Hikayede geçen karakterler ve olaylar kurgudan ibarettir, gerçek Orta Çağ Avrupası'ndan esinlenerek oluşturulmuştur. Hiçbir dine veya ırka hakarette bulunmak amacı taşımıyor, umarım hiçbirinizi rahatsız etmez❤️
-Tanıtımdan Flashback
"Shhh, bana bak sevgilim, ben burdayım, N-nolur nefes al..."
Korku ile belki de hayatında ilk defa tanışıyordu Hyunjin. Küçük sevgilisinin yanına eğilmiş ,küçük yüzünü avuçları arasına almıştı , ağlamamak için kendini çok zor tutuyordu artık. Tanrıya yalvardı.
Nolur...
Yerde yatan çocuğun alamadığı her nefes Hyunjin'in kalbine bir bıçak gibi saplanıyordu. Gözyaşlarını daha fazla göz pınarlarında tutamayıp akmalarına izin verdi.
Nolursun onun yaşamasına izin ver...
Elini nazikçe Minho'nun yüzüne götürüp yavaşça okşadı. Sanki incitmekten korkarmış gibiydi dokunuşları.
"İyi olucaksın , söz veriyorum sana bişey olmicak , beraber çok mutlu olucaz.Sadece... D-dayanmalısın Minho... Beni bırakma..."
Sessiz gözyaşları artık hıçkırıklara dönüşmüştü. Sadece kolları arasında yatan gencin iyi olmasını istiyordu Hyunjin.
Herşeyimi veririm, canımı bile , ama nolur onu benden alma...
Nolur...
Yerde yatan çocuğun göğsünde olan eli hızlı ve düzensiz bi şekilde kalkıp inmiyordu artık...
4 ay önce...
1506 , Kutsal Roma İmparatorluğu, Viyana...
"Babana bugün satış yapamadığını söyle tamam mı Minho? Annem hastaymış, yenilerini yapamadı satmam için dersin. Sattıklarının parasıyla da hemen eve yiyecek bişeyler al, üstündekiler de paramparça olmuş ,yenilerini al olur mu?"
Gerçekten paramparça haldeki kıyafetlerine kısa bir bakış attıktan sonra annesine doğru bir adım atıp, endişeli bir şekilde kendisine yapması gerekenleri söyleyen kadının elini tuttu ve en tatlı gülümsemesini takındı.
"Annem, merak etme..."
Kadının ellerini dudaklarına götürüp küçük bir öpücük kondurdu.
"Kıyafetlerim gayet iyi, hem babam şimdi sana kızmasın, ben bir şekilde yiyecek birşeyler getiricem endişelenme."
Kadın Minho'nun son dediğinin ne anlama geldiğini kavradığında elini çekip olunu omuzlarından kavradı.
"Olmaz Minho, oğlum nolur! Yakalanırsan öldürürler seni, yaşına bakmazlar , gençmiş kıymayalım demezler nolur yapma..."
"Anne, bişey olmicak, ne yaptığımı biliyorum ben."
Kadının endişesini geçirmeye yetmemişti Minho'nun sözleri.
"Baban Kilise'den para çaldığını öğrenirse seni kendi elleriyle öldürür Minho..."
İşaret parmağını dudaklarına bastırıp küçük adımlarla annesine yaklaştı ve boştaki eliyle onu incitmemeye özen göstererek kadının ağzını kapattı.
"Böyle yapmadığın sürece haberi olmicak anne, güven bana olur mu?"
Hemen ardından güven veren bir şekilde annesine gülümseyip hızlıca evden çıkmıştı Minho. Babası yıllardır evlerine giren tek bir kuruş parayı ne annesine ne de Minho'ya harcamıştı. Minho'nun kiliseden çaldıkları olmasa son 3 yıldır midelerine babasının onlara layık gördüğü bir dilim kuru ekmekten fazlası girmeyecekti. Onun getirdikleriyle bile olsa standarta yakın bir hayat süremiyorlardı. Minho'nun zayıflıktan kemikleri sayılıyordu, annesinin durumu ondan da beterdi. Zaten çok narin bir yapıya sahip olan kadının bünyesi açlığa dayanamıyor, sürekli hasta oluyordu. Onlar, babasının aklına sokulan cennetten yer satın alma hayali yüzünden aç kalırken, bu fikri babasının aklına sokan kilisenin bu denli bir zenginlik içerisinde yaşaması ona doğru gelmiyordu. Paranın insanların günahların günahlarını affettirebileceğine de inanmıyordu. Yan apartmanlarındaki şerefsiz karısını kaç kez ölümün eşiğine getirmişti. Ama parası vardı , her seferinde güzel bir miktarı Tanrı'ya bağışlayarak - ki Minho o paraların Tanrı'ya değil kilise efendilerine gittiğinin gayet güzel farkındaydı- her seferinde işin içinden sıyrılıyordu. Mevcut düzen , inanmak zorunda bırakıldığı şeyler, yaşamak zorunda olduğu hayat... Hepsinden tek kelimeyle nefret ediyordu Minho. Bu düşünceleri ve nefreti her geçen gün daha da arttıkça daha ne kadar susabilirdi bilmiyordu ama ağzını açtığı an öldürüleceğinden , ya da daha fenasının olacağından - mahkeme dedikleri işkence yerlerinde ölmek için yalvarana dek eziyet göreceğinden- emindi. O farklıydı...Çevresindeki herkes körü körüne kilisenin her dediğine inansa da, kendisi inanmıyordu ve inanmayacaktı. Çevresindeki inanmayanlar hep susmuş olsa da, o susamayacktı, bir gün patlayacaktı. Bundan çok emindi. Sabrediyorsa da tek sebebi annesiydi zaten. Onu yalnız bırakamazdı. Henüz olmazdı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Different~Hyunho
FanfictionNefret ediyordu. Ona zorla dayatılan şeylerden, yaşamak için istemediği halde inanmadığı şeylere inandığını söylemekten...Minho fazla dik başlıydı ama hayatta kalabilmek için boyun eğmesi gerekiyordu. Ölmek dahi bir yerden sonra yaşamak için olmadığ...