"Uluğoğulları imparatorluğundasın"

10.7K 907 44
                                    

Gözlerimi açamıyordum. Sert bir zeminde yattığımın ve kafamın arkasının ağrıdığının farkındaydım ama ne kadar uğraşırsam uğraşayım gözlerimi açamıyordum. Sanki birisi yapıştırıcıyla göz kapaklarımı yapıştırmıştı. Etrafımda bazı şeyler konuşuluyordu, sesleri duyuyordum ama ne olduğunu algılayamıyordum. Kelimeler beynime ulaşamıyordu. En son nerede olduğumu ve ne yaptığımı hatırlamaya çalışıyordum ama zihnimde koskoca bir boşluk vardı. Delirmiş miydim? Ne zamandır uyuyordum?
Sonra yüzüme düşen yağmur damlalarını fark ettim. Duyularım teker teker açılıyor gibiydi. Yağmur şiddetini arttırdığında ahşap bir ev ve üzerinde kelebek motifleri olan havuzu hatırladım. Tabii ya Batuhan ile  beraber Artun Emir Han'ın konağına gitmiştik. Sonra ne olmuştu? Düşmüştüm değil mi bir şeyden kaçarken. Neyden kaçıyordum, hayır kimden kaçıyordum? Hatırladığım mavi gözlü, sakallı adamla bayılmadan önce hissettiğim korku tekrar kendini göstermişti. 

Etrafımdaki bağırışlar yavaş yavaş anlam kazanıyordu. Sanki birisi yüzümü tokatlıyordu açıkçası gerçek dünyadan çok uzaktaydım sanki ruhum havada süzülüyordu ancak bir süre sonra burnuma tutulan tuhaf koku birden ayılmamı sağlamıştı. Yavaşça gözlerimi araladım. Bir süre gözümün önündeki karartının geçmesini bekledim sonra yukarıdan bana bakan yüzleri seçmeye çalıştım 15-20 tane adam tuhaf tuhaf bana bakıyordu. Sağ tarafıma döndüğümde elindeki ıslak bez parçasıyla şaşkın şakın beni izleyen yaşlı adamı gördüm. Muhtemelen elindeki ne olduğunu bilmediğim şeyi bana koklatmıştı ve bu sayede uyanmıştım. "Kızım iyi misin?" Hala çatık kaşlarla etrafı incelerken duyduğum sesle başımı kaldırdım. 

Soruyu soran adamın başında sarık tarzı bir şey vardı pala bıyıklı ve orta yaşlı gözüken adam hem şaşkın hem endişeli gibiydi. O an etrafımdaki yaşlı, genç herkesin giyiminin tuhaflığı dikkatimi çekmişti. Toprak bir zeminde olduğumu ve etraftaki evlerinden kerpice benzer bir şeyden yapıldığını fark edince herhangi bir köyde olduğumu düşündüm. İyi de nasıl gelmiştim ben buraya? 

Kelebek konağı şehrin dışındaydı ama yakınlarında bir köy falan görmemiştim. Acaba durumum kötü olduğu için beni en yakın yerleşim yerine mi getirmişlerdi? "Yok baksanıza bizi duymuyor, kafasını da çarpmış kızcağız." Başka bir adam konuştuğunda başımı ona çevirdim. "Üzeri de çıplak bir şey falan yapmış olmasınlar kıza." Bu sefer bana iyi olup olmadığımı soran adam konuşmuştu. Şokla üzerime baktım. Çıplak falan değildim kot pantolonum ve tişörtüm vardı. Hırkam ise omuzlarımdan düşmüş az önce yattığım yerde duruyordu. En sonunda kaybolan sesimi bularak sordum "Batuhan, o nerede?" sesim oldukça kısık çıkmıştı. Bir an ben bile başıma hatırlamadığım bir şey mi geldi diye şüphelendim.

Etrafımdakiler anlamaz gözlerle bana bakınca sorumu tekrarladım "Batuhan'ı gördünüz mü? Kot ceketli, kumral çocuk. Uzun boylu. Beni buraya o getirmiş olmalı?" Bana hala anlamamış gözlerle bakıyorlardı sonra arka tarafımda kalmış 7-8 yaşlarındaki çocuğun kahkahasını duydum. "Delirmiş bu abla." dedikten sonra bir kez daha kahkaha atarak yanımdan uzaklaştı. 

En başından beri yanı başımda olan yaşlı amca sakince konuştu "Kızım senin kafan yerinde değil şimdi yağmurda ıslanma gel seni evime götüreyim kendine gelmezsen hekim çağırırız." Şok içinde adama baktım "Ne evi ya ne diyorsunuz siz telefonum nerde hemen Batuhan'ı çağırın." Artık sakinlik sınırımı çoktan aşmıştım adeta haykırarak konuşuyordum.
"Mustafa, oğlum kızı al kucağına içeri taşı. İyi değil burada başına bir iş gelir. Siz de hadi dağılın oyun mu oynuyoruz burada?" Yaşlı adamın otoriter sesiyle etraftakiler bakışlarını benden çekmeden ilerlemeye başladılar. Bense hala toprağın üzerinde oturmuş bir yandan ıslanıyor bir yandan da aklıma gelen ihtimalin gerçek olamayacağına kendimi inandırmaya çalışıyordum. O kadar imkansızdı ki bu fikir içimden geçirecek kadar bile delirmemiştim henüz. 

Aynanın Diğer TarafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin