AVIM SENSİN

By sadecezeynep708

1.4K 401 87

Kirli geçmişin bir cinayet ile tekrar kendini hatırlatması ve yaşanan olaylar her şeyin başlangıcı olmuştu. Ö... More

ÖNSÖZ
1.Bölüm:Doğum Günü Partisi
2.Bölüm:Katil Kim?
3.Bölüm:Aşkın Rengi
4.Bölüm:Sırlar
5.Bölüm:Katilin Ayak Sesleri
6.Bölüm: Geçmişin Bedeli
7.Bölüm: Geçmişin Sesleri
8.Bölüm: Gerçekler
9.Bölüm:Kanıtlar
10.Bölüm: Doğruluk mu? Cesaretlik mi?
11.Bölüm:Balo
12.Bölüm: Aşkın Zorlu Yolları
13.Bölüm:Özlem
14.Böüm: Aşkın Başlangıcı
15.Bölüm: Kaderin Oyunu
16.Bölüm:Kanlı Eller
17.Bölüm: Hayatın Önemi
18.Bölüm: Aşk Neydi?
19.Bölüm: Gizli Düşman
21.Bölüm: Seni Bulacağım
22.Bölüm: Senin İçin Varım
23.Bölüm: Ölüm Haberi
24.Bölüm: Zorlu Hayatlar ve Acı Gerçekler
25.Bölüm:Sevgi
26.Bölüm: Aşk İtirafı
27.Bölüm: Yalan Aşk
28.Bölüm: Duyguların Duygusuzluğu

20.Bölüm: Kaçış Yok

19 6 0
By sadecezeynep708


Yüzüme yediğim yumruk yüzünden başım sola doğru düşmüştüm. Başımı tekrar çevirip onlara çenemi dik tutarak baktım.

"Ölümünün benim elimden olmasını çok isterdim, fakat patron seni kendisinin öldüreceğini söyledi." Güldüm. Hatta kahkaha attım. "Patronun çok da cesur değilmiş demek ki iki gündür karşıma çıkmadığına göre."

Evet, iki gündür buradaydım ve dayak yiyordum. Yüzümde oluşan morluklar ve kanlar berbat olduğumun göstergesiydi.

Rüya hala uyanmamıştı iki gündür baygın bir şekilde uyuyordu. Arada kendine geliyormuş gibi oluyordu fakat daha sonra, beni kaçıran kişinin köpekleri ona şırınga ile bir şeyler yapıyorlardı. Benim görmediğimi sanıyorlardı fakat fark etmiştim.

Burnumdan akan kanın sıcaklığını yüzümde hissediyordum.

Adam yanıma gelip ensemdeki saçları çekip başımı kaldırdı. "Ölmek mi istiyorsun?"

"Öldürsene beni." dediğimde sinirlerini bozduğum için yanağımda keskin bir acı hissettim. Evet, tokat yemiştim.

"Yaşamak istiyorsan sesini kesersin!" Dişlerinin arasından söylediği şeyler beni güldürdü. "Yaşamak istemiyorum, öldür beni." Kaşlarını çattı.

"Deli misin sen?"

"Deliyim," Onun sinirleri ile oynadığımın farkındaydım. "Hadi öldür beni!" Sesimi yükseltmem onu daha fazla sinirlendirdiği için gelip yüzüme sert bir yumruk daha attı. Daha sonra karnıma bir tekme attı. Bağlandığım sandalye yere düşerken ağzımdan akan kanlara inat başımı dik tuttum. Yanıma gelip diz çöktü. Ağzımda biriken kanları yüzüne tükürüğümde saçlarımdan tutarak başımı sert zemine vurdu. Sağlam kemiğimin kalmadığına emindim. Yüzümün kanla dolu olduğunun farkındaydım. Ağzımdan akan kanlar onu durdurmadı. Yüzüme bir tane daha yumruk geçirdi. Karnıma art arda tekmeler attı ve bu yaptıkları sadece başlangıçtı. Artık kan kusmaya başlamıştım.

Ellerimi zemine koyup ağzımdan kan çıkarmaya devam ediyordum. Her yerimde hissettiğim ağrılar beni güçsüz düşürmüştü ama boyun eğmeyecektim. Sandalyemi kaldırdı ve karşıma geçip oturdu. Ardından sigarasını yaktı ve bu halimi izlemeye başladı.

Vücudumdaki ağrı yüzünden artık konuşacak halim kalmamıştı. Kanayan yerlerim ve kırılmış kemiklerim gözlerimin kararmasına sebep oluyordu.

"Sancakzade'lerin sonu senin ölümünle gelecek." deyip sigarasından bir duman daha çekti. Kumral saçlı adamın ela gözleri vardı. Yüzünde olan yaralar onun geçmişinin çok güzel olmadığının göstergesiydi. "Beni... Öldüremeyeceksiniz!" Ölümüm bunların elinde olmayacaktı. Artık bunlar kimse.

"Öyle mi? Kim kurtaracak seni? Teyzenin sevgilisi mi? Yoksa güçsüz olan kız kuzenin mi? O güzel kızın sizin ailede nasıl olduğunu anlamış değilim ama neyse. Birde yürüyemeyen bir kuzenin vardı değil mi? O mu kurtaracak seni? Yoksa senden nefret eden amcan mı? Ha yoksa daha birbirinizi bir kere bile görmemiş olduğunuz gizli kuzenin mi?" Ona saçlarımın arasından bakarken o sigarasını bitirmişti. Parmaklarınım arasındaki sigarayı yere attı ve ayakkabısının ucu ile söndürdü.

"Yoksa daha üç ay önce tanıştığın arkadaşların mı?" Ayağa kalkıp tam karşımda durdu. Güldüm, kanım tadını ağzımda hissediyordum. "Gücün bu kadar mı?" dedim ve baştan aşağı süzdüm onu. "Yüzüm hala tamamen dağılmadı. Bu kadar mı becerilerin?" Alayla söylediklerim ile bana doğru eğildi. Çenemi sertçe tutup gözlerini gözlerime dikti. "Daha güzel becerilerim var. Ama yatakta." deyip gülerek geri çekildi. İt evladı!

Gözleriyle beni baştan aşağı süzdü ve konuşmaya başladı. "Aslında fena değilsin, seni saatlerce si-" dediğinde onu susturan ben oldum. "Buradan kurtulduğumda belanı sikeceğim oğlum senin! Hepinizin eceli olacağım!"

"İnan merakla o günleri bekliyor olacağım. Fakat buradan çıkacağını pek sanmıyorum." Alayla söylediklerine karşılık ağzıma gelen kanı yüzüne tükürdüm.

Tam bana bir adım atıp yüzüme yumruk atacakken çalan telefonu onu durdurdu. Gidip masanın üzerindeki telefonu aldı ve arayan kişiyi dinlemeye başladı. "Ama daha eğlenecektim onunla... Tamam... O zaman sana iyi eğlenceler... Onu öldürmeden buradan çıkmaman dileğiyle patron..." Dudağımın kenarı kıvrıldı. Demek sonunda karşıma çıkacaktı. Adam bana doğru gelip önümde durdu.

"Seninle yüzleşmek isteyen biri var. Bu yüzleşmeden sonra yaşayacağını pek sanmıyorum." Son sözleri bu oldu odadan çıktıktan sonra başımı zorlukla hala baygın olan kıza çevirdim.

"Rüya," Beni duyması lazımdı. Onun yardımıyla buradan kurtulmanın bir yolunu bulmalıydım. "Uyanman lazım." Hala ses yok! Kahretsin! Tek başıma buradan kurtulabilirdim ama onu burada bırakmazdım.

"Uyan Rüya, lütfen." Onunla çıkmam gerekmese çoktan kaçmıştım buradan! Kapı büyük bir gürültüyle açıldı ve içeri iki tane adam girdi. Baştan aşağı siyah giyinen adamların koruma olduğu belli oluyordu. Adamlar kenarı çekildi ve içeri iki tane adam girdi. İtiraf etmeliyim ki onların beni kaçıran olduklarını düşünmezdim.

Taner Çelik ve Ayberk Çelik.

İkisi de gelip karşımda durduklarında arkalarındaki adamlar kapıyı kapattı ve içeri geçtiler. Sinirden güldüm. Onlar bana sinsice bakarken bende onlardan gözlerimi ayırmıyordum.

"Korktuğunuz için mi köpeklerinizi de peşine taktınız?" Güldü Ayberk söylediklerim ile ve yanındaki sandalyeye rahat bir şekilde oturdu. "Çıkın dışarı," sakin bir şekilde söyledikleri üzerine arkalarındaki iki adam dışarı çıktı.

Onlara aşağılıyıcı bir şekilde bakarken Taner üzerindeki siyah ceketi çıkarıp ahşap masanın üzerine bıraktı. "İtiraf etmeliyim ki, bu kadar işkenceye göre uzun yaşadın." İki gündür ağzıma sıçtıkları ve benim hala hayatta kalmam beni şaşırtmamıştı. "Senin belanı sikeceğim Taner iti!"

"Ağzını topla, yoksa ölürsün!" Ayberk'in dişlerinin arasından söyledikleri ile bakışlarımı ona çevirdim. "Toplasa ağzımı."

"Sanırım ölmek istiyorsun." deyip ayağa kalktı. Siyah gömleğinin kollarını dirseklerine kadar kıvırmıştı.

"Evet, öldür beni." Rahat bir şekilde konuşmam onu geriyordu, bunu çenesinin seğirmesinden anlıyordum. "Önce seninle işim var küçük hanım, yoksa inan Sancakzade'nin yeğeninin hayatta kalmasını istemiyorum."

Artık ciddi olmalıydım. "Ona ne yaptınız?" Gözlerim ile Rüya'yı gösterdim. "Ağır uyku ilaçları verdik," kaşlarımı çattım. "Uyku ilaçları yarım saat sonra etki etmeye başlar. Beni kaçırdığınız gün Rüya'ya ne yaptınız?"

"Senin gibi ona da elektroşok verdik." dediğinde beni nasıl bayılttıklarını anlamış oldum. Hepsini öldürecektim. "Sizi pişman edeceğimi biliyorsunuz değil mi?"

"Ne yaparsın öldürür müsün?" Ayberk'in sözleri üzerine kısa bir an ona baktım. "Evet."

"Sen kimseyi öldüremezsin Azra." Bu kadar emin konuşmamalıydı.

Aslında haklıydı, ben kimseyi öldürmezdim.

"Niye kaçırdınız beni?"

"Sancakzade'leri düşürmek senin ölümünle olur Azra," Taner'in sesi ile ona döndüm. Gözleri kanlı yüzümde gezindi. "Yani?" diye sordum. "Yani, seni öldürmek için kaçırdık. Ama ölümün benim elimden olacak." deyip masamın üzerindeki bıçaklarda dolaştı eli. "Onu bırakın. Ne yapacaksanız bana yapın." dediğimde Ayberk alayla güldü. "Fazla iyi kalpli."

"Azade'nin gözetiminde büyüyen birinin iyi kalpli olacağına inanmıyorum." Bunu söyleyen Taner'di. "Teyzem kötü biri değildi." Beni koruyan da büyüten de oydu. Hiç kimse teyzemi suçlayamazdı. Benim ailem olan birini bu şekilde suçlayamazlardı.

"Ben pek inanmıyorum bu dediğine." dedi ve eline aldığı büyük bir bıçak ile bana doğru gelmeye başladı. Tam bu sırada yanımda bağlı olan kızın kıpırdadığını hissettim. Başımı hızlıca ona çevirdiğimde Rüya'nın gözlerini zorlukla açtığını gördüm.

"Rüya," dedim. Rüya başını bana doğru çevirdiğinde olanları algılamaya çalışıyordu. "Şükürler olsun, uyandın." Rahatlamıştım. Kendim için değil onun için rahatlamıştım. Bir kez daha benim yüzümden zarar görmesine izin veremezdim.

"Onu neden buraya getirdin?" Taner'e çevirdim başımı. Güldü. "Aslında planımda o yoktu fakat sen onu kendinle beraber getirince onu da misafir edelim dedik." Kaşlarımı çattım. "Onu buraya getirmeden de beni kaçırabilirdiniz."

"Normal şartlarda gece seni oradan çıkaracaktık fakat sevgilinin akşam seni ziyaret ediceğini öğrendiğimizde bundan vazgeçtik. Seni bir şekilde kendi ayaklarımıza getirmemiz lazımdı. Bu işte bize bu güzellik yardım etti." Ekin yanıma mı gelecekti? Nefesimi verip Rüya'ya baktım. Rüya öfkeli gözler ile Ayberk'e bakıyordu. "Bilerek yaptın! Çıkardığınız ses yüzünden dışarı çıkarttınız beni dışarı. Birine bir şey oldu sandığım için çıktım dışarı!" Öfke ile söyledikleri Ayberk'in yüzündeki ifadeyi bozmamıştı.

Taner belindeki silahı çıkartıp Rüya'ya doğrulttu. "Bu kadar ziyaret yeter. Misafirliğin kısası makbuldür." Onu öldürmemeliydi.

"Hayır!" Endişe ile söylediklerimden sonra bana baktı. "Onu bırakın. Kimseye bir şey anlatmaz. Öldürme onu."

"Bu kadar düşünmemelisin onu Azra." dedi, onun sözleri umrumda değildi. Ona zarar vermemeliydi.

Tam ateş edeceği esnada durdurdum onu. "Onu öldürme, ne istersen yaparım ama onu öldürme! Bunu yapma!"

"Azra, bırak ne yapacaksa yapsın. Onun isteyeceği şeyler sana zarar verir." Rüya'nın söylediklerini takmadım. "Onu öldürmeyeceksin!" Dişlerimin arasından söylediklerimin üzerine silahını indirdi. Rahat bir nefes aldığımda Ayberk bunu fark etmişti. "Daha üç aydır tanıdığın birini bu kadar düşünmen ne kadar mantıklı?"

"Mantıktan bahsedecek son insansın, kes sesini!" dediğimde kaşlarını hafifçe çattı. "Nedenmiş o?"

"Öldürmeye geldiğin zaman rahat şeyler giyersin gerizekalı. Gömlek değil! Beni böyle mi öldüreceksin yani?" dediğimde Rüya dahil herkes bana şaşkınlıkla bakıyordu. "Ne?" dediğimde Taner bana şaka yapıp yapmadığımı anlamak istercesine bakıyordu. "Öleceksin ve senin düşündüğün şey bu mu?"

Ayberk bana bakmaya devam ederken konuştu. "Sorun sadece bu değil Taner. Onu öldürecek olanların rahat olmasını istiyor." Babasına Taner demişti. Rüya başını iki yana sallayarak güldü. "Neden şaşırıyorum ki? Senin gibi birinden baska bir şey beklenemezdi."

"Ölecekler ama gülüyorlar." Taner elindeki silahı masaya bıraktı ve Ayberk'e döndü. "Sancakzade'lerin yeğeninden sonra o kızı öldürürüz." Rüyanda görürsün piç! Ben belki ölürüm ama Rüya'nın ölmesine izin vermem. Elindeki bıçakla üzerime yürüdü.

"Teyzem ile aranızda ne vardı." dememle durdu ve elindeki bıçağı sıktı. "Merak mı ediyorsun?" Güldüm alayla.

"Teyzemin eski aşkının ondan niye nefret ettiğini öğrenmek istiyorum diyelim." dediğimde Ayberk dişlerini sıkarak bana cevap verdi. "Öğrenemezsin diyelim."

"Sesini kes, diyelim." Normal iki kuzen olabilirdik ama yok illa düşmanlık olacak.

Ayberk tam bir şey söyleyecekti ki Taner onu durdurdu. "Yirmi bir yaşındaydım." Ona çevirdim gözlerimi. Bakalım teyzem ile nasıl bir ilişkisi vardı.

"Arkadaşlar ile birlikte bir gece toplanmıştık. Arkadaşım yanında bir arkadaşını daha getirip bizimle tanıştıracağını söylemişti. Onun eğlenceli biri olduğunu ve ona çabucak ısınacağımızı söylemişti." dedi ve arkadaki sandalyeye oturdu. "Gerçektende çabuk ısındım. O gün Azade ile tanıştık. O kadar güzeldi ki, gözlerimi alamıyordum ondan." Sanki o günü tekrar yaşıyormuş gibiydi. "O gece birlikte eğlenmiş ve tanışmıştık. Daha sonra onun da birkaç arkadaşı ile bizim aramıza katılması ile her şey başladı. Aylar boyunca ona hayrandım ama bu duygulara bir isim verememiştim." Yutkundu. "Azade'nin doğum gününde bir parti vereceğimi duyduğumda ona karşı olan hislerine isim vermeye başlamıştım. O gün ona ondan hoşlandığımı söyleyecektim. Öyle de oldu. Ona duygularımı anlattığımda o da aynı duyguları bana beslediğini fark ettim. Tam dört yıl boyunca, aşk ve tutku dolu bir ilişkimiz oldu." Acı icinde çıkmıştı son cümlesi dudaklarından. Ben ve Rüya onu dinlerken, Ayberk ne zaman yaktığını bilmediğim sigarasını içiyordu.

"İlişkimiz de birçok birlikteliğimiz oldu. Birlikte güzel günler geçirmeye devam ederken artık nişanlanma kararı almıştık. Nişanımıza bir hafta kalmıştı. Azade kendini kötü hissettiğini söyleyip doktora gitmişti." Gözleri yere odaklanmıştı. "O gün yanıma geldi ve bana hiç ummadığım şeyler söyledi. Benden bıktığını, duygularının bittiğini söyledi. Tabi ki yalan söylediğini anladım çünkü o yalan söylerken çok belli ederdi. Ona inanmadığımı gerçek sorunun ne olduğunu sordum, o ise bana hayatında başka bir erkek olduğunu söyledi. İnanmadım. Gerçek mi yoksa yalan mı diye onu inceledim ancak ne gözleri yalan dermiş gibi bakıyordu ne de kalbi yalan söylüyor diye çırpınıyordu. Bana karşı tamamen boş bakıyordu." Teyzemin onu aldattığını sanmıyordum. Nefesini verdi, cebinden bir sigara çıkardı ve yaktı. Ayberk de sigarasını bitirmişti.

"Çok kötü oldum. Aldatılmanın acısını en derinlerimde hissediyordum. O gece hiçbir zaman içmediğim kadar içtim, artık kendimden geçmiştim. Yanıma gelen güzel bir kadını hatırlıyorum. Onunla o gece birlikte oldum." Kaşlarımı çattım söylediği şeyle. Teyzemi aldatmış mıydı? "Sabah uyandığımda kendimi yatakta çıplak bir şekilde bulmayı bende beklemiyordum. Ben daha neler olduğunu anlamadan odaya aniden biri girdi. Evet, bu kişi Azade'ydi. Yanımda çıplak bir kadın görünce dolu gözler ile bana baktı. O gün nefret ettim kendimden. Bana öyle bir bakıyordu ki, canımdan can gitmişti. Hiçbir şey söylemedi. Odadan hızlıca çıktı. Yanımda olan kadına bir kez bile bakmadan üstümü giyindim ve peşinden gittim Azade'nin. Onu zorla durdurduğumda yüzüme nefret ile bakıyordu. 'Bana bunu nasıl yaparsın?' dedi acı bir şekilde çıkan sesi ile. 'Senin bana yaptığını ben sana yapınca mı böyle bakmaya başladı gözlerin.' dedim acımasızca oysaki benden sakladığı şeyler varmış. Ona orada bütün öfkemi kustum." Durdu, canı yanıyormuş gibi gözlerini yumdu.

"Bana son sözleri söyledi o gün. Bana beni aldatmadığı söyledi. Olduğum yerde kaskatı kesildim. Gözlerinden yalan söylemediğini anlıyordum. 'Benim bir çocuğum olmayacak Taner,' demişti göz yaşları içinde. İşte o gün son kez ağlarken gördüm onu. 'Sende baba olmak isteyeceksin. Ama ben sana bir çocuk veremem.' Daha sonra güldü. Acı bir şekilde güldü. 'Görüyorum ki sen ne bir çocuğu hak ediyorsun ne de beni. Seninle yollarımız burada ayrılıyor Taner Çelik. Ama bir gün beni bir yerde görürsen bana iyi bak tamam mı? Yarattığın kişiye iyi bak. Hoşçakal Taner. Hoşçakal ilk aşkım.' O günden sonra ne ben onu gördüm ne de o benim karşıma çıktı." Ona nefret ile bakarken sinirle ayağa kalktı ve sandalyeye tekme attı.

"O da böyle bakmıştı bana! O da senin gibi nefret etmişti benden!" Bağırarak söyledikleri benim için bir şey ifade etmiyordu. O teyzemi aldatmıştı. Peki kiminle aldatmıştı? "Teyzemi kiminle aldattın?" Aldığı hızlı nefesler ila bana döndü. Ayberk onu rahat bir şekilde izliyordu.

"Ayşe Kandemir ile." Duyduğum isimden sonra yerimde kaskatı kesildim. "Ne?" Zorlukla çıktı sesim. "Sen onu-"

"Evet, yaptım! Allah kahretsin ki yaptım! Bizi ben bitirdim! Ama senin teyzenin yalanı yüzünden bizi bitirdim." Onu umursamıyordum. "Sen iğrenç birisin." Tek söylediğim bu olmuştu fakat aklımda takılan başka bir soru vardı. Benim teyzemin hiç çocuğu olmayacaksa Ayberk onun nasıl çocuğuydu.

Taner sanki aklımdaki soruyu anlamış gibi cevapladı beni. "Onu Ayşe'nin oğlu olarak gösteremezdim. Bu yüzden birkaç işlem üzerine Azade'nin oğlu olarak gösterdim onu." Ayberk, Ayşe'nin oğluydu. Bu bir gerçekti. O kadının oğluydu.

"Allah belanızı versin!" Teyzemi bu hale o getirmişti. Onun da bir zamanlar duyguları varmış. O öyle gelmemişti dünyaya. Bazı insanlar, değiştiriyordu bizi. Belki iyi anlamda, belki kötü anlamda ama değişiyorduk. Bizi değiştiriyorlardı.

Kapının önünden gelen silah sesleri ile Taner arkasını döndü. Bunu beklemediği açıktı. "Pekâlâ, sizi yeterince sağ bıraktık. Şimdi ölüm zamanı." Ayberk silahı Rüya'ya doğrulturken, Taner de bıçağı alıp bana doğru gelmeye başladı.

"Bencede siz yeterince sağ kaldınız." Bileklerim bağlandığı ipleri o konuşurken çözmüştüm. Bir anda ayağa kalkıp bıçağın olduğu elini ters çevirdim ve gelen kırılma sesinin ardından karnına tekme attım.

Bir zamanlar bana dövüşmeyi öğrettiğin için teşekkürler teyze.

Rüya'nın da elini açması ile onun da Ayberk'in üzerine atladığını gördüm. Dışarıda kim varsa admaları etkisiz hale getirmeye çalışıyordu. Onlar o adamlar ile ilgilenirken biz de bunları yaptıklarına pişman edecektik.

"Sizi sürtükler! Sizi yaptıklarınıza pişman edeceğim." O küfür etmeye devam ederken ben onun karnına teknelerimi geçirmeye devam ediyordum. Bileğinin ağrısından kalkmakta güçlük çekiyordu. Kısa bir an Rüya'nın ne yaptığına baktım ve gördüğüm şey karşısında şok oldum. Rüya, Ayberk'i bayıltmıştı. Kısa bir süreliğine mutlu oldum çünkü her an uyanabilirdi. Rüya, Ayberk'in telefonunu cebinden alırken bende Taner'e döndüm.

Ancak Taner tek bir hareket ile beni yere yatırıp üzerime çıktı ve yüzüme sert bir yumruk attı. Ayağa kalkıp karnıma geçirdi tekmeler yüzünden artık nefes alamıyordum. İki gündür dayak yediğim için artık sağlam kemiğimin kalmadığına emindim. Ağzımdan akan kanlar yerle buluşuyordu ama bu onu durdurmuyordu. Sanki beni öldürmeye yemin etmiş gibi yüzüme geçirdiği tekmeler ve yumruklar yüzünden artık kendimde değildim. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken dışarıda duyduğum siren sesleri azıcık da olsa rahatlamama neden olmuştu.

Rüya adamın arkasına geçip silahın arka tarafı ile kafasına vurduğunda adam Rüya'ya döndü. Artık bana vurmuyordu. Taner tam Rüya'nın üzerine atlayacaktı ki kapı büyük bir gürültüyle açıldı ve içeri onlarca polis girdi. "Taner Çelik ve Ayberk Çelik, uyuşturucu satışından, dolandırıcılıktan ve adam kaçırmaktan sizi göz altına alıyoruz." Ancak burada sadece Taner vardi. Gözlerim Ayberk'i aradığında Rüya da aynı şekildeydi.

Taner, polislere sırtını döndü tam kaçacakken onu bir polis durdurdu. "Kaçarsan ateş ederim," Polisler üzerine atlayıp onu yaka paça dışarı çıkarırken Rüya yanıma gelip diz çöktü. Ağlıyordu. "Azra, çok kötüsün. Dışarı çıkmamız lazım. Seni kurtaracağım buradan." Arkadan gülen bir ses duyduğunda hızla ayağa kalkıp arkasını döndü Rüya.

"O biraz zor tatlım." Ayberk'in sesi yakından geliyordu. Ellerimi sert zemine bastırıp kalkmaya çalıştım. Zorlukla ayağa kalktığımda Ayberk'in elindeki çakmağı gördüm. Burnuma gelen benzin kokusu ile her şey yerine oturmuştu. Beni öldürmeden gitmeyecekti.

Rüya'ya döndüm zorlukla. "Git, Rüya." Bana döndü. "Olmaz, seni burada bırakmam." Kaçışım yoktu. Ölecektim. Onu kurtarabilirdim. "Git, Rüya." dedim bir kez daha. "Olmaz, Azra. Bırakmam seni."

"Rüya," dedim karnımı tutarak. "Git ve kaç buradan. Kendini kurtar." Ona belki de son cümlelerimi söylüyordum. "Yaşarsam sizi bulurum. Ölürsem," dedim ve gözlerimi yumdum hissettiğim acı ile. "Hakkınızı helal edin." Rüya'nın gözlerinden akan yaşları görmezden geldim. "Git, Rüya. Ve," Ölmeden önce son bir isteğim vardı. "Ona, onu çok sevdiğimi söyle."

"Azra," dedi. Zorlukla son cümlesini kurdu. "Seni seviyorum. Beni affet." Arkasını dönüp kaçtığında rahat bir nefes almıştım. Sonunda baş başaydık. "Seni böyle ufak bir yangında öldüreceğimi mi sandın Azra? Senin teyzen benim hayatımı çaldı. Ben Sancakzade'lerin mutlu bir şekilde hayatına devam etmesine izin verir miyim sence?" Hiçbir şey söylemeden gözlerine bakıyordum.

"Gözyaşın akana kadar işkence edeceğim sana ama önce buradan çıkmamız lazım." dedi ve bileğimden tutup beni peşinden sürükledi. Ağrıyan yerlerim yüzünden zor yürüyordum, o beni peşinden böyle çektikçe yaralarım daha çok acıyordu. Benzin kokusu burnuma geliyordu hala. Her ihtimali düşünmüşlerdi.

"Önce senin, sonra ise bütün Sancakzade'lerin sonu olacağım." deyip daha çok sıktı bileğimi. "Dışarıda eğer kendini gösterecek bir hareket yaparsan onu öldürürüm. Duydun mu?" Kimden bahsettiğini çok iyi biliyordum. Onun aklıma gelmesi ile gülümsedim. Ölürken bile onu düşünüyordum.

Beni gizlice bir kapıdan çıkardığında bakışlarım etrafta gezindi. Bir sürü ölü vardı. Ve işte onlar, buradaydı.

Salih, Emre, Eva, Rüya, Furkan ve Cihan. Ve bir de kalbimi çalan o pis yakışıklı... Ekin Karahanlı.

Elinde silahla gözlerindeki endişeli bakışlar ile beni arıyordu. Rüya'nın yanına gidip öfkeyle bir şeyler söyledi. Rüya korku ile ona bakarken Salih, Ekin'e söylediği şeyler üzerine geri çekildi Ekin. Nefesimi zor bir şekilde verdim. Ayberk beni zorla götürürken ben onu izliyordum.

Gözleri, burnu, dudakları... Her şeyi beni kendine çekmişti. Onun yanında olmak istiyordum. Ona ihtiyacım vardı. Ama artık çok geçti.

Gidiyorum sevgilim... Kendine iyi bak... Senden son olarak bir şey istiyorum Ekin Karahanlı.

Beni unutma.

Onlardan yavaş yavaş uzaklaşırken artık sesler azalmıştı. Çıktığımız kulübe patlamıştı. İçeride bomba vardı. Kahretsin! Her şey çok açık ortadaydı! Ben hiçbir şey yapamamıştım.

Onlardan uzaklaştım, onlara kendi içimde veda ettim.

Son olarak duyduğum silah sesi ile artık onlardan tamamen uzaklaşmıştım.













Bölümü beğendiniz mi?

Beni gerçekten yoran bir bölümdü. Taner'in ağzından dinledik Azade ile olan ilişkilerini. Acı dolu bir hikayesi vardı Taner ve Azade'nin.

Azra, Rüya için kendini tehlikeye attı ve ölüme doğru yol aldı.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınızz.

Sizi seviyorum ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

387K 22.6K 44
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
222K 9.3K 60
Köyde geçen bir aşk hikayesi... O bir inci tanesiydi; Dışı dillere destan bir güzel... Naîf kırılgan ve nârin... Köy kurgusu ve abimin arkadasşı konu...
53.7K 3.8K 18
"Bir adam ile yara bandının hikâyesini hiç duydun mu?" diye sordum meraksız bir tonda. Çünkü anlatmak istediğim sıradan bir hikâye değildi, kendi yaz...
344K 18.2K 24
Üniversite öğrencisi Alara bir arkadaşı tarafından dolandırılan mağdur bir kızdır. Arkadaşına ulaşmayı çabalarken onun yerine İtalya'nın kabadayıları...