Elma Ağacı (bxb)

By queenhurrem

1.3M 89K 38.4K

Bir homofobikle aynı evdeyken hayatta kalma sürem ne kadar olabilirdi? Not: Yazdığım ilk kurgu olduğu için cr... More

bir
iki
üç
dört
beş
altı
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
yirmi beş
yirmi altı
yirmi yedi
yirmi sekiz
yirmi dokuz
otuz
otuz bir
otuz iki
otuz üç
otuz dört
otuz beş
otuz altı
otuz yedi
otuz sekiz
otuz dokuz
kırk
kırk bir
kırk iki
kırk üç
kırk dört
kırk beş
kırk altı
kırk yedi
kırk sekiz
kırk dokuz
elli
elli bir
elli iki
final

yedi

36.5K 2.5K 1.4K
By queenhurrem

Mete eve geldiğinde Onur yanına giderken beni de içeriye çekmişti. An itibariyle üçümüz gergin bir şekilde masanın etrafına oturmuştuk. Ben ses çıkarmamak için kahvaltımı bile yapamıyordum. Onur'la Mete ise arada bir birbirlerine bakıyor sonra düşünüyorlardı.

En nihayetinde Mete konuştu.

"Hangi orospu çocuğu-" Bekleyip bana baktıktan sonra boğazını temizleyip devam etti. Sanki okulda bu küfürleri bana karşı kullanmamış da bir anda imana gelmiş gibi davranması alayla gülümsememe neden olmuştu. İnsanlar garipti, hem de fazlasıyla.

"Yaptıysa artık baya düşünmüş yani. Partiyi beklemiş, senin evi temizleteceğini bildiği için temizlik görevlilerinin bu paketi bulup polise haberdar edeceğini hesaba katmış."

"Sağ ol birader ya aydınlattın şu an, ben hiç çözememiştim bunu varya." dedi Onur sahte bir şaşkınlıkla. Mete yüzünü buruşturdu.

"Sus lan!" İkisine de gözlerimi devirip kasemi tutarak ayağa kalktım.

"Nereye?" dedi Onur.

"Odaya." dedim omuz silkerek. Mete bana baktıktan sonra kaşlarını çattı.

"Bir dakika ya nereden bilebiliriz senin yapmadığını? Belki intikam almak istemişsindir?" Alayla güldüm bu sefer. Gözlüğümün üzerinden sırıtan yüzümle yüzüne baktım.

"Ha kabul ediyorsun yani intikam alınacak şeyler yaptığınızı?" Kaşları daha çok çatıldı. Tam ağzını açmıştı ki Onur araya girdi.

"O yapmadı geri zekalı, paketi getirip kendi elleriyle bana verdi. Böyle bir ihanet planlasa niye götümüzü kurtarsın?" Mete'nin çatılmış kaşları havalanırken ensesini ovuşturdu. Ne diyeceğini bilemiyormuş gibi bana baktı. Alaylı ifademle yüzüne bakmaya devam ettim.

"Kim olabilir o zaman amına koyayım?" diye mırıldanıp masaya odaklandı tekrar. Yüzüne dikkatli baktığımda kaşında ve dudağının kenarında kabuk bağlamış yaralar olduğunu görmüştüm. Muhtemelen dünkü çocukla epey kavga etmişlerdi. Hak etmişti, bana yaptıklarına saymalıydı.

İçimden kendime bana ne diyerek yukarı çıkacağım sırada kapı çaldığında olduğum yerde durdum. Elimdeki kaseyi masanın üzerine bırakıp koştum ve açtım. Beklediğimiz gibi temizlik görevlileri geldiğinde Onur ve Mete de yanıma gelmişti.

"Buyurun." dedi Onur düz bir ifadeyle. 3 kadın 1 de erkek görevli vardı aralarında.

"Her yer temizlenecek. İsterseniz parayı işiniz bittiğinde verelim isterseniz şimdi verelim nasıl yapalım?"

"İş bittiğinde alalım biz. 2-3 saat kadar sürer." dedi adam. Onur başını sallayıp Mete'yle beraber dışarı çıktığında ne yapacağımı bilemeyerek elimdeki kaseyi mutfağa bıraktım. Çabucak odama koşup dışarıda giyebilmek için diz kapaklarında bulut olan açık mavi bir mom-jean ve önü düz arkası resim baskılı bir tişört giydim. Bana kalsa şortla da gayet çıkılırdı ancak şort birazcık kısaydı ve herkesin bildiği üzere ülkemiz bunu hoş karşılamıyordu...

Görevlilere kolay gelsin diledikten sonra dışarıya çıktım. Ne yapacağımı bilmiyordum, gün ortası çok nadir dışarı çıkardım. Çıktığımda da ya markete ya da kütüphaneye uğrardım.

Yapacak daha iyi bir işim olmadığından yine aynı şeyi yapmaya karar verdim ve kütüphanenin yolunu tuttum.

————

1 saattir rafların arasına gömülmüş her türlü kitaba bakıyor, arkasındaki yazıyı okuyarak inceliyordum. Aslında işleri uzatmayı sevmezdim hemen yapacağımı halledip çıkardım ancak kalan 2 saatini değerlendirebileceğim başka bir alan yoktu. Her zamanki gibi en iyi dostum kitaplardı ve benim buradan ayrılmaya niyetim yoktu.

Raflardan birisine ilerlediğimde hemen arkamda bir hareket hissedince irkilip kitaplığa çarptım. Elimdeki kitap yere düşerken korkuyla çarpan kalbimi tutup hemen arkamı döndüm. Siyah dağınık saçlı bir çocuğu gördüğümde korkumun yerini şaşkınlık almıştı.

"Pa-pardon." dedim kekeleyerek. Özür dilemesi gereken belki ben değildim ancak biraz korktucu duruyordu. Eğilip düşürdüğüm kitabı aldı. Elinde evirip çevirdikten sonra kitaba bakarken başını salladı. Üzerinde siyah bir tişört, parmağında kocaman yüzükler, boynunda uzun bir kolye, sırtında gitar kutusu, gözlerinin altında göz kalemi, siyah pantolonu, siyah deri kemeri ve siyah botları vardı. İnsanları tiplerine göre yargılamayı sevmiyordum ancak tipine bakarak bile metal dinlediğini anlayabiliyordum. Fazlasıyla gotik bir tarzı vardı.

"Önemli değil, aslında ben özür dileyecektim. Özür dilerim." Gülümsemeye çalışıp başımı salladım. Kitabımı elinde bırakarak arkamı döndüm ve kitaplıkla bedeni arasından sıyrıldım.

"Bana tavsiye edebileceğin bir kitap var mı?" dedi tekrar. Sesi biraz kalındı. Durdum. İnsanlarla iletişim kurmak konusunda hep berbattım. Şimdiden kalbim hızlı hızlı çarpmaya, nefesim kesilmeye başlamıştı. Sanki birazdan kendimi rezil edecekmişim gibi hissediyordum.

"Aaa şey... Ne tarz okuyorsun?" diye sordum kekelememeye çalışarak. Omuz silkti.

"Macera olabilir veya bilim kurgu." dedi. Benim aksime o sanki 50 yıldır konuşuyormuşuz gibi rahattı.

"Peki, geçebilir miyim?" dedim karşı rafı işaret ederek. Başını sallayıp çekildi.

Ben rafa doğru ilerlediğimde arkamdan gelmişti. Biraz bakındıktan sonra birkaç ay önce bitirip çok beğendiğim bir kitabı aldım.

"Bu çok güzel. Evreni kurtarmakla hükümlü olan bir çocuğun hayatını anlatıyor."

"Vaaaay süper kahraman mı?" Başımı salladım.

"Yani sayılır."

"Ne kadar resim var bunun içinde?" diye sordu gülerek. Kendimi tutamadan güldüm.

"Resimsiz, roman bu. Sen manga falan arıyorsun o zaman."

"Şaka yapmıştım. Eğlenceli görünüyor." Yeniden başımı salladım.

"Bu arada adın neydi?" diye sordu kitabı sıkıca tutarken. Siyah gözlerini gözlerime sabitlemişti.

"Bulut."

"İsmin de gözlerin kadar güzelmiş. Sen bizim okulda değil miydin ya?" dedi bir yerlerden çıkarırmış gibi bakarak. Kaşlarımı çattım. Yaptığı iltifat kendimi garip hissetmeme neden olsa da düşündüm. Ben de onu bir yerlerden hatırlıyordum sanki.

"Hangi okuldasın ki sen?"

"Özel Yamantürk Lisesi."

"Öyleymişiz... Sen geçen yıl gitar çalan çocuksun!" dedim hatırladığımda heyecanlanarak. Sesim birazcık yüksek çıkınca insanlar bize dönüp bakmıştı. Kızarıp başımı eğdim. Güldü.

"Aynen. Mert ben. İstersen dışarıda devam edelim konuşmaya. Burası fazla sessiz."

"O-olur." dedim kararsızlıkla. Birkaç kez gördüğüm ama gördüğümü bile hatırlamadığım bir insanla bir yerlere gitmek ne kadar mantıklıydı bilmiyordum. Yine de onu reddetmek istememiştim sanırım.

Kitabı yazdırıp gitar kutusunun içine gönderdikten sonra beklemediğim bir anda elimi tuttu ve kütüphaneden dışarıya sürükledi. Şaşkınlıkla büyük ve kemikli elin arasındaki elime baktım. Kendimi sebepsizce rahatsız hissetmiştim. Bu yüzden hemen geriye çektim.

"Ne yapalım istersin?" dedi gülümseyerek. Omuz silktim.

"Bilmiyorum ben pek dışarı çıkmam aslında. Sen ne yapıyorsun genelde?"

"Sen benim gittiğim yerlere gelmezen iyi olur." dedi gülerek. Pek anlamasam da güldüm. Elimle az ilerideki parkı gösterdim. Çocukların oynaması için olan parklardan değildi. Bankların ve bol çimenliğin olduğu bir parktı.

"O zaman kahve alalım ve oturalım. Yani şey... Sen de istersen."

"Biliyor musun? Mükemmel bir fikir." dedi gözleri parlayarak. Mutlulukla gülümseyip peşinden ilerledim.

Bir kafeye geldiğimizde her ikimiz de kahve sipariş edip tekrar çimenlik alana döndük. Gitarını bırakıp elindeki kahveyi dökmemeye çalışarak oturdu. Ben de aynını yaptım.

"Eee Bulut nasılsın?" dedi geriye yaslanarak.

"İyiyim teşekkür ederim sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim. Neler yapıyorsun/yaparsın anlatsana biraz." Yine gerilip elimdeki kahveyi sıktım. Bu kadar gerilecek bir şey yoktu belki ama kendime engel olamıyordum.

"Ben bir şey yapmam. Yani ders çalışırım okula giderim kitap okurum bazen resim çizerim o kadar." dedim omuz silkerek.

"Hmm arkadaşların?" Biraz düşünüp gülümsedim.

"Arkadaşım yok."

"Neden?" Neden olmadığını söylersem en iyi ihtimal sen de hemen kalkıp gideceksin. Ya da dövebilirsin. Ben dövülmek istemiyorum, canım yanıyor.

"Yalnız kalmayı tercih ediyorum." dedim sadece.

"En iyisi. Benim de çok arkadaşım var ama gerçekten arkadaşım diyebileceğim kimse yok."

"Öyle biraz boğucu olmuyor mu? Yani bir insan hayatında varsa vardır yoksa yoktur. Hem var hem yok belirsizlik can sıkıcı değil mi?" dedim kendime engel olamayarak. Bir an şaşırır gibi olsa da güldü yine.

"Haklısın ama arkadaşsız hayat biraz renksiz oluyor."

"Öyle."

"Nerede yaşıyorsun? Yurtta mı kalıyorsun aile evinde mi kendi evinde mi? Okuldakilerin hepsi farklı farklı yerlerde kaldığı için..."

"Ben ayrı evdeyim. Yeni çıktım. Ev arkadaşım var." Kahvesini dudaklarına götürmüşken bekledi. Siyah gözlerini gözlerime dikmişti. Biraz garip bir ifade barındırıyordu.

"Öyle mi? Kim o? Okuldan mı yani?" Ne diyeceğimi bilemesem de başımı salladım.

"Evet."

"Kim?" Eğer sana kim olduğunu söylersem de Onur bana çok kızacak. Söyleyemem o benden utanıyor. Yine yalan söylemek zorundayım.

"Şey tanımayabilirsin." dedim gözlerimi kaçırıp kahvemi içerken.

"Doğrudur."

————

Ben fark etmeden geçen 3-4 saatin ardından eve gitmek üzere ayağa kalktım. Hava kararmaya başlamış sokak lambaları yeni yeni yakılıyordu. İtiraf etmem gerekti ki gerçekten çok uzun bir aradan sonra ilk kez birileri benimle insan gibi konuşmuştu ve ben de eğlenmiştim.

"Gidiyor musun?" dedi Mert ayağa kalkarken. Hızlı hızlı başımı salladım.

"Hıhı."

"Ben bırakayım?" dedi çantasını tekrar omzuna asarken.

"A gerek yok ben giderim zahmet etme sen evim biraz uzak benim."

"Yok ne zahmeti benim için de yürüyüş olur hem. Geleyim ben."

"Tamam sen bilirsin." dedim gülümseyerek. O da gülümsedi ve beraber evin yolunu tuttuk.

————

"Teşekkür ederim bana eşlik ettiğin için." dedi evin önüne geldiğimizde. Gülümsedim ancak biraz zorlamam gerekmişti çünkü Onur bahçedeki masaya oturmuş elindeki sigarasıyla gözünü bile kırpmadan bize bakıyordu.

"Ben de teşekkür ederim eve bıraktığın için ve aynı şekilde benimle vakit geçirdiğin için."

"O zaman belki sonra görüşürüz?" dedi sorar gibi. Başımı sallayıp güldüm.

"Belki, neden olmasın." O da güldü. Gözlerini Onur'a çevirdi ve vücudunu ona doğru döndürdü. Beklemediğim bir anda kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti. Ellerim bilerek yapmadığım ve asla da yapmayacağım bir şekilde beline konulmuştu. O kadar şaşırmıştım ki tepki bile verememiştim.

"Naber?" dedi gülümseyerek. Onur Mert'e baktı. Gülümsedi ama ters bir şeyler vardı.

"İyidir senden?"

"İyi ben de ne olsun kardeşim."

Sigarasını elinde çevirip gülümsemeye devam etti. Ben de şaşkınlığımı üzerimden atar atmaz çabucak ayrıldım Mert'ten. İkisi arasındaki ölümcül bakışlar gidip gelirken ne diyeceğimi bilememiştim.

"Gitsen iyi olur Mert saat geç oldu." Mert bakışlarını bana çevirdiğinde derin bir nefes verdim.

"Tamamdır kendine iyi bak." dedi el sallayıp uzaklaşırken. Ben de arkasından el salladım.

Sokakta ilerleyip gözden kaybolduğunda ikinci bir kez derin nefes verdim ve eve doğru ilerledim. Onur'un yanından geçerken bir eliyle kolumu tuttu.

"Yanlış insanlarla takılıyorsun Bulut." dedi Onur. Gözlerini gözlerimden asla ayırmıyor çok çok korkutucu ve garip bir şekilde bakıyordu. Kaşlarımı çattım.

"Doğruyu sen mi öğreteceksin?"

"Gerekirse evet."

————

bugün benim doğum günüm 🥳🤭🥺💚

Mert'e marabalar diyoruz. hakkında bir şey söylersem spoi sayılabilir o yüzden hiç yorum yapmıyorum.

Continue Reading

You'll Also Like

4.3M 372K 77
[TAMAMLANDI] Siirt'den kaçıp İstanbul'a sığınan bir Kürt ailesi, tamamı ülkücü olan mahalleye düşer.
6.5M 542K 48
Taehyung, hastalanan evcil hayvanını götürdüğü veterinere ilk görüşte aşık olur ve onun dikkatini çekebilmek için bütün yolları denemeye başlar. önem...
4.5M 280K 65
Korel Demirel, karanlık bir adamdı. Ölümcül zekâsı onu son derece tehlikeli birisi yaparken, bencilliği ve acımasızlığı bunu körüklüyordu. Hayatında...
EFES By Khalesi

Teen Fiction

2.5M 154K 42
[TAMAMLANDI] Abimin arkadaşına saplantılı bir şekilde bağlanmak mı?