LUHAN OC STORY - ASKER. ✔

By hunhanskuki

31.5K 2.8K 3K

Xiao Lu Han, Zhou Hanedanı kumandanıdır. Sen ise A-shih-Na boyuna ait bir prensestin. (*Türk boyudur... More

Giriş.
Lu Han.
Hüzün.
Yanmak.
Ölmek.
İftira.
Bir gece.
İnanmak.
İnsanca.
Belki.
Başlıyoruz.
Prenses.
Sonrası.
Final.

Çırpınma.

2K 183 281
By hunhanskuki

2 hafta kadar sarayda kalmayı düşünüyordum. Daha sonra Yixing'e geri dönecektim. Onu ve öğrencilerimi çok özlemiştim...

Kardeşimi, yiğenimi gördüğüm için iyi hissediyordum ama Lu Han'ın ani itirafından dolayı kendimi iyi hissetmiyordum. Beynimi ve kalbimi toparlayamıyordum. Onu affetmem imkansızdı ama bana kalsa sadece kollarında olmayı ve dünyayı yavaşlatmayı arzuluyordum. 

Onu ne kadar az görürsem kendimi o kadar az zorlardım. Sarayı aslında entrikalarını hiç özlemediğimi fark ettim... Bir ulusun sorumluluğunu almanın ne kadar zor olduğunu düşündüm... Normal biri olarak yaşamak ne kadar güzelmiş. 

Yiğenimi görmeye giderken kardeşimin bana doğru geldiğini görmüştüm ona doğru dönüp onu selamladım.

'' Sana bir şey göstermem gerekiyor benimle gel. ''

Çok fazla meraklanmıştım. Yanıma geldiğinde nefes nefese kalmıştı. Onu takip ettim. Saraydan çıkmamıştık ama sarayın üst katından kalabalığa doğru bakıyorduk. Herkes sarayın kapısına toplanmıştı ne olduğunu merak ediyordum.

'' Burada neler oluyor? ''

Heyecanım sesime de yansımıştı.

'' Sanırım o açıklasa daha iyi olur. ''

Eliyle arkayı göstermişti. Onu takip ederek arkamı döndüğümde karşımda Lu Han'ı görmeyi beklemiyordum. Kardeşim yavaş adımlarla ilerlerken ona dur bile diyemiyordum.

'' Bana tarihin benim gibi acımasız generalleri yazacağını ama seni unutacağını söylemiştin, prenses.  Seni unutmamaları için resmini yaptırdım ve üstüne adını yazdırdım. Prenseslikten feragat edip nasıl Türk-Çin öğrencilere okuma yazma öğrettiğini  üstüne yazmayı ihmal etmedim.  ''

Şaşırmıştım. Bunlar Lu Han'lık hareketler değildi. Etkilenmiştim ama ben zaten her türlü Lu Han'dan etkileniyordum.

'' Teşekkür ederim, zaten halka söylemediğim bir o kalmıştı. Hatırlarsın, yıllar önce çokça şeyi söylemiştim. ''

İçim burkulmuştu. Salak yerine konulduğum zamanları düşünüyorum da gerçekten aptaldım. Lu Han karşısında, aptaldan farksızdım.

Yürümeye çalışırken kolumdan tutmuştu. 

'' Beni öldürmen için diriltmen gerek, prenses. Öldürdüğüm insanların silüetini görmekten uyuyamıyorum. Yaptığım katliamları hep haklı olduğumu düşündüğüm için yapmıştım. Dayanamıyorum. ''

Lu Han karşımda diz çöküp ağlarken hiçbir şey yapamıyordum. Ona bunların geçeceğini söyleyebileceğimi bilmeme rağmen söylemek istemiyordum. Öldürdüğü onca insan varken onun mutlu olması zaten adil değildi.

'' Hatalısın, Lu Han. ''

'' İntikam alacağım. Tunguzlardan. ''

Acı bir kahkaha attım. O hiçbir zaman değişmeyecekti. Onun gibi eğildim ve yüzlerimizi aynı hizaya getirdim.

'' Sen kana susamış bir hastasın Lu Han.  Hala yaşadıklarından ders almadın mı? Türk halkı değil, şimdi Tunguzları katledeyim.. Onca insanın kanına gireyim..  Sonra ne olacak? Yalan olduğunu öğrendiğinde başka bir halkı daha mı katledeceksin? Senin kalbin hiçbir zaman güzellikle dolmaz Lu Han. Kendimi boşu boşuna kül edecekmişim. Sen sevmeyi hiçbir zaman öğrenemeyeceksin. Kin tutmak dışında bir şey bilmiyorsun... Varsa yoksa intikam. ''

Sessizce dökülüyordu göz yaşları.

'' Ben böyle öğrendim. Yanlış varsa intikam al. Kendimi değiştiremiyorum ki! Canım yandıkça sadece intikam duygusunu düşünebiliyorum. Bir insan olamıyorum galiba. ''

Seni affetmeyi çok isterdim Lu Han, seni affedemiyordum. 

'' Türk halkı için bir şeyler yapmaya başladık. Çindeki konağımı satıp yaktığım köylere yeni yaşam getirmeye çalışıyoruz abinle. Kazandığım tüm parayı buraya getireceğim. Öldürdüğüm her insan için yeni bir canlı yetiştireceğim. ''

Ona inanmak istiyordum.

Eğer bunları yaptığını görürsem seni affedeceğim Lu Han.

Şimdilik bunu sana söylemek istemiyorum. Ucunda affedileceğini bildiğin bir işi yapmanı istemiyorum. Sessiz kalıp odama gitmeliydim.

-

Bir türlü uyuyamıyordum. Lu Han'ın değişmiş olduğunu görmek beni heyecanlandırıyordu. Beni sevdiğini söylüyordu bana değer veriyordu. Bunu yeni söylemiş olsa da söylediklerindeki samimiyeti anlayabiliyordum. Çok önceden söylediğim bir şeyi unutmamış bugün gerçekleştirmişti. Türk halkına yaptıklarından pişmanlık duyuyor ve yakıp yıktığı her şeyi onarmaya çalışıyordu. Asker oluşundan sert bir mizacı vardı. Onun değişmesini sağlamıştım. İçim içime sığmıyordu... Onunla güzel bir gelecek oluşturacaktık. Beraber. Birlikte.

-

Kardeşim ile buluşmuş ve Lu Han hakkında konuşmuştuk. O da ona yardımcı oluşundan bahsetmişti. Burada eski bir handa kaldığını söylemişti. Yerini de vermişti. Gitmek istiyordum ama gidecek bir bahanem bile yoktu.

'' Eğer görmek istiyorsan diye söylüyorum bahane aramaya ihtiyacın yok. Seni görünce zaten çok mutlu olacaktır. '' 

Bana gülümseyerek söylemişti ama yüzünde ciddi bir ifade vardı.

Kral emri olduğu için kesinlikle gitmeliydim.

Bunun Lu Han'ı çok görmek istememle bir alakası yoktu.

Kesinlikle yoktu.

-

Han'a gittiğimde gözlerim Lu Han'ı arıyordu bahçede oturmuş öylece uzaklara bakan bir Lu Han görmeyi beklemiyordum.

'' Kralın emri ile geldim. ''

Bana doğru dönünce yüzünde tedirgin bir ifade vardı.

'' Bir şey mi oldu? ''

Şaşkınlığına gülümsemeden edememiştim.

'' Seni görmek istedim o da gitmemi söyledi. Bu bir kral emridir! '' 

Sesimi sonlara doğru kardeşim gibi çıkarmaya çalışmıştım.

'' Öyleyse, kralın emrini yerine getirmeliyiz. ''

Benim gibi gülümsediğinde ben de gülümsedim.

'' Bugün bir şeyler yapalım mı? ''

Sadece kafamı sallamıştım.

'' Sana at binmeyi öğretmemi ister misin? ''

Sorusu karşısında yüzümü buruşturmuştum. At binmek ? Gerçekten öğreteceği hiçbir şeyi yoktu. Tam bir umutsuz vakaydı.

'' Kılıç kuşanma? Çünkü kılıç bil- ''

Parmağımı dudağına yerleştirip susmasını sağlamıştım. Kesinlikle susunca daha karizmatikti. Bir kızla yapılacaklar listesine uymuyordu pek söyledikleri.

'' Ah buldum Ok at- ''

'' Eğer o cümleyi tamamlarsan buradan çıkıp giderim Lu Han. Elinde ok varken en son bana fırlatıyordun. ''

Cümlemle birlikte yüzü düşmüştü. 

'' Ben gerçekten üzgünüm. ''

Üzgün olması hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Bence en kötüsü de buydu.

'' Sana çiçek taç yapmamı ister misin? ''

Bu sefer sunduğu öneri diğerlerine göre daha mantıklıydı. Hemen istekle kafamı sallamıştım. Yukarıya çıkıp geleceğini söylemişti.

Çantasını aldığında kırlara gittik ve ikimiz de çimenlere oturduk o çiçekleri yolup birbirine eklemeye çalışıyordu ama çok beceriksizdi.

'' Lu Han, daha önce çiçek taç yaptın mı? ''

Sorum üzerine sen ciddi misin bakışı atmıştı.

'' Savaşa gitmeden önce mutlaka her askerimin kafasına yerleştiririm çünkü bu huydur ben de. ''

Beni dalgaya almasından hoşlanmamıştım. 

''  Ha ve Ha! Bugün çok komik olasın tuttu bakıyorum. ''

'' Aslında komiklik değil biraz gerginim. Hayatımda ilk kez sevgilimle randevuya çıkıyorum. ''

Gözlerimi devirmiştim.

'' Sevgili olduğumuzu hatırlamıyorum! Her seferinde her şeyi oldu bittiye getiriyorsun sana daha seni affettiğimi bile söylediğimi hatırlamıyorum aish cidden, bu iş olmayacak sarayıma dönmeliyim! ''

Hızlıca cümlelerimi sıralarken gitmek için hiçbir hamle yapmıyordum. Lu Han kahkaha atmıştı. Gülerken kısılan gözlerine ve tınısına büyülenmiş gibiydim.

'' Neden hep gülmüyorsun ki? Gülünce çok daha yakışıklısın. ''

Taç yapmayı durdurup gerinmiş ve yüzüne kendini beğenmiş bir ifade eklemişti.

'' Ah, gerçekten de öyleyim.. Teşekkürler, prenses. ''

'' Sen gerçekten çok fazla kendini beğenmişsin. '' 

Gözlerimi devirmiştim. O ise yine gülümsemişti. İçimden bir şeylerin koptuğunu hissedebiliyordum. Lu Han ile bu şekilde olabileceğimi hiçbir zaman düşünmemiş hayal bile edememiştim. Her şey için yaratıcıya teşekkür etmeliydim... Onu bana getirdiği için...

'' Prenses, çok güzelsin. ''

Yerlere bakarken duyduğum iltifat karşısında şaşırmış ve Lu Han'a bakmaya başlamıştım.

'' Ah galiba kanser olduğumu öğreneceğim. ''

Lu Han yine küçük bir kıkırtı kaçırmıştı ağzından.

'' Seninle öğretmen olmayı çok isterdim, prenses. ''

Çok heyecanlanmıştım. Onun da çocuklara bir şey öğreteceği düşüncesi çok güzeldi...

'' Gerçekten ister miydin Lu Han? ''

'' Evet, isterdim. ''

Gülümsedim.

'' Başka neler isterdin? ''

'' Seninle yemek yapmayı, gezmeyi, becerebilirsem şu tacı kafana takmayı. ''

En sonunda bitirmiş ve tacı kafama takmıştı. O kadar mutlu hissetmiştim ki Lu Han'dan ilk kez hediye almıştım.

'' Sen bir prensessin karşılığını daha güzel vermelisin. ''

'' Aklın fikrin hep bir şeylerin karşılığını almakta! Kardeşime söylerim. ''

Bıkkınlıkla konuşmuştum.

'' Bir öpücük de olabilirdi aslında. ''

'' Hayır Lu Han, seni asla öpmeyeceğim. ''

'' Yanaktan? ''

Oturduğum yerden kalkmış ve hızla koşmaya başlamıştım. 

'' Seni asla yakalamayacağım çünkü hiç heyecanlı değil ben  koşarsam yakalarım çünkü askerim kızım. ''

'' Şu havalara bak!  Az önce ben de bir  prensestim... ''

Gülümsemişti yine. Yerinden kıpırdamıyordu! Bu çok sinir bozucuydu.

'' Yemek yemeye gidelim mi? ''

Lu Han'ın sormasıyla hemen kafamı sallamıştım. Oldukça aç hissediyordum.

Beraber pazarda gezmiştik. O uzun şapkaları deniyorken ben de saçlarıma sürekli değişik taçlar takıyordum. Sürekli birbirimize gülüyorduk.  Pazar yerinde değişik kokulardan oluşan sabunları koklamıştık.  Pazar yerini eğlenerek gezmiştik. Bugün hiç unutamayacağım anılarıma sahip olduğum bir gündü. Çok güzel yemek yapan yaşlı teyzenin dükkanında yemeğimizi yemiştik. Ben yiyordum ve Lu Han sürekli yenisini söylüyordu.

'' İleride kral kardeşinin bize yiyecek stoğu filan yollaması gerekiyor. ''

'' Baksana prenses, Açina da kıtlık çıkarsa bu kadar insanın hakkını nasıl ödeyeceksin, için sızlamıyor mu? ''

Gülmeye başlamıştım. Elimde değildi.

'' Lu Han, sen cidden bu sevgililik işlerinden anlamıyorsun. Keşke hep asker olarak kalsaydın. ''

Bunu şakasına söylemiştim. Lu Han'ın her halini seviyordum. Lu Han oluşunu seviyordum. Onu kızdırmaktan bir şey çıkmazdı ama.

'' Prenses, evlenelim mi? ''

Birden suyu masaya doğru püskürtmüştüm.

Bu kadar aniden söylenecek bir şey miydi bu?

'' Ne demek evlenmek nasıl neden ne zaman niçin! ''

Hızlı hızlı konuşuyordum.

'' Hemen şimdi burada olmaz mı? Yaşlı teyze nikahımızı kıyar. Senin tacın da var ama illa yüzük istiyorum diyorsan o konu hakkında yapabileceğim bir şey yok çünkü konağımı sattım... Biliyorsun tüm param artık buraya gidiyor ''

'' Parana ihtiyacım yok salak ben prensesim. ''

Kendimi beğenmiş surat ifademi de eklemiştim.

Lu Han içeriye gitmiş ve yaşlı teyzeyi getirmişti. Ben hala yerimden kıpırdamıyordum.

'' Kızım bu çocuk ne saçmalıyor? Her neyse evlenmek istiyor musun? ''

Ben hala cevap veremiyordum.

'' Ben evet diyorum. ''

Lu Han benden önce atlamıştı.

'' Yavrum ilk kıza sormak istemiştim sen niye atlıyorsun. Kızım sen ne diyorsun? ''

'' Teyze bu çocuk beni çok süründürdü hemen evet demek istemiyorum! ''

Lu Han yüksek bir sesle hahlamıştı. Suratının düştüğünü görmüştüm.

'' Ay yavrum öyleyse kaçırma elinden bas nikahı sonra alırsın intikamını. ''

Gülümsemiştim.

''Öyleyse kabul ediyorum. ''

'' E o zaman ben de sizi karı koca ilan ediyorum. ''

Lu Han bana doğru eğildiğinde alnından itmiştim.

'' Gelini öpmem gereken kısımdayız. ''

'' Sırf bu kısım için evlenmediğini nereden bileyim? ''

Kahkaha atmıştık. Bu yaşadıklarımın rüya olmasından korkuyordum.

'' Artık karı koca sayılırız. ''

'' Gelinlik giyemedim düğünüm de olmadı... Ah hiçbir şey isteyemedim. Beni şu çiçekli taçla tavladığına inanamıyorum. ''

'' Ben de bir Türk kızına aşık olduğuma inanamıyorum. Yaptıklarıma, değişime inanamıyorum. Bana ne yaptın bilmiyorum ama kalbimin hafiflemesine yardım ettiğin için teşekkür ederim. Varlığın için teşekkür ederim, benim prensesim. ''

Continue Reading

You'll Also Like

36.9K 2.4K 28
geri dönemedim... geri dönemedim, arsızca
1.2K 108 25
BENİM HİKAYEMDE STAR AŞK TANRISI MARCO İSE SONSUZ GÜÇ TANRISI
4.2K 565 13
Jennie, moda şirketi işleten annesinin ortağı olan Kim Taehyung'un kendisini ve ilgisini istiyordu. texting|düzyazı ⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀230719
yirmi By ilayda

Short Story

755K 56.7K 73
hazar biraz duyarsız, biraz da sinir bozucu birisi boyxboy ve texting