Turning Point (unholyverse se...

By selflesswill

92 3 1

tüm hakları ao3 kullanıcıs bexless'a ve onun muhteşem aklında saklıdır. kendisi ortalıklarda olmadığından çev... More

Turning Point

92 3 1
By selflesswill




Heaven Help Us kitabından sonraki zamanda geçmektedir. öncelikle kitabı okumanız tavsiye edilir. Unholyverse serisinden Spoiler içerir. Unholyverse'i de okumasanız da okuyabilirsiniz bence. Kitabın ilerleyen kısmında smut vardır. Detaylı yazıldığı için uyarayım dedim. Ve şöyle bir ayrıntı smut olan kısmı ***** diyerek işaretledim başına ve sonuna da koydum ama bu sahneler gerçekleşirken aradaki konuşmalar benim için fazlasıyla özel ve bu serinin infamous replği de orada. Hoşlanmıyorsanız da geçebilirsiniz sorun değil. (top!gerard bottom!frank)

Çevirirken yardımı dokunan @darknesscoatsus_ a teşekkür ederim iyi ki varsın.

ek olarak bunu çevirirken dinlediğim şarkıları koymak istiyorum.

- foreigner's god - hozier

- be - hozier

- take me to the church - hozier

- church - fall out boy

- personal jesus - depeche mode

- all the things she said - t.a.t.u.

- our lady sorrows - my chemical romance

- heaven help us - my chemical romance

- to the end - my chemical romance

- american money - borns

- nothing to regret - robinson


Frank salona geldiğinde Gerard elinde Rose Madder kitabının bir kopyasını tutup konuştu. "Nasıl oluyor da senin kitaplarının bu evde olmasında yasak yok da benimkilerde var?"

"Çünkü senin kitapların iş kitapları," Frank Gerard'ın elinden kitabı aldı ve rafa özenle yerleştirdi. "Ve benimkilerde hikayeler var."

"Benimkilerde de var." Gerard sitemle mutfağa giden Frank'i takip etti.

"Hz Isa hakkında hikayeler."

"Onlar en iyisi!"

Frank gözlerini devirdi. Önüne döndü ama Gerard onun yüzünü mikrodalganın yansımasından görebiliyordu. Buzdolabını açtı ve baktıktan sonra kapattı. "Sebze almamız gerekiyor," dedi arkasını dönerken ve Gerard'ın yanağını öptü. "Hadi."

**

Markette Frank Gerard'ı sebzelerin olduğu alana yolladı ve kendisi de vegan et* bölümüne gitti. Olduğundan daha karmaşıktı. Gerard gerçekten, kendi uydurduğu isimle, naneli bezelyeri sevmişti ama Frank her zaman daha hesaplı davranmaları gerektiğini, evde naneyi ekleyebileceklerini düşünürdü. Ama yapamazlardı çünkü evde nane yoktu. Ray'in onlara verdiği her türlü bitki ikisiyle birlikte sürekli ölüyordu. Gerard elinde her türden poşet tutuyordu, Frankle bu konuda kavga etmesi gerektiğin veya gerekmediğini düşünürken bi ses duydu.

"Peder Way?"

Gerard'ı kimse uzun zamandır birisi böyle çağırmamıştı, bir saniyeliğine durdu ve elindeki poşette bulunan bezelyelere sanki ona ne yapması gerekeceğini söyleyecekmiş gibi baktı. Hoş ki bezelyeler ona sadece "24 saatlik paketlenmiş kapsüllü" dışında bi şey demiyordu. Yardım edin! panikle yalvardı içinden ve o ses yine seslendi. "Peder Way, sen misin?" bu sefer koluna dokundu sesin sahibi.

Bakmaktan başka çaresi yoktu ve o kadar şaşırmıştı ki aptak bezelyeleri neredeyse yere düşürecekti. "Nicole?"

"Sen olduğunu biliyordum!" neredeyse mutluluktan ağladı ve kendini Gerard'ın kollarına attı. Gerard yardım istercesine bezelyeleri poşetle salladı, sonrasında yanındaki Crisco tenekelerinin yanına koydu ki Nicole'e sarılabilsin.

"Seni görmek çok güzel," dedi mutlulukla ve onu kendinden uzaklaştırdı, birazcık sinirli bir tonda konuştu. "Okulda olman gerekmiyor mu senin?"

"Bu hafta başlamıyoruz, şu an dönmeden önce birkaç arkadaşımı ziyaret ediyorum." Nicole yerinde zıpladı ve tekrardan Gerard'a sarıldı, boynundeki ellerı sıkılaştı.

Gerard güldü ve omuzlarını sıktı, "Bu senin son yılın değil mi?"

Geri çekildi ve kafasıyla onayladı. "Mezuniyet sonrasında da planlarım da var."

"Bu harika!" Gerard falaca gülümsedi ki bu onun yüzünü acıtmıştı. "Seninle gurur duyuyorum."

Nicole elini önemsizmiş gibi havada salladı. "Sende neler var? Bana hiç anlatmadın maillerinde. Yoksa buradaki yeni bi kilisede misin? ya da- oh"

Nicole'un gözleri Gerard'ın boğazının oraya kitlendi ve yüzü düştü. Gerard elini içgüdüsel olarak yukarıya çıkarttı ve yakasında collar* ın olmadığını fark etti. Sadece Frank'in Day of the Dead tişörtü vardı.

"Hayır, hayır" dedi Nicole yüzündeki stres gözler önündeydi. "Hayır, onlar benim yüzümden yapmadılar değil mi, yapmadılar."

"Hayır!" dedi Gerard hızlıca, ellerini ellerinin arasında aldı ama açıklamaya kalmadan Frank yanlarına ulaşmıştı,bir eliyle neredeyse tamamı dolu olan market arabasını itiyordu, diğeri ile de listeyi tutuyordu, gözleri listeye odaklanmıştı.

"Evvet, senin de dediğin gibi hiç mısır gevreği kalmamış ama köşedeki marketi deneyebiliriz. Nohutlar özel indirimdeymiş bu yüzden bayağı bir şey taşımaya hazır o-" kafasını listesinden yukarı kaldırdı ve bir elini saçlarına attı. "Özür dilerim, bölmek istemedim."

Gerard hızlıca cevap verdi. "Hayır, bölmüyorsun."

Frank listeyi açtı ve yine katladı. Saçındaki eliyle daha fazla saçlarını karıştırdı. "Şu an tanımadığım birinin elini tutuyorsun."

"Oh," Gerard Nicole'un ellerini onu yakıyormuşçasına bıraktı. Kötü hissetmişti çünkü Nicole birazcık üzgün görünmüştü ama bi yandan da Frank'in arada sırada olan kafasındaki şimşekleri hissedebiliyordu ve burda ne döndüğünü anlayan tek kişi Gerard'dı. "Bu Nicole," hızlıca söyledi. "Şeyden-"

"Gençlik Bakanlığından, Aman Tanrım," dedi Frank, aydınlanmıştı ve bir elini market arabasından çekip Nicole'e onu hayatı boyunca tanıyormuş gibi sarıldı.

"Uh," Nicole Frank'in omzundan Gerard'a baktı. "Peder?"

"Bu Frank," dedi Nicole'e ve ikisi de Gerard'a bir şeyler daha beklermiş gibi baktı.

"Frank benim," Gerard başladı ama sonrasında tam olarak ne demesi gerektiğini bilemedi. Frank partner kelimesinden nefret ediyordu, lover (aşık) kelimesi de tam anlamıyla kapsamıyordu, ki Gerard bunu sesli söyleyebileceğinden emin değildi. Her ne kadar doğru olsa da Gerard Frank'in onun ruh eşi olarak çağrılmasından hoşlanıp hoşlanmayacağını da bilmiyordu. Gerard ilk defa Frank'i onu Peder olarak bilen birine tanıtacaktı ve Frank'in ona ne ifade ettiğini açıklayacak tam bir kelime de yoktu. Frank daha fazlaydı.

"Erkek arkadaşım." Sonunda söylemişti ve Nicole'un suratında tuhaf ve şaşkın bir ifade vardı ki Gerard anlayabiliyordu çünkü Frank gerçekten güzeldi, eşofmanıyla nohut standında durduğunda bile.

"Erkek arkadaş," Nicole tekrarladı, açıkça büyülenmişti ve o an Gerard'ın onun rahip olmasını bekleyen bir kişinin gözünde rahip olarak görünmediğini anladığı ilk andı, tutumlu hayat arkadaşına çaktırmadan alışveriş sepetine pahalı sebzeleri gizlice koyan bir adam gibi gözükmek yerine. Mide bulantısı, özgürlük ve korku arasında adeta bir hız treni edasıyla gidip geldikten sonra uzun zamandır sessiz olduğunu fark etti çünkü frank, yeniden, sinirden köpürmeye başlamıştı. Sonra birden Nicole "Aman tanrım!" diye seslendi. "Hiç bahsetmedin!" dedi Nicole suçlarcasına, Gerardı omzularından salladı. "O kadar mailde!"

Gerard Frank'e hafifçe yaklaştı. "Birazcık karmaşık," dedi Nicole'un devamını istemesini umarak çünkü tüm şeytanın ele geçirme işini anlatmadan nasıl açıklayacağını bilmiyordu.

"Artık o kadar da karmaşık değil," dedi Frank Gerard'ın kolunu ovdu.

"Hayır," dedi Gerard. Nicole'e gizli bir bakış attı.

"Senin için çok mutluyum!" dedi. Kızarmıştı ve ellerini etrafında sallıyordu. Sesi titremişti.

Gerard ağzının sırıtmak için açılmasını hissetti "Teşekkürler."

Nicole kafasını salladı ve gözlerini kırpıştırdı birkaç kere. "Gerçekten senin mutlu olmanı umdum. Yani yaşananlardan sonra- mutlu olman için dua ettim. Her gün."

"Nicole," dedi Gerard ve Nicole'a tekrar sarıldı. Nicole'un saçı cüzdanının arasına sıkışmıştı, Gerard saçını yavaşça çekti. "Teşekkür ederim" diye fısıldadı. "İşe yaradı."

"Adresini ver," dedi ve çantasından Kleenex'ını (peçete markasıymış) çıkartıp kendini biraz toparladı. "Okula dönmeden önce sizi ziyaret etmek istiyorum."

Bundan sonra telefonunun çalması uzun sürmedi ve arkadaşıyla buluşmak için onlardan izin istedi. Frank ve Gerard donmuş sebzelerin olduğu standda beklerken birbirlerine baktılar.

Frank "Bezelyeleri aldın mı?"

Gerard Crisco tenekelerinin orasını gösterdi.

Frank bezelyelerin yarısının eridiğini gördü ve neden Gerard'ın neden eski arkadaşıyla yaptığı tekrar karşılaşma olayını kuru şeylerin yanında yaptığını düşündü. İki paketi de dondurucuya geri koydu ve yeni bir tanesini çıkarttı.

"Biri neredeyse yarısı erimiş olanları alacak!" dedi Gerard, kasanın oraya gelene kadar kötü hissetmişti, ama Frank'in fazlaca dolu olan market arabasını kasaya boşaltmakla meşgul olduğundan unutmuştu.

Market arabasını arabaya sürüklediklerinde Gerard "Biliyorsun, ucuz olduğu için aldığımız körili nohuttan yemek zorunda değiliz. Craig yeterince para ödüyor bize."

"Yaptığın körili nohutu seviyorum," dedi Frank. Bagajı açtı. "Ucuz olması da bonusu."

Gerard bu konuda daha fazla bir şey demedi, Frank'e poşetleri bagaja yerleştirmesi için yardım etti. Meyve veya sebze faturaları için endişelenmemek nasıl bir şey bilmiyordu. Fakir büyümemişlerdi, değillerdi.  Hiç parasız gitmemişti ve sonrasında Kilise onun para hakkında düşünmesini engellemişti. Hattı kapamamıştı, ısınmak veya yemek hakkında bir seçim yapmak zorunda kalmamıştı. İlaçlarının fazla pahalı olduğu bir hastalığa da yakalanmamıştı. Bezelyeler önemsizdi.

Dikkat ettiği başka bir şey ise soğuk şeyleri bagaja koyarken paketlerden birinde çıkıntı vardı. Altındaki yapraklar bayrak gibi sallanıyordu.

Eliyle işaret ederek Frank'e döndü."Bunlar pahalı olanlardandı."

"Evet, biliyorum," dedi Frank sanki önemsizmiş gibi, Gerard onun sırıttığını görebiliyordu.

Arabanın içine girdiklerinde Frank arabayı hemen çalıştırmadı. Ellerini direksiyonda gezdirdi ve Gerard'a baktı.

"Çok garipti," dedi Gerard. "Beni Peder diye çağırdığında yani."

"Sikeyim, gerçekten öyleydi," Frank buna katıldı. Kolunu çekti ve koltuğunda Frank'in olduğu tarafa doğru kaydı. Frank eliyle Gerard'ın sırtını nazikçe ovdu. "Ne diyeceğimi bile bilmiyorum."

"Ben de," dedi Gerard. Frank onu kendisine daha çok çekti. Gerard düşündü, Frank çoğu zaman ne diyeceğini bilmezdi ama çok iyi sarılabilirdi.

"İleride durmak ve kahve almak ister misin?" ve bunu demesi bile ne demesi gerektiğini bilmediğini gösteriyordu.

"Bezelyeler ne olacak?" dedi Gerard.

"Arabada durabilirler." Frank göz kırptı ve arabayı çalıştırdı. "Bu yüzden tüm soğuk şeyleri yakın koydum."

Starbucks'ı geçtiklerinde Gerard hızlıca Frank'e döndü. "Starbucks'ı geçtin!"

"Starbucks'a gitmiyoruz."

"Neden Starbucks'a gitmiyoruz."

"Çünkü Starbucks'tan nefret ediyorum."

"Ama biz hep Starbucks'a gideriz!"

"Ve ben de her zaman nefret ederim."

"Ama yine de gideriz." Gerard ısrar etti. "Ben nefret etmiyorum. Mikey görmediğim bir mug olduğunu söyledi."

"Hey, aptalca ve yeterince pahalı olan bezelyelerini aldık, şikayet etmeyi kes." dedi Frank ve sola döndü.

Canlı kırmızı çizgilerle donatılmış küçük bir kafenin önünde durdular. "Bu iyi görünüyor," dedi Gerard birazcık isteksizce ve arabadan dışarı çıktı.

Kapıya doğru yürüyorlarken Frank onun elini tuttu. İnsanların etrafında fiziksel olarak sevilmek Gerard'ı hala biraz tedirgin ediyordu, aslında bu tamamen doğru değildi. Bu sevgi Frank tarafından gösterilince problem oluyordu, Mikey'e sarılmak falan onun için bir problem değildi. Bunun Frank'in onun bir pislik gibi görmesine sebep olduğunu biliyordu. Bu durumu düzeltmek için çabalıyordu, sigara yakmak ya da telefonuyla uğraşmak yerine Frank'in elini sıkıca tutmak için de.

Frank de karşılık olarak sıkıca tutmuştu ve Gerard'ın içeri girmesini sağladı. Kasanın oraya geldiğinde Frank elini bıraktı, kasadaki çocuk ifadesizce gülümsedi "Hey, ne istersiniz?" (Starbucks'ta sormuyorlardı, diyerek isyan etti Gerard) ve kasiyer tekrardan Frank'e baktı ve gözleri açıldı.

"Frankie!" dedi ve elini önlüğüne sildi. "Seni bir daha hiç göremeyeceğim sanmıştım!"

"Bir de bana sor," dedi Frank ve kasaya tüm kasayı alıp eve götürecek gibi yaslandı. "Nasıl gidiyor?"

Ah bu çocuk kafedeki çocuk. Gerard yeni fark etti.

"Artık ilgi alanımı tamamen Tiyatroya verdim." dedi Kevin ellerini bulaşık beziyle kurularken. "Tanrım, artık daha mutluyum."

"Bu harika," dedi Frank yavaşça, Kevin merakla Gerard'a baktı ve Frank "Bu Gerard bu arada."

Gerard Frank'in onun gibi yapmasını, Gerardın kullandığı sözcüğü kullanmasını istememişti ama Frank kullanmamıştı. Frank sadece kolunun birini Gerard'ın omzuna atıp kendine doğru çekti "Kevin sana ne hazırlasın bebeğim?" dedi yatak odasındaki kullandığı ses tonuyla ve Gerard'ın dudağının köşesini öptü.

Gerard yüzünün kızarmasına ve sesinin kaybolmasına engel olamadı. Çok aptalcaydı, dedi kendi kendine. O kadar şey yaşadıktan sonra, birlikte o kadar çok şey görmelerine rağmen hala kalbinin çarpmasına ve kekelemesine engel olamıyordu.

Frank ve Kevin Gerard'ın hiç tanışmadığı, yapmadığı ve asla da yapmayacağı ve şimdi de Frank'in sırf onunla vakit geçirmek için yapmayacağı şeylerden bahsederken menüye odaklanıyormuş gibi davrandı. Sonunda siparişini de verdi.

Yaklaşık 5 milyon yıl sonra siparişleri geldiğinde arabaya gidene kadar Gerard yüzünü kahve bardağından kaldırmadı. Arabanın içinde biraz oturup kahve keyfi yaptılar, Frank kahvesini bardak koymalık yere koydu ve arabayı çalıştırdı. Gerard araba hareket ederken kahvesinden yudumladı ve şehrin nasıl gözlerinin önünden geçtiğini düşündü. Gerard acaba Frank'in hiç köşedeki Mr. Clam adındaki iğrenç restoranda yemek yediğini ya da şurdaki mağazaya girip alış veriş yaptığını ya da şuradaki barda hiç içip içmediğini düşündü. Bob'un ona "Bilinecek ve var ki? O zaman da küçük bi pislikti, şu anda da küçük bi pislik. Tek fark nefes alamadığı zamanlarda onun kıçını hastaneye yetiştirebilecek sen olması ve daha az içki içmesidir." ,ki böyle demesi pek bir şeyi değiştirmese de, demesine rağmen Frank'in onun hakkında her şeyi bildiğini, kendisinin ise Frankle tanışmadan önce onun hakkında hiçbir şey bilmediğini hissederdi.

"Onu bu kadar korkunç yapan da adındaki ünlem işareti." dedi Frank ve Gerard'ı düşüncelerinden uzaklaştırdı. "Sadece Mr. Clam olsaydı sorun olmazdı. Neden Mr. Clam! ki? Neden ünlem işareti?"

"Aynı Oklahoma! gibi." dedi Gerard.

Frank başıyla onayladı ve direksyona dokundu. "Kesinlikle. Adı kulağa korkunç gelen müzikaller gibi."

"Sen müzikal sevmezsin ki.

"Rocky Horror'u seviyorum." dedi Frank.

Ne demeliyim, diye düşündü Gerard, ama cevabı da biliyordu, derin bir nefes ve kahvesinden büyükçe bir yudum aldıktan sonra konuştu, "Eski hayatını özlüyor musun?"

Frank Gerard'ın neyi kastettiğini anlamamış gibi davrandı. "Hayır," dedi basitçe ve sağa sellektör yaptı.

"Gerçekten mi?" şüpheyle sordu Gerard.

"Gerçekten," dedi Frank ve boğazını temizledi. "Sen özlüyor musun?"

"Neyi?"

"Eski hayatını, peder olmayı."

Gerard bunun hakkında biraz daha düşündü. Frank arabayı park ettiğinde, bagajdan evlerine eşyaları taşırken. Frank kapıyı açana kadar ve sebzeleri mutfağa taşıyana kadar düşündü ve "Mass demeyi özlüyorum."

Frank kafasını kaldırdı, şaşırmıştı ama Gerard'a devam etmesi gerektiğini söyleyen bir işaret yaptı.

"Biliyorum, sıkıcı olduğunu düşünüyorsun," paketten konserveleri çıkarttı ve önleri dolabın kapağına bakacak şekilde koyarak , Frank'in sevdiği şekilde, kendini meşgul etti. "İnsanlara inanç ve ibadet konusunda yol göstermek güzel. Herkesin ileri geri hareket ederek şarkı söylemesini seviyorum. Kelimeleri seviyorum."

Frank sessizce konuştu "Sıkıcı olduğunu düşünmüyorum." Gerard ona baktığında makarnayı büyük kavanoza koydu.

Gerard devam etti, "Özlediğim şey muhtemelen tanınır olmak. Mesela bugün, Nicole beni tanıdı ve bunu özlüyorum. İnsanların bana gelip yardım istemesi, colları ve topluluğu özlüyorum. "Bizim yaptığımız da önemli çünkü neyi soracağını bilemeyen insanlara yardım ediyoruz, keşke biz de tanınıyor olabilsek veya daha ulaşılabilir." Gerard portakalları kaba koyarken bitirdi cümlesini ve Frank'e baktı. "Anladın değil mi?"

Frank düşünceli görünüyordu ve kafasını salladı. "Bunu işte söylemelisin. Birazcık daha tanınabilmek için gönüllü falan çalışmalıyız. Davalar arasında daha az dinlenmiş oluruz."

"Bu iyi bir fikir." Unutmamak için cebinden küçük not defterini çıkarttı ve yazdı. "Kesinlikle. Teşekkür ederim."

"Rica ederim." memnun bir ifade yerleştirdi yüzüne Frank. Soğutulmuş yiyecekleri masanın üzerine koydu. "Tanrıdan uzaklaşmış hissediyor musun?"

Başka birinin gülümsemesini izliyormuş gibi sıcacık hissetti. "Hayır, aksine daha yakın hissediyorum."

Frank gülümsedi ve buzdolabının kapağını açtı. "İyiymiş."

Gerard Frank'i izlemek için masaya yaslandı. "Ama benim soruma cevap vermedin. Eski hayatını özlüyor musun? Yani benimle tanışmadan önceki hayatını?"

"Özlenecek neyi vardı ki? Boktan bir apartman, sızıntı yapanından ve ucuz bi sigorta ile yine boktan bir sağlığım vardı."

"Ne yani, özgürlüğünü özlemiyor musun?" Gerard biraz daha zorladı.

"Ne özgürlüğü?" Etrafındaki şeyleri kaldırdı ki daha iyi hareket edebilsin. "Önceden tam olarak neyimin olduğunu ve şu an olmadığını sanıyorsun?"

"Bilmiyorum." Gerard kendini kapana kısılmış hissetti. "Kevin'in sana nasıl baktığını gördüm. Aslında hepsinin sana nasıl baktığını gördüm." Frank pfft sesi çıkarttı ama Gerard kararlıydı. "Sen muhteşemsin. İstediğin herkesi alabilirsin."

Buzdolabının kapağında bulunan yere yumurtaları dizmeye başlarken konuştu. "İstediğim yanımda zaten."

Bazı zamanlar Gerard Frank'ten midesine yumruk yemiş gibi hissediyordu, bu onu kör edecekmiş gibi hissediyordu. Bu belki diğer insanların aşk hakkında hissettikleri ile aynı değildi. Onlar diğerleri gibi değildi zaten.

Gerard Frank'in yanına, buzdolabının oraya gitti "Sana hiç seninle tanıştıktan sonra mastürbasyon yapmayı bıraktığımı söylemiş miydim?"

Buzluk açıktı, Frank elinde bezelyeleri tutuyordu. "Efendim?" dedi Frank kendisinden beklenmeyen bir sesle.

Gerard açıklamak için doğruldu. "Yani şöyle, öncesinde hiç seks hakkında düşünmüyordum. Yani düşünüyordum ama sadece evlilik, çocuklar ve onları yetiştirme anlamında."

"Uh, huh." dedi Frank. Ortamdan uzaklaşmış gibiydi sesi.

Gerard devam etti, "Çok açık şeyler okuyup izlemiyordum, o enerjimi işime aktarıyordum. Mastürbasyon yaptığımda daha çok bi alışkanlık gibiydi. Kafam hep boştu. Sonra seninle tanıştım."

Frank'in elindeki poşetten birkaç bezelye düştü. Ayaklarının oradaydı ama Frank dikkat etmişe benzemiyordu.

"Seninle tanıştıktan sonra, seni düşünmeden yapamaz oldum," Gerard sonunda itiraf etti. "Çok çılgıncaydı. Seni delicesine istemiştim... Bilmiyorum, kendime dokunmak bile çok- çok fazla seks gibiydi."

"Ah tanrım," dedi Frank ve Gerard'ı öptü. Başından beri zor ve çaresizdi, Frank onu yatak odalarına sürüklerken kendine yapıştırıyordu.

Gerard dudaklarını kurtardığında "Bezelyeler!" dedi.

"Bezelyeler sikeyim," dedi ve Gerard'dan buzdolabının kapağını kapatacak, içine bezelyeleri fırlatacak kadar ayrıldı.

******************

Ve tekrar Gerard'a doğru geldiğinde, Gerard'ı koridordan hızlıca yataklarına doğru yolladı. Gerard gözünü kırpmaya bile fırsat bulamadan çıplaklardı ki Frank'in nasıl bu kadar hızlı ve harika yapabildiğini bilmiyordu. Gerard'a bağlı olsaydı tüm hareketlerini adım adım düşünürdü ama Frank beş saniye içinde yapabiliyordu.

Bir şekilde yer değiştirdiler ve Gerard Frank'i yatağa ve yastığa bastırdı, Frank bu şekilde seviyordu, Gerard da yapmayı. Frank'in bedenindeki mürekkepte dilini gezdirmeyi, onu ayırmayı ve oradaki hikayeyi... Göbeğinin alt kısmındaki kuşları, bileğindeki yara izlerini... Gerard hepsine dudaklarıyla dokundu ama en etkili olan öpücüğünü kendi adının üzerine sakladı.

"Kendine bak," diye fısıldadı,  burnuyla Frank'in kalçasına sürtündü. "Seni nasıl yarattığına bak."

Aşağıdan yukarıya doğru Frank'in bedenini öperek ilerledi ve Frank'in meme uçlarından birini ağzına aldı. Bunu yaptığında Frank'in nasıl çıldırdığını seviyordu. Emdi, dilini sürttü ta ki Frank ona hem durmasını hem de devam etmesi için yalvarana kadar. Frank sertleşmişti ve kendini Gerard'a doğru ittiriyordu. Gerard bunu fark etmemiş gibi davrandı ve vucudunu Frank'in ayrılmış bacaklarına doğru sürttü.

"Gerard," dedi Frank nefes nefese, Gerard da Frank'in bacak içine mürekkep değmemiş bembeyaz tene işaretler bırakmakla meşguldü. "Gerard."

"Ne," dedi Gerard sabırsızca, baş parmağını Frank'in diz kapağının altında gezdirerek.

Frank'den "Nnrgh" gibi bir ses çıktı ve Gerard'ı omzundan tutarak yüzyüze gelmelerini sağladı.  "Önceden söylediğin şey, gerçekten bir yıl boyunca orgazm olmaktan vaz mı geçtin?"

"Yani," dedi Gerard ve gülümsemeyi bırakmadan dudağını ısırdı. Sesini alçattı ve itiraf etti, "Bir ya da iki kere aksattım."

Frank küfretti ve kıkırdadı, eliyle çekmeceye uzandı. Gerard'ın eline kayganlaştırıcıyı uzattı ve tekrar yatağa yaslandı. "Konuşmaya devam et."

Gerard kapağını açtı ve parmaklarına birazını sürdü. Diğer eliyle Frank'in bacağının iç kısmını yatağa doğru batırdı ve Frank'i açık tuttu. "O enerjiyi yönlendirmem gerektiğini biliyordum ve bunu kendime söylüyordum," parmak uçlarıyla Frank'in deliğinde gezdirdi. "İlk başta iyiydim."

Bir parmağını içeriye ittirdi ve Frank çok kısık sesle inledi, bilmese acıtır diye düşündü ama Gerard adı kadar emindi acıtmamıştı. Bu durumdayken ürperdi, iç çekti. "Genelde nasıl inleyeceğini düşünürdüm, yapmamaya çalışıyordum ama yaptım. Yakınına bile yaklaşamamışım."

Frank'in gözleri birkaç saniyeliğine kapandı ve göz göze geldiler. Gerard parmaklarıyla biraz daha ileri ittirdi; Frank'in sırtı yukarıya kalktı ve inledi, elini erkekliğine koydu.

"Evet," Gerard Frank'in içinde parmaklarını hareket ettirirken derin nefes aldı. "Evet, işte böyle. Sikeyim harikasın. Bazen sadece kafamın içinde olsa bile, çok- hissettiğimde, durdurmaya çalışsam da dayanamıyordum."

"Sikeyim," Frank sızlandı ve Gerard'ın tutmadığı bacağını kaldırdı, kendine çekti ve kalçalarını kaldırdı.

Gerard parmaklarını daha iç tarafına doğru kaydırdı, bastırdı ve genişletti, Frank gözlerini kapattı. Kafası geriye düştü. Elinin hareketini hızlandırdı; teni yanıyordu. Gerard parmaklarını çekti, birazcık daha sürdü kayganlaştırıcıyı ve bu sefer üç parmağını içeriye soktu. "İlk seviştiğimizde, kesinlikle yanılıyordum. Yani, senin şey olacağını biliyordum..." sözünü kesti ve Frank'in kalçasını kendi eline yavaşça ittirmesini izledi.

Frank gözlerini açtı, "Ne? Benim ne olacağımı biliyordun?"

"Donatılmış," dedi Gerard ve Frank güldü. Parmaklarının yavaş ve dikkatlice bastırdı ama nazik olmayışını izledi. "Tutkulu. Hangi işi yaparsan yap o işe kendini adayacağını biliyordum ama... bu kadar olacağını tahmin etmemiştim."

Sözleri onu işinden alıkoyduğu için odaklanmaya çalıştı, Frank'in bedeninin hareketine, bacaklarının nasıl durduğuna. Gerard Frank'in gözünün içine bakarken ve beklerken cesaretlendirici ama bir o kadar da yumuşak bir ses çıkarttı Frank. Gerard Frank'in tuttuğu bacağı bıraktı ve dirseğinden destek alacak şekilde Frank'in üzerine doğru uzandı.

"Bu kadar hassas olacağını bilmiyordum," dedi ve Frank'i yumuşakça öptü. "Bu iyi bir şey. Benim hakkında nasıl hissettiğini gösterebilmen. Seksi sadece rahatlama olarak düşünürken seninle bu böyle değil. Yani sert ve hızlı olduğumuzda yüzümü yatağa bastırdığında da," Gerard parmaklarını sıkılaştırdı ve sertçe ittirdi, Frank buna karşılık hoşuna gidercesine çığlık attı, "hissedebiliyordum, şeyi, beni sevdiğini."

Frank sertçe konuştu. "Seni tabii ki seviyorum. Hatta o kadar çok seviyorum ki bazen kendimle ne sikim yapabileceğimi bilmiyorum."

"Biliyorum," dedi Gerard parmaklarını hareket ettirirken. "Bu da bahsettiğim şeydi işte, çok etkileyicisin."

Frank nefes alıp verirken küfretti ve bacaklarını Gerardın kalçasına doladı ki daha sert olabilsin. Gerard parmaklarını hızlıca çıkarttı ki çarpıştıklarında canı acımasın. Frank bacaklarını daha sert doladı ve birbirlerine sertçe değecek konuma gelene kadar sıktı. Frank sırıttı. "Şu an neyi etkilediğimi tahmin edebilir misin?"

"Hm bilemiyorum" dedi Gerard ve kendisini hareket ettirdi. "Çok incesin."

"Benim diğer adım incelik." dedi Frank. "Becer beni."

Gerard nefessizce güldü ve çekmeceye doğru eğildi.

"Bekle," dedi Frank ve gözlerini hızlıca Gerard'a çevirdi. Saçı alnına yapışmıştı ve Gerard alnını öpmek içi geriye çekildi. Frank derin bir nefes aldı. "Biliyorsun ilaç almak için gittiğimizde, bizi düşünebileceğimiz her şeyin testini yaptılar değil mi?"

"Evet," dedi Gerard şaşkınca "Neden?"

"Ben düşünüyordum da," Frank Gerard'ın omzunu dikkatini dağıtmak istercesine sıktı. "Yanılmıyorsam o zamandan itibaren başkasıyla uyumadık, değil mi?"

"Hayır tabii ki," dedi Gerard. Afallamıştı. "Sikeyim neyden bahsediyorsun?"

Frank güldü, "Sakin ol, asıl bahsettiğim şey ben temizim, sen de öyle değil mi?"

"Öyleyim," dedi Gerard. Bir şeyleri kaçırdığını biliyordu ama ne olduğundan emin değildi. Odaklanmaya çalıştı ama Frank önünde çıplak ve onun için hazırken zordu. "Yani?"

Frank gözlerini devirdi. "Yani her zaman prezervatif kullanmamıza gerek yok. Değil mi?"

Gerard şaşırmıştı. Beklemiyordu. "Daha önce hiç yaptın mı?"

Frank kafasını iki yana salladı. "Sen?"

"Hayır, hadi ama senle tanışmadan önce 8 kere falan seks yapmışımdır." dedi gülerek ve Frank'in de gülmesine sebep oldu. "Emin misin?"

Frank onayladı. "Sana güveniyorum. Bana güveniyor musun?"

"Hayatım pahasına."

"Yani, yapabiliriz," dedi Frank ve Gerard'ı kendine çekti, öptü.

Bunu ne kadar istediği hakkında şaşırmıştı, Frank'e böyle bir şeyi ilk defa verecek olmanın hissi farklıydı çünkü Frank'le olan her şeyi bir ilkti onun için. Gerard aşık olmamıştı, hiç biriyle aşk yaşamamıştı, böylesine sevişmemişti ta ki Frank'i bulana kadar. Frank'in her şeyi yaptığını düşünüyordu ve Gerard'ın bedeni bu yeni heyecanla sarsılıyordu. Tuhaftı ama nefret etmemişti.

Öpüştüler ve birbirlerine birazcık daha sürtündüler ve Frank kayganlaştırıcıyı eline aldı.

Frank'in kapağı açmasını izledi. "Bir şeyleri farklı yapmama gerek var mı?"

"Sanmıyorum," dedi Frank elini Gerard'a doğru kaydırdı ve sertliğine doladı, elini orada birazcık gezdirdikten sonra o eliyle Gerard'ın eline doladı. Parmaklarını ve avuç içlerini birbirine sürttüler ve Gerard'ın parmaklarına bulaştırdı yumuşak jelimsi sıvıyı. Sonrasında iki elini de Gerardınkine yerleştirdi. "Sanırım birazcık daha bundan."

Gerard dudağını ısırdı ve ellerinin erkekliğinde hareket etmesin izledi- parmaklarının birbirleri üzerinde kaymasını izledi ve Frank'in baş parmağının başında dolanmasını sertçe hissetti. Frank parmaklarını geriye çekti ve Gerard da durdu, pek emin olmayarak Frank'in kayganlaştırıcıyı yeniden almasını ve Gerard'a sürmesini, işlerin fazla karmaşık ve ıslak olmasına izin verdi tekrardan yatağa yaslanmadan önce.

"Seni izlememe izin ver," dedi ve ellerini Gerard'ın diz kapağına koydu. "Bir dakikalığına."

Gerard kendini çok aptal hissetmişti, ellerinin hareketini bile anlayamıyordu  çünkü utanç bombardımanına tutulmuş gibiydi. Böyle yapmamışlardı, bu şekilde değil, Gerard dizlerinin üzerinde tamamiyle açıkken- ama Frank böyle istiyordu ve Frank kendi canını acıtacak bir şeyi rica etmezdi. Birkaç derin nefes aldıktan sonra kendini okşadı, gözlerinin Frank'in bedeninde gözlerini gezdirdi. Onu hayal etmeme gerek kalmadı, diye düşündü ve bu bile vücuduna elektrik dalgalarının yollanmasına sebep olmuştu ve seslice inlemesini sağlamıştı. Elinin hareketini hızlandırdı.

Frank titrek bir nefes verdi ve kafasıyla onaylamadan önce Gerard'la gözlerini birleşirdi, cesaret vermeye çalışırcasına. Gerard üzerindeki elini sıktı ve kaydırdı ve gözlerini Frank'te tutmaya çalıştı. Ama kendini kaydırması ve dizlerinin üzerinde, başının o kısma gelmesi gerektiğini biliyordu ve yaptı, kafasını geriye attığında Frank'in gözlerinin ağırlığını bedeninde hissetti.

"Yeter bu kadar," dedi Frank ve Gerard'ın elini tuttu. Gerard sızlandı ve Frankin sesi "Gee, lütfen." derken çatladı.

Gerard Frank'ın bacaklarına yönelirken Frank sırtını yataktan çekti ve oturdu. "Arkamı dönmek istiyorum."

"Tamam," dedi Gerard. Normalde Gerardla sevişirken arkasını dönmeyi sevmezdi, içinde büyüyen açlıktan olsa gerek hızlıca kendi etrafında döndü ve kollarını yatağın başlığına yerleştirdi.

Omzunun üzerinden baktı, yüzündeki endişe hissediliyordu. "Bu senin için sorun değil, değil mi?" diye sordu.

"Evet, sorun değil." dedi ve Frank'i öpmek için bedenini yaklaştırdı ve bastırdı. Omzunu, boynunu ve tüm bedenini, her tarafını öptü. Frank sabırsızca kendini geriye doğru ittirdi. Frank'in ben hazırım, Gerard hadi diye bağıran beden dilini görmezden gelip son kere parmaklarını içeri itti.

Yeterince rahatladığında kendini Frank'in arkasında sabitledi ve hafif aşağıya eğildi. Birkaç derin nefes alması ve ona kadar sayması gerekti -aslında yedi saniye kadar saydı çünkü Frank fazla ısrarcıydı-. Bu birden fazla büyük bir mesele olmuştu, yapmak üzere oldukları şey, ne anlama geldiği... Bu bile Gerard'ın sona gelmesini hızlandırabilirdi. Kendini içeri iterken sevgilisinin kalçasını kavradı ve onu sabit tutmaya çalıştı.

Harikaydı, her zamanki gibi, Frank'in bedeninin Gerard'a doğru daralması o his... Gerard Frank'in çıkarttığı sesleri seviyordu. Fazla nefes nefese ve sevgi dolu olanları. Böyle daha fazlasıydı, aralarında tek bir engel bile olmaması daha ateşli ve daha dardı.

Gerard kendini ileri ittirirken Frank merak edemeden duramadı. "Nasıl?" sesi kısılacak gibi oldu, "Farklı mı?"

Gerard söylemeye çabaladı. "Evet," fiziksel olarak o kadar da farklı değildi ama aralarında bir şeyin olmaması, Frank'e kimseyle hiç olmadığı kadar yakın olması. Bunu açıklamaya çalıştı ama ağzından çıkanlar sadece inleme olmuştu. Frank pek de umursamışa benzemiyordu çünkü kendini Gerard'a bastırıyordu. Kirli ve neşeli sesler çıkartıyordu.

Gerard girip çıkarken bir elinin başparmağı ile Frank'in sırtını okşadı. Frank'in bir eli kendi sertliğinde hızlıca hareket ederken diğer eli yatak başlığını tutuyordu ve Gerard hızlı bir hareket yaptığında sırtı ve bedeni yoğun hazdan geriye doğru gerindi. Bedenini hafif aşağıya ve kalçasını yukarı kaldıracak şekilde yatak başlığını sıktı. Gerard yatak da onlarla birlikte senkronize hareket edecek kadar hızlı sikiyordu ve Frank'in çıkarttığı sesler Gerard'ı muhteşem hissettiriyordu. Bu çılgınlıktı.

"Frankie," dedi Gerard nefes nefese hareketlerininin arasında. "Frankie bunu hissetmen gerek, bizim- bizim diğer türlü, çok yakınız, diğer türlü yapmamız gerekiyor."

Gerard'ın kalçasının ve ellerinin izin verdiği kadarıyla Frank kendini Gerard'a doğru ittirdi. "O kadar emin olmazdım."

Belki Frank'in sesindendi ya da nasıl hareket ettiklerindendi ama birden Gerard bedeninin kontrolünü kaybetti, yavaşlamadı veya duramadı, Frank'i onunla aynı anda getirtecek bir şey yapamadı ama kendine engel olamıyordu. Frank'i kavradı. "Boşalmak üzereyim."

"Sorun değil, seni hissetmeme izin ver." Frank bunu söyledikten sonra Gerard hızlıca yatak başlığına Frank'i yapıştırdı ve hareketlerini derinleştirdi. Gözlerini zevkten kapattığı anla boşalması bir oldu.

Gerard titriyordu ve Frank'in etrafında daraldığını hissetmesiyle kendini çıkarttı, Frank'i döndürdü ve ağzına aldı. Mırıldandı ve ıslaklığı yutmaya çalıştı. Dilini Frank'te gezdirdi ve aynı zamanda parmaklarını genişleyen deliğe soktu. Islaktı, fazlasıyla ıslaktı ve kendisinin sıvısıyla doluydu. Sırf bunu bilmek bile Gerard'ı sertleştirebilirdi ve tekrar Frank'le sevişebilirdi.

Frank kendi kalçasını Gerard'ın ağzına doğru ittirdi, anlamsızca sesler çıkartıyordu. Gerard bu cesaretle daha hızlı yaladı, Frank kendisinin ağzına ve parmaklarına daha çok ittirdi ve titreyerek boşaldı. Gerard kendini çekmeden önce birazcık daha ağzıyla oyalandı ve parmaklarıyla okşadı. Frank'in nefes alışları tıslamaya dönüştüğünde parmaklarını çıkarttı ve Frank'in bacağının arasında kafasını yasladı. Parmaklarıyla bacağının arasındaki izlerde dolaştırdı.

***********

"Seni çok seviyorum," Gözünün önüne gelen saçını kirpiğiyle uzaklaştırmaya çalıştı, "Frank, hem de çok."

Frank bir şey söylemedi, sadece yavaşça Gerard'ın kafasını okşadı.

Gerard yataktan kalktı ve banyoya doğru sendeleyerek gitti. Geri geldi, yatağın başına doğru yerleşti ve iki tane sigara yaktı.

"Aman tanrım," dedi Frank Gerard'ın ona uzattığı sigarayı eline alırken, eli yataktan sarkıyordu. Sigarayı ağzına götürecek gücü kalmamıştı.

"Gerçekten öyleydi,"

Frank gözü kapalı konuştu. "Yani bizim standartlarımıza göre... Yılbaşı falan gibiydi."

"Ya da Paskalya."

"İsa'nın seni daha seksi yaptığını biliyorsundur umarım," dedi Frank sigarasından derin bir nefes çekerken.
"Doğum günün."

"Senin doğum günün." dedi Gerard. Kostümler harikaydı.

Frank sigara dumanını üfledi, kendi kendine gülümsedi. "Geçen salı günü."

"Ah evet," dedi Gerard hatırlayarak.

"Böyle daha kirli," dedi Frank sanki hafızasından bir şeyleri çekip konuşuyormuş gibi. "Belki bir dahakine çarşaf koruma şeyi almalıyız."

Gerard elini önemsizmiş gibi salladı. "Yerde sevişiriz."

Frank güldü, kafasını salladı.

Uzanıp biraz daha sigara içtiler. Başka çaresi yoktu, Frank ve kendisinin duşa girmesi gerekiyordu, çarşafları yıkamalı ve değiştirmelilerdi ama bunu yapmalarına engel olan şey sikerler diyip yatakta kalıp sarılmaktı.

Frank tam olarak rahatladığında kendini aşağıya doğru çekti ve Gerard'a sarıldı, ondan uzakta olmak garip hissettirmişti. Yatakta yeni bir şey denediklerinde hep duygusal olurdu, sanırım aralarındaki bağdan dolayı diye düşündü. Frank iyice sessizleşti ve kendisini sormaktan alıkoyamadı.

"Frankie," dedi yüzünü sürterek, "Seni incitmedim değil mi?"

Frank hızlıca cevap verdi. "Hayır, hiç de bile." Kafasını salladı ve Gerard'ın dudaklarına bir öpücük kondurdu.

"Tamam," dedi Gerard Frank kollarının arasına tekrar yerleşirken. Gerard onu izledi, endişe midesinde büyüyordu. "Sorun ne?"

"Bazen geri döneceğinden çok korkuyorum." Gözlerini odanın diğer tarafına dikmişti. "Pederliğe yani. Bugün Nicole ile karşılaşınca içindeki şeyi gördüm."

"Onu gördüğüme mutlu oldum," dedi Gerard azarlarcasına. "Ama bu geri dönmek istediğim anlamına gelmiyor. Seni seviyorum, bunu biliyorum. Bak sen ve ben- birbirimiz olmadan yaşayamayız, öyle yaratılmadık. "

"Biliyorum," dedi Frank ve Gerard'a daha sıkı sarıldı ve kafasını boynuna gömdü. "Bilmiyorum belki de bu yüzden evde kitapları istemiyorumdur. İş ile fazla takıntılısın."

Gerard iç çekti, yüzünü Frank'in saçına bastırdı. Frank'in parmaklarının boynunda hareketlendiğini hissediyordu. "Seninleyken çok mutluyum. Hayatımızla. Biz çok şanslıyız Frank. Tanrı bize çok şey verdi, Ona hizmet etmek zorundayım hak edebilmem için."

Frank sertçe çıkıştı. "Hak ediyorsun zaten. Tanrı aşkına Gerard, çok sıkı çalışıyorsun- bak, bazı akşamlar seni eve getirmek çok imkansız oluyor. Orada hep kitaplarınla kalmak istiyorsun ve sonrasında ben uykudayken oturma odasına geçip hala siktiğimin kitaplarını okumaya devam ediyorsun."

"Peki," dedi Gerard nazikçe, "Eğer kitapları eve getirmeme ve senin önünde okumama izin verirsen o kadar saat orada kalmama gerek kalmaz."

Frank bir şey demedi. Boğazındaki parmaklar hafif sıkılaştı.

"Bazen-" Gerard'ın sesi birkaç saniye ona ihanet etti, boğazını temizlemek zorunda kaldı. "Bazen benim bu parçamı kabul etmeyeceksin diye korkuyorum, aramıza girer diye."

Frank uzun süre sessiz kaldı, bunun üzerinde düşündü. Gerard onu cesaretlendirircesine sırtını sıvazladı ve bekledi.

"Sen şey diye düşünüyorsun," Frank sonunda ağzını açmıştı. "eğer onun boklu işini yaparsak, bu gariplikleri veya bu şeyleri kolaylaştırır."

"Bazen Tanrı'nın sevgisi ağır bir yük gibi gelebilir," dedi Gerard katılarak, Frank'in omuzlarındaki izlere dokundu. "Hepimiz farklı kaldırırız." Frank'i şakaklarından öptü. "Bunu bu kadar düşünmenin bir sebebi ne? Bir şey mi oldu?"

Frank yalan söylemeyi düşünürken yaptığı şeyi yaptı, tamamen duygusallaşmıştı ve duraksadı, nefes verdi ve rahatladı. "Sadece siktiğimin aptal rüyaları." dedi Frank edişeli ses tonuyla. Gerard komidindeki Frank'in tesbihini görebiliyordu ama ona uzanmak için Frank'i rahatsız etmek istemedi. "Onları sabahına unutmak için çok uğraşıyorum ama bazen kalıyorlar. Geçen geceki tam bir pislikti."

"Sanırım."

"Ben sadece- bak üzülme tamam mı? Bunun hakkında kavga etmek istemiyorum ama keşke rüyalarım senin hakkında olmasaydı."

"Sen ve ben, birlikte." dedi Gerard iyi bir hisle. Frank'in onun hakkında kötü rüyalar görmesinden nefret ediyordu. Nefret etmişti. Nefret ediyorum.

"En azından yalnız değilmişim," Hafifçe geriye kaydı ve Gerard'a baktı. "Başkasıyla gidecek değilim. Yani asla gitmem." Gerard'ın daha önce sevgiyle öptüğü dövmeyi gösterdi. "Ne zaman tatlı bi çocukla konuşsam aklını kaybetmene gerek yok."

"Öyle bir şey yapmıyorum." dedi Gerard kendini savunarak, Frank ise sadece kaşını ikna olmamış gibi kaldırdı. Gerard kafasını Frank'in göğsüne yasladı ve oradaki kendi adını parmaklarıyla üzerinden geçti. "Belki de bazen ne kadar sıkıcı ve tamamiyle bir baş belası olduğumu fark etmenden endişe ediyorumdur."

"Ha, onun farkına uzun süre önce varmıştım." dedi Frank. Gerard onu gülerek dürttü. "Cidden Gee, değiştirmek istediğim tek bir şey var- rüyalardan uyandıktan sonra seni yanımda bulamayınca nefret ediyorum"

Gerard'ın bedenine sıcak bir suçluluk yayıldı biraz hareketlendi ve konuştu. "Biliyorum."

"Uyuyamadığını biliyorum," dedi Frank ve Gerard'ın dirseğine o kadar yumuşakça dokundu ki Gerard neredeyse hissedemiyordu. "Ve bunun hakkında neden benimle konuşmak istememeni de anlamıyorum."

"Diyecek pek bir şeyim yok," Gerard dürüstçe konuştu. "Yatağa giriyoruz, sen uyuyorsun ve ben uyuyamıyorum. Bundan şikayetlenmem pek adil değil çünkü her gece rüyanda bir şeyler görüyorsun."

Frank endişeyle sordu, "Bir şeyler hakkında suçlu mu hissediyorsun?"

"Frank, eski bir rahibim. Her şey hakkında suçlu hissediyorum." dedi kafasını ovarak.

"O zaman bu seni uyanık tutan şey değil?"

"Bilmiyorum, belki çalışırken zamanı unutuyorum ya da çok fazla kahve içiyorum. Belki de ben uyursam ve sen kabus görürsen seni kabustan uyandıramayacağım diye uyumuyorum."

Frank Gerard'ın ne dediğini anlamak için çabaladı ve yüzünü acı dolu bir ifade kapladı, Gerard çok anlaşılmaz konuşmuştu. "Ama beni yatakta yalnız bırakıyorsun."

Gerard elini yüzüne götürdü. "Çünkü beni kitap okurken gördüğünde sinirleniyorsun."

"Sana sinirleniyorum çünkü beni yalnız bırakıyorsun." Frank elini yumruk yaptı ve havada salladı. "Bak, tamam. Siktiğimin yatağında oku tamam mı? Bunu kabul ediyorum ya da her ne boksa. Yüce İsa."

"Ama ışık rahatsız eder seni," dedi Gerard endişeyle. Frank'in uykuya ihtiyacı vardı. Zaten sağlığı iyi değildi.

"Beni rahatsız etmezsin," dedi Frank. "Kanlı bi şekilde öldüğümü gördüğümde bile komadaki biri gibi uyuyorum. Beni bi şişeye koymalılar ve senin gibi uyuyamayan birilerine satmalılar."

Gerard güldü. Elini Frank'in teninde gezdirdi. Bana cesaret ver. "Biliyorum, üzgünüm. Bundan sonra deneyeceğim."

"Öyle yapacaksın." dedi Frank kendine güvenerek, "Eğer eve iş getirmene izin veriyorsam o zaman sike sike yapacaksın."

"Tamam." dedi Gerard. Sözümü tutmama yardım et.

"Ve bir köpek istiyorum," Frank ekledi. Gerard elini kaldırarak ona şaşkınca baktı, Frank azıcık kızarmıştı. Kafasını azıcık kaldırdı ve Gerard'ın bakışlarını yakaladı. "Ne, hiçbir şeyi özlemedim dediğimde belki de yalan söyledim. Köpeğimi özlüyorum."

"Ama onu geri alabileceğimizi sanmıyorum." dedi Gerard Frank ve Ella'nın fotoğrafını düşündü.

Frank direkt olarak Gerard'a baktı. "Farklı bir köpek, Gerard, Tanrım, sen hem aptal hem de nasıl bu kadar zeki olabiliyorsun?"

"Kapa çeneni," dedi Gerard kendine gülerek. "Köpek sahiplenmeliyiz. Ben de istiyorum. Neden şimdiden sahiplenmedik ki?"

Frank omuz silkti. "Çalışıyoruz ve işyerindeydik. Bir köpeği saatlerce yalnız bırakamazsın. Sence Brian onu işe getirmemize izin verir mi?"

Gerard burnunu kaşıdı ve biraz düşündü. "Bunun Brian'a bağlı olduğunu sanmıyorum," dedi bir dakika sonra. "Eğer bu birine bağlıysa Craig'dir."

"Craig'e iyi bir şey yaptığımızı söylersek bile arka odayı delmemize izin verebilir."

"Bence köpek harika olur." dedi Gerard bu fikre git gide ısınırken. "Hayvanlar genelde çocukları rahatlatır ve her zaman uçuş riskleri var."

"Onu bize yardım etmesi için eğitebiliriz," dedi Frank. "Bazı bokları bulmamıza yardımcı olabilir. Ve insanların pislik olduğu zaman hissedebiliyorlar."

"Belki," dedi Gerard. "Mikey severdi. Ve Bob da uzun süredir köpek almaktan bahsediyordu."

"Evet," dedi Frank ve bir elini yumruk yapıp sevinme hareketlerinden birini yaptı. "Harika, Brian'a bunun Bob'un fikri olduğunu söyleriz. Ben, Mikey ve Bob elimizde köpeklerle belirirsek Brian da Bob'a hayır diyemez."

"Fazla sahtekarca." dedi Gerard onaylamazca. Frank onu görmezden geldi ve köpekli Cadılar Bayramından bahsetmeye başladı.

Akşam yemeğinden sonra Frank Gerard'ın mısır gevreğinden bulmaya köşedeki o markete gitti. Gerard kahve yaptı, ailesini aradı ve sonra Mikey ve Ray'i. Kendine bir kahve daha yaptı ve kahve içilebilecek kadar soğuk olana kadar mutfakta kahve bardağına üfledi.

"Teşekkür ederim beni bugün Nicole ile karşılaştırdığın için," dedi. "Onu tekrar görmek harikaydı, bizi ziyaret etmesini ve onunla gerçek anlamda konuşmayı iple çekiyorum. Benim yapamadığım zamanlarda ona göz kulak olduğun için teşekkür ederim ve onu bu kadar güçlü yarattığın ve ona iyilik dolu bir kalp verdiğin için de teşekkür ederim. Senin aşkının onun içinden çıkışını hissedebiliyorum."

Kahvesinden bir yudum aldı ve dili yanınca surat ifadesi değişti. "Ah, sikeyim. Ve ayrıca Frank için de teşekkür ederim. Tekrardan. Onu sabır ile kutsamadığın ve ona sabrı az verdiğini düşünüyorum ama çabalıyor. Benimle. Ama senin işini yaparken bana yardım etmeni ve onun bunu anlamasını istiyorum çünkü senin işini yapıyorum. Senin işini yapmak zorundayım, onunla daha fazla vakit geçirmemek için değil tabii ki onunla vakit geçirmek istiyorum çünkü, bilirsin ya? Eğer sen olmasan biz hiç olmayacaktık. Bu bi geri ödeme şeyi değil, biliyorum öyle çalışmıyorsun ama ona her baktığımda senin ne kadar mükemmel bir iş çıkardığını görüyorum. Onu kutsadığın tüm şeyler, benim için en iyi hediye o. Ne zaman onun yüzünü görsem Seni görüyorum. Bu onun için böyle değil ama bana açıklayabilmem için ve onun da anlaması için yardım et."

"Senin zarafetin ve kudretinle yardım ettiğimiz insanlara iyi bak ve bizi yardıma ihtiyacı olanlara yönlendir. Ve başka bir şey daha. Dün işteyken Ray'e fazla çıkıştım ve kendimi ve pislik gibi hissediyorum. Benim hatamdı, tam bir pislik gibi davrandım ve o da özrümü kabul etti- çünkü o Ray, o öyle biliyorsun- lütfen gelecekte onun sorularını dinleyecek ve onlara dürüst bi şekilde cevap verme kuvveti ver, o soruları ellinci defa duysam bile. Ve lütfen Bob'a araba kullanırken göz kulak ol çünkü arabası son zamanlarda tuhaf sesler çıkartıyor. Dün Mikey Brian'ın laptopuna kahve döktüğünde ona sabır verdiğin için de teşekkür ederim. Babam yarın çatıyı tamir ederken ona ve aşağıda onun için endişelenecek anneme de göz kulak ol."

"Ve, um, tek bir şey daha," dedi Gerard kahvesinden bir yudum aldıktan sonra. "Eğer Frank'in rüyalarına bir şekilde girip onları azaltabilirsen çok harika olur. Böyle istekler almıyorsun ve eğer ona işaret yollamak veya başka bir sebepten yolluyorsan, lütfen onları anlamam ve açıklık getirebilmeme yardımcı ol. Eğer berbat ederse, yapabileceğin herhangi bir şey olursa minnettarım."

Frank'in anahtarını kilitte duydu ve kahvesini tezgaha bıraktı. "Dinlediğin için teşekkürler kutsal Babamız, Amin ve anneanneme selam gönder."

"Gevreğinden aldım!" diye bağırarak mutfağa girdi. "Bu sonuncusunu almak için adam öldürmek zorunda kaldım."

Gerard bu yalanını, adam öldürdüğünü, ödüllendirmek için öptü. "Ve bu ne?" dedi Frank'in diğer eline dokundu.

"Bu, bizim için." dedi ve köpek mama kabı çıkarttı. Etrafında pembe kemiler vardı. "Ne kadar tatlı olduklarına baksana."

"Çok tatlılar," dedi Gerard. Frank onları mutfağın köşesine indirirken mutlulukla baktı. Çantayı geri Gerard'ın oraya getirdi ve içinden gri, kare bir şey çıkartıp Gerard'ın eline koydu.

"Ve bu da senin için," arka kısmında klipsi vardı. "Bu bir kitap okuma aydınlatıcısı," dyerek Gerard'a açıkladı, nasıl açıldığını ve kapandığını gösterdi. "Yani kendini şu köşedeki sikik lamba ile görmek için zorlamayacaksın."

"Frank!" dedi Gerard ve elinde okuma ışığını çevirdi ve gözleri ışıldadı.

Frank gülümsedi ve çantayı diğer tarafa koydu. "Ve bunlar da fazlasıyla ağır olan siktiriboktan kitaplar. Çalışma masandakileri özellikle seçtim."

"Sen dünyadaki en iyi şeysin." dedi Gerard ve öptü.

"Mmm," dedi Frank ve kollarını Gerard'ın boynuna doladı. Bir dakika sonrasında dudaklarını ayırdı ve Gerard'ın kulağına fısıldadı, "Seni her adımında hissedebilirim." (?)

Gerard titredi ve mutlulukla yüzünü Frank'in boyuna gömdü.

O gece, Frank kendi tarafındayken Gerard kitap okuma ışığını Bullinger Companion'un İnciline tuttu ve okudu. Çok daha iyiydi, aslında dünyalardan da iyiydi bu. Uykusuz saatleri Frank'le birlikte sıcak yatakta geçirmek salonda ayak parmakları donarken uykusuzluk hastalığını ve suçluluğunu yaşamaktan daha iyiydi.

Aslında o kadar da uyksuz hissetmiyordu. Frank yatakta titremeye başladığında gözleri yavaşça kapanmaya başlamıştı. Gerard okuma ışığını kapattı ve kitabı komidine koydu ve yatağın içinde Frank'e doğru eğildi, bekledi. Frank bir dakika bile geçmeden korku dolu bir ses çıkardı, Gerard bir kolunu onun etrafına doladı ve uyandırdı.

"Bir rüyaydı," dedi yumuşakça söyleyebildiği kadar. "Sadece bir rüya sevgilim, uyan. Bana geri gel, hadi."

"Mnn," dedi Frank ve hareketlendi ve sonrasında döndü, yüzünü Gerard'a gömdü.

"Tamam," dedi Gerard kendi kendine, diğer kolunu da onun etrafında doladı. "Her şey iyi, iyisin. Ben buradayım."

Frank başka bir anlaşılmaz ses çıkarttı, sonrasında uykuya geri daldı, güvenli ve Gerard'ın kolları arasında. Gerard ona baktı, sözleri boğazında düğümlendi. Bu bir ilkti, Frank ilk defa tam anlamıyla uyanmadan geri uyumuştu. Gerard neredeyse onu uyandırmak istedi ki bunun hakkında konuşabilsinler ama bu büyük ihtimalle amacını yok edecekti çünkü uyanmaması gerekiyordu. Kitaba baktı ama gözlerini geri Frank'e çevirdi. Ona bakmak bile kulaklarında büyük bir ağrıya sebep oluyordu(?). Işığı kapattı ve kendini sıcak yatağa bıraktı.

Tanrıya teşekkür etti ve Frank'e iyi geceler öpücüğü bıraktı.

Sabah olduğunda Frank'e neler olduğunu anlattı, Frank memnun olmuşa benziyordu ama bir şey daha vardı.

"Alay edebilirsin," dedi Gerard aynada yaptığı kravata bakarken. "Ama sadece sen değildin, ben de uzun yıllardır uyumadığım uykuyu uyudum."

"Çünkü bilmem saat kaça kadar salonda ayakta değil benimle birlikte o yatakta olduğun için," dedi Frank saatinin tokasını takarken. Tesbihi komodinin üzerinden aldı ve boynuna taktı. "Bu yüzden iyi uyudun, ve bu yüzden ben de kötü rüyalarımın içine çekilmedim."

"Çünkü Tanrı dualarıma cevap verdi," dedi Gerard ısrar ederek.

"Çünkü o siktiğimin kitaplarını yatağa getirmene izin verdim ve orada kalmana izin verdim," diyerek düzeltti Frank onu.

"Aptal," dedi Gerard gülerek. "Aynı şey."

Continue Reading

You'll Also Like

151K 12.4K 53
Azize serisinin 1.kitabıdır. Boynuzlarım, tüylerim ve iri gözlerim var. Kutsal kanım ve Ravozski ismim var. Dünyayı kurtarmak için bana ihtiyacın var...
5.8K 915 22
Üç kişi, geleceği çeken bir fotoğraf makinesi bulmuştu. Başlarına geleceklerden ise tamamen habersizlerdi. •°• Çift: ChanBaek Tür: Hayran Kurgu Film...
A0023 By ruhperver

Science Fiction

853K 71.9K 58
On altı yaşındaki Reena zamanda donduruldu. Yıllar sonra gözlerini yeni bir dünyaya açtı. Ait olduğu medeniyet yok olmuş ve geriye yalnızca bir ülke...
2.1M 98.2K 54
"Eksiklerimiz kusurlarımız değildir." Ailem beni hep bunu söyleyerek büyütmüştü. Eksikleri olan insanları dışlamamayı, onları sevmeyi öğretmişlerdi...