Ben Asenath. Prens Seth'in biricik hizmetkarı. Bir Firavun olduğunda, uğruma kendi kız kardeşini öldürdü.
Ben Asenath. Canı beş para etmez bir köleyken, Mısır'ın Kraliçesi olan Asenath.
&
Binlerce yılın sonunda lahiti ilk kez aralayan kişi olma ş...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Daha iyi mi?"
"Evet efendim."
Gözlerimi aralamadan önce duyduğum sözler ve sesler bunlardı. Neler olduğunu anımsayamıyordum fakat bedenimdeki acı yerini koruyordu ilk andaki gibi. Parmağımı kaldırmak istediğimde dahi tarifi imkansız bir acı içinde kalıyordum ve vücudumun her bir zerresi itaatsizlikle sancılanıyordu.
Karanlıkta gölgesi duvara düşen prensle gözlerimiz birbirine değdi. Seth. Anılar bir bir gerçek yerlerini aldığında, başımı yastığa daha da gömdüm ve başımı sağa yatırarak yeniden derin bir uykuya daldım. Acı ve hayal kırıklığı ile cehenneme itilen benliğim, ancak uykunun kollarında huzur buluyordu.
&
Güneş Antik Mısır'ın üzerine doğmaktaydı. Gözlerimi esir alan gün ışığının karşısında uykumdan uyandım. İçinde yattığım yatağa, odaya ve başımdaki komidinde duran kadehe baktım. Parmaklarımı zoraki hareket ettirerek kadehi elime aldım ve sanki yıllardır su içmiyormuş gibi bir aşkla suyu içtim. Kadeh ellerimden kayarak gürültülü bir sesle taş zeminde yuvarlandı.
Odanın kapısı duyulan sesin eşliğinde açıldı ve karşımda, o gün yangından kurtardığım kız vardı. Bakışlarında düşmanlık yoktu, ilgiyle bakıyordu. Ama bu ilginin nedenini anlayamadım. Belki de canına kast eden bir kadını öldürmeden önceki saniyelik ilgilerden biriydi bu. Fakat korkmuyordum, en kötüsünü yaşamıştım- ya da sadece öyle düşünüyordum.
Bana yaklaştı. Ellerini önünde birleştirmiş, başını hafifçe eğdiğinde bakışlarımı ondan zoraki ayırdım. Bana saygı göstermesi için bir sebebi yoktu, olmamalıydı. Dün tüm Mısır halkının önünde rezil edilmiş, küçük düşürülmüştüm. Saygının hiçbir türlüsünü hak etmiyordum. En azından kendi gözümde ve bu insanlar tarafından.
"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" dedi temkinli bir sesle.
"İyiyim." dedim ama bedenimin her zerresi ağrı ve acı içindeydi. Bakışlarım elime değdiğinde tüm derimin hala kırmızı yaralar içinde olduğunu fark ettim.
Metrelerce sürüklenen bedenim, bu yaraları kolay atlatmayacaktı. Dahası içimde herkese karşı biriken bir nefreti taşıyordum ve bu nefret geçen her saniye ile birlikte daha da büyüyordu.
Eğildi ve yere düşen kadehi alarak komidinin üzerine bıraktı "İstediğiniz bir şey var mı?"
Başımı iki yana salladım "Özür dilerim." diye fısıldadım "Yaşananlar benim suçumdu, sana zarar vermeyi de hiç mi hiç istememiştim."
Dudakları yukarıya kıvrılır gibi oldu gülümsercesine "Beni kurtardınız." ona inanamayan bir bakış attım, orada yangın çıkmasına ben sebep olmuştum ve onu kurtardığımı söylüyordu "Size minnettarım."