Tick son vidayı dikkatle deliğe oturtup tornavidayı yavaşça döndürdü. Vücudundaki tüm su ter olup alnında birikmişti sanki. Bütün günü makinaları yağlayarak geçirdikten sonra tam uyuması gerekirken gizli gizli çalışmaya devam etmekten gözlerinin içi acıyordu. Yine de... Titreyen parmaklarının bu kusursuz işçiliği bozmasına izin veremeyeceğinden son bir ince dokunuş için nefesini tuttu ve masa lambasının cılız ışığına doğru biraz daha eğildi.
Bir tur, iki tur, üç tur... Dön, dön, dön... Ve klik!
Metal parça iyice sıkıştığında mekanik elin son parmağı da yerine takılmış bulunuyordu. Birkaç metre karelik odası el verdiğince geri çekilip şaheserine baktı Tick gururla. Aylardır biriktirdiği çöpler sonunda yepyeni bir uzva dönüşmüştü onun maharetli parmakları arasında. Tamamen hurdalardan yapılmış olabilirdi bu metal el, ama beş yıl önce kolunu kaybettiğinde usta Mo'nun onun için yarattığı uzvundan çok daha işlevsel -ve katbekat havalı- olduğu inkar edilemezdi.
Paslanmış eski elinden bir an önce kurtulup yeni eserini taşımak için can atıyordu Tick. Ama bunu önce ustası, sonra da Kollara açıklamasının hiçbir yolu olmadığının farkındaydı. Fabrika'da ekmekten ve sudan bile daha değerli bir şey varsa o da metal parçalardı şüphesiz ve sıradan bir makinist çırağının kendine yepyeni bir el yaptığı ortaya çıkarsa Tick'in kolundan çok daha fazlasını kaybedeceğine şüphe yoktu. Fabrika yarım kalmış insanlarla doluydu ne de olsa. Akciğeri değişmemiş kimseyi tanımıyordu mesela Tick. Pek çok insanın uzuvlarından birkaçı eksik, gözleri mekanik, iç organları vidalarla doluydu.
Tam da bu yüzden lambanın cızırtılı ışığında parlayan eserine son bir kez baktı ve onu iç çekerek ahşap bir kutuya yerleştirip yatağın altındaki gölgelere teslim etti. Ancak sığdığı sert yatağına girip en azından birkaç saat uyumaya hazırdı artık. Fakat tam o an koridordan gelen sesle yerinden sıçradı. Hemen ardından sonuna kadar açılmış kapının eşiğinde üzerine ters geçirdiği yeleğiyle usta Mo duruyordu.
"Alet çantanı al Tick." dedi yaşlı adam. "Ulu UU'yu uyandıracağız!"
Ha? Tick afallamıştı. "Ama Kollar Birliği'ne daha üç hafta..."
"Hemen Tick!" diye böldü usta. Tick adamın her daim kaygıyla bakan gözlerinde bugün bambaşka bir korkunun gölgesini görebiliyordu. Aceleyle tulumunu altına geçirdi ve çantasını kaptığı gibi ustanın peşinden koridora fırladı.
O gün de diğer her sabah ve akşam olduğu gibi durmaksızın çalışan makinaların vızıltısıyla titriyordu zemin. Nükleer savaşlar yeryüzünü yok ettikten sonra geride kalan şanslı bir avuç insan tarafından kurulmuştu Fabrika. Hurda duvarlar yıllar içinde genişler, makinaların sayısı artar, yokluktan yepyeni bir sistem doğarken insanlar bu yer altı mezarında yaşamanın yeni bir yolunu bulmuştu.
On yedi yıllık hayatının yalnızca son onunu doğru düzgün hatırlıyordu Tick; ama anlatılanlara göre Fabrika'da yaşam hiçbir zaman kolay olmamıştı. Yemek yok denecek kadar azdı ve ana meydanda üç vardiya şeklinde toplu dağıtılıyordu. Eğlenmek yoktu, gülmek serbest olsa da kimsenin ona ayıracak zamanı yok gibiydi. Oksijensiz, yarı aç ve karanlıkta yaşamaktan iflas eden bedenlerin çoğu mekanik parçalarla değiştiriliyor, hayatta kalmayı başaranlarsa üretimin herhangi bir bacağında dur duraksız çalışıyorlardı. Tüm bu ortaya çıkan mallar nereye gidiyordu peki? Amaç neydi? Bu uğraşı niye veriyordu insanlar? İşte onu da Kollardan başka kimse bilemez, sormaya da cüret edemezdi.
Kendini şanslı saymalıydı aslında Tick. Yetim kaldıktan sonra usta Mo onu evlat edinmiş olmasa bantta ölen çocuk işçilerden biri olurdu şüphesiz. Oysa Mo onu yanına almış, bildiği her şeyi öğretmiş ve Tick'i Fabrika'nın en iyi makinistlerinden biri yapmıştı. O ve Mo sıradan halk gibi üretim bantlarında çalışmaz, boş yere vida sıkmazlardı. Sadece Kolların uygun gördüğü, en önemli, en hassas işlerden sorumluydu Usta Mo. Ve elbette Ulu Umoanjan Useshen, nam-ı diğer UU, bu sorumlulukların en başında geliyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
FABRİKA
Science Fiction**Wattpad SciFiTR Ulusararası 2020 Yarışması Kazananı** Fabrika nükleer savaşlarla yok olmuş bir gezegende ayakta kalmış son kaleydi. Tenekeden bir yer altı mezarı... Üretimin durmadığı bir mutfak... Bir lokomotif... Bantlar hız kesmeden çalışıyor...