasına adımı yazdır. Seninle birilerini avlamak eğlenceli olacak..." dediğimde sesim sanki çoktan avını bulmuş avcı gibi çıkmıştı. Avını köşeye kıstırmış bir aslan gibi hissediyorum...

"Katılıyorum Ciara..." diyerek beni onayladı ve nefesini hafifçe yüzüme vurarak yanımdan kalktı, gitmeden hemen önce şaşkınlıktan dili tutulmuş olan Nick'e baş selamı verip antrenman salonuna doğru ilerledi.

Tekrar oyuna girmiştim ve bu oyunda bu kez avlanan değil avlayan ben olacaktım...

Son. Evet farkındayım bu biraz sıkıcı bir bölüm oldu fakat yapacak bir şey yok bir daha ki bölüm daha heyecanlı olacak, bu bölüm daha çok ara bir bölüm oldu! Umarım yine de hoşunuza gitmiştir!

Aşağıda ok atarken temsili Ciara'ımız var!


Ve bonus olarak tabi ki de Chris!

Bu sefer üstü giyinik buna da bir şey demezsiniz herhalde! 😅😅😁😁

Continue Reading

You'll Also Like

22.1K 1.7K 40
Şarkıya kendimi kaptırarak ritim tutmaya ve dans etmeye başladım. Yaklaşık bir dakika sonra aldığım mesaj yerimde çivilenmeme neden oldu. Bilinmeyen...
50.1K 4.3K 22
AlfaxDelta Birbiriyle küçüklükten beri anlaşamayan Delta ve Alfa'nın ruh eşi çıkması.. Homofobikler girmesin.Bu bir bxb kurgusu, ona göre.
7.7K 677 8
facts ¡Semekook¡
1.1M 27.7K 65
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...