DÜŞMAN OKULLAR "YAZ KAMPINDA"

By BURCUQUEEN

6.1M 317K 145K

Yıldız Koleji, sınav senelerinden önce on birinci sınıf öğrencilerini rahatlatmak amacıyla yaz kampına götürü... More

1-DİKDÖRTGEN MASA ŞÖVALYELERİ
2- RÜYA
3-ASLI İLE ARAS
4- KOŞU YARIŞI
5-KUTLAMA
6-KAVGA
7-KEDİ KIZLAR
8- ROMEO BOZUNTUSU
9-ORMAN
10-BASKETBOL MAÇI
11-HAYALET
12-UFAKLIK
13-OYUN
14-İDDİA
15-VOLEYBOL MAÇI
16-OJE
17-İTİRAF
18-HASTANE
19-HEYECAN
20-YEMEK
21-AÇIKLAMA
22-KARAR
23-UYGULAMA
24-İNTİKAM
25-KONUŞMA
26-DENİZ
27-DÖVÜŞ
28-PLAN
29-YARDIM
30-ALAY
31-KAMP ATEŞİ
32-HASTALIK
33-İFŞALAR
34-DEĞİŞİM
35-PİŞMAN
36-YUMRUK
37-BARIŞMA
38-MAÇ
39-SİGARA
40-ASLINUR
42-YÜZME
43-AİLE YEMEĞİ
44-MÜZİK YARIŞMASI
45-KISKANÇLIK
46-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ
47-DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ-2
48-İLK
49-MUTLU
50-TARTIŞMA
51-CEZA
52-STÜDYO
BÖLÜM DEĞİL
53-GİZEMLİ ŞAHIS
54-ARAŞTIRMA
55-KORKU
BÖLÜM DEĞİL, AÇIKLAMA
56-GİZLİ ŞEYLER
57-DÜŞÜNCE
58-KÜSLÜK
59-KÜSLÜK-2
YAZA KADAR ASKIDA
HIZLI BİR ÖZET
60-KAZA
61-SAĞLIK
YKS'YE 53 GÜN VAR
62-İKNA
63-TABURCU
64-KEBAP ORDUSU
65-SON
BEŞ YILLIK SERÜVEN
KİTABIMLA GURUR DUYUYORUM
ÖZEL BÖLÜM-1
KARAKTERLER HAKKINDA İTİRAFLAR

41-MÜDÜRLER

96.2K 5.1K 3.2K
By BURCUQUEEN

Multimedya için kahvekalpben 'e teşekkür ederim.
Okullar açılmadan önce moral bölümü atmak istedim 😅

İyi okumalar!

Birkaç saniyelik şokun ardından gördüklerime emin olmak için gözlerimi kırpıştırdım. Emin olduktan sonra büyük bir şaşkınlık içinde hemen başımı indirip kayadan atladım. Hayalet'i kucağına alan Barış'ı çekiştirerek mağaraya girdim. Gördüğüm şeye gerçekten inanamıyordum.

"Kim vardı Melis?" diye sordu Barış.

Fısıldamasa da kısık sesle konuşmuştu. Ben ise hala şoktan kurtulamıyordum. Israrcı gözleriyle bana bakınca dayanamayıp söyledim.

"Bizim kel müdürle sizin süslü müdüre sarılıyordu."

Önce gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı fakat sonra kaşlarını çattı.

"Onlar İstanbul'a dönmemiş miydi?"

"Bilmiyorum," dedim şoktan kurtulup gülmeye başlarken. "Demek ki geri gelmişler."

"Sen gördüğün şeyden emin misin?" diye sordu.

Evet, emindim.

"Gel sende bak," dedim.

Barış Hayalet'i yere koyduktan sonra onları sessizce uyardım.

"Ses çıkarmak yok Hayalet, aynısı senin içinde geçerli Barış. İnsanların özel hayatını çok şey yapmayalım yani."

"Dedi gece kamp müdürünün odasına giren-" derken Barış'ın midesine sert bir yumruk attım.

Biraz yerinden kıpırdatamamış, hatta elim acıtmış olabilirdim ama sonuç olarak susmuştu ve bu yeterliydi.

"Beni takip et," diye fısıldayarak ve yavaş adımlarla mağaradan çıktım.

"Niye saklanıyoruz anlamıyorum. Onlardan bir şey olmaz," dese de bu sefer attığım sert bakışla onu susturdum.

Sessizce kayalardan tırmandık ve gördüğümüz manzarayla kayalıklardan düşmemek için Barış'ın koluna tutunmam gerekti.

Bizim Kel ve Süslü öpüşüyordu!

Daha önce okuldaki çiftlerde ya da birkaç kez barda, film ve dizilerde böyle sahnelere rastlasam da bu farklıydı. Fazlasıyla yaşlı ve... Hayatımın sonuna kadar unutamayacağım bir trajedi.

Barış sırıtarak, muzipçe bana bakınca onun bakışlarından saklanacak bir yer bulamadım. Tuttuğum kolundaki elimi sıkarak başımı göğsüne yaslarken tek amacım utancımı gizlemekti. Pekala, kokusu beni sakinleştirdiği için de olabilir. Ya da göğsü rahat olduğu için...

Başını geriye atarak gülerken elini belime koydu. Birkaç saniyenin ardından gülmemek için alt dudağımı ısırarak başımı kaldırdım ve elimle ağzını kapattım. Gülüşünü duymak benim için fazlasıyla güzel olsa da müdürler duymamalıydı.

"Bu gerçekten iğrenç," diye fısıldadım.

Başını onaylarcasına sallarken konuştu.

"Eminim biz daha iyisini yapardık."

Gözlerimi iki metre falan açarak ona baktım, hem fazla terbiyesiz konuşmuştu hem de birkaç dakika içinde bu kadar utanç bana fazlaydı. Omzuna çarparak kayalardan aşağı inmeye başladım.

"Pis sapık, gerizekalı," diye mırıldanmayı da ihmal etmiyordum.

O da arkamdan gelirken mağaraya girdim ve telefonumun flaşını yakıp etrafı taradım. Herhangi tehlikeli bir şey göremediğim için rahatlarken kenarda duran kaplumbağayı fark ettim. Hızlı birkaç adımda yanına giderken avuç içimin büyüklüğündeki kaplumbağa başını ve bacaklarını kabuğuna sakladı.

"Çok tatlı," dedim parmağımı kabuğunun desenleri üzerinde gezdirirken.

Küçükken babamın bana aldığı su kaplumbağası sayesinde kaplumbağalara karşı herhangi bir korkum yoktu. Hatta çok severdim.

"Ne garip kızsın," dedi Barış yanıma gelirken. "Kurbağadan kaçıyorsun ama kaplumbağaya dokunabiliyorsun. Örümcek görünce korkudan, köpek görünce sevinçten çığlık atıyorsun."

Verecek cevap bulamadığımdan ve az önce söylediği şeyin etkisi hala geçmediği için sadece omuz silktim. Bazı garipliklerim olduğunu inkar edemezdim.

Hayalet'in gelip ağzına almaya çalışması üzerine kaplumbağayı kenarlarından tutarak elime aldım. Belli ki kıskanmıştı, dışarı koysam iyi olurdu. Kayaların arasında bir yere koyduktan sonra mağarada en güvenli olan yere oturdum, Barış'ın yanına. Çünkü herhangi bir böcek gelirse müdahale etmesini sağlayabilirdim.

"Onlar uzaklaşana kadar burada kalsak iyi olur," dedim dizlerimi büküp bacaklarımı kendime çekerken.

Kolumu bacaklarıma dolayıp başımı dizime yasladım. Barış da yirmi santimetre kadar uzağımda bacaklarını uzatarak mağara duvarına yaslanmış, kollarından birini dirseğinden bükerek başının altına almıştı. Diğer eliyle ilgi isteyen Hayalet'i okşuyordu.

Tam şu anda, ay ışığı ve telefon flaşının altında, mağarada ve kumların üzerinde fotoğrafını çekmek istedim. Bir dergiye kapak olacak kadar güzel görünüyordu. Acaba Miss&Mr Model of Turkey yarışmasına katılmayı düşünmüş müydü?

Ne saçmaladığımın farkına varınca bakışlarımı ondan alıp denize çevirdim. Deniz deyince, insan olan Deniz ne yapıyordu acaba?

Düşüncelerim düşünecek konu bulamıyor gibiydi. Bir sürü saçma sapan şey düşündükten sonra sıkılmama gerek kalmadı çünkü zihnim bulandı ve hiç rahat olmayan bir konumda, Barış'ın varlığıyla ve kendini belli eden kokusuyla uykuya daldım.

Ne kadar süre geçti, bilmiyordum fakat telefonumun işkence gibi gelen melodisiyle gözlerimi araladığımda üzerime esen deniz rüzgarından beni koruyan kol, bedenime sıkıca sarılmıştı. Gözlerimi kırpıştırıp başımı hafifçe kaldırdım. Uyku sersemliğiyle nerede olduğumu anlamaya çalışırken Barışla konumumuzu fark ettim.

Barış'ın üzerine doğru düşmüştüm. Sol tarafında oturmama rağmen başım sağ omzunda, üst bedenim göğsündeydi fakat ağırlığımın altında ezilmiyordu çünkü bacaklarım kumdaydı. Barış başını yasladığı mağara duvarından kaymış, sağ kolunu başının altına koymuştu ve kumda uzanarak uyuyordu. Sol kolunu sıkıca belime sarmıştı.

Benim soluma uzanan Hayalet ise sanki beni Barışa itmiş gibiydi, ikisinin arasında sıkışmıştım resmen.

Telefon sustuktan birkaç saniye sonra yine ısrarla çalmaya devam edince doğrulmaya çalıştım. Fakat Barış belimdeki kolunu acıtacak kadar sıkılaştırarak kalkmamı engelledi. Başımı kaldırıp, nasıl yaptım bilmiyorum ama, ona doğru döndüm. Yüzlerimiz birbirine hiç olmadığı kadar yakındı fakat başka çarem yoktu, sıkışmıştım.

"Barış," diye fısıldadım birkaç kere.

Uyanmayınca daha sesli konuştum.

"Barış, uyan!"

Gözlerini kırpıştırarak açtı. Hemen dibinde duran korkunç bir ben görünce doğrulmaya çalıştı fakat alnımız çarpıştı. Kolunun sıkılığını azaltınca hemen doğruldum. Onunla uyuyakaldığım için fazlasıyla utanç hissediyordum.

Kenarda, flaşı hala açık olan telefonumu aldım ve kim bilir kaçıncı kez arayan Aslı'nın aramasını cevapladım.

"Efendim?" dedim uyku mahmuru bir sesle.

"Melis," dedi Aslı endişeyle. "İyi misin?"

"İyiyim," diye cevap verdim. Bu kız neden bu kadar endişelenmişti?

"Neredesin sen Melis, saatin kaç olduğundan haberin var mı. Meraktan öldük, az kalsın diğerlerini uyandıracaktık!"

Endişesi gittikten sonra hemen sinire başlamıştı. Aynı annem gibiydi. Yüksek sesini kaldıramayınca yüzümü buruşturarak telefonu kulağımdan uzaklaştırdım ve saate baktım. 00.14 yazısını görünce kaşlarımı çattım. Saatlerdir uyuyor muyduk?

Telefonu tekrar kulağıma dayadım fakat sesini biraz kısmıştım. Kulak sağlığımı düşünmeliydim!

"Biz sana güvenip mağaralara gönderiyoruz ama sen hiç haber vermiyorsun Melis Hanım! Aklıma ne kadar ihtimal geldi haberin var mı? Barış'ın seni bıçaklayarak öldürüp çöp kutusuna attığını bile düşündüm."

Bakışlarım Barış'a kaydı. Uyku sersemliğini gidermek için eliyle saçını karıştırırken bana bakıyordu. Telefonumun sesini kıstığım için kendimi kutladım, Aslı'nın onun hakkında dediklerini duymasını istemezdim.

"Sadece uyuyakalmışız Aslı, annemleşme."

Aslı yine bir şeyler söylerken sözünü kestim.

"Yarım saate kulübede olurum tamam mı? O zaman azarlarsın."

Telefonu kapattıktan sonra tekrar Barış'a döndüm.

"Uyuyakalmışız," dedim ayağa kalkarken. "Saat on iki."

Kaşlarını 'cidden mi?' der gibi kaldırıp telefonunu çıkardı. Saate baktıktan sonra yarım ağız sırıttı. Uykusu hala belli olan sesiyle konuştu.

"Benim kollarımda uyumayı alışkanlık haline getiriyorsun güzelim."

Bana güzelim mi demişti o? Peki kalbimin bu kadar hızlanması doğal mıydı?

"Sen uyandın sanki," dedim omuz silkerek.

"Bu mağarada ilk uyuyuşum değil, sen yokken de uyumuşluğum var," dedi.

Pislik, illa ki bir gıcıklık yapacaktı.

"Emin ol şu anda uyku muhabbeti yapamam, kulübede beni bekleyen bir Aslı var ve acele etmeliyim."

Uyanan Hayalet'in tasmasını aldım ve hala uykusundan tam arınamasa da ayağa kalkan Barış'a döndüm. Geçen gün onun bu uykulu halinde yanaklarını sıkmak istememiş miydim?

"Söylesene," dedim duraksayarak. "Eve gelen misafirlerde sürekli yanak sıkan teyzelere hiç rastladın mı?"

Yüzünü buruştu.

"Eve gelen misafirlerin yanına uğramıyorum genelde."

"Yani rastlamadın," dedim tasmayı bırakıp ona bir adım yaklaşarak. "Bu hissi öğrenmeden ölmeni istemem."

İki elimi de yanaklarına koydum ve sıktım. Eskiden Ceren'e, şimdi de arada bize gelen komşunun çocuğuna yaptığım gibi birkaç saniye yüzünü mıncırdım fakat ellerimi tutarak beni durdurdu. Daha bitmemişti ki!

"Sanırım bu hissi öğrenmek istemiyordum."

Sırıtarak konuştum.

"Artık çok geç."

Hayalet'in tasmasını tekrar tuttum ve kayalıkları tırmanmaya başladım.

----------

Yatağımda geriye doğru yaslanırken Pringles kutusundan bir tane daha cips aldım.

"O an öyle gelmedi ama," diye mırıldandım ağzımdakini çiğneyerek. "Kızlar ben yanlış yapıyorum."

Aslı beni anlayıp başını onaylarcasına salladı. Ezgi ve Zeynep ise anlamamıştı.

"Barış'ın benden hoşlanıp hoşlanmadığını bile bilmezken onunla fiziksel olarak bu kadar yakın olmak... Ne kadar doğru?"

"Barış'ın hoşlanma aşamasını geçtiği gayet ortada," dedi Aslı. "Ama aranızdaki şeyi adlandırmadan beraber uyumanız doğru değil. Gerçi bilerek olmamış ama tek örnek uyuma değil."

Başımı sallayarak onayladım.

"Hoşlanma konusu haricinde haklısın. Beni beğendiğini biliyorum ve sadece dış görünüşüm için benimle yakın olup olmadığını bilemem."

"Kızım mal mısın, daha dün Barış'ın adamlığından bahsetmiyor muydun?" diye sordu Zeynep.

Duraksadım. Barış bunu yapacak kadar kötü biri değildi.

"Doğru," diye mırıldandım düşünerek. "Böyle bir şey imkansız ama... Ama hoşlansaydı söylerdi."

"Hoşlansaydı söylerdi," dedi Ezgi. "Ama o aşık ve bunu söylemek bazen yılları bile alabiliyor."

Gözlerimi büyüttüm.

"Alçaktan uçun kızlar."

Bu sözü söyleyince aklıma yıllar önce okuduğum Yeraltı Günlükleri Serisi gelmişti. Yanlış hatırlamıyorsam orada da böyle bir söz vardı. Aynı şey Aslı'nın da aklına gelmiş olmalı ki, bana bakıp konuştu.

"Pekala Gregor, ne kadar anlatsak da anlamayacaksın. En iyisi yatıp zıbarman."

Dediği şeye hepimiz gülsek de Barışla birkaç saat uyuduğum için hiç uykum yoktu. Onlar uyurken ben de uykum gelene kadar dizi izleyebilirdim.

"Pekala," dedim. "Barış eğer bana karşı bir şey hissediyorsa bunu bana zamanla söyler. Ben artık hareketlerime daha fazla dikkat edeceğim."

"En doğrusu," diye onayladı Ezgi.

Sonra herkes uyudu ve Casino Royale adlı bir gerilim/aksiyon filmi açtım. Film güzeldi fakat ben Barışla geçirdiğimiz anları düşünüp durduğum için bir türlü odaklanamadım. En sonunda filmi kapattım ve kulaklarımı takıp dışarı çıktım. Kimse olmayacağını düşündüğüm için kedi desenli pijama takımımı sorun etmemiştim.

Ses çıkarmamaya çalışarak kulübenin kapısını kapattım. Arada bir ana yol olsa da bizim kulübenin kapısı Barışların kulübesinin kapısına doğru bakıyordu. Kulağımdaki müzikle bizim taraftaki kaldırıma bağdaş kurarak oturdum. Başımı kaldırıp Barışların kulübesine baktığımda Barış'ın da kendi taraflarındaki kaldırımda keko oturuşu yaparak sigara içtiğini gördüm, demeyeceğim. Çünkü öyle bir şey olmadı. Kulübesinin ışığı yanmıyordu.

Kampa ilk geldiğim an ve şu anki düşüncelerimin farklılığını karşılaştırmaya dalmışken, Barışların kulübesinin kapısı açıldı. Başımı kaldırıp baktığımda Hakan'ın çıktığını gördüm.

Ona bir baş selamı verip telefonumla uğraşmaya başladım fakat o gitmek yerine elindeki biten sigarayı söndürdü ve yanıma geld. iBen onu duymak için kulaklığımın tekini çıkarırken kaldırımda yanıma oturdu. Pijamalarıma bir bakış atsa da bir şey söylemedi ve konuştu.

"Barış'a ne yaptın?"

"Ne yapmışım?"

"Adam neredeyse hiç sigara içmiyor," dedi.

'Hiç yemek yemiyor,' der gibi söylemişti.

"Ne güzel işte," dedim.

Başını sallayarak onayladı. Birkaç saniyelik sessizliğin ardından konuştu.

"Zeynep'in numarasını versene."

Düz bir hareketle ona döndüm. Bu hareketi yaparken aklıma gelen şey sırıtmamı sağladı.

"Telefonunu ver," dedim.

Bu kadar çabuk ikna olmamı garipserken telefonunu çıkarıp verdi. Ezberimdeki Kaan'ın numarasını tuşlarken konuştu.

"Zeynep'in numarası olduğuna emin misin?"

"Elbette eminim, yakın arkadaşımın  numarasını unutacak değilim."

Ablamın numarasını hala ezberleyemesem de bizimkilerin anne babalarının numaralarını bile biliyordum. Hatta Aslı'nın  anne babasının numarasını kendi anne babamınkinden daha önce ezberlemiştim. Hakan'ın bu anlamda söylemediğini bilsem de salağa yatmak eğlenceliydi.

"O anlamda dememiştim," dedi ben ona telefonunu uzatırken. "Neyse boşver."

Omuz silktim ve kulaklığımın çıkardığım tekini takarak önüme döndüm. Birkaç saniye sonra taktığım kulaklık çıkarıldı.

"Ne dinliyorsun?" diye sordu kulaklığı kulağına takarken.

Kulaklığımı başkalarıyla paylaşmaktan nefret etsem de şarkıyı duyması için ona birkaç saniye tanıdım.

"Oo Linkin Park," dedi ve gözlerini kapatıp komik hareketlerle hayali bir bateriyi çalmaya başladı.

Embesil hareketleri karşısında kahkahama engel olamadım. Sonra kulaklığı almaya çalıştım fakat elini kulağının üzerine örttüğü için bunu başaramadım. Çareyi müziği kapatmakta bulduğum sırada önümüzde bir çift spor ayakkabı belirdi.

Önce spor ayakkabının yürüdüğünü sanıp korkacak gibi olsam da kısa sürede hareket edenin ayakkabı değil, ayakkabının içindeki ayak olduğunu anladım. Ne kadar mal olduğumu düşünerek ayağın sahibine baktım.

Barış?

Hakan'ın elini çekip kulaklığı aldı. Ardından Hakan elini ovuşturarak kenara kaydı ve o da tam ortamıza oturdu.

"Yine her zamanki gibi öküzsün Barış, çocuğun elini acıttın," diye kızdım.

Bana alayla baktı.

"Hak etti."

"Ne yaptı ki," dedim.

Hakan'a bir bakış atıp bana cevap vermedi.

"Zeynep uyuyor mu?" diye sordu Hakan.

Başımı onaylar anlamda salladım.

"Ama arayıp uyandırabilirsin. Telefonu açar açmaz saçlarını ve gözlerini falan çok beğendiğini söyle bu tür iltifatları sever."

Zafer kazanmış gibi gülümserken konuştu.

"O zaman ben kalkayım, sağol taktik için."

O kulübesine giderken Barış birkaç saniye arkasından baktı. Ardından gülmemek için zor duran bana döndü.

"Ona kimin numarasını verdin?"

"Zeynep'in?"

"Hadi ama Melis, dürüst ol."

Gülmemek için birbirine bastırdığım dudaklarımı serbest bıraktım ve gülmeye başladım. Barış bana tip tip bakarken konuştum.

"Kaan'ın."

Sırıtarak ayağa kalktı.

"Bunu kaçıramam, sende burada fazla takılma yat uyu."

Kulübesine doğru yürürken arkasından konuştum.

"Sanane."

"Bu pijamaları kimsenin görmesini istemezsin bence," dedi omzunun üzerinden bana bakarak.

Benim yüzümdeki alaylı ifade donarken omuz silktim. O kulübeye girdikten sonra bende ayağa kalktım ve kendi kulübeme yöneldim.


Continue Reading

You'll Also Like

125K 8.5K 14
Tüm kitaplarda kız ve erkek ya üniversite koridorunda hızlı giderken çarpışarak, ya erkeğin arkadaş grubu ile iddalaşması sonucu, ya rast gele numara...
332K 13.6K 47
Kaçmaya devam etsem bile, Bir yalan tarafından yakalanıyorum! 30042018 ・ 30042019 🌊 ibangtanyou ~ illegalbiryazan ortak yapımıdır 🌊 (Kapak tasar...
28.8K 1.4K 28
"Çok güzelsin. Yemin ederim çok güzelsin ve ben buna yıllarca ağlayabilir, her görüşümde ilk günki gibi vurulabilirim." * "Sen ki viran olmuş bir şeh...
11.3K 1.6K 16
söylesene, dudaklarını neden ölüm öpmüş gibi? ... 31.08.21 21.01.22 text-düz yazı -angst