Sensiz Geçen Yıllar

By ozlemalper

351K 20.2K 2.1K

Aradan geçen yıllar kalpteki yangınları dindirebilir mi? Ya da kalp kırıklıkları zamanla kendini onarabilir... More

1. Bölüm
Tanıtım
Geçmişten Gelen
İlk Karşılaşma
Hesaplaşma!!!
Acımasız Saldırı
Çaresizlik
Cehennemde İlk Gün
Güç Gösterisi
Merhaba Zorlu Hayat
Pes Etmenin İlk Hali...
Can ile İkinci Raunt
Hastalık...
KAVGA!!!
RESTLEŞME
Gece Kaçamağı
HASTALIK II
Hakan Korhan kim?
Esaret Bitiyor mu?
Hakan Yiğitoğlu
İlk Korkular
"Yeni Planlar"
Direnişin İlk Adımları
Ve Savaş Başlasın O zaman
Toplantı...
İlk İş Günü

Birdi İki Oldular

13.1K 731 54
By ozlemalper


Emir evden çıktığında az da olsa rahatlamıştı.Ofise vardığında ise aklında ki tek şey olabildiğince çabuk Gökçe'nin eve gelişini sağlamaktı.Ama ondan da önce yapması gereken Gökçe'nin bankaya olan borcunun ne kadar olduğunu öğrenmekti.Bunun için avukatı ile yaptığı konuşmanın ardından kendini işine verdi.Daha doğrusu vermeye çalıştı.Kafası akşam Güniz ile yapmak zorunda olduğu konuşmaya gidip duruyordu.Bu konuda ona söz hakkı vermeye niyeti yoktu ve bunun son derece yanlış olduğunu da biliyordu.Tıpkı Güniz'in kendisinin söylediği hiç bir şeye karşı çıkmayacağını bildiği gibi.Bir çok erkek istediğinin kendisine karşı çıkmayan bir kadın olduğunu söylese de aslında bu hiç de doğru değildi.Güniz'in her dediğine evet demesinden son derece sıkılmıştı.Gökçe'nin asla böyle bir kadın olmadığı geldi aklına birden.Yanında işe girdiği ilk andan beri kendisine yanlış gelen her şeye karşı çıkmıştı.Elbette bazı şeyleri sırf kendisi istiyor diye kabul ettiği de olmuştu ama onlarda azınlıktaydı çoğunlukta değil.

Düşüncelerinin gidişatından korkarak ayağa kalktı.Dışarıda oldukça kasvetli bir hava vardı ve canı giderek daha çok sıkılıyordu.Ani bir kararla ceketini alarak kapıya yöneldi.

"Ben çıkıyorum, bütün toplantılarımı iptal et"

Kadının şaşkın bakışlarına aldırmadan asansöre doğru yürüdü.aslında bu kadar önemli toplantıların olduğu bir gün yapılacak en son şey bile değildi ofisten çıkmak ama içeride biraz daha kalırsa boğulacağını biliyordu.Kravatını gevşeterek daha fazla nefes almaya çalıştı.B unların neden olduğunu elbette biliyordu ama geri plana atmayı tercih ediyordu.Sabırsız hareketlerle asansörün çağrı tuşuna bastı defalarca.Davranışları yüzünden kendisine kızsa da aksini bir türlü yapamıyordu.Karşıdan geleni görünce daha da daraldı.

"Ahh harika"

"Emir ağabey çıkıyor musun?"

Yüzüne kondurduğu eğreti gülümseme ile Cemal'e döndü.

"Evet çıkıyorum.Bir şey mi vardı Cemal?"

"Önemli bir şey değil ama biliyorsun ki bugün çok önemli toplantıların vardı ve..."

"Bunları ben de biliyorum Cemal ama dışarıda işim var ve geri dönmeyeceğim"

Karşısında ki adamın şaşkın bakışlarına aldırmadan gelen asansöre attı kendini.Bunun anında Güniz'e yetiştirileceğini adı gibi biliyordu ama bunu da bir kenara atarak binadan dışarıya çıktı.Adımını dışarıya attığı an gök çılgıncasına gürledi ve hemen ardından delicesine bir yağmur başladı.

"Ahh bir bu eksikti"

"Emir bey!!!"

"Arabamı getirmelerini söylermisin lütfen?"

"Elbette hemen geliyor efendim"

Beş dakikalık bir beklemenin ardından gelen arabasına bindi.Yağmur ise daha da kontrolden çıkmış bir şekilde yağıyordu ve her geçen an şiddetini daha da arttırıyordu.Dikkatini iki katına çıkararak yola koyuldu.Aslında amacı annesinin evine gitmekti ama son saptığı sapaktan sonra istikametinin ev olmadığını da biliyordu.On beş dakikalık bir yolculuğun ardından Gökçe'nin çalıştığı yerin önüne geldi.Dışarıdan son derece izbe bir görünüme sahip mekan dişlerini sıkmasına neden oldu.İçeriye girdiğinde gördükleri ise tam manası ile şok oldu.Oldukça karanlık bir mekandı ve insanın burada yasa dışı bir şeyler döndüğünü düşünmesine neden oluyordu.Gökçe'nin böyle bir yerde ne işi olduğunu anlamaya çalıştı ama sonra O'na başka yol bırakmayanın kendisi olduğu gerçeği ile yüz yüze geldi.Yanına gelen kadına "Gökçe'yi görmek istiyorum" dedi.

"Gökçe'nin gelmesine daha yarım saat var" oldu aldığı yanıt.Kadını kafası ile onayladıktan sonra masalardan birine oturdu.İçeride üç dört masa doluydu ama daha öğlen saatlerinde oldukları göz önüne alınırsa dolu bile denilebilirdi.Kafasını dışarıya çevirip hala yağmaya devam eden yağmuru izlemeye başladı.İnsanlar çil yavrusu gibi oradan oraya koşuşturuyordu.Bir süre onları izleyerek içinde ki sıkıntının hafiflemesini bekledi ama bunun boşuna olduğunu iyi biliyordu.Gökçe'yi yüzü gözü kan revan içinde gördüğü ilk andan beri hisleri karmakarışıktı.O'nun yeniden hayatına girmesine neden olan kaderin cilvesine kızgın olsa da ondan hala etkilendiği için kendine daha da kızıyordu.Gökçe'nin yanlarında çalışacak olması kendisine de manasız ve son derece saçma geliyordu ama onun yeniden gözünün önünde olması isteği ile savaşamıyordu.Çünkü bunu her şeyden daha çok istiyordu.O'nu her gün görmek ve sesini duymak istiyordu.Bunların hoş geçecek karşılaşmalar olmayacağını bilerek istiyordu bunu üstelik.Kendi halindeyken son derece mantıklı düşünmeyi başarıyordu ama Gökçe'yi gördüğü an aklına düşen ihaneti bambaşka bir adama dönmesine neden oluyordu.O'na karşı son derece acımasız olduğunu da biliyordu ve bunun sadece başlangıç olduğunun da gayet farkındaydı.Gökçe'nin teklifini kabul etse de asla boyun eğmeyecek bir yapısı vardı ve bu da Güniz ile aralarında sürtüşmeye neden olacaktı.Kendisi de haliyle Güniz'in yanında yer alacaktı ama bu durumun ne denli acı verici olacağının farkında bile değildi.

Elini sıkıntı ile yüzünde gezdirirken karşıdan gelen Gökçe'yi gördü.Delicesine yağan yağmur umurunda değilmişcesine neşeliydi.Kaldı ki sabah yaptıkları konuşmadan sonra kendi canı son derece sıkkınken O'nun bu denli neşeli olması anlayabileceği bir şey değildi.Ama hemen sonra kendi görüş açısını kapatan duvarın bitiminde gördüğü herif bütün bedeninin hissizleşmesine neden oldu.Gökçe ,günlerdir kabus gibi beynine çöken herifin kolunun altında dünyadan bihaber görünüyordu.Onlar hala gülüşerek kapıdan girerken kendisi oturduğu yerde daha rahat bir pozisyon aldı.O nasıl rahat ve umursamaz görünüyorsa kendisi de aynı şekilde davranmak istiyordu.İçinde bulundukları durumda avantajlı tarafın kendisi olduğunu biliyordu ve bunu da Gökçe'ye sürekli olarak hatırlatmak da kararlıydı.

Gökçe canı ne kadar sıkkın olursa olsun bunu Hakan'a hissettirmemeye kararlıydı.Gerçi bunu becerebildiğini de düşünmüyordu ama yine de her şey yolundaymış gibi davranmak mecburiyetinde hissediyordu kendisini.Hele ki sabah ki telefon konuşmasının akabinde ağlarken Hakan'a yakalandığından beri bunu daha çok hissediyordu.Hakan kafayı bir yerlerden para bulmaya takmıştı ve bunun için yapabilecekleri korkmasına neden oluyordu.Nedeni ne olursa olsun onun verdiği kararlardan geri dönmesini istemiyordu kaldı ki buna neden olacak kişinin kendisi olmasını hiç istemiyordu.

Saçlarından süzülen suyu eli ile silkeledi.İliklerine kadar ıslansa da kendini garip bir şekilde rahatlamış hissediyordu.

"Yağmur iyi geldi"

Hakan kafasını arkaya atarak güldü. Onun yağmuru ne kadar sevdiğini Karadeniz de geçirdikleri üç yılda daha iyi anlamıştı.

"Aman dikkat et hasta olma"

Gökçe'nin bütün yüzünü kaplayan gülümseme yerle bir olmuştu bir anda .Onun ne düşündüğünü anlayan Hakan kendine küfür ettikten sonra Gökçe'yi hafifçe kendine çekerek sarıldı.

"Hasta olmak gibi bir lüksüm yok sanırım"

Hakan sessiz kalmayı tercih ederek Gökçe'ye baktı.Saçlarından yüzüne damlayan sulara gözyaşları da eklenmişti şimdi.

"Seni o heriften kurtarmak için ne gerekiyorsa yapacağım Gökçe.Aldığım bütün kararları yerle bir etmem gerekse de yapacağım bunu"

Gökçe yüzünü kuruladıktan sonra Hakan'a gülümsedi.

"Bunu yapmayacaksın Hakan.Ben hayatım boyunca bu yükün altında yaşayamam.İki yıl dediğin nedir ki , gelir geçer"

"Bunları sonra konuşuruz.Hadi değiştir üstünü de geç kalma.Takmasın patron son günlerinde sana"

Emir onların göremeyeceği bir yerden olanı biteni izliyordu.Konuştuklarından pek bir şey anlamasa da Hakan'ın Gökçe için yapmayacağı şey olmadığını anlamıştı. Hakan'ın görünen de daha fazlası olabileceği ilk o an dank etti ve Onu araştırmayı aklının bir köşesine not ederek saklandığı gölgelerden dışarıya çıktı.

"Merhabalar"

Gökçe ve Hakan aynı anda döndüler ve son derece rahat bir tavırla kapının pervazına yaslanmış Emir'i gördüler.Gökçe,Emir'in vermek istediği "son derece rahatım" görüntüsünün aksine ne denli gergin olduğu görebiliyordu.

"Çık dışarı"

Hakan'ın tepkisi o kadar ani olmuştu ki ne Gökçe ne de Emir onu durdurabilmişti.Hakan Emir'in koluna yapışmış bulundukları soyunma odalarından dışarıya sürüklüyordu.Emir'in kendine gelmesi ve ayak diremesi ise işleri daha da karıştırıyordu.Kolunu ani bir hamle ile Hakan dan kurtaran Emir dimdik duruyordu her ikisinin karşısında.

"Çek elini kolunu üzerimden.Dışarı çıkacak olan sensin.Benim Gökçe ile konuşacaklarım var"

Aynı köprüde karşılaşan iki inatçı keçi gibi dikleniyorlardı birbirlerine.Her ikisinin de geri adım atmaya niyeti yoktu.Her zaman ki gibi araya giren Gökçe oldu ve uzanıp Hakan'ı kendinden yana çekti.Bunu ikinci kere yapıyordu ve bu sefer ki ilkine oranla daha da çok koymuştu Emir'e.

"Gökçe'yi şimdilik kendine mecbur bırakmış olabilirsin ama bunu sessizce bir köşede izleyeceğimi düşünme sakın .Onu senin esaretinden kurtarmanın bir yolunu muhakkak bulacağım

Son derece komik bir fıkra dinlemiş gibi güldü Emir ama duyduklarının zerresinden hoşlanmamıştı ve bunu da saklamayı başaramıyordu.

"Gökçe benim kölem değil ve onu esaret altına almış değilim.Bu bir iş anlaşması ve..."

"Sen buna ne isim verirsen ver gerçeği değiştiremezsin. Gökçe'yi köşeye sıkıştırdın ve istediğini elde ettin. Onun senin yanında kendi isteği ile durmayacağının da pekala farkındasın.Ama kendini kandırmak istiyorsan buyur devam et"

Hakan'ın söylediği her bir kelimenin doğru olması Emir'i kudurtuyordu.Gözleri beyazına kadar kapkara olmuştu ve Gökçe de bunun kendisine vereceği zararın farkındaydı.Kendi iyiliği için geri adım atması gerektiğini biliyordu.Yeniden Hakan'ın koluna dokundu.

"Ben hallederim Hakan.Sen geç içeriye"

İkisinin konuşması gerektiğini Hakan da biliyordu.Birkaç adım geri çekilerek Gökçe'ye baktı.Az önce buz kesen bakışları yeniden sıcacıktı.

"Hemen dışarıdayım ve ihtiyacın olduğu an seslenmen yeter.Biliyorsun..."

"Biliyorum"

Hakan, Emir'e attığı öldürücü bakışların ardından dışarı çıktı.

"Çantanı al dışarıya çıkıyoruz"

"Anlamadım?"

"Çantanı al dışarıya çıkıyoruz dedim.Bunun neresini anlamadın Gökçe.Söyler misin lütfen?"

Gökçe içinden ona kadar sayarak sessizliğin, korudu,kollarını birbirine bağlayarak olduğu yerde beklemeye devam etti.

"Ne diyeceksen burada söyle.İşim gücüm var benim"

"Ah Gökçe ah.İlla ki duyacaksın değil mi? Senin..."

"Tamam tamam biliyorum benim işim de gücüm de bundan sonra sensin.Ne de olsa bana eşek yüküyle para saydın.Falan filan...."

Gökçe'nin sesi son derece alaycı çıkıyordu ama Emir Onun sesinde ki kabullenmişliğinde farkındaydı ayrıca.Gökçe daha fazla itiraz etmenin anlamsızlığının farkında çantasını aldı ve ardına bile bakmadan yürümeye başladı.Kapının önüne geldiğinde durup beklemeye başladı.Kısa bir süre sonra Emir'in de gelmesi ile yağan yağmura aldırmadan Emir'in az önce görmediği arabasına doğru yürüdü.Yağmur'un olanca hızıyla yağması umurunda bile değildi.Emir bir süre saçağın altında durup karşısında ki kadına baktı.Saçları tamamen ıslanmış üzerinde ki kıyafetler bedenine yapışmıştı.Başka bir kadına son derece seksapellik katacak olan bu görüntü Gökçe'yi sadece daha sevimli kılıyordu.Bunları bir kenara bırakarak arabaya doğru koşmaya başladı.En sonunda arabaya bindiklerinde iliklerine kadar ıslanmışlardı.Gökçe'ye bakmadan yola koyuldu.Yan tarafında ki hareketliliği fark edince göz ucuyla ona baktı.Çantasından çıkardığı mendille yüzünden süzülen yağmur damlalarını silmeye çalışıyordu ama bunu başardığı da söylenemezdi.

"Çok vaktim yok ne söyleyeceksen hemen söyle.İşe dönmem gerek"

Emir arkayı kontrol ettikten sonra şerit değiştirip yan yola saptı.

"Hey kime diyorum ben.İşe gideceğim dedim sana..."

"Artık orada çalışmayacaksın Gökçe"

Gökçe ağzı açık kalmış bir şekilde yanında oturan adama bakakaldı.

"Nasıl ya? Ben orada çalışıyorum ve..."

"Artık çalışmıyorsun dedim sana"

Emir sesinin son perdesi ile bağırıyordu şimdi. "Öyle berbat bir yerde ne işin var senin"

"Kes artık saçmalamayı.Bulduğum her işi baltaladıktan sonra hangi hakla bana böyle bir şey söylersin.Hem sana bir şey diyeyim mi son üç senedir çalıştığım en iyi yer burası.Nerelerde çalıştığımı , hayatımı kazanmak için ,Boğaç'a para yollamak için ne işler yaptığımı bilsen şaşırır kalırsın"

O kadar hırsla konuşmuştu ki yıllardır içinde biriktirdiklerini kusmuştu resmen.Duydukları ise Emir'in hiç hoşuna gitmemiş ve son derece rahatsız olmasına neden olmuştu.Frene sıkı bir şekilde basarak arabayı durdurdu.O kadar hızlı sürmüştü ki yarım saatlik yolu neredeyse on beş dakika da gelmişleri.Gökçe'nin hala oturmaya devam ettiğini görünce gidip kapıyı sökercesine açtı.Gökçe'nin koluna uzanan elleri aynı sertlikteydi.

"Çık dışarı"

Gökçe kolunu ondan kurtarıp bir kaç adım uzaklaştı.Nereye geldiklerini anlamak için etrafına bakındı ama hiç bir göz aşinalığı yaşamadı.

"Neden geldik şimdi buraya"

Emir hızını kesmeden bütün haşmeti ile önlerinde dikilen eve yürüdü.Kapıyı açıp beklemeye başladı ama Gökçe'nin hala dikilmeye devam ettiğini görünce gidip koluna yapıştı.Yarı çekerek yarı sürükleyerek eve girmesini sağladıktan sonra bütün gücüyle kapıyı çarptı.

"Anlat bakalım nerelerde çalışmışsın"

"Sen aklını mı kaçırdın.Ne hakla beni çekiştirirsin"

Gökçe hala acıyan kollarını ovuştururken ateş saçan bakışlarla Emir'e bakıyordu ama Emir'in bakışlarının da Gökçe'ninkilerden pek bir farkı yoktu.

"Anlat dedim Gökçe"

"Sana hiç bir şey anlatacak değilim çünkü yaşadığım hiç bir şey seni ilgilendirmez."

Emir sakinleşmek için derin soluklar alsa da hiç bir şeye yaramıyordu.Böyle bağırarak hiç bir yere varamayacaklarını da biliyordu üstelik.Gökçe kollarını birbirine bağlamış taviz vermeyen bakışlarla bakıyordu Emir'e

"Haklısın.Nerelerde çalıştığında ne işler yaptığında beni ilgilendirmez"

En sonunda soğukkanlılığına yeniden kavuşmuştu.Gözleri her zamankinden daha soğuk bakıyordu şimdi.

"Biz işimize bakalım"

"Neymiş bizim işimiz bakalım"

Emir daha dikkatli bakınca Gökçe'nin yaprak gibi titrediğini gördü.Üzerinde ki kıyafetler hala ıslaktı ve değiştirmediği taktirde Gökçe'yi hasta edeceği de muhakkaktı.

"Takip et beni"

Gökçe, O'nun kendisi ile emir verir tarzda konuşmasından son derece sıkılmıştı ve "Canın cehenneme" diyerek kapıya doğru yürümeye başladı.

"O kapıdan çıkarsan eğer bütün anlaşmayı çöpe atar ve gereğini yaparım Gökçe.Beni bilirsin yaparım dersem yaparım"

Eli kapının tokmağında kalakaldı Gökçe.Ne kapıyı açıp çıkabiliyor ne de Emir den yana dönebiliyordu.Daha yaşarken Araf'ın ne kadar zor bir durum olduğunu anlıyor ve her geçen saniye Emir'e karşı daha da bileniyordu.

"Beni takip et.Lütfen"

Emir de onun arada kaldığını anlamıştı ve bunun her anından müthiş bir haz duyuyordu.Yine de uslubunu biraz daha yumuşatmaya karar verdi.

"Üstündekilerin değişmesi lazım yoksa hasta olursun ve hasta bir çalışan hiç bir işime yaramaz"

Gökçe konuşmanın başında O'nun kendisi için endişelendiğini düşünse de cümlenin bitimiyle birlikte acı gerçekle bir kez daha yüzleşmek zorunda kaldı.Bu sefer hiç itiraz etmeden O'nu takip etmeye başladı.Gözünden süzülen tek damla yaşı aceleyle sildikten sonra Emir'in girdiği odaya girdi.Emir baktığı bir kaç dolabın ardından istediklerini bulup yatağa fırlattı.

"Bunları giy ve aşağıya gel"

"Kimin bunlar"

Emir bütün dişlerini gösterircesine güldü ve "Sence kimin" dedi.

Gökçe de biliyordu bu kıyafetlerin Güniz'e ait olduğunu ama aldırmıyor olduğunu göstermek için uzanıp kıyafetleri aldı.

"Kiminse kimin bir önemi yok.Kuru olmaları benim için yeterli" dedikten sonra kapıyı Emir'in yüzüne kapadı.Emir kapının dışında şaşkın bir şekilde dikilirken Gökçe de içeride çektiği acıyı dindirmeye çalışıyordu.Elinde ki kıyafete nefretle baktıktan sonra gözlerini kuruladı ve ıslak kıyafetleri çıkarıp kurularını giydi.Elleri ile yüzünü tekrar kuruladıktan sonra duruşunu daha da dikleştirdi.

"Bana yaptığın her şeyi sana ödeteceğim Emir.Göreceksin o evi sana cehenneme çevireceğim"

Emir aşağıda volta atarak yürürken Gökçe de ayna karşısında kendisine bakıyordu.Emir'in seçtiği kıyafet son derece seksiydi ama kendisine o kadar bol gelmişti ki neredeyse içinde yüzüyordu.Kazağın kollarını bir kaç kez kıvırarak kendine uygun hale getirdi.Pantolonun paçaralını da aynı şekilde kıvırdı ama beli o kadar boldu ki neredeyse üzerinden düşecekti.Bu şekilde aşağıya inemeyeceğinin farkında etrafına bakındı.İstemeye istemeye dolabın önüne yürüdü.Bir süre kararsız bir şekilde bekledikten sonra kapağını açarak işine yarar bir şeyler bakınmaya başladı.Dolabın kapağına asılı ipek fularları görünce gözlerinde beliren hain pırıltılara mani olamadı.İçlerinden en güzelini seçerek pantolonun kemer yerinden geçirdi.Bir süre uğraştıktan sonra bir adım kenara çekilerek "İşte oldu" dedi sonuçtan memnun bir şekilde.Savaş baltalarını sakladığı yerden çıkararak kapıya yürüdü.Zor bir konuşma olacağını biliyordu ama bundan sonra aralarında ki ilişkinin nasıl olacağı konusunda Emir'e gözdağı vermeye kararlıydı.

Gökçe merdivenlerde göründüğünde Emir de beklemekten sıkılmış yukarıya çıkmak üzereydi.

"Bir an camdan kaçtığını sandım"

Gökçe bırak cevap vermeyi kafasını kaldırıp bakmadı bile.Bu da Emir'in için de ki vahşi ve son derece öfkeli adamı özgür bıraktı.

"Bu kıyafet Güniz de harika dururken sen oğlan çocuğu gibi olmuşsun"

Gökçe O'nun bu tavrına alışmıştı artık ve bunun altında yatan gerçekleri de daha iyi görebiliyordu.Hiç bozuntuya vermeden gülümsedi."Doğru söze ne gerek" demekle yetindi ve camın önüne yürüyerek hala yağan yağmuru izlemeye başladı.Buraya gelmelerinin nedeni Emirdi ve o konuşana kadar ağzını açmamaya kararlıydı.

Gökçe kendinden taviz vermedikçe Emir daha da bileniyordu.Az önce son derece gereksiz bir şekilde konuştuğunu kendiside kabul ediyordu ve dile getirdiklerini gerçekten de düşünmüyordu.O kadar sevimli bir hali vardı ki delicesine bir hisle onu sarıp sarmalamak istiyordu.

"Saçmalama" dedi içinden kendine defalarca "Sana neler yaptığını hatırla ve asla unutma"

Telkinleri işe yaramış içi yeniden buz gibi olmuştu.

"Yarın işe başlıyorsun.Eşyalarını topla.Sabah sekizde evde olmanı istiyorum.Daha önce konuştuğunuz gibi iki senelik bir anlaşma bu ve bu iki sene içinde bizim evimizde yaşayacaksın.Evde ki diğer yardımcılardan bir farkın olmayacak.Sanırım buraya kadar anlaşılmayan bir şey yok"

Gökçe kafasını iki yana sallayarak yanıtladı genç adamın sorusunu.O'nun her dediğini ve hatta demediklerini bile gayet iyi anlamıştı ama sessizliğini bozmamaya kararlıydı.

"Güzel.Sonradan sorun çıksın istemiyorum.Evde son derece huzurlu bir hayatımız var ve ben bunun bozulmamasını hiç bir şekilde istemiyorum.Sanırım bunda da anlaşılmayan bir şey yoktur"

Gökçe oldukça sinirliydi ama bunu Emir'e yansıtmamaya da kararlıydı.

"Bu saçma şeyleri konuşmak için mi geldik buraya.Ben sizin evinizde nasıl davranacağımı zaten biliyorum.Ayrıca en ufak bir hatamda senin ve nişanlının bana nasıl davranacağını da gayet iyi biliyorum.Ama bunun için size fırsat vereceğimi sanıyorsan çok yanılıyorsun"

İşte yine aynı şey oluyordu.Emir bastırıyor ama Gökçe geri adım atmıyordu.

"Ben yine de seni uyarayım dedim"

Gökçe bir adım yaklaşarak meydan okuyan bakışlarını Emir'in bakışlarına sabitledi.Eskiden sımsıcak bakan o bakışlar şimdi buz tutmuş bir göl kadar donuktu ve bu durum Emir'in zaten bozuk olan moralini daha da bozmaktan başka bir işe yaramıyordu.

"Uyarını yaptığına göre artık gidebilirmiyiz.Hakan beni merak eder"

Emir de Gökçe'nin bilerek üzerine geldiğinin farkındaydı ama yine de tuzağa düştü.

"Bunu bilerek yapıyorsun değil mi?"

"Pardon? Neyi bilerek yapıyorum anlamadım?"

"Sevgilini bilerek gözüme sokuyorsun.Sanırım tepkimi ölçmeye çalışıyorsun ama boşuna.Ben sana olan hislerimi o kadar derine gömdüm ki seni o herifle aynı yatakta görsem etkilenmem"

Neredeyse hırlar gibi konuşmuştu ama sözlerinin aksini düşündüğü de beden dilinden açık bir şekilde belli oluyordu.

"Bu konuda da anlaştığımıza çok sevindim.Dediklerin benim içinde geçerli ki senin ve müstakbel eşinin yanında çalışmayı kabul ettim.Medeniyette bunu gerektirir değil mi? Yaşananlar geçmişte kaldı ve şimdi her ikimizin de hayatında başka insanlar var..."

"Aydınlatıcı bilgilerin için teşekkür ederim Gökçe ama bu kadarı yeter.Sevgilini bizim hayatımızın dışında tutman benim için yeterli ve buna dikkat edeceğine de eminim"

Gökçe dişlerini sıkarak ters bir cevap vermemeye çalıştı.O'nun kendisini bilerek kışkırttığının da farkındaydı ve bu işten kurtulmak için Hakan'ı kullanıyor olmaktan son derece rahatsızdı.Ama onun karşısında dik durabilmek ve onun aşağılamalarından kendini olabildiğince korumak için bir kalkana ihtiyacı olduğu bir gerçekti.

"Saçmalama izin günlerinde onu eve atacak değilim"

Kendini tam anlamıyla basit hissetse de onun gözlerindeki ateşi görmenin buna değdiğini düşündü.

Emir hissettiği kızgınlığı saklamaya gerek görmeden Gökçe'ye yaklaştı ve kolundan sıkıca kavradı.

"Sende ki değişim her geçen gün daha fazla şok olmama neden oluyor"

"Bıraksana kolumu ya bu ne cesaret.Yanında çalışırken de bana istediğin gibi dokunacağını sanıyorsan fena halde yanılıyorsun"

Emir kollarını iki yana kaldırarak Gökçe den uzaklaştı.Bakışları aynı sertliğini korumaya devam ediyordu. Gökçe kolunu ovuştururken ihtiyatlı bir şekilde uzaklaştı Emir den.

Gökçe'nin çalan telefonu sessizliğin ortasına bomba gibi düştü adeta.Gökçe bir telefona bir de Emir'e bakarken Emir arayanın Hakan olduğunu çoktan anlamıştı bile.

"Efendim Hakan"

"Gökçe sen neredesin saatlerdir!!!"

O kadar yüksek sesle bağırmıştı ki Hakan, Gökçe telefonu kulağından uzaklaştırmak zorunda kaldı. Bütün dikkatini Gökçe'ye yoğunlaştıran Emir de duymuştu Hakan'ın sesini.Ama bir şey daha duymuştu Emir'in keskin kulakları : Hakan'ın sesinde ki korku ve telaş...

"Sakin olur musun lütfen , iyiyim ben"

"Nasıl sakin olmamı beklersin Gökçe.Saatin farkında mısın sen.Patron delirmiş durumda"

"Patrondan çok sen korkmuşa benziyorsun"

Fısır fısır konuşsalar da Emir her dediklerini duyuyordu ve her ne kadar istemese de çok yakın bir ilişkileri olduğunu kabul ediyordu.

Gökçe'ye ulaşmış olmanın verdiği rahatlıkla oldukça gürültülü bir şekilde kahkaha attı Hakan.

"Haklısın çok rahatladım ama seni karşımda tek parça halinde görmedikçe tam manası ile huzur bulamayacağımı da inkar edecek değilim"

"Rahatlayabilirsin canım.Emir acımasız olabilir ama bana fiziksel olarak zarar verecek bir adam da değil"

Emir bir an için duydukları yüzünden şok olsa da bu durumu çabuk atlattı.Hışımla uzanıp Gökçe'nin elinde ki telefonu kaptı.

"Gökçe'yi duydun şimdilik gayet iyi.O'nunla işim bittiğinde eve getiririm"

"Bana baksana sen..."

Hakan'ın ne dediğini umursamadan telefonu kapattı ama sinirini tam manası ile boşaltmış sayılmazdı.

"Sen nasıl konuşursun benim hakkımda bu şekilde.Üstelik benim yanımda..."

Emir'in öfkesi burnunda hali Gökçe'nin hiçbir şekilde umurunda değildi.Bunu belli edercesine omuz silkerek Emir'e baktı.

"Yalan söylemediğime göre sorun yok, öyle değil mi?"

Emir tehditkâr bir şekilde baktıktan sonra avına yaklaşan bir panter edasıyla yavaş adımlarla Gökçe'ye yaklaştı.

"Sana zarar vermeyeceğimden o kadar eminsin yani"

Sesinin tonunda ki bir şeyler Gökçe'nin iliklerine kadar titremesine neden olsa da geri adım atmadı.

"Seni tanıyorum" dedi sakin tutmaya çalıştığı ses tonuyla. "Aradan çok zaman geçse de bazı şeyler asla değişmiyor ve sen ne geçmişte ne de şimdi bana zarar verecek bir adam değilsin"

Emir kafasını geriye atarak güldü."Bana olan güvenin gururumu okşasa da senin yerinde olsam o kadar da emin olmazdım.Ben de seni tanıdığımı düşünürdüm ama bana yaptıkların ortada...

"Geçmişi deşmenin kimseye bir faydası yok.Sen ne iddia edersen et ben bir şey yapmadım ama seninle bunu tartışacak değilim.Senin yanında çalışmamı istiyorsan eğer..."

"Benimle eğer li cümleler kuracak durumda değilsin Gökçe.Bunu seninle defalarca konuştuk ama sen..."

"Bir daha bu konunun açılmasını istemiyorum"

Gökçe O'nun ne dediğine aldırmadan cümlesini tamamladı. "Artık yaşananların bir önemi yok benim için. O zaman inandıkların canımı acıtsa da artık umurumda bile değil. Benim önemsediğim tek şey sana katlanmam gereken iki sene o kadar.Özgürlüğümü senin elinden alacağım ve yoluma devam edeceğim.Hepsi bu..."

Kendinden emin konuşması Emir'in öfkesini körükledi.O'nun hayatında olmadığı gerçeği her geçen gün daha fazla canını yakıyordu ama henüz bunu itiraf edecek kadar cesur değildi.

"Yoluna devam ederken Hakan da olacak yanında öyle değil mi? Peki bana yaptıklarını biliyor mu Hakan bey? Senin aslında bir dolandırıcı olduğun gereğinin farkında mı? Bildiğini varsayarak pek umursamadığını düşünüyorum. Nasıl olsa çalabileceğin milyonlara sahip bir adam değil. Haksız mıyım?"

Neredeyse nefes dahi almadan için deki kini kustu Emir ama hala tam manası ile rahatlamış değildi. Söylediği her kelimenin nasıl canını acıttığını gözlerinde görmesine rağmen acımasızca saldırmaya devam etmişti ve bundan da pişman değildi.Ondan hala bu kadar etkileniyor olmayı kendine yediremiyordu , bu da içinde bastırmaya çalıştığı kızgınlığı kor bir aleve çeviriyordu. Öyle bir alevdi ki bu sonunda her ikisini de yakacağını adı gibi biliyordu Emir ama olabileceklerin önüne geçmeyi aklından bile geçirmiyordu.

Duyduğu her kelime canından can koparılmışçasına acı verse de dik duruşundan taviz vermedi Gökçe. Gözlerini Emir den bir an bile ayırmadan "Bu şekilde devam ederek bana acı verdiğini sanıyorsun ama yanılıyorsun.Aslında o saçma sapan şeylere inanarak bana büyük bir iyilikte bulundun farkında bile olmadan.Senin tanıdığımı sandığım adam olmadığını anladım böylelikle ve her şeyden önemlisi hayat karşıma Hakan'ı çıkardı.Yaşadığım süre boyunca başıma gelen en güzel şey..."

"Kes artık sesini..."

Duydukları ile yıkılma sırası Emir de idi şimdi.Gökçe'nin ağzından dökülen her bir kelime ölüm gibi gelmişti Emir'e bunu saklayacak güce sahip değildi artık.Boğaç'ın söylediklerinin haklılığı içine taş gibi oturmuştu.

"Ben sana güvendim, her şeyimi teslim ettim ben sana ama sen bana ihanet ettin.Gözümün içine baka baka yaptın bunu üstelik.Sen hala yaşadığına, nefes almaya devam ettiğine dua et"

"Neden dua edecekmişim söyler misin bana? Hayatı bana zindan ettikten sonra bunun ne anlamı var. Söylediğin o sözleri duymaktansa ölmeyi tercih edecek kadar aşıktım ben sana o zamanlar ama dedim ya köprünün altından çok sular aktı. Artık her ikimizin de bambaşka bir hayatı var ve her ikimiz de buna göre davranmalıyız.En azından benim yapacağım bu .Senin de aynısını yapmanı umuyorum"

Odadaki gerilim had safhadaydı şimdi.Camları delicesine döven yağmurun sesinden başka çıt dahi çıkmıyordu. Meydan okuyan bakışlarla birbirlerine bakarken her ikisinin de gözleri bambaşka şeyler haykırıyordu ama bunu göremeyecek kadar kör, isyanın en yüksek perdedeki sesini işitemeyecek kadar da sağırlardı.

"Yaptıklarını hiçbir şekilde itiraf etmeyeceksin değil mi? Hiç mi vicdan azabı duymuyorsun? Hatırladığın zaman hiç mi kızarmıyor yüzün?"

O kadar hafif bir sesle konuşuyordu ki Emir Gökçe O'nun sesini duymaktan ziyade bedeninden anlıyordu ne dediğini. Yıllar önce olay patlak verdiğinde dimdik ve acımasızca karşısında duran adam şimdi tam manası ile acısını haykırıyordu tüm benliğiyle.Gökçe bir an için tüm yaşadıklarını unutup delicesine bir hisle onu sarıp sarmalamak istedi.İlk başlarda O'nun kendisini başından atmak için böyle bir şey uydurduğuna inanırken sonrasında yaşananlar Emir'in tüm kalbi ile bir hırsız olduğuna inanmasını sağlamıştı.

"Neden polise gitmedin.Madem elinde bu denli güçlü deliller vardı neden beni polise teslim etmedin"

Bunu Emir de çok düşünmüştü ve o zaman bu konuda ailede ki bazı kişilerden ciddi anlamda baskı görmüştü ama bunu hiçbir zaman istememişti.Gökçe'yi hapishanede düşünmek bile istemiyordu. Orada başına gelebilecekleri düşünmek...

"Ben akıllı bir adamım Gökçe.Bunu sana daha önce de söyledim.Her şeyin bir zamanı ve sırası var..."

Gökçe duydukları ile sallandı olduğu yerde. Emir'in dedikleri sanki bulmacanın eksik parçalarının tamamlanması gibiydi. Başına gelen onca şeyin ardında diğerlerinde olduğu gibi Emir olabilir miydi? Böylesine bir acımasızlığı yapabilir miydi acaba? Kafası o kadar karışıktı ki ne doğru ne değil ayırt edebilecek halde değildi. Şok içinde olabildiğince uzaklaştı Emirden.

"Boğaç'ı bu pisliğin içine sen mi soktun yani.Hepsi senin tezgahın mıydı? Aman Tanrım O adamlar senin adamındı. Böyle mi aldın intikamını benden?"

Gözünden akan yaşlardan önünü göremeyerek yürümeye başladı.O kadar bulanıktı ki sağa sola çarparak kapıyı bulmaya çalıştı.Emir ise duyduklarının verdiği şokla olduğu yere mıhlanmış gibiydi.Açılan kapıdan içeriye giren buz gibi hava az da olsa kendisine gelmesini sağladı.Hızlı adımlarla Gökçe'nin peşine düştü.O'na yetiştiğinde bahçe çitlerini geçmiş ileride ki ormanlık alana doğru koşuyordu.Yağan yağmur hızını kesse de kısa bir süre sonra O'na yetişti.Koluna yapışıp hızla kendine çektiğinde Gökçe'nin göstereceği dirence hazırlıksız yakalandı.

Gökçe O'nun nefesini ensesinde hissetse de ümitsizce koşmaya devam etti.Başaramayacağını , ondan bir kez daha kaçamayacağını bilmesine rağmen kolay bir lokma gibi teslim olmak istemiyordu.Ama kaçınılmaz olan en sonunda gerçekleşti ve Gökçe kolundan hızla geriye doğru savruldu.Çığlık çığlığa "Bırak beni" diye bağırdı kimsenin sesini duymayacağını bile bile."Sakın dokunma bana"

Emir de Gökçe kadar kontrolsüzdü artık.Ne Gökçe'nin kolunu bütün kuvveti ile sıktığının farkındaydı ne de O'nun acı dolu yüz ifadesinin.Kendi kalbinde ki acı öylesine yoğundu ki Gökçe'nin ne halde olduğunu görecek durumda değildi.

Gökçe'nin kollarında deli gibi debelenmesine aldırmadan bacaklarından tutup sırtına attı.Küçük yumrukları ile sırtına sayısız darbe indirse de Emir için hiç önemli değildi.Gökçe eline demir sopa alsa etkilenmeyecek kadar sinirliydi şuan ve de kırgın.Aslında her şeyin ötesinde çok kırgındı ama bunu belli etmeyecek kadar da akıllıydı.Gökçe ile her konuşmaları kontrolden çıksa da buna bir son verme zamanının geldiğini biliyordu.

En sonunda yeniden evden içeriye girdiklerinde ikisi de sırılsıklam olmuşlardı ama bu Emir'in takılacağı en son şeydi. Salona girdiklerinde sırtında dakikalardır debelenen Gökçe'yi koltuğun üzerine atarcasına bıraktı.Bütün heybetiyle O'nun tepesinde dikilirken dışarıda ki fırtınayla neredeyse özleşmiş bir haldeydi.

"Şimdi" diye tısladı dişlerinin arasından "Az önce aklından geçenleri bir kez daha tekrar et" Sesi bir fısıltı halinde başlasa da neredeyse gök gürültüsü şiddetiyle bitmişti.

Gökçe yattığı yerden doğrulmaya çalışırken bir yandan da kendine gelmeye gayret ediyordu ama Emir tepesinde Azrail gibi dikilirken bu çok güçtü.

"Az önce bana asla zarar vermezsin diyen kadına ne oldu? Seni kaçıranların ben olduğunu nasıl düşünürsün , bu nasıl gelir senin aklına.Seni yüzün gözün kan içinde gördüğümde ne hissettiğimi sanıyorsun sen?Bundan zevk aldığımı mı?"

"Artık seni tanımıyorum , bunu daha iyi anladım.Bütün adımlarını hesaplayarak atıyorsun.Tıpkı satranç oynar gibi ama ben senin bir sonraki adımını beklemekten yoruldum anlıyor musun beni yoruldum?"

"Daha ne gördün ki yoruldun? Sana en başında söyledim seni zor günlerin beklediğini. Bu kadar çabuk mu pes ettin"

Emir hala girdiği şokun etkisindeydi.O'na duygularıyla ilgili çok açık verdiğini bilese de bunu önemseyecek halde değildi.

"Haklı olduğun tek şey artık beni tanımadığın.Ama seni kaçırıp zarar verecek bir adam da değilim"

Gökçe'nin hala sessiz kalışı sabrını daha da zorluyordu.

"Bir şey söylesene!!!"

"Evime gitmek istiyorum"

"Bu kadar yani"

Emir şaşkın şaşkın bakarken Gökçe çoktan kapıya doğru yürümeye başlamıştı bile.

"Evet bu kadar"


Continue Reading

You'll Also Like

9.6K 261 6
yaş farkı + cinsellik bulunmaktadır ona göre okuyunuz...
1.2M 54.9K 51
Bebeği lösemi olan Arslan ile kardeşinin beyninde tümör olan Ayşegül, çaresizlik dolu bir dönemde kaderin ağlarını örmesiyle karşılaşır. Onların çare...
70.3K 563 17
Şehvet ve tutku için aşık olmak mı gerekliydi?Atlas Kuzey bekarlığa veda partisinde hiç sevmediği bir kadına dokunarak aslında şehvet ve tutku için s...
49.1K 4.2K 34
Psikolojik hasta olan bir asker ve psikiyatristin hikayesi...