BEST NOODLE OF | TEXTİNG +18

Bởi melikegvnc

244K 13.2K 10.2K

(Cinsellik içerir.+18) @bestnoodleof : Mai, @bestnoodleof : noodle'dan çok kimseyi sevmezdim ben. @bestnoo... Xem Thêm

Özü Sözü Noodle/Tanıtım
Ankaralıya Noodle Dedin Usta
Mai ve Siyah
Köri Soslu Noodle
Görüldü yedim sol yanımdan
Kahve içmeyecek miyiz? Kahve!
Bundanımız Olsun.
Sesimi Sarsın Sesin.
Soyadını alabilir miyim?
Bi' Tanecik Güler Misin?
Aradaki Engelleri Kaldırmak İçin
Gönül Dergâhından Kovulmak
3 Gündü, 3 Ömür Oldu
Sanrılar Yalandır
Sırlar Sırları Aralar
Senin İçin Senden Gidiyorum
Ankaralı Varsa Dram Olmaz
Biri, grup mu dedi?
Bidon Kutlama Yemeği
Trump'a Amerika, Bana Sen
Cepte Para, Kolda Manita Yok
Çiş Gibi Aniden Gelmek
3m1n Kuralı
İçim İçimden Senin İçin Gitti
Yangınıma Rüzgâr
Evimin Köşe Direği
Yaş Yıllanır ama Aşk Eskimez
Anlamak Değil, Kör Olmak İsteriz
Catpipiligadir'in Fan Sayfası
Bazen, Noodle Yesen de Geçmez
Her Şey Olamayacak Kadar, Tek
Gök Mai'ye Boyansa; Siyah'la
Sevmek Suçsa Ben Müebbetiyim
Çarpık Kentleşmenin Siyah'ı
Angara'nın Dickmeni
Özlemin Doruk Noktasıdır Ölüm
Kuşun Kanadı, Yaşam Yağdırdı
Gelinlik Dükkânı ve Tuvalet
Evlenmeden Olmaz
Söyle, nerdesin bal? Artık benlesin, bal.
Sevgilim...İyi ki
Mai ve Siyah, darmaduman aşkın adı.
Söyle, Nerdesin Bal?

Aşk İçin Ölmeli, Aşk O Zaman Aşk

3.4K 266 556
Bởi melikegvnc

Bu bölüm, finale son 3 diye geri sayımı başlatan bölüm. Yanımda olduğunuz için teşekkür ederim, çok ağlamayın, olur mu?

Sınır yok, onlar gibi (:

**Bu bölümü Duman-Her şeyi yak şarkısıyla okuyun. Lütfen.**

🍃


"Valla lahmacun yemeyi özlemişim." Ağzı doluyken konuşmasından dolayı boğuk çıkan sesiyle gülümsedim, ve gözlerini kapatarak keyifle yemesini izledim.

İki eliyle sardığı lahmacundan ağzındaki bitmeden bir ısırık daha aldı, elimdeki kolayı dudaklarına doğru uzattım ve kuru kuru yemesin diye içirmeye başladım.

"Seni de yicem, ay canım salağım benim." Yeni bir ısırık almadan yanağımdan öptü ve kafasını göğsüme yaslayarak lahmacunu yemeye devam etti.

Mai...

Canımdı.

Boştaki elimi saçlarına götürüp okşadım, kolasını içirdim, o yemeğini yerken sessizce ağladım. Strese girdiğinde artık ona yemek yediren birinin olmayacağını bilmek...Çok acıyordu canım.

"Siyah...Sen neden bu günlerde sürekli benimlesin?" Omzumu silktim ve kolayı oturduğum bankın kenarına koyup ellerimi hareket ettirmeye başladım.

"Sensiz bir günüm olmasın istiyorum, geç geldim ama artık hiç sensiz olmam." Dedim, parmaklarımı cümlem bitene dek oynatıp sonra da onun çenesinden tutarak burnunu öptüğümde.

Onsuz geçen bir günüm olacaktı, ve o günün sonunda; her şey son bulacaktı.

"Sen böyle burnumu öpünce...İbrahim Tatlıses'in Hülya Avşar'la öpüşmesi geldi aklıma...Ona da benziyorsun he, tek eksiğin çocuk." Tek kaşımı kaldırıp güldüm ve daha konuşmadan diyeceğimi anladı. "Hiç öyle bakma. Ben futbol takımı kuramam, en fazla 2 tane."

Bir an için yutkunamadım.

"Ayrıca ben senlen evlenmicem." Bitirdiği lahmacunun ardından kolasını da içti. Sonra bankta kayarak dizlerime yattı. Yanağına değen elimi dudaklarına götürüp öptü.

Çok seviyorum, çok.

Anılarını anlatmaya başladı, meselâ 7 yaşındayken "madem içtiğimiz suyu işiyoruz, neden çişimizi de içemeyiz ki?" Diyerek çişini çay bardağına koyup içmişti.

Sonra da bayılmış ve hastaneye götürüldüğünde neden böyle olduğunu soran doktora "çişimi içtim." Demişti.

Bu kızın beş yıldızlı olacağı ta küçükken belliymiş anlayacağınız.

"Hiç öyle tiksiniyo gibi bakma. Ne yapayım...İnsan sorguladıkça öğrenir denilince ben de ilk olarak çişimi içerek sorguladım hayatı...Hadi bu zeki sevgilini öp." Dedi ve dizlerimden kafasını kaldırarak kucağıma oturdu.

Maşallah, duba gibiydi.

Bunu duymasın, gider duba bulur götüme sokardı.

Ağırlığını çaktırmamaya çalışarak beline ellerimi sardım, sonra yüzünün her bir noktasını öptüm.

Dudakları dudaklarıma değdi ve ellerini enseme sararak kendini bana bastırdı. "Evlenmeden olmaz." Dedi, dudaklarımdan ayrıldı.

Sonra ona olan bakışlarımı görünce bu sefer daha hırçın bir şekilde beni öpmeye devam etti. "Olabilir de aslında..." Dudaklarının arasına aldığı alt dudağımı ısırıp gülümsedi.

Kızın içinden canavar çıkmıştı.

Emdiği dudağımın üzerinden diliyle geçti ve dudaklarını dudaklarımdan ayırmadan önce uzun bir öpücük bıraktı.

Belindeki ellerimin üzerine koyduğu elleriyle kucağıma biraz daha yerleşti. Bu sefer herhangi bir şey yapmadan kafasını göğsüme koydu, belindeki ellerimi saçlarına götürdüm.

O da elleriyle sakallarımı sevdi. "Traş olmuyor musun sen?" Kafamı hayır anlamında salladım.

"Yarın evine geldiğimde yaparız." Belki de şu an dilimin olmayışı ilk kez bana bir yarar sağlamıştı. Çünkü konuşursam, ağlardım.

Zaten şimdi de ağlıyordum.

Ben Siyah Soyuk. 4 yıldır sevdiği kızı, 3 gün sonra bırakacak adam.

Onu ilk güneş dondurmasını erittiği için güneşe küfür ederken görmüştüm. Arkadaşlarımla oturduğumuz kafede ders çalışırken, o tam bir sokak çocuğuydu. Arkadaşları yanındaydı, futbol oynuyordu ve futbolda galip gelince mağlup olan taraf ona ve diğer erkek arkadaşına limonlu dondurma almıştı.

Dondurmalardan en çok limonluyu seviyordu, güneşli havayı ya da yağmurlu havayı sevmezdi. Ne zaman annesi dışarı çıkıp oyun oynamasına izin verirse, en sevdiği hava o oluyordu.

Daha sonra onu ikinci görüşümde halk kütüphanesinde yaşıyla hiç uymayan psikolojik bir romanı okuyordu, ve o roman benim inceleme ödevimdi. O gün ödevimi yapmadan, öylece onu izlemiştim. Kitabı o gün bitirmişti.

Kitap bittiğinde kalbine bastırıp öpmüştü, sonra da rafların en arkasına saklayarak gitmişti kütüphaneden. Gittiğinde o kitabı raftan alıp, güldüğü yerde ezberlediğim sayfa sayılarını hatırlayarak o yerleri okudum.

O gülümsedi diye gülümsedim ve o romanı sevdi diye; benim en sevdiğim roman o oldu.

O kitap Mai ve Siyah'tı.

"Sevgilim, annemgil flörtikleşiyor muydu gerçekten?" Dolan gözlerimi sorduğu soruyla kapattım ve harelerini bana çevirince kafamı iki yana sallayarak gülümsemesini sağladım.

"Yeni bir kardeşe hazır değilim. Iyy." Gecenin körüne gelen saat ikimizin de umrunda değildi. Benim umrumda olan tek şey Mai'ydi.

"Sen iyi misin?"

Kafamı hayır der gibi salladım.

Göğsümden aldığı kafasını bu sefer alnıma dayadı, alnımdan öptü.

"Ne oldu ki?" Seni benden ayıracak tek şey vardı, o oldu yangın bakışlım.

Saçındaki ellerimi yeniden hareket ettirmeye başladığımda, derslerle ilgili bir sıkıntı olduğunu ve önemsiz olduğunu söyleyip ona ilk kez yalan söyledim.

"Seni güldürecek bir şeyler söyleyeyim mi?" Heyecanla evet dedim. "On yaşındayken sobanın üzerinde çay kaynıyordu, annem de çay hemen kaynamasa bari demişti. Ben de çay kaynamasın diye hep üfledim. Çay böyle gittikçe kaynamaya devam etti. Sonra akşama kadar ben üfledim, çay kaynadı altında da su kalmadı. Ve su bittiğinde ben nefessizlikten bayıldım."

Ağzını kapatarak güldü, belki de bu en içten kahkahasıydı. "Ayıldığımda annem gelip su içirmeye falan çalıştı, suya üfledim. Böyle birkaç ay boyunca her şeye üfledim."

Güzel gülüşüne güldüm, sonra güldüğü yerlerinden öptüm. Sustu. Ben de sustum.

Saatler geçti, sabah oldu. Mai her on dakikada bir beni öptü, bekarlığa veda gecesinde yanlışlıkla birlikte olunan kadın gibi hissediyordum.

Yanımda bir yorgan olsa üstümü örtüp ellerimle dudağımı kapatırdım.

Mai de ağzıma sıçardı.

Gitmeden önce bu sefer daha uzun öpmeye başladı. Eğer bu yaptığının beni çıldırttığını bilseydi, ve eğer şu an dışarıda olmasaydık kendimi tutamayıp onu yorgunluktan uyuya kalana kadar mahvedeceğimi bilseydi...Ama bilmemeliydi. Çünkü her iki takdirde de ağzına sıçılan ben olurdum.

Onunla evlenseydik, ben gidince tek kalmaması için bir sürü çocuk yapardık.

Dili dişlerimin üzerinde gezinirken baştan aşağı titredim, saçını elime doladım ve canını acıtmadan kendime bastırdım onu.

Şu an kucağımdaydı, ve hissettiği bir şeye de istemeden de olsa sürekli kendini bastırıyordu.

Sabredemiyordum.

Lanet olsun.

Dudaklarımdan uzaklaştı ve kulağıma yaklaşıp nefesini bıraktı, sonra boynumu öpmeye başladı. Dakikalar sonra da kucağımdan indi.

"Sabah oldu." Dedi, gözlerini ayağına giydiği annesinin pembe terliklerine indirirken. "Gideyim ben." Kafamı aşağı yukarı salladım. Sonra ben de oturduğum yerden kalkıp ona uzun uzun sarıldım.

"Sen de hemen eve git. Hava soğuk. Üşütürsen seni döverim." Yanağımı öptü ve ben de onun alnından öpünce eve doğru gitmeye başladı.

Binanın demir kapısını anahtarla açıp kapıyı örtünce saatin 7'ye geldiğini görerek hastaneye gitmeye başladım.

Hastaneye gelip doktorun odasına girdiğimde, Jale Hanım'ın da daha yeni geldiğini ve üzerini yeni çıkartmaya başladığını gördüm.

"Siyahcığım...Hoş geldin. Ne oldu?" O da benim gibi ellerini hareket ettirmeye başlayıp sorusunu sorduğunda gülümsedim.

"Kararımı verdim." Dedim, dolan gözlerimi yere indirip ağlamamak için direnirken.

"Ne yani? Onun için? Ölecek misin? Gerçekten mi?"

Hiç düşünmeden evet dedim.

"Bundan haberi var mı?"

Yoktu. Olursa, zaten ben değil; o ölecekti.

"Hayır. Bir an önce, onun iyi olmasını istiyorum. Daha çok genç, ölüm ona yakışmaz Jale Abla. Kıyamam ben onun gözünden akan yaşa, kalbinin durmasına."

Koltuğa oturup Jale'nin ellerini kafasına sararak düşünmesini izledim. "Bak," Dedi, ellerini masasına vurup stresini yok etmeye uğraşarak. "Kan grubunuz aynı, evet. Ve, ona uygun olan tek kalp seninki. Ama, eğer o kalbin sana ait olduğunu öğrenirse; Siyah...Ölse bu kadar acımaz canı."

Sağ gözümden akan yaşı daha yanağıma sızmadan sildim elimle. O anda kapı açıldı, annesi ve babası girdi.

Mehmet Özer, Leyla Özer.

Mehmet Amca'nın gözleri benimkiyle buluşunca, kızaran gözlerini hiç beklemeden benden aldı.

Daha gece zaten annesi ve babasıylaydım. Onlardan sadece bugün için, onunla bir arada olup onu son kez bu kadar sevmek için; izin almıştım.

Kızları ölecekti, ölmesindi. Ölmesine izin vermezdim, bu ölen ben olsam bile.

Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk.

Leyla Teyze'nin Mai'nin aynısı olan gözleri bana dokundu. Sonra ağlamaya başladı, dördümüz arasında dört yıl önce oluşan bu sırrı şimdi ilk kez dile getiriyorduk.

"Mehmet Bey." Dedi, Jale. Boğazındaki yumru konuşmasını çok zorluyordu. "Mai Özer'e uygun bir kalp bulundu." Jale'nin gözleri bana değdi ve ağlamaya başladı. "Kızınız yaşayacak."

Onu üçüncü görüşümde, hastanedeydi. Kalbinin ortasındaki yorgun mermi parçası onu öldürüyordu, ve tek çare; ona uygun olan bir kalbi bulmaktı.

Ve bulunmuştu, o kalp benim olsa bile...

Sevgilim,

Güzel sevgilim,

Sen hep yaşa, canım.

Benim için yaşa.

🍃

İçim sızlıyor.

Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk.

Hiçbir şey diyemiyorum, Siyah'ın acısı ta içimde.

Finale son 3.

Sizi seviyorum. Çok seviyorum. Eğer, sevdiğiniz hâlâ varsa; hayatınızda hep sizin için fedakârlık yapan biri olacak. Unutmayın.

Bu kadardı.

Gelecek bölümde görüşelim.♡*

Wattpad hesabımı takip etmeyi unutmayın. melikegvnc


Instagram: mellikegvnc
Twitter: mellikegvnc

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

446K 29.1K 25
17 yıl önce bir kötülük yapıldı, bu kötülük herkesin ruhunda unutulmayacak yaralar bıraktı. Yara alanlar, asıl yaralıya yeni yaralar açmayı umursama...
422K 22.9K 47
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...
1.1M 31.1K 84
Cinsel içerik, şiddet vb olaylar içeriyor çok sık olmamak kaydıyla lütfen bunu bilerek okuyun!! Kendini bulunduğu durumdan kurtarmakla beraber ona...
375K 24.9K 27
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...