Silva

By kahlovesfall

2.9K 561 342

"Bir tuvalin kendisinden sakındığı ellerim, Renklendirecek ifade ararken buldu seni." 1920'lerin Marsilya'sı. More

Giriş.
Bölüm 1: Kahve Kokulu Ressam.
Bölüm 2: Beşi beş geçe.
Bölüm 3: Aforizmalar.
Bölüm 4: Balet.
Bölüm 5: Siyah Mendil.
Bölüm 6: Valera için.
Bölüm 7: Hayran mektubu.
Bölüm 8: Ay ışığının dansı.
Bölüm 9: Yıldız günü.
Bölüm 11: Kelime oyunu.
Bölüm 12: Ateş.
Bölüm 13: Gizli saklı.
Bölüm 14: Doğmayan güneş.
Bölüm 15: Yeminler ve sözler.
Bölüm 16: Her şeyin başladığı yer.
Bölüm 17: Gözlerin.
Bölüm 18: Yıldırım.
Bölüm 19: Sen, sensin işte.
Bölüm 20: İskambil falı.
Bölüm 21: Fée de la lune.
Bölüm 22: Uçurum.
Bölüm 23: Günahkâr.
Bölüm 24: Korların yaktığı parmak uçları, yağmurun suladığı krizantemler.
Bölüm 25: Ayrılık zamansız gelir.

Bölüm 10: Eğlence düşmanı.

61 20 0
By kahlovesfall

İyi okumalar.

-Hayatımın iplerini elimde tutuyor ve karşıma çıkan her şansta mağlup olup ipleri sıkıca kendime çekmek zorunda kalıyordum. Geçmişe gittikçe incelen, düğümlenen yerleri görebilirdiniz. Benim için ipleri kendime çektikçe ellerimi yaralayan bu noktalar, kesinlikle bir alışkanlık olmaktan daha fazlasıydılar.

Söylediği şeyi görmezden geldim ve küçük bakışma yarışında yenilen taraf olmayı kabul ederek başımı duvara doğru çevirdim.

-"Yemeğe inelim, yeterince beklettik zaten herkesi."

-"İleri gittim sanırım."

-"İkimiz de."

-"Öyleyse iyiyiz, değil mi?"

-"İyiyiz."

Gülümsedi ve sonunda öğle yemeğine katılabileceğimiz konusunda beni onayladı. Ben odadan çıkarken duyduğum ayak sesleri, bana yetişmeye çalıştığını kanıtlar nitelikteydi.

Beraberce mutfağa indik çünkü üst kattaki yemek masasının henüz tam olarak hazırlanmadığını görmüştük ve evdekilere yardım etmemiz gerektiğini hissetmiştik. Evde tatlı bir telaş vardı, merdivenden aynı anda birkaç kişi inip çıkıyordu, küçük çocuklar da dahil olmak üzere, ve ellerinde yemek masasına götürülecek birkaç malzeme taşıyorlardı. Buna katkıda bulunmalıydık biz de.

Mutfağa girdiğimizde güzel yemek kokularının tam merkezinde olduğumuz için istemsizce gülümsedik. Mutfakta aşçı Garlen ve genç Darcia vardı sadece ama çok iyi bir iş çıkardıkları belliydi. Küçük mutfak masasında yukarıya götürülecek malzemeler vardı, onları almadan önce kendimi selam vermek zorunda hissettim ve öyle de yaptım.

-"Siz ikiniz, müthiş bir iş çıkarmışsınız. Tünaydınlar bu arada." dedim gülümseyerek.

Garlen'in yüzü gururla kızarmıştı, Darcia ise şaka maiyetinde omzuma vurup konuştu.

-"Size de tünaydın, uykucular. Siz Bay Louis olmalısınız, değil mi?"

Darcia gülümseyip elini Louis'e uzattı, Louis de aynı nezaketle Darcia'nın elini sıkıp karşılık verdi ona.

-"Ta kendisi, dün sizinle tanışma şerefine eremediğim için affedin beni lütfen." diyerek gülümsedi Louis teatral tavrıyla.

Darcia bana bakarak fısıldadı Louis'in duyabileceği şekilde.

-"Onu sevdim."

Kıkırdayıp tabakları aldım, benim arkamdan Louis de ekmek sepetini aldı ve yukarı çıktık.

-"Sanırım ev halkına bayıldım, çok samimi ve kibarlar."

-"Onlar da sana bayıldı." dedim tabakları masanın etrafına yerleştirirken.

Biz gevezelik edip Louis'in yurtta ünlenmesi hakkında konuşurken, Valera elinde su bardağıyla yanımıza geldi.

-"Hoş geldin prensim."

Louis ile aynı anda söylemiştik bunu. Valera aynı anda ikimize bakarken üzerimde Louis'in gömleğini gördü, Louis'in üzerinde ise Francois'in geceliğini. Gülüşünü tutamazken Louis bir taraftan ne olduğunu sorguluyor, bir taraftan Valera'nın gülüşünü duyduğu için gülümsüyordu. Onun yüz ifadesi de beni güldürdü.

-"Louis, geceliğine bayıldım."

-"Gözlerinin rengi ortaya çıkmış, değil mi?" dedim ben de.

Louis büyüttüğü gözleriyle bana baktı, ben ise biraz eğlenmeye karar vermiştim bile.

-"Bundan yıllarca kurtulamayacağız Louis, Francois'nın görmesini bekle sen bir de."

-"Kabus gibi olacak değil mi?"

-"Eğlenmeyi denersen kabus gibi olmayacağına eminim, zorlanabilirsin tabii eğlence düşmanı olduğun için."

Belamı arıyordum.

-"Ne kadar eğlenceli biri olabileceğim hakkında en ufak fikrin yok senin."

Savaşa hazır bir şekilde bana baktığında ikimiz de birkaç adım gerildik, sanki her an birbirine silah çekip düelloya atılacak iki düşman gibi duruşumuzu düzeltip birbirimize baktık. Aklında nasıl bir plan vardı eğlenceli olduğunu bana kanıtlamak için kestiremiyordum, lakin şimdiden eğlenmeye başladığı barizdi.

-"Cidden, gözlerinin bu kadar güzel olduğunu nasıl fark edememişim."

Valera ateşe barutla gidip bu sözleri söylediğinde Louis derin bir nefes aldı ve şeytani olduğuna emin olduğum planını bitirdiğini belirtircesine gülümsedi.

-"Bence kaçmalısınız."

-"Ne?" diye fısıldayıp bana korkuyla bakan Valera ile göz göze geldim.

Valera Louis'in şaka yaptığını sanıp gülmeye başladı, ben ise ne yapacağını bekleyerek kollarını sıvayan adama baktım.

-"Valera, sanırım dediğini yapmalıyız."

Bu sefer "Ne?" diye fısıldayan Valera'ydı.

O bana dönmüşken harekete geçen Louis ikimizi de alt edeceğine dair bir şeyler hakkında bağırıp en yakınındaki Valera'ya koşarken, ben donup kalmıştım. Valera yaşadığım şoku fark etmiş olmalı, ya da Louis'in savaş çığlıklarını duymuştu, arkasını dönüp yaklaşan Louis'e bile bakmadan kaçmaya başladı. Yanımdan son süratle geçen ikiliyi fark ettiğimde hareket etmem gerektiğini anladım, Louis nasıl Valera'yı yakalamaya kapıldıysa beni bir anlığına es geçmişti.

Valera nasıl telaşlandıysa iyice hızlandı fakat o merdivenlerden inip uzaklaşamadan Louis onu yakaladığı gibi belinden tutup havaya kaldırdı. Valera kahkaha attığı için Louis de gülmeye başlamıştı. Ben de güldüğümde Louis Valera'yı kucağından indirip konuştu.

-"Sanırım senin cezanı biraz geciktirebilirim çok tatlı olduğun için, hadi şimdi aşağı in ve bu savaş alanından çıkıp güvenli bölgeye at kendini." dedi sırtından destekleyerek.

Valera'ya beni kurtarmasına dair bir bakış attım. O da bana çaresizce bir bakış atıp cezamı çekmem gerektiğini belli etti ve gözden kayboldu.

-"Eğleniyor muyuz, arkadaşım?"

-"Oyun bittiğine göre-"

-"Oyun henüz başlıyor." diye sözümü kesti.

-"Ama ben biraz fazla eğlendim, sonra devam etsek?"

Her sözümle ben bir adım geriliyordum, o ise bir adım ilerliyordu. Büyük yemek masasının etrafında yavaşça dönmeye başladığımızı bile fark etmemiştim.

-"Vivian, intikamımdan vazgeçmeyeceğim. Beni en zayıf noktamdan vurdun." dedi kalbini tutup incinmiş gibi davranırken.

-"Bunu bugüne kadar umursamadığına eminim Louis."

-"Artık önemsiyorum, iki çocukla dost olunca eğlenceli olmayı önemsiyorsun."

Sandalyelerden birini tutup geri adımlamaya devam ederken, gözlerimle de ani bir hareket yapmaması için onu takip ediyordum. Masadaki çatalların üzerine konacağı peçetelerden birini tutup havaya kaldırdım görebileceği şekilde.

-"Beyaz bayrak çekme hakkımı kullanmak istiyorum. Hem hayranı olduğun ressama nasıl çocuk dersin sen?"

Peçeteyi düzgünce eski yerine yerleştirmek amacıyla bir saniyeliğine gözümü ondan kaçırmıştım, sadece bir saniye. Gözlerimi tekrar ona bakmak için yukarı kaldırdığımda dosdoğru bana koşuyordu. Korkudan nasıl kaçtığımı şu an bile hatırlamıyorum.

-"Özür dilerim tamam mı?" diye bağırdım biz masanın etrafında dönerken.

Merdivenleri kestirdim gözüme, kaçış rotam orasıydı. Aşağı inersem onu atlatabilir ve sakinleşmesini sağlayabilirim, diye düşündüm.

Lanet olası herif, çok hızlı koşuyordu. Daha dün ateşlenip saatlerce baygın yatan adamla karşılaştırmak mümkün değildi.

-"Dileme, ben çok eğleniyorum."

Masanın etrafında son bir tur atıp hızımı arttırarak merdivenlerden aşağı koştum. Bizi gören Valera bile gerilemişti hızımız karşısında. Kapıda içeri henüz girmiş Francois'i görmemle öne atıldım, planım arkasına saklanmaktı. Başımı çevirip ne kadar yakın olduğuna baktığımda bana ulaşmasına çok az bir mesafe olduğunu görüp bağırdım.

-"Bir canavar yarattım."

Francois de bizi bu kadar enerji dolu gördüğü için şaşkındı, ona bir kaç adım kala yardım istercesine elimi uzattım fakat arkamdan sarılan kollarla kaybettiğimi anladım.

Ben bittim, dedim umutsuzca.

-"Louis anlaşabiliriz."

-"Sanmıyorum."

-"Francois, yardım et." dedim dudak hareketlerimle.

Başta beni öyle bırakacak gibiydi ama talihli çıktım ki fikrini değiştirip konuşmaya başladı.

-"Ben çok eğleniyorum ama dışarıdan geldim ve deli gibi açım, yemekten sonra bunlarla ilgilensek olur mu?"

Başarmıştım.

***

Öğle yemeği gayet normal geçmişti, Louis bana yenilgimi hatırlatan bakışlar atmış olsa da sohbet edip gülüşmüştük hep beraber. Aile gibi hissettiriyorlardı.

Yemeğin ardından bir önceki gece diğerlerine katılamadığımız büyük kapılı odaya gittik. Valera benim solumda, Louis de onun solunda oturuyordu fakat minderler yuvarlak oluşturacak şekilde sıralandığından hala Louis'i görebiliyordum. Valera bana sabahları çoğunlukla resim yaptıklarını söylemiş, duvara yaslanmış çok bölmeli dolaptan kendi bölmesini bulup boyalarını önümüze yaymıştı.

-"Keşke fırçalarımı getirseydim." diyerek iç çekmiştim ben de. Onun yepyeni fırçalarını bozmak istemiyordum.

-"Resim yapıyor musun?" diye sordu kocaman açtığı gözleriyle. Bu aktivitenin beni sıkacağını düşünmüş olsa gerek, diye düşündüm.

İstemsizce Louis'e baktım, o da bizi izliyordu.

-"Kahve Kokulu Ressam, onu hiç duydun mu?" diye fısıldadım kulağına.

-"Onu tanıyor musun? Kim olduğunu çok merak ediyorum." diyerek fısıltıma karşılık vermişti.

-"Zevkli bir çocuk olduğunu biliyordum." dedi Louis.

-"Tanıştığımıza memnun oldum." diyerek sırrımı minik suç ortağımla da paylaştım.

Beni tanıyıp merak etmelerine istemsizce seviniyordum.

O ise dediklerimi duyunca iyice afallamış, açık kalan ağzına ellerini sıkıca kapatarak başını bana çevirmişti. Gülümsedim.

Bu etkinlikte diğer çocuklara Bayan Monique ile genç Darcia eşlik ediyordu. Damien ile Francois malikanenin birkaç eksikliğini gidermek için yine dışarıdalardı çünkü.

Valera tekniğimi ezberlemişçesine önüme sadece boyayı inceltmek için su ve fırça bırakmıştı. Zaten boyaları ortak kullanıyorduk.

Bayan Monique ise biz üçümüz güzelce organize olup herkesten önce işimize başlayınca bir süre merakla karışık dikkatini ikimizde toplamış, sonra işine dönmüştü.

Sürekli kahve içeren sıvılara alıştığım için başta zorlansam da o an iyi gidiyordum ve Valera hangi rengi kullanırsa onu kullanıyor, resmimi yavaşça şekillendiriyordum.

O bunu fark etmiş fakat düşündüğüm gibi alakasız renklerle işimi zorlaştırmaya çalışmamıştı. Kendini işine veriyordu ve ben kendime, o bitirene kadar resmine bakmayacağıma dair söz vermiştim ne kadar meraklı olsam da.

İlk önce resmimi ben bitirdim, tanıştığımız günden beri resimlerimi hızla ve büyük bir yaratıcılıkla yapıyordum. O da beni çok bekletmeden resmini bitirip bana gösterdiğinde şaşırmıştım. Çünkü yaşına kıyasla yapmak istediği şeyi açıkça ifade etmeyi başarmıştı.

Bariz bir çiçeğin resmiydi bu. İlk bakışta papatya sansam bile bu çiçek herhangi bir papatyadan daha sık beyaz yapraklara sahipti ve ben bunun o düşündüğüm çiçek olmamasını diledim.

-"Bu bir krizantem, hikâyesini dinlemiştik bir kere. O gün nasıl bir şey olduğunu düşleyerek uyuyakalınca rüyamda bunu gördüm. Bence benziyor." dedi.

Krizantem çiçeğinin onca rengi varken rüyasında beyaz olanı görüp onun resmini yapması, hayatın benimle dalga geçtiğini kanıtlar nitelikteydi. Çünkü beyaz krizantem hikâyede anlatılan kırmızısı gibi sevgi ve bağlılığı simgelemezdi.

Beyaz krizantem sonsuz sadakati ve ölümü simgelerdi.

Louis'e baktığımda aynı şeyi düşündüğümüzü anladım, o sessiz kalınca ressam olarak bu başarılı resmi övmek benim boynumun borcu olmuştu.

-"Çok benzetmişsin, aferin."

Beyaz krizantemin anlamını bilmese de olurdu, şeklinin hoşuna gittiği ortadaydı ve bunu bozmak istememiştik ikimiz de. Resmi gerçekten güzel olduğu için yanakları pembeleşene kadar onu övüp kendi resmimi de ona gösterdim.

Ben onun ilk gördüğüm halini çizmiştim. Renklendirmeyi birebir yapmasam da o bunu anlamış ve gözlerine yerleştirdiği yıldızları ile bana bakıp içten bir teşekkür etmişti.

-"Kahve Kokulu Ressam benim arkadaşım." dedi durumu yeni kavramış gibi.

Louis'in fısıltı şeklindeki hayran çığlığını duyduk.

-"Kahve Kokulu Ressam benim de arkadaşım."

Onaylarcasına başımı salladım.

-"O halde tanıştığımız gün yapman gereken iş buydu değil mi?" diye sözlerine devam etti Valera.

-"Evet, zaten dışarı galeriye gitmek haricinde dairemden çıkmıyorum pek."

-"Olsun. İstediğin zaman buraya gelebilirsin, hatta isterseniz yatıya da kalabilirsiniz burada." dedi tatlı bir biçimde.

-"Bunu çoktan yaptık, artık yabancılık çekmeyiz."

Diğerleri resimlerini bitirirken bir süre sohbet etmiştik. Herkes resimlerini tamamlayınca da sırasıyla resimlerimizde ne yapmak istediğimizi anlatıp vakit geçirmiştik. Louis itiraz etmeye çalışsa da benim ellerimi resmetmişti mesela. Ayrıca burada bulunan çocukların çoğu resim konusunda oldukça iyiydi. Benim resmimi görünce nasıl bu kadar kısa sürede böyle güzel bir iş çıkardığımı sormuşlar, Valera ile sırrımı açık etmemek için eskiden eğitim aldığım konusunda bir şeyler gevelemiştik ağzımızda. Louis ağzını açamamıştı, onunla bu konuda alay etmiştik güzelce.

Yurtta Valera ve Louis ile zaman geçirmek çok eğlenceliydi. Bir çocuk için çok iyi bir sohbeti vardı prensimin. Konu ne zaman çıkmaz sokağa girse ve bitecek gibi olsa biz fark edemeden değiştiriveriyor, sohbeti çok iyi yürütüyordu.

Öte yandan Bayan Monique onun ilk kez benimle ve Louis ile bu kadar mutlu göründüğünü, gün içinde hiçbir sohbete dahil olmadığını söylemişti bana tanıştığımız gün.

Ne işe yaradığım hakkında bir fikrim yok lakin o böyle gülümsemeye devam edecekse sonsuza dek bunu yapabilirim, diye yanıtlamıştım ben de onu. Aynı şeyi Louis'e de söylemiştim hatta ateşlendiği gece, çok güzel cevaplamıştı beni.

-"Belki de sadece biz ona iyi gelmiyoruzdur, o da bize iyi geliyordur. Bunun farkında olduğu için özgüvenli hissediyor, görüyorum. Ve bu çok hoş, kendimde de aynı sonuçlara yol açtığını hissediyorum bu dostluğun."

Biraz durup derin nefesler almış, kendine itiraf etmesi gereken bir şey varmış gibi konuşmaya başlamıştı ve tek bir cümleyle eski hayatını özetlemişti.

-"Sizinle tanışmadan önce ölüden bir farkım yokmuş."

Bölüm sonu.

Ben Kahlúa, yazarınız.

Continue Reading

You'll Also Like

764 99 26
Bu dünyanın sonunu sadece ben biliyorum. Bir gün MC'miz kendisini en sevdiği web romanının dünyasında sıkışıp kalmış halde bulur. Hayatta kalmak için...
111K 9.7K 37
Bedenim tir tir titremeye başlamıştı. Gözlerim dolmuş neredeyse ağlayacaktım. Etrafta yeni yeni fark ettiğim geçmişe ait şeyler vardı. Tabelalar, ara...
309 43 6
NCT texting askom Hazirsan lets go baby 💅 ©ashkito
31.8K 3.5K 28
Mantığım kalbimi yendi, Ve seni sildim. #18