*\ /*
Pazartesi sabahı büyük salondaki kahvaltıda pencerelerden giren baykuşlar ile içeride büyük bir heyecan oluşmuştu. Postalar, mektuplar ve gazeteler sahiplerine ulaşırken Lisa'nın önüne iki tane mektup düşmüştü. Biri anne ve babasındandı. Diğerini hiç umursamadan hemen onlardan gelen mektubu açtı.
Sevgili Lisa,
Umarız okul yılın çok güzel başlamıştır. Seni şimdiden özledik. Ablan iş için Bulgaristan'a dün yola çıktı ve ev iyice sessizleşti. Hogwarts'da olmayı sevdiğini biliyoruz ama şimdiden eve dönmen için de sabırsızlanıyoruz. Bize bunun için kızma. Sen bizim küçük kızımızsın sonuçta. Seni göremediğimiz her an özlüyoruz. Gelecek postasına bazı haberler çıkıyor. Karanlığın yükseldiğine dair zırvalar ile bazı muggle doğumlu büyücülerin öldürüldüğüne dair. Umuyoruz ki orada her şey yolundadır. Sadece sınavlarına ve derslerine odaklanacağından şüphemiz yok. Kendi yolundan şaşmayacağını da biliyoruz. Seni seviyoruz.
Annen ve Baban.
Lisa mektubu katlayıp zarfa geri koydu. Alttan alttan ne söylemeye çalıştıklarını elbette çok iyi anlıyordu. Slytherin'de olmak demek, karanlık tarafa yakın olmak demekti. Anne ve babası da bu yüzden korkuyorlardı.
Fazla düşünmemeye çalıştı ve diğer zarfı aldı. Zaten herkes kendisine gelen şeylerle ilgilendiği için kimsenin birbirine baktığı yoktu.
İsimsiz zarfı merakla açtı. Ama açmasıyla birlikte, zarfın içinden etrafa kırmızı ve pembe kalpler yayıldı. Bunu gören birkaç öğrenci Lisa'ya döndüler.
"Bu da ne böyle?" diye konuştu kendi kendine. Havada uçuşan kalpler Lisa'nın etrafını sararken daha çok öğrencinin dikkatini çekmeye başlamıştı. Ve her saniye gitgide artıyordu.
Bellatrix ve yanındaki birkaç kız kahkaha atmamak için elleriyle ağızlarını kapattılar. Severus onaylamaz şekilde kafasını sağa sola sallarken, Regulus eliyle yüzünü kapattı.
"Bir hayranın var gibi duruyor Lisa!" diye bağırdı bir Slytherin. Ve neredeyse, bütün büyük salondakiler Lisa'ya dönmüştü.
Zarfın içindeki katlanmış parşömen parçasını açtı. İçinde kısa bir şiir yazılıydı.
Dünyanın en derin yerinde bir sandığın içinde
Dünyanın en güzel müziğini dinlemek gibi huzurlu ve korkutucu aşkın
Ne gelebiliyorum ne de susturabiliyorum müziği.S.
Lisa hızlıca parşömen parçasını zarfa tıktı. Sirius Black'i lanetlemek istiyordu.
"Kimdenmiş, Lisa?" diye sordu Donna gülerek.
Hâlâ etrafında uçuşan kalplere daha çok sinirlenen Lisa ayağa kalktı. Eliyle kalpleri savuşturdu. Anne ve babasından gelen mektubu da aldı ve büyük salondan çıkmak için hızlıca ilerledi.
Çıkmadan önce göz ucuyla Gryffindor masasına baktı. Sirius, ona yine o aptal gülümsemesiyle bakıyordu.
Başka kimseye bakmadan hızlıca orayı terk etti. Bütün gün, insanların ona bakarak fısıldamalarına maruz kalmak zorunda kaldı. Herkes o büyülü aşk mektubunun kimden geldiğini merak ediyordu. Slytherin binasının neredeyse yarısı artık meydan okunmadan haberdardı. Ama bina dışından kimseye de bir şey söylemiyorlardı.
İşte, Lisa bu yüzden Slytherin'i seviyordu. Kendi binalarının kurallarına uyuyorlar ve birbirlerini kolluyorlardı.
Lisa bütün gün Sirius'u tek yakalamak için uğraşıp durmuştu. Mektubu alıp ona yedirmek falan istiyordu çünkü.
Akşam yemeğinde, Lisa küçük bir parşömen kağıdına not yazdı. " Yemekten sonra astronomi kulesinde ol L.C." Bunu birinci sınıflardan bir Slytherin'e verip Sirius Black'e götürmesini söyledi.
Yemekten sonra da kimseye görünmeden astronomi kulesine çıktı. Birkaç dakika sonra ise hemencecik Sirius gelmişti bile.
"Bunu yaptığına inanamıyorum!" Lisa sesinin yükselmesine engel olamadı. "Herkesin içinde bana nasıl büyülü bir aşk mektubu yollarsın? Cumartesi sabahı konuştuklarımızı unuttun mu?!"
"Ama sen demiştin ki... kimsenin içinde bana öyle şeyler söyleme. Mektup yollamamam ile ilgili bir şey söylemedin." dedi Sirius bilmiş bilmiş.
Lisa cübbesinin içinden buruşmuş mektubu çıkarttı. "Bana mektup yollamanı da yasaklıyorum! Anladın mı? Beni tüm okula rezil ettin."
"Unutulmuştur bile." Sirius omuz silkti. "Peki, beğendin mi?" diye sordu gülümserken.
Lisa ona inanamaz gözlerle baktı. "Sana şu an bir lanet savurmamak için zor duruyorum."
"Derslerde kaçırdığım iyilik içeren bir lanetse-"
"Black!" Lisa sinirle ona yaklaştı. Elindeki mektubu sertçe onun göğsüne bastırdı. Sirius, göğsündeki elini çekmesine izin vermedi.
"Kalbimi hissediyor musun Lisa?" diye sordu Sirius. Lisa afallarken, avucunun içinde atan kalbi hissetti. "Ben en son ne zaman böyle attığını hatırlamıyorum. Ama artık hissedebiliyorum. Sadece tek bir şey için atıyor. Lütfen bana sen de hissettiğini söyle."
Lisa şaşkınlıkla dudaklarını araladı. Sirius'un sıcak eli, elini tutup kendi kalbine bastırırken gözleriyle ona resmen yalvarırcasına bakıyordu.
Ama Lisa hızlıca ondan uzaklaştı. Mektupta yavaşça yere düştü. O, aşk iksirinin etkisi altındaydı. Tüm bunları iksir yüzünden söylüyordu. Hiçbir kelime gerçekten Sirius Black'e ait değildi.
"Hayır." diyebildi Lisa. "Hissetmiyorum."
Sarışın kız, kulenin merdivenlerine doğru ilerledi ve aşağıya inmeye başladı. Zindanlara gidene kadar üşüyüp durdu. Sanki bedeninin içinde rüzgarlar esiyor gibiydi.
Ortak salonda kimseye bakmadan yatakhanelere doğru ilerledi. Birkaç kişinin ona seslendiğini duymuştu ama duymamazlıktan geldi. Üstünü değiştirip yorganın altına girdiğinde içindeki hisse anlam veremedi.
Suçluluk muydu? Sirius'a acıyor muydu? Elbette acıyordu. Gerçekten aşık olmadığı bir kızın peşinden koşuyor, ve Slytherin öğrencileri onunla dalga geçiyordu. O ise bundan habersizdi. Eğer o iksiri James Potter içseydi de böyle suçluluk duyar mıydı? Yoksa diğerleri gibi eğlenebilir miydi?
Hiçbir soruya kendi içinde cevap veremiyordu. Bir kurtuluş yolu aradı ama yoktu. Şimdilik tek yapabileceği şey, uyumaktı. Çünkü uyumak en kolay kaçış yöntemiydi.
*\ /*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amortentia ✨ Sirius Black
FanfictionLisa Cooper, yanlışlıkla Sirius Black'e aşk iksiri verir.