Hırçın Ve Öfkeli Ela Gözler

By sibelccilek

1.4M 53.1K 2.2K

#14 #Genelkurgu 4 Haziran 2017 Kumarda Haşim Bey'e karşı kaybeden Resul, üvey kızını teklif etmişti. Ancak bu... More

Birinci Bölüm
İkinci Bölüm
Üçüncü Bölüm
Dördüncü Bölüm
Beşinci Bölüm
Altıncı Bölüm
Yedinci Bölüm
Sekizinci Bölüm
Dokuzuncu Bölüm
Onuncu Bölüm
On Birinci Bölüm
On İkinci Bölüm
On Üçüncü Bölüm
On Dördüncü Bölüm
On Beşinci Bölüm
On Altıncı Bölüm
On Yedinci Bölüm
On Sekizinci Bölüm
On Dokuzuncu Bölüm
Yirminci Bölüm
Yirmi Birinci Bölüm
Yirmi İkinci Bölüm
Yirmi Üçüncü Bölüm
Yirmi Dördüncü Bölüm
Yirmi Beşinci Bölüm
Yirmi Altıncı Bölüm
Yirmi Yedinci Bölüm
Yirmi Sekizinci Bölüm
Otuzuncu Bölüm
Otuz Birinci Bölüm
Otuz İkinci Bölüm
Otuz Üçüncü Bölüm
Otuz Dördüncü Bölüm
Otuz Beşinci Bölüm
Otuz Altıncı Bölüm
Otuz Yedinci Bölüm
Otuz Sekizinci Bölüm
Otuz Dokuzuncu Bölüm
Kırkıncı Bölüm
Kırk Birinci Bölüm
Kırk İkinci Bölüm
Kırk Üçüncü Bölüm
Kırk Dördüncü Bölüm
Kırk Beşinci Bölüm
Kırk Altıncı Bölüm
Fragman
Kırk Yedinci Bölüm
Fragman
Kırk Sekizinci Bölüm
Kırk Dokuzuncu Bölüm
Ellinci Bölüm
Elli Birinci Bölüm
Elli İkinci Bölüm
Elli Üçüncü Bölüm
Elli Dördüncü Bölüm
Elli Beşinci Bölüm
Elli Altıncı Bölüm
Elli Yedinci Bölüm
Elli Sekizinci Bölüm
Elli Dokuzuncu Bölüm
Altmışıncı Bölüm
Altmış Birinci Bölüm
Altmış İkinci Bölüm
Altmış Üçüncü Bölüm
Altmış Dördüncü Bölüm
Altmış Beşinci Bölüm
Altmış Altıncı Bölüm
Altmış Yedinci Bölüm
Altmış Sekizinci Bölüm
Altmış Dokuzuncu Bölüm
Yetmişinci Bölüm
Yetmiş Birinci Bölüm
Yetmiş İkinci Bölüm
Yetmiş Üçüncü Bölüm
Yetmiş Dördüncü Bölüm
Yetmiş Beşinci Bölüm
DUYURU
Yetmiş Altıncı Bölüm
Yetmiş Yedinci Bölüm

Yirmi Dokuzuncu Bölüm

19.1K 691 10
By sibelccilek


Yumdum gözlerimi

Karanlıkta sen varsın

Karanlıkta sırtüstü yatıyorsun

Karanlıkta bir altın üçgendir alnın ve bileklerin


Yumulu göz kapaklarımın içindesin sevdiceğim

Yumulu göz kapaklarımın içinde şarkılar

Şimdi orda herşey seninle başlıyor

Şimdi orda hiçbir şey yok senden önceme ait

Ve sana ait olmayan


Nazım Hikmet RAN.






"Leyla! Leyla... Neredesin? Leyla... Leyla, seni seviyorum. Gel, ne olursun gel..."

Elini uzattı. Dokunamadı. Gidiyordu sevdiği arkasına bakmadan. Kalbini parçalara ayırıp ayrılıyordu ondan. Acımasızca... Hiçbir şey söylemeden. Sorularına cevap vermeden, gidiyordu...

"Leyla... Leylaaaaaa..."

Yatağında ter içinde kıvranırken, yumulu gözleri açıldı. Nefes nefese doğrulmaya çalıştı. Odasındaydı, yatağında. Derin bir iç çekişten sonra hafifçe sendeleyerek ayağa kalkmaya çalıştı. Gördükleri sadece bir kabustu. Sadece onu derinden etkileyen bir kabus...

"Neler oluyor sana Baran? Neler oluyor..."

Yavaş adımlarla banyoya gitti. Su içinde kalmış olan beyaz tişörtünü çıkardı üzerinden ve yere attı. Lavaboda yüzünü yıkarken gözüne küçük bir toka takıldı. Avuçladığı suyun ellerinden akmasına izin verip, üzerinde beyaz bir kalbi olan tokayı aldı eline.

O tokaya dokunduğu anda bir şeyler oldu içinde. Bir etkilenme. Leyla'nın tokasıydı bu. Bu akşam burada banyo yaptıktan sonra unuttuğu tokasıydı. Öyle tahmin ediyordu.

Tokanın kıskacında özgürlüğü için savaşan iki kahvreengi saç telini gördü Baran. Dokunmak için yanıp tutuştuğu o saçlar...O uzun ve dalgalı saçlar. Onların kokusunu içine çekebilmek için gün saydığı saçlar...

"Çok yakında, parmaklarımı dalgalı inciler arasında gezdirip kokusunu istediğim kadar içime çekebileceğim. Ve sen beni bırakıp hiçbir yere gidemeyeceksin... Beni bırakıp gitmeyeceksin. Gitmeyeceksin..."

Sözler sert ve bir o kadar da sesliydi. Baran gördüğü rüyanın hala etkisindeydi. Aynada bir süre dağılmış olan saçlarına ve kararmış yeşil gözlerine baktı.





***







"O adam şimdi nerede, ne yapıyor hemen bilmek istiyorum. Yarım saat içinde detaylı bilgilerle yanımda ol." Baran'ın sert ve otoriter sesi şirketteki odasında yankılanıyordu.

Hızla kapattı telefonu. "Umarım ilk uçakla Urfa'dan toz olmuşsundur Ahmet, umarım... "

O adamı bir kez daha görmeye tahammülü yoktu. Bir kez daha Leyla'yı onun yanında görmeye sabrı dayanmazdı. Sabrı damlalar halinde hızla azalıyordu.

Yarım saat sonra görevlendirdiği genç adam panikle odaya girdi. Yetiştiremeyeceğinin endişesindeydi. O kopkoyu gözlerin gazabına uğramak istemiyordu. Saatine baktı tekrar. Vaktinde buradaydı. Derin bir oh çekip hızlı bir adım attı masaya doğru.

Baran, elinde çevirdiği gümüş kalemi masaya bırakıp başını kaldırdı.

"Evet, dinliyorum."

Genç adam tereddütle, "Oturabilir miyim?" diye sordu.

"Tabii."

Masanın karşısına yerleştirilmiş iki geniş krem rengi koltuklarından birine oturdu. Elinde ince bir dosyayı gösterdi.

"Çalıştığı şirketle ilgili bilgiler toparladım. Hepsi burada." Elindeki siyah dosyayı Baran'a uzattı.

Baran, kasılmış yüz hatlarıyla başını hafifçe salladı ve aldı dosyayı. Kapağını açıp birkaç bilgiye baktı.

"Şu anki durumuyla ilgili bir şey biliyor musun?"

"Evet, Baran Bey. Patronu Soner Giderok'la beraber Grand Urfa Hotel'de kalıyorlar. İpek Bulvarın orada."

"Biliyorum orayı. Kaç günlük rezervasyon yapmışlar peki?"

"Üç günlük. Şu anda Otel'deler efendim."

"Geri dönüş biletleri hazır mı?" İki gün sonra kesin olarak gideceklerine emin olmak istiyordu.

"Evet, Pazar akşamı saat 18:35'de uçakları kalkıyor."

"İyi. Bu şirket kaç yılında kurulmuş?"

O sırada dosyayı inceliyordu Baran. Genç adam hiç beklemeden cevap verdi. Anlaşılan, dersine iyi çalışmıştı. "Giderok Şirketi 1998 yılında kurulmuş, gün geçtikçe başarılı karlı işlerin sonucunda isminden çok söz ettirmiştir. Yunan bir şirketle son projelerinde ortak çalışıyorlar."

İlgiyle dinleyip, bilgileri analiz ederken düşünceli bir ifadeyle dosyadaki okuduğu son cümleleri anlamaya çalıştı.

"Son aldıkları ihale büyük kazanç sağlamış. Ahmet'in payı ne kadar bu şirketin başarısında?"

"Son ihaledeki başarıda onun etkisi çok büyük Baran Bey. Bu sektörde yeni olmasına rağmen iyi bir başlangıç yapmış. Soner Giderok çok memnun."

"Bu kadarı şimdilik yeterli. Teşekkürler."

"Rica ederim Baran Bey."






***






"Bu halin ne Allah aşkına Ahmet! Yüzün dağılmış, Baran mı yaptı bunları?"

Soner arkadaşını tükenmiş bir şekilde odaya gelirken görünce kızgınlığına hakim olamadı.

"Bir şey yok Soner, iyiyim." Ahmet bir şey olmamış gibi yatağa uzandı. Acı çektiğini belli etmemeye çalışıyordu.

"Baran mı yaptı dedim." Soner sesini yükselti.

"Evet!"

"Lanet herif," diye kızgınlığını dile getirdikten sonra devam etti. "Leyla'yla konuşabildin mi peki?"

"Evet."

"Doğru düzgün cevap verir misin?"

"Of Soner anlamıyor musun konuşmak istemiyorum. Reddedildim. Sevdiğim kız beni reddetti ve o adamla gitti." Ahmet'in sesi çok kısık çıkıyordu. Gururunun yerlerde süründüğünü hissediyordu.

Soner sessizce arkadaşının yanına oturdu. Bu durumda ne söylenirdi ki?

Ahmet başını iki elinin arasına aldı. "O adamı tercih etti benim yerime. Onun parası için... Onun benden tek farkı parası. Sadece bu yüzden onu kaybettim."

Soner elini arkadaşının omzuna attı. "Seni para için terk ettiyse zaten sevmiyordur seni gerçekten. Üzülme boş yere..."

"Sevmiyordu... sevmiyordu..." Kendi kendine fısıldarken Soner Ahmet'i dürttü.

"Ben boşuna mı geldim Urfa'ya? Gezdirmeyecek misin? Zaten altüstü iki günümüz var..."

"Tamam, patron sen yeter ki iste," dedi Ahmet kırık bir sesle.





***





"Zeliş gelemem bugün, lütfen." Zeliş haber vermeden Leyla'ların evine dayanmış onunla beraber çarşıya çıkma konusunda ısrar ediyordu.

"Leyla olmaz! Düğüne sayılı gün kaldı ben ne giyeceğim? Son güne bırakamam, telaş içinde unutulurum."

"Hey Allah'ım, başımın belası mısın sen? İnsan bir haber verir gelmeden önce bir sorar müsait misin bugün diye!"

"Hergün evde oturuyorsun, ne işin olacak Leyla. Hem ben izinde aldım Emine Teyze'den.."

"İyi peki, bekle hazırlanıyorum." Yine ikna etmeye başarmıştı Zeliş arkadaşını. Tatmin olmuş bir gülümsemeyle kollarını kucağında birleştirdi.






***




Urfa'nın ara sokaklarından oluşan kapalı çarşılarında merakla dolaşıyorlardı. Soner daha önce Anadolu'ya gelme fırsatı bulamamıştı. Burada, bu insanların arasında bulunmaktan mutluydu.

"Abi, isotum var... En güzelinden, gel bir bak." Küçük çocuğun ona seslendiğini duyar duymaz döndü merakla. Tezgaha yaklaştı ve gösterdiği baharata baktı.

Küçük çocuk bir müşterinin ilgisini çekebildiği için zaferle gülümsedi.

Soner çocuğu kırmamak için ilgiyle baharatı inceledi. Urfa'nın meşhur isotu. Acı ama sevilen. Çiğköftelerin vazgeçilmez malzemesi. Soner acıyı sevmezdi ama almadan da gitmek istemiyordu.

"İyi mi bakalım?" Küçük çocuğu konuşturmak istiyordu.

"Urfa'nın en iyi istou ağabey, ev yapımı. Beğenmezsen geri getirirsin."

"Ee ver bakalım bir kilo o zaman." Keyifle gülümsedi. Küçük çocuğun çabaları ona bazı şeyler çağrıştırıyordu.

"Hemen ağabey..." Bir poşet alıp doldurdu büyük özenle ve sonrada tartının üzerine koydu.

Soner tartıdaki yazıyı görünce şaşırdı. Çocuğun eli tartı gibiydi, ilk seferde 1006 gramı bulmuştu.

"Başka bir isteğin var mı ağabey, kırmızı biberimiz de güzeldir. Bir tadına bak istersen..."

"Sağol bu kadarı yeterli, hayırlı satışlar."

"Sağ olasın ağabey, bereket versin."

Tezgahın yanından ayrılırken Ahmet'e döndü. "Buranın insanını seviyorum."

"Evet, cana yakındır Urfa halkı."

" Öyle gerçekten. Ahmet, ben anneme bir hediye almak istiyorum. Çarşının giysi mağazaları nerede?"

"Biraz yürümemiz gerekiyor, üst tarafta."







***







Mağazanın ikinci katında gece kıyafetlerin bulunduğu bölgede çeşitlere bakıyorlardı iki genç kız. Zeliş her zamanki kararsızlığıyla Leyla'yı çileden çıkarıyordu. Bin bir çeşitten hala birini bile eleyememişti.

"Bunun gül kurusu renginden var mı?" Yanındaki bayana soruyordu Zeliş, elindeki lacivert gece kiyafetini gösterirken.

"Malesef Zeliş Hanım yok ama gül kurusu istiyorsanız şu kıyafete bakın isterseniz."

Kadının gösterdiği yere baktı. "Leyla, ne diyorsun?"

"Bence çok güzel, bir dene istersen." Leyla, artık sıkılma noktasına yaklaşıyordu. Gelinlik alırken bile bu kadar oyalanmamışlardı.

Zeliş denemek için kabine giderken Leyla da bir of çekti arkasından.

"Oflama, senin düğünün için bütün bu çektiğim."

"Sen ısrar ediyorsun düğünün en güzel kızı olacağım diye. Yoksa benim için hava hoş."

"Nanköre bak."

"Hadi, hadi giyin."

Kısa bir süre sonra bir tanrıca çıktı kabinden. Zeliş'in menekşe rengindeki gözleri parıldıyordu aynadan kendini izlerken. Elbisenin yırtmacı çok derin değildi bu nedenle ortaya çıkan elbiseye değişik hava katıyordu. Belinde yoğunlaşan gül kurusu rengi, göğüsüne doğru beyazla buluşuyor ve uyumlu bir kombinasyon oluşturuyordu.

"Harika oldu..."

"Evet, ama boyu biraz uzun oldu gibi..."

"Onu hemen hallederiz hanımefendi.."

"Gerçekten oldu değil mi Leyla?" Zeliş tekrar sordu emin olmayarak.

"Göz kamaştırıyorsun." Zeliş uzun sarı saçlarını belinde sallandırdı. Beğenmişti. Elbise, pembe yanaklarıyla uyum içindeydi.

"Bu boyunu ne zaman yaparsınız?"

"Hemen terziye göndeririz, ama yaklaşık bir saat beklemeniz gerekir."

"Düzgün yapılsın lütfen."

Aşağı kattan bir kadın seslendi. "Semra Hanım, lütfen gelebilir misiniz?"

Zeliş'in yanında duran bayan merdivenlere doğru yürüdü. "Müşterim var."

"Önemli." Uyarıcı bir ses tonu Semra Hanım'ı susturdu. Özür dilercesine Zeliş'e bakıp, "Hemen gelirim," dedi ve merdivenlerden aşağı indi hızla.

Zeliş yorgunlukla kenarda duran kanepelerden birine oturdu.

Leyla arkadaşına yaklaştı. "Zeliş daha uzun sürer mi? Bir an önce gönderseler terziye yoksa eve geç kalacağım. Babam yemeğe yetişemezsem öldürür beni."

"Tamam canım, şimdi kadın gelirse göndeririz terziye."

Bir beş dakika geçti aradan. Semra Hanım ortalıkta hala ortalıkta yoktu.

"Nerede kaldı bu kadın ya!" Zeliş merdivenlerden aşağı baktı. Ortalıkta kimseyi göremeyince sinirlenip eline elbiseyi aldı. "Anlaşılan onlar için önemsiziz!"

Sesli adımlarla merdivenlerden inerken kendi kendine söyleniyordu.


"Genellikle koyu tonları giyiniyor Annem. Şu lacivert takım güzel..."

"Ne güzel, bunun büyük bedeni de var..."

"Kusura bakmayın bölüyorum sizi ama daha ne kadar bekleyeceğiz? Bir müşteriyi bırakıp diğeriyle ilgilenmek sizin prensiplerinize mi giriyor?" Zeliş'in iğneleyici ses tonu mağazayı ayağa kaldırdı.

Soner bakışlarını lacivert takımdan alıp kendilerine doğru seslenen kıza baktı.




Continue Reading

You'll Also Like

3.7M 216K 71
❝Seninle birlikteyken kendimi çok güvende hissediyorum, sanki evimdeymiş gibi.❞ Kleptomani hastası olan Naz, bu duruma bir çare bulmak için arkadaşın...
SEKRETER By Beyza Alkon

General Fiction

1M 12.9K 19
Bacaklarımı araladı. "Ne yapıyorsun?" "Seni içiyorum."
MAZHAROĞULLARI By niss

General Fiction

93.1K 7.9K 23
Aşiret + gerçek ailem kurgusu. Birçok klişenin toplamından meydana geliyor, istediğimiz de zaten klişeler değil mi? İrem yaşadığı şehri temsil etmiş...
586K 35.1K 82
Mpreg Avcı Kendi Kokusunu Saklar Vakti Gelene Kadar..