Keep your heart open for me

By wiizardless

25.8K 2.3K 876

beni sevmek zordunda değilsin, sadece kalbini benim için açık tut More

01
02
03
04
05
06
07
08
09
10
11
12
13'
14'
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31'
32
33
34
35
36
38'
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54

37'

771 39 35
By wiizardless

-Jimin

Gözlerim boş yemek kutularında gezindi.

Yemeğimizi yiyeli bir saat oluyordu ve şuan Yoongi'nin göğüsünde yatıyordum.

Parmakları siyah saçlarımda gezinirken, "Saçların uzamış." diye mırıldandı.

Kafamı göğüsünden kaldırıp çenemi yasladım bu sefer göğüsüne.

"Kötü mü duruyor?"

Kafasını iki yana salladı.

"Aksine, çok hoşuma gitti."

"Aslında kestirmeyi düşünüyordum."

"Kestirebilirsin. Ama, çok kısa olmasın. Saçlarını seviyorum."

"Nasıl istersen."

Dudakları büzülürken, "Dediğim çoğu şeyi hep kabul ediyorsun." dedi.

Bakışlarım dudaklarına indi. Gözlerim, hipnoz olmuş gibi büzülen koyu pembe dudaklarına takılı kalmıştı.

Aynı zamanda çok fena öpesim gelmişti.

"Jimin, beni dinliyor musun?"

"Hm?"

"Enayim olmuşsun diye yorumladım." dedi sırıtarak.

"Öyleyim çünkü. Yoongi enayisi diyebiliriz."

Güldü.

"Diyelim o zaman." diyerek saçlarımı karıştı.

"Biri yönelimimi soracak olursa, tek bir cevabım olucak onlara."

"Hmm, neymiş?"

"Yoongisexual."

Bir süre 'ciddi misin?' der gibi yüzüme baktı. Ciddi olduğumu anlayınca yüksek sesli kahkahası salonda yankılandı.

Onu sürekli güldürmek istiyordum. Ve bunun için bir çok aptalca şey yapabilirdim. Gülerken ki gözüken diş etleri, kısılan gözleri ve kızaran yanakları aşırı hoşuma gidiyordu.

Kahkahası arasında "Ciddi olamazsın." dedi.

"Oldukça ciddiyim."

Kahkahası gülümsemeye dönüşürken boğazını temizledi gülerek.

"Pekala, bende Jiminsexual oluyorum."

"Çok memnun olurum, bay Min."

Kıkırdayarak "Buraya gel." dedi ve ellerini yanaklarıma koyarak yüzümü yüzüne yakınlaştırdı. Kolaylık sağlamak için belinin iki yanına ellerimi koydum ve kollarımdan güç alarak üstüne doğru yükseldim.

Ellerini yanaklarımdan çekip, kollarını boynuma doladı.

Ve dudağıma sayısız küçük öpücükler bırakmaya başladı.

Öpücükleri arasında gülümsememi tutamadım.

Ardından küçük öpücüklerine bende karşılık verdim. Bir süre sonra hızlı ve kısa baskılardan dolayı dudaklarım acımıştı onunda dudaklarının acıdığını düşünerek geri çekildim.

"Dudaklarım sızlıyor.."

Kıkırdadı. "Benim de."

Aklıma, Yoongi'nin Jihoon'u bilmediği ve tanımadığı geldiğinde ona anlatmadığımı fark ettim.

Gülümsedim ve yanaklarına öpücüklerimi bırakarak üsttünden kalktım.

"Sana bir şey söylemem gerek."

"Dinliyorum." dedi oturur bir pozisyona gelerek.

"Benim bir kardeşim var." Evet, biraz patavatsız olabiliyordum ama lafı dolandırarak söylemek yorucu ve gereksizdi. Direkt olarak konuya girmeyi sevenlerdendim.

Kaşları anlamsızlıkla çatıldı. "Kardeşin mi?"

"Evet, ama öz kardeşim değil. Annem babam ile arası kötüleşmeye başlarken bara gidiyor ve... sonuç olarak üvey bir kardeşim var." dedim kısa keserek.

Bu sefer şaşkınlıkla havalandı kaşları. "Babası kim biliyor musun?"

"Bilmiyorum. Babasının kim olduğunu sadece annem biliyordu ve şuan nerede olduğunu biliyorsun."

"Biliyorum." dedi mırıldanarak.

Aramızda bir süre sessizlik oldu. Ne diyeceğini bilmiyor gibi bakışları etrafta dolaştı. Daha sonra dudaklarını araladı konuşmak için.

"Adı ne?"

"Park Jihoon."

"Nerede şuan?"

İşaret parmağım ile yeri gösterdim. "Alt katında."

Gözleri şaşkınlıkla büyürken "Gerçekten mi?" diye sordu.

"Evet."

"Tanışmak isterim. Tabi, iznin olursa."

"İznimi almana gerek yok. Tanışabilirsiniz elbette."

Derin bir nefes aldı. "Heyecanlandım." Sesinden de belli oluyordu heyecanı.

Bu haline gülümsemekle yetindim.

Gözüm arkasındaki gösterişli siyah mat renkte olan piyanoya kaydı.

"Piyano mu çalıyorsun?" dedim bakışlarım tekrar ona dönerken.

Küçüklüğünden beri piyano çaldığını biliyordum aslında. Hatta bunu öğrendiğimde onun için piyano derslerine gittiğim bile oldu. Sonu ise, sapık piyanist'i öldürmemle bitsede öğrenmiştim.

"Evet. Ama işlerimin yoğunlu yüzünden pek vaktim olmuyor."

"Anlıyorum.. bende bir ara piyano dersleri almıştım."

Gözleri parlarken, "Gerçekten mi?" diye sordu.

"Evet."

"Benim için bir parça çalar mısın? Lütfen." dedi sondaki 'e' harfini uzatarak.

"Sana hayır demek mümkün değil zaten." diye ayaklandım.

"Bu iyi bir şey mi?" diyerek peşimden geldi.

Piyanonun taburesini çektim ve oturdum. Gözlerimi tuşlarda gezidirirken "Bilmiyorum." diye mırıldandım.

Kendisi ise, dirseklerini piyanonun kapağına koyup ellerine çenesini koymuş ve doğrudan bana bakıyordu.

Derin bir nefes aldım ve ne çalacağımı düşünmeye başladım.

Bizi anlatan bir şarkı istiyordum.

Aklıma gelen şarkı ile gülümsedim ve doğru tuşlara basmaya başladım.
___________________________
(Medyayı açabilirsiniz.)

Nakarat kısmı gelince dilim sayesinde dudaklarımı nemlendirdim. Şarkının sözlerini söylemek için ağzımı araladım.

Kısa bir nefes alarak şarkının sözlerini söylemeye başladım.

"Beni ele geçirdin."

"Etkini bilmiyorsun bile."

"Yüz fitte ayakta duruyorum ama senin etrafındayken düşüyorum."

"Bana açık bir kapı gösteriyorsun sonra gidiyor ve onu yüzüme çarpıyorsun."

"Artık dayanamıyorum.."

"Diyorum ki, bebeğim lütfen bana merhamet et."

"Kalbime nazik davran."

"Beni incitmek istemesen bile, paramparça ediyorsun."

"Lütfen kalbime merhamet eder misin?"

Farkında olmadan kendimi fazla kaptırmıştım.

"Sadece senin yanında olmak için gece boyunca araba kullanırdım bebeğim."

"Kalbim açık, tanıklık et."

"Bana deli olmadığımı söyle."

"Çok fazla şey istemiyorum sadece bana karşı dürüst ol."

"Sahip olduğum tek şey gururum."

"Diyorum ki, bebeğim lütfen bana merhamet et."

"Kalbime nazik davran."

"Beni incitmek istemesen bile, paramparça ediyorsun."

"Lütfen bana merhamet eder misin?"

"İpleri senin elinde olan bir kuklayım."

"Ve iyi niyetli olmana rağmen beni azat etmene ihtiyacım var."

"Lütfen kalbime merhamet eder misin?"

"Ciğerlerimdeki tüm havayı tüketiyorum."

"Tüm derimi iskeletimden söküyorum."

"Hayatımı gözden çıkartırdım."

"Bunu seve seve iki defa yapardım."

"Oh, bebeğim lütfen bana merhamet et."

"Kalbime nazik davran."

"Beni incitmek istemesen bile, paramparça ediyorsun."

"Lütfen bana merhamet eder misin?"

"İpleri senin elinde olan bir kuklayım."

"Ve iyi niyetli olmana rağmen beni azat etmene ihtiyacım var."

"Merhamet etmen için sana yalvarıyorum.."

Son nakaratta gözlerim istemsizce kapandı ardından da başımı hafifçe öne doğru eğdim.

Ve sessizlik.

Fark ettiğim şey ile gözlerim aralandı. Şarkının sözleri cidden bizi anlatıyordu.

Yoongi'den merhamet etmesi için yalvarabilirdim.

Artık hislerinden emin olması için yalvarabilirdim.

Yeter ki bir şeyler yapsın.

Gözlerimin yandığını hissediyordum. Onun yanında ağlamak isteyeceğim bir şey bile değildi.

Bu yüzden, gözkapaklarımı kırpıştırdım ve boğazımı temizleyerek kafamı kaldırırken konuştum.

"Evet, ne düşünüyor-... Yoongi neden ağlıyorsun?" diyerek oturduğum yerden kalktım hızla.

Önüne geldiğimde eli ile yüzünü kapatmıştı.

"Yoongi."

Ellerini yüzünden çekmeye çalışıyordum ama nafile.

"Yavrum, bana bakar mısın?"

Bileklerine sardım parmaklarımı. Elleri ile yüzünü kapatırken alnımı yasladım alnının üstüne.

"Konuşalım." diye mırıldandım.

"Ben," dedi ve burnunu çekti. "Seni üzdüğümü bilmiyordum."

"Ne alakası var? Beni üzmüyor-"

"Hayır, bu kararsızlığım seni üzüyor. Ne kadar belli etmesende durum bu." diyerek sözümü kesti.

Tamam, haklıydı. Kararsızlığı yüzünden dayanamayacak raddeye bile gelmiştim ama bir şekilde kendime hakim olabiliyordum.

Üzüntüsünü öfkeye dönüştüren bir insandım ve öfkemi görevdeyken öldürdüğüm insanlardan çıkardığım da bir gerçekti.

Onu bekleyeceğimi söylemiştim.

Onuda anlamalıydım,
düşünmeliydim.

Bir polisti ve benim gibi biriyle ilişki yaşamak onun kariyerini kötü etkiliyebilirdi. Doğru karar vermesi gerekiyordu ve doğru karar benimle iletişimini kesmekti.

"Senden vazgeçmem için milyonlarca sebep var." diye mırıldandı ellerini yüzünden çekerken.

"Ama," ağlamaktan kızaran ve hala dolu dolu olan gözleri direkt olarak gözlerime bakıyordu. "Kalp istediğini ister."

Ve kulaklarımı sağır edecek derecede bir sessizlik oldu.

Gözlerim şaşkınlıkla büyürken ne diyeceğimi düşünüyordum.

Neden bilmiyorum ama bir adım uzaklaştım ondan.

"Hayır, benden uzaklaşma." diyerek ellerimi tuttu hemen.

"Bu ne demek oluyor?"

Kalp istediğini ister.

Cidden bu ne demek oluyordu? Beni kabul ediyor anlamına mı geliyordu? Onca şeye rağmen benimle birlikte mi olucaktı? Tanrım..

"Biliyorsun işte." dedi ellerinin tutuşu sıkılaşırken.

"Biliyorum ama senden duymak istiyorum."

Sadece bunu isteyip istemediğine karar vermesi gerekiyordu. Ve kararı ne olursa olsun saygı duyacaktım. Olması gerektiği gibi.

"Sanırım beni sevdiğin için."

"Seviyorum."

"Sanırım ben de seni seviyorum."

"Sanıyor musun?"

"Eminim."

Kararından emin olduğu koyu kahve gözlerinden belli oluyordu.

Kafasını göğüsüme yasladı ve parmaklarını parmaklarımın arasından geçirerek kenetledi.

"Ne olduğunu anlayamadan bir anda hayatıma girdin ve.. çıkmanı istemiyorum."

Göğüsüme yaslı olan kafasını iki defa sağ sola salladı.

"Seni beklettiğim için özür dilerim. Ama bu kadar hızlı gelişti ki her şey.. ne olduğunu anlayamadım. Ve seni hemen kabul etmiş gibi gözüksemde öyle değildi. Ayrı kaldığımız dört gün boyunca düşündüm. Her şeyi gözden geçirdim. Bana zarar verme olasılığını bile düşündüm ama böyle bir şey isteseydin çoktan yapardın."

"Yoongi." Yüzünü görmek istiyordum. Parmaklarımızı ayırdım ve ellerimi omuzlarına koyarak kendimden uzaklaştırmayı denedim. Denedim, çünkü belime doladığı kolları buna engel oldu.

"Güzelim, uzaklaşır mısın? Yanlış anlama. Sadece yüzünü görmek istiyorum."

"Tamam." dedi ve belimdeki sıkı kollarını gevşetti.

Bir adım geri gitti ve parmak uçları ile gözlerinin altını sildi.

"Yüz yüze konuşalım."

"Tamam." demesine rağmen bakışları yerdeydi.

Derin bir nefes aldım. Nefes sesimi duymasıyla birlikte bakışları beni buldu.

"Dinliyorum."

Duruşunu dikleştirdi ve düzeltti. Bu sefer gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı.

"Polis olarak seninle birlikte olmam doğru olmaz. Polisle bir suçlunun ilişkisi iyi karşılanmıyor doğal olarak. Normal bir insanın düşüncesi bu olur. Kafam o kadar karşıktı ki Jeongguk ile konuşmaya karar verdim."

Bir adım attı bana doğru.

"Konuşmamızdan çıkardığım tek şey;
Sonucu ne olursa olsun hayatımda olman."

Ve dünya yeniden bir saniyeliğine nefesini tuttu.

O kadar karışık duygular içerisindeyim ki diyecek bir şey bulamıyordum.

İstediğim tek şey, dudaklarım kanayana kadar Yoongi'yi öpmekti.

"Kaybedecek hiçbir şeyim yok. Mesleğim dışında." dedi ve sol ellerimizin parmaklarını iç içe geçirip birbirine kenetledi.

"Seni seviyorum."

Gülümsedim. "Sana aşığım."

Ve dudaklarımızı birleştirdim.

_

-Jeongguk

"Bunu heyecanlı bir maç yapalım." dedi üstüme doğru adımlarken.

"Lütfen. Jeon Jeongguk, lütfen kazan." Arkadan tiz bir kız sesi duymamla gözlerimi devirdim.

"Ne şaka ama." diye mırıldanarak eklemlerimi kütürdettim.

Elini yumruk yapıp öne doğru uzattı. Yaslandığım ring'in halatından çıplak sırtım ile olan temasını keserek rakibime yürüdüm. Yumruk olan eline parmak uçlarıma dokunarak maçın başladığına dair hakemden işaret gelince hızla atağa geçtim.

Peş peşe attığım yumrukların bir kaçından kurtuldu ama çoğundan kurtulamadı.

Sol kroşeden son anda eğilerek kurtuldu ve hızla sağ kroşe yaptığında bir adım geri giderek yumruk yemekten kurtulmuştum.

Tekrar atağa geçtim ve swing tekniğini uyguladım.
_________________________________________
(Swing; Kroşelerin uzatılmış şeklidir.
Devamlı hareketlerle rakibi şuursuz bir hücuma zorlamak ve hemen
kontraataklara geçmek üzere yapılır.)

Devamlı olan yumruklarımdan kaçması zordu. Son anda sol yumruğumdan yana kaçarak kurtulmuştu ve şimdi aramızda biraz mesafe vardı.

Nefes alış verişlerim düzensizleşmeye başlamıştı.

Çok beklemeden üstüne hızla yürüyüp yine sol kroşe yaptım. Sol eliyle her yumruğumu avuç içiyle engelledi ve geri geri adımladı.

"Siktiğimin herifi." dediğini duyduğumda bu sefer o atağa geçmişti.

Sol ve sağ olmak üzere yumruklarını savurdu. Sol yumruğunda sağa, sağ yumruğunda ise sola eğilerek kurtuldum.

"Yerinde dur!" diye bağırdı ve hızlı bir sol kroşe yaptı.

Ondan da eğilerek kurtulduğum da sağ bacağını atak olarak kaldırdığını görmemle iki adım geri gittim.

Çok yakındı.

"Sikeyim, bu çok yakındı." dedi yüksek sesle seyircilerden biri.

"Sakin ol. Karşısında sıradan bir rakip yok. Her türlü Jeon alır." diyerek seyircilerden biri de ona karşılık verdi.

Onlara aldırmadan atağa geçtim.

Sol ve sağ olmak üzere art arda yumruklarımı savurdum. Yumruklarımdan bir tanesi neredeyse kafasına gelecekken kolları ile kafasını korudu. Böylece sert yumruğumun hedefi kolu oldu.

Kolu kesinlikle moraracaktı.

Bu sefer sağ kroşe yaptım. Sol kolunu kalkan olarak kullanıp yumruğumu engelledi ve o da sağ kroşe yaptı. Sola doğru eğilerek kurtuldum. Ve hızla aparkat hareketini yaptım.
_____________________________________
(Aparkat; Aşağıdan yukarıya doğru
çeneye vurulan kroşe yumruk.)

"Siktir!" diyerek çenesini tutarak geri geri yürüdü.

Kendine gelmesini beklemeden sağ ayağımla sol uyluğuna sert bir tekme attım.
Sendeleyerek dizlerinin üstüne düştü.

"Sol taraf, değil mi? Geçmiş yaralanma."

Öfkeyle "Öyle olsa ne olur?" dedi ve ayağa kalktı.

Sırıtarak atağa geçtim.

Sağ yumruğunu sert bir hareketle savurduğun da eğilerek yumruğu yemekten kurtulup eğilmiş olan gövdemi bozmadan arkasına geçtim. Belinden tutup yükseğe kaldırarak hızlı bir şekilde yerle buluşmasını sağladım.

"Ah! Sikeyim seni Jeon!"

Yüz üstü yatmasını sağlayıp hemen üstüne çıktım. Hareket etmemesini sağlamak için sol dizimle, sol omzuna baskı yaptım. Sağ dizimi ise bel kısmına sabitledim ve sağ kolunu tutup kendime sert bir şekilde çekip tuttum.

Ve salonu acı çığlığı doldurmuştu.

Hakem hızla yanımıza gelip saymaya başlamıştı.

"Bir!"

"İki!"

"Ve üç!"

Üstünden kalktım.

Hakem elimi tutup havaya kaldırdı ve yüksek bir sesle, "Kazanan Jeon Jeongguk!" diye bağırdı.

Bu seferde salonu seyircilerin tebrik sesleri doldurmuştu.

Nefes nefeseydim. Aynı zamanda ter içinde. Hakem elimi bırakıp yeni bir maç için farklı bir ringe giderken hala yerde yatan adama baktım.

Yanına adımladım.

"Fazla mı serttim?" diyerek elimi ona doğru uzattım kalkması için.

"Hemde nasıl, adi herif." dedi ve elimi tutup ayağa kalktı.

Kıkırdadım. "Karşına benden daha iyileri ve daha sert dövüşenleri çıkmıştır eminim."

"Açıkçası şu ana kadar karşıma bu kadar iyi ve sert dövüşen biri çıkmamıştı."

"Bu şeref bana mı ait?" dedim sırıtarak.

"Egonu çek, seni göremiyorum."

Güldüm.

"İyi maçtı, Jeon. Bi ara tekrarlayalım."

"Tabi." dedim alayla. "Ben bir polis karakolu yönetiyorum. Hatırlatırım. Çok fazla boş vaktim olmuyor."

"Hangi polis karakolu yöneten bir kişinin boks maçı yaptığı görülmüş?"

"İşte şu an." dedim ellerimi belime yerleştirirken, kafamı bir kez aşağıya eğdim kendimi göstermek amaçlı.

"Bunun için fazla gençsin. Ve de yakışıklı."

"Bana mı yürüyorsun?"

"Yürümek? Ağzımın içini kan çukuruna çevirmene rağmen mi?" dedi ve ağızlığını çıkarıp kanlı dişlerini ve ağzını gösterdi.

İğrenti ile yüzümü buruşturdum.

"Aptal." dedim ve ring'in halatını kaldırarak çıktım.

"Vazgeçtim. Tekrarlamayalım. Görüşmemek üzere!" diyerek arkamdan bağırdığında göz devirmekle yetindim.

Soyunma odalarına geldiğimde derin bir nefes aldım. Ellerimdeki bandajları çıkarttım sonra da şortumu ve İç çamaşırımı. Havlu alarak kabinlere adımladım.

Ve duş kabinlerinden birine girdim.

Ilık suyu ayarladım ve bir süre öylece suyun altında kaldım.

İyi gelmişti.

Kısa bir duşun ardından durulanıp, havluyu da belime sarıp çıktım.

Spor salonlarında olan düz bir masa ve üstünde de kurutma makineleri vardı. Oraya gittim buharlanan aynayı ellerimle silmeye başladım.

Aynanın buharını silerken arkamda gördüğüm tanıdık yüzle kaşlarım hafif çatıldı.

"Senin burada ne işin var?"

"Konuşmaya geldim."

"Konuşacak bir şey yok."

"Hayır, va-" Saç kurutma makinesini çalıştırmamla cümlesi yarıda kesildi.

Aynadan göz devirdiğini gördüğüm de umursamadım ve saçlarımı kurutmaya başladım. Gözüm saniyelik ona kaydığın da kollarını önünde birleştirip beni izlediğini gördüm.

Gözleri her zaman üzerimde olurdu.

Neredeyse on dakika olmuştu ve hala beni beklemesi ne kadar inatçı olduğunun bir göstergesiydi.

Makineyi kapatıp kablosunu toplarken "Ne kadar inatçı biri olduğunu unutmuşum." dedim mırıldanarak.

"Belli."

"Pekala," Ona döndüm. "Neden buraya geldin?"

"Dediğim gibi, konuşmak için. Ve sana hisslerimi söylediğimde benden kaçtığın için."

"Doğru ya, birdenbire birbirimizin kaderi olduğumuzu söylemiştin."

Bu olay, telefonda tartıştığımız günden sonra olmuştu ve kesinlikle ondan kaçmıyordum. Sadece boş vakitlerimi dolduruyordum. Mesala boks yaparak ya da maçlara katılarak.

"Sana yaşattığım onca şeyden sonra şüpheyle yaklaşmanı anlıyorum ama benim gözüm senden başkasını görmüyor."

"Beni incittin, Taehyung. Hem de çok incittin. Henüz unutmadım yaptıklarını ve söylediklerini."

"Anlıyorum." diye mırıldandı. Bana doğru adımlarken "Bak son zamanlarda ilişkimiz hakkında çok düşünüyorum." dedi.

Kaşlarım anında çatıldı. "Hangi ilişki tam olarak?" Sinirlendiğim ses tonumdan bile belli oluyordu.

"Bir şey fark ettim. Bu ilişkiye kendimizi tamamen adayamamamızın bir sebebi-"

"Senin Boguma inanman." diyerek sözünü kestim. "Ayrıca, ben kendimi adamıştım."

"Benim adayamamış olmamın bir sebebi, seni dinlemememdi. Senin tek bir söz söylemene izin vermeden.. bitti."

"Bir de bana güvenmemiş olmandan."

"Haklısın. Ama beni de anla, lütfen."

Sessiz kaldım.

"Jeongguk." dedi ve ellerimi tuttu.

"Olayları senin açından dinlemek istemiyorum." Ellerimi, ellerinin arasından çektim ve direkt olarak gözlerinin içine baktım.

"İlişkimizin son bir yılında bana o kadar kötü davrandın ki, aşırı tepki gösterdiğimi söyleyemezsin."

"Söylemiyorum, bebeğim."

Bebeğim.

Bu kelimeyi ondan duymayalı çok uzun zaman olmuştu.

Bebeğim.

"Seni anlaması gereken benim."

"Ne?" Bu cümleyi beklemiyordum.

"Bir polissin. Ve benim gibi biriyle ilişki yaşaman bile mesleğin açısından tehlikeliydi ama sen bunları umursamadın."

"Çünkü kalp istediğini ister." dedim fısıldayarak. Ben bile kendimi zor duymuştum ve onun da duyduğundan emin değildim.

"Efendim?"

"Yok bir şey." diye mırıldandım.

"Pekala," tekrar ellerimi tuttuğunda geri çekmedim. "Dünyanın parçası olmak istiyorum, bundan eminim."

"Abartma. Senin hazır olman, benim de olduğum anlamına gelmiyor. Zamana ihtiyacım var."

"Beklerim. Ne kadar sürerse sürsün."

"Taehyung, bir şey demeden önce-"

"Hayır, önce beni dinlemelisin, tamam mı?" diyerek bu sefer o sözümü kesti. Ellerinin tutuşu sıkılaştığını hissediyordum.

"Sana deli oluyorum Jeon."

Gözlerim şaşkınlıkla büyürken sessizce diyeceklerini bekliyordum.

"Ama bana bu işin bittiğini.. ikimiz için umut olmadığını söylüyorsan seni rahat bırakırım. Ama bir ihtimal varsa, yüzde bir bile olsa, bir gün beni affedip bunu isteme ihtimalin varsa.. beklerim."

Bana bir adım attı. Ayaklarımız birbirine değerken ne kadar yakın olduğumuzu fark ettim.

"Söyle bana Jeon."

Parlak gözleri gözlerime sabitliydi.

"Bitti mi?"

Dudaklarım istemsizce aralanırken ne diyeceğimi düşünüyordum. Ama bir şey söylememe kalmadan tekrar konuştu.

"Yoksa hayatımın hatasını telafi etmek için az da olsa bir ihtimalim var mı?"

Ve sessizlik.

Yavaşça ellerimizi ayırdım ve ondan uzaklaştım.

"Jeongguk..." diye fısıldadı.

Hızla eşyalarımı topladım. Çantamı çıplak omzuma asıp ayakkabılarımı elime aldım.

Kapıya doğru yürüdüm. Kapı kolunu çekip kapıyı açtım. Çıkacakken durdum.

"Bence," diye kafamı çevirip omzumdan ona doğru baktım. Gözleri dolu bir şekilde bana bakıyordu.

"Yüzde bir ihtimal kesinlikle var, Kim." diyerek soyunma odasından çıktım.

Bir kaç adım atıp durdum. Elim istemsizce hızlı atan kalbimin üstüne gitti. Daha fazla onunla kalsaydım kesinlikle iyi şeyler olmayacaktı.

Titrek bir nefes verdim.

Son kez, çıktığım soyunma odasının kapısına baktım. Ve üstümü giymek için başka bir soyunma odasına doğru yol aldım.

Arkamda mutluluktan ağlayan bir Kim Taehyung bıraktığımı bilmeden.

_

-Yazar

"Gergin misin?"

"Belki biraz."

"Tam olarak ne için?"

Sessiz kaldı.

"Daha iyi hissedeceksen," yüzlerini birbirine yaklaştırdı. "Ödüm patlıyor."

"Ya, tabii." diyerek göz devirdi. "Polis olduğumdan beri cinsel bir ilişkim olmadı. Ama senin illa ki olmuştur."

"Tamam, seninle tanışmadan önce aktif bir cinsel hayatım vardı."

Tek kaşını kaldırdı sorgularcasına.

"Bu seni görene kadar devam etti. Bana inanmayacaksan Taehyung'a sorabilirsin. Kendisi hayatıma dair en ufak bir şeyi bile biliyor. Ve sen Min.."

Kaslı kollarını ince bele sardı.

"Sen çok özelsin, Min Yoongi."

Burunlarının ucunu birbirine sürttü.

"Her şeyi berbat etmek istemiyorum."

Yoongi, kaslı ama Jimin'e kıyasla ince kalan kollarını geniç omuzlarına koydu.

"Berbat etmezsin."

Ve alınlarını birbirine yasladı.

"Seni istiyorum." diye mırıldandı.

"O zaman istediğini almalısın."

Alınlarını ayırdı ve gözlerine baktı, Jimin. Emin olmak istiyordu. Ama karşılaştığı manzara koyulaşan gözlerinin direkt olarak dolgun dudaklarına bakmasıydı.

"Öyle mi diyorsun?" diye mırıldandı kalınlaşmış sesiyle dudaklarına doğru.

"Hmhm." dedi gülümseyerek.

Belindeki ellerini hızla dizlerinin altından geçirerek kucağına aldığında ani hareketinden dolayı korkuyla kollarını boynuna doladı Yoongi.

Bacakları belinin iki yanından sarkıyordu ve şaşkınlıkla sırıtan suratına bakıyordu.

Arkadaki yatağa adımlarken bacaklarını sallandırmayı keserek beline sardığında şaşkınlığını bırakarak kıkırdadı.

"Bu ani atağını beklemiyordum." diye mırıldandı keyifle sırıtırken.

"Ben de senin bu kadar güzel gözükmeni beklemiyordum." diyerek karşılık verdi Jimin ve sırtı yatağı görecek şekilde durdu.

"Güzel miyim?"

"Değil misin?" Kurduğu cümle ile birlikte gözlerini devirdi ve boynundaki ellerini sıkılaştırarak yüzlerinizi yakınlaştırdı.

"Yoon-" dudaklarında hissettiği sert baskı ile neye uğradığını şaşırmıştı.

Yoongi dudaklarını sertçe dudaklarına bastırdıktan sonra aynı sertlikle alt dudağını dişleyip emmeye başladı.

Şaşkınlığını bir kenara bıraktıktan sonra gözlerini kapatarak ona karşılık vermeye başladı Jimin.

Yoongi'nin elleri, Jimin'in siyah tutamlarını bulup çekiştirdiğinde, sert çekişinden dolayı hafifçe inledi.

Ardından dudaklarını hiç ayırmadan arkadaki yatağa oturdu. Yoongi kucağına oturduğu için yükselmesiyle Jimin de başını yukarı kaldırarak onu öpmeye devam etti.

Dili diliyle buluştuğunda ensesinde ki ellerinden birini çenesine ve boynun arasında ki kısma bastırdı. Diliyle dilini okşarken kendini tutamayıp hafifçe inledi Jimin.

Ondan çok etkileniyordu.

İnleyişiyle birlikte Yoongi'nin dudaklarının gerildiğini hissetti. Ondan etkilenmesi Yoongi'nin çok hoşuna gidiyordu. Bundan emindi.

Jimin son kez onun üst dudağını, Yoongi de alt dudağına bir öpücük kondurdu ve ayrıldılar. Nefes nefese kalmış bir şekilde alınlarını birbirine yasladılar.

Bir süre o şekilde sessizce beklediler.

Nefes sesleri ve hızlanmış kalp atışlarını net bir şekilde duyabiliyorlardı. Jimin uzun zamandır hissetmediği huzur duygusuyla gülümseyerek gözlerini açtı. Gözlerini açmasıyla Yoongi'nin zaten onu izlediğini gördü hafif bir tebessümle.

Boynunu kavrayan elini kaydırarak yanağına getirdi ve baş parmağı ile hafifçe okşadı. Bu hareketiyle beraber Jimin'in göz bebeklerinin büyüdüğünü gördüğünde sebebi olduğunu bilmek çok hoşuna gidiyordu. Gözlerinin içine bakarken konuşmuyorlardı. Yoongi dudaklarını uzatarak çenesine bastırdığında gözlerini kapatarak gülümsedi. Ardından geri çekilirken kapalı gözlerine de birer öpücük bıraktı.

"Yoongi..."

İsmini söylediğinde gözlerine baktı. Fakat konuşamadı, gözlerinin içine bakarken sesini çıkaramadı. Sonra onun kadife sesini duydu.

"Seni seviyorum, Park Jimin."

Jimin de ona olan aşkını söyleyecekti ki tekrar dudaklarını birleştirdi.

Elleri uyluklarından taşan kalçaya kaymış, büyük elleriyle kavradığı gibi sıkmıştı.

Bu hareketiyle Yoongi ağzının içine inlemesini bırakmıştı.

Elleri omzuna indi ve ağırlığını vererek kasıklarına ileri geri sürtündü. Dolgun kalçalarındaki elleri sıkılaştı.

Dudaklarını yavaş bir şekilde ayırdı.

"İstiyorum." dedi Yoongi dudaklarına doğru.

"Ne istediğini söylersen sana daha iyi yardımcı olabilir. Kelimelerini kullanmalısın, bebeğim."

"Seni.." hızlı bir ritimde kalçasını oynatmaya başladı. "İçimde istiyorum." diyerek tamamladı cümlesini.

Hissediyordu.

Büyüyüp kalça arasına baskı yapan penisi şortundan bile hissediyordu. Kararan gözleri ise en büyük kanıtıydı.

Büyük elleriyle dolgun kalçayı acıtacak kadar sıkıp kucağındaki hareketlerini yardım ederken yetmiyormuş gibi kendini de arada yukarı itiyor, penisini hissetmesini sağlıyordu.

Jimin daha fazla dayanamadı ve dolgun kalçalarındaki ellerini birini beline birini de sırtına yerleştirip hızlı ve dikkatli olarak kaldırıp sırtı yumuşak yatakla buluşmasını sağladı.

Bacakları iki yana açılmış belinin etrafında duruyordu. Kırık dizlerinden tutarak kendisine çekti. Kalças arası doğrudan penisine çarpmıştı.

Yoongi'nin yanakları hafif bir kırmızılıkla parlarken gözleri ne yapacağını merak ediyormuş gibi sadece ona odaklıydı.

Şortunun açıkta bıraktığı beyaz bacaklarında ellerini gezdirdi. Elleri bacak arasına yaklaştığında dudakları hafif aralandı.

Nefesleri yavaş bir şekilde sekteye uğrarken "Jimin.." diye mırıldandı.

Bu manzarayla titrek bir nefes aldı Jimin. Bacaklarındaki tutuşu sıkılaştı ve şortunun üzerinden penisini deliğine doğru bastırarak hareket ettirdi. Üstüne doğru eğilirken "Güzelim.." diyerek karşılık vermeyi de unutmadı.

Ellerinin altında kıvranıyordu resmen.

Tekrar dudaklarına yapıştığında dilini hiç beklemeden dudaklarının arasından sokmuştu. Islaklığını ve tükürüklerini tüm ağzına yayarken ikisi de ufak mırıltılar çıkarıyordu.

Dudaklarını adeta yerken arada dişlerini dudak içlerine geçiriyor, ardından diliyle ağzını talan etmeye devam ediyordu.

Sert bir öpüşmeydi.

Islak sesleri odanın içinde yankılanırken temastan dolayı şişen ve sertleşen penisini daha ne kadar zorlayabilirdi bilmiyordu. Üstelik Yoongi'nin de buruşan yüzünden zorlandığını biliyordu.

Son kez minik dudaklarını emip büyük bir şapırtı sesiyle ayrılmıştı ondan. Dudaklarının arasında tükürükten oluşan köprüye kaydı bakışları. Nefes nefese kalmışlardı. Dağılmış ve acı çeken ifadesine bakarken içi alev alev yanıyordu.

"Sana doyamıyorum resmen." diyerek üstünden kalktı ve sağ elini sırtına atarak üstündeki kumaş parçasını tutup bir çırpıda çıkarttı. Daha sonra elleri altını buldu. Eşofmanıyla birlikte iç çamaşırınıda çıkarttı ve bir kenara fırlattı. Şu an Yoongi'nin karşısında tamamen çıplaktı.

Yoongi'nin kararmış gözleri, Jimin'in vücudunda gezindi. Üstüne doğru eğilirken gözleri kasık bölgesine doğru indi.

Gözleri şaşkınlıkla büyürken "Büyük. Çok büyük. Bunu nasıl içime alacağım?" dedi dehşetle.

"Abartma, bebeğim." diye mırıldandı dudaklarına doğru. Elleri şortunu bulmuştu. Şortunu indirmek için parmaklarını bel lastiğinden içeri soktu. Fark ettiği şeyle "İç çamaşırı giymedin mi?" dedi şortunu kalçalarından çıkarırken.

O an sadece giymeye üşenmişti aslında ama "Hmhm." diyerek onayladı Jimin'i.

Kıkırdadı. "Çıldırmak üzereyim."

Şortunu bacaklarından çıkararak bir kenara fırlattı.

"Temizlendin mi, Yoonie?"

"Birlikte temizlendik ya!" dedi utana sıkıla.

Güldü. "Doğru."

Üstündeki t-shirt'ü de hızla çıkartıp kenara fırlattı.

"Kondom kullanmamı ister misin?"

Ona kalırsa hayır ama Yoongi'nin fikirleri daha önemliydi.

"İstemiyorum."

Kafasını olumlu anlamda salladı.

Gözleri, Yoongi'nin bembeyaz boynuna takıldı. Boynuna doğru eğildi ve iz bırakmadan çekinmeyecek şekilde emmeye başladı ince teni. Hassaslaşmasını belli eden mırıltılarla kalçasını penise doğru sürttü. İkisinde uyarılıyordu resmen. Hissettiği çıplak tenle kokusunun yoğun olduğu tarafa doğru kafasını hareket ettirdi ve dişleriyle ince deriyi ezip diliyle ıslatmaya başladı.

İzlerini bırakırken "Çok güzel kokuyorsun." diye mırıldandı ve burnu'nun ucunu beyaz boyuna sürttü.

"Jimin.."

Kafasını boynundan çıkardı.

"Seni hazırlayalım." diyerek dudaklarına öpücük bırakarak kalça arasına indi.

Pürüzsüzlükle birlikte kasılıp duran deliği görmesi sertçe yutkunmasını sağladı. Islaktı çevresi. Kalçasından da sıvısı geliyordu.

Dudakları kendisini davet eden deliğe kapandı. Duyduğu ince sesli büyük inleme ona zevk veriyordu. Yoongi ilk defa böyle bir şey yaşıyordu ve tatmadığı duygular ve hislerle kafayı yemek üzereydi.

Öncekilerden daha farklıydı. Daha zevklisiydi. Ve daha iyisi.

"Ah! Jimin! Jim-mm."

Deliğinin içine aniden giren dil ile "Siktir!" diyerek göz kapaklarını sıkıca kapattı ve başı arkaya doğru düştü. Zevkten dudakları aralanırken deliğinin içindeki dili hissederken kasılıyor, uyarılıyordu adeta.

Elleri Jimin'in siyah tutamlarını buldu ve sıkıca tutup devamını ister bir şekilde kendine bastırdı.

Yoongi daha fazla kendisini tutamadan göğsüne boşaldığında yanaklarındaki kırmızılıkla nefes nefese kalmıştı.

Jimin tadı damağına bulanan sıcak delikten ayrılıp dudaklarındaki güzel tadı emerken ayaklandı ve parlayan göğsüyle kendisine bakan bayık bakışlarla yutkunurken eğilip Yoongi'nin göğüs ucuna sıçrayan menisini emerek daha da kasılmasını sağladı.

Yoongi terleyen saç diplerine ellerini geçirip Jimin'e baktı ve üstünden kalkıp dik konuma gelerek bir dizini yatağa sabitlemiş diğer bacağı ile yerden destek alan sevgilisinden bakışlarını ayırmadı. Çok iyi hissediyordu.

Jimin büyük ve artık kızaran aletine soğuk elini sarıp inlerken bir iki kez çekiştirdi ve Yoongi'ye yaklaşıp hala biraz sert olan aletinin üstüne koydu. İkisinden de bir inilti dökülürken Yoongi sevgilisinden önce davranmış ve iki elini de aletlerine sararak çekiştirmeye başlamıştı. Jimin'in ucundan sıvı akıyordu ve Yoongi'ye kıyasla daha uzun ve kalındı.

Jimin kesik ve kalın bir sesle "Yavrum benim..." diye konuşup işaret ve orta parmağını Yoongi'nin daracık girişine dayayıp içine kaydı. Yavaşça makas hareketlerine başlarken boştaki eliyle de dolgun kalçasını sıkmaya başlamıştı.

"Jimin, a-artık biliyorsun."

"Biliyorum."

Biliyordu. Artık Yoongi'nin onu sevdiğini adı kadar emindi ve biliyordu.

Jimin birkaç hareket sonrası parmaklarını içinden çıkarmış ve üzerine eğilerek dudaklarını birleştirmişti yine. Onu öpmeye doyamıyordu. Dilleri birbiriyle savaş halindeyken Yoongi yeniden sertleşmişti.

"Sevgilim, doldur içimi."

Jimin son kez sert bir şekilde alt dudağını ısırmış ve kanamasını sağlarken pozisyonunu düzeltip aletini eline alıp ucunu Yoongi'nin deliğine sürtmeye başladı.

İkisi de ıslak olduğundan deliği adeta kendisini içine çekiyordu. Jimin daha fazla bekleyemeden kendisini aniden en derinlerine uzanıp içini doldurdu güzelinin. Yoongi en yüksek çığlığını geceye bırakıp Jimin'in dolan gözleriyle kafasını geriye atarak ağzından sert inlemeler dökülmesini sağladı. İkisi de yanıyordu resmen.

"Ah, Yoongi-m."

Jimin hareket etmeye başladı, küçük sevgilisinin bacaklarını daha da ayırıp tam temaslarını sağladı ve ellerini birbirlerine kenetlediler. Yoongi gitgide içinde hızlanan sevgilisiyle gözyaşlarını tutamazken canının acıyıp acımadığını anlayamıyordu bile.

Zevk, tek hissettiği buydu.

Jimin'in altında beşik gibi sallanıyordu ve bu görüntü Jimin için paha biçilmezdi.

Kulaklarını dolduran tenin tene çarpma sesiyle ve hafif inlemelerle dayanamadı. Parmakları iç içe olan sevgilisini üzerine çekti. Jimin eğilip göğsünü göğsüne kapattı, kollarını kafasının etrafına sararak boynuna gömüldü ve sert hareketlerine devam etti. Yoongi ise bir saniye bile beklemeden yapılı ve geniş sırtta tırnak izlerini bırakmaya başladı.

"Ah, çok.. çok darsın. Ve sıcak. Delirmek üzereyim." dedi vuruşları arasında.

Kafasını gömdüğü boyundan çıkarttı ve dudaklarını birleştirdi. Yoongi'nin zevk noktasını bulup çığlığının ağzının içinde kaybolmasını sağladı.

"Jimin! Hızlı, daha hızlı sevgilim."

Yoongi zevkten mırıldanırken Jimin'in ne kadar sert olduğunun farkında değildi aslında. Jimin küçüğünün istediğini yaptı ve daha da hızlanıp sertleşti.

"Jimin." diye inledi Yoongi zevkten dolan gözlerini kırpıştırarak.

Göz kenarlarından gözyaşları akıyordu ve bunun sebebi zevk noktasını defalarca hiç hızını kesmeden ezen sevgilisiydi.

"Ağlıyor musun?" dedi kalın ve koyulaşan yeşil irisleriyle.

Terden dolayı ıslanan saç dipleri, zevkten dolan parlak gözleri, kızaran yanakları, inlemelerinden dolayı minik kiraz dudaklarının kapanmayışı ve beyaz boynundaki kızarmış aynı zaman da moraran izler ile daha fazla ne kadar dayanılmaz olabilir diye düşünüyordu.

"Öpüşmek istiyorum."

Yoongi'nin bu görüntüsü Jimin'e her şeyi yaptırabilirdi. Sorgusuz sualsiz yapardı da.

Tekrar üzerine eğilerek dudaklarını birleştirmişti. Hızlı ve sert vuruşlarından dolayı dağınık öpüşüyorlardı. Yoongi'nin elleri, Jimin'in siyah tutamlarını buldu yeniden. Parmak uçları saçları arasında geziyor arada bir ellerini ense kısmına indirerek kendine daha çok çekiyordu Jimin'i.

Nefes almak için yüksek sesli bir şapırtıyla ayrıldılar.

Kendini sınırda hissediyordu.

Bu yüzden "Geleceğim." dedi nefes nefese.

Bacaklarını Jimin'in beline dolayıp "İçime gel." dedi tek nefeste.

Sert vuruşlarına devam ederken içine boşalmaya başladı. Yoongi içinde hissettiği sıcaklıkla beraber beli yay gibi gerilirken derin bir şekilde inlerken kendini daha çok Jimin'e bastırıyordu.

Her sert ve hızlı vuruşunda zevk sıvısı Yoongi'nin deliğinden taşıyor, akıyor aynı zaman da penisi ve kasık kısmı kendi zevk sıvısı bulaşıyordu. Daha önce kadar fazla orgazm olduğunu hatırlamıyordu Jimin.

Orgazmı bitince vuruşlarını kesti ama içinden çıkmadı.

Sessiz oda da sadece nefes sesleri duyuluyordu.

Jimin kafasını Yoongi'nin göğüsüne yasladı ve gözlerini kapattı. Çok iyi hissediyordu ve enerjisi bitmek yerine sanki daha da artıyordu. Aynısı Yoongi için de geçerliydi. Daha fazlasını istiyordu.

Bu yüzden dudaklarını aralayıp "Jimin, kucağında zıplamak istiyorum." dedi dürüstçe. Yalan değildi deli gibi bacakları ağrıyana kadar Jimin'in kaslı uyluklarında zıplamak istiyordu.

Ve o gece sabaha kadar bedenleri kaç kez buluştu bilmiyorlardı. Tek bildikleri birbirlerini deli gibi sevdikleriydi.

_

_

_






























Bölüm atmak için doğru zaman emin değilim ama sizi daha fazla bekletmek istemedim. Umarım bölüm beklentilerinizi karşılar çünkü ben beğendim yazdığım en iyi bölümdü benim için.
<3

_

10 bin okuma için de ayrı teşekkür ederim <7

Continue Reading

You'll Also Like

dahlia By julie

Fanfiction

205K 21.8K 30
sıradan bir aşk istemiyorum, lanet bir fırtına istiyorum. uykusuz geceler ve sabahın dördünde bitmek bilmeyen sohbetler istiyorum. tutku ve çılgınlık...
144K 19.9K 68
+82 10 1311 5960: Hamileyim. JJK: Kimsin?
157K 6.3K 41
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.
11.8K 1.7K 23
texting