Karanlıkta Dans Etmek

By gokadan

824K 20.4K 2.5K

O, yanan bir ateşti. Benim yanan ateşim. ❉ 2014 yılında yazdığım ve final yaptığım kitabımı yeniden kurgula... More

karanlıkta dans etmek
2| sokak
3| evren
4| yokluk
5| yeni arkadaş
6| yalan
7| öpücük
8| kaybediş
9| gökyüzü
10| sır
11| misafir
12| zehir
13| beklenmedik
14| istek
15| yasak
16| çiçek mezarlığı
17| hata
18| düğüm
19| nefret

1| dans

40.9K 1.4K 143
By gokadan

18/03/2018

Müziğin ritmi kalbime damladı. Teker teker. Hiçbir acelesi olmadan kalbimi renklendirdi her bir nota. Derin bir nefes çekerken dudaklarıma düşen bir damlayla karıştırdım onu. Müzik miydi damlayan, umursamadım. Nefeslerim boğazıma takılana kadar kalbime damlayan müziği hissettim. Nefes nefese kalan vücudum ayaklarımdan ve kalbimin hissettiklerinden bir haberdi.

Daha çok hızlanan müzikle beraber bende hızlandım. Başım ara sıra gökyüzüne dönüyordu ama geceye asılmış yıldızları görmek için çaba sarf etmiyordum. Gözlerim hislerimi gölgelememek için açılmıyordu. Karanlıkta daha iyi hissediyordum. Burnuma damladı bu sefer. Yağmur yağıyordu. Heyecanla avuçlarımı açmak istedim yağmuru okşamak için. Dans ederken bunu yapamazdım bu yüzden dansımı bitirmeyi bekledim.

Ruhumu okşayan müzik etrafımda yapışkan, tatlı bir hava bırakırken yağmur biraz daha hızlandı. Yağmur altında dans etmek ilk defa yaptığım bir şeydi. Sevdiğim yağmur bir başka sevdiğim dans ile birleşince kucaklanası bir zaman yaratıyordu.

Dahasını istiyordum. Çok dahasını.

Saçlarıma damlayan suyu hissettiğimde yarına hasta olmayı diledim. Bir süre yataktan çıkmak istemiyordum. Tavanım, müziğim ve hayallerim etrafıma buğulu bir cam örebilirdi. Bu güzel hissettirirdi. Bunu daha önce bir kez yapmıştım ve bir kere daha yapmak istiyordum. Sadece hastayken hayal kurmaya fırsatımın olması üzücüydü.

Müziğin son kısmına geldiğimde son kez derin bir nefes aldım.

Gözlerini açma.

Gözlerim titrerken küçük bir yağmur damlası düştü kirpiklerime.

Hisset.

Hissetmeliydim. Dans etmenin nasıl güzel hissettirdiğinin farkındaydım ama daha fazla hissetmeliydim.

Derin bir nefes al.

Ciğerlerime dolan havayla birlikte duraksadım. Müzik son bulmuştu ve tenha sokakta duyulan tek ses nefes almaya çalışırken aralanmış ağzımdan geliyordu. Gözlerim tereddüt ederek açıldı. Kalbim bir daha istiyordu aynı müzikte dans etmeyi. Karanlık hislerimi körüklüyordu. Beni benden alıyordu.

Yerde duran telefonuma eğildim yeniden müziği açmak için. Tam o sırada bir şey oldu.

Gözlerim duvara yaslı sigarasını içen adama takıldı ve aynı anda korkuyla yerimde sıçradım. Ne zamandan beri bir adamın önünde dans ettiğimi bilmiyordum. Korkuyla geri çekildim ama o beni pek umursuyormuş gibi görünmüyordu. Sigara dumanı dudaklarında hayat bulup ciğerlerine yol alırken kısa bir an göz göze geldik.

İçim titredi.

Biraz önce dans ederken hızla çarpan kalbim duracak gibi oldu. Gecenin karanlığına bulanmış gözleri iki saniyeliğine de olsa gözlerime değmişti. Konuşmadan sigarasını içmeye devam ederken yutkundum.

Bir şey demiyordu.

Bir şey demiyordum.

Nefeslerimin sakinleşmesini bekledim, aksine daha çok hızlandı. Tanımadığım bir adam karşımda sigarasını içerken heyecanla onun dudaklarına bakmam ve sigara dumanını biçimli dudaklarından üflemesini beklemem acınasıydı. Gözleri ona baktığımı fark etmişçesine bana çevrildi.

Ne renklerdi?

Bu karanlıkta gördüğüm tek renk siyahtı.

Sahi, siyah mıydı hareleri? Yoksa gizlenmiş bir rengi var mıydı?

Tek kaşı havaya kalkarken hala ona baktığımın bilincine vardım ve utançla çevirdim gözlerimi gözlerinden. Kaldırım taşı olmak istedim onun karşısında. Utanç vericiydi ona bakışlarım.

Gökten düşen her bir damla bana ceza vermek istercesine başıma çakılıyordu. Hızlandı, daha fazla hızlandı. Dudaklarımı yaladım. Bir şey demek istiyordum çünkü kendimi buna mecbur hissediyordum.

Çıplak ellerim avucunu açtı ve bilinçsiz bir şekilde öne doğru uzandı. Yağmuru severken bir kez daha ona değdi gözlerim. Hala öylece duruyordu. Sigarası bitmişti. Elindeki telefonu sıkı sıkıya kavramış ekrana bakarken benim ona baktığımın farkında bile değildi.

Üstündeki deri ceketiyle üşüyüp üşümediğini merak ederken buldum kendimi. Islanmayacak bir yerdeydi. Yağmur bedenine dokunmuyordu ama yine de esen bir rüzgar vardı çevremizde dolanan.

"Üşümüyor musunuz?" Diye sordum kendi bedenim soğuktan ürperirken. Kenara attığım yağmurluğumu üzerime geçirdim ve gözlerimi yeniden ona diktim.

Göz göze geldik. Üşüdüm. Havadan daha soğuk bakıyordu gözleri.

Cevap vermeyince küçük bir homurtu kaçtı dudaklarımdan. Anlaşılan kaba bir adamdı ve küçük bir cevabı bile çok görmüştü.

"Bu hayır mı demek oluyor?" İnatla sordum. Üşüyüp üşümemesi beni ilgilendirmemeliydi. Neden hala aptal gibi üşüyüp üşümediğini soruyordum ki? Saçmalamaya başlamıştım. Yine cevap gelmeyince, "İnsan bir cevap verir!" Diye sitem ettim.

Sokak lambası ile aydınlanan dudakları yukarı kıvrılır gibi oldu ama tam olarak hareket etmemişti.

"Burada ne yapıyorsunuz?" Diye sordum bu sefer. Kaldırım kenarına tüneyip ondan bir cevap beklerken meraklı görünmeye çalıştım. Bu adam sinirimi bozduğu kadar ilgimi de çekmişti. Bizim evin biraz ilerisindeki boş sokakta yalnız başına ne yaptığını merak edemeden duramamıştım. Daha önce bu adamı buralarda görmediğimden emindim.

Derin bir nefes aldı. Benim sorularımdan sıkıldığı belliydi. Biraz kırıldım çünkü bana cevap bile vermeye gerek duymamıştı.

Yağmur saçlarımı ıslatmaya devam ederken yaslandığı duvardan ayrıldı ve gitmek için arkasını döndü. "Ne kadar da kabasınız!" Diye bağırdım arkasından. Adımlarımı adamın gittiği yönün tersine çevirdim ve evime yürüdüm.

Birkaç saniyeye adama olan sinirimi unutmuştum. Avcumun içerisindeki yağmur tanelerini hissedip mutlu olurken annemin sesini duydum.

"Nefes! Hasta olacaksın!" Bana öfkeyle bakıyordu ama onu pek de umursamadım. "Yarın okulun var! Gel buraya!" Diye bağırdı tekrar. Omuz silktim ve kahkaha attım. Onu sinir etmek hoşuma gidiyordu. Ayrıca yarına hasta olmayı hedefliyordum.

Rüyamda o adamı gördüm. Yine dudaklarının arasına sıkıştırmış olduğu sigarası vardı. Yağmurun altında yudumlarken dumanı, gözleri gözlerime kilitliydi.

Siyahtı gözleri. Karanlık bulaşmıştı bakışlarına. Yıldızlar serpilmişti, ışıldıyordu.

Adamın ismini sormuştum. Bana fısıldadığını hatırlıyorum ama ismini hatırlayamadım.

Bulanık bir rüyaydı gördüğüm.

Tek hatırladığım bunlar ve... Saçlarımı okşayışıydı.

Kemikli parmaklarını saçlarımda hissetmiştim. Nazik dokunuşlarını hatırlayınca içim titredi.

Tanrım. Neydi bu şimdi? Kendimi sürüyerek yataktan çıkardım. Hasta olma çabalarım boşa gitmişti ve bu beni epey üzmüştü.
Okula gitmek için hazırlanırken annemin benimle dalga geçmesini dinlemek zorunda kaldım. Amacımın ne olduğunu elbet anlamıştı ve boşa çıktığının da farkındaydı.

Üniversitede ailenizin yanında kalıyorsanız istediğiniz zaman devamsızlık yapma gibi bir şansınız da olmazdı. Derslerden geri kalmamak için her gün, her derse gönderiyordu. Üstelik ders programımı benden daha iyi bildiğine neredeyse emindim!

Sinirle bir nefes çektim içime ve otobüsün direğine daha sıkı tutundum. Her gün bu saçma tekerlekliye binmek zorunda olmak benim için bir işkenceden farksızdı. Kalabalığı sevmezdim ve otobüste hava alınacak yer de yoktu.

Uyuklayarak geçirdiğim kısa yolculuktan sonra nihayet okula varabilmiştim.

Üniversitede olmam okulu seveceğim anlamına gelmiyordu. Okul okuldu. Sevilecek bir yanı yoktu. Keşke olsaydı ama yoktu işte.

Karşıdan bana gülümseyerek gelen İrem'e, "Günaydın." Diye mırıldandım. Uyandıktan sonra ilk birkaç saat konuşmayı sevmezdim ama İrem beni mecbur kılıyordu.

"Huysuz." Burnunu kıvırıp beni dersimizin olduğu sınıfa çekiştirirken, "Hep böyle mi olacaksın?" Diye sordu.

Hiç tereddütsüz kafamı salladım. Başımın üstünde beliren hayali bulutun içinde yatağım ve yastığımın hayalini kuruyordum. Uzanıp uyuduğumu hayal ettim ders başlayana kadar. Bu sırada İrem bana yeni sevgilisini anlatıyordu.

Sadece arada dediği birkaç kelimeyi duymuştum. "Çok tatlı!" ve, "Sanırım aşık oluyorum!" İdi duyduklarım. Tıpkı diğer sevgilileri için dedikleri gibiydi. Her sevgilisine aşık oluyor ve iki gün sonra ayrılıyordu.

Kulağa ne kadar sürtükçe geldiğinin farkındaydım ama aynı zamanda babasından sevgi görmemiş bir kızın sevgiyi başka erkeklerde araması gayet olunabilirdi.

Okuldan sonra eve yürümeyi tercih ettim. Yirmi dakikalık yürüme sonunda dün akşam dans ettiğim sokağa girdiğimde gülümsedim. Her hafta buraya aynı gün ve aynı saat gelip dans ederdim ve zihnimi boşaltırdım.

Duvarlara, kaldırımlara çarpardı dertlerim. Her birini teker teker üstümden def ederken hafiflerdim. Gözlerim karanlıkta hissederdim benliğimi. Tekrar dans etmek istedim. Birkaç dakikada olsa etrafımda dönmeyi, parmak uçlarımın sızlamasını diledim. Aniden gelen hevesle okul çantamı kaldırıma attım ve ayakkabılarımı çıkardım. Bunu yapmayı seviyordum.

Çevremi kuşatan bir huzur oluyordu hep.

Üstümdeki yağmurluğu da çıkarıp kenara attıktan sonra çantamdan pembe bale patiklerimi çıkardım ve ayaklarıma geçirdim. Yıpranmışlardı hatta artık pembe bile sayılmazlardı. Parmak uçlarımda kalktım. Ayaklarımın dünkü yorgunluğunu ve sızlamalarını umursamadan gözlerim kapanmıştı.

Sadece birkaç dakika.

Sadece birkaç dakikalığına dans edecektim.

Ellerim yerini alırken dün dans ederken dinlediğim müziğin melodisini mırıldanmaya başladım.

Yavaş, çok yavaş bir şekilde dans ediyordum. Tam da istediğim gibi etrafım huzura bürünmüştü.

Parmak uçlarımın ağrıdığını hissettim, fazla değildi acı hatta hissettiğim huzur acıdan fazlaydı.

Dansım bittiğinde kapalı duran gözlerim titreyerek açıldı. Huzur etrafımı o kadar çok bürümüştü ki başta karşımdaki duvarda yaslı duran adamı görememiştim. Hissettiğim huzurdan dolayı gözlerimin buğulanmış olabileceğini düşünmüştüm ilk başta. Farkındalık yavaş ama etkili bir şekilde vücudumu sararken gözlerim titredi. Heyecan ve şaşkınlığı aynı anda yaşamak hoş değildi. Hissettiğim huzurun tamamen başka bir duyguya dönüşmesi de hoş değildi.

Neydi bu duygu? Rahatsızlık mı?

Havanın aydınlık olmasından dolayı net bir şekilde belli olan yüzü kalbimin ritmini yeniden bozmuştu. Kemikli çenesi aynı okuduğum kitaplardaki adamları anımsatıyordu bana. Çenesinden öpmek isterken buldum kendimi. Sonra delirmiş olabileceğimi düşündüm. Salakça düşünmeyi bırakmam gerekiyordu.

Gözleri aynı rüyamdaki gibi siyahtı. Simsiyah. Yanılmamıştım.

"Yine mi siz?" Diye sordum şaşkınca. Ona yine siz demiştim. Ağız alışkanlığıydı işte. Tanımadığım ve benden büyük olan kişilere hep aynı şekilde hitap ederdim. Gerçi benden ne kadar büyük olabileceğini bilmiyordum belki de sadece büyük gösteriyordu. Yine de bu adama da siz demekten alıkoyamıyordum kendimi.

Cevap vermedi yine. Zaten vereceğini de düşünmemiştim. Adam beni bir tarafına takmıyordu ve bunu çok da güzel bir şekilde göstermişti.

Keşke ses tonunu duyabilseydim. Sadece bir kelime yeterdi bana. Sesinin tınısını görmüş olduğum rüyada bile duyamamıştım. Arkasını dönüp giderken peşinden koşturdum. Tam olarak hipnoz olmuştum sanırım. Aksi durumda bu tarz şeyler yapmamın mantıklı bir yanı yoktu.

"Şey..." diyerek durdurdum onu. Ona bu kadar yakın bakmak kalbim açısından iyi değil gibi duruyordu. Göğüs kafesime çarptığına tanık oldum. Acaba o duyuyor muydu kalbimin sesini? Duymuyor olsa iyi olurdu.

Bana kaşlarını çatarak baktı. Bir an önce diyeceğimi diyip önünden çekilmemi istediği belliydi. "İsminiz nedir?" Diye sordum hızlıca. Sesim titremişti. Fark ettiğine emindim. O sırada mantığım çığlık çığlığa bağırdı. Bana neydi ki bu adamın isminden? Tanımıyordum onu ve o da beni tanımıyordu. Peşinden koşarken ismini sormayı düşünmemiştim. Aslında hiçbir şey düşünmemiştim. Sadece koşmuştum işte. Öylesine bir hareketti. Manasızdı. Ayrıca yeni yeni idrak etmeye başlamıştım. Benimle konuşmaya tenezzül bile etmeyen adamın peşinde koştuğuma inanamıyordum.

Yutkundum. Hangi ara bu kadar acınası biri olmuştum? Biliyordum, adamdan etkilenmiştim ama sırf bu yüzden salak gibi peşinde koşturmam ve beni ilgilendirmeyen sorular sormamalıydım. Üstelik benden büyüktü yani büyük duruyordu. Yani çok da büyük sayılmaz ama...

Düşüncelerimi bölen boğuk sesi nefes tutturan cinstendi.

"İşine bak, ufaklık."

Yorumlarınızı bekliyorum. Eksik etmeyin.

Continue Reading

You'll Also Like

56.3K 5K 24
"Delibal, hem şifa hem zehir."
154K 9.8K 55
. . Başlangıç tarihi: 10.03.24
70.4K 563 17
Şehvet ve tutku için aşık olmak mı gerekliydi?Atlas Kuzey bekarlığa veda partisinde hiç sevmediği bir kadına dokunarak aslında şehvet ve tutku için s...
1.2M 54.9K 51
Bebeği lösemi olan Arslan ile kardeşinin beyninde tümör olan Ayşegül, çaresizlik dolu bir dönemde kaderin ağlarını örmesiyle karşılaşır. Onların çare...