goddess of pleasure ℘ 5 [m]

5K 106 30
                                    

iki genç kız 
bir yatakta
çırılçıplak yatarsa
çiçekler daha çok düşünür baharda

iki genç kız
bir yatakta
çırılçıplak yatarsa
ağustos ayı daha çok ıslanır avuçlarda

                                                           " SAPPHO "

***

duygular insanların en görünmez, kuytu köşede güçlükle sakladığı el kitabıydı. yanı başlarında taşır, okuyabilene açarlardı kendilerini. benimkiler arzuları içinde soluksuz bir esirliğin altında ezilmişti. ne kendime açılabiliyor, ne de karşımdaki kadını okuyabiliyordum. şüphesiz ve kırılmayan bir döngü içinde sadece arzularımın esiri kalmış, kendimden bile uzak olduğum bir yere savrulmuştum.

yakınlaşmamızın üzerinden tam bir hafta geçmişti. ne kadar klişe olsa da geçen tek şey zaman olmuş, olayın üzerimde bıraktığı etkileri asla geçmemişti. son bulmamaya yemin etmiş bir arzunun içine batırılmış, ona bulanmış ve o arzunun bizzat kendisi olmuştum.

geçen zaman içinde birçok kez karşılaşmış fakat dile gelen tek şey kısa süreli bakışmalarımız olmuştu. uzak kalmasına sevinmek yerine hüzün duyuyor olmak, beni başlı başına yokuş aşağıya sürüyordu.

öyle ki saatlerdir odamdaki masanın başında hareketsizce oturuyor, en ufak bir işlev bile göstermiyordum. birkaç ay önce büyük bir mutlulukla satın alıp masamın tam karşısında kalan duvara astığım tabloları izlemek daha cazip bir eylem geliyordu. fakat üzerindeki resimleri en ince ayrıntısına kadar inceliyor olmama rağmen tasvir edemezdim. öylesine boş ya da öylesine dolu fakat çok başka bir dünyaya bakıyordum ki gözümün önünde yatanlar anlamsızlaşıyordu.

içimde birbirine çatan kuvvetli savaş sürdüren asker edalı duygular beni mahvediyordu. uzaklara fırlatıyor, dağıtıyorlardı. bunların karşısına ise iki takımlı nefret duygusu doğuyordu. biri kendim, diğeri ise seulgi için meydana geliyordu.

kendime nefret duyuyordum çünkü çok kolay dağılmış, hiç tanımadığım bir kadın yüzünden kendimden geçmiş, hatta ben olmaktan çıkmıştım.

seulgi'ye nefret duyuyordum çünkü beni bu denli çetin savaşlara sürüklerken o huzurlu ve bundan zevk alan bağımsız bir oyuncu gibi köşesinden seyrediyordu.

sinirle yanaklarımı şişirirken ayağımı sıkan topukluları bir öfkeyle çıkartıp masanın altına iteledim. göğüslerimi sıkıca saran sutyen için de aynısını uygulamak için deliriyordum fakat bir sınıra ihtiyacım vardı. hayır benim sınıra değil, göğüslerimin büyük bir ilgiye ihtiyacı vardı.

ne zaman bu kadar zevk düşkünü bir kadın olmuştum, bilmiyorum. her zaman böyleydim de bunu ortaya çıkaran seulgi mi olmuştu, bilmiyorum. birçok ilişkim olmuştu fakat bu denli istekli hissetmemiştim kendimi. her sorunun cevabı seulgi'ye dokunuyor, bu ufak dokunmalar ise beni çileden çıkarmaya yetiyordu.

seulgi beni kendine doğru çeken kara bir buluttu, bense ondan uzağa uçmaya çalışan bir serçeden fazlası değildim. ondan nefret ediyordum fakat bir o kadar da ölesiye sevişmek, birbirimizi tatmak istiyordum. 

buna engel olan tek şey duyduğum inattı. bay kang'ın eşi olması gözümde bile değildi. belki kötü bir kadındım, yasakların şehvetine çabuk kanan havva da olabilirdim. bunları zerre umursamıyordum. içimde taşıdığım iyilik parçasını yeterli buluyordum. fazlası gereksiz ve zarardı.

kendi düşüncelerimle boğuşurken odamın kapısı usulca tıklatıldı. gir komutumla beraber içeriye bay kang'ın sekreteri sooyoung girmişti. çok yakın sayılmasak da seviyeli ve ılımlı bir arkadaşlığımız vardı.

goddess of pleasure ℘ seulreneWhere stories live. Discover now