Young Justice 1: Time Upside...

By youngjustus

23.7K 2.1K 1.6K

Yıl 2026, DC evreni karmakarışık! Genç kahramanlarımız yeni maceralara atılıyor. Yeni nesil, yeni düşmanlar... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
Özel Bölüm -1-
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
Final
Veda Yazımız (Bir Süreliğine!)
Young Justice 2

18. Bölüm

407 41 9
By youngjustus

"Haydi Cody, bir şey deneyelim." dedi suyun üstündelerken.

Küçük bir büyüyle ikisi de yukarı yükseldikten sonra mavi baloncuk büyüsünden yaptı. Suya düştüklerinde baloncukları sayesinde nefes alabiliyorlardı.

"Eliot, bu çok havalı!" dediğinde Eliot sırıttı.

"Mükemmel olduğum için büyülerim de mükemmel oluyor. İstediğimiz kadar dibe gidebiliriz. Yani, sanırım." dediğinde Cody'nin çoktan gezmeye başladığını gördü. Bütün hayatını laboratuvarda geçirmiş olan çocuk su altının büyüsüyle kendinden geçmişti.

Amelie, koşuşturup duran Lian ve Damian'a bakıp iç çekti. Omzunda bir el hissettiğinde arkasını döndü ve tanıdık sarışın yüzü gördü.

"Bir şey yok Cassie, sadece biraz sıkıldım." dediğinde Cassie gülümsedi. "Sıkıcı şeylerden eğlenip eğlenceli şeyler sıkılmanı anlamıyorum!"

Amelie sahte bir gülümsemeyle cevap verince Cassie kızı tuttu ve uçarak denize götürdü. "Gün eğlenme günü tatlım!"

Lian ve Damian koşmaktan yorulup kumsala yatmışlardı. Damian sürekli saatini kontrol ediyordu. Lian, "Bir kere olsun şu aptal teknolojik şeylerini bırak." diye sitem etti. Damian saatini ve gözlerini kapatıp öylece uzandı.

Ufaklıkların dinlenme molaları Bart ve Colleen su üzerinde koşarken yarattıkları kocaman dalgaların altında kalmaları ile bozuldu. İrkilerek ayağa fırlayan ikili, dengelerini kaybedip suya uçan koşucuları gördükleri gibi denize koştular.

"Bart, Colleen! İyi misiniz?" diye bağırdı Lian.

"Bir şeyleri olsa bile iki saniye sonra iyileşecekler Lian, bu kadar telaşlanma." diye homurdandı Damian.

Lian dalgaların arasında afallamış koşucuları görünce hızla oraya gitti, Damian'a da "Onlar arkadaşların Damian, insan arkadaşlarını önemsemeli."

Colleen birkaç kez öksürdükten sonra "İyiyim ben, iyiyim!" diye seslendi. Bart, "Süperim." dedi özür dilercesine gülümserken.

Lian çevresine bakındı. "Eliot'la Cody nerede?"

"Sürekli bu soruyu sorduğumuzun farkında mısınız?" diye sordu Amelie yanlarına gelip. Damian aklına gelen şeyle kaşlarını kaldırdı.

"İkisinin arasında bir şey olabilir mi?"

Bakıştılar.

"Olabilir..." dedi Amelie sonunda. "Ama- sormak yok! Rahatsız olabilirler bundan. Öyle bir şey varsa, kendileri söylemek isteyince söylerler."

"Çok tatlı." dedi Colleen. "Yakışıyorlar da zaten."

"Öyle bir şey olmayabilir de..." dedi Amelie.

"Ama mükemmel!" diye bağırdı Lian. Amelie iç çekti.

"Sakın imalar yapmayın. Ayıp olur."

"Peki." dedi Bart ama yüzündeki muzip sırıtış tam tersini yapacağını gösteriyordu.

"Hey. Zee ve John bir gösteri yapacakmış. Yanlarına gideli- niye öyle bakıyorsunuz?"

Eliot yanlarına gelip bıkkınca konuşmuştu. Amelie diğerlerine öyle bakmayı kesin diyen sert bir bakış attı.

"Tamam, gidelim."

Kumsalda herkesin toplandığı yere geldiklerinde Zatanna şapkasını çıkarıp kalabalığı selamladı.

"Hepiniz gösterimize hoş geldiniz. Size eşsiz bir deneyim sunacağımızı temenni ediyorum." John umursamaz bakışlarla etrafa bakıyor olsa da Zatanna elindeki sihirli değneği John'u dürtmeye yetecek kadar uzattığında adam gülümsedi.

"Zatanna ne dediyse aynısı!"

Zatanna memnuniyetle gülümsedikten sonra kendi etrafında döndü ve öne doğru hafifçe eğildi.

"Güzel bir gösterinin ilk adımı nedir Eliot?" diye sorduğunda mavi saçlı büyücü, "Tabiki parlak kostümler." diye cevapladı.

Zatanna elini şaklattığı gibi John'un pardesüsü yerini göz kamaştırıcı ipekten bir pelerine bırakmıştı. Bembeyaz gömleği, parlak siyah pantolonu ve ayakkabılarıyla selam verdikten sonra Zatanna şaşırmış gibi baktı.

"Bir şey eksik sanki?" dediğinde sırıtarak kendi şapkasını tutuyordu.

John, pelerinin ipini çözdü ve kravatını gevşetti. Gelişigüzel bir şekilde arkaya doğru fırlattı, öyleki görenler öylesine yaptığını sanmışlardı, pelerinin havada kaldığı saniye içinde arkada bir sahne belirivermişti.

"Tatlım, pelerinini geri takmalısın bence." Zatanna bunu der demez John yere eğildi ve pelerini aldı. Pelerinin altından kar topu gibi beyaz bir tavşan çıkmıştı.

"Gel buraya tatlı şey." diyen Zatanna'ya doğru gitti tavşan.

Zatanna, bir elinde tavşanı tutarken diğer eliyle hayvanın tüylerini okşuyordu.

"Eminim şapkadan çıkan tavşan numarasını hepiniz izlemişsinizdir." dediğinde Cody hariç herkes başını salladı.

"Çok takılma Cody, burada daha iyisi var."

Zatanna tavşanı havaya kaldırıp herkese gösterdi.

"Peki hiç tavşandan çıkan şapkayı izlediniz mi?"

John'ın söylediği abartılı bir "Abrakadabra!" eşliğinde Zatanna esneyen tavşanın ağzından minik bir şapka çıkardı.

John minik şapkaya baktı. "Sanki bana biraz küçük gibi." dediğinde Zatanna sırıttı ve şapkayı sallamaya başladı.

Büyücü kadın bileğini her büktüğünde şapka biraz daha büyüdü ve sonunda şapkayı döndürerek fırlattığında John'un başına tam oturdu.

Alkışlayan kalabalığa selam verdikleri sırada John'ın telefonu çalmaya başladı.

Pelerinin görünmez cebinden telefonu çıkarıp baktığında kaşlarını çattı.

"Sıradaki numaramız kaybolan John!" dedi Constantine, Zatanna'ya özür dileyerek bakarken.

"İş çağırıyor, beni yol üstünde bir yere yolla." diye fısıldadı ve pelerini birkaç kez salladı.

Zatanna, John'u gösterdi bu sefer.

"Şapkana bakmak ister misin John?" dediğinde Constantine abartılı bir şaşkınlıkla şapkayı çıkardı. Ardından şapkayı sallamaya başladığında içinden binlerce konfeti döküldü.

Zatanna'nın elini şaklatmasıyla aniden ortaya çıkan rüzgar da konfetileri iyice dağıtmıştı. John'un etrafında oluşan konfetiden silüet yere döküldüğünde John görünürde yoktu.

İzleyenler bir anlığına süper kahraman olduklarını unutmuş gibiydiler, çılgınca gösteriyi alkışlıyorlardı. Zatanna, Eliot'la göz göze geldiğinde gencin sinirli olduğunu fark etti.

"Ama, amca nereye gitti?"

İzleyenlerden gelen soruyla Zatanna iç çekti. "Cehenneme gitmiştir belki de." Jon'un kafası karışmıştı. Connor'a dönüp sorularını sormaya başladığında Zatanna izleyicilere selam verdi ve sahneden kuma atladı. Ayakkabıları kumsala değdiği anda sahne yok olmuştu.

Zatanna, Eliot'ı gözden kaybetmemeye çalışsa da ufaklıkların ilgi odağı olmaktan kaçamamıştı. Ona teşekkür eden Lian'a sarıldı, Damian'ın birkaç sorusunu cevapladı ve Colleen ile Bart'ı geçiştirip uzaklaşmakta olan Eliot'ın yanına gitti.

Zatanna, yürümeye devam eden Yardımcısı ve diğer çocuğa kısa sürede yetişti. Eliot'ın omzuna dokunduğu gibi çocuk arkasını döndü.

Çocuğu yıllardır tanıyordu, öyleki onun hakkında bilmediği şey yoktu.

"Tatlım, bizi bir dakika yalnız bırakır mısın?" dediği gibi Cody gölgelere karıştı.

"Ne bu sinirin Eliot?" dediğinde Eliot yaramaz bir çocuk gibi diğer tarafa döndü.

"Eliot! Yaşının gerektirdiği gibi davranıp benimle konuş lütfen."

Eliot kaşlarını çattı. "Ne zamandan beri onunla bu kadar yakınsın?" dediğinde Zatanna, Constantine'i kastettiğini anlamıştı.

"Biz yani- hep yakındık."

Eliot yapmacık bir kahkaha attı. "Ne demek istediğimi biliyorsun."

Zatanna'ydı bu sefer kaşlarını çatan. "Benim mutlu olmamı istediğini sanırdım Eliot."

Eliot ellerini Zatanna'nın omuzlarına koydu. "Sorun da bu ya!" dedi her kelimeyi tane tane söylerken. "O adamın etrafındaki herkes ölüyor. Kendini bile bile ateşe atıyorsun."

Zatanna, Eliot'ın ellerini yavaşça omuzlarından çekti. "Senin yerin arkadaşlarının yanı, belki de birbirimizin hayatına biraz saygı duymalıyız."

"Yapma ama Zee! Bu saçma ekibe katılmamın tek nedeni senin bunu istemendi. Benim yerim senin yanındı!"

Zatanna bakışlarını yere çevirmişti.

Eliot, hayal kırıklığıyla dolu bir sesle "Yerimin bu kadar çabuk doldurulabileceğini bilmiyordum." diye mırıldandı ve denize doğru yürümeye başladı.

Zatanna'ysa çocuğa her ne kadar karşı çıkmak istese de içten içe haklı olduğunu biliyordu.

Eliot sinirli ve üzgün bir yüz ifadesiyle önlerinden geçince bir şeylerin yolunda gitmediğini anladı takım. Lian ona yetişip sırtına atladı.

"İnsene be sırtımdan." diye ofladı Eliot.

"Olmaz. Doğum günümde suratını asamazsın."

"Asıyorum."

"Asamazsın."

"Asıyorum."

Lian arkadaşının kafasına bir tane vurdu. "Asamazsın diyorsam asamazsın."

"Lian, yere in. Lütfen. Modumda değilim ve seni kırmak istemiyorum."

"Modumda değilim, modumda değilim! Niye bir günlüğüne her şeyi bir kenara bırakmak yerine böyle yapıyorsunuz? Hayır nasıl bir derdiniz var anlamıyorum! Sanki homurdanıp kızgın bir yüzle dolanınca her şey değişiyor! Damian da, sen de, Artemis teyze de, babam da- niye inatçılık yapıyorsunuz ki?! Damian'la tartışmış olduğunuzu da fark ettik ayrıca! Gerizekalıca davranmak yerine bir şeyleri düzeltmeye kalksanız daha iyi olurdu!" Küçük kız derin bir nefes alıp yapmacık bir şekilde gülümsedi. Suratı kıpkırmızı olmuştu. "Bu ifadeyle karşılaşırsam sizinle asla konuşmayacağım."

Eliot afallamıştı. Bir süre düşündü. Arkasını dönüp ayaklarını yere vurarak yürüyen Lian'ı omzundan tuttu ve sırıttı.

"Damian sürekli tasvir ettiğin şekilde geziyor ama yine de onunla takılıyorsun. Yoksa ondan mı hoşlanıyorsun?" Durdu ve Lian'ın yüzünde oluşan gerçek gülümsemeyi gördü. "Bence Damian da senden hoşlanıyor."

"Saçmalama!" Yine de gülüyordu.

Eliot da gülerek kafasını kaldırdığında uzaklarda siyah bir karaltı gördü. Kaşlarını çatarak daha iyi görmeye çalıştı fakat başarısız oldu.

Bir göz yanılmasıdır diye düşünerek Lian'ı takip etti.

"Anlaştık değil mi? Artık surat asmayacaksın?" Eliot gülümseyerek başını salladı. "Tamam küçük cadı, sen nasıl istersen." Lian mutlulukla büyücüye sarıldı. "Biliyor musun, ilk tanıştığımızda kendini beğenmiş bir pisliktin, gerçi hala öylesin ama senden eskisi kadar nefret etmiyorum."

Eliot kahkaha attı. "Ben de seni seviyorum Lian."

Lian ile konuşmayı sürdürdüğü sırada birden önlerinde beliren Colleen'e baktılar. "Şu şeyi görmediniz mi? Çabuk olun toplanıyoruz." dedi genç kız telaşla.

Eliot karaltıyı gördüğü yere baktığında aslında orada birkaç kişi olduğunu gördü.

Lian ile birlikte diğerlerinin olduğu yere koşarken endişelenmeye başlamıştı. "Bu da neyin nesi?" diye bağırdığı sırada gözleri hızla Cody'i ve takımın kalan üyelerini aradı. Bir arada olduklarını fark edince rahat bir nefes aldı.

Siyah figür yaklaştığında onun Watch Tower'daki koşucu olduğunu fark ettiler. Aynı kostümü, aynı çılgın gözleri vardı. İnsanın içine dış görünüşüyle bile korku salabiliyordu, üstelik bu sefer yalnız da değildi.

Yanında Teressa, Abriel, Deathstroke, elektrik uzmanı ve tanımadıkları üç kişi daha vardı.

Oliver ve Connor telaşla ufakları oradan uzaklaştırmaları için koşuculara talimat verseler de, Mad Runner'ın boğuk sesi yükseldi etrafta. "Kimse buradan gidemeyecek!"

Abriel'in yaptığı bir büyüyle etrafa görünür bir bariyer inmişti bile. Elektrik uzmanının da bariyere elektrik vermesi cabasıydı. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki Zatanna tek bir kelime bile söyleyememişti.

Roy, ok ve yayını eline almış ve Lian'ı yanında tutuyordu. Kızının doğum gününde böyle bir şeyin olması fazla sinir bozucuydu. "Ne istiyorsun!" diye bağırdı diğer düşmanları umursamayıp doğrudan Mad Runner'a bakarken. "Ne mi istiyorum? Tek isteğim bana bunu yapanlardan tatlı bir intikam." Kahkaha atmasıyla ortam iyice gerilmişti. "Biz sana nasıl bir şey yapmış olabiliriz? Seni tanımıyoruz bile!" diye bağırdı Oliver.

İki taraf da harekete geçmek için acele etmiyordu, karşı taraftakiler Mad Runner'dan bir emir bekliyor gibiydiler, bizimkilerse karşı tarafı bekliyorlardı.

Damian, Deathstroke'a bakarak kılıcını çektiğinde Deathstroke bir adım öne çıksa da Mad Runner'ın ufak bir el hareketiyle geri çekilmişti bile. "Seni korkak!" diye bağırdı Damian. Mad Runner, Damian'ı gösterdi. "Ne kadar da cesur bir veletsin! Sevdim seni." Diyerek sırıttı. 

"Sizinle daha çok takılmak isterdim ama bazı çok önemli dünyanın sonunu getirme planları yapıyorum, görüşürüz!" Colleen ve Bart o anda koşmaya başladılar ve Mad Runner'ın arkasından gittiler ama bariyer ikisini birden durdurmuştu.

Eliot, yere yığılan iki arkadaşını kurtarmak için harekete geçtiğinde Damian ve Dick'in Deathstroke'la, Dinah, Oliver ve Arsenal elektrik uzmanıyla, Zatanna ve M'gann Abriel'le, diğerleri de Teressa ve diğer üç düşmanla uğraşıyorlardı. Connor, Jon'ı korumak için geride kalmıştı. Kendi kendine, "Lois bunu öğrenince beni öldürecek." Diye mırıldanıyordu.

"Doğum günümün içine ettiniz sizi pisler!" Roy, kızının elindeki hançere anlam veremeyerek baktığında Lian çoktan koşarak Deathstroke'a dalmıştı bile.

Dick, ikisinin bir araya geldiğini fark edince göz devirdi. "Öldürmek yok!"

Damian kılıcıyla Deathstroke'a desen çizerken, "Bana ne yapacağımı söyleme!" diye bağırmayı ihmal etmedi.

Eliot ve Zatanna, Abriel'le kapışırken Zatanna Constantine hakkında söylenmeyi sürdürüyordu. "Gidecek başka zaman yoktu sanki!"

Küçük Jon, bir anda ağlamaya başlayınca Connor onu kucağına aldı ve yere çöküp masal anlatmaya başladı. Arada bir kafalarının üstünden geçen oklar ve savaş gürültüsü dışında ortam oldukça huzurluydu.

Arsenal, elektrik uzmanını alt ettikten sonra güzelce suratına tükürmeyi ihmal etmedi. "Bu, Lian'ın doğum günü partisini mahvettiğiniz için."

Tanımadıkları bir kızın neşeli sesi yükseldi savaşın olmadığı tarafta.

"Lian! Seninle tanışmadığımızı biliyorum ama artık sizden biri olacağım yani doğum günün kut-" Booster Gold tarafından sözü kesildiğinden susmak zorunda kalmıştı kız.

"Haydi ama baba! Kaç saattir bunu söylemek için pratik yapıyordum!" O sırada takım, kızın kim olduğunu anlamıştı. Dick savaşırken bir yandan da "Hoş geldin Lena, biz de Lian'ın doğum gününü kutluyorduk." Diye bağırdı.

Lena'nın gergin kahkahası duyuluyordu. "Biz galiba biraz yanlış bir zamanda geldik. Neyse canım, yarın yine geliriz."

"Lena!" Babasının uyarıcı sesiyle kız önüne döndü ve onun savaşa katılmasını izledi. O sırada Lian gülerek Lena'ya doğru geliyordu.

"Şey, sarılmadan önce onu-" Lian elindeki kanlı hançere baktı ve başını sallayarak onu yere bıraktı. "Tabi ya, pardon." Birbirlerine sarıldıktan sonra Lena elindeki hediye paketini Lian'a verdi. "Lena, 10 dakika öncesinde olsak mükemmel bir zamanda gelmiş olabilirdin ama şu an görüyorsun biraz meşgulüz." Lena, savaşan kahramanlara ve ayağında Jon'u sallayan Connor'a bakıp anlamlı anlamlı başını salladı. "Evet, bayağı görebiliyorum."

İki kız savaşan babalarına yardım etmek için geri döndüklerinde Lian yerdeki hançerini aldı ve Lena'ya döndü. "Her doğum gününde böyle değiliz emin ol. Bu sadece, eh, bir seferlik."

Lena parmağındaki yüzüğü çıkardı ve yüzük şekil değiştirirken onu saçına bağladı. "Oha, bu şey çok havalı!" Lena gülümsedi. "Evet, babam ve Rip abimle bunu 2079 Doğu Fransa Cumhuriyeti'nden almıştık. Kullanışlı bir şey."

Muhabbetlerini savaş sırasında da sürdürmeye devam ettiler. Sonunda karşılarındaki bir avuç kötüyü alt etmişlerdi. Kısa sürede acı gerçekle yüzleşmişlerdi.

Eliot, "Buradan nasıl çıkacağız?" diye sormuştu ve kimse bunun yanıtını bilmiyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

171K 6.2K 29
Joker ve harley ile ilgili herşey Hayatları Bilinmeyenleri Bilgileri Fotoğrafları Başlangıç tarihi:1 haziran 2016 Hayran kurguda #8 1 ekim 2016
59.5K 4.9K 28
"Sözlerimizi bitirmeden evvel sana son bir tavsiyede bulunmak istiyoruz: "Yeşil Saçlı Adam" Dileriz onu görme talihsizliğini yaşamazsın.Bu şehirde b...
23.7K 2.1K 44
Yıl 2026, DC evreni karmakarışık! Genç kahramanlarımız yeni maceralara atılıyor. Yeni nesil, yeni düşmanlar, yeni güçler! Zaman alt üst olmuş durumda...
133K 2.9K 104
Sabah Uykum-Satır Arası kısa sözler...