just friend? | tk

By jeonivera

172K 12.9K 2K

"Sadece arkadaş olduğumuzu söylüyorsun ama arkadaşlar birbirlerinin tadını bilmezler" friends to lovers 141123 More

1
2
3
4
5
6
7
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
closing

8

8.5K 618 66
By jeonivera









"Biz o gece o ihtişamlı ay ve yıldızların altında birbirimizin öpüşlerinde kaybolmuştuk.

Ve ben ilk kez gerçek anlamda yaşıyor gibi hisettmiştim. Aldığım hiç bir nefes onun göğsünde soluklandığım gibi hissettirmemişti."














Hepimiz okulun çıkış kapısında dikilmiş
jungkooku bekliyorduk. Beyefendimiz ne mi yapıyordu? Bugün okula yeni gelmiş çocukla konuşuyordu. Çocuk gelir gelmez bütün dikkatleri üzerine çekmişti. Fazlasıyla yakışıklıydı aynı zamanda başarılı da. Gün içinde direkt basketbol takımına girmeyi başarmıştı.

Jungkook da basketbol takımının başkanıydı. Onun hakkında konuşuyorlardı ama kıskanmadan edemiyordum. Tüm gün yanyanalardı zaten üstelik çıkış saatini on dakika geçmiş olmasına rağmen hâlâ konuşuyorlardı. Günler çuvala girmemişti ya? Başka zamanda konuşabilirlerdi gayet

Jungkook o güzel gülümsemesini sunduğunda içli bir nefes bırakıp gözlerimi onlardan ayırdım. "Gidiyorum ben sohbetleri bitmeyecek gibi" omzumdan düşmek üzere olan çantayı düzeltip arkamı dönerek yürümeye başladım. Jimin peşime takılıp koluma girdiğinde namjoonun jungkooka seslendiğini duyduğumda adımlarımı hızlandırdırdım.

Kendime engel olamayarak arkamı döndüğümde yan yana yürüyen ikiliyi gördüğümde göz devirmemek için zor tuttum kendimi. O an gözlerim onunla buluştu. Yüzünde alaylı bir gülümseme vardı. Yüzüne çarpan güneşle gözlerini kıstı. Bu görüntü kalbimde hareketlenmelere neden oldu.

O kadar nefes kesici duruyordu ki güzelliği karşısında hep savunmasız kalıyordum. Yine o anlardan birindeydim. Yürümeyi bırakmış usul usul yanıma gelmesini bekliyordum. Onun da adımları önüme geldiğinde duraksadı.

"Ne oldu" dercesine göz kırptığında omuz silkerek kolunun altına girdim. Uzaklaşıp kendi kendimi yiyip bitirmek istemiyordum hem kıskanacağım bir ilişkileri de yoktu. Seon bize gülümseyip bizim bir kaç adım önümüze geçtiğinde jungkook kolumu daha sıkı sarmıştı. Elimi beline sararak yürümeye başladım.

"Noldu birden kedi gibi yanıma sokuldun?"

"Bir neden mi olması lazım?" Dedim kaşlarımı kaldırıp alttan ona bakarak.

"Yok da..." Dedi eli saçlarımın arasına karıştığında. "Seonu kıskandın gibi geldi bana"

"Niye aranızda kıskanacağım bir ilişki mi var?"

"Hayır"

"O zaman" dedim önemsiz olduğunu belirtmek amacıyla omuz silkerek. Jungkook şaşkınlıkla gözlerime baktı. Benden bu tepkiyi beklemediğini biliyordum. Beklediği trip atmamdı büyük olasılıkla ama artık öyle olamayacaktı. Yani, deneyecektim en azından.

"Her neyse" kolunun altından çıkarak elinden kavradım. "Çok acıktım hızlı ol" Elini çekiştirerek arkamdan yürütmeye başladım onu. Bir kaç adımı sendelese de sonrasında toparlayıp benimle yürümeye başladı.

***

Dolu dolu yediğimiz yemeğin ardından sıkça uğradığımız gece kulübüne gelmiştik. 

Jeon jungkook her zaman olduğu gibi yine parlıyordu. Üzerinde kol kaslarını belli eden beyaz bir tişört ve üzerinde deri ceket vardı. Altında ise bacaklarını saran siyah bir pantolon ve hiç bir zaman ayağından esksik olmayan kaba botları. Bu kadar basitken bile kusursuz görünmesi haksızlıktı.

Elindeki içkiyi kafasında götürdüğünde bakışlarım hareket eden adem elmasına döndü. Orayı öpme isteğiyle yanıp tutuştum.

Gözlerim yeniden yüzüne tırmandı. Yüzüne vuran mavi ışık daha bir yakışıklı gösteriyordu onu. Yan durduğu için keskin çene hattı ilgimi çekiyordu. Oraya da bir kaç öpücük kondurmak istiyordum.

Alnına yapışan nemli saçlarını geriye doğru ittirip dilini dudaklarında gezdirdi. Ateşime odun atıyor, daha çok harlıyordu beni sanki. Tamamen yakıp kül edene kadar da vazgeçicek gibi durmuyordu.

Liseden kalma arkadaşlarıyla konuşurken ben onu izliyordum. Bakışlarım yan taraflarına kaydığında bir kız grubunun onu izlediğini ve onun hakkında konuştuklarını gördüm. Onlara göz devirsem de hak veriyordum.

Jeon jungkook uzun boyu, geniş omuzlarıyla, dövme dolu kaslı kollarıyla, onu daha çekici yapan pircingleriyle, göz alıcı keskin çene hattıyla ve gülümsediğinde iki yanağında oluşan o güzel gamzeleriyle herkesin sahip olmak isteyeceği türden bir erkek arkadaştı.

Bunun yanı sıra tavırlarıyla bile dikkatleri üzerine çekiyordu. Kendinden emin bir ifade vardı her zaman gözlerinde.  Omuzları dikti. Saçlarını geriye taraması bile nefes kesici gösteriyordu onu. Ya da diliyle sürekli dudaklarını ıslatması veya ukala tebessümü ve göz kırpışı... Tüm bu basit şeyleri yaparken bile en iyisiydi.

Ona çekilmemek yada kapılmamak elde değildi.

O gruptan bir kızın hareketlendiğini gördüm. Yüzündeki sevimli gülümseme ile jungkooka doğru yürüyordu. Saçlarını geriye atıp, omuzlarını dikleştirdi ve tatlı bir tavırla jungkookun omzuna dokunarak konuştu.

Jungkook kaşlarını kaldırıp önce omzuna konan ele baktı ardından o elin sahibine. Kız çok güzeldi. Jungkookun dikkatini çekebilecek türdendi. Ve yüzündeki gülümsemeden dikkatini çektiğini anlamıştım da.

Göğsüm yükselip alçaldığında bardağımdaki son yudumu kafama diktim. Ona kimsenin dokunmasını istemiyordum. Onun kimseye dokunmasını istemiyordum. Yalnızca benim olmasını istiyordum. Ona bir tek ben böylesine yaklaşmak istiyordum.  Ama yalnızca istemekle kalıyordum.

Sandalyemde dönerek boş bardağı tezgaha bıraktım. Önündeki barmene doğru iteleyerek bir yenisini istedim. Başıyla beni onaylığında bardağı aldı. Önüme dolu olarak bıraktığında ilk yudumu gönderdim boğazımdan.

İçkiden tekrar bir yudum alacağım sıra bardağı tutan elime ince parkmaklar dolandı. Buz gibi parmaklar. Jeon jungkook

Ona dönmek için hareketlendiğimde beni engelledi. Başını omzuna yaslayarak bardağı parmaklarından kurtarıp tezgaha bıraktı. "Kaçıncı bu? Saatlerdir içiyorsun"

Omuz silkerek dudaklarımı yaladım. Yanağını yanağıma sürttüğünde gözlerim kapanacak gibi oldu.   Ve kısa bir anlığına kapadım gözlerimi fakat dönen sandalyeyi hareket ettirerek aralanmasına sebep oldu. Yüz yüze geldiğimiz de bir bacağını bacaklarımın arasına sokarak birbirinden ayırdı ve tamamiyle bacaklarımın arasına girdi. Kalbim yakınlığı ile çarpmaya başladı.

Ağır ağır çarpan kalbim eziyet ediyordu bana. Bu ani hareketleri kalbimin ağrımasına neden oluyordu.

Ben ona alttan bir bakış attığımda kimseyi umursamadan yüzüme doğru yaklaştı. "Şöyle bakma"

"Nasıl" dedim ellerime tırnaklarımı geçirerek

"Böyle, sevilmek isteyen yavru kediler gibi." Gözlerim istemsizce ağırca bir kez kapatıp açtım. "Cidden bakma şöyle" dedi yutkunup bakışlarını benden çekerek.

Alt dudağımı ağzımın içine çekip ısırarak bıraktım. Bakışlarım göğsüne indirdiğim sıra yan tarafımızdan jiminin sesini duydum.

"Porno mu çekiyorsunuz amına koyayım bu hal ne böyle? " Dediğinde jungkooku göğsünden ittirerek sandalyemi yine barmenin tarafına doğru çevirdim.

"Aynen. Çağırayım mı yoongiyi bir tane de siz çekin."

Jimin kaşlarını çatarak öfkeyle bir soluk verdi burnundan.  "Aman şeytan görsün onun yüzünü"

Jungkookun uzaklaştırdığı içkime uzanıp bir kaç yudumda bitirdim onu. Neden bilmiyorum ama bugün deli gibi sarhoş olmak istiyordum.

Jungkook engellemeye çalışsa da dördünü bardağın dibine vurmuştum. Daha öncesinde de içtiğim içkilerin sebebiyle kafam iyiden iyiye bulanmıştı. Beşinci bardağa uzanacağım sıra jungkook beni engelledi.

"Yeter." Uzanamadığım bardağa üzgün bir bakış attığım sıra dudaklarım büzüldü.

"Son" dedim jungkooka dönüp yavru köpek bakışları atarak.

"Hayır" dedi bardağı kendi kafasına dikerek. Göğsüne vurup ellerimi göğsümde birleştirerek arkama yaslandım. Başımın döndüğünü hissediyordum ama her şeyi net bir şekilde görebiliyor ve algıyabiliyordum.

Mesela jungkookun ıslak dudaklarını. Diliyle yanağına baskı uyguladığında göğsüm istekle çarpıp durdu. Kalbimde bomba varmış gibi yüksek bir patlamaydu bu.

Başımı jungkookun omzuna yasladığımda eli belime dolandı. Belimi hafif hafif okşarken ağzımdan memnun mırıltılar çıkıyordu. Parmaklarımı jungkookun boşta kalan elinde gezdirmeye başladım. Dövmelerin üzerinde duraksayarak okşuyordum. Pazılarına kadar yol çizdiğimde zihnime yine başka bir istek kuruldu. Sert ve balon gibi şiş kolunu ısırmak istiyordum. Bu kesinlikle sarhoşluğun verdiği bir etkiydi.

Jungkookun boynuna biraz daha sokulduğumda minik bir öpücük kondurdum. İçimde bitmek tükenmek bilmeyen ona dokunma isteği vardı. Ve ben hiçbir şey sorgulamadan o hissin ellerine bırakmıştım kendimi. Öpücüklerim minik olsa da ıslaktı.

Jungkookun kulağına yaklaşarak oraya da küçük bir öpücük kondurdum. "Seni öpmek istiyorum" diye fısıldadım kısık çıkan bir sesle.

"Hayır, sadece çok sarhoşun"

"Ne olmuş yani? Zaten her şey böyle başlamadı mı"

"Taehyung"

"Seni öpmek istiyorum" diye yineledim belki çocukça bir inat yapıyordum ama onu gerçekten çok öpmek istiyordum. Günler geçmişti ve ben ona çokça hasret kalmıştım.

"Biz eve gidiyoruz taehyung iyi değil" diyerek kendiyle beraber beni ayağa kaldırdı diğerleri el salladığında bende gülerek el salladım. Jungkook beni kendine yaslayarak insanların arasından sıyrılmaya çalıştı. Dışarıya çıktığımzda derin bir nefes aldım içerisi fazlasıyla boğucuydu.

Hava zifiri karanlığa dönmüştü pas parlak bir dolunay vardı. Aynı jeonggukun gözlerine benziyordu. Ve kocaman ihtişamlı ayın yanında kendisi kadar parlak yıldızlar vardı. Bu görüntü gülümsememe neden oldu.

Jungkook durduğunda bende durmak zorunda kalmıştım. Cebinden arabanın anahtarını çıkardığında bakışlarım ettafta dolandı. Tek olsam korkudan bayılacağım kadar sessiz ve karanlık bir yerdi. Sokaktan geçen tek bir kişi bile yoktu.

Jungkook arabanın kapısını açıp beni arka tarafa oturttuğunda geri çekilecekken ceketinin yakalarından tutup üzerime doğru çektim onu. "Öpmeyecek misin beni?"

"Taehyung..."

Kafamı kaldırarak dudaklarına hızlı bir öpücük kondurdum. Ve o an gözlerindeki ifadeden jungkookta da kayışların koptuğunu anlamıştım. Beni belimden tutarak yukarı doğru ittirdi ve kapıyı kapatarak üzerime eğildi. Beklemeden dudaklarını dudaklarıma bastırdığında ağzımdan küçük bir inilti kaçtı.

Dili önce dudaklarında gezindi daha sonra sinsi bir yılan gibi ağzımın içine sızıp dilimle buluştu. Alt dudağımı dudakları arasına alarak sertçe emdi ve dişlerini kullanarak sertçe çekiştirmeye başladı. Ağzımı talan ettiği bir kaç dakikanın ardından ıslak öpücükleri çeneme taştı. Bir eli de tişörtümü sıyırmış soğuk parmakları tenimde gezmeye başlamıştı.

Çenemde başlayan öpüşleri boynuma doğru aktı. Islak öpüşleri ısırığa dönüştü. İnleyerek bacaklarımı araladığım sıra daha da sokuldu bana doğru. Dili ısırıkların acısını almak istercesine boynumda gezindi. İştahlı emmelerinin sonunda boynumda iz çıkacağına emindim.

Durduramadığım inlemelerimin arasından ellerimi saçına dolayarak daha çok bastırdım onu olduğu yere. Bu kez hırsla emmeye başladı. Bacaklarımı kalçalarına dolayarak kendime bastırdım onu.

"Jungkook" haykırırcasına adını inlediğimde artık durmanın ikimiz içinde çok zor olduğunun farkında vardım. İlk kez bu kadar ileri gidiyorduk ve ben ilk kez gerçekten yaşıyormuş gibi hissediyordum.

Tişörtümü başımdan ayırdığında beklemeden göğüslerime yöneldi. Ve ben bu güne kadar hiç tatmadığım bir zevkle baş başa kaldım. Önce dilini etrafında gezdirdi ardından sıcak ağzının içine doğru çekti. Nefes nefese jungkookun saçlarına asıldım. Kasıklarımı kasıklarına sürttüğümde boğukça inledi.

Göğsümle ilgilenmeyi bırakıp aşağıya doğru indi. Küt küt atan kalbime gerilen dudaklarıyla bir öpücük bıraktığında öleceğimi sandım.

Yukarı doğru tırmanarak yeniden dudaklarımla buluştu. Ama bu kez çok daha hızlıydı. Ona yetişemiyordum. Kasıklarını durmadan bana doğru ittiriyordu. Bacaklarımı kalçalarına daha sıkı doladım, ellerimi ise tişörtünden içeriye sokmuş sırtına tutunmuştum.

"Jungkook"

"Hımm"

Bir kez daha onun adıyla inledim. Daha fazla istiyordum. Çok daha fazla.

Dudağımı çekiştirerek ısırdığında ağzıma gelen tatla kanadığını hisettim. Gözlerime baktığında bir kez daha itti kendini bana. Gözlerine bakarak onun adıyla inledim. Kafasını boynuma gömerek boğukça inledi. "Sikeyim."

"Öyle güzelsin ki ve bana öyle istekli bakıyorsun ki sikeyim seni taehyung. Aklımı kaybettireceksin bana"

Bir şey demedim ama kendimi ona bastırdım.

"Çok mu hoşuna gitti bu hım?" Dedi kendini bana yaslayarak. Kafamı sallayarak inlediğimde sertçe bir nefes verip omzumu ısırdı.

"Durmalıyız. Durmalıyız. Durmam gerekiyor" diye art artda konuştu ama bendense daha çok kendiyle konuşuyor gibiydi.

Omzuma bir öpücük kondurup üzerimden kalktı. Yere düşen tişörtümü alarak kafamdan geçirdi. Ben ona şaşkınca bakarken o benimle göz göze gelmemye çalışıyor gibiydi.

"Jungkook"

Gözleri bana döndüğünde derin bir nefes alıp verdi.

"Sikeyim. Nasıl da dağılmışsın böyle. Sadece bu kadarıyla bile..." Konuşmayı kesip saçlarını çekiştirdi. Daha sonra ellerini yanaklarıma koyarak hafifçe okşadı.

"Güzelim, bak kendine değilsin. Sabah uyandığında çok kızacaksın kendine.  O yüzden şimdi sadece uyu tamam mı?'

Kafamı salladığım sıra alnıma bir öpücük kondurup bana son bir bakış attı ve kapıyı açıp indi. Ön koltuğa geçtiğinde arabayı çalıştırdı.  Nefeslerimi kontrol altına almaya çalışarak gözlerimi cama çevirerek gökyüzünü izledim.

Biz o gece, o ihtişamlı ay ve yıldızların altında birbirimizin öpüşlerinde kaybolmuştuk. Ve ben ilk kez gerçek anlamda yaşıyor gibi hisettmiştim. Aldığım hiç bir nefes onun göğsünde soluklandığım gibi hissettirmemişti.

Onun boynundan soluklandığım anlarda bu zamana kadar aldığım nefesler hiçbir zaman tam anlamıyla yeterli gelmiyor gibi hissettiriyodu.

Continue Reading

You'll Also Like

7.9K 607 3
Candelaria, sadece adının bilindiği ve yalnızca kırmızı davetli kartı verilen insanların alındığı illegal bir kumarhaneydi. Ya kazanırdınız ya kaybed...
West Coast By Vex

Teen Fiction

850K 84.1K 36
Delta Taehyung ve küçük alfası Jeongguk. Ateşten daha ateşli hissediyorum. Söylemedim, bilmen gerek, arzuladığım sensin...
Hater ✓ By gege

Fanfiction

360K 33K 37
Omega Jeongguk, Delta Taehyung'a anti hesabı açar. [Omegaverse au] enemies to lovers. 071223-070224
141K 7.2K 32
"kitaptaki yazım hataları düzenlenecektir." ! Kitap bana aittir.! İ𝑐𝑙𝑎𝑙&𝐴𝑟𝑎𝑚 𝑍𝑒𝑚ℎ𝑒𝑟𝑜ğ𝑙𝑢 🥀28.08.2023🥀 Kuma yoktur.. Tesadüf denilen...