Love Is Not Over - Jeon Jungk...

By stillwitthavenger

983 183 570

Yüzyıllar önce yapılan ve onları yeniden birleştirecek bir büyü... peki gerçekten onları birleştiren büyü müy... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm

9. Bölüm

98 20 23
By stillwitthavenger

Silla Hanedanlığı - 1437

Jungkook gözlerini açtığında gülümseyerek kollarında uyuyan sevgilisinin yanağını öptü. Öyle çok seviyordu ki onu sürekli onunla olmak istiyordu.

Hina hissettiği soğuklukla gözlerini araladı. Birden üşümeye başlamıştı. Arkasını dönüp ona sarılan bedene biraz daha sokuldu ve derin bir nefes aldı.

"İyi misin kiraz çiçeği?"

"Üşüyorum." Jungkook sevgilisinin sesinin değiştiğini farkedince telaşla doğruldu ve elini alnına yasladı. Hina ise sıcak bedenin ondan ayrılmasıyla yüzünü buruşturdu.

"Ateşin var." Jungkook hızla ayağa kalktığında Hina öksürmeye başladı. Jungkook kapıya çıkıp görevlilere hekim çağırmalarını söyledi ve hemen Hina'nın yanına geri döndü.

Hina'nın battaniyenin altına girdiğini görünce onu üzerinden çekip aldı.

"Jungkook üşüyorum." diye titreyen sesiyle konuşunca Jungkook'un gözleri doldu. Dayanamıyordu sevgilisini böyle görmeye.

"Böyle kalman lazım kiraz çiçeği. Yoksa daha kötü olursun."

Birkaç dakikanın sonunda kapı çalınınca Jungkook hızla gelmesini söyleyip ayağa kalktı. Hekim Prenses'inin yanına gidip yatağa oturdu ve elini alnına çıkarttı.

Kapıdaki görevlilere dönüp bir kaba su koymalarını ve temiz bez getirmelerini söyledi. Görevliler hemen istediklerini ona getirdiklerinde hekim bezi ıslatıp Hina'nın alnına koydu.

"İyi olacak değil mi?"

Jungkook'un endişeli sesini duyan hekim ona döndü ve "Merak etmeyin Prens'im. Ciddi bir şeyi yok. Birazdan ateşi düşer ve uyanır." dedi.

Jungkook biraz rahatlamıştı ama tam anlamıyla rahatlaması için Hina'nın uyanması gerekiyordu.

...

Aradan geçen birkaç saatin sonunda Hina gözlerini açtığında Jungkook hızla yanına oturdu.

"Jungkook?"

"Buradayım Hina, yanındayım." Saçlarını okşayıp alnını derince öptüğünde Hina yorgunca gülümsedi.

"Üşüyorum." diye fısıldamasıyla Jungkook sıkıntılı bir nefes aldı. Üstünü örtemezdi, ateşi yeniden yükselebilirdi ama onun bu şekilde olması da içine sinmiyordu.

Yavaşça yatağa girip Hina'nın yanına uzanmasıyla Hina ona sokuldu. Jungkook kollarını sevgilisinin beline sarıp biraz iyi hissetmesini umdu.

...

Hina öksürerek gözlerini araladığında doğrulup nefes almaya çalıştı. Boğazı çok kurumuştu, biraz su içmesi gerekiyordu.

Etrafına baktığında odada yalnız olduğunu görüp derin bir nefes aldı. Kendisini çok halsiz hissediyordu.

Üzerindeki ince örtüyü kenara atıp bacaklarını yataktan sarkıttı. Soğuk tüm vücudunu ele geçirirken yaşlı gözleriyle ayağa kalktı ve karşısındaki masaya doğru ilerlemeye başladı.

Başı dönmeye başladığında yerinde durdu ve gözlerini kapatıp bu hissin geçmesini bekledi. Biraz daha iyi hissedince gözlerini açıp bir adım daha attı.

O sırada kapı açılıp Jungkook içeri girdiğinde Hina'yı ayakta görüp endişeyle ona ilerlemeye başladı. Hina'nın ise başı bir kez daha ve daha şiddetli bir şekilde dönünce dengesini kaybetti ve kendisini bıraktı.

Jungkook hızla gidip Hina'yı yere düşmeden yakaladı ve onu kucağına alıp hekimin yanına götürmeye başladı.

...

"Prenses'imiz kendisini çok yormuş Prens'im. O yüzden vücudu güçsüz düşmüş. Verdiğim ilaçlar sayesinde toparlanacak. Endişeniz olmasın."

Jungkook derin bir nefes aldı ve yataklarında uyuyan sevgilisine baktı. Ona bir şey oldu diye öyle çok korkmuştu ki.

Hekim ilaçların nasıl verileceğini Jungkook'a söyledikten sonra odadan çıktı. Jungkook Hina'nın yanına oturup onu izlemeye başladı.

Onu kaybetme düşüncesi sarmıştı tüm aklını. Bir şey olsaydı nasıl yaşayacağını düşünüyordu sürekli.

...

Hina yavaşça gözlerini açtığında Jungkook derin bir nefes alıp yanağını okşadı.

"Nasıl hissediyorsun?"

"İyiyim." demesiyle Jungkook eğilip alnını öptü.

Bütün gece başında uyumadan beklemişti. Neyse ki Hina gece rahat bir şekilde uyumuştu.

"Uyumadın mı sen?"

"Boş ver sen beni, sen iyi ol gerisi önemli değil."

Hina gözlerini kapatıp Jungkook'a biraz daha yaklaştığında Jungkook gülümsedi.

"Bundan sonra saray dışına olan gezintilerimizi biraz azaltacağız."

Hina kaşlarını çatıp "Neden?" diye sorunca Jungkook derin bir nefes aldı.

"Kendini çok yorduğun için hastalanmışsın.  Bu yüzden saray dışına çok fazla çıkmayacağız artık."

"Ama burada rahat edemediğimi biliyorsun."

Aslında saraydaki herkesle iyi anlaşıyordu ama Yui'yle mecburen yan yana geliyorlardı her gün ve o her seferinde Hina'ya Jungkook'u ondan alacağını söylüyordu. Bu durum başta Hina'nın umrunda olmasa da her gün aynı şeyleri duymak canını sıkıyordu. Bu yüzden vaktinin çoğunu dışarıda geçiriyordu.

"Tam anlamıyla iyileşene kadar azaltmamız lazım kiraz çiçeği. Lütfen?"

Hina Jungkook'un endişeli olduğunu bildiği için kabul etti. Birkaç gün dayanabilirdi.

Kapı çalındığında ikisinin de dikkati oraya kaydı.

"Prens'im kahvaltı hazır."

Görevli kapının arkasından konuştuğunda Hina yataktan kalkmaya çalıştı ama Jungkook onu durdurdu.

"Nereye gidiyorsun?"

"Kahvaltı hazırmış, annenler bekliyordur."

"Gitmiyoruz Hina, sen iyi değilsin."

"İyiyim, ayıp olur annenlere. Gidelim."

"Bir şey olmaz, hem senin hasta olduğunu biliyorlar. Bir şey demezler yani. Biz odamızda yiyeceğiz. Sen tam olarak iyileşene kadar."

Hina gülümseyip onu onayladı. Jungkook'un onu bu kadar düşünmesi çok mutlu ediyordu.

Jungkook gülümseyip Hina'ya yaklaşarak dudaklarını birleştirince Hina hızla geri çekildi.

"Ne yapıyorsun? Sende hasta olacaksın."

Jungkook omuzlarını silkip "Senden gelen her şeye razıyım." deyince Hina utançla gülümsedi.

Jungkook ise tekrar dudaklarını birleştirip sevdiği kızı öpmeye başladı.

...

"Çok kötüyüm."

Lavin gözlerini devirerek önüme bitki çayını bıraktığında yüzümü buruşturdum.

"Buruşturma yüzünü, çabuk iç şunu." diye kızmasıyla istemeye istemeye çayı aldım ve bir yudum içtim.

"Çok acı bu. İçmeyeceğim." dememle gözlerini bir kez daha devirdi.

"Hina beni çıldırtma da iç şunu. Bu halde ne diye geldin işe onu da anlamadım ya. Arayıp izin alsaydın Bay Jeon'dan." demesiyle bir kez daha öksürdüm.

Arayamazdım. Çekiniyordum adamdan.

"Zaten seni sevmişler 'ailecek'." Son kelimeyi bastırarak söylediğinde gözlerimi devirdim. Bu haldeyken bile benimle uğraşıyordu.

"Evlerine bile çağırmışlar, izin mi vermeyecekler sana?"

"Ya Lavin uğraşma benimle. Zaten kötüyüm."

"Bende onu diyorum ya. Kötüsün. Gidip söyle Bay Jeon'a. İzin versin sana. Eve gidip dinlen."

İşlerim vardı ve ertelenmesini istemiyordum. Onları halletmem gerekiyordu.

"İyiyim ben, gitmeyeceğim."

"Tabii tabii çok iyisin. Harikasın ya."

Gözlerimi devirmemle devam etti.

"Sendeki bu inatla neden baş etmeye çalışıyorsam ben? Hayır ikna edebilsem Jungkook'un hayatının aşkı olduğuna ikna ederdim seni ama nerede?"

Bir gün delirirsem sebebi bu kızdı kesinlikle.

Telefonuma mesaj gelince çıkartıp kimin attığına baktım.

Gönderen: Jungkook

Seni odamda bekliyorum, işin var.

Bir bu eksikti. Delirirsem ikinci sebebi de oydu.

Ayağa kalkmamla "Nereye?" diye sordu hızla.

"Çok sevgili enişteciğin hasretime dayanamamış beni görmek istiyormuş." diye alayla konuşmamla gözlerini devirdi.

"Bir gün bu söylediğin gerçek olacak. Ben o zaman göreceğim seni."

"Kesin olur Lavin."

Yorgun adımlarla asansöre doğru ilerledim ve bindim. Şükür ki bu kattaydı. Ayakta duracak halim yoktu. Sırtımı asansörün aynasına yasladım ve gözlerimi kapattım.

Asansör ineceğim kata geldiğinde içinden çıktım ve Jungkook'un odasına doğru ilerlemeye başladım.

Her yerim ağrıyordu, bu yetmezmiş gibi birde onun kaprislerini çekecektim.

Kapısını çalıp içeri girdiğimde bana bakmadan masasının üzerindeki dosyaları öne doğru uzattı.

"Bunları çıkışa kadar bitirmen lazım."

Gözlerimi devirdim ve hiç onunla uğraşacak halim olmadığı için yavaşça masasının önündeki koltuğa oturup dosyaları elime aldım.

Bunları bitirmeden çıkmama izin vermezdi. Kendi işlerim malesef sonraya kalmıştı.

...

Gözlerimden durmadan akan yaşları sildim ve derin bir nefes aldım. Fazlasıyla bunalmıştım.

"Jungkook?"

Fısıltıyla çıkan sesimi ben zor duymuştum, onun duyduğundan şüpheliydim.

Nefes almakta zorlanmaya başladığımda boynumdaki fları çözdüm ve önümdeki sehpaya koydum. Su dolu bardağı alıp bir yudum içtiğimde gözlerimi kapattım.

Başımı çevirdiğimde Jungkook'un masasında olmadığını gördüm. Ne ara çıkmıştı dışarı?

Kendimi daha da kötü hissedince ayağa kalktım ve kapıya doğru yürümeye başladım ama birden başım döndü ve gözlerimi kapatıp geçmesini bekledim.

Biraz daha iyi hissedince gözlerimi açıp ilerlemeye devam ettim. Kapı açılınca yaşlı gözlerimi oraya çevirdim. Jungkook şaşkınlıkla bana bakarken başımın daha şiddettli bir şekilde dönmesiyle dengemi kaybettim ve kendimi bıraktım. Son hatırladığım yere düşmeden Jungkook'un beni tutmasıydı.

...

Jeon Jungkook

Hastanede gergince Hina'dan bir haber beklerken sıkıntılı bir nefes aldım. Keşke odadan çıkmasaydım, belki o zaman daha erken farkederdim kötü olduğunu.

Acil bir işim çıktığı için odadan çıkmıştım ama o zaman kötü görünmüyordu. Dosyalara bakıp not alıyordu. Ne zamandır hastaydı acaba?

Kollarımda bayılınca çok garip hissetmiştim. İçimi tarifi imkansız bir duygu sarmıştı. Sanki daha önce yaşamıştım bunu. Anlık ona bir şey olacak diye çok korkmuştum, onu kaybedeceğim sanmıştım ama çok saçmaydı bu.

Ben onu sevmiyorum ki. Ona karşı farklı bir duygum asla yok, olmadı.

Oflayıp yüzümü sıvazladığomda kapı açıldı ve doktor içeriden çıktı. Hemen ayağa kalkıp önünde durduğumda bana bakıp derin bir nefes aldı.

"Durumu nasıl?"

"Hanımefendi kendisini çok yormuş, bu yüzden vücudu güçsüz düşmüş. Verdiğimiz ilaçlar ona iyi gelecek, birkaç saate uyanır."

"Prenses'imiz kendisini çok yormuş Prens'im. O yüzden vücudu güçsüz düşmüş. Verdiğim ilaçlar sayesinde toparlanacak. Endişeniz olmasın."

Birden zihnime dolan sesle kaşlarımı çatıp başımı iki yana salladım. Bu neydi şimdi?

"Yanına girebilirsiniz ama üstünü örtmeyin. İlaç vermiş olsak da ateşi yükselebilir. Geçmiş olsun."

Doktor yanımdan uzaklaşınca derin bir nefes alıp odaya girdim. Hina'nın uyuduğunu görünce yatağın yanındaki sandalyeye geçip oturdum ve gözlerimi kapattım.

Umarım biran önce iyileşirdi.

...

Hina yavaşça gözlerini açtığında eski kıyafetlerle başında oturan Jungkook'u görüp gülümsedi.

"İyi misin kiraz çiçeği?" Jungkook'un endişeyle saçlarını okşamasıyla öksürdü.

"Üşüyorum Jungkook... çok soğuk."

Jungkook gülümseyerek alnını öptü ve "İyi olacaksın sevgilim." diye fısıldayıp yanına uzandı.

Hina gülümseyerek gözlerini kapattı ve kendini uykuya bıraktı.

...

Jungkook Hina'nın hafif mırıltılı sesini duymasıyla gözlerini aralayıp ona baktı. Gözleri hafif açıktı ama kendinde değildi. Belli belirsiz gülümseyen yüzüne bakınca başta anlam veremedi. Daha sonra rüya görebileceği aklına gelmişti.

"Üşüyorum Jungkook..."

Söylediği şeyi duyduğunda kaşlarını kaldırdı ve şaşkınlıkla ona bakmaya başladı.

"Çok soğuk..."

Jungkook ne yapacağını bilemez bir şekilde ona bakarken derin bir nefes aldı ve normal şartlarda asla yapmayacağı bir şeyi yaptı.

Ayakkabılarını çıkartıp Hina'nın yanına uzandığında Hina gülümseyerek ona sokuldu ve başını göğsüne koydu.

Jungkook ise derin bir nefes alıp elini kızın beline koyarak iyi olmasını umdu.

...

Bölüm hakkındaki görüşlerinizi alalım.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Lavin, Hina.

Continue Reading

You'll Also Like

99.5K 5.2K 63
"Komşum ünlü bir futbolcu. Fazla yakışıklı ve bunun da fazlasıyla farkında. Üstelik inatçı keçinin teki, tam anlamıyla gıcık ve çekilmez biri. Başta...
14.1K 3.9K 21
"Kusura bakma seni rahatsız ediyorum ama sana söylemem gereken bir şey var. Ben hamileyim."
9.4K 1.4K 22
zehra, eskisi gibi hande'nin kolları arasında güvende hissetmek istiyordu. ama artık o huzur dolu anların yerini kaygılar almıştı.
9.5K 2.8K 34
ve işin sonunda, yine o ve ben varız.