Equestrian: taekook

By aanonimyazarlik

405K 47K 32.4K

Bir dansçı, bir profesyonel binici ve bir de Bay Jeon. Not: Kapaktaki edit @hhisasihunn'a aittir. More

1: İkinci düşme vakası.
2: Şey yapılmak.
3: Dördüncü düşüşte affetmedi tabi.
4: Öpücük sonrası kardeşlik
5; (1/2): Çöp adam kurabiyesi
5; (2/2): En tatlı davet
6: Atla yapılan anlaşma
7: Açığa çıkan küçük sırlar
8: Parıldamak
9: Yarışmak
10: Yüzsüzlük
11: En güçlü insan
12: Hırr Kaplan, Zıpzıp Tavşan
13: Jeon'u doyurmak
14: Evim evim, güzel evim
15: Jimin gerçekten haklı olabilir miydi?
16: Yorgun papatya.
18: Kelebekler vadisi
19: Küçük cadı Soomin
20: Büyükbabayı düşünmek
21: Söz uçar deneyim kalır
22: İkinci baba
23: Affetmeyi denemek
24: Özel ders
25: Aldatmak
26: Yatak odasının gizli bölmesi
27: Kocaman adam olmak
28: Yardımsever olmak
29: Yiyilmiş dudaklar
30: Güneş adam
31: İtalyan öğrenci
32: Pençe
33: Teklif
34: İyi ki
35: İçli dışlı
36: Çocuklar
37: Kulak misafiri
38: Birbirinde tamamlanmak
39, Final: Infinity

17: Bay Acımasız Jeon

10.4K 1.2K 902
By aanonimyazarlik

"Jungkook!" Bağırmıştı babam. Ciddi ciddi bağırmıştı. "Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor, değil mi?"

Yüzümü buruşturarak elimi onun dudaklarına bastırarak geri geri yürümesini sağlayarak bizi bahçeye çıkarttığımda gözlerimi babama çevirdiğim an tüm ciddiyetinin uçtuğunu, sırıttığını fark etmiştim.

"Bağır biraz daha" demiştim kaşlarımı çatarak. "Taehyung da tüm komşular da duysun?"

"Bağırırım bak?"

"Baba!" Mızmızlanarak ofladığımda babam kıkırdayarak olduğu yerde bildiğin çocuk gibi tepinmeye başlamıştı. "Söylediğime pişman etme beni lütfen. Taehyungun yanında belli etme tamam mı? Hiçbir şey belli değil. Tamam öptüm falan ama-"

"Tanrım.." Babam elini başına koyarak kendisini geriye bırakır gibi yapmıştı. "Öptüm diyor hala. Bayılacağım şimdi!"

"Tamam. Demiyorum hiçbir şey-"

"Ayrıca hiçbir şey belli değil falan deme Jungkook. Bal gibi aşık oldun çocuğa. Karşı komşumuz anladı ama sen hala anlamadın"

"Karşı komşu ne alaka ya?"

"Geçen gün bana diyor ki senin oğlanı bir oğlanla gördüm, sevgili gibilerdi, aman dikkat et bu devirde çok yaygınlaştı bunlar. Hep internetten dolayı." Kıkırdamıştı. "Ben de dedim ki; çok teşekkürler, eve gelir gelmez onu falakaya yatırıp elektrikli sandalyeye oturacağım, hatta şimdi gidip işkence odasını hazırlayayım" Kahkaha atmıştı. "Haberi yok ki oğlumla birlikte erkek kesiyoruz!"

Tamam. Bu komikti işte. Ama gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırsam da babam işaret parmağını bana sallayarak güldüğünde kendimi tutamayarak gülmüştüm ben de.

"Of! Tamam. Neyse ne. Taehyungun yanında belli etme sakın"

"Tamam, etmem merak etme. Ama sen de saçma sapan konuşma. Öpmüşsün adamı ama hiçbir şey belli değil diyorsun. Sevgili olmanız için daha ne yapmanız gerekiyor?"

"Ani oldu her şey" demiştim kaşlarımı çatarak. "Ayrıca duygusal bir boşluktaydı. Sanki kendimi ondan yararlanmışım gibi hissettim. Biliyorsun ağzım da iyi laf yapar, boşluğu kullanmışım gibi hissediyorum. Ya uyandığında pişman olduğunu söylerse?"

"Oğlum saçmalama!" Babam gözlerini büyüterek birden enseme geçirmişti bir tane. "Taehyung öyle salak biri mi? İstemeseydi senden uzaklaşırdı. Ayrıca kimi kandırıyorsunuz? Chan arada olmasaydı bu olay çok önce yaşanacaktı. Şeytan çocuk ya, girdi araya" diyerek kendi kendine göz devirdiğinde babamın son olaylardan haberi olmadığı için bir yorum yapmadan onu geçiştirmiştim hemen. Çünkü babam eğer duysaydı gerçekten Chan'ı döverdi. Şakasız, ciddi ciddi döverdi.

"Neyse ne. Ben şimdi odaya dönüyorum. Kahvaltıya beklemeyin, Taehyung ne zaman uyanır bilmiyorum. Gece çok zor uyudu. Çok ağladı" diye mırıldandığımda gözlerim benim odamın camına kaymıştı. Dün gece gerçekten çok kötü olmuştu Taehyung. Krize falan girer diye korkmuştum hatta ama neyse ki öyle bir şey olmamıştı.

"Kıyamam ona ben" demişti babam bir kolunu omzuma atarken. Tekrardan içeriye girmiştik birlikte. "Git şimdi, biraz daha sev onu sen. Aynı sabahki gibi" diyerek kıkırdadığında gözlerimi devirerek onu itmiştim kendimden ama sonra birden dün gece aklıma gelince dudaklarımı büzerek boynuna atlamış, yanaklarına öpücükler bırakarak geri çekilmiştim.

"Televizyonun sesini çok açma" diye son kez onu uyardıktan sonra babam beni gülümseyerek onaylarken adımlarımı merdivenlere yöneltmiştim. Yukarıya sessizce çıkarak odama girdiğimde Taehyungun hala bıraktığım gibi uyuduğunu görünce hemen kapımı kapatıp bu sefer kilitleyerek yatağa ilerlemiş, yerime koyduğum yastığı Taehyungun kollarından alarak oraya dikkatlice yerleşmiştim. Taehyung biraz kıpırdansa da tekrardan bana sıkıca sarılarak uyumaya devam ettiğinde usulca derin bir nefes vermiş ve ellerimden birini onun saçlarına yerleştirerek yine minik hareketlerle sevmeye başlamıştım.

Babam olaylardan nasıl mı haberdar olmuştu?

Sabah ben yine aynı bu pozisyonda durduğum, Taehyungu uyandırmadan onun yanaklarını ve saçlarını sevdiğim ve bu çok hoşuma gittiği için kendi kendime gülümsediğim sırada babam uzun bir zaman sonra ilk defa kapıyı tıklatmadan içeriye girince basılmışım gibi öylece kalmıştım. Babamsa gözlerini büyüterek elleriyle ağzını kapatmış ve aşağıya gelmemi işaret ederek sessizce koşar adımlarla odamdan çıkmıştı. Ben de mecburen kalkıp yanına gitmiş ve dün geceyi, Taehyung'un neden o kadar kötü olduğunu anlatmış ve en sonunda da çok detaya girmeden sadece onu öptüğümü söylemiştim.

Eh, babam uzun zamandır bu anı beklediği için yüz kez bana sözlerimi doğrulatmış ve sonunda kabul ederek bağırmıştı bana.

Açıkçası Taehyung uyandığında nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Normalde olsa bir sorun olacağını düşünmezdim fakat bizim durumumuz normal değildi. Çünkü ortada her ne kadar yanlış bir şey yapsa da Taehyungun en yakın arkadaşı söz konusuydu.

En yakın arkadaşı, Taehyungla yarışamayacağını, bizim çoktan olduğumuzu düşünerek beni öpmüştü ve şu anda haklı çıkmıştı.

Açıkçası benim açımdan bir problem yoktu. En başından beri Chan'a ilgi duymamış ya da ona yüz vermemiştim. Bu yüzden problem değildi ama Taehyung çok ince düşünen birisiydi. Benim bile düşünmeyeceğim şeyleri düşünerek kafasına takabilir, dün geceyi geride bırakmamızı isteyebilirdi.

Rahatsız olmaması adına başımı geriye atarak usulca derin bir nefes alıp vermiş ve tekrardan ona dönmüştüm. Çıplak kollarının ve sırtının üşümemesi için örtüsünü tekrardan düzelterek ısındığından emin olduktan sonra parmaklarımı saçlarında gezdirmeye devam etmiştim.

Dün gece eve geldiğimizde ağlaması biraz yatışınca duş almak istemişti ve sonrasında da bunaldığını söyleyerek üzerine bir şey giyinmemişti. Yarı çıplak olmasının nedeni buydu yani.

Daha ne kadar süre boyunca yatakta kaldığımızı bilmiyordum. Bir ara ben de yine uyuyakalmıştım ama uyandığımda Taehyung hala uyuyor olunca istemsizce biraz gerilmiştim. Normaldi değil mi? Yorgundu ve çok geç uyumuştu. Saatin öğlen iki olması ve onun hala uyuyor olması normaldi?

Ben ağrıyan gözlerimi dinlendirmek adına gözlerimi kapatarak hareketsiz kaldığım sırada birden Taehyung kıpırdanmaya başlamıştı. Hareketsizliğimi sürdürerek onun kendisine gelmesini beklediğim sırada açıkçası biraz da tepkisinin ne olacağını kestiremediğim için hareketsiz kalmayı tercih etmiştim. Eğer geri çekilmeye falan çalışırsa ona göre davranırdım sonuçta.

Taehyung başını kolumun üzerinden kaldırmıştı yavaşça. Hafifçe burnunu çekmişti. Yutkunduğunu da duyabilmiştim. Birkaç saniye, hatta hayır yaklaşık yirmi saniye boyunca beni izlemişti. Ya da bir şeyler düşünmüş de olabilirdi emin değildim, gözlerim kapalıydı sonuçta. Sadece çıkarım yapıyordum ama neyse ki Taehyung usulca nefesini vererek başını yavaşça tekrardan koluma yerleştirip belimdeki elini sabit tutmaya devam ettiğinde gülmemek için gerçekten çok büyük bir savaş vermiştim.

Kaçmayacaktık. Bu güzel olmuştu gerçekten çünkü açıkçası ben kaçmak istemiyordum. Bu zamana kadar duygularımı reddetmem yeterince gereksiz olmuştu ve ben daha fazla vakit kaybetmek istemiyordum.

Dün gece tekrardan yüzüme çarpan ölüm gerçeği beni ürkütmüştü çünkü. İki dakika sonra ölmeyeceğimin garantisi yoktu. Sevdiklerime onları sevdiğimi söylemeden, duygularımı gizlemeye, kendimi bastırmaya çalışırken ölmek istemiyordum.

Taehyung başını omzumdan kaldırmadan yüzünü de bedenini de bana doğru döndürdüğünde bedenini minik minik kaydırarak daha da yakınıma gelmeye çalıştığını fark ettiğimde önce oyunculuğunu konuşturarak biraz kıpırdanmış, Taehyung olduğu yerde durarak beni beklediği sırada ben de ona dönerek bir kolumu onun beline yerleştirerek kendime çektiğinde hiç itiraz etmeden boynuma sokulmuş, kollarını daha sıkı sarmıştı bedenime.

"Uyandın mı?" Demişti çok kısık bir sesle. Nefesi boynumu gıdıkladığı için istemsizce bedenim titrediğinde hafifçe geri çekilmiş, yüzme bakmıştı hemen.

"Uyandım" demiştim gülümseyerek. Elimle tekrardan onun boynuma yerleşmesi için onun başını nazikçe kendime doğru ittirdiğimde itiraz etmemişti yine.

"Günaydın"

"Günaydın"

İkimiz de mırıldanarak konuştuğumuzda Taehyung biraz utanmış olmalıydı ki sesi benimkinden de kısık çıkmıştı.

"Daha iyi misin? Biraz da olsa uyuyabildin mi?" Diye sorduğumda aynı zamanda parmaklarım saçlarında gezinmeye başlamıştı.

"Uyudum" demişti aynı sessizlikte. "Ve daha iyiyim. Teşekkür ederim"

"Teşekkür etmene gerek yok" demiştim hafifçe geri çekilerek onunla göz göze geldiğimde. Bakışları beni bulduğu anda utanmaya başlamıştı hemen ama gözleri de sürekli dudaklarıma kayıyordu. Heyecanlı görünüyordu. Taehyungu biraz bile tanıyan herkes görebilirdi, bundan emindim.

"Taehyung" demiştim sessizce. Şu ana kadar geri çekilmemiş olması da aslında bir cevaptı ama hala içimde bir belirsizlik vardı. Belirsizliklerden hiç hoşlanmazdım.

"Efendim?"

"Dün gece için.." diye mırıldanarak istemsizce gözlerimi kaçırdığımda Taehyung birden elini yanağıma çıkartmış, yüzümü sevmeye başlamıştı. "Sorun yok, değil mi?"

"Sorun yok" demişti gülümseyerek. "Pişman falan değilim merak etme" diye eklediğinde rahat bir nefes vererek dudaklarımı büzmüştüm hemen.

"O zaman şimdi ben seni istediğim zaman öpebilir miyim?"

"Öpebilirsin" diyerek kıkırdadığında ben de dudaklarımı memnun bir tavırla kıvırmış, üstü çıplak olduğu için beli yerine kollarımı boynuna sıkıca sararak onu kendime çekmiş, dudaklarımı saçlarına bastırmıştım.

"Saçma sorular sorarak moral bozmak ya da keyif kaçırmak istemiyorum ama Chan konusu ne olacak Taehyung?" Demiştim ona sarılmaya devam ederken. Taehyung bir süre sessiz kalmış, parmaklarını sırtımda gezdirmişti. Sonrasında ise başını hafifçe hareket ettirerek dudaklarını uzunca boynuma bastırdığında istemsizce gülümsemiştim yine. Karnım kasılmıştı.

"Seninle konuşmak istiyordu" demişti sessizce. "Kendince o an geçerli bir nedenim vardı ama sonradan ben de çok pişman oldum falan diyordu. Affetmeyeceğini biliyorum ama konuşmak istiyorum diyordu"

"Konuşmasına konuşulur, ondan bahsetmiyordum ben. İkimiz hakkındaki gelişmelerden bahsediyordum"

"İkimiz hakkında ne gelişmesi oldu ki?"

Çekingen ses tonumla elbette dalga geçecekti çünkü cümleyi kurarken miyavlamıştım resmen.

"Taehyung.."

"Tamam tamam, şaka yapıyorum. Neyse. Cevap verecek olursam da bir şekilde ben ona söylerim. Benden duyması daha doğru olur çünkü." Dediğinde içimde babamın kimseye söylememesi için dua etmeye başlamıştım çünkü şu an öyle mutluydu ki alnına bile yazabilirdi olayları.

"Tamam o zaman. Öyle yaparız" diye mırıldandığımda Taehyung gülerek geri çekilmiş ve yüzüme bakmaya başlamıştı. Ben de bu sırada onu incelemiştim. Gözleri ve dudakları şişmişti, yorgun görünüyordu. Ama hala çok güzeldi.

"Dün gerçekten şaşırmıştım" demişti Taehyung gülümserken. Aynı zamanda parmak uçlarıyla yüz hatlarımı dolaşıyordu. "Senin benden hoşlandığını düşünmüyordum çünkü. Yani evet bana çok iyi davranıyordun ama sen genel olarak herkese çok iyi davrandığın için beni de arkadaşın olarak görüyorsun zannetmiştim"

"Sadece kendimi durdurmaya çalışıyordum" demiştim dudaklarımı büzerek. Gözleri hemen oraya kaymıştı. "Taehyung, seninle biraz vakit geçirip senden etkilenmeyecek tek bir kişi bile yok bu dünyada" demiş ve onun bir şey demesine izin vermeden hemen ciddi eklemiştim. "Bu yüzden bundan sonra kimseyle sohbet etmeyecek, kimseye gülümsemeyecek, kimseye temas etmeyeceksin. Sesini de yükseltmeden konuşacaksın ama gerekmediği takdirde de konuşmayacaksın. Sadece zorunlu zamanlarda konuşacaksın yani. Tamam mı bak? Ben gerçekten çok kıskanç bir insanım. Başka türlü bu ilişki yürümez, benden söylemesi"

Ciddiyetimi ölçmeye çalışıyordu sanırım. Yine de şaşkındı. Far görmüş tavşan gibi bakakalmıştı bana. Bense gülmemek için kendimi gerçekten zor tutuyordum.

"Ciddi misin?" Demişti kaşları hafifçe çatılırken. Bense kendimi daha fazla tutamayarak kıkırdamış, dudaklarımı yanağına bastırarak seslice öpmüştüm onu.

"Evet çok ciddiyim" demiştim gülerek. "Kimse görmemeli seni. Evden çıkmak yok. Artık çalışmana da gerek yok. Seni kendime saklayacağım"

"Bir an kalbime iniyordu" demişti gözlerini devirerek. Aynı zamanda omzuma vurmuştu yavaşça. Kıkırdamış ve ona sarılmaya devam ederken birden onu sırt üstü döndürerek ben de üzerine çıkmıştım.

"Aslında böyle yapsam yeridir. En azından aşıklarınla uğraşmak zorunda kalmam?"

"Dedi dans videolarını milyonlarca kişinin izleyip indirdiği adam?"

Ciddi bir ifadeyle meydan okurcasına konuştuğunda başımı geriye atarak bir kahkaha atmış ve tekrardan ona bakmaya başlamıştım.

"Ama bu benim işim?"

"Banane? Bu işi yapmak için benden izin aldın mı?"

Taehyung şu an hafifçe büzdüğü dudakları ve çattığı biçimli kaşlarıyla o kadar tatlıydı ki kıkırdayarak onu öpücük yağmuruna tutmuştum hemen. Sonuçta beni durduran bir şey yoktu. Sevgilimdi. Onu öpmem kadar doğal bir şey yoktu artık.

Kıkırdayarak kollarını belime sardığında biraz yorulduğum için avuçlarım yerine dirseklerimle yataktan destek almaya başladığımda Taehyung parıldayan gözleriyle tatlı bir şekilde gülüyordu. Bir bebekten farksızdı şu anda.

Tanrım, şeker komasına gireceğim şimdi.

"Jungkook.." demişti ben onu öpmeyi bırakır bırakmaz omuzlarımı okşarken. Yüzünde çekingen bir ifade oluşmuştu. Gülümsemiştim hemen.

"Efendim?"

"Bir süre aramızdaki bu şeyi birilerine söylemesek olur mu?" Demişti biraz üzgün bir ifadeyle. "Yanlış anlama sakın, utanmıyorum asla. Sadece Chan benden duysun istiyorum. O öğrendikten sonra kim öğrenirse öğrensin önemli değil benim için"

"Problem değil" demiştim anlayışla gülümseyerek. "Anlıyorum seni. Önemli değil" diyerek dudaklarımı boynuna bastırdığımda ferah kokusu burnuma dolunca geri çekilmek yerine kendimi tamamen üzerine bırakarak boynunda soluklanmaya başlamıştım.

"Teşekkür ederim" demişti sessizce. Omuzlarımı seviyordu hala. Hoşuna gitmişti sanırım.

"Rica ederim" demiştim ben de gülümseyerek. Çıplak tenine yanağımı yaslayarak tenini solurken zaten hoşuma gitmeyecek bir şey söylese bile anında kabul ederdim. Umrumda olmazdı çünkü o an.

Bir süre bu şekilde sessiz kalmış, birbirimize sarılarak öylece durmuştuk. Halimden memnundum açıkçası. Akşama kadar da böyle kalabilirdim fakat birden Taehyungun karnı guruldadığında, gerçekten o kadar sessiz ve o kadar huzurlu bir andı ki asla beklemediğim için şaşkınca gözlerimi aralamış ve sonra geri çekilerek bir kahkaha patlatmıştım. Taehyungsa utanmış, beni üzerinden atarak yüz üstü pozisyona geçmişti.

"Taehyung niye söylemiyorsun acıktığını?" Gülmemi duraklatmaya çalışarak ona seslendiğimde yastığıma gömülerek oflamış, mızmız sesler çıkartmıştı. Çıplak sırtı tüm güzelliğiyle gözüme çarptığında parmaklarımı omurgası boyunca gezdirmiş ve dudaklarımı sağ omzuna bastırıp saçlarını da öptükten sonra yataktan kalkmıştım.

"Ben kahvaltı hazırlamaya iniyorum, sen de üzerini giyinip gel, tamam mı?"

Onaylayan mırıltılar çıkartarak dizlerini karnının altına çektiğinde üzerinde yorgan olduğu için bir top gibi görünmüştü gözüme ve ben tekrardan kıkırdamadan edememiştim.

Çok tatlıydı. Hem de çok.

-

"Kimseye söylemeyeceğiz bir süre" demiştim sessizce. Mutfaktaydım, bize bir şeyler hazırlarken babam yanıma gelmişti. "Önce Chan'la konuşmak istedi"

"Ne alaka?"

Ah.. babam benim. Haberi yoktu tabi.

"Bana yürüyordu ya? O yüzden"

"İyi tamam" demişti yanıma gelerek. Saçlarımı okşamaya başladığında bakışlarımı ona çevirmiştim hemen. "Büyüdün de sevgili mi yaptın sen ya? Of.. ne çabuk büyüdün"

"Baba! İlk sevgilim değil. Biliyorsun değil mi?"

"Sus" demişti kaşlarını kaldıracak. "İlk olup olmaması önemli değil zaten. Önemli olan son olması"

Yaptığı edebiyata karşı gözlerimi devirerek önümdeki tavadan artık pişmiş olan sosisleri almış, temiz bir tabağa koymuştum.

"Bak bak bak" Susmayacaktı. "Babaya göz devirmeler falan? Daha ilk gün oğlum, hemen değişme"

"Baba lütfen susar mısın? Birazdan gelecek zaten bak kimseye söylemeyeceğim dedim"

Mızmızlanarak ona dönüp bir elimle yanağını kavrarken söylediklerime karşı oflamıştı.

"İyi tamam" demişti dudaklarını hafifçe büzerek. Bebek miydi neydi bu adam ya? "Ben gidiyorum zaten. Annene yardıma gideceğim. Çok yoğunmuş"

"Bak ne güzel işte. Canın sıkılmayacak. Hadi sana kolay gelsin güzel babam benim"

"Size de"

Yanaklarımı öptükten sonra geri çekilirken gülerek söylediğinde derin bir nefes vermiş ve başımı iki yana sallayarak önüme dönmüştüm. Ona cevap verirsem uzardı bu mevzu.

Birkaç dakika mutfakta yalnız kalmıştım. Bizim için bir sürü şey hazırlamıştım bu kısa sürede. Yumurtalar pişmişti, salatalık doğramış, birkaç peynir çeşidi çıkartmış ve kızdırdığım yağa hazır patateslerden atmıştım. Onların pişmesini beklerken ayak sesleri duyduğumda babamın bu kadar nazik yürümeyeceğini bildiğim için bakışlarımı mutfak kapısına çevirmiş, gördüğüm bedenle birlikte gülümsemiştim hemen.

"Günaydın"

Mutlu bir şekilde ona seslendiğimde Taehyung gülümseyerek yanıma gelmiş ve bir elini belime yerleştirerek önce masaya sonra da kızarttığım patateslere bakmıştı.

"Ne kadar çabuk hazırladın?" Demişti biraz şaşkınca.

"Bu konuda anneme çekmişim. Elim hızlıdır ve de lezzetli"

Tamam. Bunları söylerken oldukça masum bir şekilde söylemiştim fakat içten içe hemen bir tarafım kendi söylediğim şeyi yanlış anlama çektiğinde yutkunma ihtiyacı hissetmiştim. Hatta öyle ki 'yani mutfak konusunda' diye eklemek istemiştim ama kendimi zor da olsa tutmuştum tabi.

"Deneyip göreceğiz bakalım" demişti gülerek. Birden yanağıma minik bir öpücük bıraktığında istemsizce şaşırmış ve ona bakarak gülmüştüm.

"Babam gitmedi henüz" demiştim sessizce. Tamamen onu düşündüğüm için söylemiştim yoksa umrumda bile değildi.

"Evet gördüm, ben inerken o da odasına giriyordu" diyerek geri çekildiğinde bir şey demeden dudaklarımı birbirine bastırarak önüme dönmüş, pişmek bilmeyen patateslere bakmaya devam etmiştim.

"Aslında Jungkook" demişti Taehyung pek uzatmadan sessizliği. "İlk başta Chan'la benim konuşmamın uygun olacağını düşünmüştüm ama şimdi başka şeyleri de düşününce.." diye mırıldanmış ve ağzına bir parça salatalık atarken eklemişti. "Senden hoşlandığımın farkında olmasına rağmen gelip seni öpebiliyorsa, ilişkimizi önce benden değil de bir başkasından duyması çok da sorun olmaz gibime geliyor. Sen ne dersin?"

'Senden hoşlandığımın farkında olmasına rağmen' diyişine bile takılamadan bakışlarımı panikle mutfak kapısına çevirdiğimde Taehyung sessizce benden bir cevap beklemeye devam etmişti.

"Taehyung, bu konudan bahsetmeyelim çünkü babam bilmiyor son olayları. Çok fazla büyümesini istemediğim için söylemedim, gerçekten büyük sorun olur çünkü. Babam acımaz-"

Sessizce mırıldanmıştım aslında. Babamın duyması isteyeceğim son şey bile değildi çünkü biliyordum, ben şu an kendi içimde olayı rafa kaldırmak üzereydim ama biliyorum, babam kesinlikle ortalığı ayağa kaldırırdı.

Fakat bugün tanrı bana şansı sadece Taehyungla ilişkim konusunda vermeye karar vermiş gibiydi. Çünkü sadece birkaç saniye sonra babam mutfak kapısına yaslanmış, ellerini cebine yerleştirirken kaşlarını kaldırarak sormuştu.

"Hangi olayın büyümesini istemediğin için benden sakladın? Ve ben kime acımadan olayı büyük bir soruna dönüştürme potansiyeline sahibim?"




____

Siz istersiniz de ben bir günde yazıp atmaz mıyım???? Elbette atarım ✊

Kendinize iyi bakınnn❤️❤️ şimdiden hayırlı ramazanlar dilerimmm❤️

Continue Reading

You'll Also Like

2.8K 291 12
Nasıl olduğumu merak ediyorsun, ipucu vereyim; keşke seninle hiç tanışmasaydım. enemies to lovers. taekook, by jerome.
116K 13.7K 35
değişiyorsun, dayanamıyorum
232K 22.5K 33
"seni yaşatanın tanrı olduğunu mu, bu hapishane duvarları olduğunu mu sanıyorsun? yanılıyorsun. seni yaşatan, benim." bu kitap gerçek kötüleri ve ger...
48.3K 4.3K 37
barış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.