6.Bölüm - HARESE

1.8K 212 831
                                    

Multimedya; Nefes Derin

Keyifli okumalar❤

Oy ve yorumlarınıza talibim :)

---

Ölüm... Dört harf, iki heceden oluşan basit bir kelime. Düşünüldüğünde o kadar basit bir eylem olmadığını idrak ettim. Ölüm her şeyin yarım kalması demekti. Yarım ilişkiler, yarım hayaller, yarım hayatlar, yarım düşünceler... Ne olursa olsun ölüm daima zamansızdı. Derin bir iç çektim ve kollarımı karnıma çektiğim dizlerime sardım. Ateş'in anlattıklarından sonra hiçbir şey söylemeden yanından ayrılmış odama kapanmıştım. Yalnız kalmaya, düşünmeye ihtiyacım vardı.

Şu an burada olmasaydım belki de hayatta olmayabilirdim. Asya peşime bir adam takmış beni bir ay boyunca takip ettirmişti. Bunu fark etmemiş olmak tüylerimin diken diken olmasına yetiyordu. O ruh hastası kadın adamını burnumun dibine kadar sokmuştu. Şu an güvende olduğumu biliyordum ama içim rahat değildi. 

Ortadan kayboluşum eminim ki Asya'nın kulağına gitmişti. Tek korkum o kadının arkadaşlarıma bulaşmasıydı. Aklım zaten yeterince sorularla doluydu. Şimdi yeni sorular zihnimi işgal etmişti. Asya beni neden öldürmek istiyordu? Onunla hiçbir bağım kalmamıştı, bana böyle bir şey yapmak istemesi için hiçbir nedeni yoktu. Ona koz vermemiştim.

Üniversite için evden ayrılalı dokuz sene olmuştu. Bir daha o eve dönmemiştim. Dokuz yıl sonra beni öldürmek için peşime düşmesinin ne gibi bir nedeni olabilirdi ki? Benim bu kadının şeytanlıkları karşısında nutkum tutuluyordu. Kalbi gerçekten katran tutmuş olmalıydı.

Başımı dizime yasladım. Ateş ile buraya geldiğim için Asya'yı tekrardan hayatıma dahil ettiğimi düşünmüştüm. Ancak ben Ateş ile buraya gelmeden önce Asya kendi kendini hayatıma dahil etmişti. Acaba ölümümü nasıl planlamıştı? Cani bir şekilde mi öldürmek istemişti? Yoksa sessiz sakin kimsenin şüphelenmeyeceği bir şekilde mi?

Annemin ölümüne sebep olmak, yanında yaşarken acılar içinde kıvranmam onun için yeterli gelmemiş miydi? Neyin kiniydi bu? Neyin hırsıydı? Beni neden cezalandırmak istiyordu? Ona hiçbir şey yapmamıştım. Onunla yaşadığım sürece zorunlu olmadığı sürece onunla hiç iletişime geçmemiştim. 

O çok sevdiği adamı -babamı- onun kollarına bırakmış, bir kere bile aralarına girmemiştim. Babam benim üzerime titremesin diye sorunsuz yaşamaya gayret etmiştim. Huzursuzluk vermemiştim onlara. Şimdi düşünüyordum da cenazede elimdeki çakıyı ona defalarca saplamış olsaydım...

Bunu düşündüğüm için kendimden tiksindim. Ateş her ne kadar bu işin sonunda ölüm olmayacağını söylediyse de ben bundan emin olamıyordum.

 Tünelin sonunda büyük bir yangın görüyordum. O yangından ölü bedenler çıkıyordu. O bedenler ya bizim bedenlerimiz olacaktı ya da Asya'nın. Ve bunu yangını kimin çıkaracağına bağlıydı. 

Bacaklarımın karıncalandığını hissettiğimde başımı kaldırdım, kollarımı çözdüm. Bacaklarımı yataktan sarkıttım ve yerdeki pandufları ayaklarıma geçirdim. Hava yeni yeni aydınlanıyordu, gece boyunca uyuyamamıştım. Aklımda tonlarca soru işareti vardı. Sanki zihnimde bir sürü açık sekme vardı da zihnim donmuş gibiydi. Bu aralar kendi zihnimde misafir gibiydim. Düşüncelerim bana o kadar yabancıydı ki... Ellerimi başıma sarıp kafamı duvardan duvara vurmama ramak kalmıştı.

 Ateş ile birlikte o odaya girdiğimde vücudumda bir şok dalgası hissetmiştim. Ateş'e yansıtmamaya çalışmıştım ama vücudum buz kesmişti, dehşete düşmüştüm. Zaten ben daha ilk baştan korkmayayım diye bana hiçbir şey anlatmıyordu, onu anlattığına pişman pişman etmek istememiştim.

BARINAK MESELESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin