02 || gonna give you a real show

Depuis le début
                                    

Bakışlarım tribünlerde oturan Jung Sungchan'a kaydığında kollarını göğsünde çaprazlayarak bizi izlediğini gördüm. Keyifle gülümsedim ve Hyunjin'in yanına varmadan ikilik triple sal atladım.

Dikkatli izlese iyi olurdu çünkü ona, aptal hokey maçlarından çok daha iyi bir gösteri verecektim.

Birkaç saat içinde finaller için hazırladığımız üç koreografiyi de dörder sefer çalışmıştık, bireysel pratik yapmamız gereken zaman diliminde ise Hyunjin çok yorgun hissettiğini söyleyerek bir saat erken gitmişti, ben ise bir saat fazladan pratik yapmıştım.

Hyunjin ile ülke finallerine hazırlanıyorduk fakat ben bu sezonki bireysel bölge yarışmalarına da girmek istiyordum. Yıllardır Hyunjin ile çift patinaj yapsak da bu sene kendimi kanıtlamak istiyordum; Hyunjin olmadan bir şey beceremeyeceğimi söyleyen herkese, aileme, arkadaşlarıma hatta Hyunjin'e bile göstermek istediğim şeyler vardı.

Saat on civarıydı; üzerimi değiştirmiş, kısa bir duş almış ve eşyalarımı toplayarak lobide Donghyuck'u beklemeye başlamıştım. Ellerimi büyük mor montumun ceplerindeydi, saçlarım henüz nemliydi ve etrafta azalmaya başlayan insanlar yüzünden biraz gergin hissediyordum.

Çok sevgili kardeşim disklerinini parçaladığım için bana kızgın olsa da, hatta telefonunu açmaya tenezzül bile etmese de beni almaya geleceğini umuyordum çünkü her ne kadar tam bir pislik olsa da kardeşini burada bırakacak kadar acımasız olduğunu düşünmüyordum.

Ama Donghyuck her zamanki gibi beni şaşırtmıştı ve düşünemeyeceğim kadar acımazdı, bu yüzden yarım saatimi onu defalarca arayıp binlerce küfür ederek geçirdikten sonra rehberde annemin ismini bularak yeşil ikona tıkladım.

"Efendim Arin-ah?" Bir süre çaldıktan sonra aramamı cevapladığında "Donghyuck telefonunu açmıyor." dedim sinirle, dudaklarımdan sıkıntılı bir nefes bıraktıktan sonra geriye yaslanmıştım.

"Uyuyakalmıştır belki Arin, tekrar ara-"

"Hayır anne, bilerek yaptığına eminim."

"Pekala," diye mırıldandı sessizce. Bu hallerimizden bıktığının farkındaydım fakat onun için yapabileceğim bir şey yoktu. Eğer annemi aramasaydım Donghyuck beni almaya gelmeyecekti ve sabaha kadar burada kalamazdım elbette.

"Bir saatten önce gelemem güzelim biliyorsun. Hyuck'u aramaya devam et, eğer gelmezse on birde seni alacağım."

"Tamam."diyerek cevapladım, onu sevdiğimi söyledikten sonra telefonu kapattım ve cebime sıkıştırdım.

Donghyuck'u bu sefer gerçekten öldürecektim.

"Bırakabilirim istersen."

Başımı cümlenin sahibine çevirdiğimde karşımda gördüğüm tanıdık sima bıkkınlıkla derin bir nefes almama sebep olmuştu çünkü bu çocuk gerçekten sinirlerim ile oynuyordu.

Ellerini ceplerine sıkıştırmış ve bir omzunu solumda kalan duvara yaslayarak yüzünden bir türlü silemediği alaylı tebessümle bana bakıyordu, diğer omzunda ise kırmızı spor çantası vardı. Formasını çıkarmıştı; geniş omuzlarını üzerindeki mavi şişme montu sarıyordu, siyah dar bir kot giymişti ve siyah botlarını ritmik bir şekilde yere vuruyordu.

Uzun saçları nemli duruyordu, yüzünün iki yanına dağınık bir şekilde ittirmişti ve buradan o öylesine sinir bozucu diyordu ki pistte fırsat vermediği için yüzüne geçiremediğin yumruğumu sıkmaya başlamıştım.

"Soyunma odasında Hyuck'un Jeno'ya seni almaya gelmeyeceğini söylediğini duydum," Diliyle kırmızı dudaklarını ıslattıktan sonra omuz silkmiş ve sürdürmüştü: "Gelmeyecek yani, istiyorsan bırakabilirim."

Duyduğum kelimelerle güzel yumruğumu Donghyuck'a saklamaklamaya karar verdikten sonra "Hayır, gerek yok." dedim. "Annem gelecek."

"Tamam." dedi o da, omzunu duvardan çektikten sonra birkaç adım atmış ve önümde yavaşlamıştı. "İyi geceler." diyerek devam etti fakat cevap vermedim.

Ona iyi geceler dilemeyeceğimi anladığında geri yürümeye kesip arkasını dönerek birkaç adım daha atmış ve neredeyse kapının önüne varmıştı. Ardından binadan ayrıldı ve büyük cam kapıların ardında sağa dönerek kayboldu.

29.12.20
©hisblackpearl

herkese mutlu noeller çukulatalarım!!!

umarım bölümü sevmişsinizdir, yıldıza tıklayıp bölüm hakkında fikir ve önerilerinizi belirtmeyi unutmayın 💘

bundan sonra bölümleri düzenli bir şekilde salı akşamları 9'da paylaşacağım eheheh

ayrıca fic için çok ütopik bir dünya oluşturdum, aslında gerçekçi metinler yazmayı sevsem de bu dünya fice çok sindi bu yüzden bilgilendirmek istedim: her detayda korede yaşıyorlarmış gibi düşünmezseniz her şeyin kafanızda daha iyi oturacağını düşünüyorum eheheh

sınır: +33

the red queen effect :: jung sungchanOù les histoires vivent. Découvrez maintenant