Julietta

By blacklove2022

405K 15.7K 8.1K

Çıkmaz bir sokak gibiymiş demek ki AŞK insan bir kere gönül verdi mi geri dönüşü mümkün olmuyormuş. More

TANITIM
Bölüm 1
Bölüm 2
Çarpışma
Fena Çarpıldım
Ceza
Zihnime Kazındın
Davet
Ay Işığı
Eşsiz Bir Tablo
Bölüm 12
Rüya Gibi 1
Rüya Gibi 2
Rüya Gibi 3
Rüya Gibi 4
Kevın'dan Uzak Dur
Çiftlik 3
Kevın'ın Sevgilisi
Kurt ve Kuzu
Panik Atak
Rebeka
Taş Kalpli
Sen Benimsin
Özgürlüğe İlk Adım
Yeni Başlangıç
Selam Bebeğim
Aşkın İki Yüzü
Yardım Eli
Cooper Brown
1. Kitap Final
2. Kitap Özgürlük (Kutlama 1)
Seni Seviyorum
Kutlama 2
Günaydın Bay Kevın
Hadi Bebeğim
Arzuyu Aşk İle Karıştırmak
Yıldızların Altında
Kevın Ve Olivia
Kevın'ın Odasında
Kahve İçin
İş Yemeği
YAKINLAŞMA
Kıskançlık
Muhteşem Öpücük
Olan Oldu
Yıldızların Altında
Kıskandırma Oyunu
Sıcak Saatler 1
Sıcak Saatler 2 (+18)
Gece Kulübü (İtiraflar)
Asansör
Şeytan Üçgeni
Ateşli
Sürpriz Doğum Günü
Arthur'un Hesabı
Bayan Brown
Güle Güle Olivia
Randevu
Seninle Bir Ömür
Meleğim +18
Aşk Sahoşu +18
Ben Senin Öz Babanım
Kırık Kalpler
Ceza
Güzel Günler
İki Baş Belası (Sofia ve Olivia)
Aleksander Jones'un Hikayesi
Reklam Yıldızı

Aleksander Jones

603 41 1
By blacklove2022

Uzun bir bölüm oldu keyifle okuyun..

Hızlıca doğruldum ve koşarcasına annemin yanına gittim. Annem başını yavaşça çevirip bana baktı ve yıllar sonra ilk defa benimle göz teması kurdu. Hayal görüyorum düşüncesiyle anneme seslendim. Belki de rüyadaydım kim bilir?

"Anneciğim." Tepki olarak gözlerini kırpıştırdı kurumuş dudaklarını tekrar araladığında kekeleyerek konuştu.

"Kı...kı...zım..." Sanki nefes almayı unutmuştum o anda. Tanrım bu inanılmazdı. Annem konuşuyordu.

"Anneciğim." Dedim ve bütün özlemimi yükleyerek başımı göğsüne yasladım.

"Buna inanamıyorum. Tanrım sana şükürler olsun." Gözyaşlarım olanca şiddetiyle coşarken bunların mutluluk gözyaşları olması ne tuhaftı. Mutluluktan ağlıyordum. Acı çekerken ağlamaya o kadar alışmıştım ki bu duyguyu tarif etmekte zorlanmıştım.

"Be.. be..ğim.."

Bu duygu yüklü bir andı ikimiz içinde. Ona baktığımda gözlerinin kenarlarından süzülen yaşları fark ettim. Sesleri duyan Agata teyze yanımıza geldi bizimle birlikte oda ağlıyordu.

"Tanrıya şükür kızım sonunda annene kavuştun." Birkaç dakika sonra bu mutlu haberi paylaşmak için sevdiğim adamı aradım.

"Kevın ne oldu bilemezsin?"

"Ağlıyor musun meleğim ne oldu?"

"Evet ama mutluluktan ağlıyorum." Dedim gülerek ve ekledim.

"Sana harika bir haberim var."

"Dinliyorum."

"Annem..." Burnumu çektim.

"Annem konuşmaya başladı. İnanabiliyor musun tepki veriyor Kevın."

"Bu çok güzel bir haber. Çok sevindim. Hemen doktoru alıp geliyorum." Bunu yapmasını beklemiyordum.

"Şey buna gerek yok. Yarın doktora gideriz."

"Bu önemli bir gelişme Juli. Bay Harman beni kırmayacaktır. Güven bana anneni evde görmesi daha iyi olacak."

İtiraz etmedim. Yarım saat sonra Kevın doktorla birlikte eve geldi.

"Hoşgeldiniz Bay Harman."

"Merhaba Julietta. Hemen Linda'yı muhayene etmek istiyorum."

"Tabi buyurun." Doktora annemin odasını götermeden önce Kevın gelip alnımdan öptü. Oldukça mutlu görünüyordu. Birkaç dakikanın sonunda Bay Harman odadan çıktığında diken üzerindeydim.

"Haberler güzel Julietta. Annen gayet iyi durumda görünüyor. Biliyorsunuz kasları oldukça zayıf düşmüştü fizik tedavilerinin sonucunu almaya başladık. İyi bir diyetle kısa sürede toparlanacaktır. Sanıyorum ki birkaç haftaya kalmaz yürümeye bile başlayabilir."

Rüyalarım gerçek olmuştu havalarda uçuyordum.

Bütün bunları maddi açıdan nasıl karşılayacağımı bilmiyordum ama gerekirse ek işe girecek ve annemin bakımı için ne gerekiyorsa yapacaktım. Karmaşık düşüncelerimin arasında Kevın konuştu.

"Teşekkür ederiz Bay Harman. Siz bir an önce randevu oluşturun ne gerekiyorsa yapılsın lütfen."

"Tamamdır Kevın. Kendinize iyi bakın yakında görüşürüz." Kevın Bay Harman'ı uğurlarken ben kendimi oldukça durgun hissediyordum.

Sevgilim yanıma geldiğinde kollarını belime sarıp kendine çekti, gözlerim gözlerini buldu.

"Senin adına mutluyum."

"Teşekkür ederim." Bütün bu olumlu süreç onun sayesinde gerçekleşmişti. Beni şüpheci gözlerle süzerken gerildim. Aklımdakileri okumaya çalışıyordu.

"Yüzün neden asıldı."

"Yok bir şey..." Nasıl söyleyeceğimi bilemedim ama Kevın zeki adamdı durumu kavramıştı.

"Hiçbir şeyi dert etmeni istemiyorum. Annenin bütün masraflarını ben karşılayacağım ama bana geri ödemen koşuluyla desem rahatlar mısın?" Sanki film başa sarıyorgibiydi. Bu adamı seviyordum ama kimseye borçlu olmak istemiyordum. Bu benim hassas noktamdı.

"Bana güvenmene ihtiyacım var meleğim." İçimde oluşan sıkıntıyı görmezden gelip kollarımı boynuna doladım.

"Ben çok şanslı bir kadınım."

"Asıl ben senin gibi harika bir kadına sahip olduğum için şanslıyım." Bunu söylediği an dudaklarından öptüm.

"Seni seviyorum Kevın Brown."

*

Hayatımın yoluna girdiği bir döneme girmiştim. Etrafım iyi kalpli insanlarla sarılmıştı. Kevın, Abigail, Ayda ve Cooper annem için iyi dileklerde bulunmakla yetinmeyip ellerinde hediyelerle eve ziyaretimize geldiler.

Annem Bay Harman'ın uyguladığı tedaviye olumlu cevap veriyor ve günden güne gözle görülür şekilde iyileşiyordu. Her şey sanki gerçek olamayacak kadar mükemmeldi.

O gün Kevın beni odasına çağırdığında biraz endişeli görünüyordu. Uzun zamandır ilk defa onu böyle gergin görmediğim için şaşırmıştım.

"Merhaba hayatım." Dedim onu rahatlatmak için. Koltuğundan kalkmadan önce beni tepeden tırnağa süzdü. Üzerimde dizlerimin hafif üzerinde biten siyah dar bir etek ve uçuk pembe bir buluz vardı. Saçlarımı ensemde toplamıştım. Nasıl göründüğümü içten içe merak ederken ağır adımlarla yanıma geldi.

"Çok güzel göründüğünü söylemiş miydim?" Ona sırıtarak bakmaktan kendimi alamadım.

"Sanırım bunu söylemiştin hatta sayamayacağım kadar çok." Derin ama sıkıntılı bir nefes alıp verdi.

"Az sonra önemli bir görüşmem olacak. Senden ortalarda görünmemeni rica ediyorum." Kaşlarımın çatılmasına engel olamadım. Bunu benden neden istediğini anlamamıştım.

Ensesini kaşıdı ve mahcup bir şekilde devam etti.

"Gece Klübümün toplantı odasında yaşadığımız yakınlaşmayı hatırlıyorsundur. Cooper yanında Aleksender denen adam ve avukatıyla birlikte odaya girmişti. Bizi sevişirken yakalamışlardı." Onu başımla onayladım. Oldukça utandığım bir andı.

"Görüşmeye o adam amcasıyla birlikte gelecek. O herifin seni görmesini istemiyorum." Demek bütün mesele buydu.

"Beni hatırlayacağını düşünmüyorum." Yüz hatları yumuşarken nihayet beni kollarının arasına aldı. Gerginliği uçup gitmiş gibiydi.

"Sen unutulacak bir kadın değilsin meleğim."

"Hımmm bu hoş bir iltifat."

"Ben oldukça ciddiyim güzelim. O adamın sana bakışları rahatsız ediciydi aynı şeyle tekrar karşılaşmak istemiyorum. Buna izin vermeyeceğim."

"Ah kıskanç bir adam olduğunu unutmuşum."

"Evet ben kıskanç ve aşık bir adamım." Gülmemek için alt dudağımı ısırdığımda gözleri dudaklarımda takılı kaldı. Tam beni öpecekti ki gözü duvardaki saate kayınca son anda vazgeçti. Duruşunu düzeltip o sarsılmaz imajına geri büründü.

"Sana bir öpücük borcum olsun."

"Bunu hatırlatacağım. Peki bu adam senden ne istiyor?"

"Gece klübünü istiyor. Bir ara orayı satmayı düşündüm, işlerim çok yoğun bebeğim biliyorsun orayla fazla ilgilenemiyorum. Aleksander Jones almak istedi ama önce çok düşük bir fiyat verdi. Ardından fiyatı yükseltti fakat piç kurusu sana öyle bakınca bende satmaktan vazgeçtim."

"Bu kadar kıskanç olmana inanamıyorum."

"Konu sen olunca..."

"Beni gözünde fazla büyütüyorsun?" Sadece gülümsedi.

"Lütfen dediğimi yap ortalarda görünme."

"Peki tamam. İçin rahat olacaksa gidip kendimi tuvalete kapatacağım."

"Öncesinde Cooper'a uğrayıp odama gelmesini söyler misin?" Ona hayretle bakarken oldukça ciddi görünüyordu.

"Elbette söylerim ama tuvalet konusunda ciddi değildim."

"Bence gayet uygun olur."

"Yok artık Kevın." Dediğimde bu defa o sırıtıyordu. Ona doğru bir adım attım ve kravatından tutup düzeltiyormuş gibi oyalandım. Yakınlığı ve kokusu beni anında etkisi altına alırken gözlerim maviliklerinde takılı kaldı.

"Seni çok istiyorum." Eğildi dudağımdan öptü ve alt dudağımı hafif ısırarak çekti. Dokunuşları beni etkisi altına almıştı bile. Dudaklarımdan küçük bir inilti koptu.

"Ama çok az bir vaktim var bebeğim şimdi sevişirsek adama tekrar yakalanacağız ve bu hiç iyi olmayacak." Haklı olduğu düşüncesiyle bir adım gerileyip ondan uzaklaştım

"Beni özle Kevın Brown." Gözü dudaklarımda takılı kalınca yutkundu.

"Seni özlemeden geçen tek bir saniyem bile yok. İşimi kısa tutmaya çalışacağım."

"Bunu yapsan iyi edersin."

Az sonra odadan çıktığımda Abigail ortalarda görünmüyordu. Hemen Cooper'a haber verdim ardından tekrar Abi'ye baktım ama hala gelmemişti. Buranın boş kalması hiç uygun olmayacaktı. Telefonumu alıp onu aradım.

"Nerelerdesin Abi?"

"Martha'nın yanındayım bana beş dakika izin ver tatlım."

"Ama Abi hemen gelmen gerekiyor. Kevın'ın önemli bir görüşmesi var ve benim ortalarda görünmemem gerekiyor."

"O da ne demek öyle?"

"Sana daha sonra anlatırım lütfen acele et."

"Peki tamam geliyorum." O gelinceye kadar adeta diken üzerindeydim. O sırada asönsörün kapısı açıldı ve Abigail göründü. Derin bir nefes vermiştim ki ardından Aleksender ve altmışlı yaşlarda bir beyefendi görüş alanıma girdi.

"Kahretsin. Kevın beni haşlayacak." Oturduğum masamda önüme döndüm ve birşeylerle uğraşıyormuş gibi görünmeye çalıştım.

"Hoşgeldiniz efendim. Ben Bay Brown'un asistanı Abigail size nasıl yardımcı olabilirim."

"Ben Aleksender Jones, Kevın Brown ile randevumuz vardı."

"Elbette efendim hemen geldiğinizi haber vereyim." Abigail ahizeyi kaldırmadan öncesine kadar hayalet taklidim oldukça işe yaramıştı.

"Julietta neyin var canım?" Gözlerimi kapadım ve onu duymazdan geldim.

"Julietta." Bu sefer ki ses Abigal'e ait değildi. Yavaşça başımı kaldırıp muhatabıma baktım. Yana kıvrılan dudağı ve keskin yeşil gözleriyle beni görüdüğüne memnun olan bir adam duruyordu karşımda.

"Seni tekrar görmek çok güzel."

"Bay Aleksender." Dedim resmi bir şekilde. Saygısızlık olmaması için ayağa kalkmak zorunda kaldım. Çapkın gözleri vücudumda gezinirken kendimi çıplakmış gibi hissettim. Kevın'ın beni uyarmakta oldukça haklı olduğunu anlamıştım.

"Amca seni Kevın Brown'un güzel sekreteri ile tanıştırayım. Julietta amcam Bay Valentin." Bakışlarım adama kaydığında yüzünde gizlemeye çalıştığı büyük bir şaşkınlık vardı.

"Memnun oldum efendim." Dedim kendime yakışan şekilde.

"Bağışlayın Bayan Julietta ama bana eskiden tanıdığım birini hatırlattınız." Zavallı adamın kanı çekilmiş gibi yüzü bembeyaz olmuştu.

O sırada Kevın ve Cooper odadan çıkıp yanımıza geldiler. Onun asık yüzüne kısa bir bakış atıp adama döndüm.

"Umarım sevdiğiniz biridir." Dedim ortamı yumuşatmak için.

"Hemde çok fazla." Saçları grileşmişti ama asla yaşlı görünmüyordu. Kendine has saygın bir duruşu vardı.

"Onu uzun zamandır görmüyordum ama sizi gördüğüm an sanki onu görür gibi oldum. Gerçekten müthiş bir benzerlik." Bu adamın kimden bahsettiğini merak ettim. Annemin gençliğine çok benzediğim söylenirdi ama bu adamın annemi tanıdığını hiç sanmıyordum.

O an araya sabırsız bir Kevın Brown girdi.

"Bayan Julietta sizden istediğim dosyayı getirdiniz mi?" Kevın'a bakarken alt dudağımı ısırmamak ve kendimi savunmamak için zor durdum. Bütün bu olanların tek suçlusu Abigail idi ama sevdiğim adamın bana olan bakışları öfke doluydu.

"Üzgünüm Bay Brown hemen getiriyorum." Bölmemden çıkıp adamlara döndüm.

"İyi günler Bay Valentine. İzninizle."

Aleksender güç gösterisi yapar gibi o mafya tarzı yürüyüşüyle yanıma gelip uzandı ve elimi tutup dudaklarına götürdü. Ağzım açık ona bakarken zorlukla yutkundum.

"Seni tekrar görmek çok güzeldi Julietta." Donup kalmış gibiydim. Kevına bakamadığım için yüz ifadesini görmemiştim ama nasıl olduğunu tahmin edebiliyordum. Ah Tanrım eminim küplere binmişti. Kaçar gibi yanlarından ayrıldım. Yaklaşık bir saat sonra telefonum çaldığında ekranda Abigail'in adı yazıyordu.

"Juli tatlım adamlar gitti gelebilirsin." Üç dakika sonra yanındaydım ve oldukça huzursuzdum.

"Kevın nasıl görünüyordu?"

"İyi olduğunu söyleyemem." Oturmaktan vazgeçip volta atmaya başladım.

"Yandım desene?"

"Sorun nedir tatlım?" Ona kısaca olanları anlattım.

"Üzgünüm Juli benim yüzümden oldu. Aslında Bay Brown haksız sayılmaz. Aleksender denen adam hepimizin içinde resmen gözleriyle seni taciz etti. Zavvallı patronum kimbilir neler hissetmiştir?"

"Ah Abigail yapacak bir şey yok olan oldu artık." O sırada Kevın'ın odasının kapısı açıldı. Cooper ve Kevın çıktılar. Kevın beni görünce kardeşine bir şeyler söyledi. Sert adımlarla yanıma gelirken emrivaki bir şekilde konuştu.

"Benimle gel." Abigail ile gözgöze geldik. Lafını ikiletmeden bölmeden çıktım, onun yanında yürümeye başladığımda asansöre doğru gidiyordu.

"Bir yere mi gidiyoruz?"

Cevap vermedi. Asansörün kapıları açılınca kabine girdik. Birkaç dakikanın sonunda arabasındaydık ve hala o sert görüntüsünü koruyordu.

"Çantam ve telefonum yukarıda kaldı."

"Siktir et." Küfreden bir adet Kevın Brown.

"Peki siktir ettim."

Çatık kaşlarını bana çevirince kollarımı göğsümde birleştirip başımı çevirdim. O konuşmadığı için bende ruhsuz maskemi taktım. Yarım saat sonra evinin önünde durduk. İçeriye girdiğimizde mutfağa gidip kendine bir kadeh doldurdu. Uzun tabureye oturup sessizce onu izledim. Birkaç kadeh içtikten sonra yanıma gelip önümde durduğunda ne yapacağını merak ediyordum.

Başımı avuçları arasına alıp öpmeye başladığında bunu beklemediğim için şaşırmıştım. Sert öpüyordu. Sanki bir şeylerin hıncını alır gibi. O an bana öfkeli olduğunu anladım. Anında kendimi geri çekip soluk soluğa sordum.

"Kevın ne yapıyorsun?"

"Seninle sevişmek istiyorum."

"Konuşmayacak mıyız?"

"Konuşmak istemiyorum."

"Ama ben konuşmak istiyorum. Şu an bana haksızlık ediyorsun."

"Haksızlık mı? Lanet olsun sana gitmeni söylemiştim." Sesi oldukça sakindi fırtına öncesi sessizlik gibi ama bendeki öfke oldukça büyüktü.

"Evet bende dediğini yapmak için çıktım ama Abigail aşağıya indiği için yerimi kimseye bırakamadım." Başını iki yana esnetti.

"Ne olursa olsun gitmen gerekiyordu." Bu defa sesi yüksek çıkmıştı, aynı öfkeyle devam etti

"Orospu çocuğu sana dokundu Julietta." Beni haksız yere itham ediyordu.

"Evet dokundu ve sadece elimi öptü. Dudağımı değil." Sakinleşmeye çalıştım.

"Suçluymuşum gibi davranmana gerçekten kırıldım. Bu tavırlarını hak ettiğimi düşünmüyorum." Sözlerim adeta tokat gibi çarmıştı. Kendini toparlamaya çalıştığını görebiliyordum ama pek başarılı olamadı.

"Sana böyle hissettirdiğim için üzgünüm ama bu elimde değil. Sen benim zayıf noktamsın ve o piç kurusu da bunu biliyor. Sana dokundu Julietta o adam bunu bilerek yaptı."

"Bu şekilde olmasını ben istemedim ona bu fırsatı verdiğim için üzgünüm." Ellerini tezgaha dayadı ve gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştı ama bu pek mümkün gibi görünmüyordu. İki eliyle aynı anda tezgaha yumruğunu indirdi. O an nefesimi tuttum. Arthur ile taşadıklarım bana uyguladığı şiddet hepsi gün yüzüne çıkmak için can atıyordu. Gözlerim buğulanırken panik atağımı geri postalamaya çalıştım.

"Gidip onun ağzını burnunu dağıtmak istiyorum." Diye bağırdığında sakince tabureden indim.

"Kevın." Göz göze geldik ama bakışları uzaktı.

"En iyisi yarın sakinleştiğinde konuşuruz. Şu an birbirimizi anlayacağımızı düşünmüyorum." Derin bir sessiziliğe gömülmesinibeklemiyordum.

"Gidecek misin?"

"Şu an en doğrusu bu." Bana önce gözleriyle yalvardı sonra tek bir kelime söyledi.

"Gitme."

"Sinirlisin Kevın ve birbirimizi üzmemiz işleri daha da zorlaştıracak. En iyisi yarın konuşalım."

"Gitmeni istemiyorum. Beni sensiz bırakma." Elini uzatıp yanağımı okşarken bakışları hala dengeli değildi.

"Şu an varlığım çözüm değil. Eminim yokuğum daha uygun olacaktır."

"Yanılıyorsun benim sana ihtiyacım var."

"Benim de sana ihtiyacım var ama senin yaptığın şey..."

Konuşmama fırsat vermeden dudakları dudaklarıma kapandı. Beni ustaca öpüyor, ona karşılık vermem için zorluyordu. Öpüşü hızlandığında bu defa hiç nazik değildi. Dudaklarımı sömürüyordu. Keskin bir heyecan hızla içime işleyip aşağılarda derinlerde bir yere yerleşti. Ona karşı koymak istiyordum ama yapamadım. Bende açlıkla ona karşılık verdim. Bu ilk kavgamızdı ve az önce yaşadıklarımızı zihnimden silip atmak istiyordum. Bunun en etkili yolu da onun üzerini örtmekti. Şu an onu çok istiyordum o da beni...

Ona arkamı dönmemi sağladı. Beni yönlendirdiğinde bedenimin üst kısmı ada tezgahının üzerindeydi. Göğüslerim mermere dayanıyordu. Gittikçe büyüyen ereksiyonu popomda hissedebiliyordum. İçime girmek için can atıyor gibiydi. Hissedilir ateşi beni heyecanlandırıyordu. Bedenimi okşarken ellerini aşağıya uzatıp eteğimin uçlarını tuttu ve yavaşça yukarı sıyırdı.

Bacaklarımdaki kaslar arzuyla titreşirken kalbim deli gibi atıyor yaşadığım heyecan yüzünden hızlı hızlı nefes alıyordum. Külotumu bacaklarımdan aşağı sıyırdığında dizlerime kadar düştü. Destek almak için ellerimi tezgaha yasladım ve doğruldum. Bir eli göğsümdeyken bir eli en hassas noktamı nazikçe okşuyordu. Aklımı başımdan alan zevkle başımı geriye doğru yasladım o da açığa çıkan boynumu ustalıkla öpmeye başladı. Dokunuşları yumuşaktı sevmiştim bunu. Kulak mememi emdiğinde inledim. Bacaklarımı araladım ve kalçalarımı yukarı kaldırarak ona sürtünmeye başladım. Aldığı karşılıkla beni tekrar tezgaha iyice yasladı ve bedeniyle tezgah arasında sıkıştırdı.

"Seni çok istiyorum."

Yanağım mermere yapışmış, göğsüm hızla inip kalkıyorken "Al o zaman." dedim nefes nefese.

Aceleyle kemerini açtığını pantolonunu hafif indirdiğini fark ettim ve ardından sert bir şekilde kendini içime itti.

Bir saatin sonunda mutfakta yerde uzanmış olan Kevın'ın çıplak göğsünün üstünde yatıyordum. Muhteşem bir seks yapmıştık ve oldukça yorulmuştum.

"Çok uykum var."

"Seni yatağımıza taşıyabilirim." Başımı kaldırıp ona baktım.

"Eve gitmeliyim." Morali bozuldu.

"Benimle kalacağını düşünmüştüm."

"Yarın akşam için ayarlamaya çalışacağım." Hiçbir şey söylemedi. Bunu fırsat bilip kalktım ve giyinmeye başladım. O ise altına sadece pantolonunu geçirdi. Temizlenmek için lavaboya gittiğimde aynadaki yansımama bakarken az önce mükemmel bir seks yaptım imajımdan nasıl kurtulacağımı düşündüm. Saçlarımı düzeltirken mutlu bir şekilde sırıtıyordum.

Mutfağa geçtiğimde Kevın ortalarda yoktu. Salondan gelen sesini duydum. Telefonda konuşuyordu. Rahatsız etmemek için kenarda durup bekledim.

"Lütfen sakin olur musun? Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum. Sana yardımcı olmaya çalışıyorum ama sen işleri daha çok zorlaştırıyorsun." Kiminle konuşuyordu acaba?

"Bunu yapamam. Benden imkansız bir şey istiyorsun." Karşı tarafı dinledi.

"Evet sana borçluyum ama bu şekilde olmaz... Lanet olsun tamam sakin ol geleceğim." Arkasını döndüğünde beni gördü şok olmuş bir yüz ifadesi vardı. Yavaşça yutkundu.

"Tamam dedim görüşürüz." Telefonu kapatıp bana gülümsedi.

"Çok güzel görünüyorsun."

"Ah içimi rahatlattın." Ona kiminle konuştuğunu sormak istedim ama kıskanç bir sevgili gibi görünmek istemediğim için vazgeçtim.

"Seni eve bırakayım meleğim."

"Olur." Üzerini değiştirip geldiğinde oldukça iyi görünüyordu. Tanrım çok yakışıklıydı. Bir yılan gibi kıskançlıkla sarmalandığımı hissettim. Onu şüpheci gözlerle süzmekten kendimi alamadım.

"Bu akşam için bir planın var mı?" Bana bakmadı. Kısa bir an düşündükten sonra sakince yanıtladı.

"Bir arkadaşıma uğrayacağım. Uzun zamandır görüşmüyorduk." Onu çok iyi tanıyordum sanki yalan söylüyor gibiydi. Tanrım ben neler düşünüyordum böyle. Evin önüne geldiğimizde uzanıp yanağından öptüm.

"Teşekkür ederim."

"Her zaman emrindeyim. Fikrini değiştirirsen mutlaka ara, seni gelip alırım."

"Ah bunu hiç sanmıyorum."

"Ben yine de şansımı denedim."

"Seni seviyorum Kevın Brown."

Alnımdan öptü ve bana uzun uzun baktı. Sanki bir şey söyleyecek gibi oldu ama vazgeçti. İçimdeki yılan daha çok hareketlendi. Onu huzursuz eden bir şey olmuştu ve bana söyleyemiyordu. Bunun Olivia ile ilgisi olup olmadığını merak ettim.

Continue Reading

You'll Also Like

6.4M 207K 103
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
43.6K 5.9K 37
Her şey bir hayat kurtarmakla başlamıştı. Yiğit... Serseri Yiğit. Bu hayatta kardeşiyle bir başına yaşam mücadelesi veren adam. Ona göre her şey çok...
482K 23.6K 16
"Uzan..." "Yatağıma uzan..." 🌙 Gülbahçe Mahallesinde ismi geçen Zehra'nın hikayesidir. Kitap içeriğinde argo kelimeler ve yetişkin içerikli sahneler...
650K 35.5K 47
Deli bir adam ve bahtsız bir kızın yaşam öyküsünde olaylar ardı ardına yaşanırken kader adeta itiyordu onları birbirine. Fakat her iki taraf da diren...