İMKÂNSIZIN AŞKI

By mavimsisiyah16

7.2K 833 4.5K

Zor bir dönem geçiren Kumru, her daim yanında olduğunu sandığı sevgilisinin ihanetine uğrar. Bir yandan hasta... More

0.1~
0.2~
0.3~
0.4~
0.5~
0.6~
0.7~
0.8~
0.9~
1.0~
1.1~
1.2~
1.3~
1.4~
1.5~
1.6~
1.7~
1.8~
1.9~
yılbaşı 2.0~
2.1~
2.2~
2.3~
2.4~
2.5~
2.6~
2.7
2.8~
2.9~
3.0~
3.1~
3.2~
3.3~
3.4~
3.5~
3.7~
3.8~

3.6~

60 15 212
By mavimsisiyah16

Selam canlarım.

Biraz geç oldu ama güzel oldu.

Size harika bir bölüm ile geldim. Bu bölüm hepinize derin ve yürekten bir 'oh' dedirtecek.🕊

Konuşma ve soruları bölüm sonuna bırakıyorum.

Hepinizden bol bol yorum ve oy bekliyorum. Hadi şu yazarınıza yapın be bir güzellik😥

Keyifli okumalar🌸
_

___________________________

4 gün sonra

Her şey ya başlayacak, ya da son bulacak...

Dört koca gün. Koca dört asır belki de.

Selim abi ile -her ne kadar zorlamsamda- konuşmamızın üzerinden dört koca gün geçmişti. Normal insanların hayatında bu dört gün bir derenin durgun suyu gibi geçerken, benim hayatım ne kadar aksilik, ne kadar gürültülü olabilirse öyle geçmişti.

Selim abiyle konuştuğumuz günün sabahında ilk işim fakültede ki bir hocamın yardımı ile hızlı bir şekilde darp raporu çıkartmak olmuştu. Ondan sonra ise Tolunay'ın bir ablası olduğunu ve adının Güneş olduğunu öğrenmiş ve bu zamana kadar bunu bilmediğim için kendime kızmıştım. Burada olmaması nedeni ile kendisiyle henüz tanışamamış ama onun yardımları sayesinde avukat olan bir arkadaşından bize yardım etmesini rica etmişti. Kendisine telefondan edebileceğim kadar tüm teşekkürlerimi etmiştim. Aynı zamanda da en yakın zamanda Antalya'ya geleceğini öğrenmiştim.

Üçüncü gün ise avukatım olmayı kabul eden Beliz abla ile konuşmuş tüm yaşadıklarımı eskisi kadar yıkılmadan, acı çekmeden, belki de en basitinden üzülmeden anlatabilmiştim. Ondan sonra ise hazırlayabilecegimiz bütün evrakları, dosyaları bir gün içinde hazırlamaya çalışmış, geri kalan bir, iki evrğı da kendisinin halledeceğini söylemiş ve ayrılmıştık. Bu beni o kadar sevindirmişti ki bizimkilere en sevdikleri şeyleri yapmış akşama eve çağırmıştık.

Ardından sabah erkenden fakülteye gelmiş, sabahtan ilk iki derse girmiş bir sonraki dersi beklerken telefonuma gelen bir mesaj ile ne olduğunu anlamadan, belki de o an ne olduğundan çok kendi isteğimi yapmak geçmişti aklımdan bilmiyorum. Uraz'ı aramıştım. Onun dersinin olmaması beni sevindirmişti. Benim yüzümden eksik dersleri olsun istemezdim.

Ona kısaca olanları anlatmamın ardından yaklaşık yirmi beş dakika sonra beni almaya gelmiş, beni aldıktan sonra beraber karakola geçmiştik. Yolda giderken Selim abiyi aramış oraya geldiğimizi söylemiştik. Oraya vardığımızda Selim abi ile konuşmuş ona son durum hakkında bilgi vermiştim. Her şeyi anlatmamın ardımdan müdürün yanına gitmişti. Tam bir saat sonra yüzündeki umut dolu gülümseme ile yanımıza gelmişti.

O bir saat içerisinde ekip arkadaşları ve müdürü ile toplantı yapmış, ufak bir operasyon düzenlemeye karar vermişlerdi. Bu fikir beni ve Uraz'ı şaşırtmış olsada asıl şoka uğratan şuydu ki: benim Kaan'ın buluşma teklifini kabul etmem, psikopatça tavır ve davranışları ile beraber bana bulunduğu ufacık bir temas ile beraber olaya anında polis ekiplerinin müdahale etmesi.

Normal şartlarda onunla aynı şehirde bile bulunmak bana zulümken böyle bir fikri kabul etmem bana bile tuhaf gelmişti. Evet ben Selim abinin bana geldiği teklifi kabul etmiştim, ama... ama açlık grevine girmiş gibi prostesto eden bir Uraz'ı saymazsak!

Selim abinin teklifini duyar duymaz reddetmiş, beni böyle bir psikopatın önüne bu kadar kolay atmayacağını söylemişti. Ama nafile... Ne yapıp, edip onu bu kararından vaz geçirmiş başka çağremizin olmadığını anlatmıştım. Yaklaşık iki saatlik bir döngüye girmiştik. O beni bu karardan vazgeçirmeye çalışırken, ben de onu vazgeçirmeye çalışıyordum. Ve evet, galip benim!

Yaptığım iyi miydi, kötü mü? Bilmiyordum. Ama artık yok olmuş bir gücün son demlerinden bile birer parça kalmamıştı. Yani kısacası; özgürce uçan Kumru kuş'unun kanaďı kırılmıştı. Ama çiseleyen yağmur damlalarının altında Uraz ile oturduğumuz bir gece de onun dediğini yapma sırasıydı. 'Kumru kuşları, özgürce uçabilmek için varlardır. Kanadı kırık olan kumru kuşu çok şanslı, onu iyileştirmek isteyen ve onu çok seven Uraz'ı, arkadaşları var. Kumru kuşu er ya da geç özgürce uçacak sana söz veriyorum. Uraz sözü...' demişti. Haklıydı.

Şimdi ise tam tamına 20 dakika sonra her şey bitecekti. Kulağımda ki siyah kulaklığa tekrardan elimi attığımda Selim abinin sesini duydum. "Kumru, kardeşim... anlıyorum gerginsin ama biraz sakinleşmeli ve kendini rahatlatmaya odaklanmalısın." Onun cümleleriyle elimi kulaklığın üzerinden çekmiştim. Tam cevap verecektim ki Uraz'ın sesi doldurdu kulaklarımı. "Ya abi Allah aşkına nasıl sakin olsun? Göz göre göre, kendi ellerimizle o şerefsizin yanına yolluyoruz kızı!" Dedikten sonra kafasını bana çevirip ellerimi tutu. Bu hareketi içimi titretirken aynı zamanda da kalbimi eşsiz bir huzur kaplamıştı. "Kumru, güzelim... emin misin bunu yapmak istediğine? Bak emin değilsen, içinde ufacık dahi olsa bir şüphe varsa söyle. Oraya gidip o adi herif ile karşı karşıya kalmak zorunda değilsin. Kalmanı istemiyorum..." dolu gözlerimden bir damla yaş süzülmüştü. O sırada arabanın kapısının açıldığını ve Selim abinin dışarı çıktığını görmüştüm. Bakışlarımı tekrar Uraz'a çevirdiğimde onun hala beni izlediğini fark etmiştim.

"Uraz... Artık yaşamayı geçtim söylemeye, dinlemeye, görmeye bile gücüm yetmiyor. İnan bana, zarar verdiği tek kişi ben olsaydım, böyle bir şeye asla karışmazdım ama konu sevdiklerime gelince işler değişiyor. En basitinden kolumdaki bıçak yarası..." son kelimem ile ellerimin arasındaki ellerinin titrediğini hissetmiştim.

"O yara beni fiziki olarak gram etkilemedi biliyor musun? Ama onu her gördüğümde kendimden çok dışarıdaki onlarca genç kızı düşünmeden edemiyorum. Kaan psikopatın teki, Uraz. Ben kendimi koruyamasam bile benim babam var, abim var, Uzay var, kardeşim dediğim insanlar var. Sen varsın... Ben kendimi koruyamasam bile sizler beni korursunuz ben bunu biliyorum ama ya dışarıdaki o kimsesiz genç kızlar... yolda giderken bile her an, herkese bir şey yapabilme kapasitesine sahip biri o karaktersiz insan! Akli dengesini kaybetmiş bir insan o, her an, her yerde, herkese bir şey yapabilir. Bir önce biri veya birileri tarafından bu olaya müdahale edilmesi gerekiyor..."

Cümlelerim bittiğinde sesimde tükenmişti artık. Bakışlarımı karşımdaki uçsuz bucaksız, bir o kadar da huzur dolu ama aynı zamanda da kızarmış olan gözlere çevirdiğimde ellerini yavaş bir şekilde ellerimin üzerinden çektikten sonra arkasına yaslanmıştı. Derin bir nefes verip ellerini sert bir şekilde yüzünde gezdirdiğinde her bir hareketini saniye saniyesine izliyordum. Ellerini yüzünden çektikten sonra gözlerini gözlerimde sabitledi. Aralanan dudaklarından çıkacak olan kelimeyi beklerken ağzını tekrar kapatmıştı. "Uraz..." demem ile beraber:

"Eğer sana ufacık bile bir temasta bulunursa, sana milimetre kadar bile yaklaşırsa... yemin olsun Kumru, operasyon falan dinlemem o şerefsizi öldürene kadar döverim!" Rahatlamanın verdiği his ile beraber. Hafif bir şekilde gülümsedim... sıra onun içine bir nebze bile olsa şu serpmekteydi.

"Sana söz veriyorum ki; her ne kadar zorlanırsam zorlanayım, az sonra her ne yaşanırsa yaşansın kaybeden o olacak. Çok kısa bir zaman önce, çok değer verdiğim bir kişinin de dediği gibi...' Kumru kuşları havada özgürce süzülebilmek için varlardır. Kanadı kırık bir kuş iyileşemediği sürece uçamaz...' o kuşu bugün iyileştirme zamanı. Sana söz veriyorum; zarar gören ben değil o olacak!" Uraz'ın bana öyle bir bakışı vardı ki ne desem sanki eksik kalacakmış gibiydi.

O sırada arabanın kapısı açılmış ve içeriye Selim abi girmişti. "Gençler operasyon başlamak üzere. Şüpheli şahıs az önce bulunduğumuz bölgeye geçiş yapmış..." dedikten sonra gözlerini bir süre Uraz'ın üzerinde tuttuktan sonra bana dönüp: "hadi Kumru," demişti. Uraz'a yandan bir bakış attıktan sonra Selim abiyi kafam ile onaylayıp, az önce konuşurken rahatsız ettiği için çıkardığım kullandığımı kulağıma geri takmıştım. Arabadan inip arkama bir kez bile dönmeden buluşma yerine doğru ilerlemeye başlamıştım ki kulaklığımdan gelen seslere odaklandım. "Kumru bizi güzel bir şekilde duyuyorsan ellerini ceketinin cebine koy?" Selim abinin sesi ile ellerimi ceketimin ceplerine yerleştirmiştim. "Güzel. Biz seni saniye saniyesine izleyeceğiz Kumru, köşe başında adamlarımız var. Korkmanı gerektirecek bir şey yok ama sen yinede dikkatli ol Kumru!" Selim abinin sert sesi ile irkilsemde hiçbir tepki vermeden ulaştığım banka oturdum. Aradan 5 dakika geçti ya geçmedi sağ tarafımdan uzatılan kırmızı gül ile ürpermiştim. Kafamı arkaya çevirdiğimde kaşındaki minik yara bandı, yüzünü belli birkaç yerinde çizikler ve ellerindeki soyulmuş deri izleri ile karşımda duran Kaan ile midem bulanmaya başlamıştı. Yanıma geçip oturduğunda geriye doğru kayma ihtiyacı hissetmiştim. Elinden halâ almadığım gülü bama doğru uzatıp "almayacak mısın, gülüm? Demesi ile midemin kalktığını hissettim.

Kulağımdan Uraz'ın "senin gülünü..." demişti ki Selim abinin uyarısı ile susmak zorunda kalmıştı. Sorduğu soruyu es geçip: "ne istiyorsun!?" Diye sormuştum. Ağzından dökülen kıpırtı sinirlerimi bozarken "seni tabiiki de!" Demişti. Sakin ol Kumru! Sakin ol! Sadece onu biraz sı3nır edeceksin ve sana ufacık bir temasta bulunmasını sağlayacaksın, gerisi sadece polisleri ilgilendirecek.

"Dalga mı geçiyorsun sen benimle!" Diye bağırmıştım. "Seni istemenin neresi dalga aşkım? Baksana seni sevmeyen bir insan bu kadar ay uğraşır mı? Ben kaç aydır seni izliyorum, ben kaç aydır senin her şeyini seni izlettiğim insanlardan öğreniyorum. Sence de bu dalga geçmek mi?" Yüzümdeki şok olmuş ifade ile ona bakmaya devam ederken kulaklığımdan Selim abinin sesi duyuldu. "Bu büyük bir suç! Bu özel hayata ihlal... devam et Kumru, belkide onu sınır etmene gerek kalmadan çözülür bu iş." Selim abinin kurduğu cümlelerle bir umut doğmuştu içime.

"Sevgi bu değil Kaan! Sevgi; takip ettirmek, tehtid içerikli mektuplar göndermek, insanın karşısına çıkıp rahatsız edici davranışlarda bulunmak değildir!" Derin bir nefes alıp devam ettim. "Seven insan sevdiğini öldürmeye kalkar mı? Ben daha Istanbul'da iken araba ile veni ezmeye kalkmadın mı?!" Doğruydu. Öyle bir şey yapmıştı. Ama her nasıl olduysa bu işin içinden sıyrılmayı başarmıştı. Bu olaydan taygandan hiç kimsenin haberi yoktu. Gece'ye de söylememesini tembihlemiştim.

"Abi ne diyor Kumru!?, Oğlum bir sus! Bak seni karakola göndereceğim orada beklemek zorunda kalacaksın." Dedikten sonra daha sakin bir sesle konuşmaya devam etti. "Ama eğer bu dediği doğruysa ve Kaan bunu kabul ederse işte o zaman her şey daha da kolaylaşır..." umut tohumlarım filizlenmişti. "Kumru, o bir anlık sınır krizi yüzünden olmuştu bunu sen de biliyorsun. Ben sana bile isteye zarar verir miyim?" Sakin ol Kumru, az daha dayan!

"Verirsin! Verirsin Kaan. Hadi o bir anlık affedilemeyecek bir kriz yüzündendi. Ya kolumdaki bıçak yarası, ona ne diyeceksin?!" Sinirimi böyle bağırarak atmak bana o kadar iyi gelmişti ki omuzlarımda ki yüklerin hafiflediğine inanıyorum.

"Kumru, ben çok pişmanım. Biliyorum beni affetmem kolay olmayacak ama sana yemin ederim kendimi sana affettireceğim."

"Bu bir kabulleniş, bu büyük bir suç! Kumru ağzından bunu kabul ettiğine dair bir cümle alman lazım! Yapabilirsin sana güveniyorum. Sonra seni oradan alacağız." Selim abinin dediklerini nasıl yapacağımı düşünüyordum.

"Yani yaptığının cinayete teşebbüs olduğunu kabul ediyor musun? Bana zarar verdiğini kabul ediyor ve ke dini düzelteceğini mi söylüyorsun?" Demem ile beraber hiç düşünmeden

"Evet, Kumru. Seni bıçaklamam da, üzerine araba sürmemin de şerefsizce bir hata olduğunu kabul ediyorum. Ama sana söz veriyorum kendimi düzelteceğim." Bu söyledikleri ben de gram etti etmiyordu.

"Kumru! Oradan ayrıl. Düşüneceğini şöyle, bir şeyler uydur ve oradan ayrıl. Gerisi biz de kardeşim..." Selim abinin uyarısı ile başımı Kaan' a çevirip "Tamam." Dedi. Sakin bir sesle
"Tamam sana bir şans vereceğim ama..." derken derin bir yutkunma hissi ihtiyacı hissetmiştim.

"Ama?" Kaşları çatık bir şekilde bana baktığında. "Bana 2 günlük bir zaman ver. İyicene düşünmek istiyorum." Dediğimde hemen kafasını salladı. "Tamam, tamam istediğin kadar zman senin olsun. Sen bana bir şans verdin ya..." susmasi ile arkamı dönüp uzaklaşmam bir oldu. Tam sokağın köşesine gelmiştim ki arkamdan bana sarılmasıyla neye uğradığımı şaşırmıştım. Bacaklarım titremeye başlamış, başımdan aşağıya kaynar su dökülmüştü sanki. Nefesini ensemde hissederken birden belimdeki ellerin sert bir şekilde çekilmesiyle başım dönmüş ve dizlerimin üzerine düşmüştüm.

Dolu gözlerim ile sağ tarafa baktığımda Uraz'ın, Kaan' a öldürmek istercesine vurduğunu, iki kişinin onları ayırdığını görmüştüm. Daha fazla onlara bakmadan gözlerimi kapattığımda zangır zangır titrediğimi hissetmiştim. Kollarıma değen soğuk eller ile sıçrayarak geriye çekilmiş ve gözlerimi açmıştım. Bana değen kişinin Uraz olduğunu gördüğümde rahatlamıştım. Bana hüzün dolu gözler ile bakarken yanıma yaklaşmış, ellerini saçlarımın üzerinde gezdirirken "Her şey bitti..." demişti. "Her şey geçti. Sen başardın, bak oraya." Diyerek Selim abilerin olduğu yeri göstermişti. Kaan'ın arkadan elleri bağlanmış bir şekilde polis arabasına yerleştirdiklerini gördüğümde sinir boşalması yaşadığımı anlayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Uraz ellerini saçlarımda gezdirirken "Şşşş... Sakin ol. Sen bir söz verdin, ve o sözünü yerine getirdin. Dünya bir pislikten kurtulurken, tekrardan özgürce uçabilen bir Kumru kuşu kazandı..."

Her şey geçti...
Dünya bir pislikten kurtuldu.
Dünya bir Kumru kuşu kazandı.
Kötüler kaybetti,
İyiler, beyaz kuşları dilek dileyerek göklere doğru serbest bıraktı.

_____________________________

Bölüm sonu.

İlk öncelikle,

Nasılsınız canlarım?

Bu bölüm tamamen KAAN pisliğinden kurulduğumuz bir bölüm oldu.

Bu konu hakkındaki düşünceleriniz neler oldu?

Bölüm nasıldı?

En sevdiğiniz sahne?

Buraya bölüm için güzel bir söz bırakın dersem, bu ne olur?

Hadi görelim sizleri ve düşüncelerinizi🤔😍

İnstagram hesabım = mavim_sisiyah16

Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere. Hoşça kalın, sağlıcakla kalın...

Hepinizi çok seviyorum ♡♡


Continue Reading

You'll Also Like

470K 22K 48
Hiç beklemediği bir anda baba olan Bora Bey ve hiç beklemediği bir anda iş sahibi olan Sevgili Bakıcı Yasemin.. ** Gözlerimi ağlama sesiyle açtım. G...
9.5K 755 12
"Aile, benim kabuk tutmuş yaramdı ve şimdi o yarayı deşiyorlardı." Gerçek aile kitabıdır fakat birçok farkla... Çünkü Eliz evli ve hamiledir. 🤍 "Sür...
546K 27K 33
Bir gece birlikte olan bir hemşire ve bir askerin aylar sonra aynı karargahta karşılaşma serüveni... Arkanda, bir ölü bırakıp gittin ama katil deği...
51.3K 2.4K 15
Bir sabah uyandığınızda evcil kedinizin insana dönüştüğünü görseydiniz, ne yapardınız..?? Muhtemelen böyle bir şeyin gerçek olduğuna inanmazdınız, de...