Keep your heart open for me

By wiizardless

25.8K 2.3K 876

beni sevmek zordunda değilsin, sadece kalbini benim için açık tut More

01
02
03
04
05
06
07
08
09
10
11
12
13'
14'
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
31'
32
33
34
35
36
37'
38'
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54

30

503 48 14
By wiizardless

-Jimin

"Beğendin mi?"

"Beğendim."

Gülümsedim. Şuan kucağımda oturup, çorbasını içerken yere değmeyen ayaklarını sallıyor olması tatlıydı.

"Sen neden yemiyorsun?" Dedi bakışları bana dönerken.

"İstersen, birlikte yiyebiliriz." Diyerek çorba kasesinden bir kaşık aldı ve dökülmemesi için bir eli kaşığın altındayken ağzıma doğru uzattı.

Gülümsememi engelleyemezken kaşıktaki çorbayı içtim.

Beline sarılı kollarımı canını acıtmayacak şekilde sıkılaştırırken yanağına öpücük kondurdum.

"Bir şey sorucam." Kaşığı kase'nin içine bırakırken kafasını bana doğru çevirdi.

"Sor bakalım."

Ellerini, beline sardığım kollarımın üzerine koydu ve parmakları ile ritim tutmaya başladı.

"Beni sorguya alıcaklar mı?"

"Evet." Dediğimde derin bir nefes aldı.

"Bilmediğim bir şey mi oldu?"

"Hayır. Sadece, olanları anlatmak benim açımdan iyi olmayacak. Hatırladıkça kendimi pis hissediyordum. Ama seninleyken öyle değil."

"Benimleyken nasıl?"

"Senin yanında kendimi güvende hissediyorum."

"Senin için güvenli yerin olurum."

"Olur musun?"

"Hmhm."

Diş etleri gözükecek şekilde güldüğünde hızlı davranarak gülüşünden öptüm.

Kıkırdarken, "Beni çok fazla öpüyorsun." Dedi gülümseyerek.

"Şikayetci gibisin. Öpmem bir daha o zaman."

"Hayır." Hemen inkâr ettiğinde gülmemek için yanak içimi ısırdım. "Beni öpmeni seviyorum."

"Bende seni seviyorum."

Gözleri şaşkınlıkla büyürken yanakları kızardı. Kızaran yanaklarına kokulu öpücükler bıraktım.

"Kızardın."

"Hayır, kızarmadım!" Diyerek sızlandığında güldüm.

Tabi bu kapı zili çalana kadardı.

Kapı tarafına bakarken "Birini mi bekliyordun?" Diyerek mırıldandı.

"Hayır." Dedim ve kol altlarından tutarak kucağımdan kaldırdım. Yavaş bir şekilde ayaklarının yer ile temas etmesini sağladıktan sonra demir kapıya adımladım. Elimi kapı koluna attım ve kapıyı açtım.

"Minho?"

"Neredesin sen amına koyayım? Kaç kere aradım bir de." Homurdanarak içeri girmişti.

"Merak ettik seni." Diyerek içeri girdi Hyunjin.

Göz devirerek kapıyı kapattım ve arkalarından gittim.

İçeride Yoongi'yi gören Minho şaşkınlıkla konuştu. "Misafirin olduğunu bilmiyordum."

"Bende geleceğinizi bilmiyordum." Dedim ve onları umursamadan çorbasını içen Yoongi'nin yanındaki boş sandalye'ye oturdum.

"Neden geldiniz?"

"Telefonuna baksaydın gelmemize gerek kalmazdı." Dedi Hyunjin sakin bir ses tonu ile. Saniyelik Yoongi'ye baktıktan sonra bakışları bana döndü. "Seninle konuşalım biraz."

"Söyle burada."

"Burada söyleyecek bir şey değil ki burada söylemiyorum, aptal."

Bıkkınlıkla nefes verdim. "Tamam." Diyerek Hyunjin'i onayladım ve salondan ayrılarak üst kata çıktık.

Misafir odasına girip kapıyı kapatırken sorumu sordum. "Ne konuşacağız?"

"Seokjin kendince bir ekip oluşturmuş ve seni hala istiyor. Fazla ısrarcı değil mi sence de?"

"Sikeyim." Parmak uçlarım ile göz kapaklarıma masaj yaptım.

Oysa keskin bir dil ile ona geri dönmeyeceğimi söylemiştim.

"Ne yapacaksın?"

Ellerimi yüzümden çektim. "Onunla uğraşmak istemiyorum. Ayrıca, Yoongi ile olan durumları biliyorsun. Belli etmesede bu durumdan etkilendi."

"Anlıyorum, onun yanında olucaksın. Ama işler ne olucak? Yapmamız gereken, yapman gereken şeyler var. Ve bir de karakola gideceksin."

"Haklısın. Pekala, şöyle yapalım; Eunwoo benim yerime ilgilensin. Sonuçta sağ kolum. Acil bir şey olmadığı sürece sorun olmaz. Karakol işi ise.. Yoongi ile birlikte gideceğiz. O ne zaman hazır hissederse."

Kafası ile onaylarken, "Taehyung ne olucak?" Dediğinde kaşlarım anlamsızlık ile hafif çatıldı.

"Derken?"

"Şu polis bozuntusu yüzünden pek iyi değil."

"Ona söyledim. Sonuçları belli iken devam etmesi onun suçu. Nasıl ayrıldıklarını bilmiyor musun? Jeon onu kolay kolay affetmez." Dedim ve kollarımı önümde kavuşturdum.

"Üzlüyorum ona."

"Bende üzülüyorum ama elden bir şey gelmiyor."

Yüzünde gülümseme belirirken "Bak ne diyeceğim. Minho, minho'nun arkadaşları ve ben buluşup bir restorant da yemek yiyeceğiz. Sizde gelsenize?" Dedi.

"Bilemiyorum. Benim fikrimden çok Yoongi'nin fikri önemli."

Yüzünde alaycı bir sırıtış belirirken, "Beyci mi oldun başımıza?" Dedi dalga geçerek.

"Minho gibi yani?"

"Hazır cevapların beni öldürecek." Kapıyı açtı ve odadan çıktı. Arkasından giderken gülmemi tutamamıştım.

"Sus yoksa sikeceğim seni."

Ne?

"Sen mi? Güldüm buna."

"Seni orospu ço-"

"Yoongi?" Diye seslendiğimde küfürü yarıda kalmıştı. Sinirli bakışları bana dönerken neden elinde kalın bir kitap tuttuğunu ve tam olarak Minho'ya fırlatmak üzere olduğunu merak ediyordum doğrusu.

"Neler oluyor?"

"Bana sataşıp duruyor."

Bakışlarım koltuğun arkasında sadece kafası gözüken Minho'yu buldu.

"Kısa olduğu için çabuk sinirleniyorsa ben ne yapabilirim?"

"Siktim babanı piç." Elindeki kalın kitabı Minho'nun kafasına gelecek şekilde attı.

Kalın kitap Minho'nun kafasına çarparken acı bağırışı yankılandı.

"Füze mi atıyorsun lan!"

Sinirle Yoongi'nin üsttüne doğru gelirken, "Bittin sen." Dedi. Yoongi küçük bir çığlık atıp "Jimin." Diyerek arkama saklandı.

Kollarımı önümde kavuşturdum ve "Bittin sen mi?" Diye mırıldandım.

Minho'nun bakışları beni bulunca yüzümü sabit tutarak tek kaşımı kaldırdım.

"Aa öyle mi dedim? Alakası yok."

"Dönek herif."

"Aşkım! Ne alakası var? Patronum sonuçta."

"Tabi." Diyerek göz devirdi Hyunjin.

Onlar birbirleri ile uğraşmaya başlarken arkamı döndüm.

"Eğer kendini iyi hissediyorsan akşam yemeğe gidelim mi?" Diye sordum kollarımı beline dolarken. Kollarıma ellerini koyup ayaklarımın üstüne çıktı. Şimdi daha yakındık.

Gözlermin içine bakarken "Baş başa mı?" Dedi.

"Aslında, Hyunjin bizi davet etti. Ama istersen sadece ikimizde olabiliriz." Dedim ve burnumu saçlarına gömdüm. Benim şampuanım kokuyordu ve ona daha çok yakışmıştı.

"Bizi davet ettiler ise gidelim. Onları ekmek hoş olmaz." Gülümsedim. Onların ne iş yaptığını biliyordu ve buna rağmen kibardı.

"Seni öpmek istiyorum."

Gözleri şaşkınlıkla büyüdü.

"Arkadaşların bura-" sözünü bitirmesine izin vermeden dudaklarımızı birleştirdim. Art arda öpücükler kondurmaya başladım dudakların. Gülmeye başlarken öpücüklerimi kesmedim.

"Jimin." Kıkırdaması kulaklarımı doldururken kokulu öpücüklerim boynuna indi.

"Oha, Porno dönüyor resmen." Minho'nun sesini duymamla öpücüklerimi kestim ve boynuna gömülen kafamı kaldırdım.

"Gerçi, Jimin'in geniş sırtından Yoongi gözükmüyor." Dedi.

"Sesin fazla çıkıyor senin."

"Öyle şu sıralar." Diyerek kafasına vurdu Hyunjin.

"Bugün ölmezsem iyi." Vurulan yeri eli ile okşarken konuştu Minho.

"Her neyse. Akşam kaçta gelelim?"

Minho bu dediğime şaşırken, "Dediğimi mi yaptın?" Dedi Hyunjin'e dönerken.

"Hmhm." Diyerek onayladı sevgilisini.

-

"Bazıları göz kalemi ile çil yapıyor. Ne kadar saçma."

"Değil mi?"

Bıkkınlıkla nefes verdim ve Yoongi'nin kulağına yaklaştım.

"Baş başa olmak daha mantıklıydı."

"Sessiz ol" dediğinde göz devirdim.

Bir anda Pembe saçlı olan Yoongi'ye dönerek, "Çillerin var mı?" Dedi yüzünü incelerken.

"Varmış. Ben çili kimseye yakıştırmıyorum şahsen."

"Bende. Leke gibi."

Sinirle masa'nın altında olan elimi yumruk yaptım.

Akşam on gibi restoranta gelmiştik ve ilk olarak yemeklerimizi yemiştik.

Yemeklerimizi yedikten sonra biraz sohbet ettik.

Belirli bir süre geçtikten sonra Minho'nun hiç haz etmediğim arkadaşları gelmişti.

Hyunjin'in, Minho'nun arkaşları da gelecek dediğinde bunlar olacağını düşünmemiştim.

Yoongi yüzünü geri çekerken "Uzaklaş." Dedi sert sesi ile. Pembe saçlı ilkte şaşırsa da uzaklaştı.

"Çiller leke gibi değil mi?"

Susmak bilmiyor muydu?

"Anlamadım?"

"Çillerin diyorum. Leke gibi. Çirkin duruyor." Diyerek içkisinden bir yudum aldı.

Aşık olduğum çillerine çirkin mi demişti o?

Ölmek mi istiyor?

İçkiyi teklerken bardağı masaya koydu. "Ben bir tuvalete gideyim." Dedi ve çantasını da alıp masadan kalktı.

Masadan uzaklaştığında bende ayağa kalktım.

"Nereye?"

"Geleceğim." Diyerek Yoongi'yi yanıtladım.

Yoongi de ayağa kalkarken, "Bende seninle geleceğim." Dedi peşimden gelirken.

"Yoongi, güzelim. Masaya dön." Dedim ve onu durdurdum. Gözlerim Hyunjin'i buldu. Göz göze geldiğimizde kafam ile Yoongi'yi işaret ettim. Beni onaylarken ayağa kalkarak yanımıza geldi.

"Yoongi."

Bakışları hala bende idi.

"Yoongi, gidelim." Dedi ve kolundan tuttu.

"İstemiyorum."

"Hemen geleceğim." Onu ikna etmeye çalışıyordum daha çok.

İstemeye de olsa masaya gittiklerinde lavaboya adımladım.

İçeri girdim.

Aynada pembe'nin iğrenç bir tonuna sahip olan saçlarını düzeltiyordu. Ona yaklaştıkça ayna da yansımam belirdi.

Gözleri yansımama kayarken sinirle tezgahta duran çantasını sert bir şekilde elimin tersiyle iktirdim.

"Ne oluyor?" Diyerek bana dönerken, "Bana bak," dedim ve sol elimle cenesini sıkıca tuttum. Sağ elim ile de pembe saçlarını tuttum. "Sen benim sevgilime çirkin mi diyorsun?"

"Napıyorsun bırak." Dedi saçlarını tutan elimi uzaklaştırmak için uğraşırken.

Tutuşum sıkılaştı.

"Cevap ver bana."

"Ya Bıraksana canımı yakıyorsun sen-"
Tutamlarını çektiğimde sözü kesildi.

"Bak O nazik biridir, ama ben hiç değilim. Onun değil ama benim ruhum çirkin."

"Bağırıcam."

"Bağır." Dedim. Gözlerim acı ile buruşmuş yüzünü incelerken.

Vücudunu ters çevirdim. Saçlarında olan elim ile kafasını hemen yüzünün dibinde olan fayansa vurdum.

"Siktir!" Diyerek bağırdı.

Bir kez daha vurdum.

"Acıyor!"

Bir kez daha.

"Dur!"

Bir kez daha.

"Y-yeter."

Bir kez daha.

"Lütfen, d-dur!"

Durdum.

Hayır, beni durduran yalvarışı değildi. Fayans da gördüğüm küçük bir çatlak ve çatlağın etrafına bulaşmış kandı.

Derin bir nefes aldım.

"Seni öyle bir gömerim ki, baban'ın bütün servetini estetik operasyonlarına harcarsın." Diyerek kulağına tehdit vari bir şekilde fısıldadım.

Yutkundu.

"Bana bak." Saçlarında olan elim ile kafasını kendime doğru çevirdim. "Bir daha ona sakın ama sakın laf edeyim deme yoksa seni mahvederim."

Alnındaki kanlar süzülüyordu.

"Bırak saçlarımı artık." Dedi titrek bir sesle.

"Seni ilk ve son kez uyarıyorum. Anladın mı?" Dedim ve sert bir ses tonu ile.

Cevap yoktu. Tutamlarını sıkarken tekrar sordum. "Anladın mı?"

"A-anladım. Anladım."

Saçını ve çenesini bıraktım. Tabi bu kibar bir bırakış değildi.

Lavabodan çıktım ve masaya adımladım.

Yoongi beni görünce ayağa kalktı.

"Gidelim mi?" Diye sordum.

"Sen iyi misin?" Gözleri endişd ile beni tarıyordu.

"İyiyim." Dedim ve elini tuttum. "Biz gidiyoruz. Bir şey olursa ne yapman gerektiğini biliyorsun." Dedim Hyunjin'e itafen.

"Tamamdır patron."

"Gidelim."

Ve restoranttan ayrıldık.

-

Sinavlarimdan dolayi gecikti uzgunum. Ve umarim bolumde sacmalamamisimdir rezillik olur yani

Continue Reading

You'll Also Like

9.5K 2.8K 34
ve işin sonunda, yine o ve ben varız.
13.8K 592 19
Yan daireden gelen sesler gün geçtikçe artıyordu. Artık dayanılmaz bir hale gelmişti. Her gece başka bir kadın girip çıkıyordu...
99.5K 5.2K 63
"Komşum ünlü bir futbolcu. Fazla yakışıklı ve bunun da fazlasıyla farkında. Üstelik inatçı keçinin teki, tam anlamıyla gıcık ve çekilmez biri. Başta...
113K 6.2K 33
civciv: sarma mı yaptin gercekten __ #galatasaray 'da 1. 01.08.24 #barışalper 1. #yunusakgün 1. #millitakımlar 1. __ başlama tarihi 19.08.23 bitirm...