Biraz kısa bir bölüm oldu. Diğer bölümü daha uzun yazarım.
İyi okumalar.
Multimedya: Hayalet
Spor salonuna girdiğimizde ısınma hareketi yapan bizim takımdaki kızlara seslendim.
" Kızlar! "
Bana baktıklarında ' Gel ' işareti yaparak herkesi bankın oraya topladım. Yanıma gelip etrafıma toplandılar.
" Kızlar, " dedim.
" Karşı takımın kaptanı, Kaya Koleji'nin bir nevi başı olan mal çocuğun sevgilisiymiş. "
Uzun cümlemi anlamak için önce kaşlarını çatsalarda anladıklarında kaslarını indirdiler demeyeceğim. Çünkü daha çok çattılar.
" Bu maçı kazanamazsak herkesin diline düşeriz. Bakın. Bu maçı. Kazanmak. Zorundayız. Tamam mı? "
Herkese bir hırs geldi ve konuşmaya başladılar.
" Kesinlikle kazanacağız. " dedi Aslı.
" Basketbolda yaptığımız gibi voleybolda da kapak yapacağız. " dedi Esin.
Ellerimi iki kez birbirine vurdum. Ya da alkış mı deniyor? Her neyse.
" Bu maçı kazanmak için iyi ısınmalıyız. Hadi sahaya. " dedim.
Hep beraber sahaya gidip ısınmaya başladık.
O sırada spor salonuna Gülsu, Hazal, Seda ve hala adını bilmediğim ve hep yanlarında dolaşan diğer kız girdi.
Bizi görünce bayağı şaşırsalarda biz sadece onlara tip tip bakmakla yetindik.
Sahadaki seyirci yerleri yavaş yavaş dolarken iki okulun seyircileri iki farklı tarafa oturmuş, tezahürat için hazır bir şekilde maçın başlamasını bekliyor, ara ara küçük tezahüratlar yapıyorlardı.
Gülsularda ısınmaya başladıktan yaklaşık on dakika sonra hakem olacak olan hoca sahaya girdi.
Hocaya başımla selam verdim. O sırada Aras, Kerem, Kaan ve Hasan da sahaya girdi. Bizim kızlarla onların yanına ilerledik.
" Şu şortlara hiçbir zaman alışamayacağım. " diye kısa voleybolcu şortlarımıza söylenen Aras' ı diğerleri onayladı.
" Sahadaki bir kıza baktığını görürsem gözlerinle dişlerinin yerini değiştiririm ona göre Aras. Aynı şeyler sizin içinde geçerli. " dedi Aslı.
Bizde hemen kızlar olarak başımızla onayladık.
" O zaman bizimde size bakan erkeklerin gözleriyle dişlerinin yerini değiştirmemiz sorun olmaz? " dedi Kerem.
Dudağımı ısırarak kızlara baktım.
Bizi tanıyan okulumuzdan kimse bize bakamazdı. Bizim mal erkeklerin gerçekten de gözleriyle dişlerinin yerini değiştirme potansiyeli olduğunu gayet iyi biliyorlardı.
Fakat Kaya Koleji bunu bilmiyordu ve eğer bize biri dahi bakarsa çok kötü olurdu.
" O kadar kalabalıkta kimin bakıp bakmadığını göremezsiniz. " dedim savunma amaçlı.
" Öyle bir görürüz ki... " dedi Aras.
Haklıydı. Maçı izlemekten çok bize bakan var mı diye salonu gözleriyle tarayacaklarına adım gibi emindim. Daha önce yapmadıkları bir şey değildi sonuçta.
Gözüm istemsizce Barış' ın oturduğu yere kaydı. Göz göze gelince aceleyle gözlerimi kaçırdım.
Ona baktığımı sanacaktı.
' Ona bakıyordun zaten, aptal. ' diyen iç sesim haklı olsa da onu umursamayıp bizimkilerin bizi hırslandırmak için söylediği şeyleri dinlemeye başladım.
----------
Sahaya bir bakış atıp kızlara döndüm.
" Hadi gidelim ve şu seti alalım! " dedim.
Ayakkabılarımın bağcıklarının sıkıca bağlı olduğuna emin olduktan sonra ayağa kalktım.
Ellerimizi üst üste koyup ' Yıldız! ' diye bağırdık.
Bizim okulun seyircileri bize tezahürat yaparken Kayalılarda bizim yaptığımızın Kaya şeklini yapmıştı.
Ben, Aslı, Zeynep, Ezgi, Sena ve Melike sahaya doğru yürüdük.
Top yapılan kuraya göre karşı takımdan başlıyordu. Pasör olarak konumumu aldım.
Karşı takımın kaptanı olan Gülsu servisi atarak maçı başlattı.
Top Aslı'ya gelirken Aslı topu yavaşlatıp bana gönderdi ve bende hızlı bir smaçla topu karşıya gönderdim.
Hazal topu karşılamaya çalışsa da fazla sert attığım için karşılayamadı ve sayı aldık.
Okulumuz tezahüratları arttırırken kızlarla hızlıca beşlik çaktık ve topu alıp servis atmak için arkaya gittim.
Servisi atınca karşı takımdan Gülsu topu karşıladı. Hazal'a attı. Hazal tanımadığım bir kıza attı ve kız bizim sahaya attı.
Melike koşarak topu marşetle karşıladı. Aslı da smaç bastı ve karşıya gönderdi. Top dakikalarca iki takım arasında dönüp durdu ve sonunda Ezgi kendisine gelen topu karşılayamayınca karşı taraf sayı aldı.
İlk set boyunca iki taraf da iyi oynasa da altı sayı farkla biz yendik.
Çok yoruldukları için Ezgi ve Zeynep oyundan çıktı.
İkinci set için sahaya geçtik ve pozisyonlarımızı aldık. Büyük bir hırsla başlamış olsak da ilk sette kazandığımız için Kayalılar fazla hırslanmıştı.
Oldukça uzun süren bir setten sonra 25-22 skorla seti Kayalılar aldı.
Sinirim oldukça bozulsa da bunu kızlara belli etmemeye çalışarak banka yürüdüm. Bayağı yorulmuştum. Kendimi banka attım. Kızlar da yanıma geldi. Onlara uygulamamız gereken taktiği anlatıp moral verici cümleler kurmaya çalıştım ve elimden geldiğince hırslandırdım.
Üçüncü set için sahaya çıkarken ufak bir oyuncu değişikliği yaptık. Herkes kendi pozisyonuna geçti ve set başladı. Büyük bir hırsla oynasakta yeterli değildi, Kayalılar fazla iyiydi. Oldukça çabalasakta seti Kayalılar aldı. Kızlar moralleri oldukça bozuk bir halde banka doğru yürürken Gülsulara baktım. Kendilerince sevinip zıplıyorlardı.
Hepsi bana ezikleyici bakışlar atıp banka doğru ilerledi. Tam kavga için yanlarına gidecektim ki, omzumdaki el beni durdurdu.
" Sakin, " dedi Kaan. " Sakin ol. Oyun bitmedi. "
Başımı sallayarak onayladım. Kesinlikle umutsuzluğa kapılmamıştım ama Gülsuların bana attığı bakışlara fazlasıyla sinirlenmiştim.
Ve sinirlenince ağlayan lanet olası bir yapım olduğu için her an gözlerim dolabilirdi.
" Gel soyunma odasına gidelim, sen ağladıktan sonra geri döneriz. " dedi Kaan.
Beni bu kadar iyi tanımasına şaşırmamıştım.
" Sen git kızlara moral ver. Ben bir ağlayıp geliyorum. " dedim hafif gülerek.
O da gülüp başını salladı.
" Çabuk ağla. Ben kızları fazlasıyla hırslandırırım merak etme. " dedi.
" Teşekkürler, " dedim.
Arkama dönüp gitmeden önce duraksadım ve hafifçe Kaan'a sarıldım. O da elini belime koydu.
Bizim okuldan birkaç kızın kıskanç bakışlarını görmekten çok hissedince ayrıldım ve soyunma odasına ilerlemeye başladım.
Çoğu kişi erkeklerle bizim çocukluk arkadaşı olmamızı umursamadan samimiyetimizi yargılıyordu. Ama bilmedikleri bir şey vardı. Biz gerçekten kardeş gibi büyümüştük.
Soyunma odasına gelince banklardan birine oturdum aklıma Gülsu'nun bakışları gelince cinayet işleme isteğimi bastırıp gözyaşımın akmasına izin verdim. Ayağa kalkıp sinirle odada dolandım. Birkaç dakika sonra Gülsu ve mal arkadaşları için daha fazla ağlamamaya karar verdim. Aynadan kendime bakarak fazla kısa ama rahat olan şortumu düzelttim. Sonra da az önce azıcık ağladığımın belli olup olmadığını ölçmeye çalışırken birden kapı açıldı.
Kimseyi beklemediğim için korkuyla yerimde sıçrayarak kapıya dönerken beklediğim kişi kesinlikle Barış değildi.
" Neden ortadan kayboldun? " dedi.
Bana dik dik baktığı için elimde olmadan bir adım geriye gittim.
" Sanane, " dedim.
Bana bir adım yaklaşmasıyla bende bir adım geriye gittim. Sırtım aynaya değdiğinde nefesimi titrekçe dışarıya verdim. Birden gelince korkmuştum.
" Moralin mi bozuldu? " dedi bana biraz daha yaklaşarak.
Aynayla bütünleşecek kadar yakınken mümkünmüş gibi daha da geriye doğru ittim kendimi.
" Neden bir kaptan olarak takımının yanında değilsin? " dedi.
Yutkundum.
" Burası kızlar soyunma odası. " dedim sadece.
Söyleyecek başka bir şey bulamamıştım.
Omuz silkti.
" Kızlar soyunma odasına girince kız olmuyorum. "
" Oluyorsun. " dedim konuyu değiştirmek için.
" Olmuyorum, kanıtlamamı ister misin? " deyip devam etti. " Konuyu değiştirmeye çalışma. "
Bana bir adım daha yaklaştığında çok yakındık. Gözlerine bakmak için başımı biraz kaldırmam gerekiyordu.
Hiç istemesem de bir korkak gibi görünmemek için bakışlarımı siyah tişörtünden alarak gözüne çevirdim.
" Sinirini çıkarmak için mi geldin buraya? " dedi.
Sessizce yutkunup başımı iki yana salladım. Bu kadar yakınlık kesinlikle iyi değildi.
" Pekala, kendi okulumu tutuyorum tabiki ama senin bu oynayıştan çok daha iyisini yapabileceğini biliyorum. " dedi. " Kendini fazla kasma. Kendine güven. "
Başımı onaylarcasına salladım. Ona ' Sen benim nasıl oynadığımı hiç görmedin ki, aptal. ' demek istesemde sesimin titreme ihtimalini göz önünde bulundurunca söylemekten vaz geçtim. Nefes almayı unutmamak için çaba gösteriyordum.
Sol elini kaldırıp başımın yanından aynaya koydu. Midemdeki kelebekler çok daha büyük şeylere dönüşürken sonunda konuşmayı başardım.
" Bu seti alacağız. " dedim.
Kekelemediğim için şükrederken yine hiç beklemediğim bir hareket yapıp sağ elini kaldırdı ve önüme düşen saç tutamını kulağımın arkasına koydu.
Nefesimi tutarken aramızdaki mesafe ciddi anlamda azdı. Gözümü kaçırmak istesemde hipnoz olmuş gibi gözünün içine bakıyordum.
Aklıma Deniz geldi. O yakınlık sınırını aştığında rahatsız olmuştum. Şu andaysa Barış yakınlık sınırını fazlasıyla aşmıştı. Rahatsız olmuyor, aksine heyecanlanıyordum.
Barış' ın bana biraz daha yaklaştığını fark ettim. Gözlerinin daha önce hiç böyle yoğun baktığını görmemiştim. Deniz mavisi gözleri yağmurun yaklaştığı zamanlar gökyüzünün renginin olduğu gibi koyulaşmıştı.
Fazla mı sıcak olmuştu?
Heyecandan bayılmak istemiyorsam bu durumdan hemen kurtulmalıydım. Bana asırlar gibi gelen birkaç saniyeden sonra Barış'ın telefonu çalarak imdadıma yetişti.
Tuttuğum nefesimi geri verirken Barış uzaklaştı ve telefonuna baktı.
' Hakan ' yazısını görünce aramayı meşgule atıp telefonu cebine koydu. Bana bir bakış attı.
" Bakalım bizimkileri yenebilecek misiniz? "
Henüz az önceki yakınlığın etkisinden kurtulamadığım için cevap vermedim. Sadece bakışlarımla hala iddialı olduğumu anlatmaya çalıştım.
Bana hafif bir baş selamı verip odadan çıktı.
O odadan çıkınca birkaç saniye öylece kaldım.
Aynaya dönüp kendime baktım.
Fazlasıyla... Kızarmıştım.
Maçta yorulmamında bunda büyük etkisi olsa da bu kızarıklık yorulmadan gibi görünmüyordu.
Derin bir nefes alıp dışarıya üfledim. Sinirim geçmişti. Yerine maçı kazanma hırsı gelmişti. Sanırım Barış'ın söyledikleri işe yaramıştı.
Neden gelip benimle konuşmuştu?
Barış' ın kulağımın arkasına koyduğu saç tutamı çıkınca tekrar kulağımın arkasına koydum.
Aklımdaki soruları daha sonra düşünmek üzere bir kenara koydum. Maça geç kalacaktım. Hızlı adımlarla soyunma odasından çıkarken aklımdaki tek düşünce maçı kazanmaktı.
Spor salonuna girdiğimde Kaan'ın hararetle konuştuğunu ve kızların ciddiyetle dinlediğini gördüm. Yanlarına gittiğimde Kaan konuşmasını bitirdi ve bana göz kırpıp ağzıyla ' Başarılar ' dedi. Ona gülümseyince oturma yerine doğru yürümeye başladı.
Kızlara döndüğümde hepsinin hırsla dolup taştığını gördüm. Kaan yine yapmıştı yapacağını.
" Kızlar, " dedim. " Şimdi gidiyoruz ve Kaya Koleji'ni eziyoruz! "
Hepsi beni onaylarken sette oynayacak olanları seçtim. Hep beraber ellerimizi ortada birleştirip 'Yıldız! ' diye bağırdıktan sonra oynayacak olanlarla sahaya geçtik.
Gülsu, Hazal ve Seda başta olmak üzere karşı takımdan herkese tip tip baktım. İçime bir enerji gelmişti ve fazlasıyla hırslanmıştım. Daha iyi oynayabileceğime inanıyordum.
Oyun başlar başlamaz takımca tüm gücümüzle oynamaya başlamıştık. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordum.
Diğer setler kadar uzun olmayan bir süre sonra dokuz sayı farkla seti aldık.
Kızlarla sevinçle banka gittik. Kendi kendimize sevinirken Aslı konuştu.
" İstesek her şeyi yaparız biz be."
Hepimiz onu onayladık.
" Pekala kızlar. Şu anda durum 2-2 eşit. Son sette kazanmak zorundayız. " dedim.
Herkes onayladı. Son sette kimlerin oynayacağını belirledikten sonra uygulayacağımız taktiklerden bahsettik.
Hepimiz ellerimizi ortada birleştirdikten sonra ' Yıldız! ' diye bağırdık. Okulumuzun tezahüratlarıyla sahaya ilerledik.
Pozisyonlarımızı aldıktan sonra set başladı. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım set boyunca iki takımda fazlasıyla kapışmalı olarak oynadık.
Sonunda seti biz aldığımızda sahadaki Yıldız Koleji seyircilerinin bağırışları, tezahüratları arasında kızlarla sarılıp zıpladık.
Evet, resmen kazanmıştık!
Kaya Koleji ezilmişti, Barış iddiayı kaybetmişti!
Bunun sevinciyle Aslı'ya sarılırken bizim okulun yarısı sahaya inmiş, yanımıza gelmişti.
Herkes bizi tebrik ederken Aras, Kerem, Kaan ve Hasan da geldi. Bize sarılıp tebrik falan ettikten sonra Aras sert bir şekilde konuştu.
" Şimdi gidin ve şu şortları çıkarın. "
Hepimiz gözlerimizi devirdik ama yine de gülüp üzerimizi değiştirmek için soyunma odasına ilerledik. Kupa birazdan verilecekti ama voleybol formamız olmadan da kupa alabilirdik herhalde.
----------
" Kaan işi bize bırakıp sadece arada gözcülük yaptı. Genelde tezahüratla uğraştı. Aras üç kişiye, Kerem iki kişiye yumruk attı. İkisi Kaya öğrencisiydi. " dedi köşeye çektiğimiz Hasan.
" Peki sen, " dedim. " Sen ne yaptın? "
Omuz silkti.
" Arada bende bir iki yumruk atsamda Arasla Kerem'in fazla ileriye gitmemesini sağladım. " dedi.
Hepimiz gözlerimizi devirdik.
Diğer mallar ne yaptıklarını söylemedikleri için kızlarla Hasan'ı köşeye sıkıştırıp ondan biz maçtayken ne yaptıklarını soruyorduk.
" Artık gidebilir miyim? " dedi sıkıntıyla.
" Gidebilirsin. " deyip bıraktık.
Derin bir nefes alıp saçlarını karıştırarak bizden uzaklaşırken arkasından güldük.
Bizde kulübemize doğru yürürken cebimden telefonumu çıkardım. Ekranı kızlara göstermemeye çalışarak WhatsApp'a girdim. Barış' ın profiline girip mesaj yazdım.
' Kazandık ;) '
Mesajı yazdıktan sonra zafer gülümsememle telefonu cebime koydum. Kulübeye gidene kadar etrafımızdaki Kayalıların pis bakışlarını takmadık.
Kulübeye girince Hayalet uyukladığı yerden kalktı ve sanki beni kutlamak istermiş gibi koşup ön bacaklarını bacağıma koydu.
Gülüp eğildim ve onu sevmeye başladım. Telefonum mesaj geldiğini belli edecek şekilde titreyince Hayaletle konuştum.
" Baban olacak salak mesaj attı herhalde. "
Biraz sesli konuştuğumu fark edip endişeyle dudağımı ısırarak başımı kaldırdım ve odaya baktım.
Aslı etrafta olmadığına göre banyoya girmişti. Ezgi ve Zeynep ise kendi hallerinde takılıyorlardı. Kimsesin duymadığını anlayınca derin bir nefes alıp ısırdığım dudağımı serbest bıraktım.
Ayağa kalkıp yatağıma oturdum. Telefonumu çıkardım. Tahmin ettiğim gibi mesajı Barış atmıştı.
' İsteğini söyle. '
Düşündüm. Daha önce aklıma ona oje sürdürmek gibi bir fikir gelmişti. Ama bunu şimdi söylersem kesinlikle karşı çıkar, kurtulmak için benim bir açığımı bulup tehdit ederdi.
' Akşam mağarada buluştuğumuzda söylerim. ' yazıp gönderdim.
' İç güdülerim kabul etmeyeceğim için şimdi söylemediğini söylüyor.' yazdığında artık birbirimizi tanımaya başladığımızı fark ettim.
' İç güdülerin çok doğru söylüyor o halde :D' yazıp gönderdim.
Mavi tik olduktan birkaç saniye sonra yazmaya başladı.
' Saat dokuzda, mağarada? ' dedi.
' Evet. ' dedim.
Bu akşam Barış' ın bana oje sürmeye çalışırken ki hallerini gözümde canlandırdım ve gülmeye başladım. Telefonumdan gizlice fotoğrafını çekip ona Snap atabilirdim. Aklıma böyle şeytanca olamlar gelirken ayağa kalktım ve birazdan banyoya gireceğim için kıyafetlerimi hazırlamaya başladım.
----------
Benim, Aslı'nın ve Ezgi'nin ojelerine bakarken aralarından birini seçmeye çalışıyordum. Zeynep oje sürmeyi sevmediği için ojesi yoktu. Evinde birkaç tane bulunsa da kampa getirme ihtiyacı duymamıştı.
Sonunda petrol mavisinde karar kıldım ve ojeyi alıp elimde tutmaya başladım. Aynadan saçlarıma bir bakış atıp üst çekmeceden Hayalet'in tasmasını aldım. Tasmayı Hayalet'e takarken kızlara seslendim.
" Ben Hayalet'i yürüyüşe çıkarıyorum. Bugün hiç dışarı çıkmadı, fazla enerjik. "
Hepsi başıyla onaylayınca Hayalet'in tasmasını elimde tutarak kapıya doğru ilerledim.
Dışarı çıkıp ılık havada yürümeye başladım.
Barış' a oje sürdürmek için sabırsızlanıyordum.