SİRİNA (Final Oldu)

Autorstwa sevdaacet72

113K 7.9K 17.3K

Ben Sirina. Kaos ve büyünün elçisiyim. İntikam hırsının doğurduğu gücüm. Ve o gün, kara bulutları delip geçen... Więcej

Giriş
1.Bölüm "Tendeki Yağmur İzi"
2.Bölüm "Düşüş ve Buluş"
3.Bölüm "WEROSİM"
4.Bölüm "ŞİŞLİK"
5.Bölüm "MÜTTEFİK"
6. Bölüm"Kayıp Ruhlar Mezarlığı"
7.Bölüm "Yaralı ve Dövme"
8. Bölüm "Karmakarışık Zihin"
9.Bölüm "ANKA KUŞU"
10. Bölüm "KEHANET"
11. Bölüm "KAN ve RÜYA"
12. Bölüm "KRALLIK"
13. Bölüm "Kırmızı Pelerinli Yediler"
14. Bölüm "Yedinin Laneti"
15. Bölüm "Ölümcül Arzu" +18
16. Bölüm "Kızıl ve Kanlı Ay"
17. Bölüm "Büyünün Anlamı"
18.Bölüm "Yokuş ve Gidişat"
19. Bölüm "Yıkım ve Sonu Hazırlama"
20. Bölüm "Acı ve Büyü Bozma"
21. Bölüm "Yaşam Uykusu"
22. Bölüm "Saklı Olanlar ve Saldırı"
23. Bölüm "Arayış ve Dönüşüm"
24. Bölüm "Tören ve Bağ" +18
25. Bölüm "Davet ve İstek"
26. Bölüm "Seranta Krallığı" Part 1
27. Bölüm "Seranta Krallığı" Part 2
29.Bölüm "Savaşa Hazırlık"
30.Bölüm "Altılı Kehanet"
31.Bölüm "Enkaz Altındakiler"
32.Bölüm "KAN BAĞI"
33.Bölüm "Kolye ve Açığa Çıkan Sırlar"
34.Bölüm "Küller ve Gelenler"
35.Bölüm "ANSIZIN"
36.Bölüm "Ölümün Çanları"
37.Bölüm "Savaşın Ağırlığı"
38.Bölüm "Sonlar ve Gelişler"
39.Bölüm "Yüreğimde Bitmeyen Sonlar, Final"
TEŞEKÜRLER♡
Sirina 2- ASMERA
Asmera 1. Bölüm
Asmera: 2. Bölüm
Asmera 3. Bölüm
Asmera 4. Bölüm
Asmera 5. Bölüm: Final.

28.Bölüm "Kaos ve Büyünün Elçisi"

917 110 396
Autorstwa sevdaacet72

Bu bölüm: -senayilmazz- 'a ithaf edilmiştir💜

Lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın ♡

Keyifli okumalar ♡

İşler o kadar karıştı ki içinden çıkamıyorum.

28. Bölüm: Kaos ve Büyünün Elçisi.

İnsanların zihni çok derin ve değişikti. Bazen içinde bir hazine gibi sakladığı kelimeleri o kadar çok birbirine karıştırırdı ki işin içinden çıkmak imkansız gibi görünürdü.

Belki de biz insanların en büyük kusurlarından biri; anlamı olmayan şeylerden bir anlam çıkarmaya çalışmak olurdu. Öylesine söylenmiş sözlerde bile öyle çok anlam ve sebep arardık ki artık baş ağrısı yapmaya başlardı.

Benim zihnimde ucu bucağı gözükmeyen o kadar çok düşünce vardı ki sonu yoktu. Beni sıkıyordu, başımı ağrıtıyordu. İşin içinden çıkamıyordum. Zihnim kaldıramadığı için kan ağlıyordu. Zihnimden taşamayan kanlar, kar tanelerine karışıyordu. Kar taneleri kan kırmızısı bir renge bürünüp zihnime yağıyordu. Zihnim, soğuk bir mezarlıktı. Zihnim, içinden çıkamadığım bir zindandı. Zihnim, kaybolduğum bir labirentti. Ve ben bunca şeyin arasında sıkışıp kalan biriydim.

"Sakin olmaya çalış. Bizimde sana göstereceğimiz şeyler var," diyen kişiye dönmedim. Gözlerimi hala kraliçeye dikmiş bir şekilde bakıyordum. Sanki gözlerimi ondan çekersem ters bir harekette bulunacaktı ama o sadece bana bakmakla yetiniyordu.
"Sirina," ağlak bir sesle bana seslenen Nola'ya göz ucuyla baktım. Hala Tyler'a yaslı bir şekilde yarı baygın duran Werosim'i de görmem ile derin bir nefes aldım.

İçimdeki öfke durdurulamaz gibi gözükse de Werosim'i yeniden görmem yeterli olmuştu. Önce hala havada süzülen bedenim durdu. Ayaklarım yavaşça yere değdi. Uçuşan saçlarım sırtıma ağır ağır inmeye başladı. Derimi parçalayacak gibi zorlayan damarlar belirginliğini kaybetse bile hala parlaklığını ve yerini koruyordu. Bunlar yaklaşık on dakika sürmüştü. Öfkemin çabuk tutuşması kadar sönmesi de kısa sürüyordu. Belki de en iyi özelliklerimden biri de buydu.

Son defa kraliçeye baktım. Onun arkasında yeni fark ettiğim yaşlı kadına yüzeysel bir bakış atıp Werosim'e yöneldim.

Hızlı adımlar ile yanına gidip boştaki kolunu tuttum. Zorla açmaya çalıştığı gözleri ile bana bakmaya çalışıyordu. Yüreğim burkulurken elimi yüzüne koydum.
"Sirina," sesi çıkmamıştı. Sadece dudakları ismimi zikrekmek adına kıpırdamıştı.
"Buradayım, senin yanındayım." Onun duyabileceği bir şekilde sesimi yükselttim. Omzumun üstünden kraliçeye baktım.
"Eğer sizi dinlememi istiyorsanız, kocama her ne yapmışsanız bunu düzeltmenizi istiyorum." Bu dediğimi kraliçe baş sallayarak onayladı.
"Elbette bunun için size yardım edeceğiz. Akşam yemekten sonra konuşacak halde olursunuz," diyen kraliçeye ters bir bakış atıp önüme döndüm.

Kırdığım kapıdan içeriye giren askerlere baktım. Nedense yeniden öfkelenmeye başlıyordum. Askerler etrafımızı sararken hiçbir şey yapmadım.

Öndeki asker bize yolu gösterirken Tyler sayesinde Werosim'i yavaş yavaş yürütmeye çalıştık. Merdivenlerden bir kat çıkıp karşılıklı kapıların olduğu bir koridora geldik. Askerin önünde durduğu kapıya baktım. Bizim geçmemiz için beklediğini anladığımız zaman içeriye girdik.

Oda da ilgiyi çeken büyük yatağa Werosim'i yatırdık. Tyler ve Nola ile dışarıya çıktık. Askerler ikisini karşı odaya kadar eşlik ettikleri zaman içeriye girene kadar onları izledim. Askerler gittikten sonra onları buraya çağıracaktım. Tabii askerler kapıda nöbet tutmazlarsa.

Yeniden odaya girdim. Werosim'i yatağa sırt üstü uzandırmaştık.

Yatağın üstüne oturup yüzüne baktım. Bilinci açıktı ama haraketleri o kadar yavaştıki baygın gibiydi. Yavaşça terleyen yüzünü sildim. Üstüne giymiş olduğu gömleği çıkarmaya başladım. Göğsünü tamamen çıplak bırakıp yatağın üstüne serili olan örtü ile terini silmeye başladım.

Elimi yavaşça sol göğsüne, izin üstüne bastırdım. Yavaşça eğilip,
"Werosim iyi olacaksın sevgilim. Çok iyi olacaksın," deyip alnını öptüm.

Sertçe çalınan kapı ile kaşlarım çatıldı.
"Gelme," diyerek kapıya doğru bağırdım. Werosim'in çıplak göğsüne örtüyü sardım.

Gelme dememe rağmen açılan kapıya döndüm. Kraliçenin arkasında gördüğüm yaşlı kadın içeriye girdi. Saçlarının beyazı gri rengine dönmüştü. Yüzünde özellikle göz ve dudak çevresinde kırışıklıkları fazlaydı. Küçük, çekik gözledi vardı. Gözlerinin rengi saçları gibi griydi. Gri rengin etrafını saran siyah bir çizgi olmasaydı anlaşılmazdı bile. Giymiş olduğu beyaz elbisenin kuşağını belinde bağlamıştı. Çok zayıf ve sağlıksız bir görüntüsü vardı. Bu kraliçe kadını beslemiyor muydu acaba?
"Gelme demiştim ama pek bir önemi yokmuş." Kinayeli sesim onu pek etkilemiyormuş gibi omuz silkip bana doğru adımlamaya başladı.

Tam önümde durup yatakta uzanan Werosim'e baktı.
"Kocanı bu durumdan kurtarmak istemiyor muydun?" Onun gözlerine baktım. Gözlerinden bedenime doğru soğuk rüzgarlar esiyormuş gibi hissediyordum.
"Nasıl yapacaksın?" Ona hiç güvenmiyordum. Kadın alayla gülüp başını iki yana salladı.

Avucunu açıp uzun ince bir şişeyi bana uzattı. Ona ters bir şekilde bakıp,
"Önce sen biraz içeceksin." Kesin çıkan sesimle bir an durdu. Kocamın iyi olmasını istediğim kadar onun güvenliğini de korumalıydım.
"Eğer hasta değilsen bunu içip hasta olursun." Omuz silktim. Bu kadın beni aptal mı sanıyordu?
"Hayır, yalan söylemeyi bırak. Eğer hiçbir şeyin yoksa; içtiğin şey bir iyileştirme iksiri gibi bir şeyse, emin ol sana bir şey olmaz." Kesin sesim onu duraklattı.

Şişeyi açıp açtığı avucuna bir iki damla damlatıp diliyle yaladı. Bu görüntü bir an midemi kaldırsa bile kadın başını kaldırıp bana baktı.
"Neyse ki aptal değilsin. Sorguluyorsun," deyip şişeyi bana uzattı.

Şişeyi elinden alıp yatağa yöneldim. Werosim'in elimi kafasının altına koyup biraz kaldırdım. Yavaşça Werosim'in ağzına dökmeye başladım. Şişenin yarısını döküp bıraktım. Fazla yüklenmek istemiyordum. İki üç saat sonra geri kalanını da içirirdim. Tabii kendisine gelmezse.

Kadına dönüp,
"Orada durup bizi mi izleyeceksin?" Kadın sorum ile başını iki yana salladı.
"O zaman bizi izlemeyi bırakıp dışarıya çıkabilirsin," demem ile kadının kaşları çatıldı. Ne yapmamı bekliyordu? Bu halde olmamızın sebebi onlardı. Ve kesinlikle bu işin altında farklı bir şey vardı. Bu yüzden onların bize güvenmediği gibi bizde onlara güvenmiyorduk. Birde müttefiklik için gelmiştik. Böyle nasıl müttefik olabilirdik?
Derin bir nefes alıp,
"Hoş bir karışalama olmadığı için bu davranışını haklı buluyorum. Ayrıca gebesin senin de dinlenmen lazım. Gücünü fazla kullandın ve bu çabuk gelişen bir bebek için hiç iyi değil." Sadece başımı salladım.

Kadın arkasını dönüp dışarıya çıkarken onu izlemeyi sürdürdüm. Kapanan kapı ile yatağa geçip oturdum. Yavaş haraketler ile Werosim'in yanına uzandım. Başımı onun başına yaslayıp bir elimi karnıma koydum. Werosim'in uyanmasını bekleyecektim. Bebeğim içinse de uzanarak dinlenmeyi tercih edip uyumayacaktım.

Bizi korumak için her şeyi yapacaktım. Bunun sonucunda can almak zorunda kalsam bile yapacaktım. Önümüzde bizi bekleyen bir savaş vardı. Kan, vahşet ve can almaya bir şekilde alışmak zorundaydım. Alışmak zorunda kalmasam bile bunların olacağını bilip kendimi hazırlamalıydım. Tek bir hatada ölüm ile burun buruna gelecektik.

Werosim'in hareketsiz duran elini tutup karnımın üzerine koydum. Kendi elimi de onun elinin üzerine koyup düşmesini engelledim.
"İyi olacaksın. Sen gözlerini açana kadar başında bekleyeceğiz. Biz hep yanında olacağız." Kulağına doğru fısıldamıştım.

Biliyordum. Werosim bizi her zaman duyardı.

***

Güneş yavaş yavaş çökmeye başlarken ay gökyüzündeki yerini almak için hazırlanıyordu. Gökyüzünü turuncu bir ışık sarmaya başlarken yeryüzü ve gökyüzünü ayıran çizgiye baktım. Ölüm gibiydi bu çizgi. Nerde olduğumuzu gösteriyordu. O kadar anlam barındırıyordu ki ve bir o kadar da güzel görünüp insanları aldatıyordu.

Gökyüzüne bakmaktan vazgeçip aşağıya bakmaya başladım. İnsanlar buradan biraz küçük görünse bile görünüyorlardı. Sadece ne yapıklarını seçemiyordum.
"Sirina?" Arkamdan gelen boğuk ses ile hızla döndüm. Pencerenin perdesini kapatıp yatakta uzanan Werosim'e doğru yürüdüm.

Odayı aydınlatan ışığı açtığım için onu net bir şekilde görebiliyordum. Tek kolunun üzerinde doğrulup  bana bakıyordu. Yatağın yanındaki küçük masanın üzerinde olan testiden su doldurdum.

Bardağı alıp tek dizimi yatağa koydum. Suyu ona içirip,
"İyi misin?" Sorum ile biraz daha doğrulup sırtını yatağın başlığına yasladı. Başını da arkaya yaslayıp gözlerini yumdu. Elimdeki bardağı masanın üstüne bırakıp ışığın altında parlayan göğsüne elimi koydum. Yatağın örtüsünü çekiştirip göğsünü yeniden sildim. Gömleği çekiştirip düğmelerini kapatmaya başladım.
"İyi misin?" Sorumu yineledim. İyi görünüyordu ama onun sesinden de duymak istiyordum.

Düğmelerini kapatmaya devam ettim.
"İyiyim, Tyler ve Nola?" Boğuk sesi ile konuştu. Sadece boğazı biraz aşınmıştı. Tek ağrıyan yerinin boğazı olması beni rahatlattı.

Tyler ve Nola'ya bakmak istesem bile kapıdaki askerleri görmem ile geri dönmüştüm. Onlar iki kişiydi ve ben Werosim'i tek bırakıp onların yanına gidemezdim. Bu yüzden odaya geri dönüp düşünce büyüsü yapıp Nola'nın zihnine doğru konuşmuştum. İyilerdi.
"Onlar da iyi. Belki birazdan yemek için aşağıya inmemiz gerekebilir." Elini yüzüme koyması ile düğmelerini kapattığım gömleğe  bakmayı bırakıp ona baktım.
"Biliyorum," demesi ile başımı salladım. Bilincinin açık olduğunu tahmin etmiştim zaten.

Werosim yavayça yataktan çıkıp beni de kaldırdı. Üstüme çeki düzen verdim. Werosim gömleğinin ucunu pantolonun altına koyarken onu izlemeyi sürdürdüm. Bana dönüp elimi tuttu.
"İyiyim Sirina. Bunu görüyorsun." Sesi hala boğuk çıkıyordu. Tamam iyiydi ama bu endişe etmeme engel olmuyordu. Neredeyse on bir, on iki saat yarı baygın gibi uzanmıştı. Elbette endişe edecektim.

Benim konuşmamam ile yürümeye başladık. Kapıyı açtığımız zaman önümüze çıkan iki muhafıza baktık.
"Siz bekleyin efendim," diyen muhafız ile durduk. Buradan hemen gitmek istiyordum. Daha fazla burada kalmam akıl sağlığım ve öfke kontrolüm için hiç iyi değildi.

Muhafız karşı odanın kapısını çalıp içeriye girdi.
"Efendim aşağıya inmeniz lazım." Ses toru yüksek olduğu için ne dediğini bizde duymuştuk.

Geri gelen muhafızdan sonra taş patlasa beş dakika sonra Tyler ve Nola odadan çıktı. Ayakta dim dik gördükleri Werosim ile rahat bir nefes aldıklarını fark ettim. Bende böyle olmuştum.

Önümüze geçen muhafız ile yürümeye başladık. Merdivenlerden aşağıya indik. Benim kapısını yıktığım odayı geçip koridordan sola döndük. Karşımıza çıkan ilk kapıdan içeriye girdik.

Pencere kenarına konulan büyük dikdörtgen bir masa vardı. Masanın üstünde çeşit çeşit yemekler vardı. Görüntü iştahımı  kabartsa bile kendimi tutmaya çalıştım. Kraliçe baş köşeye  oturmuştu. Hemen yan tarafında da o yaşlı kadın vardı. Kraliçenin arkasında duran beş tane askere baktım. Bu güvensizliğin karşılıklı olması çok hoştu.

"Bizde sizi bekliyorduk. Gelin ve oturun lütfen." Konuşan kraliçeye bakıp yürümeye devam ettik. Biz Werosim ile yan yana otururken Nola ve Tyler bizim karşımıza geçip oturmuşlardı. Yaşlı kadın karşı çaprazımda duruyordu. Tyler'ın yanında oturuyordu. Bir an Tyler'a üzüldüm. Nedense bu kadında bana negatif bid enerji geçiyordu.
"Önce yemek yiyelim." Konuşan tek kişi kraliçeydi ve onu sadece onaylamak için baş sallıyorduk.

Yavaşça yemek yemeğe başladık. Daha doğrusu kraliçe ve yaşlı kadını izledik. Onların yediği yemeklerden azar azar yiyorduk. Bunu yadırgamıyorlardı. Hem saygısızlık olmasın diye yemek yiyorduk hem de işimizi garantiye alıyorduk.

Kısa süren yemek faslından sonra sofrayı toplayan hizmetkarları izledik. Masanın üstünde sonradan getirdikleri su ve bardaklar dışında hiçbir şey yoktu. Kraliçe kolunu üstüne koyduğu kağıtları ortaya koydu.
"Sanırım en baştan başlamamız gerekiyor. Neyi neden yaptığımızı anlattıktan sonra bir anlaşmaya varabiliriz." Sadece başımı salladım.
"Sizi bekliyoruz," konuşan Werosim'e döndüm. Neden böyle yaptıklarını hepimiz gibi o da merak ediyordu.

Kraliçe eliyle yaşlı kadını gösterip,
"Bu Eva. Krallığın kahini veya ön görücüsü diyebilirsiniz. Bize gördüklerini ve hissettiklerini anlattığın gibi onlara da anlatmanı istiyoruz." Eva başını saygıyla salladı.
"Elbette Kraliçem." Bakışları hepimizin üzerinde tek tek dolaştı. En sonunda benim gözlerimin içine baktı. Derin bir nefes alıp,
"Biz Vergon Türüyüz. Bunun ne demek olduğunu biliyorsunuzdur." Bir bana bir Nola'ya baktı.
"Elbette. Niga ve Görgün türünün birlikte olmasından doğan türsünüz. Niga türünün çok güçlü sezgi gücü; Görgün türünün de ön görü ve bazen de kehanetleri görebildiklerini biliyoruz." Bize bakarak söylemesine rağmen konuşan Werosim'di. Türler hakkında bilgisi sınırsız gibiydi. Yaşlı kadın başını sallayıp boğazını temizledi.
"Evet öyle. Bazıları bu güçlerin bir kısmını alırken bazıları hepsini de alır. Bildiğiniz gibi de her doğan çocuk güce sahip olmayabilirde." Başımı sallayıp onu onayladım.

Bu konuşma uzun sürecekti. Bu yüzden geriye yaslandım.
Eva bu hareketim ile konuşmaya devam etti.
"Çocukken, daha krallığımıza saldırılmadan öncesinden bahsediyorum. Böyle bir şey olacağını sezmiştik. Saldırı başlamadan önce bizi kurtaracak olan bir kurtarıcının da geleceğini hissediyorduk. Herkesin görüsünde farklı farklı bir şekilde ortaya çıkıyordu. Bazen bir çocuk, bazen bir bebek, bazen bir kadın, bazen bir adam ve bazen bir yılan olarak görüyorduk. Bunların tek bir ortak noktası vardı; güç. Ve kulağımıza fısıldanan şu sözler: kaos ve büyünün elçisi." Derin bir nefes aldım. Bana ilk söyledikleri şeydi bu.

Werosim elimi tuttu. Güçlü olmalıydık. Biz artık daha da güçlü olmalıydık.
"Bize saldırmadan önce bazılarımız krallığı terk ettik. Bunun sebebi türümüzün devamlılığını sağlamak ve gelen kurtarıcıya yön göstermekti. En azından nasıl bir güce sahip olduğunu ona anlatmalıydık." Gri gözlerinin içine baktım.

Boştaki elimi karnımın üzerine bastırdım. Bu koruma iç güdüm ile olan bir hareketti.
"Benim o kurtarıcı olduğumu düşünüyorsunuz?" diyerek sordum. Bir kraliçeye ve birde Eva'ya baktım.

"Hayır, o olduğunu düşünmüyoruz. Sen zaten O'sun." Kesin konuşan kraliçeye şaşkınlıkla baktım. Buna nasıl bu kadar inanabilirdi ki? Yaşadığımı şaşkınlığı üstümden atmaya çalışıp Eva'ya baktım. Hemen konuşmaya devam etmesi gerekiyordu.
"Son on yıldır sürekli rüyamda kızıl saçlı, etrafında mor ışık salan bir kadın görüyordum. Çok iyi biliyorsunuz ki bir rüyayı iki kereden fazla görürsen bu rüya değil bir kehanettir." Son sözü ile yavaşça yutkunup Werosim'e baktım. Ben onu rüyamda defalarca kez görmüştüm. Göğsüm hızla inip kalkarken sakin olmaya çalıştım. Kehanetleri görmemizin sebebi onları engelleme fırsatımızın olmasıydı.

Eva bende ki değişimi fark etse bile bunun hakkında yorumda bulunmadı.
"On yıl boyunca dediğim şekilde seni görüyordum. Sürekli: 'ben kaos ve büyünün elçisiyim, intikam hırsının doğurduğu gücüm,' diyordun. Bu son bir yıl ise etrafını saran bir yılan, üstünde uçan kartallar ve arkanda ise bir kurt sürüsü görüyordum. Hepsi de seni korumak için yanındaydılar. Önce o hayvanların etrafında olmasına anlam verememiştim. Ama şimdi ise verebiliyorum," diyerek Werosim'e baktı. Sebebi açıktı.

Eva'nın susması ile kraliçe ona bir bardak su uzattı. Eva sessizce teşekkür edip suyu içti. Bardağı masaya bırakıp bize döndü. Derin bir nefes alıp,
"Son zamanlarda ise parlayan sarı gözler ve mor ışık saçan damarlar görmeye başladım. Kesinlikle yüzünü göremiyordum. Ama bu iki gün önce buraya geldiğini hissettim. Sezgi gücümde kuvvetlidir. Kaos ve büyünün elçisiyim diyordun. Bu yüzden seni kızdırırsak gücünün ortaya çıkacağını tahmin ediyorduk. Çünkü bir yanın kaostan besleniyor." Pekâlâ dedikleri kişi olsam bile ben o kadar güçlü değildim. Sadece kara büyüyü büyük bedeller ödemeden yapabiliyordum. Bazı istisnalar hariç.
"Ben düşündüğünüz kadar güçlü değilim," demem ile Eva'nın yüzünü anlayışlı bir gülümseme kapladı.
"Evet şimdilik o kadar güçlü değilsin," deyip karnıma baktı. Sonra Werosim'e baktı. En sonunda gözlerimin içine baktı. Zihnime akın eden düşüncelerin önünü kesmeye çalıştım. Şimdi olmazdı. Bu olanları kavramaya çalışıyordum.
"Bizim beklediğimiz koruyucu sensin Sirina. Bizleri yediden kurtaracak tek kişisin. Bu düzeni alt üst edip yeniden düzen kurabilecek tek kişisin. Tabii sende o kaostan beslenen tarafına yenilmezsen." Son cümlesini bir istekten ziyade yaratıcıya bir dua eder gibi söylemişti. Eğer dediği gibiyse benim de kaostan beslenen tarafımı zaptetmek için dua etmem gerekecekti.

"Dediğim şekilde gücüne tam olarak kavuştuğun zaman bir ikilem arasında sıkışmış gibi hissedeceksin. Bir yanın çok sakinken, bir yanın kızgın bir alev gibi olacak. İnsanların üstünde çok büyük bir etkin olacak. Çünkü senden etkilenmek çok kolay olacak. İnsanları ikna etmek senin için hiç zor olmayacak." Dedikleri sadece beni korkutuyordu. İnsanların üstünde böyle bir gücümün olacak olması tek kelime ile korkunçtu.

Ben böyle bir gücü istemiyordum. Ben kaos tarafıma yenilmek istemiyordum.

Kraliçe önündeki kâğıdı bize uzattı. Yavaşça önüme çekip en üstte yazdıklarını okudum.

"Ben Seranta Krallığının Kraliçesi Emma Blood. Tüm halkım ve kanımın son damlasına kadar sizinle dost olmaya ve herhangi bir saldırı ve savaş zamanında yanınızda olacağımıza dair yemin ediyorum."
En altında da imzası yer alıyordu. Bana uzattığı kalemi de aldım. Biz neydik? Halk, topluluk?

Kalemi kağıda bastırıp yutkundum. Ben ne yazacağımı bilmiyor olsam bile sanki parmaklarım biliyormuş gibi hareket etmeye başladı.

"Ben Sirina.
Kaos ve büyünün elçisiyim.
İntikam hırsının doğurduğu gücüm.
Bağlı olduğum ve kanımın son damlasına kadar koruyacağım halkımla beraber sizi de koruyacağıma dair yemin ediyorum."

Yazdıklarımı son defa okuyup altına imzamı attım. Sırası ile Werosim, Nola ve Tyler da imza attılar. Eva da imzasını atıp kraliçeye verdi. Kraliçe, arkadan bir askerin uzattığı hançeri alıp işaret parmağını kesti. Yavaşça kanını kağıdın üzerine damlattı. Aynı şeyi hepimiz sırası ile yaptık. Biz bu anlaşmayı kan yemini ile de bağlamıştık. Kan yemini bizler için her zaman çok önemliydi. Kraliçenin bunu da düşünmesi hoş bir davranıştı.

Bir müttefik kazanmıştık. Bizden önce çıkanlardan da umutlu haberler beklemek dışında hiçbir şey elimizden gelmiyordu.

Bunun dışında şu an korktuğum tek şey Eva'nın dediği güçlerin ortaya çıkmasıydı. Özellikle de kontrol edemeyeceğimi düşününce nasıl tehlikeli olabileceğimi düşünmek beni korkutuyordu.

Kaos diyordu. Kesinlikle bizi kötü şeyler bekliyordu.

***

Selamlarrr

Efendim olaylar olaylar diyorum sadece. Çünkü sonraki bölümler cidden heyecanlandırıyor beni...

-Sizce Sirina'nın güçleri nasıl ortaya çıkacak ya da nasıl öyle bir güce sahip olacak?

-Peki Eva'nın gördüğü görüler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Mor kalpler ya da büyü küreleri burayaa 🔮🔮🔮💜💜💜

Görüşmek dileği ile seviliyorsunuz💜

Czytaj Dalej

To Też Polubisz

24.2K 1.8K 104
Nefesini duydum yakamda. İçine çekiyordu. "Şu kokun yüzünden... kırk yıl sende kalacağım." Gözlerine bakmak istemiyordum. Yoksa kendimi durdurmam bir...
85K 7.5K 29
Not: Sayılar ön yargınız olmasın. Her şey eski bir kitapçıda yaşanan küçük bir tesadüfle başladı. Ve geleneksellikle modernliğin yüzyıllardır mücadel...
22.4K 2.3K 20
Vampirler ve cadılar yüzyıllardır birbirinden nefret eder ve birbirlerine yaklaşmazlardı İki kişi bu geleneği bozana kadar #Elf 1🥇2024:04:26 #Vampir...
1.9K 93 21
Bu kitap tamamen öneri diziler ve filmlerden oluşmaktadır. İçinde ne ararsanız bulunmaktadır. Kdrama Cdrama Türk dramaları Filmler Animasyonlar...