KÜL| 27.Bölüm

Magsimula sa umpisa
                                    

En son sıra bana geldiğinde ortaya ben geçtim.

"Adım Elena," dedim arkadaşlarımın yaptığı gibi önce kendimi tanıtarak. Elimde otuz santim yüksekliğinde bir alev oluşturdum. "Elementim ateş ama benim diğerlerinden farklı bir gücüm daha var. Bana kader derler."

Elimdeki alevi yok ettim.

"Gücümün sınırlarını tam olarak bilmiyorum ama yapabildiğim birkaç şeyi söyleyebilirim sanırım." Gücümü onlara anlatmak tahmin ettiğimden çok daha zordu. "İnsanların enerjilerini okuyabilirim. Bize yalan söylerseniz ya da ihanet etmeye kalkarsanız siz daha adım atamadan, henüz aklınızda bir fikirken sizi yakalayabilirim."

Köylüler şaşkınlıkla bir bana, bir birbirlerine baktılar. Arkadaşlarımın da şaşkın olduğunu tahmin edebiliyordum. Bence küçük bir tehdidin mahsuru yoktu. Benden bir miktar çekinmelerinin de. Ne olursa olsun bu insanları tanımıyorduk ve benim arkadaşlarımı ve Orién'i korumak için her şeyi yapacağımı bilmelilerdi. Tabii bize katılanları da...

"Bir insanın içinden elementini söküp alabilirim. Aynı zamanda başkasının elementini kullanabilirim de."

Elimi Lucas'a uzattığımda ayaklarının altındaki toprakta bana doğru uzanan küçük bir çatlak oluştu. Kalabalıktan hayret nidaları yükseldi.

"Daha önce bir siyah kurdun kaderini sonlandırıp hayat bağını koparmıştım. Bunu bir insan üzerinde hiç denemedim ama gerekirse yapabileceğimi biliyorum."

"Oturduğun yerden hiç kıpırdamadan sadece bakışlarınla birini öldürebilirsin yani?"

Sahibinin küçük bir çocuk olduğunu tahmin ettiğim şaşkınlıkla dolu sese döndüm. Tahmin ettiğim gibi küçük bir oğlandı. İrileşmiş gözleriyle bana bakıyordu. Hayranlıkla korku arasında gidip geliyordu. Bu yaşta savaşın yıkıcılığıyla tanışması içimi burktu. Savaşta insanların yaşı önemli olmuyordu. Yanında ölüm konuşuluyordu. Çok yakında görecekti de. Oysa ölümün ne demek olduğunu bile henüz bilmemesi gerekiyordu.

Ona karşı hissettiğim şefkatle gülümsedim. "Sanırım bunu yapabilirim."

O da benim gibi gülümsedi ve hayranlık korkuya galip geldi. Ona doğru yürüdüm. "Bir de ne yapabiliyorum biliyor musun?" Önünde çöküp elini tuttum. "Sana bir anımı gösterebilirim."

Çocuğun gözleri sabit kalsa da ona gösterdiğim şenlik anısını zihninde izlediği için odağını kaybetmişti. Annesi araya girmese de korkusunu ve paniğini hissedebiliyordum.

Çocuğun zihnini serbest bıraktığımda kocaman bir sırıtmayla, "Vay canına!" dedi. Onun iyi olduğunu görünce annesi de rahat bir nefes aldı.

"Her şey bittiğinde burada da bir eğlence düzenleriz olur mu?"

Büyük bir mutluluk ve hevesle başını salladı.

Yeniden ayağa kalktım. Sesime güçlü bir tını verdim.

"Gücüm konusunda beni çoğu zaman içgüdülerim yönlendiriyor. Kralınızla birlik olan iblis cadı ile daha önce de karşılaştım. Evet, çok güçlü. Evet, onu öldüremedim. Ama o da beni öldüremedi."

"Onunla karşılaştığında," dedi bir kadın. "Ne yaptın?"

Gösterdiklerim ve anlattıklarım onlara yeterli gelmemişti. Daha fazla şey yapabiliyor olmamı diliyorlardı.

"Şehirdeki tüm isyancıların elementlerini onlardan söküp kendi gücüme kattım."

Evinde kaldığımız Enya, "Gerçekten de bir orduya bedelmişsin, Nate doğru söylüyormuş," dediğinde insanların yüzünde yine bir gülümseme peyda oldu.

Orién : ANKA ATEŞİ | KADER ATEŞİ | KÜLTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon