Kod Adı: Bela •chanbaek•

By meliicornie

68.4K 7.3K 29.6K

"Bir şey olur diye korktum, askerliğim yanar diye korktum komutanım." Ağzımdan bir hıçkırık çıktığında beni k... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11🐣
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29🐥
30
31 🐥
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45 🐤
47
48
49
50
51
52
53
54
55 (FİNAL)
56 (İNCE SATIRLAR...)

46

897 107 468
By meliicornie

"Ya Byun Baekhyun! İndir şu kıçını!" Elimdeki düdüğü sallarken bağırdım ve şınav çeken askerlere yaklaştım.

Baekhyun bıkkın bir nefes verip kollarını serbest bıraktı ve bedeninin yere yapışmasına izin verdi.

"Ne?" diye şaşkınca yanına çömeldim. Kulağından tutup onu doğrulturken "Ah! Ah! Komutanım! Ah, a... Acıyor." diyor ve acıyla kıvranıyordu. Elimi kulağından çektim. "Niye şınav çekmeyi bırakıyorsun? Buna izin verdim mi?!" Sesimin yüksek çıkmasına engel olamamıştım, dudaklarını birbirine bastırıp bana bakan Baekhyun'la gözlerimi ondan çektim.

Çok tatlıydı eşek sıpası...

Bir elimi yanağına yerleştirip çekiştirmeye başladım. "Bir daha benden izinsiz bir şey yapma, tamam mı oğlum?"

"Puah-" diye bir gülme sesi duyup arkamı döndüğümde Sehun hemen ağzını kapadı ama Jongin onun yerine gülmeye başladı. "Hahahaha!" Koca kahkahası alanda yankılanırken Baekhyun'un yanağını bıraktım ve düdüğü dudaklarıma götürüp üfledim.

Sesle birlikte bana dönen tüm askerlere baktım. "Baekhyun, Sehun ve Jongin 400 şınav çekmek istiyormuş. Diğerleri, hemen kalkın." 

Baekhyun; Sehun'un yanında yer alırken Jisung, Jinyoung, Taehyung ve Doyoung ayağa kalktı. Sandalyeye otururken onlara döndüm. "Dondurma alıp gelin. Benimki sade olsun."

Dördü de sevinçle bir şeyler söyledikten sonra Jinyoung lojmanlara doğru ilerledi ve birkaç dakika sonra geldi. Biz onları izleyip keyifle dondurmalarımızı yerken Baek, Sehun, Jongin üçlüsü şınav çekiyordu.

Çok yazık...

Dondurmamdan biraz yedikten sonra üçlünün yanına gittim ve karşılarına eğildim. Vanilyalı dondurmamı Baekhyun'a doğru uzatıp güldüm. "İster misin?"

"Vermeyeceğinizi biliyorum." dedi şınav çekerken.

Sırıtarak ona baktım. "Yoo, istersen vereceğim."

"Vermeyeceksiniz." Başını kaldırıp bana baktı ve güldü. Ona göz kırpıp yanındaki Sehun'a doğru ilerledim. Dondurmamı yaladım ve sıcak havada onun verdiği rahatlıkla derin bir oh çektim. Dondurmayı tekrar ağzıma atıp aniden Sehun'un bir elini kaldırdım.

"Vay, tek kolla çekerim diyorsun." Tuttuğum elini sırtına doğru götürdüm. "Aferin oğlum, tek kol çek sen."

"Emredersiniz komutanım." dedi ama içinden sülalemdeki herkese sövdüğünü algılayabiliyordum.

Jongin'in karşısına geçtim ve saçlarını okşadım. "Harika gidiyorsun oğlum. Kaçıncıdasın?"

Birden tuzak soruma kanıp cevap verdi. "186 komutanım!"

"Tch, tch, tch..." dedim yüzümü buruşturarak. "Kaç?"

Jongin durdu, bir elini zeminde tutmaya devam ederken diğeriyle alnına vurdu ve bana baktı. "Sıfır komutanım!"

Ayağa kalktım ve arkalarından dolaşıp Baek'in kalçasına bastırdım. "Ne demek sıfır? Başlayın hemen!"

Bir ağızdan bağırdılar: "Emredersiniz komutanım!"

+++

"... Komutanım, kızına aşık olduğum için bana epey kızmıştı tabii. Hızlı zamanlarım." Yarbay Yujun gülerek anlatırken biz de güldük. Lojmanların ön tarafındaki alana birkaç masa birleştirmiş, beraber yemek yemeye karar vermiştik. Rütbe fark etmeksizin oturmuştuk ve askerlik anılarımızı konuşuyorduk. "Ama öyle böyle kabul etmek zorunda kaldı, kızıyla evlendik. Şimdi bir çocuğumuz bile var."

Jongdae ağzındaki lokmayı bitirdi ve lafa girdi. "Ya sizin askeriniz de kızınıza aşık olursa, komutanım?" dediğinde çoğumuz güldü. "O zaman komutanınızı çok iyi anlarsınız."

Yarbay Yujun güldü ve içeceğinden büyük bir yudum aldı. "Askerlerimizin çoğu iyi insanlar. Hatta bu sene aramıza katılan asteğmenlerden birinin kızımla görüşmesini gerçekten çok isterdim."

Namjoon "Ooo..." dedi. "Gelen 70 yaramazdan mı bahsediyoruz? Kimin grubunda o şanslı asteğmen?"

Yarbay güldü. "Gerçekten yakışıklı bir çocuk ama burada söylemem uygun olur mu?.." diye sessizce söyledi.

Sağımda oturan Kyungsoo hemen gözlerini büyültüp masaya doğru eğildi. "Şu an aramızda mı, komutanım?"

İnce ince doğranmış etlerin olduğu tabağa uzandım, yemek çubuklarımla onlardan biraz alıp Baekhyun'un tabağına koydum. Gülümseyerek bana baktı ve teşekkür etti.

"Rica ederim yavrum." deyip koca bir lokmayı ağzıma sokmuştum ki Yarbay Yujun'un "Evet, Chanyeol'ün grubundan." demesiyle duraksadım. Gözlerim anında onu bulurken bozuntuya vermemeye çalışarak ağzımdaki yemeği çiğnedim ve masanın altından Baek'in elini tuttum.

"Vay, çok merak ettim kim olduğunu." Minseok gülerek konuştu.

"Sehun." Yarbayın sesinden sonra rahatlamış ve Baekhyun'un elini bırakmıştım. Bir an Baekhyun'un adını söyleyecek ve içten içe çok kuduracağım diye panik yapmıştım. Neyse ki bu görev şu an için Jongin'e devredilmişti.

Sehun adam akıllı bir tepki bile vermedi, yemek çubuğunu oynatırken yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirdi ve tabağına geri döndü. Jongin de umursamışa benzemiyordu.

"Gözlemlerime göre gerçekten iyi bir çocuksun." dedi yarbay.

Sehun başını eğdi teşekkür edercesine. "Sizden duymak gurur verici komutanım. Teşekkürler."

"Damat adayı pek de kibarmış." Başka bir yarbay gülerek söylediğinde Sehun böyle ciddi bir laf beklemiyor olacak ki öksürdü. Jongin de yüzündeki yapmacık gülümsemeyle yarbaylara baktıktan sonra su bardağını sıkıca tuttu.

"Ee, sen ne diyorsun Sehun?" diye sordu Yugyeom. "Komutanlardan teklif almak kolay değildir."

"Ben," deyip duraksadı Sehun. Bu konu üzerinde konuşmayı çok istemiyor gibiydi. "Şu anda bir ilişki düşünmüyorum, komutanım." Jongin yanında olduğu için rahatsız olmuş olacak ki bakışlarını hemen komutanlardan çekip tabağına dikti.

"Neden ki? Bence..." Yarbayın sözünü yarıda kesen şey Jongin'in birden ayağa kalkıp Sehun'un kolundan tutmasıydı.

"Kalk." dedi Jongin normal bir şekilde. Sehun sorun çıkacağını anladığı için masadakilere sahte bir gülümseme sundu ve bana baktı. Başımla gitmesi için bir işaret yapacaktım ki Jongin benden erken davranıp Sehun'un kolunu daha sıkı kavradı ve sesini yükseltti. "Kalk!"

Sehun sessizce "İzninizle..." dedikten sonra masadan kalktı ve Jongin ile beraber uzaklaştı. Bunun ardından da birkaç komutan, masadan kalktıkları için saygısız oldukları hakkında zırvalamaya başladı.

"Sohbetinize doyum olmaz." dedim iki avucumu masaya yaslayıp ayağa kalkarken. "Ben kaçıyorum. Devriye gezeceğim." Sandalyeme astığım tüfeğimi omzuma geçirdim ve binaların arka tarafından geçip ormanın derinliklerine doğru yürüdüm.

Sınırda olduğumuz için tek kişi gezmek tehlikeliydi ama ben hariç birçok kişi devriyedeydi, kulaklıklarımız sayesinde iletişim kurabiliyorduk. Ayrıca lojmanların çatılarında bir sürü gözcü asker vardı ve bir şey görürlerse bize haber veriyorlardı.

Yaklaşık bir saatlik devriyeden sonra lojmanlara varmıştım. Tüm günün yorgunluğu üzerimdeyken bize ait olan daireye girdim, sessiz adımlarla ilerledikten sonra üniformalarımı çıkardım ve rahat bir şeyler giyindim.

Baekhyun yatakta mışıl mışıl uyuyordu. Yarın nöbet günü olduğundan büyük ihtimalle erkenden yatmıştı. Ona yaklaşıp yanağından kibarca öptüm. Baek biraz kıpırdandı ve gözleri hâlâ kapalıyken mırıldandı. "Chanyeol? Geldin mi?"

"Geldim." dedim sessizce.

Vücudunu geriye ittirip bana yer açtı, üzerindeki örtünün de ucunu kaldırmıştı. Uykulu haline güldüm ve yavaşça yanına uzandım. Bir koala gibi hemencecik vücuduma sarılırken gülümsedim. Alnından öptükten sonra ben de gözlerimi kapadım.

+++

"Durmak yok! Gösterdiğim hareketleri yapın!" İkişer ikişer grupladığım askerlerimin eğitimi daha ciddiye alması için bağırdım.

Jisung ve Dongyoung ikilisinin yanından küçük bir aferin diyerek ayrıldım. Tam Sehun'la dövüşen Jinyoung'un yanına gelmiştim ki birden "Ah!" diye bir ses geldi ve Sehun gösterdiğim hareketleri yapmayı kesti. "Baekhyun!" diye bağırdı.

Baekhyun'un karşısındaki Jongin eğdiği başını kaldırdı, burnu az denemeyecek şekilde kanıyordu. Sehun anında onun yanına gidip yüzüne baktı ve tekrar Baek'e dönüp bağırmaya başladı.

"Ne yapmaya çalışıyorsun?! Bu bir eğitim, değil mi? Neden bu kadar sert vuruyorsun?!" Ellerini Jongin'in üzerinden çekip Baekhyun'a doğru adımladı.

"Sehun, isteyerek yapmadım ki... Biliyorsun, dövüş reflekslerim-"

"Yeter! Sikeceğim reflekslerini Baekhyun! Sana bu hakkı kim veriyor?!"

"Ne yapıyorsunuz? Uzatmayın." Taehyung aralarına girip bir eliyle Sehun'u uzaklaştırmak istedi. "Gel Baekhyun."

"Lan Taehyung! Sen kimi kimden koruyorsun?" Sehun daha da sinirlenmiş olacak ki yumruk atmaya hazırlandı.

Yumruğunu havada yakalayıp kolunu arkaya kıvırdım. "Burada ben varken bağırmak sana düşmez."

Sehun sert bir hamleyle elini benden kurtardı ve öfke dolu gözlerini bu sefer bana dikti. Eliyle Jongin'i gösterdi. "Ne yaptığını görmüyor musun? Ona bir şey demeyecek misin cidden?"

Sehun'un sinirlenmesini anlıyordum ama bana "sen" diye hitap etme hakkını ona kim veriyordu? Hayır, o kimdi ki benim adaletimi sorguluyordu? Baekhyun yaptığı hataların cezasını normal askerler gibi alıyordu, onu kayırdığım falan yoktu.

Alayla güldükten sonra hiç tereddüt etmeden ona bir tokat attım. "Ben," dedim. "Senin komutanınım." Yapmacık bir şekilde gülümsedim ve omzunu patpatladım. "Tamam mı? Benim otoritem hepinize yeter."

"Baekhyun'un da komutanısınız ama!" diye bağırdığında onu ciddi olarak dövesim gelmişti. Herkesin içinde nasıl olur da bu kadar aptalca konuşabilirdi? Sehun ve Jongin, ikisinden birine bir şey olduğunda diğeri kesinlikle mantıklı düşünmeyi reddediyordu.

Jongin'in yanına gidip burnuna baktım ve Taehyung'a onu revire götürmesini söyledim. Ardından Baekhyun'un karşısına dikildim.

"Sana kaç kere daha söylemem gerek?" dediğimde dudaklarını birbirine bastırdı. "Sadece benim gösterdiğim harekete odaklan! Kendi bildiği yapıp durma Baekhyun! Sinirlerimi bozuyorsun!"

"Ama komutanım, bu sefer sizin-"

"İzin almadan konuşma Baekhyun!" Baek, anladığını gösterir gibi başını aşağı yukarı salladı hafifçe. "Bir hafta boyunca dövüş eğitimlerine katılmayacaksın."

Baekhyun böyle bir şey dememi beklemiyormuş gibi kaşlarını kaldırdı ve gözlerini kocaman açtı. Dövüşmek onun en büyük hobilerinden biriydi ama derslerde sıkıntı çıkardığı sürece bana yapacak bir şey bırakmıyordu. İtiraz edecek gibi oldu fakat uyarıcı bakışlarımın farkına vardığında araladığı dudaklarını kapattı.

Sehun'a döndüm. "Sen de 476 sayfalık askeri disiplin yönelgesini kağıda yazıyorsun. Yazarken öğrenirsin belki komutanınla nasıl konuşman gerektiğini."

"Emredersiniz." dedi.

"Dağılın." dedim askerlerime bir el işareti yaparken.

Çocuklar alandan uzaklaştığında karşımda öylece duran Baekhyun'a kötü kötü baktım ve sakince söyledim. "Gerçekten yeter."

"Özür dilerim." dedi pişman pişman bana bakarken.

Başımı iki yana salladım. "Senin yüzünden 18 yaşındaki bir asteğmenden laf yiyorum Baekhyun. Artık beni de düşünerek hareket etmen gerekmiyor mu?" Büyük bir adım atıp aramızdaki mesafeyi azalttım. "Komutanlarımdan bile bu tarz bir laf işitmedim ben. Ama aramızdakini bildiği ve senin haksız olduğunu gördüğü için bana ne dedi, duydun mu?"

"Sehun sinirlenince biraz fazla tepki gösteriyor. Eminim şimdiden pişman olmuştur. Chanyeol... Çok üzgünüm gerçekten. Laf yemeni ister miyim hiç?"

"Umurumda değil," dedim. "Bir haftalık dövüş dersine katılmayacaksın. Derslere tekrar başladığında aynı hatayı yaparsan, dövüş eğitimlerin için seni başka bir komutana gönderirim. Anladın mı?"

Boş boş yüzüme baktı, güzel gözlerindeki boşluk yavaşça sert bakışlara dönüştü. Çenesini kıpırdattı. "Grubumu ve kaldığım evi de değiştir istersen." dedikten hemen sonra arkasını dönüp gitti.

Sıkıntıyla bir nefes verip ellerimi başımın arkasına götürdüm. Parmaklarım kısa saçlarımın arasında biraz dolaştıktan sonra iki yanımda yerini aldı. Baek'i düşünmemeye çalışarak binalara doğru yürüdüm.

Bu sinir bozucu olayın ardından öğle yemeği yemiş ve bir grup askerle beraber lojmanlardan uzaklaşıp ormanda gezmiştik. Birkaç tane de olsa Kuzeyli terörist öldürdük, yaklaşık üç saat sonra geri döndük.

Omzumda asılı olan tüfeği indirdim, durduğum yerde biraz soluklandım. Başımı iki yana yatırıp kütletirken gözcü kulesinin en üst katında silahıyla sağa sola giden Baekhyun'u fark ettim. Biraz ilerleyip yere oturdum ve keskin nişancı tüfeğimi dizime dayayıp ucunu yukarı kaldırdım. Dürbünün derecesini büyültüp onu dikkatle izlemeye başladım.

Silahını göğsünün hizasında kaldırıp etrafa bakıyordu, ara sıra silahını indirip boynuna astığı dürbünle gözlem yapıyordu. Onu dakikalarca izledim, bu sırada yüzümde oluşan aptal gülümsemeden tabii ki haberim yoktu, Kyungsoo gelene kadar.

"Park Chanyeol sevimli bir şekilde gülüyor. İlginç." Silahımın ucunun gösterdiği yere baktı ve yapmacık bir şekilde tek elini ağzına götürdü. "Aaa, acaba neden?"

Gözlerimi devirdim. "Çok tecrübeli bir asker değil o. Göz kulak oluyorum ben sadece."

Kyungsoo öyle bir kahkaha patlattı ki susması için ayağa kalkıp karnına sert bir yumruk atmak zorunda kaldım.

"Benim için bile bu kadar düşünceli olmamıştın. Kıskandım." dedi gülerek.

"Saçmalamayı kes." Ensesine bir güzel yapıştırdım. Çıkan sese karşılık ikimiz de aynı anda güldük.

Cebinden sigara paketini çıkardı ve içinden bir dal aldıktan sonra bana uzattı. Ben de paketin içinden bir tane alıp dudaklarımın arasına koydum.

Kyungsoo çakmağıyla önce kendi sigarasını, sonra benimkini yaktı ve arka tarafa gitmesi gerektiğini söyleyip yanımdan ayrıldı. Ona el salladım, gülümsedim ve arkamı döndüm. Döner dönmez de Baekhyun'un bana doğru geldiğini gördüm.

Yüzünden anlaşıldığı üzere biraz yorgundu ama kibarca gülümsedi. Yanıma geldiğinde başıyla kısa bir selam verdi.

"Bugünlük ben de bir tane istiyorum." dedi sigaramı işaret ederek.

"Pekala." Laf söylemeye gerek yoktu, zaten normalde haz etmiyordu. Bir kereden bir şey olmazdı.

Cebimden paketimi çıkarıp ona uzattım. Beyaz, ince parmakları kutuya yaklaştı, bir dalı narince tuttu ve çekti. Sigarayı ağzına götürdüğünde çakmağımı aradım ama iki cebimde de bulamamıştım.

"Çakmağım düşmüş galiba," dedim ve sağ elimi aniden Baek'in ensesine götürüp kendime yaklaştırdım. Dudaklarının arasındaki sigara; benim sigaramın yanan ucuyla birleşti, yanmaya başladı. Tuttuğum nefesimi dışarı saldığımda ufak gri duman suratlarımız arasında saydam bir perde oluşturdu ama hemen sonra yok oldu. Bununla beraber sırıtarak hafifçe geri çekildim.

Baekhyun da yamuk bir gülüşle bana bakarken sigarasını dudaklarından ayırdı. İkimiz de sessizce durup kendimizi zehirledik bir süre.

"Özür dilerim," dedi bu sakin ortamı bozup.

Parmağımı hafifçe sigarama dokundurup ucundaki küllerin dökülmesini sağladım. "Neden?"

"Daha dikkatli olacağım. Kızma bana, tamam mı? Sehun'la da konuşacağım, ağzından çıkanlara dikkat etmesi için."

Herhangi bir cevap vermedim, Sehun'un herkesin içinde öyle demesi hâlâ kötü hissetmeme sebep oluyordu.

"Aşkım," diye çok kısık bir tonda söyledi ve güldü. "Affettin mi beni?"

"Affetmek?" Sorarcasına ona döndüm. "Ne affetmemesi?" İşaret ve orta parmağım arasındaki sigarayı gösterdim. "Sana karşı böyle yanarken?"

Baekhyun gecenin zifiri karanlığında yıldızları sollayacak şekilde güldü. Kendi sigarasını gösterdi. "Sen de beni böyle yakarken."

"İleride ikimiz de yanıp kül mü oluruz Baekhyun?"

"Sorun değil. Küllerimizden tekrar doğarız, Binbaşı'm."

🐈

Bu hayat beni çok yordu

Continue Reading

You'll Also Like

552K 28.9K 44
"Çok geç Bay Kim." Alfa Taehyung Omega Jungkook Yan Ship: NamJin-YoonMin- Seokgum - ChanBaek Omega versiyon. 34.bölüme kadar düzenlendi Başlama Tar...
99.6K 5K 12
Ben, Josang Holding'in CEO'su Kim Jong In'in müstakbel eşiyim. Hakkımızda bilmeniz gereken çok şey var. Eşimle aramızdaki o mükemmel bağ kıskanılası...
496K 31.6K 65
"cookie" ile "tata" bir konuşma başlattı.
127K 10.1K 46
Kim Kai: Söyle o sevgiline, sevgilimden uzak dursun. [Crossing Lines] 21.06.19 Kaihun #1, Sekai #4