Rollerin Gecesi

By askida321

12.4K 1.4K 1.9K

Bir insanın doğum günün ertesi ölüm günü olabilir miydi? Ya da cehenneme çevrildiği gün desem... Evet bu beni... More

İyi ki mi?
Dilek
Alışma
Üniversiteli
Yurt Günlükleri
İkiz Yumurta
Ayna
Hazırlık
Kelebek
Ödülsüz Oyuncu
Zekanın Zekası
Rengine Bakmadan
Asıl Patron
Şansın Şanssızlığı
Koku Ustası
Paranoyak Çözümler
Bomba Etkisi
Hüzün Hırsı

Aşamalar

578 75 63
By askida321

Herkese Selllamm ben geldimm. Keyifle okumanız dileğiyle;)))



Asistan olduğuna artık adım kadar emin olduğum kadın konuşmaya başladı "öncelikle orman aşamasını geçiyorum." Gözlerini kıstı. "Madem bir işine yaramayacaksa neden o telefonu aldın?" diye sordu.

Sanane aq!

Dudağımı büzdüm "sen de mi beni izledin?"

Hafifçe gülümsedi "elbette, sorguya kadar her aşamanı bende dahil çoğu kişi izledi." dedi sonra ekledi "hala soruma cevap alamadım."

Fazla merak deyip devamını getirmek isterdim ama şu anlık ağzımı kapalı tutabilirdim.

 "Feneri o telefondan açtım. Yani işime yaradı" dedim.

Kadın omuz silkti "morga inmeden önce girdiğin odada ecza dolabının içinde küçük bir fener vardı ama sen bakmaya bile gerek duymadın." Sıkkınca bir nefes verdi. "Ormandaki gayretine yani bahsettiğim açlık, yorgunluk, bilinmezlik ve psikolojik baskıya rağmen fena değildin kurul sana bundan on üzerinden altı vermiş." dedi " senin için yeterli bir rakam." 

Sonra hız kesmeden devam etti "eksilerini özel olarak yazmamışlar neyse bu şu an çok önemli değil." dedi ve birkaç kere daha tablete dokundu "işte şimdi asıl benim dikkatimi çeken yer sorgu odası..." dedi. " 9,8 puan almışsın ki bu işkence puanları için çok yüksek bir oran." Gözlerini kıstı. "ah buna kurulun onayıyla ortak bir açıklama yapmışlar diyor ki 'Deren Akhan'ın işkenceye karşı profesyonelce yapmış olduğu psikolojik kışkırtmadan dolayı kutlarız.' yazmışlar" dedi.

Dudaklarını dişledi "onları etkileyecek kadar ne yaptın?"

Demek izlememişti. Merak etsindi hiç umurumda bile değildi.

Omuz silktim. "Oyunculuğum fena değildir." 

Kadın tableti bırakıp samimi olduğunu düşündüğüm bir bakış attı "puanın yüksek olduğu için seni olabildiğince zorlayacaklar. Ne kadar iyi olduğunu görmeleri için bunları yapmaları gerek. Senin için üzgünüm" dedi.

Benim bir şey dememe izin vermeden "neyse sen bugün dinlen yarın teste gireceksin umarım seni çok zorlamazlar." dedi ve arkasını döndüğü gibi tam çıkarken aklına bir şey gelmiş gibi geri döndü "iyi şanslar çünkü ihtiyacın olacak" diye mırıldandı ve gitti.

Derin bir nefes alıp kendimi yatağa bıraktım. Kimseye güvenemezdim, güvenmek de istemiyordum. Annemi, ablamı çok özlemiştim. Ayrıca ben yokken Boran bana verdiği sözü nasıl tutacaktı?

Bir tarafım ona güvenmek isterken diğer tarafım ona küfür ediyordu. Artık onu göreceğimden de emin değildim. Az önce onlara sert çıkışmıştım. Bir tarafım pişmanlık duyuyordu. Bir tarafım ise az bile ona pardon onlara diyordu.

Eğer gerçekse bir daha onları göremeyecektim. Bu benim için çok erken olmuştu. En azından onlarla birkaç ay geçiririm diye düşünmüştüm. Gerçi onlarda bana böyle söylemişti. En az üç ay eğiteceklerdi sözde beni. Onlara güvenmemem için basit bir sebep daha.

Beni buraya getiren bir şey veya biri olmalıydı. Yoksa ben daha dövüşmeyi bile bilmiyordum. Silah verseler tutmazdım ama başka yeteneklerimi geliştirebilirdim. Ama onların bana pek katkısı olmamıştı.

Sadece onlarla kısa da olsa biriktirdiğim birkaç anıyı özlüyordum. 

Karnımın gurultusu beni düşüncelerimden ayırdı. Odamın kenarında daha önce fark edemediğim mini buzdolabını gördüm. Koşarcasına onun yanında buldum kendimi. Ne yazık ki içinde sadece bilindik markanın birkaç şişe suyu vardı.

Hiç yoktan iyidir diyerek bir şişe suyu bir dikişte içtim. Evet karnım daha da guruldamaya başladı ve kadın bana ne yiyip ne içeceğimi söylememişti. Kendim bulacaktım el mecbur.

Tam odadan çıkacakken içime bir ürperti geldi. Değişik bir şekilde günlük güneşlik havada üşümüştüm. Gardırobu aralayarak içinden ince siyah bir hırka çıkardım ve giydim. Aynadan saçlarıma baktığımda tekrar yapmaya karar verdim.

Banyoya gittiğimde bulduğum tarakla saçlarımı taradım ve tepemde at kuyruğu yaptım.

Çekmeceleri biraz daha kurcalayınca birkaç takı bulmak beni gülümsetmişti. Takı takmayı çok severdim. İçinden halka gümüş üstünde minik taşları olan küpeyi taktım ve bulduğum birkaç yüzüğü kiloma inat incecik parmaklarıma sıraladım. 

Aynadaki görüntü hoşuma giderken artık eski Deren'e daha çok benziyordum. Karnımın gurultusu beni alarma geçirirken hızlıca odamdan kartı alarak çıktım.

Neydi bu kart? 'Benim giriş biletimdi.'

Ellerimi arkaya bağlayarak sallana sallana asansörün önüne geldim. Asansöre gelene kadar tam beş odaya saymıştım. Benim odam koridorun sonundaydı.

Otomata kartı okuttum ve anında asansörün kapıları açıldı yavaşça içine girdim. Asansör farklı bir kadın parfümü kokuyordu fazla odunsu. Koku genzimi yakmaya başlayınca hızlıca tuşlara  baktığımda en alt kata gitmek istedim. Varsa yemekhane orada veya onun bir alt katında olabilirdi.

Kısa sürede asansör birinci katta durdu. Kapıların açılmasını bekledim. Kapılar yavaşça açıldı. İnmeden önce kafamı uzattım her şey normal gözüküyordu.

Daha fazla kendimi tutamadan asansörden indim. Gözlerim etrafı tararken burasının filmlerdeki holdinglerin girişine benzettim.

Büyük bir döner kapısı vardı ve onun biraz ilerisinde resepsiyon. Ben neredeydim böyle?

Madem orada oturan kişi danışmaydı bende ona danışmalıydım değil mi?

Yavaş yavaş danışma masasının arkasında oturan otuzlu yaşlarda siyah saçlı kadına doğru ilerledim. Adım seslerimi duyunca kafasını kaldırıp bana baktı ve gülümsedi.

"Buyurun Deren hanım?"

nE?

Şaşkınlığımı yüz ifademden anlamış olsa gerek ki bana daha da gülümsedi "bir sıkıntı mı var acaba?" 

Yaka kartında Filiz yazan kadına "Merhaba Filiz hanım ımm şey burada yemek yiyebileceğim bir yer var mı acaba? dedim.

Kadın kaşlarını kaldırdı "Nur hanım size bundan bahsetmedi mi?" 

Dudaklarımı büzdüm. "Asistanımsı kadından mı bahsediyorsunuz acaba boomshell parfümlü kalem etekli kadın yani" dedim tarif etmek istercesine.

Kadın kafasını salladı "evet o Nur hanım sana adını bile söylememiş" diyerek onu ayıplamaya başladı.

Bende ensemi kaşıyarak "tenezzül bile etmemiş desek daha doğru olur sanırım." dedim bozulmuş bir ses tonuyla.

Filiz hanım sıkkınca bir nefes verdi "yemek saati çoktan geçti Deren hanım." Sonra etrafına bakındı ve fısıldadı "daha yeni olduğun ve bunu bilmediğin için sana bir istisna yapabilirim odana birazdan fümeli sandviç göndereceğim." dedi.

Gülümsedim ve bende fısıldadım "ah çok teşekkür ederim." dedim bende. Sesim samimi çıkıyordu çünkü ben samimi davranıyordum. Bu kadını sevmiştim.

Tam lobiden ayrılacakken Filiz hanıma tekrar baktım "bilmem gereken başka şeyler var mı?" 

Filiz hanım tam bana cevap verecekken yanımda bir adam belirdi ve direk Filiz hanıma hitaben "Filiz abla Simay'ı gördün mü?" diye sordu sesinde çok tatlı bir ton vardı ve buradaki 'abla' kelimesinden anladığım kadarıyla samimilikleri fazlaydı.

Filiz hanım düşünürmüş gibi gözlerini kıstı yaklaşık on iki dakika önce atış alanına doğru gitti ve anladığım kadarıyla yüz ifadesinden onu kızdırdığını varsayıyorum Sağay." dedi.

Çocuğun adı Sağay olmalıydı. Değişik ama telaffuzu güzel bir isimdi.

Çocuk beni daha yeni fark etmiş gibi bana döndü ve Filiz hanıma "yeni birinin geleceğini bilmiyordum." dedi.

Filiz hanım gülümsedi "bunu bana sormak yerine onunla tanışsan ya Sağaycım" dedi.

Galiba bu çocuk benim adımı bilmiyordu. Bir an herkes beni tanıyormuş hissi beni rahatsız etti. Demek herkes değil sadece bazı kişiler beni biliyordu. Sanırım bu kötünün iyisi gibi bir şeydi.

Sağay bana dönerek kocaman gülümsedi "seni çaylak varsayıyorum güzellik" dedi  ve elini uzattı"ben Sağay."

Uzattığı eline baktım ve sıktım "merhaba bende Deren." 

Sanırım çaylaktım.

Filiz hanımın sesiyle sıktığım elini yavaşça bıraktım. Filiz hanım "Sağay neden Deren'e Pallinna'yı gezdirmiyorsun?" dedi.

Pal ne?

Sağay hemen hevesle kafasını salladı. Ben açlıktan ölmek üzereydim ama onlar gezinti derdindeydi.

Filiz hanıma bakarak mızmız çocuklar gibi dudaklarımı üzgünce büzdüm "ama benim sand-" 

Filiz hanım genişçe gülümsedi "üzülme Derencim hemen şu an koleksiyon sandığını yollatacağım." dedi.

Bu da demek oluyordu ki Sağay'a güvenemezdim ama şimdi Allah için Filiz hanım güzel çevirmişti.

Minnetle gülümsedim "teşekkürler Filiz hanım." dedim ve Sağay'a döndüm "gidelim mi?"

Sağay kafasını sağa yatırdı "hay hay buyrun Deren hanım" diyerek elini yana doğru uzatıp hafifçe eğildi.

Bu hareketi hoşuma gitse de sadece hafifçe tebessüm ettim. Nereye gittiğimizi bilmiyordum sadece onu takip ediyordum.

Sağay "sesin az önce oyuncağın elinden alınmış gibi çıkıyordu ne koleksiyonu biriktiriyorsun Deren?" diye sordu evet yalan söylemek Filiz hanımın işi devam ettirmek ise bana düşmüştü.

"Buraya gelmeden önce okuduğum kitapların posterlerini biriktirdiğim bir sandık vardı onu almak istedim izin vermediler. Filiz hanımla muhabbet koyulaşınca bu durumdan bahsettim bana yardımcı olabileceğini söyledi." diye bir şeyler uydurdum.

Sağay sadece kafasını sallamakla yetindi. Demek böyle bir şey olsa dışarı çıkmama izin vermeyeceklerdi.

Sağay yine susmayarak devam etti. "Ne zaman geldin?" diye sordu.

"Çok olmadı" diye kaçamak bir cevap verdim.

"O zaman şanslısın ki benim gibi biriyle tanıştın burada benden iyi bir arkadaş bulamazsın" dedi.

Bu tavırları bana Ayaz'ı hatırlatmıştı. Galiba en çok onu özlüyordum.

"Bu yerin adı neden bu kadar garip" dedim. Cidden merak ediyordum Filiz hanım az önce tatil köyü gibi bir isim söylemişti. Anlamı nereden geliyordu acaba?

Sağay kafasını kaşıdı "bende ilk geldiğimde merak etmiştim bana hemen söylememişlerdi ama ben sana söyleceğim." dedi ve elleriyle kendini işaret etti "çünkü ben en sevdiğin arkadaşınım." 

Sadece gülümsemekle yetindim "eee hadi söyle." dedim gereksiz bir heyecanla.

Sağay "burasının adı aslında bizi kamufle ediyor ismi Pallinna bir otel ismi gibi." Gülümsedi "aslında burası bir otel olarak gözüküyor bizde müşteriyiz her hafta isimlerimiz ve kaldığımız odalar sistem üzerinden güncelleniyor. Kameraları sorma çünkü bende onları nasıl hallediyorlar bilmiyorum." dedi.

Bende "peki hiç müşteri geliyor mu otele?" diye sordum.

Sağay "hayır biri burayı biraz araştırsa bir otel olmadığını anlayabilir birazdan göreceksin zaten. Buraya sadece ajanlar, çaylaklar ve ona bağlı birimler girebiliyor." dedi ve sonra ekledi. "Hatta bence buradaki en zor görev Filiz ablanın, bazen buraya denetimciler veya turistler geliyor onları profesyonelce yönlendirebiliyor ya da az önceki gibi ben birini sorduğum da genelde o kişinin nerede olduğunu biliyor." dedi.

Bak sen Filiz hanıma!

Laf lafı açmışken Sağay kapıyı açınca geldiğimiz yeri anca idrak edebildim. Sağayla şu an boş bir odanın içindeydik kaşlarımı çattım "bana odaları gezdireceğini sanmıyordum Sağay" dedim sert bir tonla.

Sağay dudağının kenarıyla gülümsedi "sakin ol güzelim sadece sana odaların konforunu göstereceğim" dedi.

What dedin gülüm?

Buradaki kimseye güvenmemeliydim!

Sağay üstüme doğru gelmeye başladı.

Geri adım atmadım işaret parmağımı onun göğsüne bastırdım. "Bana bak çocuk! Seni dereye su içirmeye götürüp testiyle siker, susuz getiririm. Geri bas." diye tısladım.

Sağay "vay be, en az benim Simay kadar yaratıcı küfürler edebiliyorsun" dedi ve arkamdaki duvara elini sertçe bastırdı ve bana elleriyle kapan yaptı.

Tam onu ittirecekken o geri çekildi ve arkamdan bir ses geldi. Şaşkınca arkamı döndüğümde yeni bir kapıyla karşılaştım. "Neler oluyor?" diye sormadan edemedim.

Duvar resmen içeri göçmüştü ve yeni bir kapı ortaya çıkmıştı.

Sağay önüme geçip kapıyı açtı ve girmemi bekledi "seni dereye su içmeye götürüyorum fıstık." dedi.

Gözlerimi devirip açtığı kapıdan içeriye girdim. Kısa bir koridorun sonunda hava kararmış olsa da yeşillikleri gözüken cam bir kapı vardı.

Merakla oraya doğru ilerledim. Sağay'ın arkamdan geldiğini ayak seslerinden anlayabiliyordum.

Merakla küçük kapıyı ittirdiğimde beni kocaman bir koşu pisti karşıladı. Şu an etrafta kimse gözükmüyordu. Ama güzeldi. Cidden güzeldi.

Benim beğeni dolu gözlerimi gören Sağay "daha hiçbir şey görmedin çaylak. Beni takip et." dedi.

Yavaşça arkasından onu takip etmeye başladım bu şekilde onu inceleyebilme fırsatım olmuştu bu en fazla 1.77 ydi altına giydiği siyah eşofman ve üstündeki dar tişört hafif kaslarını belli ediyordu. Kumral gibiydi ama saçları üç numara olduğundan pek anlayamamıştım. Gözleri ise benim koyu kahvelerimin zıttı açık kahveye kaçıyordu. Yakışıklıydı doğrusu.

Girdiğimiz kapının yanında ki kapıdan ilerledik ve başka  bir kapıdan içeriye girdik. Burası biraz gürültülüydü.

Gürültüden kastım silah sesi duyuyordum. 

İrkildim. 

Silahlardan nefret ederdim.

Burasının bir poligon olduğunu anlamam uzun sürmedi. Bir camın önünde durduk.

Çaprazımızda bir kız atış yapıyordu. Siyah saçlarının üstüne siyah bir kulaklık takmış, pür dikkat önündeki kağıda atış yapıyordu.

Sağay direk o kızın yanına gitti tabi ki bende onu takip ettim. Oda ne biliyim biraz ağır kokuyordu ya da ben psikolojik olarak böyle algılamıştım.

Sağay kıza selam vermeden önce bana döndü "bak bu Simay, o biraz tuhaftır ama iyi kızdır. Konuşmaya başlayınca sakin ona uzaylı görmüş gibi bakma" dedi.

Gittikçe daha çok garipsemeye başlamıştım. Kızın tipi cicili bicili değildi ama en fazla ne olabilirdi ki.

Sağay, Simay'ın arkadan omuzlarına dokundu ve sıktı. "Güzelim ben geldim." diye güzel bir dille konuştu. 

Kız elindeki silahı kenara koydu ve ona döndü gözlerini kıstı ters ters baktı ve konuştu "laflara bak laflara güzellimmiş, elimin tersindesin seni bir üzerim görürsün güzelimi." diye Sağay'ı bir güzel azarladı.

Sağay suçlu çocuklar gibi dudak büzdü "ben geldim sevinmedin mi?"

"Bok vardı da geldin ne istiyorsun amına koyduğum? " dedi.

Oha.

Resmen ağzım iki karış açık ona bakıyordum. Bu nasıl bir selam vermekti öyle.

Sağay gülümsedi "hala bana kızgın mısın?"

Simay "sinirlerimi sikip üstünde tepindin resmen! Sence sana kızgın mıyım?"

Demek sinirliydi.

Sağay, Simay'ın arkasından çıkıp yanımda durdu "bak seni kiminle tanıştıracağım." diyerek eliyle beni gösterdi "bu Deren aramıza yeni geldi." diye beni tanıttı.

Bana da küfrederse kendimi tutamam diye korktum ama kız bana gayet makul bir sesle "merhaba ben Simay, bugün biraz sinirliyim de kusura bakma" dedi. Sesi gitgide daha da nazikleşiyordu.

Bende aynı kibarlıkla cevap verdim "önemli değil okuduğum kitaplara ve deneyimlerime göre küfretmek %80 rahatlatıyormuş." dedim.

Sağay bana 'ciddi misin der' gibi inanamayarak baktı.

Bende sadece ona omuz silkmekle yetindim. Kızı kızdırmasaymış banane.

Kız gülümsedi ve eline aldığı silahı bana uzattı " denemek ister misin?"

Elindeki silaha bakıp sertçe yutkundum. Midemden boğazıma çıkan acı tat boğazımı yaktı, ellerim sanki o geceki gibi kirlendi. Anılar zihnimden bir korku filmi gibi geçerken gözlerim doldu. Hayır şu an az önce tanıdığım insanların yanında ağlayamazdım.

Gözyaşlarımı geri iteledim ve kafamı hafifçe sağa sola salladım" teşekkür ederim sen devam et" 

Bir terslik olduğunu anlayacak kadar belli etmiş olmalıydım ki itiraz etmedi ve kulaklığı takıp atışlarına devam etti.

Sağay'a kısaca veda edip geldiğim yolu geri yürümeye başladım. Bu zayıflığımı artık aşmalıydım. Bu bana sürekli bir engel olacaktı. 

Poligon odasından hızlıca çıktım.

Biraz yanlış yola sapsam da sonunda odamın yolunu bulup asansöre bindim. Odamın katına bastım. Kendimi iğrenç hissediyordum.

Odama girdiğimde minik masamın üstünde sandviç ve meyve suyu görmek beni mutlu etmesi gerekirdi ama ben direk yatağa adımladım iştahım kaçmıştı.

Yatakta iyice büzülüp cenin pozisyonu aldım ve aklıma gelen anılardan kurtulmak için iyice kendimi sıktım. Bu anılar benimle ölüme kadar gidecekti burada bana mutlaka silah tutturacaklardı o zaman ne yapacaktım ben silah sevmiyorum mu diyecektim.

Kafamın dağılması için yarın neler olacağını düşünmeye başladım.

Keşke geri sarıp düşünmez olaydım...






Evet bölüm sonu diyeliiim. Asıl heyecan aslında bu bölümden sonra başlıyor deseeem.

Sol alttaki en başta duran yıldıza basarak beni mutlu edebilirsiniz:))



Sevgiyle kalın...

lotsieles

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 44.6K 64
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
2.9M 102K 66
"Hiç boşuna çabalama sen benimsin!" diye tıslayınca utanmasam oturup ağlayacaktım. Neden bu bana aşık oldu ve başıma bela oldu. "İstemiyorum anlamıy...
683K 45.6K 35
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
6.4M 207K 103
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...