IRAZ (bxb)

By onlycherrypie

87.5K 9.7K 5.4K

-YETİŞKİN İÇERİK- Iraz. İsminin anlamından dolayı mı uzaktı her şeye, herkese? Annesi ona bu ismi koyarken ne... More

1. BÖLÜM: "IRAZ"
2. BÖLÜM: "BİR AKŞAMÜSTÜ..."
3. BÖLÜM: "RUH KIRGINLIKLARI, BEDEN YORGUNLUKLARI"
4. BÖLÜM: "KUZEY"
5. BÖLÜM: "ŞİFALI KARIŞIM"
6. BÖLÜM: "PUSULA"
7. BÖLÜM: "SEV SEN DE"
8. BÖLÜM: "ENDİŞE"
9. BÖLÜM: "TAZE İZLER"
10. BÖLÜM: "TAHİN HELVASI"
11. BÖLÜM: "GİTMEK İÇİN..."
13. BÖLÜM: "O YÜZDEN Mİ..."
14. BÖLÜM: "YILDIZ OLUP TENİNE DÜŞEN TÜM O GECELER..."
15. BÖLÜM: "SESİNİN BİLE GÖZLERİ VAR"
16. BÖLÜM: "YILDIZ ÇOCUK"
17. BÖLÜM: "MAYINLI ARAZİ..."
18. BÖLÜM: "TÜRK KAHVESİ"
19. BÖLÜM: "ANİDEN"
20. BÖLÜM: "BAŞLI BAŞINA BİR GİZEM"
21. BÖLÜM: "ŞARAP GİBİ"
22. Bölüm: "SÜRPRİZ YUMURTA"
23. BÖLÜM: "DOĞRULUK TOKMAĞI"
24. BÖLÜM: "TOZUNDAN VAR OLDUKLARI O YILDIZ..."
25. BÖLÜM: "SEVGİLİ"
26. BÖLÜM: "HAZİNE SANDIĞI"
27. BÖLÜM: "UYANDIĞIMDA YANIMDA OL..."
28. BÖLÜM: "YAŞAMIN YEGANE SIRRI"

12. BÖLÜM: "KIRILAN KİLİT"

2.8K 318 186
By onlycherrypie

Merhabaa
🍃🍃🍃
💚

Keyifli okumalarr
🌱

IRAZ 🍃

KUZEY 🧭

12. Bölüm:

Iraz kaldığı odanın penceresinden görünen akşam manzarasını izlerken aklında ve göğsünün içinde yine birden çok fırtına aynı anda patlak vermişti.

Düşünceleri şimdi annesinden, evine dönmekten ve diğer tüm konulardan bambaşka şeyleri de içine katarak bu fırtınaları acımasızca besliyordu.

Biriyle çok daha fazlası olmak varken sadece arkadaş olmakla yetinmek istemiyor oluşu ve asıl isteğini dile getiremeyip durumu kabullenmek zorunda kalmış olması Iraz'ın canını sıkıyordu.

Onunla arkadaş olmak, onun hiçbir şeyi olmaktan daha iyi bir seçenek olabilir miydi? Bilmiyordu ama kabul etmişti işte, ona arkasını dönüp bir cevap vermeden gidebilecekken onunla bir şey olmayı seçmişti.

Kuzey gibi bir adam henüz Iraz'ın hiçbir şeyi değilken bile ona ilgisini en ince şekliyle gösterdiğine göre kim bilir içine girecekleri bu arkadaşlık başlıklı yakınlıkta Iraz'a nasıl davranacaktı.

Arkadaşlar bir şeyler yaparlardı... Konuşurlar, birbirleriyle sıkıntılarını paylaşırlardı. Arkadaşlar birbirlerine bakmaktan, dokunmaktan, gülümsemekten kaçınmazdı...

Iraz tüm bunları adamdan etkilenmeye devam etmeden nasıl başaracağını asla bilmiyordu.

Yatağın üstündeki telefonunun ekranı mesajlaşma uygulamasından gelen bildirimle aydınlanınca derin bir nefes alarak bir iki adım ötesinde duran ama kilometrelerce uzaktaymış gibi hissettiren yatağa baktı, ardında o bir iki adımı aşarak telefonu eline alıp gelen mesajı açtı.

Mesaj Deniz'dendi.

Deniz:
Uyudun mu??
Lütfen bu saatte uyumadığını söylee 🥹

Iraz'ın gözleri ekranın sol üst köşesindeki saate kaydı ve saatin sekiz buçuk olduğunu gördü. Bu akşam, yemeğin ardından kaçar gibi odasına çekilmişti, başka zaman olsa uyuyor olabilirdi belki ancak bu akşam erken uyuyası gelmemişti. Düşünceleri bu kez yatağa uzanmasına bile müsaade etmeyecek kadar hareketliydiler...

Iraz:
Uyumuyorum yazıp gönderdi kızın kendisinden sabırsızca cevap beklediğini tahmin ederek.

Deniz:
😍😍😍😍😍
Kasabadan bir kaç arkadaşım arkadaşlarıyla şehre inecekmiş bir şeyler içmeye 💃🏼
Benimle gelir misin? Lütfen gelll, çünkü gelmen gerek 😪

Iraz:
Neden gelmem gerektiğini anlamadım

Bunu kabalık olsun diye yazmamıştı, sadece neden gitmesi gerektiğini gerçekten anlayamamıştı.

Deniz:
Çünkü sen gelmezsen abim gelir, beni tek başıma göndermez akşam akşam...
Hem seni arkadaşlarımla tanıştırmak istiyordum

Iraz dudaklarını kemirdi ve ayakta dikilmekten vazgeçip yatağın kenarına oturdu.

Iraz:
Kuzey mi? diye sordu merakla. Gelen son iki mesajda dikkatini çeken tek ayrıntı bu olmuştu.

Deniz:
Evett

Iraz:
Onun gelmesini neden istemiyorsun ki?

Iraz, kızın abisi ile ilgili söylediği güzel şeyleri düşününce neden abisi ile dışarı çıkmak istemediğine anlam verememişti.

Deniz:
Onun gelmesini istemiyorum demeyelim biz ona...
Onunlayken kimseyle eğlenmediğim kadar eğleniyorum ben ama bu akşam durum biraz farklı...
Hoşlandığım biri gelecekmiş ve abimin yanında biriyle flörtleşemem ben...
Ki abimle pek alakası da yok aslında, genel olarak flörtleşmeyi becerebildiğim söylenemez 💩

Iraz'ın dudağının kenarı kıvrıldı. Flörtleşmeyi beceremeyen tek kişi Deniz değildi. Iraz da bu konuda oldukça başarısızdı. Flört geçmişi yok denebilirdi. Denemediğinden değildi. Denemişti...

Sadece karşı tarafın istekleri Iraz'ın boyunu epey aşmıştı. Kendisini küçük düşmüş, hatta rezil biriymiş gibi hissetmişti. Ama rezil hissetmesi gereken taraf kendisi değildi elbette.

Dışarı çıkası olmamasına rağmen Deniz'e geleceğini söylediği bir mesaj yazarken kötü hissetmiyordu. Bir şeyler yapmak için hala isteksizdi ancak her nasıl oluyorsa bir şeyler yapası da vardı. Burada geçireceği süre boyunca ki bu sürenin ne kadar olacağı bile belli değildi, tüm zamanını bu odada hapis geçiremezdi.

Aslında geçirirdi. Kendi evlerinde, kendi odasında yaşadığı hayat bundan daha fazlası değildi. Odasından çıkmazdı, açlıktan bayılacak kadar halsizleşmeden mutfağa, kasıkları kendisini patlayacakmış gibi zorlayana kadar da lavaboya gitmezdi.

Kimse onu bir şeyler yapması, odasından çıkması için teşvik etmezdi. Kimseden kastı, annesiydi. Elbette dedesi ve ara sıra da babasıyla yaptığı bazı etkinlikler vardı ancak Iraz onları bile çoğu defa geri çevirdiğinden kendi kendisini hapsettiği dört duvarın arasından pek çıkmazdı.

Dışarıdan gelen patırtıyı duyunca bakışları odanın kapısına döndü ve iki kez tıklatıldıktan sonra hızla açılan kapıya şaşkınlıkla baktı.

Deniz içeri girdiği gibi hızla kapıyı örtüp üstündeki uzun kollu ve boğazlı mini elbiseyle kendisine yaklaşınca Iraz oturduğu yerden kalkıp kızın ellerini arkasına atarak elbisenin fermuarını çekmeye çakışırken garip şekillere bürünen suratını izledi.

"Kilo almış olamam!" diye tatlı bir şekilde somurtarak neredeyse ağlayacakmış gibi bir ifadeyle Iraz'a baktı genç kız.

Iraz onun incecik bedenini süzdü, kaşlarını çattı. Gayet iyi görünüyordu Deniz. Zihni kızın fermuarını kapatamadığı için kendisine geldiğini kendisinden beklemediği bir hızla kavrayıverdi. "Ben deneyeyim bir de?" dedi sorar gibi. Soğuk parmak uçlarını altındaki yumuşak eşofmana sürterek kendince bu soğuk ellerle Deniz'e dokunduğunda ona verebileceği rahatsızlığı en aza indirmeyi amaçladı...

"Lütfen..." dedi Deniz arkasını dönerken.

Iraz ona iyice yanaşarak kızın uzun, yumuşak saçlarını kenara çekti, fermuarı tuttu. Deniz'in tenine dokunmamaya özen göstererek fermuarı yukarı doğru çekti ancak fermuar yerinden kımıldamadı bile. Ancak bu Deniz'le alakalı bir durum asla değildi.

"Fermuar sıkışmış, sen kilo almamışsın bence." dedi onu rahatlatmak amacıyla. Odaya ilk girdiğindeki komik surat ifadesi aklına gelince dudağının köşesi istemsizce kıvrıldı.

"Gerçekten mi? Oh... Geçen ay almıştım bu elbiseyi, gayet de olmuştu. Kilo aldım sandım, bir ayda şunun içine giremeyecek kadar kilo almış olsam şov olurdu."

"Bir ayda istediğin kadar kilo alabilirsin istersen, hiç de bir bok olmazdı. Sağlığına dikkat ettiğin sürece..." diye konuştu birden Iraz.

Sanki kendisi kendi sağlığına çok dikkat ediyordu da kızın kilo almak ile ilgili ettiği laflara bir şey demek istemişti. Belki de bu konularda birine akıl verebilecek son kişi bile değildi. En azından kendisi için böyle düşünüyordu.

Kendisinde ne kadar akıl vardı ki başkasına akıl versindi?

"Abim gibi konuştun."

Bu sefer Kuzey'den bahsedip bahsetmediğini sormayacaktı çünkü Kuzey'den bahsettiğini garip bir şekilde kalbinde bile hissetmişti.

Odasının kapısı bu sefer destursuzca açılınca elbisenin fermuarını sıkıştığı yerden kurtarıp sonuna kadar çektiği sırada kafasını kaldırıp kızın kafasının tepesinden odaya giren kişiye baktı Iraz. Deniz de gelen kişiye, yani Kuzey'e bakıyordu.

Kuzey'in bakışları odanın içindeki ikilide ve bulundukları pozisyonda bir iki saniye kadar kısa bir süreliğine takılı kaldı, hayatında yaşadığı en uzun bir kaç saniye olmalıydı.

Odasında telefonla konuşurken merdivenleri sertçe döven adımları duymuştu, odanın kapısının sertçe çarpılmış olması asla Iraz'dan beklenmeyecek bir hareket olsa da, yemekten sonra tıpkı Iraz gibi odasına çekilen Kuzey'in içine endişe tohumları serpmişti.

"Bendim." dedi Deniz. Sanki abisinin bir bakışından, suratındaki ifadeden, bedeninin duruşundan onun aklından geçeni okur gibi adam daha ağzını bile açmadan onun soracağı sorunun cevabını çat diye verivermişti.

Iraz kızın sağ profiline ne dediğini anlamaya çalışarak dikkatle baktı ve onun arkasından çıkarak elini kolunu nereye koyacağını bilemediğinden onları eşofmanının cebine sokup öylece durdu.

"Merdivenleri ben çıktım az önce..." diye devam etti Deniz. "Iraz değildi."

"Nereye gidiyorsun sen?" diye sordu Kuzey merak ettiği şeyin cevabını almış olmalıydı ki karşısında dışarıya çıkacakmış gibi hazırlanmış olan kardeşine dikkat kesilmişti.

Kafasından geçen şeye bir ihtimal dahi vermek istemediğinden düşüncesi çığ gibi büyümeden önce durdurmuştu aklına düşen şeyi.

"Iraz'la şehirde bir şeyler içeriz diyorduk. Arkadaşlarım da dışarıda olacakmış bu akşam, onları Iraz'la tanıştıracağım. Başka şehirden bir arkadaşım gelecek dediğimden beri onunla tanışmak için meraktan ölüyorlar."

Iraz şokla Deniz'e baktığında başta kızın tek ayak üstünde tüm bu yalanları arka arkaya kolaylıkla sıraladığını sandı. Sonra kızın cümlelerinin yalan olmadığını anladı, daha doğrusu ona yeniden tüm dikkatini vererek baktığında ve bu dikkatli bakış Kuzey'in içinde hiç bilmediği bir yanının kilidini kırdığında Iraz da o anlarda kızın yalan söylemediğini hissetti kendi içinde.

Deniz sahiden de arkadaşlarına ondan bahsetmişti, Deniz sahiden de onu arkadaşlarıyla tanıştırmak istiyordu. Pek arkadaşı olmadığını söylediğinden, bu akşam görüşecekleri kişiler Deniz'in çekirdek arkadaş grubu olmalıydı ve bir grup yabancının kendisiyle tanışmak için meraktan ölüyor olması Iraz'a epey ilginç gelmişti.

Deniz'in söylediklerinin ona yalan gibi gelmesi aslında bundandı. Kimse onunla tanışmak için, onu tanımak için meraktan ölmemişti bu zamana dek... Belki de Deniz'in dediği gibi onun arkadaşları da ölmüyordu Iraz'la tanışmak için. Basit bir meraktan ibaretti söz konusu olan.

Hala Deniz'e baktığını farkederek gözlerini kırpıştırıp bakışlarını kızdan çekti, o bakışları doğrudan Kuzey'e dikmeye de henüz cesareti olmadığından odanın zemininde gezdirdi.

Bu çocuk neden kız kardeşine böyle dikkatle, çözmeye çalışır gibi, bir çok anlam taşıyan bakışlarıyla bakıyordu ki? Utanır gibi gözlerini zemine dikiyordu bir de... Kuzey, içinde kırılan o kilidin kırılırken çıkardığı sesi sanki o ses gerçek bir sesmiş gibi kulaklarında hissetmişti. Bu hisle birlikte çenesi kasılıverdi.

"Nasıl ikna ettin Iraz'ı dışarı çıkmaya?" diye sorabildi. Çocuğun ismini zikrettiğinde onun odanın zemininden ayrılıp kendi gözlerine tırmanan bakışlarını izledi.

"İnanır mısın en sevdiğim abim, ikna etmek zorunda bile kalmadım." dedi Deniz. O da ikna etmek zorunda kalmadığı için şaşırmıştı aslında ama mutluluğu ağır basmıştı. Ve elbisesi üstüne olmuyor sandığından yaşadığı minik telaş ona şaşkınlığını unutturmuştu.

Kuzey'in kaşları çatılır gibi oldu, Deniz'e değil Iraz'a bakıyordu. Sanki Deniz'le değil bakıştığı çocukla diyalog kuruyordu.

Iraz adamın neden kendisine böyle garip, neredeyse sert bir ifadeyle baktığını anlayamadı. Bir şey demesi gerekiyor gibi hissetse de susmayı tercih etti. Ama sanki adam o bir şeyler söylesin istiyor gibiydi. Iraz nedense kendisini savunması gerekiyormuş gibi de hissetti bu bakışların odağında sessizliğe gömüldüğü o anlarda.

Kendisini savunur gibi konuştuğu zamanlardan farklı bir şeydi bu sefer söz konusu olan. Sanki bir suç işlemişti bile isteye ve Kuzey kendisinden bir açıklama bekliyordu.

"Henüz iyileşmiş sayılmazsın." Kuzey bu defa doğrudan kendisiyle konuşunca Iraz yutkunup sesini bulmaya çalıştı.

"İyi hissediyorum." diye cevap verdi.

"Sofrada öksürüyordun."

Iraz kaşlarını çattı bu sefer. "Boğazıma bir şey kaçtığı içindi o."

Deniz bir abisine bir Iraz'a baktı. Makyaj yapması gerektiğinden odasına geri dönmesi gerekiyordu. Yoksa kalıp bir kedinin pinpon topunu izlediği gibi onların birer cümlelik garip iletişimini zevkle izleyebilirdi.

"Irazko ben suratıma çeki düzen vermeye iniyorum, sen de ister üstünü değiştir ister bu şekilde gel, hiç farketmez."

Iraz kendi üstündeki kıyafete baktıktan sonra Deniz'in bordo renkteki elbisesine baktı. "Senin yanında bu şekilde olmam sorun olmaz mı?" diye sorma gereği duydu. Altında gri bir eşofman, üstünde ise kapüşonlu siyah bir sweatshirt vardı. "Ayrıca makyajsız da gayet hoşsun, suratına ekstra bir şey yapmana gerek yok bence."

Bu söylediklerinin birileri tarafından yanlış anlaşılabileceği kırk yıl düşünse aklına gelmezdi Iraz'ın. Zaten Deniz de onu asla yanlış anlamamıştı. Abisi gibi Iraz'ın bu cümleleri farklı düşüncelerle kurmuş olabileceğini asla düşünmemişti.

Yalandan da olsa iltifat etmek için söylenmiş sözler bile değildi, Iraz düşündüğü neyse onu söylemişti. Kız güzeldi ve güzelleşmesi için ekstra bir şey yapmasına gerek yoktu, bunu dile getirmişti yalnızca.

Ama Kuzey'in içinde kırılan o kilidin ardından dört nala koşan atlar gibi akın akın gelen düşünceleri engellenemeyecek cinstendi.

Sinirliydi, sinirlenmeye hakkı yoktu. Sinirlenmeye hakkı olmadığını biliyordu ve bilmek hiçbir anlam ifade etmiyordu.

"Zaten çok hafif bir şey yapacağım, boya kutusuna düşmüş gibi çıkamam insanların karşısına. Beni beğenen böyle beğensin, ayrıca üstündekilerin gideceğimiz yere benim elbisemden daha uygun olacağına eminim."

Iraz dudaklarını birbirine bastırdı, başını salladı. "Yine de senin yanında sırıtmayacak bir şeyler bakayım." diyerek üstündekilerle gelmek istemediğini açıkça belirtti.

"Sen bilirsin, hadi kaçtım ben." Deniz abisinin yanağını seslice öpüp odadan çıktığında Iraz da adamla yalnız kalmış olmaları yüzünden gerilmemeye çalışarak valizinin yanına çöktü.

Çocuğun valizini hala boşaltmamış olması Kuzey'in sinirlerini iyice bozdu. Neden hala dolaba yerleştirmemişti kıyafetlerini? Neden hala o valizin içinde bir şeyler arıyordu?

"Dolaba yerleşmemişsin hala." Sert çıkan sesi kendisini de irkiltince derin bir nefes aldı. Iraz'ın dönüp kendisine değil dolaba baktığını gördü.

Iraz burada uzun süre kalmayı planlamadığından, dedesinin tek lafıyla ya da olur ya annesinin bir telefonuyla acilen eve dönmesi gerekir diye, belki de hiçbir yere ait, hiçbir şeye sahipmiş gibi hissetmediğinden o valizin içinden çıkıp dolaba yerleşmeyi aklından geçirmemişti bile.

"Gideceğim diye..." geveledi ağzında.

"Sana dedim, henüz gelmediğin bir yerden gidemezsin."

Iraz adamın ona dün akşam söylediği şeyi elbette hatırlıyordu. Dün akşam onunla aralarında geçen konuşmadan beri ondan başka bir şey düşünmemişti neticesinde.

"Evet böyle söylemiştin ve sonra da seninle arkadaş olmaya karar verdik... Galiba..." Bu karardan hala emin değilmiş gibi kaşları çatılınca ve güzel, kemikli suratı istemsizce buruşunca yüzünü yeniden valize çevirerek adamdan saklandı.

"Galiba mı?" Kuzey birden odanın içinde ilerleyip tıpkı Iraz gibi valizin yanına çökünce birbirine değen omuzları ikisinin de aynı anda derince yutkunmasına sebep oldu.

Adamın kokusu yine yakından, yine en güzel haliyle geliyordu. Bedeninin sıcaklığını sadece omzuna temas ettiği yerden bile hissediyordu Iraz. İkisinin üstünde de kalın sayılabilecek giysiler varken bu nasıl mümkündü?

Ona, aralarında tek bir giysi engeli olmadan dokunmanın kendisini kavuracağına inandı o an çocuk . Öyle bir temas Iraz'ı gerçekten güneşe dokunmaktan beter ederdi.

Birisi için böyle düşündüğü olmamıştı.

Onun için birinden hoşlanmak demek hiçbir zaman yanmak, tutuşmak gibi anlamlar çağrıştırmamıştı. O zaten yandığını sandığı sıkıcı yaşamında birinden hoşlanmayı başarırsa eğer bunun kendisine serin bir akşam rüzgarı gibi ferah hissettireceğini düşünmüştü.

Ancak şimdi, Kuzey bu kadar dibindeyken, onunla ufak bir temasın bile kendisini çölün ortasındaki bir kum fırtınasında susuz kalmış gibi cayır cayır kavrulabileceğine inanmaya başlamıştı. Ve yandığını sandığı tüm o anlarda yanmanın ne demek olduğuna dair hiçbir şey bilmediğini farketmişti...

"Arkadaşız." diye mırıldandı. Valizin içine bakıyordu ama gördüğü valizin içindekiler değildi. Kendi yanışını izliyordu ifadesizce.

Dün adam onun kolunu tutmuştu ancak öyle bir temas değildi şu anki, içini uyuşturan, içine ılık ılık akan bir şeyler vardı bu yakınlıkta. Rahatsız değildi ancak rahatsız olmayı, ondan uzaklaşıp bu sıcak temastan kurtulabilmeyi dilerdi. Yapabilse yapardı.

"Öyleyiz ama..." dedi Kuzey. Ardından ekledi. "Bu akşam size eşlik edecek kadar yakın arkadaşın değilim anlaşılan."

Iraz'ın bakışları anında Kuzey'in yüzünü buldu ve adamın da kendisine baktığını gördü. Ona gelmesini söylese gelir miydi? Söyleyemeyeceğini elbette biliyordu, az önce Deniz'le konuştuklarını unutmamıştı. Kuzey'in yakınlığı kafasını yakmış olsa da Deniz'in bu gece abisini gidecekleri ortamda istemediğini hatırlıyordu.

"Plan bana ait değil." dedi dürüstçe. "Ben de sonradan davet edildim ve oradaki kimseyi tanımıyorum." Seni davet edemiyorum demenin Iraz için en kibarlaştırışmış haliydi.

Kuzey onun açıklama yapma çabasına neredeyse gülümseyecekti. Oysa birkaç saniye öncesinde sinirden köpüreceğini sanmıştı.

O bakışlar sandığı tarzda bakışlar olmasa da Iraz'ın Deniz'e öyle dikkatle bakması hiç hoşuna gitmemişti. Sorun çocuğun kız kardeşine bakması da değildi, onun herhangi birine öyle dikkatli, kendisine asla bakmadığı kadar uzun bir bakışla bakması Kuzey her daim sinir edecek gibiydi.

Korumacı bir adamdı, yapısı öyleydi ama kıskançlık? Bu daha önce derinlemesine tattığı bir duygu değildi. Kısacık süredir tanıdığı birinin bakışları kendisine daha az değiyor diye, onu daha uzun baktığı kimselerden kıskanacağını asla düşünmezdi.

Ve içini kurt gibi kemirmeye başlayan o düşünce kendisini unutturmak istemeyecek kadar inatçı duruyordu.

"Gelmemi istese zaten Deniz bana da sizinle gelmem için teklifte bulunurdu." dedi ve kendi kurduğu bu cümle bir ihtimalin doğurduğu tüm o düşünceleri destekledi.

"Sanırım..." dedi Iraz daha çok kendi kendine konuşur gibi. Adama, 'kardeşin bu akşam hoşlandığı çocukla rahatça flört etmek istiyor ve bu nedenle senin o ortamda olmaman gerek' diyebilmek isterdi.

"İyi anlaşıyorsunuz Deniz'le." Kuzey, çocuğun valizden çıkardığı siyah gömlek ve siyah kot pantolonla ayaklanmasını izledikten sonra kendisi de ayağa kalktı.

"O da benimle arkadaş olmaya çalışıyor. Yani onunla zaten arkadaştık ama bana iyi gelmeye çalışıyor işte."

Adamın artık bildiği gerçek yüzünden bu cümleyi kurarken Iraz'ın göz bebekleri titremişti sanki. Ben kötüyüm demiyordu doğrudan belki ama bunu Kuzey'den gizlemek için bir sebebi de yoktu artık. Adam onun yara izlerini görmüştü, ne yapmayı amaçladığını anlamıştı, neyi gizleyebilirdi?

"Sana iyi gelmeye çalışıyor..." Kuzey bu cümleyi kurarken tüm hücrelerinde bu cümlenin sorgulandığını da hissetti.

Bir gün önceki kararlılığın birkaç dakika içinde böyle kolay çatlayabilmesi kendisine yakıştırmadığı bir şeydi. Ancak düşününce, hatta düşünmese bile şimdi içine bir kurt düştüğünden Iraz ve Deniz'in yan yana olduğu tüm anlar gözünün önüne geliyordu.

"Üstümü değiştireceğim." Iraz daha önce adamın yanında sadece bir boxerla durmuş olmasına rağmen o an onun yanında soyunamayacağını düşünüyordu.

"Kovuyor musun beni?" diye sordu Kuzey.

Iraz belli etmese de telaşlandı. "Kovmuyorum." dedi. "Sadece Deniz'in işi bitmek üzeredir, onu bekletmeyeyim."

"Bekletme tabii." Derin bir nefes alıp verdi Kuzey.

Acele etmeyeceğine dair kendisine verdiği sözü düşündü. Iraz'la o anlamda bir başlangıçları ve sonları asla olmayabilirdi, bunun bilincindeydi ancak her ne olursa olsun denemek istemişti. Hala da istiyordu...

"Bana bir şey mi söyleyeceksin?" Iraz sonunda dayanamayıp bunu sorduğunda utana sıkıla gözlerini adamdan koparıp yan dönerek üstündeki sweatshirt'ü başından sıyırmıştı.

Öyle bir utanç sarmıştı ki bedenini soluk teninin bu utançla renklendiğini hissediverdi ama az önce yatağa bıraktığı gömleği alıp üstüne geçirirken bozuntuya vermemeye çalışıyordu. Adam bakışlarını kendisine dikip öyle dikkatli bakmasa olmaz mıydı? Iraz ona bakmıyordu belki ama adamın kendisine baktığını anlayabiliyordu.

"Üstüme bir ceket alayım, sizi ben bırakayım."

Iraz yanağının içini kemirdi, Kuzey'e baktı yandan yandan. Gömleğin düğmelerini ilikleyen zayıf parmakları duraklasa da yaptıkları işe kaldıkları yerden devam ettiler. "Yorgun değil misin?" Çekinerek sormuştu bunu ama adama bakmaya devam ediyordu.

Kuzey'in başı sağ omzuna doğru hafifçe eğildi. "Biraz." dedi.

"Tüm gün yoktun, döndüğünde de epey yorgun görünüyordun." Bu fazla mı olmuştu? Ama arkadaşlarsa eğer onunla bu şekilde konuşabilirdi, değil mi?

Tüm gün nerede olduğunu merak ettiğinden değildi. Hayır ya, tam olarak da o yüzdendi aslında. Onu kahvaltıdan sonra görmemişti, görebilmek için salonda normalden daha uzun süre bile oturmuştu... Ancak adam akşam yemeğine yakın bir vakitte gelmişti eve.

"Yorgunum ama sizi şehre götürmeme engel olacak bir yorgunluk değil." Yokluğunu farketmesi ve yorgun olduğunu hissetmiş olması Kuzey'in öyle hoşuna gitmişti ki...

Iraz, onları Kuzey'in götürmesinin Deniz için sorun olmayacağını düşündü. Sonuçta bulundukları konum merkezden oldukça uzaktı, bu uzaklık Iraz'ı buraya geldiği ilk gün oldukça şaşırtmıştı. O yolu toplu taşımayla gittiklerini düşünmek bile yorucuydu.

"Tamam sen ceket al öyleyse, ben de giyineyim artık." dedi elini eşofmanına attığı sırada.

Kuzey'in gözleri eşofmanın belindeki ellere kaydı, kısa bir an gözlerini kısarak sabit bir şekilde oraya baktı. "Gömlek." dedi. "Yakıştı sana." Gömleğe bakmıyordu bile...

"Ha siktir ya, of..." Iraz birden kendisini tutamayıp küfür ettiğinde Kuzey afallayarak kalakaldı.

Çocuğun az önce sakince iliklediği düğmeleri agresif hareketlerle açısını izledi. Iraz düğmeleri hızla açtı ve gömleği üstünden sıyırdı.

Kuzey ne olduğunu anlamaya çalışarak sadece ona bakıyordu. Çocuğun gömleğin ensesindeki etiket kısmına iple geçirilmiş karton etiketi asılarak koparmaya çalıştığını görünce yatağa doğru yanaşıp gömleği çocuğun elinden aldı.

Asla kopmayacak gibi duran ipi öyle sert çekiştirmişti ki Iraz, ipin eline baskı yaptığı yerde uzun, kırmızı, yakıcı bir çizgi oluşmuştu. Kuzey bir elinde gömleği tutarken diğer eliyle onun elini yakalayıp avucunun kenarından işaret parmağına uzanan ize baktı. "Makas var çekmecede." diye söylendi. "Elini ne hale getirdin iki saniyede Allah aşkına? Ne bu agresiflik?"

"Bıktım şu sikik etiketlerden." Iraz avucunu kapatıp elini Kuzey'in tutuşundan çekti.

"Her kıyafetinin yeni olduğunu farkettim evet." Kuzey yatağın yanındaki komidinin çekmecesini açıp oradan aldığı makasla etiketin ipini keserken dikkatini Iraz'dan çekmemişti.

Iraz adamın söylediği şeye bir şey diyemedi. Göğsü aldığı sert nefesler yüzünden kabarıp iniyordu.

"Hepsinin etiketlerini kesip dolaba yerleştirmiş olsaydın böyle sinir olmazdın şimdi."

"Öyle mi?" Tek kaşını kaldırıp adama baktı çocuk. "İçimden gelmedi, yerleştirmedim. Çünkü evime gitmek istiyorum. Sen her ne kadar gitmek için gelmiş olman gerek diyip dursan da Kuzey, ben evimde olmayı hiçbir şeyi istemediğim kadar istiyorum şu an. O yüzden buraya veya herhangi bir yere yerleşmek gibi bir düşüncem yok, hiç olmadı."

"Yerleşme o zaman." dedi Kuzey acımasızca. Acımasızlığı kendisineydi, Iraz'a değil. "Umarım yakın zamanda tıpkı istediğin gibi gidersin buradan. Bence de gitmeye bu kadar istekliysen mecburen bulunduğun yerlere yerleşme, alışma, alıştırma. Böylesi daha iyi olur."

Ne olmuştu da birden buz gibi bir rüzgar esmişti aralarında ikisi de anlam verememişti. Sorun gerçekten küçük bir etiket miydi? Elbette hayır. O etiket asıl sorunun ne olduğunu ortaya çıkaran bir detaydı sadece.

"Evimde daha iyi olacağım, döndüğümde daha iyi olacak her şey." Iraz bunu öyle bir şekilde, öyle bir ses tonuyla söylemişti ki Kuzey az önce bir şeyleri kendi kalın kafasına sokmak isteyerek çocuğa umarım gidersin deyişinin pişmanlığını başından aşağıya yağan ve tenini kesen cam kırıkları gibi hissetti.

Iraz öyle küçük bir çocuk gibi, tutunmaya çalıştığı yalancı umutla kurmuştu cümlelerini Kuzey onu gerçekten kollarının arasına çekmek ve kollarının arasını ona ev yapmak istemişti.

İyi olacaksan burada ol, yanımda olmak sana evindeymiş gibi hissettirsin, demek istedi. Bakışları tam olarak bunu diyordu ama Iraz henüz bu dile yabancıydı.

Sorun değildi, Kuzey kendisini ufak tefek yanlış anlaşılmaların verdiği kafa karışıklıklarından kurtardığında ve Iraz'ın dilini çözmeyi başardığında kendi dilini de Iraz'a zevkle öğretecekti...

🌾🌾🌾🌾🌾🌾🌾🌾🌾

Nasılsınızzzzzzzz 🥹🩵

Bölümü umarım beğenmişsinizdir, epeydir yazmadığım için kalemim şu an ne alemde kestiremiyorum, umarım akışı güzel gelir size de ❤️‍🩹❤️‍🩹

Çok özledim, çokça defa bölüm yazmaya başlayıp öylece ekranla bakıştım ama sonunda başardım galiba 😅 uzun zaman sonra bölüm çıkardım wuhuuu 🙏🏻😭

Soru işareti kalmaması adına açıklayayım, Kuzey minik bir an Deniz ve Iraz arasında bir şey olma ihtimalini düşündü, o yüzden aklı bulandı. 'Sen kimin kız kardeşine bakıyorsun' tarzı bir triplenme asla değildi yaşanan, Iraz'ın birine dikkatle bakmasıydı tüm mevzu, akabinde de kendisi ve Iraz arasında bir şey olmama ihtimalinin aklına düşmesiydi 💔

Ama çözeceğiz ya, anlayacaklar birbirlerinin dilinden 🤭🤭

Hepinizi çoook öpüyorum, görüşmek üzere kuşlarımm
💃🏼💃🏼💃🏼

Continue Reading

You'll Also Like

KALBE KURŞUN By Val

General Fiction

302K 17.3K 24
❗kitabın isminde küçük bir değişiklik yapılmıştır. Sıkılan kaldırılmıştır. Üniversite de tıp okuyan genç kadın ve oraya yarbay dedesini katılacağı ko...
1M 88.9K 45
[TAMAMLANDI] Obsesif bir katil... Aşçı bir baba... Aralarında büyük bir engel varken, birleşmeleri mümkün olacak mı? Başlangıç: 30.01.2021 Bitiş:02...
2.9K 122 14
Jongin kuşu ötmeyen zavallı bir adamdı. Kyungsoo ise sadece Jongin için inlerdi.
1M 67.2K 31
TAMAMLANDI. Komutan | #1 | 06.01.2022 Lgbt/lgbti | #1| 10.01.2022 Loveislove |#1| 14.01.2022 03.01.2022- 17.01.2022