Yattığımız Yataklar, Battığım...

By SchoneWelt

140K 4.7K 2.1K

Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Ünive... More

1. İhtimallere Tutunmak, Amaç
3. Tanımadığım Hisler, Dipler
4. Buradayım, Filizleniyorum
5. Yenilgiler de Güzeldir
6. Yolumuz Taşlı, Ben Toplarım
7. Bazı Gerçekler, Yangın Akvaryum
8. Açtım Kapılarımı, Tesadüfler
9. Senin Olan Seni Bulur
10. Düş Benimle, Cehenneme
11. Geçmişin Karartıları
12. Kabuk Tutmuş Yaralar
13. Anlaşıldığın Yerde Olmak
14. Susarken Konuşma Dersleri
15. Söyle, Kaçıncı Kayboluşun
16. Dağılmak Kolay, Peki Sonrası
17. Tanıyacaksın Gerçek Beni
18. Gecenin Bana Oyunu
19. Üstü Boyanmış Çatlaklar
20. En Başa Dönülmeli
21. İpi Koptu Tüm Hislerimin
22. Kendinden Kaçamazsın
23. Ama Varız, Bunu Anla
24. Kabulleniş
25. Aile Yadigârı
Oneshot - Şimdi, Sabahları Yalnız Uyanıyorum
26. Uykusuz Gecelerin Sabahı
27. Yanımdasın, Bana Rağmen
28. Başlamalıyım Bir Yerden
29. Davetsiz
30. Kaybettiğim Dengeler
31. Yandıkça Güzelleşmiş
32. Boynuna Yasla Beni
33. Yaza Bir Kala
34. Güneş Yerinde

2. İki Kayıp ve Eş Ruh

3.8K 143 38
By SchoneWelt

Selam,

İlk bölüme gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederim. Bir aksilik olmazsa haftalık 1 veya 2 bölüm yayınlamayı planlıyorum.

Bu bölümde birazda Alaz'ın bakış açısından bakalım istedim.

Şimdiden iyi okumalar, dilerim seversiniz. Yorumlarınızı eksik etmeyin.

Sevgiler

-------

Şimdi kendini bir yan masadaki sandalyede otururken bulmuştu Asi, aslında Tolga ona selam vermek için ayağa kalkmasa bir yan masanın "İngilizce İşletme" bölüm birincisi için ayrıldığını görebilecek ve bu yanlış anlaşılma hiç yaşanmayacaktı ama olmuştu bir kere ve Alaz denen çocuğun ağzına şimdiden laf vermişti.

Asi masada beklerken az ilerisinde Tolga ile hararetli bir şekilde konuşan Alaz'a bakışları kaydı, hem ukala hem de kabaydı. Kız çoktan yerini almıştı ama o süreci uzatmak için Tolga ile laflamaya devam ediyor kızı adeta bekleterek sinirlerini zıplatmak istiyordu.

Alaz her sene olduğu gibi bu senede açılış seremonisinde ailesinin yanında gövde gösterisi yapmak için yerini almıştı. Küçüklüğünden beri bu tip kalabalık ortamlara ve davetlere alışıktı, anne-babası ve bazen de dedesi onların ne kadar mutlu bir aileleri olduğunu göstermek için hiçbir fırsatı kaçırmaz ve etrafa poz keserlerdi, böyle hissediyordu Alaz, evet, sanki hayatı bir podyum veya gösteri arenasıymış ta o ve kardeşleri her daim en iyi yönlerini insanlara, cemiyete kanıtlamak durumundaymış gibi.

Ama ailesi onu ne kadar dizginlemeye çalışsa da bu durum genelde ters tepiyordu. Alaz, kendi doğruları ile ailesinin talepleri arasındaki ince çizgide hayatını yaşamaktan geri durmuyordu. Büyürken edindiği kendini koruma yetileri sayesinde zor durumlar ve görevlerden keyif almaya hatta bunları kendine oyun olarak görmeye başlamıştı. Öyle ki gittiği çeşit çeşit kurslar ve yaz kamplarında hırsı ve zekası ile herkesi büyülüyor ve çoğu zaman eve madalyalar ve kupalar diye dönüyordu.

Çocukluktan gençliğe adım attığında genç adam, iç farkındalığını çoktan yaşamış ve tüm damarlarında özgüven aktığını her hareketi ile belli eder olmuştu. Tabi buna ailesinin güzel genlerinden aldığı aşikar olan erkek güzeli yüzü, yıllarca oynadığı basketbol, tenis ve her sene gittikleri dünyanın farklı yerlerindeki yaptığı kayak sporlarının etkisiyle gelişen uzun boyu, her daim fit fiziği ve geniş omuzları ile dış görünüşün farkındalığını da yaşamaya başlaması eklenmişti.

Girdiği her ortamda kendiliğinden gelişen ve tüm köşelere yayılan yoğun ve güçlü aurasından etkilenmeyen yoktu, özellikle karşı cinsin ilgisini direk olarak çekiyordu. Hayatının hiçbir anında ikili ilişkilerinde uğraşmasına gerek kalmamıştı, genel olarak hayatına o fark etmeden insanlar girer ve aynı şekilde onun haberi olmadan çıkardı. Buna rağmen çok yoğun bir arkadaş çevresi vardı.

Burdan baktığında hayatı ne kadar pürüzsüz görünse de, buz dağının bir de görünmeyen yüzü vardı. Kazandığı tüm başarıları, kupaları ve edindiği iyi ilişkileri bir odaya tıksa bile dolduramayacağı bir boşluk. Bu boşluğun adı hayatının her saniyesinde karşısındaydı, Ali Soysalan. Annesinin ve dedesinin gözdesi, Alaz'ın küçüklüğünde kayıp olmuş abisiydi. Annesinin, kayıp abisini bulmak için döktüğü gözyaşları yeni yeni dinmiş ve çok başarılı olduğu doktor mesleğine geri dönmüştü. Aynı zamanda Soysalan Hastanesi'nde babasıyla beraber Yönetim Kurulu Başkanlığı yapıyordu.

Üzüntüsünü yaşarken pek çok psikolojik tedavi görmüş ve fiziken varsa bile ruhen var olamamıştı. Bu nedenle Neslihan'ın ikiz çocukları Alaz, Çağla ve minik Ece'nin hayatında bıraktığı eksiklik doldurulabilecek gibi değildi, çünkü hayattaki en değerli kaynak zamandı ve zamanı hiçbir güç geri getiremezdi. Bu eksiliği çocuklar doldurmaya çalışmış, ama olduramamışlardı, çoğu zaman düşmüşlerdi. Onları toparlamakta abileri olarak Alaz' a kalmıştı. Ama genç adam da aynı şartlarda büyümüştü ve öğrenmedi ebeveyn rollerini kendiliğinden başarıyla gerçekleştiremezdi ki. Elinden geldiğince yama yapmaya çalışıyor, Çağla'nın uçarılıklarını dizginlemeye, ailesi fark etmeden arkasını toplamaya çalışıyordu. Ece' ye düzgün bir rol model olmak ve kendi yaşadığı eksiklikleri hissetmesin diye bin parçaya bölünerek çoğalmaya ve yetmeye çabalıyordu.

İşte Öğrenci Birliği Başkanı olma fikri de onun bu hayatı oyuna çevirmek için oynadığı roleplaylerden sadece bir tanesiydi. Açılış seremonisinde dedesinin yanında oturan Çağla'nın yanında yerini almıştı. Hep böyle olurdu en kalabalık ortamlarda bile Çağla ile dip dibe olacak şekilde pozisyon alırlardı, sanki anne karnında birbirlerine verdikleri bir söz gibi veya her an oluşabilecek aksi bir durumda birbirlerine destek olmak için. Her sene olduğu gibi annesi sahneye çıkmıştı ve salonu etkisi altına alan konuşmasını yapmıştı, sonucunda da bu sene birincilikle bölümlerini kazanmış öğrencileri sahneye davet etmişti. Hakkını yememeliydi annesi bu işlerde çok başarılı, toparlandıktan sonra ayakları yere daha sağlam basan bir kadındı.

Bu sırada sahneyi izlemekle meşgul ikizine doğru eğildi "Çağla baksana bi, bu show time dan sonra ben kaçıyorum bir şekilde dedeme bir şeyler uydur. Hatta belki akşam geç gelebilirim onu da hallediver. 2 gün önceki arkanı kolladığım boğaz turuna sayarsın." dedi hızlı hızlı ve dedesi duymasın diye kısık sesli konuşmaya çalışıyordu. Anlık olarak sahne yönünden izleniyormuş duygusuna kapıldı, sanki etrafındaki görünmez çemberi aşıp kendisine doğru süzülen bir bakış hissetti. Pek üzerinde durulacak bir konu değil diye düşündü. Zaten hayatının her adımının gözetleniyor olmasına o kadar alışmıştı ki, bu konularda bağışıklık kazanmıştı. Sahneye döndüğünde bölüm birincisi öğrenciler aşağı doğru inmeye başlamıştı.

Tören bitişindeki kalabalıktan fırsat bularak amfiyi annesine ve dedesine görünmeden terk etmek niyetindeydi. Bugünlük bu kadar aile saadeti yeterliydi ve kendine gelebilmek için birkaç bardak devirmesi gerektiğini biliyordu. Hatta belki kaç gündür telefonlarına cevap vermeyen torbacısı lütfedip telefonunu açarsa kendisine çok kıyak bir gece yaşatabilirdi. Ama biliyordu ona ne yapacağını, Alaz'ın telefonlarını açmamak neymiş zamanı geldiğinde gösterecekti ona gününü.

Bu düşünceler ile arabasının kapısını açarken telefonu çaldı. Arayan Çağla'ydı. "Salak, hemen buraya geliyorsun. Nereye kayboldun hemen, duymadın mı Öğrenci Birliği Başkan'ı olarak bölüm birincisi ile yemek yemen lazım." dedi genç kız bir çırpıda, bir yandan koridorda gizlenmeye çalışıyordu. Hemen arkasında annesi ve dedesi büyük oteller zinciri olduğunu bildiği bir aile ile ayaküstü sohbet ediyordu.

Off şimdi nereden çıkmıştı bu yeni kural, zaten yıl içinde yeteri kadar organizasyonda bulunuyor, bölümün bilinirliği için atmadığı takla kalmıyordu. Bir de şimdi hayattaki tek başarısı okulu birincilikle kazanmak olan, ders çalışmaktan muhtemelen gözlerinin rengi kaçmış çömez biriyle yemek yemesi ve üstüne üstelik onunla paylaşım yapması gerekecekti. Paylaşmayı asla sevmezdi Alaz, ne kendi hayatından bilgi vermek ne de kendi olanı başka ile paylaşmak. Bunu aşırıya kaçan bir davranış olarak görmüyordu hiç, aksine karakterinin en temel huyu olduğunu biliyordu.

Şu anda arabaya atlayıp gidebilirdi, hatta kendini idare etmesi için eş bölüm olan "İşletme" bölümü başkanlığını yapan Tolga'ya haber verebilirdi. Ama belki de dakikalar sürecek bir etkinlik için annesinin söylenmelerini dinlemek istemedi. Çabucak fikrini değiştirdi. Yürürken Çağla'dan etkinliğin olacağı binayı ve saati öğrendi. Şimdiden geç kalmıştı işte bari çömez de kaybolsa da salonu bulamasa diye düşünüyordu.

İçeri girdiğinde bazı masaların dolduğunu fark etti, salonu ikili konuşmaların uğultusu sarmıştı. Hepsi tanıdık olan başkanlardan en tanıdığına kaydı gözü, Tolga ve önünde koyu siyah bukle bukle saçları zarif omuzlarının biraz üzerinde olan, incecik fiziğini dik duruşuyla sergilemekten çekinmeyen arkası dönük kızı fark etti.

Üzerine giydiği beyaz crop kısa kollu tişörtü ve bol cepli kargo pantolonu ile özensiz ama kendisine çok yakışan bir tarzı var. Çok küçüklüğünden beri yaptığı üzere tanıştığı kişileri gözleriyle tarar ve hoşuna giden ve gitmeyenler olarak kategorize ederdi. Henüz bu kızı hangi kategoriye ekleyeceğine karar vermeden onlara doğru yürümeye başladı, yürürken bir anda çok kısa süre önceki anı canlandı kafasında. Çağla'nın kulağına bir şeyler fısıldıyordu, annesi bölüm birincilerini sahneye davet ediyordu. İşte bu kız İngilizce İşletme bölüm birincisi yani bugün yemek yemesi gereken kişiydi. İsmini tam hatırlayamadı zaten bu anı bile hatırlıyor olması kendisini şaşırmıştı.

Her zamanki rahat tavrını takılarak salonda kimse yokmuşçasına yüksek oktanlı sesiyle "Ah Tolga her zaman benim olanda gözün var değil mi, birincimi neden çalmaya çalışıyorsun?" diyerek Alaz'ın ortama giriş yaptığını herkeslere de duyurmuş oldu. Bazı kafalar onlara dönüp, hakkında konuşmaya başlamışlardı bile. Muhtemelen başkanlar çömezlere genç adamın sayısız olaylarından en popüler olanı anlatıyorlardı.

Asi arkasını döndüğünde, Alaz, genç kızın insanın içini tek bakışta okuyabileceğini düşündüğü kara gözlerini fark etti ve kendi açık kahve gözleri ile buluşması için sakınmadan ona baktı. Bu anda genç adam amfideyken yaşadığı izlenmiş olma duygusunu tekrar hissetmiş, ama yine üzerinde çok durmamıştı.

"Alaz Soysalan, İngilizce İşletme Öğrenci Birliği Başkanı, okulumuza hoş geldin, dilerim bölümü tamamlayacak kadar dayanabilirsin." diyerek hiç uzatmadan kendini tanıtmak ve inatçı bakışlarını korkutmak istemişti.

Her halinden artık beklemeye sabrı kalmadı belli olan genç kızı kendileri için ayrılmış masada görüyordu şimdi Alaz. Planlı yaptığı bir şey değildi sadece Tolga'ya o gelmeden ne konuştuklarını soruyor elinde kıza karşı tutabileceği kozlar varsa toplamak istiyordu. Tipik bir Alaz hareketi, her zaman her duruma hazırlık ol, rakiplerini ve çevreni iyi tart. Hangi bilginin ne zaman işine yarayacağı belli olmaz. Gerçi genç kız kedi yavrusu gibi savunmasız ve ufak duruyordu, ama gözlerinde henüz çözemedi üstü kapalı bir karanlık saklıydı. Gerçek kişiliğini saklamayı çok küçük yaşta öğrenmiş Alaz bu tip ruhları hemen tanırdı. İnsan bir başkasında kendi benliğinden kırıntılar gördüğünde ona tutunmak istiyordu belki, bu dünyada tek çatlakları olan ruh ve beden ben değilim diye.

"Valla çok yeni tanıştık, sonra hemen sen geldin. Biraz geç gelseydin öğrenebilirdim ama fırsat olmadı." dedi Tolga. "Neyse neyse, senin şu dünya kadar sürede öğrenemediğini saniyeler içinde nasıl öğreniyorum izle ve notlarını al. He bu arada şu salak torbacını ara ve telefonlarıma neden çıkmadığını sor, yoksa başka yollara başvurmak zorunda kalacağım." diye kısık sesle Tolga'ya doğru konuşurken genç kızın beklediği masaya doğru yürümeye başladı Alaz.

"Evet, ee nerde kalmıştık, güzel. Üniversitemizi seçerek hayatta verebileceğin en doğru kararı vermişsin. Ne kadar çalışkan olduğun göz önüne alınırsa senin için bu durum bugün hangi restoranda yemek yiyeceğine karar vermen kadar kolay olmuştur diye düşünüyorum..." diye bütün rahatlığıyla konuşmaya başlamıştı adam. Asi karşısında belki de hiç zorluklar ile mücadele etmesine gerek kalmamış ve istediği her şey önüne serilmiş bu gencin boş konuşmalarını dinlemek zorunda kalacağı dakikalara lanet ediyordu. Daha ilk dakikada verdiği örnekler ile dış dünyadan ne kadar kopuk bir yaşam sürdüğü kendini belli ediyordu. Ama ilk günden yanlış bir imaj vermeyeceğine kendisine ve kardeşlerine söz vermişti, mümkün olduğunca gerçek Asi'den davranışlar sergilememesinin okuldaki geleceği için iyi olacağını biliyordu.

"Buradaki her öğrenci özenle seçilmiş ve biz de okul olarak beyinlerinde, ki eğer varsa tek bir özgün düşünce kırıntısı kalmayana kadar kendilerini eğitim sistemimize infüze etmeye çalışıyoruz..." es vermeden konuşmaya devam ediyordu. Söylediklerine kendi de acaba inanıyor muydu diye düşündü Asi ve huzursuzca sandalyesinde kıpırdandı.

Artık elinde olmadan huzursuzluğu yüzüne de yansımıştı ve gergin bakışlarını çekinmeden Alaz'a doğrultuyordu. "Asi" dedi aniden artık dayanamayarak ve adamın sözünü keserek. "Sahi ben de tam onu söyleyecektim, neden asi asi bakıyorsun yoksa anlattıklarımı beğenmedin mi?" dedi Alaz her zaman ki vurdumduymaz tavrıyla. "Hayır, ismim Asi, hani medeniyet kuralları gereği önce tanışılır, sorulur ya, hani senin atladığın, sonrasında uzunca bir süre beklettiğin. " gerçekten gerizekalı bu çocuk diye içinden saydırmaya başlamıştı şimdi. "He Asi, memnun oldum Asi kız, gerçekten çok özgün bir ismin varmış. Ailen burdaysa yemekten sonra bu marjinallikleri için kendilerini ben de tebrik etmek isterim."

Yine olmuştu, yumuşak karnından, olmayan ailesinin sızısından bir darbe daha almıştı. Ama genç kız bu durumlara alışıktı, öylesine alıştık ki artık karnında yumuşaklığa yer yoktu hem mental hem de fiziken çelik kaslar örmüştü kendisine. Güçlü ve zarif görünen karın, kol ve sırt kasları vardı. Bunları sergilemekten, etrafa korku salmaktan hiç çekinmiyordu. Gerçi kendisi sadece korku saldığını düşünüyor, kadınsal aurasının asla farkına varmıyordu. Ona bakan her genç erkeğin öncelikli olarak korkuyu düşündüğü söylenemezdi, güzelliği ve korkusuzluğu ile elde etmek istedikleri açık bir hedef haline geliyordu. Tıpkı karşısında yüzeysel konular ile laf salatası yapan ama bir yandan da masanın elverdiği ölçü de kızın fiziğini süzüp, kategori çalışmasına devam eden Alaz gibi.

Çokca konuşup karşı tarafı etkisi altına almak genelde başarılı olduğu bir alandı ve şu dakika itibariyle artık genç kızın ona dökülmeye içini açması gerekiyordu. Fakat aksine genç kız karşısında son cümlelerinden sonra iyice rahatsız olduğu belli etmişti.

Hemen sonrasında kendini toplamış ve Alaz'ın fark ettiği sahte bir gülümseme takınmıştı. "Yaklaşık 15 dakikadır bu masadayız ve ağzından bölümün varlığı adına tek bir cümle çıkmadı, aa pardon geçen sene Bulgaristan Bansko'da gerçekleştirdiğiniz kayak etkinliğinin bölüm içindeki öğrencilerin derslerinde ve vizyonlarında ne kadar olumlu etkileri olduğunu bahsettiği atlamayayım." diye konuşmasını sonlandırdı Asi ve ekledi "Bu arada hayır, bölüm seçmek benim için restoran seçmeye benzemedi aksine hayatta vermem gereken en büyük sınavımdı. O yüzden başkalarının hayatları hakkında yorum yaparken kendi küçük çaplı çevrenizden örnekler vermeyip, çeşitlendirmeniz daha iyi olur. Bu da senin bana hiçbir bilgi katamadığın bu yemekten sana bir bilgi olsun."

Son cümlesini tamamlaması ile ayağa kalkmıştı, onun hareketlerini senkronize bir şekilde takip eden Alaz da birden ayağa fırladı hamle yapmasına, bir şey söylemesine vakit kalmadan genç kız masayı terk etmişti.

Acaba hangi cümlede çizmeyi aşmıştı, tamam sınırları zorlamayı severdi Alaz ama bir noktada bunun farkına varır ve isterse de karşı tarafı daha da gıcık etmek için bu tavrı devam ettirirdi. Asi ile olan görüşmesinde kızı okuyamamıştı ve kartlarını hep yanlış oynamıştı sonucunda da gerçekten kız hakkında tek bir bilgi paylaşmadan masayı terk etmişti, hem de Alaz'a ders vermişti, olacak iş değildi.

Asi anlamsız ve boş geçen bu etkinliğin sonucunda sinirinden tüm yolu yürüyerek evin yollarını tutmuştu. Kendisi istemese de aklına genç adamın davranışları ve yukardan konuşmaları geliyordu. Çok kısa bir anda olsa uzun kirpikleri.

Diğer sınıf arkadaşlarının da bu şekilde olması korkusu kapladı birden içini, o zaman gerçekten okulu bitiremeyebilirdi ve bu zamana kadar hepsinin verdiği emekler boşuna çıkabilirdi.

Kapıda Yaman ve Cesur'u görünce kara bulutlar birden dağıldı hemen yanlarına vardı. Ama Cesur'un yüzündeki yaraları görmesi ile kendi gerçekliğine geri dönmüştü. "Cesurr, ne oldu, nasıl oldu bu iyi misin?" dedi sesi titreyerek. "Kim yaptı çabuk söyle, nerdeler gidelim.." diye nabzı hızla yükselirken Yaman sessizliğini bozdu. "Dur dur Asi, sorun yok, kağıt toplarken başka mahallenin bölgesine girmiş ondan oldu, konuştuk hallettik kendi içimizde, dimi Cesur?" dedi son kelimeleri ayrıca vurgulayarak.

"Tabi ya kızım, ne olacak orada duruyordu gözüm ilişti aldım, ne sanki kağıt parçası değil mi, elemanlar amma büyüttüler olayı, boşver." dedi her zaman ki umursamaz haliyle.

"Asıl sen anlat nasıl geçti ilk günün benden sonra neler yaptın, yemek nasıl geçti?" diye soru yağmuruna tutu Yaman onu Cesur da bir yandan sorularını sıralıyordu, bağıra çağıra mutlulukla konuşarak evin kapısına doğru yol aldılar.

Ertesi gün üniversitenin kapısının önünde dururken, bugünün yeni bir gün olduğunu ve dünü unutarak sıfırdan başlayabileceğini düşünerek umutla doldu Asi, hava hem çok güneşliydi hem de dün yağan yağmurun etkisi ile her yer tozdan arınmış ve ultra net gözüküyordu. Okul gözüne bir başka güzel gözüküyordu şimdi, tüm yeşilliğini ve güzelliğini gözler önüne sermişti. Bugün de dersliğinin olduğu binaya yürüyerek gitmeye karar vermişti, bu sayede dün gözünden kaçan bir yerler varsa buraları da görmek istiyordu.

Kaldırımdan usulca ilerlerken birden yanından hızla geçen kum grisi BMW'nin pantolonun yarısına kadar ıslatması ile uyuduğu bu pembe rüyadan uyanmak zorunda kalmıştı. Hem yanından hızla geçmiş hem de durup bir özür dilememişti. "Ohaa önüne baksana mağrandan yeni mi çıktın, hayvann?" diye tüm gücüyle sesini yetiştirmeye çalıştı Asi ama nafile, araç çoktan gözden kaybolmuştu. Çok güzel umutlarla başlayan günü yine bir darbe almıştı, üstelik darbe alan sadece günü değil Cesur'un ona okul hediyesi olarak aldığı yeni beyaz pantolonuydu. Tam da günüydü işte kocaman çamur lekeli beyaz pantolonuyla okulun ikinci günü. Fakat yılmadan okul binasının yolunu tuttu genç kız.

Tam içeri girerken binanın hemen önündeki özel olarak ayrılmış park yerine park edilmiş kum grisi BMW dikkatini çekti, evet buydu kendisini insafsızca ıslatan araç, sahibine günün gösterecekti Asi. Bu düşünceler kafasından geçerken araçtan inen genci fark etti, Alaz. Her kötülüğün altından çıkmayı nasıl başarıyordu, gerçekten aklı almıyordu.

Alaz araçtan inerken Asi'nin onun süzdüğünü biliyordu. Biliyordu çünkü çoktan gelmiş ve park yeri arama sorunu olmadan dedesi için her daim ayrılmış olan özel park yerine hemen aracını park etmişti. Genç kızın gelmesi biraz zaman almıştı aslında o kadar mesafe kalmamıştı şimdiye burada olması gerekirdi diye düşünmüştü. Asi'yi okulun girişinde fark etmiş kızın derin derin nefesler alarak içeri girdiğini görmüştü, önce acaba rahatsız mı diye düşünmüş ama kendi kendine bir şeyler mırıldanırken onu gördüğünde motivasyon konuşması yaptığını anlamıştı.

Bir yandan bu halini görünce aklı istemsiz tanışma yemeklerine aktı, gerçekten nerede hata yapmıştı da, kızı bu kadar sinirlendirecek, öncesinde pati olduğunu düşündüğü pençelerini çıkarmasına sebebiyet vermişti. Yok kesinlikle sebebini öğrenmesi gerekiyordu, kız da onu kendine çeken ve meraklandıran bir his vardı.

Alaz'ın nezhinde yenilgi sayılmayacak ama bir şekilde başarısızlık olarak adlandırdığı bu yemek olayından sonra karşı atışını yapması gerekiyordu. Bunun için havanında elvermesiyle yerdeki su birikintisini görünce tüm yüzüne çocuksu ve aynı zamanda hınzır bir gülümseme yerleşti.

Asi'nin tam yanından geçerken koca bir su birikintisinin çok ucundan geçerek sadece istediği kadar ıslatmayı başarmıştı, sahi neden tam ortasından geçmemişti o zaman genç kızın tüm vücudu çamur içinde kalır doğruca evinin yolunu tutabilirdi. Ama istememişti işte, daha fazla oynamak istediğini düşünüyordu, onu direk diskalifiye etmek istememişti. Tepkisini merak ettiği için ön camını yarıya kadar açmış arkasından bağrışlarını duymuştu. Sadece kendi duyabileceği şekilde kocaman kahkahalar atarak keyifle ve hızla sürmüştü arabayı. Küfür etmemesine şaşırmıştı, tam kızın mizacına uygun, ondan beklenen bir hareketti aslında.

"Ne bu şimdi sen kendini anaokulunda mı zannediyorsun, altındaki kocaman mekanik araca mı güveniyorsun hee?" diye çıkıştı genç kız Alaz'ın araçtan ayrıldığını fark edince. "Vaov çok yakışmış aslında beyaz üzerine kahverengi bu sene trend olur ben sana söyleyeyim, bu da benden sana bir "bilgi" olsun." diye vurgu yaparak yarım gülüşü ile cümlesini tamamladığında Asi bu umursamazlık karşısında daha da gıcık olmuştu ama hem derse geç kalıyordu hem de önce üzerine bir çeki düzen vermesi gerektiğini biliyordu. "Sen var uğraşılacak adam değilsin, yontulmamış odunsun." söylenerek binanın girişini doğru yol aldı.

Lavaboda bulduğu peçeteler ile olabildiğince üzerini silmeye çalıştı, ama keşke yapmasaydım diye düşündü çünkü leke şimdi daha da dağılmış ve iyice insan içine çıkılamaz hale gelmişti. Gerçi hayır Asi bu kıyafeti pek tabi giyerdi ama kendi muhitinde, buranın kuralları ve öğrencilerin uyması gereken yönetmelikler vardı. O bu düşünceler ile başını eğmiş kıvırcık saçları yer çekimine yenik düşmüş bir şekilde aşağı bakarken, bir kumaş parçası görüş alanına girdi.

Karşısında parlak gülüşü ve kocaman gözleri ile güzel bir genç kız duruyordu. "Bence artık kurtulmaz, bunu giysen iyi edersin." dedi sanki dünyanın en doğal olayıymış gibi. "Di mi, ama hayır bunu kabul edemem hem sana lazım değil mi?" dedi Asi tüm mahcubiyetiyle. "Hayır ya bugün dans atölyesi için getirmiştim ama iptal olmuş zaten, hem olmasa da ne olacak giy işte, inan okul formlarında çamur pantolonlu kız olarak anılmak istemezsin." dedi gülerek ve ekledi "Rüya ben". "Asi ben de, memnun oldum." dedi genç kız aynı içtenlikle gülerek. "Sezgilerim bana okula yeni başladığını söylüyor, ama konuşalım, ben seni bulurum, şimdi pek vaktim yok derse yetişmem lazım" diyerek hızlıca lavabodan ayrıldı Rüya.

Asi aynadaki yansımasına bakarken çamur lekeli pantolonu giymenin belki de daha doğru olacağını düşünmeye başlamıştı, çünkü bu etek haddinden fazla kısaydı ve çorabı olmadığı için biçimli bacakları tüm şeffaflığı ile ortadaydı. Bunun dans dersi için olduğunu söylemişti Rüya, hangi tür dans olduğunu bir sonraki karşılaşmalarında mutlaka kıza soracaktı. Çabucak karar vermesi gerekiyordu çünkü zaten ilk dersine çoktan geç kalmıştı. "Off ne kabus gün!!" diye kendi kendine söylenerek, kararını verdi. Pes etmeyecekti. Durumlar ne gerektiriyorsa onu yapacak, olmayan durumları da olduracaktı.

Bu heyecanlı konuşmasını keşke yüzden fazla öğrencinin olduğu ders amfisine girerken de biri ona yapabilseydi. Hem aceleden hem de daha binayı tam çözemediği için öğretim görevlisinin girdiği ön kapıdan içeri girmişti ve artık vücudunun tamamı da amfinin içerisinde ve tahtanın önünde olduğu için geri de çıkamazdı.

Geç kaldığı için üzgün olduğunu belirten yüz ifadesi ile yavaşça kafasını aşağı yukarı sallayarak hocasını selamladı. Okulun ilk günü durumlarına oldukça alışkın olan hoca durumu hiç garipsemeden sesi ile vurgu yaparak dersini anlatmaya devam etti. Tüm gözlerin üzerinde olduğuna aldırmadan amfinin orta merdivenlerinden yukarı doğru kendine yer bulmak için çıkmaya başlamıştı genç kız.

Sol tarafında hissettiği koca dirsek dürtmesi ile sabah yarım bıraktığı uykusunda yine uyanmak zorun kalmıştı genç adam. Geçen sene veremediği ve kalabalıktan da anlaşılacağı üzere pek çok kişinin veremediği İstatistik dersinde uyumayı hedeflemişti. "Alaz baksana, senin birinci değil mi bu gelen?" diyen Tolga soluna soluna konuşuyordu şimdi. "Oğlum çok afet bir parça ateş ediyor baksana."

Tam gözlerini açamadan hemen yanında bulunan merdivenlerden kendi tarafına doğru yürüyen genç kızı tüm amfi gibi o da fark etmişti. Üzerine giydiği salaş koyu tondaki tişörtü ile her zaman ki asiliği üzerindeydi. Ama gözleri aşağı doğru kaydığında karşılaştığı biçimli bacaklar içerisinde pekte iyiye işaret olmayan bir şeylerin ürpermesine yetmişti genç adamın. Acaba hala rüya mı görüyordu, çünkü geçen gece genç kız hakkında gördüğü rüyaların bir versiyonu gibi gelmeye başlamıştı, çünkü Asi gerçek olamayacak kadar güzeldi.

Alaz yarı hayal yarı gerçek alemindeyken yanından hızla geçti Asi, zaten gözleri ile mest olmuş genç adam bir yandan da koku darbesi yemişti. Çünkü genç kızın vücudundan ve saçlarından yayılan vanilya kokusu aldığına yemin edebilirdi.

Asi kimse ile göz teması kurmadan ilk bulduğu boş yere oturdu, neden bu kadar kalabalıktı ve neden bu tip olaylar daha ilk günlerden hep kendisini buluyordu. Alaz'ın varlığını bile fark etmemişti.

Ta ki bir süre sonra herkes derse konsantre olup hocanın tahtaya çizdiği formülleri takip etmeye çalışırken, vücudunu oturduğu yerden genç kıza doğru çevirmiş ve kaçamak değil direkt olarak gözlerinin içine bakan Alaz'ın gözleri ve şımarık yarım gülümsemesi ile karşılaşana kadar. 

Asi bir kez daha anladı, gerçekten bu okul olaysız bitmeyecekti. 

Continue Reading

You'll Also Like

79.9K 6.4K 31
Sana çıkan her çıkmaz sokağın bir kapısı var sevgilim. Bir kere gülümse...
34.3K 2.6K 51
bana numarasını verdigin cocuk sizofren mi
7.3K 922 10
@alex11russo kitabın ilk bölümleri bu hesaptadır eğer kitabı ilk defa gördüyseniz profilimde de etiketli olan hesabıma girip bakabilirsiniz "İhanet s...
99.4K 5.2K 63
"Komşum ünlü bir futbolcu. Fazla yakışıklı ve bunun da fazlasıyla farkında. Üstelik inatçı keçinin teki, tam anlamıyla gıcık ve çekilmez biri. Başta...