Equestrian: taekook

By aanonimyazarlik

405K 47K 32.4K

Bir dansçı, bir profesyonel binici ve bir de Bay Jeon. Not: Kapaktaki edit @hhisasihunn'a aittir. More

1: İkinci düşme vakası.
2: Şey yapılmak.
3: Dördüncü düşüşte affetmedi tabi.
4: Öpücük sonrası kardeşlik
5; (1/2): Çöp adam kurabiyesi
6: Atla yapılan anlaşma
7: Açığa çıkan küçük sırlar
8: Parıldamak
9: Yarışmak
10: Yüzsüzlük
11: En güçlü insan
12: Hırr Kaplan, Zıpzıp Tavşan
13: Jeon'u doyurmak
14: Evim evim, güzel evim
15: Jimin gerçekten haklı olabilir miydi?
16: Yorgun papatya.
17: Bay Acımasız Jeon
18: Kelebekler vadisi
19: Küçük cadı Soomin
20: Büyükbabayı düşünmek
21: Söz uçar deneyim kalır
22: İkinci baba
23: Affetmeyi denemek
24: Özel ders
25: Aldatmak
26: Yatak odasının gizli bölmesi
27: Kocaman adam olmak
28: Yardımsever olmak
29: Yiyilmiş dudaklar
30: Güneş adam
31: İtalyan öğrenci
32: Pençe
33: Teklif
34: İyi ki
35: İçli dışlı
36: Çocuklar
37: Kulak misafiri
38: Birbirinde tamamlanmak
39, Final: Infinity

5; (2/2): En tatlı davet

9.9K 1.4K 928
By aanonimyazarlik

Yemek benim açımdan biraz sancılı geçmişti.

Chan sürekli olarak bana iltifat edip durmuştu. Tamam, bu gerçekten kulağa hoş geliyor olabilirdi fakat iki sözünden biri iltifat olunca artık boku çıkmış gibi hissettirmeye başlıyordu ve samimiyeti de ortadan kalkıyordu benim açımdan. Taehyung her ne kadar onu şaka yoluyla durdurmaya çalışsa da Chan, Taehyungun üstü kapalı ikazlarını umursamıyor, devam ediyordu.

"Evet! Şimdi kim, ne içiyor?"

Yemek bitmişti. Birlikte masayı toplamış ve ardından salondaki koltuklara birer birer kurulmuştuk. Ama elbette Chan götünde kurt olan biriydi, bu yüzden oturmasıyla ayağa kalkıp bu soruyu sorması bir olmuştu.

"Ben beyaz şarap istiyorum"

Taehyung arkasına yaslanarak uzun bacaklarını koltuğa uzatırken mırıldandığında Chan onu onaylamış ve bakışlarını bana çevirmişti.

"Sen ne istersin?"

"Alkolsüz herhangi bir şey olabilir. Arabayla geldim de"

"Taehyung? Ne diyor ya bu? Hemen ikna et şunu. Beraber içelim diye çağırdık biz seni?" Diyerek hemen ikna etmeye çalıştığında gülümseyerek başımı iki yana sallamıştım.

"Arabayı babama geri götürmem gerek, üzgünüm" diyerek dudaklarımı istemsizce büzdüğümde Chan bakışlarını hemen dudaklarıma, ardından da Taehyunga dikmişti.

"Şuna bir şey söyle. Ben gelene kadar ikna etmiş ol" diyerek arkasını dönüp mutfağa doğru ilerlediğinde derin bir nefes alıp verdiğini duymuştum Taehyungun. Sonrasında da hareketlendiğinde bakışlarımı ona çevirmiştim. Bedenini benim oturduğum koltuğa doğru yaklaştırarak sessizce konuşmaya başlamıştı.

"Onun hareketlerinden rahatsız olduğunu görebiliyorum Jungkook" demişti gülümseyerek. Anlayışlı bir gülümsemeydi bu. "Ama merak etme, içtiği zaman daha sapkın olan biri değil. Aksine iyice tatlı bir şey oluyor, sırnaşıyor biraz ama tamamen zararsız oluyor. Zaten belli bir süre sonra da uyuyakalıyor"

"Sorun o değil gerçekten. Arabayı babama geri götürmem gerekiyor. Çünkü yarın sabah erkenden annem ve babam birlikte Busan'a gidecekler"

"Anlıyorum." Demiş ve birkaç saniye sonra eklemişti. "O zaman şöyle yapalım mı? Sen bugün burada kal, yarın sabah annen ve baban birlikte taksiye binip buraya gelsinler ve senden anahtarı alıp yollarına devam etsinler?"

"Onları uğraştırmak istemiyorum" diyerek mahcup bir şekilde ona bakmaya başladığımda Taehyung dudaklarını birbirine bastırarak 'hmm'lamıştı.

"İçme istemiyorsan gerçekten ısrar ediyormuşum gibi algılamanı istemiyorum ama bence annen ve baban bu küçük isteğini reddedecek ya da uğraştırma beni diyecek insanlar değiller. Yanılıyor muyum?" Diyerek gözlerini kısarak güldüğünde istemsizce ben de gülümsemiştim.

"Doğru" demiştim iç geçirerek. Gerçekten de sorun etmezlerdi.

"O zaman? Son kararını söylemeden önce tekrar eklemek isterim ki Chan'dan çekinme sakın. Asla istemediğin bir duruma sokmayacağım seni" diyerek bana güven verici bir şekilde gülümsediğinde ona kanarak kabul etmiştim hemen.

"Tamam" demiştim omuzlarımı düşürerek. "Ben babamı arayayım şimdi" diyerek ayağa kalktığımda Taehyung gülümsemeye devam ederek arkasına yaslanmıştı.

Taehyungu nasıl reddedebilirdim ki? Ayrıca bugün onun doğum günüydü, onu mutlu hissettirecekse babamı bile çağırabilirdim buraya. Ne isterse yapardım, reddedemezdim ben onu.

-

Misafir odasına giderek babamla kısa bir konuşma yapıp onunla anlaştıktan sonra salona döndüğümde Chan elinde üç şişe şarap tutuyordu.

Hay sikeyim ya, umarım sarhoş olup da saptırmazdım. Fazla alkol tüketen biri değildim, bu yüzden dayanıklı da sayılmazdım.

"Ne dedi baban?"

"Kabul etti"

"Bay Jeon, cidden en iyisi"

Chan kıkırdayarak yerdeki üç geniş yastıktan birine oturduğunda gülümseyerek ben de onun karşısına oturmuştum. Taehyung da elinde atıştırmalıklarla gelerek çaprazda kalan yastığa yerleştiğinde gözlerim ona dönmüştü. Ev sıcak olduğu için yanakları hafifçe pembeleşmiş gibiydi. Saçları tatlı tatlı alnına dökülüyordu.

Bir insanın ev hali bu kadar iyi olabilir miydi gerçekten? Yani ben bile bu kadar güzel görünmüyordum mesela.

"Taehyunga hayran olma saatin mi geldi? Üzülüyorum ben ama burada"

Dizimde hissettiğim parmaklarla birlikte kendime gelerek gözlerimi kırpıştırmış ve Chana dönmüştüm.

"Yanlış anlamayın sadece ev halinin bile iyi göründüğünü düşünüyordum. Kendi paspallığım geldi de aklıma, daldım biraz" diyerek durumu toparlamaya çalıştığımda Taehyung gülümserken başını iki yana sallamıştı.

"Yalan söylüyor. Bir keresinde Sungjun amca- yani babası sabah erkenden çağırdı beni, gittiğimde daha uyanmamıştı hatta. Aşağıya indiğinde tatlı görünüyordu. Böylece kırmızı ağırlıklı kareli bir pijama takımı giyinmişti, ayağında tavşanlı pandufları vardı. Yeni uyanmıştı ama yüzü neredeyse şiş bile değildi. Sen beni yeni uyanmışken görürsen az önceki düşüncelerini geri almak isteyebilirsin" diyerek kıkırdadığında söylediklerinin doğru olmadığını bildiğim için, çünkü onun çirkin görünme ihtimali yoktu, takıldığım yer farklı bir nokta olmuştu.

Babamdan bahsederken ismini kullanmıştı. Her zaman Bay Jeon diyorken şimdi Sungjun amca demesine takılmıştım. Bu iyi bir şeydi elbette. Sadece bir anda şaşırmıştım?

"İnanmıyorum" demiştim omuz silkerek önüme dönerken. "Düşüncelerimi geri almak isteyeceğimi de sanmıyorum."

"Haklısın Jungkook. Hiç de çirkin değil. Sadece özgüvensiz bir aptal bu çocuk. Onun yerinde olsam var ya, ohoo~"

Chan kıkırdayarak bana katıldığında bakışlarımı ona çevirmiştim. Onun da hakkını yiyemezdim.

"Sen de çok iyi görünüyorsun" demiştim samimi bir şekilde gülümseyerek. "Gerçekten farklı bir tatlılığın var. Gamzenden bahsetmeme gerek yok bile. Senin de hakkını yemeyelim şimdi."

"Beni beğeniyorsun yani?"

Sinsi bir gülümsemeyle biraz bana yaklaşarak sorduğunda derin bir iç geçirme isteğimi bir yana bırakıp gülercesine bir ses çıkartmıştım.

"Beğeniyorum elbette ama sen farklı anlamda soruyorsan, benim tipim değilsin"

"Beni gerçekten üzüyorsun ama neyse. Bugün Taehyungun günü. O yüzden şimdilik bunu boşverelim ve içmeye başlayalım" diyerek şarabı kadehlere doldurmaya başladığında gülümseyerek başımı onaylar anlamda sallamıştım. İşime gelirdi.

"Fazla içmeyeceğim yalnız. Yarın provalarım başlayacak çünkü" dediğimde Chan öyle bir kahkaha atmıştı ki bu sözümün boş bir istek olduğunu fark etmiştim o anda.

"Ona bakma sen. Ben seni uyarırım merak etme."

Taehyung kendi kadehini eline alırken konuştuğunda gülümseyerek başımı onaylar anlamda sallamıştım.

"Tamam o zaman. Günün ilk kadehi, Taehyungun yeni yaşı için olsun" demiş ve elimdeki kadehi havaya kaldırmıştım. "Umarım yeni yaşında karşına harika insanlar çıkar ve önceden hiç olmadığın kadar mutlu, hiç olmadığın kadar sağlıklı olursun ve sevdiklerinle güzel anılar biriktirirsin"

"Evet! Tam olarak aynı şeyleri diliyorum!"

Chan bir şeyler söylemek yerine bana katıldığında onun tatlı hareketi bizi güldürürken kadehleri tokuşturmuş, ilk yudumlarımızı Taehyung için almıştık.

-

Taehyung için alınan ilk yudumların ardı arkası kesilmek bilmemişti. Biraz Chan zorlamıştı, biraz da ben uzun zamandır doğru düzgün içmediğim için bu mayhoş his hoşuma gitmişti. Sonuç olarak kaçıncı kadehi içtiğimi bilmiyordum. Tek bildiğim kafamın yerinde olmadığı, mayhoş bir havada olduğumdu. Sarhoş değildim ama kesinlikle ayık da değildim.

"Daha fazla içme"

Taehyung bininci kez aynı cümleyi kullandığında istemsizce kıkırdamıştım ve o sırada bedenimi taşıyamıyormuşum gibi öne doğru eğilmiştim. Taehyung bu halime gülerek parmaklarını parmaklarımın üzerinden elimdeki bardağa sardığında hemen dikleşerek dudaklarımı büzmüştüm.

"Tamam! İçmeyeceğim daha fazla. Bu son! Söz veriyorum son"

"Taehyung! Hemen izin verme. Karşılığında bir şey istemelisin!"

Chan yerde yan bir şekilde yatarken uykulu uykulu bize bakıyor, Taehyunga sesleniyordu. Onun kafası kesinlikle gitmişti, uçuktu o şu anda ve gerçekten de Taehyungun dediği gibi iyice tatlı, masum bir şey olmuştu.

"Olur! Her şeyi yaparım ben!"

Heyecanla ona katıldığımda neden bu kadar heyecanlandığımı bilmiyordum bile. Çok komikmiş gibi gülüp duruyordum bir de. Salak gibiydim.

"Tek istediğim şey bu bardağı içmeyip bana vermen" diyerek başını iki yana salladığında dudaklarımı tekrardan büzmüş, kaşlarımı da üzgünce çatmıştım. Ona biraz yaklaşarak alttan alttan bakmaya başladığımda Taehyung dudaklarını yavaşça yalamış, ardından gözlerini kaçırmıştı.

"Jungkook sana hemen bir sır vereyim, iyi dinle beni" Chan bedenini zorlukla yerden kaldırarak oturmaya çalıştığı sırada bana fısıldamıştı. Taehyung duyuyordu sanırım ama devam etmişti fısıldamaya. Ben de büyük bir heyecanla dinliyordum onu. "Taehyung boynundan öpülmesine bayılır. En sevdiği şey budur. Boynunu öperek her şeyi yaptırabilirsin." Diyerek bana abartılı bir göz kırptığında kıkırdayarak Taehyunga çevirmiştim bakışlarımı. Gözlerini devirerek elini geri çektiğinde benim elim onun boynuna yerleşmişti ama gerçekten düşünmeden hareket etmiştim. Neden elimin onun boynuna yerleştiğini bile bilmiyordum.

"Gerçekten mi?" Demiştim kıkırdamaya devam ederek. "Mesela.. senden bana borç vermeni istesem ve boynunu öpsem hemen bana borç verir misin?"

"Jungkook! Ne kadar safsın!"

"Ne ya? Soruyorum işte?"

Chan bana alayla saf olduğumu söylediğinde hemen kaşlarımı çatarak ona kızmıştım. Dışarıdan komik görünüyor olmalıydık ki Taehyung gülmüştü bize.

"Borç vermesini istemek yerine başka şeyler istemelisin. Mesela seni öpmesini ya da saks-"

"Evet, daha fazla içmek yok. Chan, seni de odaya geçireyim ben en iyisi. Geç oldu zaten yarın erken kalkacağız"

Ben dudaklarımı büzmüş bir şekilde elimden aniden alınan kadehe bakarken Taehyung ikimizin bardaklarını alarak oturduğu yerden kalkmış ve bir yere gidip hemen geri gelmişti.

"Jungkook, sen benim odama geç ve yat tamam mı? Ayağa kalkabilirsin değil mi? Koridorun sonundaki oda benim odam."

Başımı onaylar anlamda sallayarak onun Chan'ı ayağa kaldırmaya çalışmasını izlemiş, ikisi de ayaklandığı zaman ben de ayağa kalkmıştım. Başım biraz döndüğü için hemen arkamdaki masaya tutunduğumda Taehyungun bakışları hemen beni bulmuştu.

"İyi misin? Jungkook, sen beni bekle en iyisi tamam mı? Hemen geleceğim. Dur orada"

"Ama çabuk gel" diyerek arkamdaki masaya sıkıca tutunup aynı zamanda yaslandığımda Taehyung büyük bir sabırla Chan'ı odaya taşımaya başlamıştı.

Çocuğun doğum gününü rezil ediyorduk resmen. Farkındaydım aslında bunun. Çoğu şeyin farkındaydım hatta ama düşüncelerimi  uygulamaya dökebilecek güce sahip değildim. Hareketlerim istem dışıydı.

Yine de bizim salaklıklarımıza rağmen eğlenmiştik bence. Ettiğimiz sohbet sayesinde bolca gülüşmüş, birbirimizi daha iyi tanımıştık. Taehyung hakkında birçok şey öğrenmiştim. Mesela Taehyung spor yapmaktan hoşlanmazmış. Yani fitness salonuna gidip terlemekten nefret edermiş bu yüzden de gitmezmiş ve yine bu yüzden de en sevdiği spor yüzmekmiş.

Zaten Chan'ın demesine göre Taehyung genleri sağ olsun, spor salonunda bile olmayacak bir vücuda sahipmiş. Yani görmemiştim henüz ama söylentiler bu yöndeydi. Ayrıca Chan bunu söyledikten sonra Taehyung utanmıştı. Dolayısıyla da Chan doğruyu söylüyordu muhtemelen. Tabi bilemezdim ama ona inanıyordum.

"Geldim.."

Taehyung Chanı bıraktığı odanın kapısını kapatarak yanıma doğru geldiğinde yorgun bedenimi masaya yaslamayı bırakıp doğrulmuş ve ellerimi ona uzatmıştım.

"Gel bakalım" demişti ellerimden sadece birini tutup diğeriyle belimi sararken. "Sana en rahat yatağımı vereceğim."

"Teşekkür ederim ama sen nerede uyuyacaksın?"

Ağırlığımı ona vermekten çekinmeyerek boştaki kolumla da onun tek koluna sarıldığımda ben itmemiş ya da beni ayakta tutmaya çalışmamış, yükümü kabul etmişti.

"Salonda uyuyacağım" dediğinde dudaklarımı büzerek gözlerimi kırpıştırmış ve kısa bir an etrafı izlemiştim sadece.

"Rahat edebilecek misin? Keşke kalmasaydım. Yatağında rahat rahat yatman gerekiyor senin!"

"Sorun değil Jungkook. Bazen odama gitmeye üşenip salonda yattığım da oluyordu. İlk defa burada uyumayacağım"

"Tek başına yaşıyorsun değil mi?"

Konudan konuya atlamış olmam o an benim umrumda olmamıştı. Taehyung da bu halime sadece gülerek derin bir nefes vermişti. Bu sırada odasına gelmiştik.

"Evet, tek başıma yaşıyorum" dediği sırada beni bırakarak yatağın üzerindeki eşyaları almış ve yorganı açmıştı. "Hadi gel, yat buraya" diyerek elini bana uzattığında çekinmeden tutarak dediği gibi yatağa uzandığımda Taehyung üzerimi örtmüştü dikkatlice.

"Tek yaşamaktan, geceleri tek uyumaktan korkmuyor musun?"

Aklıma geleni soruyordum. Düşünme ve mantığa göre kendimi frenleme yetim yoktu şu anda pek.

"Hayır korkmuyorum" diyerek güldüğünde bakışları yüzüme çevrilmişti. "Sen korkuyor musun?"

"Korkmuyorum!" Demiştim hemen reddederek. "Sadece bazen hoşlanmıyorum" diye sessizce eklediğimde de kıkırdayarak yatağa, benim yakınıma oturmuştu.

"Öyleyse sorun yok?"

"Evet yok. Ama eğer salonda yatmaktan korkarsan benim yanımda yatabilirsin. Hiç dağınık yatmam. Mum gibiyimdir" diyerek yorgana iyice sarıldığımda Taehyung gülümseyerek gözlerime gelen saçlarımı geriye doğru taramaya başlamıştı.

"Teşekkür ederim ama kendi evimde, kendi salonumda korkacağımı sanmıyorum-"

"Taehyung.. neden tek yaşıyorsun?"

Dediğim gibi, sadece aklıma gelen soruyu şak diye soruyordum ve sorarken yanlış olup olmadığını gram düşünmüyordum.

"Bu çok uzun bir hikaye" demişti gülümseyerek. Ama öyle bir gülümsemişti ki kafam uçuk olsa bile burukluğunu görebilmiştim. "Eğer çok merak ediyorsan sarhoş olmadığın bir zamanda konuşabiliriz"

"Ben sarhoş değilim ki? Her şeyin farkındayım ben" diyerek başımı yataktan kaldırıp gözlerimi büyüttüğümde gülümseyerek beni izlemeye devam ediyordu. "Bak gözlerime, odaklanabiliyorum"

"Gözlerinin çok güzel olduğunu daha önceden söylemiş miydim?"

Taehyung da aynı benim gibi birden farklı bir noktaya değindiğinde bu sefer değinilen nokta ben olduğum için utanmıştım. Gözlerimi hemen eski haline getirip kırpıştırarak geri yattığımda Taehyung gülerek tekrardan saçlarımla ilgilenmeye başlamıştı.

"Teşekkür ederim. Seninkiler de çok güzeller. Göz kapaklarının farkı da çok güzel. Güzel ve özel"

"Teşekkür ederim" diyerek önce elini çekmiş, sonra ellerin dizlerine yerleştirerek derin bir nefes alıp vermişti. "Ayrıca kurabiyeler için ve bugününü bana ayırdığın için de teşekkür ederim. Gerçekten eğlendim bugün"

"Bugün senin günün! Elbette eğlenmeliydin"

"Aslında doğum günümü kutlamayı sevmem pek" demişti dudaklarını büzerek. Otomatik olarak ben de büzdüğümde Taehyung bunu fark ederek gülmüştü.

"Neden sevmezsin? Ben çok severim. Sevdiğim insanlarla birlikte güzel bir gün geçirip pasta yemek harika bir şey bence" diyerek kıkırdadığımda kucağında birleştirdiği ellerine bakarak gülümsemiş ve aynı zamanda başını onaylar anlamda sallamıştı.

"Doğum günümü güzelleştirecek, günün sonunda birileriyle birlikte pasta yiyeceğim ilişkilere sahip değildim çünkü"

Söylediği cümleyi basit bir şekilde, güzelce gülümseyerek kursa da anlamının ağırlığını bu salak yarı sarhoş halimle bile anlayabilmiştim. Yüzüm istemsizce düşerken yaşadığı hiçbir şeyi bilmememe rağmen hiçbirini hak etmediğini düşünüyordum.

"Tabi sonradan Chan ile tanıştım. Sonra da onun babasıyla. Yani demek istediğim çok üzülme sakın, zaten çoğu kişi hayatının belli bir döneminde yalnızlık çekmiştir"

"Birçok kişi yalnızlık çekiyor diye bunun üzücü olmadığını söyleyemeyiz ki" diyerek biraz yattığım yerde kıpırdanıp ona yaklaştığımda gülümseyerek başını sallamıştı yine.

"Haklısın ama bu bazen çok da kötü olmuyor." Dediğinde başımı iki yana sallamıştım ben de.

"Yalnız kalabilen insanlara hayranım fakat bu benim için her zaman üzücü bir şey olacak. Bu yüzden sana katılmıyorum ve seni sarılmaya davet ediyorum. Sadece içimden geldi" diyerek tek elimi yatağa bastırıp bedenimi yavaşça kaldırdığımda Taehyung kıkırdamıştı.

"Pekala, sarılalım bakalım. Çok tatlı davet ettin çünkü." diyerek açtığım kolların arasına girdiğinde ona sıkıca sarılmış, saçlarını ve sırtını küçük hareketlerle okşamaya başlamıştım.

"Bundan sonra yalnızlık çekmek yok" demiştim yanağımı onun omzuna yaslarken. Gözlerim kapalıydı, açılmıyordu. "Chan ve babasıyla kötü olsan bile yalnız kalmayacaksın çünkü ben ve babam hep yanında olacağız. Bunu asla unutma olur mu?"

"Jungkook teşekkür ederim ama benim için üzülme lütfen. Ben çok iyiyim şu anda"

"Üzülmüyorum ki? Gerçekleri söylüyorum. Zaten babam seni hayatta rahat bırakmaz. Çok sevdi seni. Benden daha çok seviyor bile olabilir. Ama merak etme önemli değil, kıskançlık yapmam" diyerek ondan yavaşça ayrıldığında Taehyung gülerek beni onaylamıştı.

"Tamam. Öyle olsun bakalım. Neyse yeter bu kadar konuşma. Şimdi uyu hadi" diyerek yatağımdan kalkmak için hareketlendiğinde ondan önce davranarak bileğine tutunmuştum.

"Tek uyumak istemiyorum" demiştim dudaklarımı büzerek. "Benimle uyur musun?"

"İçeride uyusam daha iyi olur sanki-"

"Neden? Yeni tanıştık diye birlikte uyuyamaz mıyız? Biz Jiminle uyumuştuk ama?"

Taehyung bir süre sessiz kalarak yüzümü incelemişti. Nasıl göründüğümü bilmiyordum fakat yanaklarım içkiden dolayı sıcacıktı, gözlerim de biraz yanıyordu. Dudaklarımı hafifçe büzmüştüm ve Taehyung da bakışlarını dudaklarıma çevirmişti.

"Jungkook, salonda uyumakla hiçbir problemim yok gerçekten. Benim için böyle yapmana gerek yok"

"Ben senin için yapmıyorum ki? Ben kendim için yapıyorum. Tek başıma uyumak istemiyorum"

"Ya sabah uyandığında yani ayıldığında yanında beni görüp döversen? Kasların var çünkü yani?"

Sorusuna karşı istemsizce kıkırdadığımda Taehyung bana aynı ifadeyle bakmaya devam edince kendimi durdurmuştum hemen.

"Taehyung, kafam yerinde. İnanmıyorsan bana bir sürü soru sor. Matematik bile yapabilirim"

"8x8?"

"64"

"Bu odada benden kaç tane var?"

"Bir tane var."

"Bu odadaki insan sayısıyla üçü çarparsan sonuç ne olur?"

Kıkırdamıştım. O kadar tatlı ve komikti ki kendimi gülmekten alıkoyamıyordum.

"2 çarpı 3, eşittir 6. İnandın mı artık?"

"Tamam inandım" diyerek bedenini tamamen bana döndürdüğünde gülümseyerek elimi kolundan çekmiş ve yatakta geriye kayarak ona yer açmıştım.

"Önce üzerimi değiştireceğim. Sen de rahat bir şeyler ister misin?"

Dudaklarımı büzerek, bu gerçekten alışkanlık olmuştu resmen, yorganı kaldırıp altımdaki pantolona baktıktan sonra Taehyunga dönerek başımı onaylar anlamda sallamıştım.

"Çok iyi olur ama kıyafetlerini giyinmemden hoşlanmazsan hiç sorun değil"

"Sorun yok, öyle huylarım yok benim" diyerek dolabına doğru gittiğinde ben de iyice mayışmış olan bedenimi zorlukla kaldırmış, oturur pozisyona geçtiğimde üzerimdeki tişörtü çıkartmıştım hiç beklemeden. İyice sıcak olmuştu zaten. Derin bir nefes alıp vermiştim serinliği hissedince.

"Bunlar-" Taehyung bakışlarını bana çevirmişti ve çevirdiği gibi de konuşması sekteye uğramıştı. O da haklıydı tabi. Birden yarı çıplak halimi görünce irkilmişti. "Bunları giyinmek ister misin? Beğenmezsen başka bir şey seçebilirsin?" Diyerek gözlerini gözlerime sabitlediğinde gülümseyerek elimi uzatmıştım.

"Rahat oldukları sürece nasıl göründükleri umrumda bile değil. Yeter ki şu pantolondan kurtulayım" diye mırıldanarak bana verdiği pijama takımının üstünü üzerime geçirdiğimde Taehyung hala beni izliyordu. Farkında olsam da hem hafif de olsa kafamın gidikliğinden hem de bu konularda rahat biri olduğumdan dolayı kemerimi çıkartarak pantolonumu bir zorlukla çıkartmaya başladığımda bakışlarını üzerimden çekerek arkasını dönmüştü hemen. Dudaklarım istemsizce kıvrılırken pijama altını giyinmiş ve eşyalarımı katlamalı ihmal etmeden yatağın hemen yanına, yere koymuştum.

"Ne duruyorsun? Giyinip gel hadi" diyerek yatağa girdiğimde Taehyung bakışlarını bana çevirmişti. "Sana bakmam, gözlerimi kapattım bile. Rahat olabilirsin" diye kısık sesle eklediğim sırada fena rahattım çünkü üzerimdeki soğuk pijamayla sıcak yorganın altına girmiştim ve bu his bir efsaneydi.

Birkaç dakikanın ardından ben iyice mayışıp uykuya dalmaya iyice yaklaşmışken Taehyung gelerek yavaşça yatağa girdiğinde gülümsemiştim hemen.

"Hoşgeldin"

"Hoşbuldum"

Gülercesine bir ses çıkartarak bana karşılık verdiğinde gülümsememi genişleterek gözlerimi de hafifçe aralamıştım.

"Normalde düzgün uyurum ama seni rahatsız edersem beni it, hiç sorun değil çünkü zaten hissetmem. Biraz ağır uyurum içince" dediğimde gülümseyerek başını onaylar anlamda sallamıştı.

"Tamam. En kötü yataktan düşürürüm seni" dediğinde kıkırdamıştım.

"Aslında seninle biraz daha konuşmak istiyordum" demiştim gözlerimi kapatarak. Çok zordu açık tutmak. "Seni tanımak istiyorum çünkü ama şu an çok uykum var. Söylediklerini tam olarak algılayamayacağım. Bu yüzden de uyuyacağım"

"Uyu zaten" demişti sessizce. "Benim de uykum var. Hem beni daha sonra da tanıyabilirsin"

Sesi hiç uykulu gibi çıkmıyordu ama o an bunu söylememeyi tercih etmiştim.

"Tamam. Hayat hikayeni başka bir gün mutlaka dinlemek istiyorum ama unutma tamam mı?" Demiş ve kendi kendime gülerek eklemiştim. "Bakalım sana daha ne kadar hayran olacağım yaşadıklarını duyduktan sonra"

Taehyung beklemediğim bir şekilde küçük bir kahkaha attığında gözlerimi istemsizce aralamış ve ona bakmıştım.

"Bana mı hayransın?"

"Evet? Yasak mı?"

"Hayır değil elbette ama garip. Hayran olunabilecek biri değilim çünkü"

"Hayır öylesin. İnkâr etmene gerek yok. Zaten şu anda üsteleyemem. Bu yüzden kabul ediyorsun ve şimdi ikimiz de uyuyoruz tamam mı?"

Taehyung kıkırdayarak onaylayan mırıltılar çıkarttığında ben de gülümsemiş ve kıpırdanarak ona arkamı dönmüştüm. Hiç sesini çıkartmadan yorganı omuzlarıma kadar çıkarttığında olduğum yerden geri geri giderek ona iyice yaklaşmış ve elimi geriye atarak onun elini tutup karnıma yerleştirmesini sağlamıştım.

"Chan seni utandırmak için bir şeylere sarılmadan uyuyamadığını söylemişti" demiştim sessizce. Sırtımı onun göğsüne yaslamıştım artık. "Ama bence bu utanılacak bir şey değil. Aksine çok sevimli. Bu yüzden bu gece de bana sarılarak uyuyabilirsin. Zaten ben de sarılmayı çok severim"

Sözlerimin onda nasıl bir etki bıraktığını bilmiyordum, ne hissettirmişti tahmin edemiyordum çünkü yüzünü, tepkilerini göremiyordum ama karnımda emanet gibi duran eli birden hareketlenerek bana gerçekten sarıldığında gülümsememi engelleyemeyerek ellerimi yanağımın altında birleştirmiş, gözlerimi kapatmıştım.

Sıcak nefesini ensemde hissediyordum ve bu benim fena hoşuma gitmişti.



___

Friends bitince buna daha çok odaklanacağım, şimdilik biraz yavaş geliyor ama merak etmeyin yakında Friends bitiyor ❤️

Umarım sevmişsinizdir, sanki biraz boş oldu gibime geldi ❤️

Kendinize iyi bakın ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

37.4K 1.9K 2
Söyle bana Jeongguk, kendini tüm erkeklere bu kadar kolay mı veriyorsun? Yoksa ben özel miyim? smut oneshot domtae
3.1K 464 15
Kim Taehyung yazardı. Son zamanlarda hiç ilham gelmemesi üzerine bir kitapçıya gidip bir manga almıştı. O mangayı okur okumaz rüyalarına girmeye başl...
dahlia By julie

Fanfiction

205K 21.8K 30
sıradan bir aşk istemiyorum, lanet bir fırtına istiyorum. uykusuz geceler ve sabahın dördünde bitmek bilmeyen sohbetler istiyorum. tutku ve çılgınlık...
309K 26.2K 13
Hayat bir söğüt ağacıydı ve senin rüzgarına doğru eğildi. omegaverse au married taekook Taylor Swift - willow