i need a big boy , minhyunsun...

By aurigibitanimsiz

141K 9.7K 12K

iki sevgili bir senedir akıllarında yer edinen derslerde hep önde oturan çocuğu aralarına alabilmek için en s... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4

2.8

2.2K 236 193
By aurigibitanimsiz

güzelce yorum yapalım ki yarın da bölüm atayım ama değil mii??

oy:160
yorum:250

***

jisung:

hyunjin ara sıra ağladığı için bulunduğumuz bardan ayrılıp da zar zor eve geri döndüğümüzde içeri girdiğimiz gibi sevgilime doğru konuştum. "duşa gir rahatla."

kapının önünde duran beden vücudunu duvara yaslarken dediğimi duymamışçasına tepkisiz davranması hoşuma gitmediği için ismiyle yeniden ona seslendiğimde hyunjin kızarmaya başlayan gözlerini gözlerime doğru dikti.

"benimle gelsene sen de duşa.."

titrek mırıltısına uyum sağlamayan isteği garibime gitse de bana dolu dolu bakan sevgilimi kıramayacağımın bilincinde kafamı salladım."tamam."dedim çekingenliğimi belli etmek istemediğim için odaya doğru hızla yürürken."gel hadi."

arkamdan gelen adım seslerini duyabilirken banyoya girdiğim gibi üstümü çıkarmaya başlarken derince bir nefes dışarı verdim.

bardan ayrıldığımızdan beri içimde anlamadığım bir huzursuzluk hissi vardı ve bu fazlasıyla canımı sıkıyordu.

sevgilimin kulağıma "jisung..." diyerek ismimi fısıldayışına eklenen çıplak belimi kavrayan ellerinin hafif okşayışlarını eşlik eden yanağıma sürtünmeye başlayan dudaklarını hissettiğimde irkildim.

"jisung çok kötü hissediyorum."

vücudunu vücuduma tamamen yasladığı gibi mırıldandığında yutkunup bedenimi döndürdüm.

yüz yüze geldiğimiz gibi benden bir şeyler beklediğini gösteren gözleri ilgiye muhtaç bir şekilde parlasa da aklımdan gitmeyen minho yüzünden karşımda, kollarım arasına girmek için sabırsızlandığını gösteren sevgilime odaklanamıyordun.

yine de hyunjinin isteği ona yaklaşmamdan ziyade onu soymammış gibi davranıp tişörtünün eteklerine parmaklarımı doladığım üstünü yukarı çekerek hızlıca üst bedenini çıplak bıraktığımda sakince yüzüme bakan sevgilim üstünü çıkarttığım için refleksle yukarı kaldırdığı kollarını aşağı indirdi.

aramızdaki sessizliği bozmak istemeden altındaki pantolonun fermuarına yöneldiğimde hızlanan nefeslerimi kontrol altına alamadan alt bedenini de çıplak bıraktım.uzunluğu bacakları arasına düşerken gözlerimi kaçırıp aynı hızla kendi pantolonumla iç çamaşırımı da çıkarttım.

hareketlerimi izlediğini bildiğim hyunjinin bileğini kavrayıp duşakabine doğru adım attığımda beni zorlamadan takip eden bedeniyle ona dokunmamı istemediği için rahatladım.

"niye konuşmuyorsun?"

beni düşüncemden sıyıran hyunjinin sesi kulağıma zar zor gelirken beraber girdiğimiz geniş olmayan duşakabinde birbirine sürtünen bedenlerimize baktım.
"ne dememi istiyorsun?"

"minhonun dedikleriyle il-"

"ne diyeceğimi bilmiyorum."dedim gülümseyip elime kenardaki şampuanı alırken."neden kötü hissettiğini anlıyorum hyunjin ama bugün minho için onu sanla bırakmaktan başka yapabileceğimiz bir şey yoktu."

dediklerimi bir yandan da kendime söylediğimin bilincinde olduğum için gerilirken masum bir tavırla başını sallayan sevgilimin dolu gözlerine baktım.

"jisung...bana dokunur musun?"

isteği şeyi daha deminden beri bilsem de görmezden gelmeye çalışmıştım ama şimdi bana bunu gözlerime bakarak söylediğinde ona hayır diyemezdim.

"üzgünken bunu istemen çok garibime gidiyor." dedim fısıldarcasına konuşup parmaklarımı yumuşak olan penisine sararken.
"ufacık bile sertleşmemişsin zaten..."

"canım yanıyor... üstesinden gelemiyorum."

hıçkırığı cümlesini bölerken büzülmeye başlayan dudaklarımı birbirine bastırdım.
birkaç dakika daha penisini daha sert bir şekilde kavrayıp okşamaya devam etsem de hala yumuşak olan uzunluğuna baktım.

"ağzıma alayım mı... olmuyor böyle."

hyunjin başını sağa sola sallayıp söylediğimi reddederken elimi penisinden çektim.  "sen ağlarken penisini okşayıp durmak pek de iyi hissettirmiyor hyunjin ama..."

sevgilim dudaklarını dişleyip zaten birbirine neredeyse yapışık olan vücutlarımızın birbirine sarılmasını sağlarken belimi nazikçe okşayan parmakları ile yanağıma dudaklarını bastırması yutkunmamı sağladı.

neden bilmiyordum ama aklıma minho'nun her zaman yanağımda ben olan kısmı öpmesi gelmişti. hyunjin şu an benimin olduğu yanağımı öpmediği halde hem de...

"özür dilerim...nasıl rahatlayacağımı bilemediğim için istedim ama ikimizin de buna havası varmış gibi durmuyor."

tatlı sesinin titrek havası gitmezken söylediği cümleler büyükçe gülümsememi sağladı.
"sorun yok hyunjin.."

"hadi dön arkanı saçını yıkayayım."

bu konunun üzerinde daha fazla durmamak adına su başlığını elime aldığım gibi açtığım musluk ile su yüzünden bölünen sesime rağmen beni duyarak arkasını dönen bedenin uzun saçlarını boyum yettiğince yavaş yavaş ıslatmaya başladım.

tepesine ulaşmak için ben demeden dizlerini bükerek boyunu kısalttığında başının üstünden döktüğüm suyla saçlarının tamamen ıslanmasını sağlayıp elime döktüğüm şampuanı saçlarına yaydım..

"hızlıca yıkarım." dedim büktüğü dizleri onu birazdan zorlamaya başlayacağını bilerek.
"dayan biraz."

konuşmama eşlik eden hareket eden ellerimle nazikçe saçını şampuanla köpürtürken hafifçe titremeye başladığını gördüğüm gibi köpük dolu saçlarını suyla durulamaya başladım.

"sence şu an napıyorlardır?"

temiz,ıslak saçlarını geriye taradıktan sonra bana döndüğünde kapalı gözlerini aralarken gözlerime bakarak konuştuğunda kaşlarımı havalandırdım. "nerden bilebilirim ki."

"san ondan çok hoşlanıyor...biliyorum."

dediği şey şaşırmamı sağlarken devam etti. "lisede de ilgisini çekiyordu minho... san bana söylemese de fark ediyordum."

"ama siz yakın arkadaşsınız aynı kişiye-..."

"minho ikimizle de ilgilenmediği için sıkıntı edilcek bir şey yoktu o zamanlar." omuz silkerek mırıldandığında rahatlığı karşısında şaşırmama engel olamadım.

"hyunjin...çok garipsin cidden."

sevgilim bana yanıt vermeden eline şampuanı döküp saçlarıma sürdüğünde gözlerimi kapatıp  saç diplerimdeki parmaklarının hareketleri ile rahatlamaya baktım.

"garip değil aslında o zaman tehdit değildi benim için çünkü daha minhoya yaklaşamıyordu bile. ama şu an... şu an cidden ne yapacağını kestiremiyorum onun. çok cesaretli geldi gözüme."

sıkıntısını dile getirmesini beklediğim için susarak onu dinlediğimde köpüklenen saçlarımı temizlemeye başlayan suyla birlikte konuşmaya devam etti. "san öyle seksle falan minhonun ilgisini çekemeyeceğinin farkında. direkt hoşlandığını söylemiştir diye tahmin ediyorum. ve bu da beni çok korkutuyor."

"niye?"

"çünkü minhonun asıl hoşuna giden şey böyle tatlı hoşlanmalar ve normal buluşmalar büyük ihtimalle."

hyunjinden duyduğum şey aklıma geçen ayki minhoyla olan kafede buluşmamızı aklıma getirdiğinde yutkundum.

minhonun parlayan büyük kahverengi gözleri,konuşurken her daim bakışlarını yüzlerimize dikmesi,gülümsemesini aksatmadan konuşması ve bizi dinlediğini gösterircesine söylediğimiz cümlelerin arasına yerleştirdiği tatlı mırıldanma sesleri...

bir anda gözümün önünde canlanan şeyle birlikte kapalı gözlerimi aralarken hala konuşmaya devam eden hyunjini dinleyemediğimi fark ettim.

daha demin ne olduğunu anlayamazken kasılan midemi yok saymaya çalışarak parmaklarımı hyunjinin boynuna sardım.

bedenlerimiz birbirine yerleşirken belimi kavrayan sevgilime bastırdım vücudumu.

"noldu?"

telaşlı sesi ile birlikte elini sırtıma getirip başını geriye attı.ona yaslı olan yüzüm açığa çıkarken neden dolduğunu anlayamadığım gözlerimden akan yaşı saklayan suya minnet duydum.

"başım döndü bir an.." dedim neden olduğunu bilmediğim farklı hisle baş edemediğimi söyleyemeyeceğimi bilerek. "durulanıp çıkalım mı?"

hyunjin beni onayladığı gibi "zaten saçlarını hallettim." dediğinde vücudumu sıkıca tutup bedenimi havalandırdı.

duştan yavaşça çıktığında her zaman yanda tuttuğumuz havlulardan iki tanesini aldı.
vücudumu bıraktığı gibi elime verdiği havluyla üst vücudumu sildiğim gibi alt bedenimi kapattığımda aynısını yapan sevgilim benim bir şey dememe fırsat vermeden vücudumu yeniden kavrayıp beni havalandırdı.

yavaş yürüyüşüyle birlikte odaya doğru gittiğimizde içimde anlamadığım duygu yüzünden gözyaşlarımı dökmeye devam ediyordum.

yatağa beni bıraktığı gibi onu sıkıca tutup üstüme düşmesini sağladığımda bedenime verdiği ağırlığı ile birlikte dudaklarımı araladım.

"jisung...nefes alamayacaksın bırak."

sanki ezilen oymuşçasına boğuk bir şekilde mırıldandığında sırıtarak belini kavradığım bacaklarımla yerlerimizi değiştirdim.

üstüne yerleştirdiğim bedenimle ona tamamen ağırlık vermemek için vücudumun yarısını yatağa yerleştirdiğimde ellerimi ondan çekmiyordum.
"böyle duralım.."

"tamam..."

hyunjin itiraz etmeden direkt kendini bıraktığında burnumu boynuna sürttüm.
"senin böylesine üzülmenden hoşlanmıyorum."

"özür dilerim..."

hyunjinin neden özür dilediğini anlamazken bunu düşünmeme fırsat vermeyen sürekli aklıma dolan şeylerden bıkmaya başlamıştım.

şimdi bile sevgilimin üstünde olmama rağmen boşluk hissediyor geçen aylardaki gibi bir bedenin sıcaklığını daha hissettmek istiyordum arkamda.

"kızma bana... halledeceğim jisung."

büyük ihtimalle yanıt vermediğim için beni yanlış anladığında elimi ıslak saçlarıma getirdim.

"şu an onu geri döndürsen bile eskiye dönmeyecek miyiz? aynı minhonun bugün dediği gibi."

hyunjin dediğim şeyle dışarıya doğru bir sesli nefes verdi. "ne yapacağım o zaman... ne yapmalıyım? onu san'a mı bırakmalıyım şimdi?"

ne yapacağını bilemediğini gösterircesine hızlıca mırıldandığında son sorusuyla birlikte donakaldım.
"bizden hoşlandığını söylememiş miydin sen?"

"evet...yine de ona şans tanımayacağını gösterir mi ki bu?... ki beraber buluşma ayarlamışlar.of bilmiyorum ben de bir şey diyemiyorum artık."

sevgilimin çaresizliğini anlayabilirken bugün ikisini karşı kaldırımda gördüğümde hissettiğim gibi göğsüme acı bir sıcaklık yayıldı...

bardan ayrıldığımdan beri içimden gitmeyen o bana sıkıntı veren anlayamadığım durumun kıskançlık olduğunu fark ettim.

minhonun san'a bakarkenki bakışları ve gülümseyişi, ondan gözlerini hiç çekmeyişi delirtmişti beni.

oysa buna hakkım bile yoktu.

"sen bugün minhoyu kıskandın mı hyunjin?"
ağzımdan çıkmasına engel olamadan mırıldandığımda altımdaki bedenin kasılışını hissettim.

"nasıl bir yanıt bekliyorsun jis?"

"dürüst bir yanıt."

hyunjin dediğim şeyle birlikte büyükçe yutkunduktan sonra "kıskandım." dedi."san'ın ağzını burnunu kırmak isteyecek kadar kıskandım."

yanıtına cevap vermeden durmaya devam ettiğimde hafifçe yana kaydırdığı bedeniyle yüzlerimizi aynı hizaya getirdi.

dudaklarıma dudaklarıyla yumuşak bir baskı bıraktı.

"seni seviyorum jisung."

sanki bunu unutmamı istemediği için mırıldanıp tekrar dudaklarımı nazikçe öptüğünde kapattığı gözlerini de araladı.

"ama onu da seviyorum.kızma bana."

dedikleri ve bakışları altında ezilirken yeniden bir şey diyemeden öylece baktım üzerimdeki sevgilime.

sevgilimin ikimizi sevdiğini böylesine rahat söyleyebilmesi yüzünden utanırken öptüğü dudaklarımı yaladığım gibi aklımı kurcalayan aldığım nefesin canımı acıtmasını sağlayan soruyu mırıldandım ona doğru.

"sence şu an onlar da öpüşüyor mudur?"

"ha?"gözlerini açarak ne demek istediğimi ilk anlamasa da birkaç saniye içinde fark ederek kaşlarını havalandırdı.

"bir fikrim yok."

sesindeki rahatsızlık tınısını hissedebilirken ellerimi ıslak saçlarına getirdim.
"öpüşmüyorlardır de." dedim huysuzca.
"aklımdan gitmiyor bunun düşüncesi hyunjin.lütfen bana öpüşmediklerini söyle."

hyunjin dediğim şeye şaşırsa da fısıldayarak "öpüşmüyorlardır." dediğinde ne zaman dolduğunu bilmediğim gözümden akan yaş kulağıma doğru aktı.

"canım yandı."

içimden geçeni daha fazla tutamayacağımı hissederek mırıldandığımda yüzümü kavrayan avcunu hissettiğim gibi tekrar konuştum.
"bugün onları gördüğümde çok canım yandı...ilkte anlamadım nedenini."

"bebeğim.."

"sonra fark ettim ki...çok kıskandım onu bugün hyunjin."

üstümde kolları arasında olduğum sevgilime başkasını kıskandığımı söylediğim için suçluluk duysam de onun da benim gibi hissettiğini bildiğim için birazcık da olsa daha rahat hissetmiştim.

"ona dokunsun istemiyorum." dedim mızıkçı bir tavırla."bizden başkasına öyle güzel baksın istemiyorum."

"ama sen onu..."hyunjinin ağzından çıkacak 'ama sen onu sevmediğini söylemiştin' cümlesini bildiğim için diyeceğini tamamlamasına izin vermeden sözünü kestim.

"ben... sanırım sadece kendi duygularımı kabullenemiyorum hyunjin."

****

minho:

hyunjin ve jisungla olan konuşmamızdan sonra içeri döndüğümde beklediğimin aksine rahatlamış bir haldeydim.

öyle ki hızlı geçen zamanın ardından san'la güzel bir muhabbet tutturabilmiş hatta ısrarla bizimkilerin arabasına bile bindirebilmiştim.

şimdi onu eve bırakmak için gittiğimiz yerde onu geçirmek için çıktığım arabada onun apartmanına girmesini bekliyordum.

kaybolan bedeniyle birlikte içimdeki karışık duyguları umursamadan derin bir nefes alıp arabada beni bekleyen arkadaşlarıma doğru yöneldim.

arabanın kapısını açıp arka koltuğa yerleştiğimde seungmin hafif sarhoşluğunu belli edercesine koltuğun kenarından başını arkaya doğru döndürüp göz kırptı.
"götü de güzelmiş."

"ya bi siktir git."

"güzel zaman geçirmiş gibi duruyorsun." changbin sırıtarak seungmini önüne döndürüp kemerini bağlarken mırıldandığında kafamı salladım.

"eğlenceli bir çocuk."

konuşmamla hareketlenen araba ile başımı koltuğa yasladım."lisedenmiş o da...beni de seni de tanıyormuş yani uzun süredir."

"oha..." changbin sesini yükselterek şaşırdığında seungmin eliyle arkadaşımın yanağına hafifçe vurdu. "bağırma sikerim."

duyduğum şeyle birlikte kahkaha atarken gözlerini deviren changbin huysuzca mırıldandı.

"insan sevgilisine böyle mi davranır ya..."

seungminin kıkırdayışı ve elini changbinin yanağından aşağılara doğru yönlendirdiğini gördüğümde gülerek bakışlarımı onlardan çektim.

"yoksa yalamamı mı istiyorsun?"

bir anda dediğini şeyle birlikte gözlerini büyülten changbin ona uzanan eli itelediği gibi hızlıca özür dilercesine bana baktığında aklıma gelen şeyle birlikte yüzümdeki gülümseme buruklaştı.

kendime itiraf etmek istemesem de ne kadar mutlu olursam olayım sürekli aklıma gelip ikisinin de az olan anılarımızla dahi beni durgunlaştırdıklarını fark etmek artık eskisinden de çok canımı yakmaya başlamıştı...

***

şimdi şöyle ki jisung bi kabullenemedi bunu...yeterince yansıtmaya çalıştım ama yazarken ben de ayar oluyorum abi.zaten herkes çok karışık bi halde bi de senle mi ilgilencez kankkaa kendine gel demek istiyorum😭😭

yine de hepsi benim yavrum kızmayın kimseye😡

neyseee umarım bölümü sevmişsinizdirrr diğer bölüm görüşmek üzereee💞

Continue Reading

You'll Also Like

dahlia By julie

Fanfiction

205K 21.8K 30
sıradan bir aşk istemiyorum, lanet bir fırtına istiyorum. uykusuz geceler ve sabahın dördünde bitmek bilmeyen sohbetler istiyorum. tutku ve çılgınlık...
423K 50.9K 49
bir ipe bağlanmayı öğretmek fwb texting / düzyazı slowburn⚠️
39.4K 1.6K 17
Alaz'la Asi yer değiştirmiş olsa nasıl bir dinamikleri olurdu çok merak ettim. Yaman, Alaz ve Cesur'un birlikte büyüdüğü; Asi'nin Soysalanlar'ın kız...
144K 19.9K 68
+82 10 1311 5960: Hamileyim. JJK: Kimsin?