the flower boy and the wildfl...

By brooklyngotbored

17.2K 1.8K 2.3K

"Sana hak ettiğin o büyük aşkı vereceğim yaban çiçeği." ya da Harry, Louis'ye her gün bir çiçek ve bir not... More

the flower boy and the wildflower
you know you are my favourite fantasy
im sorry, i'll make it up to you, i promise
harry styles
annabel lee
the sun almost kissed the wildflower
date with golden boy
i never lie to you
i'll tell you a secret
my oh my
cool dumb
you need help
borderline
i need to see you
first experience
why did you do this
happy birthday flower boy
why now?

yellow tulips and big promises

890 116 123
By brooklyngotbored

Louis ertesi gün okula geldiğinde, dolabında iki adet lale, ve iki adet de not bulmuştu. Lalelerin ikisi de sarıydı*. Bir süre laleleri inceledikten sonra, notlara baktı. Birinci notta şöyle yazıyordu;

"Senin gözlerinde tutuşan ışık
(Artık her ne idiyse)
Güzellik diye gördüğüydü
Sızlayan gözlerimin yeryüzünde**

Gördüğüm en güzel şeysin, tüm benliğinle kalbimin sahibisin. Güzel bir gün geçir yaban çiçeği xx."

Louis istemsizce de olsa gülümsemişti. Birinin ona karşı bunları düşünmesinin düşüncesi bile içini kıpır kıpır etmişti. Fakat sonra yüzü düştü. Kaptırmamalıydı, bu sadece onunla dalga geçen birilerinin işiydi. Louis'yi kimse sevmezdi. Asık bir suratla ikinci nota bakmaya karar verdi.

"Aşk iyileştirebilir, Aşk ruhunu onarabilir
Ve bildiğim tek şey bu
Söz veriyorum kolaylaşacak, her zerrenle hatırla
Ölene kadar bizimle olacak olan bu***

Sana hak ettiğin o büyük aşkı vereceğim, yaban çiçeği. Sana söz veriyorum, seni aşkımla iyileştireceğim xx."

Louis ne hissedeceğini bilmiyordu. Aldığı notlar öyle güzeldi ki, gözleri dolmuş, kendini kaptırmayacağını söylese de kaptırmıştı işte. Eğer biri onunla dalga geçiyorduysa, ki gerçekten büyük bir olasılıktı, nasıl toparlardı bilmiyordu. Ve eğer bu notları yazan, bu çiçekleri ona veren kişi gerçekten ona karşı bir şeyler hissediyorsa, acaba kör biri miydi? Louis'nin ne kadar çirkin olduğunu göremiyor muydu? Bir insan onu nasıl sevebilirdi ki? Louis derin bir nefes aldı ve dolan gözlerinin kendine gelmesi için birkaç saniye bekledi. Daha sonra ise notları ve çiçekleri çantasına koyup, çantasının içinden bir not defteri ve kalem çıkardı. Eğer bu kişi gerçekse, onu bulmalıydı. Hızla yazmaya başladı.

"Madem aşk iyileştirebilir, o zaman gel ve iyileştir beni. Seni bekliyorum. Yarın, ilk dersten önce müzik odasında. Eğer gelmezsen, beni iyileştiremezsin çiçek çocuk."

Louis notu defterden koparıp, dolabına koydu. Nasıl olsa çiçek çocuk dolabını kolaylıkla açabiliyordu. Bu notu da bulurdu. Dolabını kapatıp, çantasını omzuna astığı sırada, Styles yanında bitti.

"Günaydın, Lou." Louis onu görür görmez, aklına Harry'nin onu yanağından öptüğü gerçeği dank etmiş, ve anında kızarmıştı. Eli ayağına dolanırken, dudağını ısırıp sakin kalmaya çalıştı. Büyütülecek bir şey yoktu, Harry onu öylesine öpmüştü. O kadar güzel kişi varken, Harry'nin ona tutulacağı yoktu ya?

"Günaydın, Harry." Diye mırıldandı, mavilerini yeşillerine bakmaktan alıkoyarken.

"Akşam buluşuyoruz, değil mi?" Louis yavaşça kafasını salladığında, Harry geniş gülümsemesini yüzüne yerleştirdi.

"Harika, otoparkta buluşuruz yine o zaman. Bu sefer farklı bir yerde çalışırız diye düşündüm."  Louis kaşlarını çatıp, ondan biraz daha uzun olan çocuğa baktı.

"Nerede çalışacağız?" Diye sordu. Harry sanki mümkünmüş gibi biraz daha güldü.

"Sürpriz, Tomlinson. Ama bence hoşuna gidecek." Louis üsteleyeceği sırada, Harry onu susturmuş ve göz kırpıp gitmişti. Ve bir kez daha, Louis'nin karnında anlamlandıramadığı bir his oluşmuştu. Muhtemelen aç olduğu içindi.

Zil çaldığında, az önce olanları, ve çiçek çocukla ilgili her şeyi düşünmeyi bırakarak -en azından bırakmaya çalışarak-, sınıfa doğru ilerledi. Bugün biraz zor geçecekti anlaşılan.

☆☆☆

"Selam, hadi acele et." Louis Harry'nin arabasına binerken, heyecanla konuşmuştu. Louis onun bu heyecanına anlam veremese de, üstünde durmayıp, hızla arabaya bindi ve kemerini bağladı.

"Nereye gidiyoruz?" Diye sordu Louis, Harry pikapını otoparktan çıkarırken.

"Sürpriz nedir bilmez misin sen Lou? Sürprizler gizli kalmalıdır." Louis, Harry'nin söylediklerine karşın gözlerini devirdi.

Anayola çıktıklarında, camdan dışarıyı izlemekten oldukça sıkılmıştı. Bu yüzden, radyoyu açmaya karar verdi. Radyodan yayılan MCR şarkısı, hoşuna gitmişti. Ayağıyla ritim tutmaya başladığında, Harry'nin, onun güzelliği karşısında kalbinin sıkıştığından haberi yoktu tabi.

Yaklaşık yarım saat süren araba yolcuğundan sonra, nihayet Harry arabayı durdurmuştu.

"İşte, geldik." Louis etrafına bakındığında, bir piknik alanında olduklarını fark etti.

"Burada mı çalışacağız?" Harry arabadan inmeden önce kafasını salladı. Louis de arabadan indikten sonra, kasa kısmından bir sebep alıp, arabasını kilitledi ve Louis'ye onu takip etmesi için işaret verdi.

"Açık hava iyidir. Hem çalışmak için, hem de rüzgar tenine vururken, şiiri tüm benliğinle hissetmek için." Louis onun bu dediğine gülümseyip, onu piknik alanına doğru sürüklemesine izin verdi.

Harry sonunda mükemmel masayı bulduklarında, -bunu bulana kadar üç masadan vazgeçmişlerdi- gülümseyerek, sepetini oturağa bıraktı. Louis de vakit kaybetmeden, Harry'nin karşısındaki oturağa oturdu.

Harry sepetinden çıkardığı, kırmızı örtüyü masaya serip, sepetten birkaç yiyecek çıkardı. Daha sonrasında kendisi de oturağa oturup, Louis'ye heyecanla baktı.

"Nasıl, beğendin mi?" Louis onun bu çocuksu heyecanına ister istemez güldü.

"Beğendim, beğendim beğenmesine de ders çalışmak için bu kadar uğraşmaya gerek var mıydı?" Harry çileklerden birini ağzına atarken, omuz silkti.

"Ortam ne kadar ilgi çekici olursa, ders çalışma isteği de o kadar gelir Tommo." Louis kıkırdadı. Harry ise onun meleksi ses tonuyla adeta erimişti.

"Tommo mu?" Diye sordu Louis. Harry gülerek kafasını salladı.

"Sevmedin mi?"

"Sevdim, Hazza."

"Vay, bak bu daha havalıymış." Louis, Harry'nin cevabına karşı yeniden kıkırdadı. Harry onu çok fazla güldürüyordu.

"Bak, bu çilekler organiktir. Hepsini kendi ellerimle topladım." Louis tek kaşını kaldırdı.

"Sen mi topladın gerçekten?" Diye sordu. Harry dudağını ısırıp düşünür gibi yaptı. Louis onun çok güzel olduğunu düşünmeden edemedi.

"Yani, markette organik çilek yazan tabelanın altından, çilekleri seçip kese kağıdına doldurdum. Bence bu da toplamak sayılır." Louis büyük bir kahkaha attı. En son ne zaman böylesine güldüğünü hatırlamayan çocuk, şimdi gülmeden edemiyordu.

"Tanrım, çok aptalsın Hazza." Harry de onunla birlikte güldü.

"Hadi, Tommo. Bir tane dene." Harry eline çileklerden birini alıp Louis'ye uzattı. Louis bir an tereddüt etti. Fakat dün çok spor yapmıştı ve 41.7 kiloya düşmüştü. Bunu kutlayabilirdi. Hem, ona istekle bakan kıvırcık saçlı çocuğu da kırmak istemiyordu. Bu yüzden, Harry'nin elinden, uzattığı çileği yedi. Harry gamzelerini gösteren bir gülümsemeyle onu izliyordu.

"Beğendin mi?" Diye sordu, Louis çileği yuttuğunda.

"Evet, güzel çileklerden toplamışsın." Diye karşılık verdi.

Harry ile birkaç şey daha konuştuktan sonra, sonunda ödeve geçmeye karar vermişlerdi. Louis çantasını açıp, içinden edebiyat kitabını çıkaracağı sırada, Harry laleleri fark etmişti. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

"Güzel çiçeklermiş." Louis önce Harry'e, sonrasında da lalelere baktı.

"Şey, evet öyleler."

"Özel birinden mi?" Diye sordu Harry. Louis omuz silkti.

"Umarım bir arkadaşından falan değildir, çiçeklerden biraz anlarım. Sarı lale umutsuz aşk demektir. Yani arkadaşından falansa bu biraz tuhaf olur." Louis çiçeğin anlamını bilmiyordu. Sanırım ona bu çiçekleri gönderen kişi, en ince ayrıntısına kadar düşünüyordu. Bu Louis'nin kalbini ısıtmıştı.

"Arkadaşımdan değil, ödeve dönelim mi?" Diye sordu Louis. Harry kafasını salladı, ve birlikte neler yapabileceklerini tartışmaya başladılar.

"Bence Edgar Allan Poe'yu konu alabiliriz, ne dersin?" Diye önerdi Harry.

"O Amerikan değil mi? İngiliz şairlerden seçmemiz gerekmiyor mu?"

"Louis, cidden dersi dinlememişsin. Amerikan şairlerini de yapabiliyoruz. Ayrıca Poe'nun farklı bir havası var. Şiirleri kendini içine çekiyor. Yani, istersen başka birini de yapabiliriz. Zorladığımı düşünme sakın." Diye konuştu Harry.

"Hayır, hayır. Yapabiliriz."

"Ne melekler yukarıdaki göklerde, ne de şeytanlar altında denizin, ayırabilir ruhumu ruhundan, güzel Annabel Lee'nin.****" Diye mırıldandı Harry. Louis kaşlarını çattı.

"Ne?"

"Poe'nun en sevdiğim şiirlerinden birinin alıntısı. Ve kesinlikle sen bunu okumadan ödeve başlamıyoruz Lou. Hadi oku." Diye söylendi Harry, Louis'nin sorusuna karşılık. Louis'nin önüne kitabını bırakıp, ona okuması için ikazda bulundu. El mahkum, Louis şiiri okurken, Harry de güzeller güzeli bebeğini izledi. Louis belki bunu henüz bilmiyordu, ama Poe'nun Annabel Lee'si, Harry'nin Louis'siydi.

☆☆☆

Y/N

*Sarı lale: Umutsuz aşk anlamına gelir.

**Edgar Allan Poe'nun Şarkı şiirinden alıntı.

***Ed Sheeran'ın Photograph şarkısından alıntı.

****Edgar Allan Poe'nun Annabel Lee şiirinden alıntı.

Evet yazarınız Poe'yu çok seviyor, iyi okumalar♡♡♡

Continue Reading

You'll Also Like

116K 14.4K 23
Kim Namjoon, kendisine verilen görevi yerine getirmek için sahte bir aile kurmaya karar verir fakat birbirlerinden deli gibi nefret eden Taehyung ve...
116K 7.9K 39
"Bir bilsen ne kadar zamandır şunun hayalini kurduğumu." Şakağıma doğru bir öpücük daha kondurdu. "Seni doyasıya öpüp koklamayı." Ardından yanağıma i...
113K 6.2K 33
civciv: sarma mı yaptin gercekten __ #galatasaray 'da 1. 01.08.24 #barışalper 1. #yunusakgün 1. #millitakımlar 1. __ başlama tarihi 19.08.23 bitirm...
39.3K 1.6K 17
Alaz'la Asi yer değiştirmiş olsa nasıl bir dinamikleri olurdu çok merak ettim. Yaman, Alaz ve Cesur'un birlikte büyüdüğü; Asi'nin Soysalanlar'ın kız...