{Son bakış}

6.4K 850 516
                                    

Doğum günlerini severdim. Hediyelere ise bayılırdım. Fakat şaşaalı davetlerle ve partilerle yapılan gösterme doğum günlerini sevmezdim. Kendimi bildim bileli doğum günlerimi ailem ve arkadaşlarımla kutlamıştım.

Annem en sevdiğim muzlu pastadan yapar, arkadaşlarım bana ufak hediyeler alır, evde küçük bir kutlama yapardık. Bu bana her zaman daha samimi ve anlamlı gelmişti.

Taehyung da severdi doğum günlerini. O da benim gibi ufak kutlamaları severdi. Ailemiz varlıklı olsa da gereksiz gösterişten hep uzak kalmıştık.

"Sana da gönderdiler mi?"

Günler sonra ilk defa aynı masada bulunuyorduk. Akşam yemeğimizi karşılıklı yiyor, o konuşmasa da ben arada konuşup sohbet etmeye çalışıyordum. Karşılığında ya evet ya da hayır anlamında mırıldanıyor, yüzüme bile bakmıyordu.

Umursamaz haline rağmen kolyemi boynunda taşıyordu. Hala neden o kolyeyi aldığını çözememiştim. Belki de zamanında çok beğenmişti ve tekrar aynısını almıştı. Altında başka anlamlar aramayı bırakmıştım.

"Neyi?"

Masanın üzerindeki kırmızı renkli mendile ağzını silmiş, cebinden altın saatini çıkarırken bana bakmadan soğuk bir sesle sormuştu. En azından konuşmuştu. Bu da bir gelişmeydi.

"Ji Eun'un doğum günü davetiyesini"

Onaylarcasına mırıldanmış, saati cebine geri koyarak oturduğu sandalyeden kalkmıştı. Yüzümde mimik oynamamış, sadece yemek salonundan çıkışını izlemiştim.

Yine yirmi kişilik masada tek başıma kalmıştım. Otis içeri girip Taehyung'un tabağını almış, ardından yavaş adımlarla çıkmıştı.

Öylece yarım kalmış yemeğimi izlemiştim dalgınca. Bu sessiz, karanlık oda beni bunaltıyordu. Sinirlerim en ufak hareketiyle tepeme çıkıyordu ve bunun sabebi de artık dolmuş olmamdı. "Burama kadar geldi" derlerdi ya hani. Benim o sınırı da aşmıştı. Patlamaya hazır volkan gibi hissediyordum. Ona olan aşkım yine onun sayesinde nefrete dönüşüyordu.

•••

Zarfın üzerinde yazan adrese gelmiştim. At arabasının benim için açılan merdivenlerinden yavaşça inmiştim. Gözlerimi önümdeki büyük malikaneden alamıyordum.

Ji Eun'un doğum günü partisi için kiralanmış, gösterişli bir binaydı. Eğer Ji Eun'u birazcık tanıyorsam bu durumdan memnun değildi. Gösterişi ve kalabalık yerleri sevmiyordu.

Sonunda bakışlarımı malikaneden çekebilmiş, etrafımda sohbet eden ve merdivenlerden çıkan insanlarda gezdirmiştim. İnsanlar bu davet için özenle hazırlanmışlardı.

Erkeklerin uzun şapkaları, onları penguene benzetmeme sebep olan önü kısa arkası uzun takımları, tahtadan bastonları, birbirine yapıştırılmış saçları, dudaklarının üzerinde bir kiri andıran seyrek bıyıkları veya abartılmış, ayrı bakım görmüş kıvrılmış gür bıyıklarla tamamen aynı duruyorlardı.

Kadınlar ise Kabarık renk renk elbiseleriyle, abartılı takıları ve abartılı saçlarıyla birbirlerini kıskanç gözlerle süzüyor, sahte bir gülümsemeyle birbirleriyle konuşuyorlardı. Benim tanıdığım kandınlardan çok farklılardı.

Ben ise denizciden bozma tarzımla fazlasıyla dikkat çekiyordum. Fırfırlı beyaz bol gömleğim, gümüş zincirli kolyelerim, küt dalgalı saçlarım, siyah bol pantolonum ve siyah botlarımla, kadınların dudaklarında tehlikeli bir gülümseme, erkeklerin gözlerinde aşağılayıcı bir kısılma yaratıyordum.

Buraya ait değil gibi görünüyordum. Buraya ait değildim. Olmak da istemiyordum. İndiğim at arabası hareket ettiğinde ilk adımımı gösterişli binaya atmıştım.

Morbidezza •taekook•Donde viven las historias. Descúbrelo ahora